• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Hûd Sûresi 20 - 28. Ayetler

20.   Onlar yerde (Allah'ı) âciz bırakacak kimseler değillerdir. Ve onlar için Allah Teâlâ'dan başka yardımcılar da yoktur. Onlar için azap, kat kat olacaktır. Onlar işitmeğe tahammül eder olmamışlardı ve görür kimseler de olmamışlardı.

21.   İşte onlar o kimselerdir ki, kendi nefislerine yazık etmişlerdir. Ve onlardan iftira ettikleri şeyler de kaybolup gitmiştir.

22.   Şüphe yok ki, âhiretde en çok ziyana uğrayanlar onlardır.

23.   İmân edenler ve salih salih amellerde bulunanlar ve Rablerine tam bir itaat ve tevâzu ile boyun eğenler yok mu işte şüphesiz ki onlar cennet ehlidirler, onlar orada ebediyen kalıcıdırlar.

24.   Bu iki taifenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten gibidir. Bunlar hiç durum bakımından eşit olurlar mı? Artık güzelce düşünmez misiniz?

25.   Ve and olsun ki. Nuh’u kavmine gönderdik, şüphe yok ki, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım diye.

26.   Allah Teâlâ'dan başkasına ibâdet etmeyin, muhakkak ki, ben sizin üzerinize elem verici bir günün azâbından korkuyorum.

27.   Onun kavminden ileri gelen kâfirlerden bir topluluk ise dedi ki: Biz seni bizim gibi bir insandan başka bir şey görmüyoruz ve sana tâbi olanları da biz ilk bakışta bizim en aşağılarımızdan başka görmüyoruz ve sizin için bizim üzerimize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Belki sizi yalancılar zannediyoruz.

28.   Dedi ki: Ey kavmim! Bana haber veriniz, eğer ben Rabbimden açık bir delil üzere oldum ise ve kendi katından bana bir rahmet vermiş ise, sizin üzerinize ise gizli kalmış ise artık siz onu istemediğiniz halde sizi ona zorlayacak mıyız?

Hûd Sûresi 29 - 37. Ayetler

29.   Ve ey kavmim! Sizden onun üzerine bir mal istemiyorum. Benim mükâfatını ancak Allah Teâlâ'ya aittir ve ben imân edenleri kovucu değilim. Şüphe yok ki, onlar Rablerine kavuşanlardır velâkin ben sizi cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum.

30.   Ve ey kavmim! Eğer ben onları kovar isem beni Allah Teâlâ'dan korur? Artık hiç düşünmez misiniz?

31.   Ve ben size demem ki: Benim yanımda Allah Teâlâ'nın hâzineleri vardır. Ve ben gaybı da bilmem ve ben demem ki: Ben muhakkak bir meleğim ve demem ki: Sizin sözlerinizin hor gördüğü kimselere Allah Teâlâ elbette hayr vermeyecektir. Allah Teâlâ onların nefislerinde olanı da hakkıyla bilendir. Şüphe yok ki, ben o vakit zalimlerden olmuş olurum.

32.   Dediler ki: Ey Nuh! Bizim ile muhakkak ki, mücadelede bulundun, artık mücadelemizi arttıralım. Eğer sen doğrulardan ise imdi kendisiyle bizi tehdit ettiğin şeyi getiriver.

33.   Dedi ki: Onu size ancak Allah Teâlâ dilerse getirir ve siz (Allah'ı) âciz bırakıcılar değilsinizdir.

34.   Ve benim nasihatim size fâide verecek değildir, size nasihatta bulunmak istesem de, eğer Allah Teâlâ sizi azdırmak istiyorsa, Rabbiniz o’dur ve ona döndürüleceksiniz dir.

35.   Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer onu ben uydurdum ise günahı benim üzerimedir. Halbuki, ben sizin yaptığınız günahtan uzağım.

36.   Ve Nuh’a vahy olundu ki, muhakkak kavminden imân etmeyecektir, ancak cidden imân etmiş olanlar müstesnâ. Artık yaptıkları şeyden dolayı üzülme.

37.   Gemiyi bizim nezaretimiz ve vahyimiz ile yap ve zulüm etmiş olanlar hakkında bana müracaatta bulunma. Şüphe yok ki, onlar boğulmuşlardır.

Hûd Sûresi 38 - 45. Ayetler

38.   Ve gemiyi yapıyordu ve kavminden herhangi bir topluluk yanından her geçip gidince de onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: Eğer bizim ile alay ederseniz artık şüphe yok ki, biz de sizin alay ettiğiniz gibi sizinle alay ederiz.

39.   Artık ileride bileceksinizdir ki: Kendisini rezil edecek azap kime gelecektir ve sürekli bir azap kimin üzerine inecektir.

40.   Nihayet emriniz geldiği ve tandır kaynadığı vakit dedi ki: Onun için herbirinden ikişer çift ve aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında aileni ve imân etmiş olanları yükle ve maamafih pek azından başkası onunla beraber imân etmemiştir.

41.   Ve dedi ki: Onun içine yüzüp gitmesi ve durması anında da Allah Teâlâ'nın ismini anarak binin. Şüphe yok ki, Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir...

42.   Ve gemi onları dağlar gibi dalgalar içinde götürüyordu. Ve Nuh, oğluna seslendi, o ayrı bir yere çekilmişti. Ey oğlum! Bizimle beraber bin ve kâfirler ile beraber olma dedi.

43.   Dedi ki: Ben bir dağa sığınacağım, beni sudan korur. Nuh da dedi ki: Bugün Allah'ın emrinden koruyacak yoktur, onun merhamet ettiği müstesnâ. Ve ikisinin arasına dalga giriverdi de o boğulanlardan oldu.

44.   Ve denildi ki: Ey Yer! Suyunu yut ve ey gök açıl. Ve su kesildi ve iş bitirilmiş oldu. Gemi de Cudi dağı üzerine yerleşti. Ve zâlimler olan kavim için uzaklık olsun denildi.

45.   Ve Nuh Rabbine seslendi de dedi ki: Ey Rabbim! Şüphe yok, oğlum benim ailemdendir ve muhakkak ki, senin vâdin haktır ve hakimlerin hâkimi sensin.

Hûd Sûresi 46 - 53. Ayetler

46.   Buyurdu ki: Ey Nuh! O muhakkak senin ailenden değildir. Şüphesiz ki o salih olmayan bir iştir. Artık hakkında bilgi olmayan bir şeyi benden sorma. Muhakkak ki, ben sana câhillerden olmayasın diye öğüt veririm.

47.   Dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan bir şeyi sormaktan şüphe yok ki, ben sana sığınırım ve eğer benim için mağfiret etmez ve beni esirgemezsen ben ziyana uğrayanlardan olurum.

48.   Denildi ki: Ey Nuh! Bizden bir selâm ile ve senin üzerine ve seninle beraber olanlardan doğacak ümmetler üzerine birçok bereketler ile gemiden in. Ve bir takım milletleri de ileride fâidelendireceğiz, sonra onlara bizden acıklı bir azap dokunacaktır.

49.   İşte bu, gayıp haberlerindendir. Bunu sana vahy ediyoruz. Bunu ne sen ve ne de kavmin bundan evvel biliyordunuz. Artık sabr et. Şüphe yok ki âkıbet sakınanlar içindir.

50.   Ad kavmine de kardeşleri Hûd'u Peygamber gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a ibâdet ediniz, sizin için ondan başka hiçbir mâbud yoktur. Sizler ise iftira edenlerden başka değilsiniz.

51.   Ey kavmim! Onun üzerine sizden bir mükâfat istemiyorum. Benim mükâfatını ancak beni yaratmış olana aittir. Siz hâlâ akıllıca düşünmeyecek misiniz?

52.   Ve ey kavmim! Rabbinizden af dileyin. Sonra ona tövbe edin ki, üzerinize semanın feyzini yağmurunu bol bol göndersin ve sizin kuvvetinizi kuvvet ilâvesiyle arttırsın ve günahkârlar olarak yüz çevirmeyiniz.

53.   Dediler ki: Ey Hûd! Sen bize açık bir delil ile gelmedin ve biz de senin sözünden dolayı kendi tanrılarımızı terkedici değiliz ve sana inanan kimseler de değiliz.

Hûd Sûresi 54 - 62. Ayetler

54.   Biz demeyiz, ancak deriz ki seni tanrılarımızdan bazısı fena bir şekilde çarpmıştır. Dedi ki: Ben şüphesiz Allah Teâlâ'yı şahid tutuyorum ve siz de şahid olunuz ki, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden muhakkak uzağım.

55.   Ondan başka, artık hepiniz bana karşı istediğiniz tuzağı kurunuz, sonra bana asla mühlet vermeyiniz.

56.   Şüphe yok ki, ben, benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah Teâlâ'ya tevekül ettim. Hiçbir hareket sahibi hayvan yoktur ki, illâ onun perçeminden tutan o'dur. Muhakkak ki, benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerinedir.

57.   Artık siz yüz çevirir iseniz, ben size kendisiyle gönderilmiş olduğum şeyi muhakkak ki, tebliğ ettim. Ve Rabbim sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir ve siz ona hiç bir şey ile zarar veremezsiniz. Şüphe yok ki,

Rabbim herbir şey üzerine gözeticidir.

58.   Ne zaman ki emrimiz geldi, Hûd'u ve onunla beraber imân etmiş olanları bizden bir rahmet ile kurtardık ve onları ağır bir azaptan da kurtardık.

59.   Ve işte o da Âd'dır ki. Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler ve onun Peygamberlerine âsi oldular ve her bir inatçı zorbanın emrine uydular.

60.   Ve bu dünyada bir lânete tâbi tutuldular, kıyâmet gününde de. Haberiniz olsun, şüphe yok ki Ad Rablerini inkâr ettiler. Biliniz ki, Hûd kavmi olan Ad Allah’ın rahmetinden uzak olsun.

61.   Semud’a da kardeşleri olan Salih Peygamber gönderilmiştir. Dedi ki: Ey Kavmim! Allah Teâlâ'ya ibâdet ediniz. Sizin için ondan başka bir ilâh yoktur. Sizi yerden o yarattı ve sizi orada o yaşattı. Artık ondan mağfiret dileyiniz, sonra ona tövbe ediniz. Şüphe yok ki, benim Rabbim yakındır, duaları kabul edendir.

62.   Dediler ki: Ey Salih! Sen bundan evvel bizim içimizde ümit beslenilen bir zat idin. Sen babalarımızın ibâdet ettikleri şeylere ibâdet etmekten bizi engelliyor musun? Ve şüphe yok ki, biz kendisine bizi davet ettiğin şeyden bir şek içindeyiz: Şüphedeyiz.

Hûd Sûresi 63 - 71. Ayetler

63.   Dedi ki: Ey kavmim! Bana haber veriniz, eğer ben Rabbimden açık bir delil üzere isem ve o kendisinden bana bir rahmet ihsan etmiş ise o halde ona isyan eder isem artık Allah'ıma karşı bana kim yardım edebilir? Demek ki, siz bana ziyandan başka bir şey arttırmış olmayacaksınız.

64.   Ve ey kavmim! İşte şu sizin için bir mucize olmak üzere Allah’ın bir dişi devesidir. Artık onu bırakınız. Allah'ın arzında otlasın ve ona bir kötülükle dokunmayınız, sonra sizi pek yakın bir azap yakalar.

65.   Sonra onu boğazladılar. Bunun üzerine dedi ki: Yurdunuzda üç gün daha yaşayınız. İşte bu, yalanlanmamış olan bir vaaddir.

66.   Ne zaman ki, emrimiz geldi. Salih'i ve onunla beraber imân etmiş olanları bizden bir rahmet sebebiyle kurtuluşa erdirdik, hem de o günün zilletinden kurtardık Şüphe yok ki, çok kuvvetli, çok izzet sahibi olan, ancak senin o Rabbindir.

67.   O zulüm etmiş olanları da bir korkunç ses yakaladı. Artık yurtlarında diz üstü çöküp bitmiş bir halde sabahladılar.

68.   Sanki orada      hiç ikâmet etmemişlerdi. Biliniz ki, şüphesiz Semud, Rab'lerini inkâr etmişlerdi. Haberiniz olsun ki. Semud      için Allah'ın rahmetinden bir uzaklık vardır.

69.   Ve muhakkak ki, bizim elçilerimiz İbrahim'e müjde ile gelmişti. Selâm dediler. O da selâmdır dedi. Sonra gecikmeden bir kızartılmış buzağı getirdi.

70.   Onların ellerinin ona uzanmadığını görünce. Onları hoşlanmadı ve onlardan gizlice korkar oldu. Dediler ki: Korkma, biz muhakkak Lût kavmine gönderildik.

71.   Ve onun eşi ayakta bulunuyordu, gülüverdi. Artık onu İshak ile ve İshak'ın ardından da Yâkub ile müjdeledik.

Hûd Sûresi 72 - 81. Ayetler

72.   Dedi ki: Vay halime! Ben çocuk doğurabilir miyim? Ben bir koca kadınım, kocam da bir ihtiyardır. Şüphe yok ki, bu acâip bir şeydir.

73.   Dediler ki: Sen Allah’ın emrinden teaccüp eder misin? Ey ev halkı! Allah’ın rahmeti ve bereketler! sizin üzerinizdedir. Şüphe yok ki, o övülmeye lâyıktır, iyiliği boldur.

74.   Ne zaman ki, İbrahim'den korku gidiverdi ve kendisine müjde geldi. Lût kavmi hakkında bizimle mücadelede bulunur oldu.

75.   Şüphe yok ki. İbrâhim elbetde pek yumuşak huylu, çok bağrı yanık ve kendisini Allah'a vermiş biri idi.

76.   Ey İbrahim! Bu mücadeleden vazgeç. Şüphe yok ki, artık Rabbin emri gelmiştir. Ve muhakkak ki, onlara geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir.

77.   Ne zaman ki, elçilerimiz Lût'a geldi, onların yüzünden endişeye düştü ve onlardan dolayı kalbi daraldı ve bu bir şiddetli gündür dedi.

78.   Ve ona kavmi koşarak geldî ve evvelceden kötü kötü fiilleri yapmaktaydılar. Dedi ki: Ey kavmim! İşte onlar benim kızlarımdır, onlar sizin için daha temizdirler. Artık Allah'tan korkunuz ve beni mİsafirlerimin önünde rezil etmeyiniz, sizden akıllı bir erkek yok mudur?

79.   Dediler ki: Muhakkak sen biliyorsun ki, bizim için senin kızların da bir hak yoktur. Ve şüphe yok ki, sen bizim ne istediğimizi elbetde bilirsin.

80.   Dedi ki: Keşke benim için size karşı bir kuvvet olsa idi veya şiddetli bir kaleye sığınacak olsa idim.

81.   Dediler ki: Ey Lût! Şüphe yok ki biz senin Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana elbette kavuşamayacaklardır. Artık sen âilen ile gecenin bir kısmında yürü ve sizden hiç bir kimse geri kalmasın, eşin ise müstesnâ. Şüphesiz ki, onlara isâbet edecek şey, ona da isâbet edicidir. Muhakkak ki, onlara va'dedilen zaman, sabah vaktidir, sabah vakti ise yakın değil midir?

Hûd Sûresi 82 - 88. Ayetler

82.   Ne zaman ki, emrimiz geldi, onun o yurdun üstünü altına çevirdik ve onun üzerine ateşte pişirilmiş, birbirine bitiştirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık.

83.   O taşlar Rabbin katında işâretlenmiş idi ve o zalimlerden uzak değildir.

84.   Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kullukta bulunun, sizin için ondan başka bir mâbud yoktur. Ve ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın" şüphe yok, ben sizi bir hayır içinde görüyorum. Ve ben muhakkak ki, sizin üzerinize kuşatıcı bir günün azâbından korkarım.

85.   Ve ey kavmim! Ölçüyü de, tartıyı da adâlet ile yapın ve insanlara eşyalarını eksik vermeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın.

86.   Eğer siz imân etmiş kimseler iseniz Allah’ın geri bıraktığı sizin için hayırlıdır ve ben sizin üzerinize bir bekçi değilim.

87.   Dediler ki: Ey Şuayb! Atalarımızın ibâdet ettikleri şeyleri veya mallarımızda dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emr ediyor? Şüphe yok elbetde sen, çok yumuşak huylu ve akıl sâhibisin.

88.   Dedi ki: Ey kavmim! Eğer ben Rabbim tarafından açık bir delil üzere isem ve beni kendi tarafından güzel bir rızk ile rızıklandırmış ise buna ne dersiniz? Ben size yasak ettiğini şey hususunda size muhâlefet etmek istemem, ben ancak gücüm yettiği kadar ıslâh isterim ve benim muvaffakiyetini ancak Allah Teâlâ iledir. Yalnız ona dayandım ve ancak ona döneceğim.

Hûd Sûresi 89 - 97. Ayetler

89.   Ve ey kavmim! Bana olan düşmanlığınız, Nuh kavmine veya Hûd kavmine veya Salih kavmine isâbet etmiş olanın benzeri gibi size de bir musibet getirmesin. Ve Lût kavmi de sizden uzak değildir.

90.   Ve Rabbinizden bağışlanma dileyiniz. Sonra o'na tövbe ediniz. Şüphe yok ki, benim Rabbim pek merhametlidir çok sever.

91.   Dediler ki: Ey Şuayb! Söylediklerinden birçoğunu iyice anlayamıyoruz. Şüphe yok ki, biz seni aramızda cidden zayıf görüyoruz ve eğer senin kabilen olmasa idi elbet de seni taslayarak öldürürdük ve sen bizden üstün değilsin.

92.   Dedi ki: Ey kavmim! Benim kabilem size göre Allah'tan daha üstün müdür? Hâlbuki o'nu arkanıza atıp unuttunuz. Şüphe yok ki, benim Rabbim, yapmakta olduğunuz şeyleri çepeçevre kuşatıcıdır.

93.   Ve ey Kavmim! Bütün kuvvetinizle dilediğinizi yapınız. Şüphe yok ki, ben de yapacağım. Yakında bilirsiniz ki, kendisini rezil edecek azap kime gelecek ve yalancı olan kim imiş. Ve bekleyiniz, muhakkak ki, ben de sizinle beraber beklemekteyim.

94.   Ne zaman ki emrimiz geldi. Şuayb'i ve onunla beraber imân etmiş olanları bizden bir rahmet ile kurtuluşa erdirdik ve zulüm etmiş olanları ise bir korkunç gürültü yakaladı. Artık yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.

95.   Sanki onlar orada yaşamamışlardı. Haberiniz olsun. Semud uzaklaştığı gibi Medyen için de bir uzaklaşma olsun.

96.   Ve and olsun ki. Musa'yı ayetlerimiz ile ve apaçık bir delille gönderdik.

97.   Firavun'a ve onun ileri gelenlerine. Onlar ise Firavun'un emrine uydular. Hâlbuki Firavun'un emri doğru değildi.

Hûd Sûresi 98 - 108. Ayetler

98.   Kıyâmet gününde kavminin önüne düşer. Derken onları ateşe götürmüş olur. Ve ne fena bir sudur, o varılmış olan su.

99.   Burada da bir lânete tâbi tutuldular, kıyâmet gününde de. Ne kötü bir yardımdır bu yapılmış olan yardım.

100. İşte bu şehirlerin haberlerindendir. Onu sana hikâye ediyoruz. Onlardan kalan da vardır, biçilmiş ekin (gibi) olan da.

101. Ve biz onlara zulümetmedik ve lâkin onlar kendi nefislerine zulüm ettiler. Allah Teâlâ’dan başka taptıkları tanrıları, Rabbin emri geldiği vakit onları hiçbir şeyden yararlandırmış olmadı ve onlara ziyandan başka birşey arttırmış da olmadılar.

102. Ve işte Rabbin yakalaması böyledir, şehirleri zalîm oldukları halde yakaladığı zaman, şüphe yok ki, onun yakalaması pek acıklıdır, pek şiddetlidir.

103. Şüphe yok ki, bunda âhiret azâbından korkan kimse için bir ibret vardır. O bir gündür ki, onun için insanlar toplanmış olacaktır ve o kendisinde şahitlik yapılacak bir gündür.

104. Ve biz onu ancak sayılı bir müddet için geriye bırakmış oluruz.

105. O geldiği gün hiçbir şahıs konuşamaz. Ancak onun izniyle konuşmak müstesnâ artık onlardan kimi bedbahttır, kimi de mutlu.

106. İmdi bedbaht olmuş olanlar ateştedirler. Onlar için orada şiddetli bir soluk alıp vermek ve bir hıçkırık vardır.

107. Onlar orada gökler ve yer devam ettikçe ebedî olarak kalacaklardır. Rabbin dilediği müddet müstesnâ. Şüphe yok ki, senin Rabbin dilediğini hakkıyla yapandır.

108. Ve lâkin mutlu olanlar cennettedirler. Rabbin dilediği müddetden başka gökler ve yer devam ettikçe orada ebedî kalacaklardır. Bir lütuf ki, arkası kesilmiş değildir.

Hûd Sûresi 109 - 117. Ayetler

109. Artık onların taptıkları şeyden şüphen olmasın. Onlar ibâdetde bulunmazlar, ancak evvelce babalarının taptıkları gibi tapınmakda bulunurlar. Ve biz de şüphe yok ki, onlara nasiplerini eksiksiz ödeyeceğizdir.

110. Ve yemin olsun ki; Musa'ya kitabı verdik. Derken onda ihtilâf edildi. Eğer Rabbin tarafından bir kelime geçmiş olmasa idi elbetde aralarında hüküm verilirdi. Ve muhakkak ki, onlar ondan kuşkuya düşüren şiddetli bir şüphe içindedirler.

111. Ve şüphe yok ki, Rabbin herbirine amellerinin karşılığını tamamiyle ödeyecektir. Muhakkak ki, o yapmakta olduklarından hakkıyla haberdardır.

112. Artık emrolunduğun gibi dosdoğru ol ve tevbe etmiş seninle beraber bulunmuş olanlar da. Ve haddi aşmayın, şüphe yok ki, o, yapmakta olduğunuz şeyleri hakkıyla görücüdür.

113. Zulüm etmiş olanlara meyletmeyiniz. Yoksa size ateş dokunur ve sizin için Allah Teâlâ'dan başka yardımcılardan kimse yoktur. Sonra yardım göremezsiniz.

114. Ve namazı gündüzün iki tarafında ve geceden ve gündüze yakın saatlerde dosdoğru kıl. Şüphe yok ki, iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, güzelce düşünenler için iyi bir öğütdür.

115. Ve sabr et. Zira şüphe yok ki. Allah Teâlâ güzel iş yapanların mükâfatını zâyetmez.

116. Sizden evvelki asırlarda yeryüzünde bozgunculuktan alıkoyacak bir kısım fazilet sahipleri bulunmalı değil miydi? Ancak onlardan kurtuluşa erdirdiğimiz bir kısmı müstesnâ ve o zulüm edenler ise kendilerinin içinde bulundukları refaha dünya varlığına uydular ve günahkâr kimseler oldular.

117. Ve senin Rabbin ahalisi iyi kimseler oldukları halde şehirleri haksızlıkla helâk eder olmadı...

118. Ve eğer Rabbin dilese idi, elbetde bütün insanları bir tek ümmet kılardı. Fakat onlar ihtilâf eden kimseler olmaktan geri durmayacaklardır.

Hûd Sûresi 118 - 123. Ayetler

119. Ancak Rabbinin rahmet ettiği kimseler müstesna. Ve onun içindir ki, onları yaratmıştır. Ve Rabbinin şu sözü de tamam olmuştur ki: Elbetde cehennemi bütün cinlerden ve insanlardan dolduracağımdır.

120. Peygamberlerin bütün haberlerinden kendisiyle kalbini tesbit edeceğimiz olanlarını sana anlatıyoruz. Ve bunda sana hak ve mü'minler için bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir.

121. Ve imân etmeyenlere de ki: Siz kendi gücünüz nisbetinde çalışınız, şüphe yok ki, biz de çalİsanlarız.

122. Ve siz bekleyiniz, şüphesiz ki biz de beklemekteyiz.

123. Ve göklerin ve yerin gaybı Allah içindir ve her iş de ona döndürülecektir. Artık ona ibâdet et ve ona tevekkülde bulun ve Rabbin neler yapmakta olduğunuzdan aslâ gâfil değildir.

Yûsuf Sûresi 1 - 4. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Elif, Lâm, Râ. İşte bu, apaçık kitabın ayetleridir.

2.     Şüphe yok ki, biz onu bir Arapça Kur'an olarak indirdik, umulur ki, siz güzelce anlarsınız.

3.     Biz sana bu Kur'an'ı vahy etmekle sana en güzel kıssayı anlatıyoruz. Halbuki, sen ondan evvel elbetde bilmiyenlerden idin.

4.     Bir vakit ki, Yusuf babasına demişti: Ey babacağım! Muhakkak ben rüyâmda on bir yıldız ile güneşi ve ayı gördüm, onları bana secde ederlerken gördüm.

Yûsuf Sûresi 5 - 14. Ayetler

5.     Babası dedi ki: Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine haber verme. Sonra senin için bir tuzak kurarlar. Şüphe yok ki, şeytan insan için apaçık bir düşmandır.

6.     Ve işte öylece Rabbin seni seçecek ve sana rüyâların tabirinden bilgi verecek ve nimetini senin ve Yâkub hanedanının üzerine tamamlayacak, nasıl ki, onu evvelce ataların İbrahim ve İshak üzerine de tamamlamıştı. Şüphe yok ki, senin Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.

7.     And olsun ki, Yûsuf ta ve kardeşlerinde isteyenler için bir nice ibretler var idi.

8.     O vakit ki, demişlerdi: Elbetde Yûsuf ile kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Halbuki, biz birbirine bağlı kuvvetli bir cemaatiz. Şüphe yok ki, bizim babamız, elbetde apaçık bir hata içindedir.

9.     Yûsuf'u öldürün veya onu bir yere atınız ki, babanızın yüzü yalnız size kalsın ve siz ondan sonra sâlihler olan bir cemaat olursunuz.

10.   Onlardan biri dedi ki: Yusuf'u öldürmeyin ve onu kuyunun dibine atıverin, onu kervanlardan birisi alıverir, eğer siz yapacak kimselerden iseniz böyle yapınız.

11.   Dediler ki: Ey babamız! Sana ne oluyor ki, Yûsufu bize inanmıyorsun? Ve halbuki, biz onun için elbetde iyilik sever kimseleriz...

12.   Onu yarın bizimle beraber gönder, bol bol meyve yesin ve oynasın. Ve şüphe yok ki, biz onu elbetde koruruz.

13.   Dedi ki: Onu alıp götürmeniz şüphesiz ki, beni üzer. Ve siz ondan habersiz bulunduğunuz halde onu kurdun yemesinden korkarım.

14.   Dediler ki: Biz kuvvetli bir topluluk olduğumuz halde onu eğer kurt yerse artık şüphesiz ki, biz elbetde âcizliğe düşmüş kimseleriz.

Yûsuf Sûresi 15 - 22. Ayetler

15.   Vaktâki, Yûsuf ile beraber gittiler ve onu kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdiler. Biz de ona şöyle vahy ettik: And olsun ki, sen onlara hiç farkında olmadıkları halde bu işlerinden elbetde haber vereceksin.

16.   Ve babalarına akşam vakti ağlayarak geldiler.

17.   Dediler ki: Ey babamız! Biz hakikaten bir yarış ederek gittik. Yûsuf'u da eşyamızın yanında bıraktık, hemen onu kurt yemiş ve sen bize doğru sözlü kimseler olsak da inanmazsın.

18.   Ve gömleği üzerinde yalancı bir kan olduğu halde gelmişlerdi. Dedi ki: Size nefisiniz belki bir işi güzel gösterdi. Artık güzel bir sabr! Ve ancak Allah Teâlâ’dır, sizin şu söylediklerinize karşı kendisinden yardım istenilecek zat.

19.   Ve bir kervan geldi, sucularını gönderdiler hemen kovasını salıverdi. Ey müjde! Bu genç bir köle dedi ve onu bir sermaye olarak sakladılar. Allah Teâlâ ise onların yapacaklarını tamamen bilicidir.

20.   Ve onu değersiz bir pahaya, sayılı birkaç dirhem ile satı verdiler ve onlar zâten ona değer vermemişlerdi.

21.   Ve onu satın alan Mısır'lı eşine dedi ki: Onu mevkiine güzelce riâyet et. Umulur ki, bize fâideli olacaktır veya onu evlâd ediniriz. Ve işte Yûsuf'u öylece Mısır'da yerleştirdik ve hem de ona rüyâların tabirini öğretelim diye ve Allah Teâlâ, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bilmezler.

22.   Ne zamanki ergenlik çağına erişti, ona bir hükm ve bir ilim verdik ve işte güzel davrananları öylece mükâfatlandırırız.

Yûsuf Sûresi 23 - 30. Ayetler

23.   Ve onu evinde bulunduğu kadın, nefisinden muradını almak için tuzağa düşürmek istedi ve kapıları kilitledi ve "haydi gelsene” dedi. Yusuf da dediki: Allah Teâlâ'ya sığınırım. Şüphe yok ki, o benim efendimdir. Benim ikâmetgâhımı güzelce kılmıştır. Muhakkak ki, zâlimler kurtuluşa ermezler.

24.   Ve hakikaten kadın ona meyletmişti. O da eğer Rabbinin delilini görmemiş olsa idi kadına meyletmişti, işte ondan fena bir niyeti ve fuhşa atılmayı uzaklaştıralım diye öyle delilimiz gösterilmiş oldu. Muhakkak ki, o, bizim ihlâslı kullarımızdandır.

25.   Ve kapıya koşuverdiler ve kadın onun gömleğini arka tarafından çekip parçaladı. Ve kadının efendisine kapının yanında rastladılar. Dedi ki: Senin ailene kötülük isteyen bir kimsenin cezası, zindana atılmasından veya acıklı bir azabtan başka nedir?

26.   Yûsuf dedi ki: O kadın benim nefisimden muradını almak istedi. Ve o kadının yakınlarından bir şahit de şahitlikte bulundu ki: Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmış ise kadın doğru söylemiştir ve o ise yalancılardandır.

27.   Ve eğer gömleği arka taraftan parçalanmış ise o halde kadın yalan söylemiştir. O ise sadıklardandır.

28.   Ne zamanki kadının kocası gömleğinin arka tarafından parçalanmış olduğunu gördü, dedi ki: Şüphesiz bu ey kadın! Sizin tuzağınızdandır. Şüphe yok ki, sizin tuzağınız pek büyüktür.

29.   Ey Yûsuf! Sen bundan bu hadiseyi söylemekten kaçın, ey kadın! Sen de günahın için af dileğinde bulun. Muhakkak ki, sen hepten günâha girmiş olanlardan oldun.

30.   Ve şehirdeki bir takım kadınlar dedi ki: Azîz'in karısı, genç kölesinin nefisinden muradını almak istiyormuş. Muhakkak ki, onun yüreğini kaplayan ince deriyi bir sevgi parçalamış. Şüphe yok ki, biz onu elbette bir apaçık sapıklık içinde görüyoruz.

Yûsuf Sûresi 31 - 37. Ayetler

31.   Ne zamanki, onların gizledikleri dedikodularını işitti, onlara bir davetçi gönderdi ve onlar için çakı ile kesilecek bir yemek sofrası hazırladı. Ve onlardan her birine bir bıçak verdi. Ve ey Yûsuf! Onların karşılarına çık dedi. Vaktaki onu gördüler, onu pek büyüttüler ve kendi ellerini kesiverdiler ve dediler ki: Allah Teâlâ'yı tenzîh ederiz, bu bir insan değil, bu ancak üstün bir melektir.

32.   Dedi ki: İşte bu o kimsedir ki, bundan dolayı beni kınadınız. Yemin ederim ki, ben onun nefisinden muradımı istedim de o kaçındı günâha girmek istemedi. Ve eğer benim ona emrettiğimi yapmaz ise elbetde zindana atılacaktır. Ve elbetde zillete düşmüş olanlardan olacaktır.

33.   Yûsuf dedi ki: Rab'bîm! Benim için zindan, beni kendisine dâvet ettikleri şeyden daha sevgilidir. Ve eğer beden onların hilelerini bertaraf etmez isen onlara meyleder ve câhillerden olmuş olurum.

34.   Artık onun duâsını Rabbi kabul etti de ondan onların hilelerini bertaraf buyurdu. Şüphe yok ki, O'dur hakkıyla işiten, tamamiyle bilen O'dur.

35.   Sonra onlara, o gördükleri delilleri müteakip onu herhalde bir müddet zindana atmaları kanaati uygun göründü.

36.   Ve onunla beraber iki genç de zindana girdi. Bunlardan biri dedi ki: Muhakkak ben kendimi rüyada görüyorum ki, şarap sıkıyorum. Diğeri de dedi ki: Ben de kendimi görüyorum ki, başımın üstünde bir ekmek taşıyorum. Ondan kuşlar yiyor. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz ki, biz seni iyilik sahiplerinden görüyoruz.

37.   Hz. Yûsuf'ta dedi ki: İkinizin rızıklanacağınız bir yemek gelmez ki, ancak ben onu daha size gelmezden evvel haber veririm. Bunlar bana Rabbimin öğretmiş olduğu şeylerdendir. Şüphe yok ki, ben Allah Teâlâ'ya iman etmeyen bir kavmin dinini terk ettim ve onlar evet onlar âhireti inkâr eden kimselerdir.

Yûsuf Sûresi 38 - 43. Ayetler

38.   Ve babalarını İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine tâbi oldum. Bizim için Allah'a her hangi bir şeyi ortak koşmamız doğru olamaz. Bu tevhit bizim üzerimize ve insanların üzerine Allah Teâlâ'nın bir lütfudur. Fakat insanların çoğu şükretmezler.

39.   Ey benim iki zindan arkadaşım! Çeşitli Tanrılar mı hayırlıdır. Yoksa gücüne karşı durulamaz olan Allah mı?

40.   Sizin Allah'tan başka ibâdet ettiğiniz şeyler bir takım isimlerden başka birşey değildirler. O isimleri siz ve babalarınız takmışsınızdır. Allah Teâlâ bununla hiçbir delil indirmemiştir. Hükm ise başkasına değil, ancak Allah'a mahsustur. Başkasına değil, ancak ona ibâdet ediniz diye emretmiştir. İşte dosdoğru olan din bundan ibaretdir fakat insanların çoğu bilmezler.

41.   Ey iki zindan arkadaşım! Rüyânızın tâbirine gelince Biriniz efendisine şarap sunacaktır ve diğeri ise asılacak da başından kuşlar yiyecektir. Hakkında yorum istediğiniz iş, tamam olmuştur.

42.   Ve o ikisinden kurtulacağını sanmış olduğuna dedi ki: Beni efendinin yanında an. Fakat efendisine anmayı ona şeytan unutturdu ve artık zindanda senelerce kalıverdi.

43.   Ve hükümdar dedi ki: Ben rüyâmda yedi semiz sığır görüyorum ki, onları yedi zayıf sığır yiyor ve yedi yeşil başak ile diğer kuruları görüyorum. Ey seçkin topluluk! Eğer siz rüyâ tabir ediyorsanız benim rüyâm hakkında bana yorum yapınız.

Yûsuf Sûresi 44 - 52. Ayetler

44.   Dediler ki: Bunlar karmakarışık rüyâlardır ve biz karışık rüyâların yorumunu bilici değiliz.

45.   Ve o ikisinden kurtulmuş olan, uzunca bir müddetden sonra hatırladı da dedi ki: Ben size onun tabirini haber veririm, beni hemen gönderiniz.

46.   Hz. Yûsuf a geldi dedi ki: Yûsuf! Ey pek doğru sözlü! Bize bilgi ver, yedi semiz sığır hakkındaki onları yedi zayıf sığır yiyor. Ve yedi yeşil başak ile diğer kuru başaklar Hakkında. Umulur ki, o insanlara dönerim, belki, onlar da doğruyu öğrenirler.

47.   Dedi: Yedi yıl âdetiniz üzere ekersiniz. Sonra biçeceğiniz şeyleri başağı içinde bırakınız. Ancak yiyeceklerinizden az bir miktar müstesnâ.

48.   Sonra onun ardından yedi şiddetli sene gelir ki: Onlar için önceden biriktirmiş olduklarınızı yerler. Ancak tohumluk için saklıyacağınızdan birazı müstesnâ.

49.   Sonra bunu müteakip bir sene de gelir ki, onda insanlar yağmura kavuşurlar. Ve on'da sıkıp sağacaklar.

50.   Ve hükümdar dedi ki: Onu bana getiriniz. Ne zaman ki ona elçi geliverdi, dedi ki: Efendine dön, ona sor ki, o ellerini kesen kadınların maksatları ne imiş? Şüphe yok ki, benim Rabbim onların hilelerini hakkıyla bilicidir.

51.   Hükümdar kadınlara dedi ki: Durumunuz ne idi? O vakit ki, Yûsufun nefisinden muradınızı almak istemiş idiniz. Dediler ki: Hâşâ! Allah için biz onun aleyhinde bir kötülük bilmiş değiliz. Aziz'in karısı da dedi ki:Şimdi hak ortaya çıktı.Onun nefisinden ben murad almak istemiştim ve şüphe yok ki, o elbette doğrulardandır.

52.   Hz. Yûsuf dedi ki: Bu, bilmesi içindir ki: Ben ona gıyabında hiyanet etmiş olmadım. Ve şüphesiz ki. Allah Teâlâ hâin olanların hilesini başarıya ulaştırmaz.

Yûsuf Sûresi 53 - 63. Ayetler

53.   Ve nefisimi temize çıkarmıyorum. Şüphe yok ki: Nefis kötülüğü pek fazla emredicidir. Rabbimin esirgemiş olduğu müstesnâ. Muhakkak ki: Rabbim çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir.

54.   Ve hükümdar dedi ki: Onu bana getirin, onu kendime tahsis edeyim. Vaktaki onunla konuştu Dedi ki: Şüphesiz sen bizim yanımızda makam sahibi ve güvenilir birisin.

55.   Hz. Yûsuf'da dedi ki: Beni yurdun hâzineleri üzerine tayin et, muhakkak ki, ben çok iyi korurum, bu işi bilirim.

56.   Ve öylece Yûsuf için o yerde bir makam, bir selâhiyet verdik. Oradan dilediği yerde ikâmet eder idi. Biz dilediğimize rahmetimizi nasib ederiz. Ve iyilik edenlerin mükâfatını zâyi etmeyiz.

57.   Ve elbette ki, imân eden ve takvaya devam edip duran kimseler için âhiretin mükâfatı daha hayırlıdır.

58.   Ve Yûsufun kardeşleri geldi, hemen onun huzuruna girdiler. Derhal onları tanıdı. Onlar ise onu tanımıyorlardı.

59.   Ve onların yüklerini hazırlayıp tanzim edince dedi ki:

Bana siz baba bir kardeşinizi getiriniz. Görmüyor musunuz ki, ben ölçeği tamam ölçüyorum ve ben mİsafir kabul edenlerin en hayırlısıyım.

60.   İmdi onu bana getirmezseniz artık benim yanımda sizin için bir kile bile hububat yoktur ve bana yaklaşmayınız.

61.   Dediler ki: Ondan dolayı babasına müracaat edeceğiz ve müsaade almaya çalışacağız. Ve muhakkak biz bunu herhalde yapacağız.

62.   Ve Hz. Yûsuf hizmetkârlarına dedi ki: Onların sermayelerini yükleri içine koyuveriniz. Belki âileleri yanına dönüp gidince onun farkına varırlar ve umulur ki: Geri dönerler.

63.   Ne zaman ki babalarına dönüverdiler, dediler ki: Ey babamız! Bizden erzak yasaklandı, artık bizimle beraber kardeşimizi de gönder ki, erzak alalım ve muhakkak ki, biz onun için elbette koruyucu kimseleriz.

Yûsuf Sûresi 64 - 69. Ayetler

64.   Hz. Yâkub da dedi ki: Onun hakkında size inanabilir miyim? Meğer ki evvelce kardeşi hakkında size güvendiğim gibi ola. İmdi Allah Teâlâ'dır, en hayırlı koruyucu ve merhamet edenlerin en merhametlisi.

65.   Ne zaman ki yüklerini açtılar, sermayelerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. Dediler ki: Ey babamız! Daha ne isteriz? Bu bizim sermayemizdir, bize geri verilmiş. Ailemize yine yiyecek getiririz ve kardeşimizi koruruz ve bir deve yükü de arttırırız. Bu ise az bir miktardır.

66.   Dedi ki: Onu sizinle beraber göndermem, onu bana getireceğinize dâir Allah Teâlâ'dan bana sağlam bir söz verinceye kadar. Ancak kuşatılmanız hariç. Vaktaki, ona teminatlarını getiriverdiler. Dedi ki: Allah Teâlâ’da dediklerimizin üzerine şâhitdir.

67.   Ve dedi ki: Oğullarım! Bir kapıdan girmeyiniz, ayrı ayrı kapılardan giriniz. Maamafih Allah tarafından takdir edilen herhangi bir şeyi sizden savamam. Hükm ancak Allah’ındır. Ben Allah'a dayandım ve tevekkül edenler ancak ona dayansınlar.

68.   Ne zaman ki, babalarının kendilerine emretdiği şekilde şehre girdiler, böyle bir giriş, onlardan hiçbir İlâhi takdiri savar olmadı. Ancak Yakûb'un nefisindeki bir dileği yerine getirmiş oldu. Ve şüphe yok o, kendisine öğretmiş olduğumuzdan dolayı bir ilim sahibi idi. Fakat insanların çoğu bilmezler.

69.   Ve Yûsufun huzuruna girdikleri zaman, kardeşini yanına alıverdi. Ve dedi ki: Şüphe yok, ben senin kardeşinim artık onların yaptıkları şeyden dolayı üzülme.

Yûsuf Sûresi 70 - 78. Ayetler

70.   Ne zaman ki; onların yüklerini hazırlattı, su kabını kardeşinin yükü içine koydu. Sonra bir tellâl: Seslendi ki: Ey kâfile halkı şüphe yok ki, siz hırsızlarsınız.

71.   Onlar döndüler de dediler ki: Ne arıyorsunuz?

72.   Dediler ki: Hükümdarın su kabını arıyoruz ve onu getirecek kimse için bir deve yükü vardır. Ve ben de ona kefilim.

73.   Dediler ki: Allah'a and olsun, siz de muhakkak bilmişsinizdir ki, biz bu yerde fesat çıkarmak için gelmedik ve biz hırsız kimseler de değiliz.

74.   Dediler ki: Eğer siz yalancı kimseler oldunuz ise onun cezası nedir?

75.   Dediler ki: Onun cezası, kimin yükünde bulunur ise, işte o onun cezasıdır. Biz zâlimleri böylece cezâlandırırız.

76.   Artık kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra onu kardeşinin yükünden çıkarıverdi. İşte Yûsuf için böyle bir tedbir yaptık. Yoksa hükümdarın dinine göre kardeşini alıkoyabilecek değildi. Ancak Allah Teâlâ’nın dilemesi hariç. Biz dilediğimiz kimseyi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sâhibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır.

77.   Dediler ki: Eğer çaldı ise onun bir kardeşi de daha evvel çalmış idi. Yûsuf da bunu nefisinde gizledi ve bunu onlara açıklamadı. Dedi ki: Siz kötü bir durumdasınız ve Allah Teâlâ sizin anlattığınızı çok iyi bilir.

78.   Dediler ki: Ey Aziz! Muhakkak onun çok yaşlı bir babası vardır. Onun yerine bizden birini al. Şüphesiz ki, biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.

Yûsuf Sûresi 79 - 86. Ayetler

79.   Dedi ki: Biz malımızı yanında bulduğumuzdan başkasını almaktan Allah'a sığınırız. Şüphe yok ki, biz o halde elbetde zâlimler oluruz.

80.   Ne vakit ki, ondan ümitlerini kestiler, birbiriyle fısıldaşarak diğerlerinden ayrıldılar. Büyükleri dedi ki: Babanızın muhakkak Allah'a yemin ile teminat almış olduğunu ve sizin evvelce de Yûsuf hakkında yapmış olduğunuz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye kadar veya benim için Cenab'ı Hak hükmedinceye kadar bu yerden ayrılmam ve o, hükmedenlerin en hayırlısıdır.

81.   Babanıza dönünce deyiniz ki: Ey babamız! Şüphe yok ki, oğlun hırsızlık etti. Biz bildiğimiz şeyden başkasına şahitlik etmedik ve biz gaybı bilip onu koruyucular değiliz.

82.   Ve içinde bulunduğumuz şehre sor ve içinde gelmiş olduğumuz kervan'a da. Ve biz şüphe yok ki, elbetde doğru kimseleriz.

83.   Dedi ki: Hayır, size nefisleriniz bir işi süslemiştir. Artık bana düşen güzel bir sabırdır, umulur ki. Allah Teâlâ onların hepsini bana getiriverir. Şüphe yok ki o, çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.

84.   Ve onlardan yüz çevirdi. Ve ey Yûsuf'um diye sızlandı ve gözleri hüzünden dolayı bembeyaz kesildi. Artık kederini içine atıyordu.

85.   Dediler ki: Vallahi sen hasta oluncaya kadar veya helâk olmuşlardan oluncaya kadar Yûsuf'u anıp durmaktan geri kalmayacaksın.

86.   Dedi ki: Ben derdimi ve üzüntümü ancak Allah Teâlâ’ya arzederim ve ben Allah Teâlâ’dan sizin bilmiyeceğiniz şeyi bilirim.

Yûsuf Sûresi 87 - 95. Ayetler

87.   Oğullarım! Gidinizde Yusuf'tan ve kardeşinden bir haber arayıp sorunuz. Ve Allah’ın rahmetinden ümitsizliğe düşmeyiniz. Çünki Allah’ın rahmetinden kâfirler topluluğundan başkası ümidini kesmez.

88.   Ne vakit ki, onun huzuruna girdiler, dediler ki: Ey Aziz! Bizi de, ailemizi de kıtlık kapladı ve bir değersiz sermaye ile gelmiş olduk. Artık bize ölçüyü tamamla ve bize bağışta bulun, şüphe yok ki, Allah Teâlâ bağışta bulunanları mükâfata erdirir.

89.   Dedi ki: Biliyor musunuz? Siz câhilliğiniz yüzünden Yûsufa ve kardeşine neler yaptığınızı?

90.   Dediler ki: A sen evet., muhakkak sen Yûsuf musun? Dedi ki: Ben Yûsufum ve bu da kardeşimdir. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ bizim üzerimize lütufta bulundu. Çünki her kim Allah'tan korkar ve sabr ederse, artık muhakkak ki. Allah Teâlâ güzel davrananların mükâfatını zâyi etmez.

91.   Dediler ki: Allah'a and olsun. Allah seni bizim üzerimize ebetde tercih buyurmuştur. Halbuki, biz elbetde hata edicilerden olmuştuk.

92.   Dedi ki: Bugün sizin üzerinize bir kınama yoktur. Allah Teâlâ sizin için mağfiret buyurur. Ve o, merhamet edelerin en merhametlisidir.

93.   Şu gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne sürün. Görecek bir hâle gelir. Ve bütün ailenizle beraber bana geliniz.

94.   Ne zaman ki, kâfile ayrıldı. Babaları dedi ki: ben muhakkak Yûsufun kokusunu alıyorum. Eğer bana bunaklık isnâd etmiyecek olsa idiniz elbetde beni tasdik ederdiniz.

95.   Dediler ki: Allah'a and olsun muhakkak sen elbette eski şaşkınlığının içindesin.

Yûsuf Sûresi 96 - 103. Ayetler

96.   Ne vakit ki müjdeci geldi, onu yüzünün üzerine koydu, hemen görür hâle döndü. Dedi ki: Ben size dememiş mi idim ki, sizin Allah tarafından bilmeyeceklerinizi ben bilirim.

97.   Dediler ki: Ey babamız! Bizim için günahlarımız hakkında af dileğinde bulun, muhakkak ki, biz hatâ ediciler olmuşuzdur.

98.   Dedi ki: Sizin için Rabbimden yakında bağışlanma talebinde bulunacağım. Şüphe yok ki, o, bağışlayıcıdır, merhamet edicidir.

99.   Ne zaman ki, Yûsufun yanına girdiler, babasıyle anasını yanına alıp kucakladı ve dedi ki: Mısır şehrine inşallah güven içinde giriniz.

100. Ve babası ile anasını yüksek bir taht üzerine kaldırdı ve onun için hepsi secdeye kapandılar ve dedi ki: Ey babacığım! işte bu, evvelce görmüş olduğum rüyâmın yorumudur. Onu Rabbim gerçekleştirdi ve muhakkak ki, bana ihsanda bulundu. Çünki beni zindandan çıkardı ve sizi çölden getirdi, benim ile kardeşlerimin arasını şeytan bozduktan sonra. Şüphe yok ki, Rabbim dilediğine lûtfedicidir. Muhakkak ki, çok iyi bilen ve hikmet sâhibi olan o'dur o.

101. Ya Rabbi! Muhakkak ki, sen bana mülkten verdin ve hâdiselerin bir kısım yorumunu bana öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Benim dünyada da âhiretde de veliyyi nimetim sensin. Beni Müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat.

102. İşte bu gayb haberlerindendir. Onu sana vahy ediyoruz. Halbuki sen onların yanlarında değildin, o zaman ki, onlar işlerini yapmaya toplanmışlar ve onlar hile yapar bulunmuşlardı.

103. Ve insanların çoğu sen fazlaca arzu etsen de imân edici kimseler değildirler.

Sayfa 10 / 27

  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
 
 
  • İLETİŞİM