• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Yûsuf Sûresi 104 - 111. Ayetler

104. Halbuki: Sen bunun üzerine onlardan bir ücret istemiyorsun. Bu ise âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir.

105. Ve göklerde ve yerde nice alâmetler vardır ki, insanların çoğu onlardan yüz çevirir oldukları halde onların üzerinden geçer giderler.

106. Ve onların çoğu Allah Teâlâ'ya imân etmez ve onlar ancak müşriklerdir.

107. Ya kendilerine Allah'ın azâbından hepsini kuşatacak bir felâketin gelmesinden veya kendilerine farkında olmadıkları halde kıyametin ansızın gelmesinden emin mi oldular.

108. De ki: İşte benim yolum budur. Allah Teâlâ'ya açık bir delil ile dâvet ederim, ben de ve bana tâbi olanlar da. Ve Allah Teâlâ'yı tenzih ederim ve ben müşriklerden değilim.

109. Ve senden evvel göndermedik, ancak şehirler ahalisinden kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekler gönderdik. İnkârcılar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı? Baksalar ya kendilerinden evvelkilerin âkibetleri nasıl olmuştur. Ve elbetde âhiret yurdu sakınmış olanlar için hayırlıdır. Artık akıl erdiremeyecek misiniz?

110. Nihâyet o Peygamberlerin ümitsizliğe düştükleri ve kendilerinin hakikaten yalana çıkarıldıklarını sandıkları zaman onlara yardımımız geliverdi. Artık dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi ve suçlular topluluğundan ise âzabımız geri döndürülmeyecektir.

111. Muhakkak ki, onların kıssalarında temiz akıl sâhipleri için bir ibret vardır. Kur'an uydurulacak bir söz değildir. Fakat o, kendisinden öncekileri tasdiktir. Ve her şeyin ayrıntılı olarak beyânıdır ve imân edecek olan bir kavim için bir hidâyettir ve bir rahmettir.

Ra'd Sûresi 1 - 5. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Elif, Lâm, Mim, Ra işte bunlar Kur'an'ın ayetleridir ve sana Rabbinden indirilmiş olan haktır. Fakat insanların çoğu imân etmezler.

2.     Allah, o mukaddes varlıktır ki, gökleri görüyorsunuz direksiz olarak yükseltmiştir. Sonra arş üzerine istivâda bulunmuştur ve güneşi de, ayı da emrine boyun eğdirmiştir ki, herbiri bilinen bir vakit için cereyan eder. O, Yüce Yaratıcı her işi düzenler, âyetleri ayrıntılı olarak açıklar. Tâki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız.

3.     Ve o, o Kudretli Yaratıcıdır ki, yeryüzünü uzatmıştır ve on’da sâbit dağlar ve ırmaklar yaratmıştır ve on’da meyvelerin hepsinden ikişer çift yetiştirmiştir. Geceyi gündüze örtüyor. Şüphe yok ki, bunda düşünen bir kavim için elbette ibretler vardır.

4.     Ve yeryüzünde birbirine yakın kıt'alar vardır ve üzüm bağları vardır ve ekinler ve bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır ki, hepsi de bir su ile sulanır ve bazılarını bazıları üzerine yemişleri hususunda üstün kılıyoruz. Muhakkak ki bunda akıllı düşünen bir topluluk için deliller vardır.

5.     Eğer şaşıyorsan işte asıl şaşılacak şey, onların "biz toprak kesildikten sonra mı mutlâka yeniden yaratılacağız” demeleridir. Onlar o kimselerdir ki. Rablerini inkâr etmişlerdir ve boyunlarında demir zincirler bulunan da onlardır ve onlar ateş ehlidirler, onlar orada ebedî olarak kalacak kimselerdir.

Ra'd Sûresi 6 - 13. Ayetler

6.     Ve senden güzellikten evvel kötülüğü çarçabuk isterler. Halbuki onlardan evvel ibret alınacak nice azap örnekleri gelip geçmiştir. Ve şüphe yok ki. Rabbin insanlar için zulümlerine karşı elbette ki yine çok mağfiret sahibidir. Ve yine şüphesiz ki Rabbin azâbıda çok şiddetlidir.

7.     Ve o kâfir olanlar der ki: Onun üzerine Rabbinden bir mucize indirilmiş olmalı değil mi? Sen ancak bir uyarıcısın ve her kavim için bir hidâyet rehberi vardır.

8.     Allah Teâlâ her dişinin neyi yükleneceğini ve döl yataklarının neyi eksiltip ve neyi arttıracağını bilir ve her şey onun katında bir ölçü iledir.

9.     O Yüce Yaratıcı gizliyi de ve açıkta olanı da bilicidir. Pek bu yüktür, her şeyden üstündür.

10.   Sizden sözünü gizleyen ve sözünü açıklayan ve geceleyin saklanan ile gündüzün meydana çıkan kimse Cenab'ı Hak'ka göre eşittir.

11.   Onun için önünden ve arkasından takipçi melekler vardır ki, onu Allah’ın emriyle muhafaza ederler ve şüphe yok ki, Allah Teâlâ, herhangi bir kavimdeki özellikleri değiştirmez, onlar kendi nefislerindekini değiştirmedikçe. Ve Allah Teâlâ bir millete bir kötülük dileyince de artık onu geri bırakacak yoktur. Ve onlar için Allah'tan başka bir yardımcı da yoktur.

12.   O, o Yüce Yaratıcı dır ki: Size korku ve ümit için şimşeği gösterir ve ağır ağır bulutlar yaratır.

13.   Ve gök gürlemesi Allah'ı hamd ile, melekler de onun korkusundan tesbihte bulunurlar. Ve yıldırımları gönderir, onları dilediğine hemen isâbet ettirir. Böyle iken o kâfirler Allah hakkında mücadelede bulunurlar. Halbuki, onun kuvveti pek şiddetlidir.

Ra'd Sûresi 14 - 18. Ayetler

14.   Hak olan dâvet, Allah içindir. Ve o kimseler ki, Allah'tan başkalarına duâda bulunurlar, onların hiç bir şey ile isteklerini karşılamazlar. Onlar ancak ağzına erişsin diye suya karşı iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki, o su ona ulaşıcı değildir. Kâfirlerin duâları ise ancak bir sapıklık içindedir.

15.   Ve göklerde ve yerde kim varsa ve gölgeleri de sabah ve akşam vakitleri ister istemez Allah Teâlâ'ya secde eder.

16.   De ki: Göklerin ve yerin Rabbi kimdir? De ki: Allah'tır. De ki: Artık o'ndan başka dostlar mı edindiniz ki, kendi nefisleri için bile ne bir menfaate ve ne de bir zarara sâhip olamazlar. De ki: Hiç kör ile gören eşit olur mu? Veya karanlıklar ile aydınlık eşit olur mu? Yoksa Allah'a öyle ortaklar mı kıldılar ki, onlar da Allah'ın yarattığı gibi yarattılar da artık bu yaratma onlarca birbirine benzer mi göründü? De ki: Herşeyin yaratıcısı Allah Teâlâ'dır. Ve o, birdir, karşı durulamaz güç sahibidir.

17.   Gökten bir su indirdi ve vadiler kendi hacimlerince sel olup akmaya başladı. Sel de hemen kendi üzerine çıkan bir köpüğü yüklendi ve bir süs veya bir eşya yapmak isteğiyle ateşte erittikleri madenlerden de onun gibi bir köpük meydana gelir. İşte Allah Teâlâ Hak ile bâtıla böyle misâl verir. İmdi o köpük atılarak gidiverir, insanlara fâide veren şey ise o yerde sâbit olarak kalır. İşte Allah Teâlâ böylece misaller getirir.

18.   Rab'lerine Cenâb-ı Hak'kın davetine uyanlar için bir güzellik vardır. O'na uymamış olanlar için de yeryüzünde olan şeylerin hepsi ve bir misli de beraber olacak olsa idi elbette kendilerini azaptan kurtarmak için hepsini fedâ ederlerdi. İşte onlar ki, hesabın en kötüsü kendileri içindir ve onların dönüp girecekleri yer cehennemdir. Ve o ne fenâ bir yataktır.

Ra'd Sûresi 19 - 28. Ayetler

19.   Sana Rabbinden indirilmiş olanın şüphesiz hak olduğunu bilen kimse o kör olan kimse gibi midir? Bunu Ancak akıl sahipleri anlarlar.

20.   Onlar ki, Allah Teâlâ'nın ahdini yerine getirirler ve verdikleri sözü bozmazlar.

21.   Onlar ki, Allah Teâlâ'nın gözetilmesini emrettiği şeyi gözetirler ve Rab'lerinden sakınırlar ve kötü hesaptan korkarlar.

22.   Ve onlar ki, Rab'lerinin rızasını isteyerek sabretmişlerdir ve namazı doğruca kılmışlardır ve kendilerine rızıklandırdığımız şeylerden gizlice ve açık olarak harcamada bulunmuşlardır ve kötülüğü iyilik ile savarlar, işte onlar için bu dünyada iyi bir âkıbet vardır.

23.   Adn cennetleri vardır ki onlara gireceklerdir ve babalarından ve eşlerinden ve çocuklarından salih olanlar da beraber melekler de onların üzerine her kapıdan giriverirler.

24.   Derler ki sabrettiğinizden dolayı üzerinize selâm olsun. Artık dünya yurdunun sonu, ne güzeldir!

25.   Ve o kimseler ki. Allah'a verdikleri sözü pekiştirdikten sonra bozarlar ve Allah'ın gözetilmesini emrettiği şeyi terkederler ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte lânet onlaradır. Yurdun kötüsü de onlaradır.

26.   Allah Teâlâ dilediğine rızkını bollaştırır ve daraltır. Ve onlar dünya hayatı ile sevindiler. Halbuki, dünya hayatı ahiretin yanında geçici bir faydadan başka birşey değildir.

27.   Ve kâfîr olanlar derler ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilmiş olmalı değil mi idi? De ki: Muhakkak Allah Teâlâ dilediğini sapıklığa düşürür ve hak'ka yönelen! de kendisine hidâyet eder.

28.   Onlar o zatlardır ki, Allah’ın zikriyle kalpleri mutmâin olduğu halde imân etmişlerdir. Haberiniz olsun ki, Allah’ın zikriyle kalpler mutmâin olur.

Ra'd Sûresi 29 - 34. Ayetler

29.   O kimseler ki, imân ettiler ve iyi amellerde bulundular, kurtuluş ve selâmet onlara, dönüp gidilecek güzel bir yurt da onlara...

30.   İşte seni öylece bir ümmete gönderdik ki, onlardan evvel de nice ümmetler gelip geçmişlerdi. Sana vâhyettiğimizi onlara okuyasın, diye ve onlar rahmanı inkâr ederler. De ki: O benim Rabbimdir, o'ndan başka ilâh yoktur, ancak o'na tevekkül ettim ve son dönüş de ancak o’nadır.

31.   Ve eğer bir Kur'an ki, onunla dağlar yürütülmüş veya onunla yer parçalanmış veya onunla ölüler konuşturulmuş olsa idi işte bu Kur'an ile olmuş olurdu. Fakat bütün işler Allah’ındır. İmân edenler anlamadılar mı ki: Allah Teâlâ dileyecek olsa idi elbette bütün insanları hidâyete erdirirdi. Kâfirlere gelince onlara kendi kötü amelleri sebebiyle bir felâket İsabet edip duracaktır. Veya Allah'ın vâdi gelinceye kadar o felâket yurtlarının yakınına inecektir. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ verdiği sözden asla dönmez.

32.   And olsun ki, senden evvelki Peygamberler ile istihzâda bulunulmuştu. Ben kâfir olanlara bir mühlet verdim, sonra onları yakaladım. Artık azap nasıl oldu!

33.   Herbir nefisin kazandığını gözetleyip muhafaza eden mi öyle bir Alim Yaratıcı'yı mı inkâr ediyorlar? Ve Allah için ortaklar edindiler. De ki: Onların adlarını söyleyiniz! Yoksa ona, o Kâinatın Yaratıcısına yeryüzünde bilmediği birşeyi mi haber vereceksiniz? Yoksa boş söz ile mi kendinizi aldatıyorsunuz? Belki kâfir olanlara kendi hileleri süslenilmiş oldu ve doğru yoldan alıkonuldular ve her kimi ki. Allah Teâlâ sapıttırırsa artık onun için bir hidâyet rehberi yoktur.

34.   Onlar için dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret âzabı ise elbette daha meşakkatlidir ve onlar için Allah'tan hiçbir koruyucu da yoktur.

Ra'd Sûresi 35 - 42. Ayetler

35.   Takva sahiplerine vadolunan cennetin özelliği (şudur) onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgeleri daimîdir. İşte o, cennet sakınanların sonudur. Ve kâfirlerin sonu ise ateştir.

36.   Ve kendilerine kitap vermiş olduklarımız, sana indirilmiş olan ile sevinirler ve muhtelif guruplardan öylesi de vardır ki, o indirilmiş olanın bazısını inkâr ederler. De ki: Ben ancak emrolundum ki: Allah'a ibadet edeyim ve o'na ortak koşmayayım. O'na dâvet ederim ve dönüşüm o’nadır.

37.   Ve işte biz onu Kur’an'ı arapça bir hükm olarak indirdik ve and olsun ki, eğer sana gelen ilmden sonra onların arzularına uyacak olursan senin için Allah'tan ne bir yardımcı vardır, ne de bir koruyucu.

38.   And olsun ki, senden evvel de Peygamberler gönderdik, onlara da eşler ve çocuklar verdik ve Allah’ın izni olmadıkça hiçbir Peygamber için bir mucize getirmek mümkün değildir. Ve her müddet için bir yazılış vardır.

39.   Allah Teâlâ dilediğini siler ve sâbit bırakır ve bütün kitapların aslı, onun yanındadır.

40.   Ve eğer onlara vâdettiğimizin bazısını sana göstersek de veya seni vefat ettirsek de, sana âit olan ancak tebliğdir. Bize âit olan da hesaptır.

41.   Görmüyorlar mı ki: Muhakkak biz kudretimizle yeryüzüne yöneliyor onu etrafından eksiltiyoruz ve Allah Teâlâ hükmeder, onun hükmünü reddedecek yoktur ve o hesabı çabucak görücüdür.

42.   Ve muhakkak ki, onlardan evvelkiler de tuzak kurmuşlardı. Fakat bütün tuzakların cezasını vermek Allah'a aittir. Çünkü O, herkesin ne kazanacağını bilir. Ve o kâfirler de ileride bileceklerdir ki, bu yurdun akibeti kimindir.

Ra'd Sûresi 43. Ayet

43.   Ve kâfir olanlar der ki: Sen gönderilmiş bir Peygamber değilsin. De ki: Benim aramla sizin aranızda şahit olarak Allah Teâlâ ve kendisinde kitaba dair bilgi bulunan peygamber yeter.

İbrâhim Sûresi 1 - 5. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Elif, Lâm, Ra. Bir kitaptır ki, bunu sana indirdik, insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa, o herşeye galip övgüye lâyık olanın yoluna çıkarasın.

2.     Allah’ın yoluna ki, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hep onundur. Ve şiddetli bir azaptan dolayı vay kâfirlere!

3.     Onlar ki, dünya hayatını ahiret üzerine seve seve tercih ederler ve Allah'ın yolundan alı koyarlar ve onun için iğrilik isterler, işte onlar pek uzak bir sapıklıktadırlar...

4.     Ve biz her Peygamberi ancak kendi kavminin lİsaniyle gönderdik ki, onlara açıklasın. Artık Allah Teâlâ dilediğini sapıtır ve dilediğini doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.

5.     Ve andolsun ki, biz Musa'yı mucizelerimizle gönderdik. Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat diye. Şüphe yok ki, bunda çok sabır eden, çok şükür eden her bir kimse için büyük ibretler vardır...

İbrâhim Sûresi 6 - 10. Ayetler

6.     Ve o vakit Musa kavmine demişti ki; Allah’ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. O zamanki sizi fîr'avunun ailesinden kurtardı. Onlar sizi kötü azaba sürüklüyorlardı. Ve oğullarınızı boğazlıyorlardı, kadınlarınızı da diri bırakıyorlardı ve bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardır:

7.     Ve hatırlayınız ki, Rabbiniz size bildirmişti: Eğer şükrederseniz elbette size arttırırım ve eğer nankörlük ederseniz şüphe yok ki, benim azabım elbette pek şiddetlidir.

8.     Ve Musa dedi ki: Eğer siz ve bütün yeryüzünde bulunanlar nankörlük etseniz şüphe yok ki, Allah Teâlâ elbette zengindir, hamdedilmeye lâyıktır.

9.     Size sizden evvelkilerin, Nuh, Âd ve Semud kavminin ve onlardan sonrakilerin ki, onları Allah'tan başkası bilmez, haberleri gelmedi mi? Onlara Peygamberleri mucizelerle gelmişlerdi. Onlar ellerini ağızlarına itmişler ve demişlerdi ki: Biz kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeyi inkâr ettik ve biz kendisine bizi davet ettiğiniz şey hakkında şüphe yok ki, kuşkulandırıcı bir şüphe içindeyiz.

10.   Peygamberleri demişti ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah Teâlâ hakkında şüphe edilebilir mi? Sizi davet ediyor ki: Sizin günahlarınızdan bağışlasın ve sizi belirli bir vakte kadar geriye bıraksın. Dediler ki: Siz de bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz. Bizi atalarımızın taptıkları şeylerden döndürmek istiyorsunuz. O halde bize apaçık bir delil getiriniz.

İbrâhim Sûresi 11 - 18. Ayetler

11.   Peygamberleri onlara dedi ki: Biz sizin gibi bir insan olmaktan başka bir şey değiliz. Velâkin Allah Teâlâ kullarından dilediği kimseye ihsan eder ve Allah Teâlâ'nın izni olmadıkça bizim size bir delil getirmeğe kudretimiz yoktur ve müminler artık Allah Teâlâ'ya tevekkül etsinler.

12.   Ve biz ne için Allah Teâlâ'ya tevekkül etmiyelim ki, bize yollarımızı muhakkak o dosdoğru göstermiştir ve elbette bize yaptığınız eziyetlere sabrederiz. Ve tevekkül edenler de artık Allah'a tevekkülde bulunsunlar...

13.   Ve kâfir olanlar, Peygamberlerine dediler ki: Elbette sizi yurdumuzdan çıkarırız, veyahut bizim dinimize dönüverirsiniz. Artık Rab'leri de onlara vahyetti ki: Elbette biz o zâlimleri helâk edeceğiz.

14.   Ve elbette onlardan sonra o yurda sizi yerleştireceğiz. İşte bu, benim makamımdan korkana ve tehdidimden korkana mahsustur.

15.   Ve Peygamberler fetih istediler. Her zorba, inatçı da hüsrana uğradı.

16.   Onun arkasından da cehennem vardır. Ve irinli sudan içirilecektir.

17.   Onu yudum yudum içer ve onu boğazından geçiremiyecektir ve ona her taraftan ölüm gelecek... Halbuki, o ölmüş olmayacaktır ve onun arkasından da ağır bir azap vardır.

18.   Rablerini inkâr edenlerin meseli, şöyledir: Onların amelleri, fırtınalı bir günde şiddetli bir rüzgâra uğrayan bir kül gibidir. Onlar kazandıklarından bir şey üzerine kâdir olamazlar. İyiden iyiye sapıtma işte budur.

İbrâhim Sûresi 19 - 24. Ayetler

19.   Görmedin mi ki, muhakkak Allah Teâlâ gökleri ve yeri hakkıyla yaratmıştır. Eğer dilerse sizleri giderir ve yeni bir halk getirir.

20.   Ve bu, Allah Teâlâ için güç bir şey değildir...

21.   Ve hepsi Allah Teâlâ'nın huzuruna çıkmış olacaklardır. Artık zayıflar, kendilerini büyük görenlere diyeceklerdir ki: Muhakkak biz size tâbi olmuştuk, şimdi siz Allah’ın azabından birşeyi bizden bertaraf edebilir misiniz? Onlar da derler ki: Eğer Allah Teâlâ, bize hidayet etse idi, elbette sizi hidayete davet ederdik. Biz şimdi sızlansak da, sabır etsek de birdir. Bizim için bir sığınacak yer yoktur.

22.   Ve iş bitirilince şeytan der ki: Şüphesiz Allah size hak bir vâd ile vâd etmişti. Ben de size vâd etmiştim, sonra size vadimden caydım. Ve benim zaten size karşı bir gücüm yoktur. Ben sizi ancak davet ettim, siz de benim davetimi kabul ettiniz. Artık beni kınamayınız, kendi nefislerinizi kınayınız. Ve ben sizi kurtarıcı değilim, siz de beni kurtarıcı değilsiniz. Şüphe yok ki beni evvelce ortak koşmanızı ben inkâr etmiş oldum. Muhakkaktır ki, zalimler için pek acı bir azap vardır.

23.   Ve îmân edip iyi işler yapan kimseler, altlarından ırmaklar akar cennetlere konulmuşlardır, orada Rablerinin izniyle ebedî bir halde kalacaklardır. Onların duaları orada selâmdır.

24.   Görmedin mi ki: Allah Teâlâ nasıl bîr misâl getirmiştir, bir temiz kelimeyi ki, Kökü sabit ve dalı semada olan hoş bir ağaç gibidir.

İbrâhim Sûresi 25 - 33. Ayetler

25.   Öyle bir ağaç ki yemişlerini Rabbinin izniyle her zaman verir ve Allah Teâlâ insanlara mİsaller getirir, ta ki, düşünüp ibret alsınlar.

26.   Kötü bir sözün mİsali ise: Yerin üzerinden koparılmış kötü bir ağaç gibidir ki, onun için ayakta durma imkânı yoktur.

27.   Allah Teâlâ müminleri dünya hayatında da, ahirette de sağlam sözle sapasağlam tutar ve Allah Teâlâ zâlimleri sapıklığa düşürür ve Allah Teâlâ dilediğini yapar.

28.   Allah’ın nimetine nankörlükle karşılık verenleri ve kavimlerini helâk yurduna sürükleyenleri görmedin mi?

29.   Cehenneme, oraya gireceklerdir. O ne kötü karargâh!

30.   Ve Allah için ortaklar koştular, onun yolundan saptırmak için, de ki: Faidelenin, sonra muhakkak ki, dönüp gideceğiniz yer, ateştir.

31.   İman etmiş olan kullarıma söyle, namazı kılsınlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizlice ve aşikâre harcasınlar, bir günün gelmesinden evvelki, onda ne alış veriş vardır, ne de dostluk.

32.   Allah o Yüce Yaratıcı dir ki: Gökleri ve yeri yaratmıştır ve gökten su indirmiştir. Sonra onunla meyvelerden sizin için rızk meydana çıkarmıştır ve onun emriyle denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi ve ırmakları da sizin için akıttı.

33.   Ve sürekli seyreden güneşi ve ayı emrinize verdi ve geceyi ve gündüzü de istifadenize vermiştir.

İbrâhim Sûresi 34 - 42. Ayetler

34.   Ve size istediğiniz şeylerin hepsinden vermiştir ve eğer Allah'ın nimetini sayacak olsanız, sayıp bitiremezsiniz. Şüphe yok ki, insan, elbette çok zâlimdir, çok nânkördür.

35.   Ve hatırla o zamanı ki, İbrahim demişti: Ey Rabbim! Bu şehri emniyetli kıl ve benî ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak bulundur.

36.   Ey Rabbim! Muhakkak ki onlar insanlardan birçoklarını saptırdılar. İmdi her kim bana tâbi olursa şüphe yokki, o bendendir ve kim bana isyan ederse artık muhakkak ki, sen çok yarlığayıcısın, çok esirgeyicisin.

37.   Ey Rabbimiz! Ben neslimden bazısını senin Beyti Haremin yanındaki ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılsınlar diye. Artık insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyleder kıl ve onlara meyvelerden rızık ver. Umulur ki, onlar şükrederler.

38.   Ey Rabbimiz! Şüphe yok ki, sen bizim gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Ve Allah Teâlâ'ya ne yerde ve ne de gökte hiçbir şey gizli kalamaz.

39.   Hamdolsun o Allah'a ki, bana ihtiyarlık çağında İsmail’i ve İshak'ı ihsan buyurdu. Şüphe yok ki Rabbim, elbette duayı hakkıyla işiticidir.

40.   Ey Rabbim! Beni ve neslimden olanı da namazı devamlı kılanlardan eyle. Ey Rabbimiz! Ve duamı kabul buyur...

41.   Ey Rabbimiz! Hesap olunacağı gün beni, anamı, babamı ve müminleri bağışla.

42.   Ve Allah Teâlâ'yı zalimlerin yaptıkları şeylerden gâfil sanma. Onları kendisinde gözlerin korkudan dışarı fırlayacağı bir gün için tehir eder.

İbrâhim Sûresi 43 - 52. Ayetler

43.   Öyle ki başlarını yukarıya dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine dönüp bakamaz ve yürekleri ise bomboş hava kesilmiş bulunur.

44.   Ve insanları korkut, o azabın kendilerine geleceği bir gün ile ki, o zalim olanlar diyeceklerdir ki; Ey Rabbimiz! Bizi bir yakın vakite kadar tehir et, senin davetine uyalım ve Peygamberlere tâbi olalım. Onlara denilecektir ki "sizin için bir zevâl yoktur" diye siz evvelce yemin etmiş değil mi idiniz?

45.   Halbuki, siz nefislerine zulümetmiş olanların yurtlarında ikamet etmiş ve onlara neler yapmış olduğumuz sizin için apaçık belli olmuş idi ve sizin için mİsaller de beyan etmiştik.

46.   Ve muhakkak ki, onlar hileleriyle hilede bulundular ve onların hilesi. Allah katında malûm dur. Ve onların hilesi ile dağlar, yerinden gidecek değildir.

47.   Artık Allah Teâlâ'nın Peygamberlerine verdiği sözden cayacağım sanma. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ azizdir, intikam sahibidir.

48.   O günde ki, bu yer başka bir yere değiştirilir, göklerde. Bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah Teâlâ’nın huzuruna çıkmış olurlar.

49.   Ve o günde günahkarları zincire vurulmuş bir halde görürsün.

50.   Onların gömlekleri katrandandır ve onların yüzlerini ateş kaplayacaktır.

51.   Allah Teâlâ, herkesi kazandığı ile cezalandırmak için böyle yapacaktır. Şüphe yok ki Allah Teâlâ'nın hesabı pek süratlidir.

52.   İşte bu, insanlara kâfi bir tebliğdir. Hem bununla korkutulmuş olsunlar ve hem de onun muhakkak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri de güzelce düşünsünler.

Hicr Sûresi 1 - 15. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Elîf, Lâm, Ra: Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur'an'ın ayetleridir.

2.     O kâfir olanlar, çok kere arzu edeceklerdir ki, keşke Müslüman olmuş olsaydılar.

3.     Onları bırak, yesinler ve faydalansınlar ve onları arzuları oyalaya dursun. Artık yakında bileceklerdir.

4.     Ve hiçbir ülkeyi helâk etmedik ki, illâ onun için bizce bilinen bir yazgı vardır.

5.     Hiçbir ümmet ecelini ne geçebilir ve ne de geciktirebilirler.

6.     Ve dediler ki: Ey üzerine kitap indirilmiş olan Zat! Şüphe yok sen elbette bir mecnunsun.

7.     Eğer sen doğru söyleyenlerden isen bize melekleri getirmeli değil misin?

8.     Biz melekleri ancak hak ile indiririz ve o zaman münkirlerin kendilerine bir mühlet verilmiş olmazlar.

9.     Şüphe yok ki, o Kur'an'ı biz indirdik biz. Ve muhakkak ki, onu koruyacak olanlar da bizleriz.

10.   Ve andolsun ki, senden evvelki kavimler arasında da Peygamberler göndermiştik.

11.   Ve onlara bir Peygamber gelmeye dursun hemen onunla alay ederlerdi.

12.   İşte böylece onu o alayı günahkâr olanların kalplerine sokarız.

13.   Onlar buna, Bu Kur'an'a inanmazlar. Halbuki, evvelkilerin sünneti başlarına gelen felâketler gelip geçmiştir.

14.   Ve eğer onların üzerine gökten bir kapı açsak da oradan yukarıya çıkacak olsalar.

15.   Elbette diyeceklerdir ki; Muhakkak gözlerimiz döndürülmüştür, belki de biz büyülenmiş bir topluluğuz.

Hicr Sûresi 16 - 31. Ayetler

16.   Andolsun ki, biz gökte burçlar yaptık ve onu seyredenler için süsledik.

17.   Ve onu her bir taşlanmış şeytandan koruduk.

18.   Ancak o ki, kulak hırsızlığı etmiş olur, artık onu da apaçık bir ateş parçası takibeder.

19.   Yeryüzünü de yaydık ve onda sabit dağlar bıraktık ve onda miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyden bitirdik.

20.   Ve hem sizin için ve hem de rızıklarını verir olmadığınız kimseler için orada geçim vasıtaları yarattık.

21.   Ve hiçbir şey yoktur ki, illâ onun hâzineleri bizim katımızdadır. Ve onu indirmeyiz. Ancak belli bir miktar ile indiririz.

22.   Ve rüzgârları da aşılayıcılar olarak gönderdik, sonra gökten su indirdik de onunla su ihtiyacınızı giderdik ve siz onu (yeterli) suyu depolayamazdınız.

23.   Ve muhakkak ki, biz, evet biz elbette diriltir ve öldürürüz, varisler olanlar da bizleriz.

24.   Andolsun ki, biz elbette sizden önce geçenleri de, geri kalanları da biliriz.

25.   Ve şüphe yok, senin Rabbindir ki, o onları toplayacaktır. Muhakkak ki, o hâkimdir, âlimdir.

26.   Muhakkak ki, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.

27.   Cin taifesini de evvelce bir dumansız ateşten yaratmıştık.

28.   Ve hatırla o zamanı ki, Rabbin meleklere demişti ki: Ben kuru bir çamurdan, bir şekillenmiş balçıktan bir insan yaratıcıyım.

29.   Artık ben ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman siz hemen onun için secde ediciler olarak yere kapanın.

30.   Bunun üzerine bütün melekler hep birden secde ettiler.

31.   Şeytan müstesnâ, o secde edenler ile beraber bulunmaktan kaçındı.

Hicr Sûresi 32 - 51. Ayetler

32.   Cenab'ı Hak buyurdu ki: Ey Şeytan! Senin için ne var ki, secde edenler ile beraber olmayasın?

33.   Şeytan Dedi ki: Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yaratmış olduğun bir insana ben secde edecek değilim.

34.   Hak Tealâ da buyurdu ki: Artık çık oradan, muhakkak ki, sen kovulmuşundur.

35.   Ve şüphe yok ki, kıyamet gününe kadar lânet, senin üzerinedir.

36.   Şeytan da dediler ki: Ey Rabbim! Öyle ise kabirlerinden kaldırılacakları güne kadar bana mühlet ver.

37.   Allah Teâlâ da buyurdu ki: Artık şüphe yok, sen mühlet verilmişlerdensin.

38.   Bilinen bir vakte kadar.

39.   Şeytan dedi ki: Yarabbi! Beni azdırdığından dolayı ben de her halde onlar için yeryüzünde süsleyeceğim ve onların hepsini azdıracağım.

40.   Onlardan ihlaslı olan kulların müstesnâ.

41.   Cenab-ı Hak buyurdu ki: Bu bana ait dosdoğru bir yoldur.

42.   Şüphe yok ki, benim kullarımın üzerinde senin için bir hakimiyet yoktur, ancak azgınlardan sana uymuş olanlar müstesnâ.

43.   Ve muhakkak ki, onların hepsine elbette vaad olunan yer, cehennemdir.

44.   Onlar için yedi kapı vardır. Herbir kapı için onlardan ayrılmış birer gurup vardır.

45.   Takva sahipleri ise muhakkak ki, cennetler ve pınarlar içindedirler.

46.   Oraya emniyetle ve selametle giriveriniz.

47.   Ve onların gönüllerindeki kini söküp attık. Onlar tahtlar üzerinde kardeşler olarak karşı karşıya bulunacaklardır.

48.   Onlara orada bir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.

49.   Kullarıma haber ver, ben, şüphe yok ki ben, bağışlayıcıyım, fazlasıyla esirgeciyim.

50.   Muhakkak ki, benim azabım da o pek acıklı bir az aptır.

51.   Onlara İbrahim'in mİsafirlerinden de haber ver.

Hicr Sûresi 52 - 70. Ayetler

52.   O vakit ki, onun huzuruna girmişler de selâm vermişlerdi. O da "biz sizden hakikaten korkuyoruz" demişti.

53.   Onlar da demişlerdi ki: "korkma, biz muhakkak seni fazlasiyle bilgin bir oğul ile müjdeleriz."

54.   Dedi ki: Bana müjde verir misiniz ki, üzerime ihtiyarlık çökmüştür. Artık beni ne ile müjdeliyorsunuz?

55.   Dediler ki: Seni hak ile müjdeledik, artık sen ümitsizliğe düşmüş olanlardan olma.

56.   Dedi ki: Sapıtmışlardan başka kim Rabbinin rahmetinden ümidini keser?

57.   Ve dedi ki: Ey elçiler! Artık işiniz nedir?

58.   Dediler ki: Muhakkak biz, suçlu olan bir kavime gönderilmişizdir.

59.   Lût'un aile fertleri müstesnâ. Şüphesiz ki, biz onların hepsini kurtaracağız.

60.   Karısı müstesnâ, takdir ettik ki, muhakkak o, elbette azapta kalacaklardandır.

61.   Vaktaki, gönderilmiş olanlar, Lût'un ailesine geldiler.

62.   Lût Aleyhisselâm dedi ki: Muhakkak siz, tanınmayan bir topluluksunuz.

63.   Onlar da dediler ki: Hayır, biz sana onların kendisinde şüphe etmekte oldukları şey ile geldik.

64.   Ve sana hak ile geldik ve şüphe yok ki, biz elbette doğru söyleyenleriz.

65.   Artık aile fertlerini gecenin bir kısmında yürüt yola çıkar sen de arkalarını takibet ve sizden hiç biri ardına dönüp bakmasın ve emir olunduğunuz tarafa geçip gidiniz.

66.   Ve ona Hz. Lût'a şu emri katiyyen vahyettik ki, onların ardı sabaha çıkacakları vakit elbette kesilmiş olacaktır.

67.   Ve şehir ahalisi birbirini müjdeliyerek geldiler.

68.   Hazret-i Lût dedi ki: Şüphe yok, onlar benim mİsafirlerimdir. Artık beni rezil etmeyin.

69.   Ve Allah'tan korkun ve beni utandırmayın.

70.   Kavmi de dediler ki: Biz seni âlemlerin işine karışmak dan men etmiş değil mi idik?

Hicr Sûresi 71 - 90. Ayetler

71.   Hazret-i Lût da dedi ki: İşte onlar benim kızlarımdır. Eğer siz evlilik yapacak kimseler iseniz.

72.   Ömrüne andolsun ki, şüphe yok onlar kendi sarhoşlukları içinde şaşırıp duran kimseler idi.

73.   Artık onları güneşin doğma vaktine girdikleri sırada o korkunç ses tutuverdi.

74.   Hemen onların üstünü altına getirdik ve onların üzerlerine balçıktan yapılmış taşlar yağdırdık.

75.   Şüphe yok ki, bunda düşünceli kimseler için elbette ibretler vardır.

76.   Ve şüphe yok ki, o bir sâbit yoldur.

77.   Muhakkak ki, bunda müminler için elbette bir ibret vardır.

78.   Ve şüphe yok ki, Eyke ahalisi de elbette zalimler idi.

79.   Artık onlardan da intikam aldık ve şüphe yok ki, ikisi de elbette apaçık öndedirler.

80.   And olsun ki Hicr ahalisi de Peygamberleri yalanladılar.

81.   Ve onlara âyetlerimizi vermiş idik de onlardan yüz çevirici olmuşlardı.

82.   Ve onlar emniyet içinde olarak dağlardan evler yontar olmuşlardı.

83.   Sonra onları sabahladıkları an o korkunç ses yakalamış oldu.

84.   Artık o kazanmakta oldukları şeyler kendilerini kurtaramadı.

85.   Ve gökleri ve yeri ve aralarında olanları yaratmadık, ancak hak ile yarattık ve kıyamet anı da elbette gelecektir. Artık onlara güzel muamele et.

86.   Şüphe yok ki, senin Rabbindir hakkıyla yaratan, pek iyi bilen ancak o'dur.

87.   Mukaddes zatıma and olsun ki, sana tekrarlanan yediyi Fatiha sûresini ve büyük Kur’ân'ı verdik.

88.   Sakın onlardan bazı sınıfları faydalandırmış olduğumuz şeylere iki gözünü dikme ve onlara karşı üzülme ve müminler için kanatlarını indir.

89.   Ve de ki: Ben, şüphesiz ben sizi azabı İlâhî ile apaçık korkutucuyum.

90.   Nitekim o azabı, taksimcilerin üzerlerine indirmiştik.

Hicr Sûresi 91 - 99. Ayetler

91.   O kimseler in üzerine ki, Kur'an'ı bölüm ayırmışlardır.

92.   İmdi Rabbine andolsun ki, elbette onlara, hepsine soracağızdır.

93.   Bütün yapmakta olduklarından.

94.   Artık sen emr olunduğun şeyi ortaya koy ve müşrik olanlara aldırış etme

95.   Şüphe yok ki, biz o alay edenlere karşı sana yeteriz.

96.   Onlar ki; Allah Teâlâ ile beraber başka tanrı edinirler. Artık yakında bileceklerdir.

97.   Andolsun ki, biliyoruz, söyledikleri şeyden dolayı senin göğsün muhakkak ki, daralıyor.

98.   Sen hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.

99.   Ve sana ölüm gelinceye değin Rabbine ibadet et.

Nahl Sûresi 1 - 6. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Allah Teâlâ'nın emri geldi, artık onu acele istemeyiniz, Hak Tealâ onların ortak koştukları şeylerden uzak ve çok yücedir.

2.     O, kullarından dilediği üzerine kendi emrinden ruh ile melekleri indirir ki, korkutunuz. Şüphe yok ki, benden başka ilâh yoktur. Artık benden korkunuz.

3.     Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. O kendisine ortak koştukları şeylerden çok yücedir.

4.     İnsanı bir damla sudan yaratmıştır. Böyle iken, o, apaçık bir düşmandır.

5.     Ve ehli hayvanları da yaratmıştır ki, sizin için onlarda korunmak vardır ve menfaatler vardır ve onlardan yersiniz.

6.     Ve sizin için onları akşamleyin getirdiğiniz ve sabahleyin salıverdiğiniz sırada bir güzellik vardır.

Nahl Sûresi 7 - 14. Ayetler

7.     Ve sizin ağırlıklarınızı yüklenirler, bir beldeye kadar ki, siz o beldeye nefisi bir zorluk olmaksızın kavuşamazsınız, şüphe yok ki, Rabbiniz elbette çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.

8.     Ve kendilerine binmeniz için ve bir ziynet olarak atları, katırları ve merkepleri de yaratmıştır. Ve sizin bilemiyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratacaktır.

9.     Ve kasdedilen doğru yolu beyan etmek te, Allah Teâlâ'ya aittir. Bununla beraber ondan sapan da vardır ve eğer Allah Teâlâ dilese idi elbette sizi toptan hidayete erdirirdi.

10.   O, o Kerem sahibi yaratıcı dır ki: Sizin için gökten bir su indirdi. Ondan bir içilecek şey vardır ve ondan bitkiler yetişir, onda hayvanlarınızı otlatırsınız.

11.   Allah Teâlâ onunla sizin için ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve meyvelerin hepsinden yetiştirir. Şüphe yok ki, bunda düşünecek olan bir kavim için elbette bir ibret vardır.

12.   Ve sizin için geceyi, gündüzü, güneşi, ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da onun emriyle hareket ederler. Muhakkak ki, bunda akıllıca düşünen bir kavim için elbette büyük âlemetler vardır.

13.   Ve sizin için yerde renkleri muhtelif olarak neler yaratmış ise şüphe yok onda da öğüt alacak bir kavim için elbette bir ibret vardır.

14.   Ve o Yüce Yaratıcı dır ki, denizi emrinize vermiştir. Tâki ondan taze bir et yiyesiniz ve ondan giyeceğiniz bir ziynet çıkarasınız. Gemileri de orada yara yara gider bir halde görürsün. Hem lütfunu isteyesiniz, hem de gerektir ki, şükredesiniz.

Nahl Sûresi 15 - 26. Ayetler

15.   Ve yerde sabit dağlar vücuda getirdi, sizi sallayıp muzdarip etmesin diye ve nehirler ve yollar da vücuda getirdi tâki, doğru yolu bulasınız.

16.   Ve nice alâmetler vücuda getirdi ve onlar yıldızlar ile yollarını doğruturlar.

17.   İmdi yaratan zat, yaratamayan kimse gibi midir? Artık iyice düşünmez misiniz?

18.   Ve eğer Allah'ın nimetini sayacak olsanız, onu tamamen sayamazsınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

19.   Ve Allah Teâlâ gizlediğiniz şeyi de ve açıkladığınız şeyi de bilir.

20.   Ve Allah Teâlâ'dan başka kendilerine tapındıkları şeyler hiç bir şey yaratamazlar. Halbuki, onlar yaratılmışlardır.

21.   Onlar ölülerdir, diriler değildirler ve ne zaman insanların diriltileceklerini de anlayamazlar.

22.   Sizin mabudunuz, bir tek mabutdur. Ahirete imân etmeyenler ise onların kalpleri inkâr edicidir ve onlar kibirlenen kimselerdir.

23.   Şüphe yok ki, Allah Teâlâ onların neyi gizlediklerini ve neyi açıkladıklarını bilir. Muhakkak ki, o, kibirlenenleri sevmez.

24.   Ve onlara Rabbiniz ne indirdi? Denildiği vakit dediler ki: Evvelkilerin masallarını.

25.   Onlar nihayet kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak yüklenecekler ve bilgisizlikten dolayı sapıtmış oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et! Yüklenecekleri şey ne kadar fena!

26.   Muhakkak ki, onlardan evvelkiler de hile yapmışlardır. Nihayet Allah Teâlâ'nın emri onların binalarının temellerine geldi de artık tavanları yukarlarından üzerlerine çöküverdi ve onlara azap anlayamadıkları bir yönden gelivermişti.

Nahl Sûresi 27 - 34. Ayetler

27.   Sonra kıyamet gününde onları Cenab-ı Hak rezil edecektir ve diyeceklerdir ki: Nerede o, iddia ettiğiniz gibi benim ortaklarını ki, siz onlardan dolayı müminlere muhalefette bulunur idiniz. Kendilerine ilim verilmiş olanlar da diyeceklerdir ki: Şüphe yok bütün rezillik, bütün kötülük bugün kâfirlerin üzerinedir.

28.   O kimseler ki, kendi nefislerine zulümedici oldukları halde onların ruhlarını melekler alacaktır. O vakit onlar, biz bir kötülük yapmıyorduk diye teslimiyet göstereceklerdir. Hayır, şüphe yok ki, Allah Teâlâ sizin ne yaptığınızı hakkıyla bilicidir.

29.   Artık giriniz, cehennemin kapılarına, içinde ebedî olarak kalmak üzere. Artık kibirlenenlerin yurdu ne kadar fena!

30.   Ve sakınanlara denildi ki: Rabbiniz hangi şeyi indirmiştir? Dediler ki: Hayır, bu dünyada iyilik edenler için iyilik vardır ve ahiret yurdu ise elbette daha hayırlıdır ve takva sahiplerinin yurdu ise ne güzeldir!

31.   Adn cennetleridir ki, ona gireceklerdir, altlarından ırmaklar akar. Ve onlar için orada istedikleri vardır. İşte Allah Teâlâ takva sahiplerini böylece mükâfatlandırır.

32.   Onlar ki, tertemiz oldukları halde ruhlarını melekler alıverirler, derler ki: "Selâm size" yapmış olduğunuz şey sebebiyle cennete giriniz.

33.   O inkarcılar kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbin emrinin gelmesinden başka bir şey mi beklerler? Onlardan öncekiler de öylece yapmışlardı ve onlara Allah zulüm etmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulüm eder oldular.

34.   Artık onlara yaptıkları şeylerin kötülükleri dokundu ve onları kendisiyle alay ettikleri şey sarıverdi.

Sayfa 11 / 27

  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
 
 
  • İLETİŞİM