• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Mâide Sûresi 104 - 108. Ayetler

104. Ve onlara, Allah Teâlâ'nin indirdiğine ve Peygambere (sünnetine) geliniz denildiği vakit "babalarımızı üzerinde bulunduğumuz şeyler bize yeter" derler. Ya babaları hiçbir şey bilmiyorlar ve doğru yola gitmiyorlar idiyseler de mi?

105. Ey imân edenler! Siz kendi nefisinize bakınız. Siz hidayette bulunduktan sonra sapıklığa düşmüş olanlar size bir zarar veremez. Hepinizin sonunda varacağı Allah Teâlâ'dır, o da size ne yaptığınızı haber verecektir.

106. Ey imân edenler! Herhangi birinize ölüm hâli geldiği zaman vasiyet vaktinde aranızda şâhitlik edecekler, ya sizden adâlet sâhibi iki kimsedir veya size yeryüzünde yolculuk halinde iken ölüm müsibeti İsabet etti ise sizin gayrınızdan iki şahıstır. Bunların şâhitliklerinden şüphelendiğiniz takdirde bunları namazdan sonra alıkorsunuz. Bunlar "yemin karşılığında hiçbir bedel almayız, isterse lehine şâhitlik edeceğimiz kimse bizim için akraba olsun. Ve Allah’ın şahitliğini gizlemeyiz, o takdirde şüphe yok ki, biz günahkârlardan bulunmuş oluruz" diye yemin ederler.

107. Eğer onların bir günah kazandıkları anlaşılırsa o zaman bu ikisinin yerine haklarına tecâvüz etmiş oldukları karşı taraftan diğer iki kimse kıyam ederler. "Billâhi bizim şâhitliğimiz, onların şâhitliğinden daha doğrudur ve biz hakkı tecâvüz etmedik şüphe yok ki, biz o takdirde zalimlerden olmuş oluruz" diye yemin ederler.

108. Bu şekildeki şâhitlik, şâhitliği gerektiği gibi edâ etmelerine veya yeminlerinden sonra yeminlerinin red edilmesinden korkmalarına en yakın bir çâredir Allah Teâlâ'dan korkunuz ve dinleyiniz. Allah Teâlâ fasıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.

Mâide Sûresi 109 - 113. Ayetler

109. O günü ki, Allah Teâlâ Peygamberleri toplayacak da "Size verilen cevap ne idi?" diyecek, onlar da "Bizim için bilgi yoktur, şüphe yok ki, gayipleri hakkıyla bilen ancak sensin, sen” diyeceklerdir.

110. O zamânı hatırla ki Allah Teâlâ buyurdu: Ey Meryem'in oğlu İsa! Senin üzerine ve annenin üzerine olan nimetimi zikred, o zamanı ki, seni ruhulkuds ile teyit etmiştim, sen beşikte iken de yetişkin iken de insanlara söz söylüyordun. O zamanı ki, sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim ve o zamânı ki, benim iznimle çamurdan kuş şekli gibi birşey tasvir ediyor da içine üfürüyordun, benim iznimle bir kuş oluveriyordu. Anadan doğma körü, vücudunda beyaz beyaz lekeler bulunan kimseyi de benim iznimle iyi ediyor idin. Ve o zamânı ki, ölüleri benim iznimle hayat sahasına çıkarıyordun. Ve o zamânı ki, İsrail oğullarını senden defetmiştim, onlara açık mucizeler ile geldiğin vakitde ki, onlardan kâfir olanlar: "bu apaçık bir büyüden başka değildir" demiş idi.

111. Ve o zamanı ki, "Bana ve Peygamberlerime imân ediniz" diye havariyuna ilham etmiştim, onlar da: "imân ettik, bizim muhakkak müslimler olduğumuza şâhit ol" demişlerdi.

112. O vakit ki, havariler: "Ey Meryem'in oğlu İsa! Rabbin gökten bizim üzerimize bir sofra indirebilir mi?" demişti. İsa'da Allah Teâlâ'dan korkunuz, eğer siz mü’minler iseniz" dedi.

113. Dediler ki: Biz istiyoruz ki, ondan yiyelim ve kalplerimiz mutmain olsun ve senin bize doğru söylediğini bilelim ve biz onun üzerine şahitlerden olalım.

Mâide Sûresi 114 - 120. Ayetler

114. Meryem'in oğlu İsa dedi ki: Ey Allah! Ey bizim Rabbimiz! Bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki, bizim geçmişimiz ve geleceklerimiz için bir bayram ve senden bir âyet olsun ve bizi rızıklandır ve sen rızık verenlerin en hay ırlısısın.

115. Allah Teâlâ buyurdu ki: Ben onu sizin üzerinize elbette indireceğini. Fakat sonra sizden kim küfre düşerse artık ben kâinatta hiçbir kimseye etmeyeceğim bir azap ile ona azap ederim.

116. Ve o vakti ki, Allah Teâlâ "Ey Meryem'in oğlu İsa" sen mi insanlara "beni ve anamı Allah'tan başka iki ilâh edininiz dedin" diye sual buyurdu. Dedi ki: "Seni tenzih ederim benim için hak olmayan bir şeyi söylemek lâyık olamaz, eğer ben onu söylemiş isem, sen onu elbette bilmişsindir, sen benim içimde olanı bilirsin, ben isem senin zâtındakini bilemem, şüphe yok ki, gayıptan bilen ancak sensin, sen."

117. Ben onlara senin bana emrettiğinden başkasını söylemedim, benim ve sizin Rabbimiz olan Allah Teâlâ'ya ibâdet ediniz, dedim. Ve ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerine şâhit olmuş idim, vaktaki beni aldın, onların üzerlerine gözetleyici ancak sen oldun ve sen herşey üzerine tamamiyle şâhitsin.

118. Eğer onlara azap edersen şüphe yok ki, onlar senin kullarındır. Ve eğer onları bağışlarsan yine şüphesiz ki, aziz olan, hakim olan ancak sensin.

119. Allah Teâlâ buyurdu ki; bu, doğrulara doğruluklarının fâide vereceği bir gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır ki, onlar bunlarda ebedî olarak kalıcılardır. Allah Teâlâ onlardan râzı olmuş, onlar da Allah Teâlâ'dan râzı olmuşlardır. İşte bu, en büyük bir kurtuluştur.

120. Göklerin ve yerin ve bunlarda bulunanların mülkü Allah Teâlâ’nındır. Ve o herşey e hakkıyla kadirdir.

En'am Sûresi 1 - 8. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Hamd o Allah Teâlâ'ya mahsustur ki, gökleri ve yeri yaratmış ve karanlıklar ile nuru var etmiştir. Sonra kâfir olanlar, bunları Rablarına denk tutuyorlar.

2.     O, o Yüce Yaratıcıdır ki, sizi bir çamurdan yarattı, sonra bir ecel takdir etti ve onun katında malûm bir ecel de vardır. Sonra da siz şüphe ediyorsunuz.

3.     Ve o göklerde de, yerde de Allah’dır, sizin gizli ve açık olan herşeyinizi bilir ve ne kazanacağınızı da bilir.

4.     Ve onlara Rablarının ayetlerinden bir âyet gelmez ki, illa onlar ondan yüz çevirirler.

5.     İşte onlar hakkı kendilerine geldiği vakit yalanladılar. Fakat onlara ne ile alay eder olduklarının haberleri yakında gelecektir.

6.     Görmediler mi onlardan evvel kaç nesil helâk ettik, o nesillere yeryüzünde size vermediğimiz imkânları vermiş idik ve onların üzerine göğü bol, bol salıvermiştik ve ırmakları onların altlarından akar bir halde kılmıştık, sonra onları günahları sebebiyle helâk ettik ve onlardan sonra birer başka, başka nesil meydana getirdik.

7.     Eğer sana kâğıtta yazılı bir kitab indirseydik de onu elleriyle yoklayacak olsalardı elbette o kâfir olanlar, yine diyeceklerdi ki bu bir sihirden başka değildir.

8.     Ve dediler ki; onun üzerine bir Melek indirilmeli değil mi idi? Ve eğer biz bir melek indirmiş olsaydık elbette iş bitirilmiş olurdu. Sonra onlara göz açtırtmazdı.

En'am Sûresi 9 - 18. Ayetler

9.     Ve eğer onu Peygamberi bir melek kılsaydık, elbette onu yine bir erkek suretinde kılardık ve onları yine düşmüş oldukları şüpheye düşürürdük.

10.   And olsun ki, senden evvelki Peygamberler ile de elbette alay edilmiştir. Artık o kendisiyle alay ettikleri şey, onlardan alay edenleri her taraftan kuşatıverdi.

11.   De ki: Yeryüzünde dolaşınız, sonra bakınız ki, yalanlayanların âkibeti nasıl olmuştur.

12.   De ki: Göklerde ve yerde olan şeyler kimindir? De ki: Allah Teâlâ'nındır. O kendi zâtı üzerine rahmeti yazmıştır. Elbette sizleri kıyâmet gününde toplanacaktır. Bunda şüphe yoktur. O kimseler ki, kendilerini ziyâna sokmuşlardır. İşte onlar imân etmezler.

13.   Halbuki, gecede ve gündüzde barınan her ne varsa onundur ve hakkı ile işiten, bilen de ancak odur.

14.   De ki: Göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah Teâlâ'dan başkasını dost edinir miyim? Halbuki, o besliyor ve kendisi beslenmekten uzak bulunuyor. De ki: Ben muhakkak emrolundum ki, Müslümanların birincisi olayım ve sakın müşriklerden olma buyuruldu.

15.   De ki: Eğer ben Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azâbından korkarım.

16.   Kim kendisinden o gün azâb bertaraf edilirse muhakkak ona merhamet buyurmuştur. Ve işte en açık bir kurtuluş odur.

17.   Ve eğer Allah Teâlâ sana bir zarar dokundurursa onu ondan başka açacak yoktur. Ve eğer sana bir hayr dokundurursa... İşte o herşeye hakkıyla kadirdir.

18.   Ve o kullarının üzerinde her türlü tasarrufa sahiptir. Ve o hikmet sahibidir, herşeyden haberdardır.

En'am Sûresi 19 - 27. Ayetler

19.   De ki: Hangi şey, şahadetçe daha büyüktür. De ki: Allah Teâlâ benimle sizin aranızda hakkıyla şahittir ve bana bu Kur'an vahy olundu ki sizleri ve erişeceği kimseleri onunla uyarayım. Ya siz Allah Teâlâ ile berâber başka ilâhlarda olduğuna şâhitlik mi edersiniz? De ki: Ben şâhitlik etmem. De ki: O ancak bir tek tanrıdır. Ve muhakkak ben sizin ortak koştuklarınızdan tamamen uzağım.

20.   Kendilerine kitap vermiş olduğumuz kimseler, onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanır bilirler. O kimseler ki kendilerini zarara uğramışlardır, işte onlar imân etmezler.

21.   Cenâb-ı Hak'ka karşı yalan yere iftirada bulunandan veya onun âyetlerini yalan sayandan daha zâlim kim vardır? Şüphe yok ki o zâlimler kurtuluşa ermezler.

22.   Ve o gün ki, onları hep birlikte toplayacağız, sonra şirke düşmüş olanlara: Hani nerede sizin iddia ettiğiniz ortaklarınız diyeceğiz.

23.   Sonra onların çâresi, Vallahi ey Rabbimiz! Bizler müşriklerden olmadık, demekten başka olmayacak.

24.   Bak kendi nefisleri aleyhine nasıl yalan söylediler. Ve onlardan iftira eder oldukları şey de nasıl kaybolup gitti!.

25.   Ve onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat onların kalpleri üzerine onu hakkıyla anlamalarına mâni olacak kat kat perdeler ve kulaklarının içine de ağırlık koymuşuzdur. Ve eğer her bir mucizeyi görseler ona yine inanmazlar. Hattâ sana geldiklerinde seninle mücadelede bulunurlar. Kâfir olanlar der ki: Bu eskilerin uydurmalarından başka bir şey değildir.

26.   Ve onlar bundan hem vazgeçirmeye çalışırlar, kendileri de bundan uzaklaşırlar. Ve başkalarını değil, kendi nefislerini helâk etmiş olurlar da farkına varamazlar.

27.   Ve onları ateşin üzerine durdurulup da: "Eyvah bize ne olurdu bir geriye çevrilseydik ki, Rabbimizin âyetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık" dedikleri zaman bir görecek olsan.

En'am Sûresi 28 - 35. Ayetler

28.   Hayır: Evvelce gizlemekte oldukları şey kendilerine göründü de ondan ve eğer geri çevrilselerdi kendisinden yasaklandıkları şeye elbette yine dönüverirlerdi. Ve şüphe yok ki, onlar elbette yalancılardır.

29.   Ve dediler ki, bu bizim dünya hayatımızdan başka hayat yoktur ve bizler bir daha dirilecek değiliz.

30.   Ve onları görecek olsan Rablerinin huzuruna durduruldukları zaman! Buyuracak ki: "Şu hak değil miymiş?." onlar da: "evet. Rabbimize andolsun ki," diyecekler. Cenâb-ı Hak'ta "o halde azâbı tadınız, küfreder olduğunuz şeyler sebebiyle" diye buyurmuş olacaktır.

31.   Allah Teâlâ'nın huzuruna çıkacaklarını kendilerine ansızın kıyâmet gelinceye kadar inkâr eden kimseler, muhakkak hüsrana uğramışlardır. Onlar bütün günahlarını sırtlarına yüklenmiş oldukları halde eyvah bizlere! Orada yaptığımız kusurlardan dolayı diyeceklerdir. Dikkat ediniz! Onların yüklenip taşıyacakları şeyler ne kadar kötü!.

32.   Ve dünya hayatı bir oyundan, bir eğlenceden oyalanmadan başka bir şey değil. Ve elbette âhiret yurdu takvâ sâhipleri için hayırlıdır. Buna akıl erdiremez misiniz?

33.   Muhakkak biliyoruz ki, onların dedikleri şey, seni elbette üzüyor. Gerçek halde onlar seni yalanlamış olmuyorlar, fakat o zâlimler Allah Teâlâ'nın âyetlerini inkâr ediyorlar.

34.   Ve andolsun ki, senden evvel de Peygamberler yalanlanmışlardır. Fakat yalanlandıkları ve eziyete uğradıkları şeylere karşı sabretmişlerdir. Nihâyet onlara bizim yardımımız gelip yetişti. Ve Allah Teâlâ'nın kelimelerini değiştirebilecek hiç bir kimse yoktur. Ve andolsun ki, sana Peygamberlerin haberlerinden gelivermiştir.

35.   Ve eğer senin üzerine onların yüz çevirmeleri ağır gelmiş ise artık yapabilirsen yerde bir tünel, veya gökte bir merdiven araştırıp da onlara bir mucize getirecek isen haydi getir ve eğer Allah Teâlâ dilese idi onları hidâyet üzerine toplardı. Sakın câhillerden olma.

En'am Sûresi 36 - 44. Ayetler

36.   Ancak o kimseler dâveti kabul ederler ki işitir bulunurlar. Ölüleri de Allah Teâlâ diriltir, sonra ona döndürülürler.

37.   Ve dediler ki: Onun üzerine Rabbinden bir âyet indirilmeli değil mi idi? De ki: Şüphe yok Allah Teâlâ âyet indirmeğe kadirdir. Fakat onların çoğu bilmezler.

38.   Ve yerde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi ümmetlerdir. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra Rab'lerinin huzuruna getirileceklerdir.

39.   Ve o kimseler ki, bizim âyetlerimizi yalanladılar. Zulmetler içinde kalmış bir takım sağır ve dilsizlerdir. Allah Teâlâ kimi dilerse şaşırtır kimi de dilerse doğru bir yol üzerinde kılar.

40.   De ki, siz bana haber verebilir misiniz? Eğer size Allah Teâlâ'nın azâbı gelirse veya size kıyâmet gelirse Allah Teâlâ’dan başkasına mı yalvarırsınız?. Eğer siz doğru sözlü kimseler iseniz, söyleyin bakalım !...

41.   Hayır, ancak ona yalvarırsınız. O da kendisine yalvardığınız şeyi dilerse açar husule getirir ve siz de Allah Teâlâ’ya ortak koştuğunuz şeyleri o zaman unutursunuz.

42.   And olsun ki, senden evvel de ümmetlere Peygamberler gönderdik, sonra o ümmetleri bir takım şiddetler ile, zorluklar ile yakaladık, olaki, yalvarıversinler diye.

43.   Artık bizim azâbımız onlara geldiği zaman yalvarmalı değil miydiler? Fakat onların gönülleri katılaşmış ve şeytan onlara yapar oldukları şeyleri süslemiş idi.

44.   Vaktaki, onlar kendilerine ne ile öğüt verildiğini unuttular, onların üzerine herşeyin kapılarını açıverdik, nihâyet kendilerine verilen şeyler ile ferahlandıkları vakit onları ansızın tuttuk. Artık onlar o anda bütün umduklarından mahrum kaldılar.

En'am Sûresi 45 - 52. Ayetler

45.   Artık o zulüm eden kavmin kökü kesilmiş oldu. Hamdolsun âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ’ya.

46.   De ki: Haber veriniz, eğer Allah Teâlâ sizin kulaklarınızı ve gözlerinizi alıverse ve kalplerinizin üzerini mühürlese Allah Teâlâ’dan başka onu size getirecek hangi bir ilâh vardır? Bak biz âyetleri nasıl açıklıyoruz, sonra onlar yüz çeviriyorlar.

47.   De ki: Söyler misiniz? Eğer Allah Teâlâ'nın azâbı sizlere ansızın veya apaçık gelirse zâlimler olan kavimden başkası mı helâk edilmiş olur?

48.   Biz Peygamberleri göndermeyiz, ancak müjdeleyiciler ve uyancılar olmak üzere göndeririz. İmdi her kim imân eder ve hâlini düzeltirse artık onlar için bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

49.   Ve o kimseler ki, bizim âyetlerimizi yalanladılar, onlara yapmış oldukları fısk sebebiyle azap isâbet edecektir.

50.   De ki: Ben size demiyorum ki: Benim yanımda Allah Teâlâ'nın hâzineleri vardır. Ve ben gayıbı da bilmem ve size demiyorum ki, ben hakîkaten meleğim, ben bana vahy olunandan başkasına tâbi olmam. De ki: Kör ile gören kimse aynı olur mu? Hiç düşünmez misiniz?

51.   Ve onunla o kimseleri korkut ki, onlar Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkarlar, bir halde ki, onlar için ondan başka bir dost, bir yardımcı yoktur. Umulur ki, sakınırlar.

52.   O zatları yanından kovma ki, sabah ve akşam Rablerine onun rızâsını dileyerek dua ederler. Senin aleyhine onların hesabından birşey yoktur ve senin hesabından da onların üzerine birşey yoktur ki, onları kovup da zalimlerden olasın.

En'am Sûresi 53 - 59. Ayetler

53.   Ve işte böylece onların bazısını bâzısı ile imtihan etmişizdir ki, "ya Allah Teâlâ aramızda şunlara mıdır ki, lütfunu revâ görmüştür." deyiversinler. Allah Teâlâ şükredenleri en iyi bilen değil midir?

54.   Âyetlerimize imân edenler, sana geldikleri zaman de ki: Selâm sizlere, Rabbiniz kendi üzerine rahmeti yazdı ki, sizden her kim bir cehâletle bir kötü iş işlese de ondan sonra tevbe edip de kendini ıslah ederse şüphesiz ki, o Rabbiniz çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

55.   Ve böylece âyetleri iyice açıklıyoruz ve günah işleyenlerin yolu apaçık seçilsin diye.

56.   De ki: Ben Allah Teâlâ'dan başka taptığınız şeylere ibâdet etmekten yasaklanmış bulunmaktayım. De ki: Sizin arzularınıza asla uymam O takdirde ben muhakkak sapıklığa düşmüş ve ben hidâyete erenlerden olmamış olurum.

57.   De ki: Ben şüphesiz Rabbimden apaçık bir delil üzerindeyim. Siz ise onu yalanladınız. Sizin alelâcele istediğiniz şey benim yanımda değil, hüküm ise ancak Allah’ındır. Hakkı o beyan eder ve o doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

58.   De ki: Eğer o acele istediğiniz şey benim yanımda olsaydı benimle sizin aranızda elbette iş bitirilmiş olurdu. Allah Teâlâ zâlimleri hakkıyla bilendir.

59.   Ve gaybın anahtarları onun Cenâb-ı Hak'kın yanındadır. Onları ondan başkası bilemez. Ve karada ve denizde ne varsa bilir. Bir yaprak düşmez" ve yerin karanlıkları içinde bir dane de bulunmaz ki, illâ onu bilir. Ve bir yaş ve bir kuru da yoktur ki, illâ apaçık bir kitaptadır.

En'am Sûresi 60 - 68. Ayetler

60.   Ve o, o yüce zattır ki, sizleri geceleyin uykuya daldırır ve gündüzün ne kazandığınızı bilir. Sonra ondan gündüzün uyandırır. Tâki takdir edilen ecel nihâyete ersin. Sonra dönüşünüz ona'dır. Sonra size ne işler yaptığımızı haber verecektir.

61.   Ve o kullarının üzerinde tasarruf sahibidir. Ve sizin üzerinize hafaza meleklerini gönderir. Nihâyet sizden birinize ölüm gelince onun canını bizim gönderdiğimiz melekler alırlar ve onlar vazifelerinde kusur etmezler.

62.   Sonra insanlar hak olan mevlâlarına döndürülürler. Bilesiniz ki, hüküm, o mevlâ'ya âittir. Ve o hİsap görenlerin en sür’atlisidir.

63.   De ki: Sizleri karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarır? Ona açıkça ve gizlice dua eder de eğer bizi bundan kurtarırsan elbette bizler şükredenlerden oluruz diye yalvardığınız zaman.

64.   De ki: Allah Teâlâ sizi ondan ve herbir sıkıntıdan kurtarır, sonra siz yine ona putları ortak koşarsınız.

65.   De ki: O, sizin üzerinize üstünüzden veya ayaklarınızın altından bir azap göndermeğe ve sizi fırkalar halinde karıştırmaya ve bâzınıza bâzınızın hıncını tattırmaya kadirdir. Bak âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz! Gerek ki, onlar anlayabilsinler...

66.   Kavmin onu Kur'an ı Kerim'i yalan saydı. Halbuki o bir hakikattir. De ki: Ben sizin üzerinize vekil olmuş değilim.

67.   Herbir haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır. Ve yakında bilirsiniz.

68.   Ve bizim ayetlerimiz hakkında cahilce mütalâ'alara dalanları gördüğün zaman, ondan başka bir söze dalıncaya kadar hemen onlardan yüz çevir. Ve şâyet bunu şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra o zâlimler olan kavim ile beraber oturma.

En'am Sûresi 69 - 73. Ayetler

69.   Ve takvâ sahiplerinin üzerine onların hesabından bir şey yoktur. Fakat bir öğüttür, olabilir ki, onlar sakınırlar.

70.   Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Ve onunla öğüt ver ki, hiçbir kimse kazandığı şey sebebiyle helâke düşmesin, onun için Allah Teâlâ'dan başka ne bir dost ve ne de bir şefaatçi yoktur. Ve o bütün varını fidye olarak verecek olsa ondan alınmaz. Onlar o kimselerdir ki, kazanmış oldukları şeyler sebebiyle azâba mâruz kalmışlardır. Onlar için küfrettikleri şey sebebiyle pek sıcak sudan bir içki ve pek incitici bir azap vardır.

71.   De ki: Allah Teâlâ'dan başka bize ne fâide ve ne de zarar veremiyecek şeylere tapar mıyız? Ve bize Allah Teâlâ hidâyet etmişken ardımıza döndürülür müyüz? O kimse gibi ki, yerde şaşkınca dolaşırken kendisini şeytanlar sapıklığa düşürmüştür. Halbuki, onun için bir takım arkadaşlar vardır ki, "gel bize” diyerek onu doğru yola çağırır dururlardı. De ki: Muhakkak Allah’ın hidâyeti, doğru yolun ta kendisidir ve bize emrolunmuştur ki, âlemlerin Rabbine samimiyetle ibâdette bulunalım.

72.   Ve namaz kılın ve ondan korkunuz ve o, o Yüce Yaratıcıdır ki, O'nun huzuruna toplanacağı, diye de emir olunduk.

73.   Ve o, o yüce zattır ki, gökleri ve yeri hakkıyla yaratmıştır. Ve onun ol diyeceği gün herşey hemen oluverir, sözü haktır ve sura üfürüleceği gün mülk onundur. Gizli olanı da açık olanı da bilendir. O hikmet sahibidir, herşey den haberdardır.

En'am Sûresi 74 - 81. Ayetler

74.   Ve bir vakit ki, İbrahim, babası Azer'e demişti ki: Sen putları tanrılar mı ediniyorsun! Ben şüphe yok seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.

75.   Ve İbrahim'e şöylece göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk ki, yakinen bilip inananlardan oluversin.

76.   Ne zaman ki, üzerine yine gece bastı, bir yıldızı gördü, "bu benim Rabbim" dedi batınca da "ben öyle batanları sevmem" deyiverdi.

77.   Ne zaman ki, ay doğar bir halde gördü. "Rabbim bu'dur" dedi. Sonra ay batınca da "and olsun ki, eğer bana Rabbim hidâyet etmemiş olsaydı, elbette ben sapıklığa düşenler topluluğundan olacaktım" dedi.

78.   Ne zaman ki” güneşi doğmaya başlar gördü. Dedi ki: "Bu'dur Rabbim bu daha büyük" nihâyet o da batınca dedi ki: Ey kavmim! Ben muhakkak sizin Allah Teâlâ'ya ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.

79.   Ben muhakkak bir hânif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaradana çevirdim ve ben müşriklerden değilim.

80.   Ve ona karşı kavmi delil getirmeğe kalkıştı. Dedi ki: Siz Allah Hakkında bana karşı delil getirmeye mi kalkışıyorsunuz? O halbuki, o bana hidâyet nasip buyurmuştur. Ve ben ona ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Meğer ki, Rabbim birşey dilemiş olsun. Rabbimin İlmî herşeyi kuşatmıştır. Artık siz hiç düşünmez misiniz?

81.   Ve nasıl olur da sizin ortak koştuklarınızdan korkarım. Halbuki siz Allah Teâlâ'ya haklarında sizin üzerinize hiç bir delil indirmemiş olduğu şeyleri ortak koşuyorsunuz da, korkmuyorsunuz! Artık korkudan emin olmaya bu iki tâifeden hangisi daha haklıdır? Eğer siz bilir kimseler iseniz söyleyin bakalım.

En'am Sûresi 82 - 90. Ayetler

82.   O kimseler ki, imân etmişler ve imanlarını bir zulme bulaştırmamışlardır. İşte korkudan emin olmak onlara âittir. Ve hidâyete ermiş olanlar da onlardır.

83.   Ve işte o, bizim delilimizdir ki" onu kavmine karşı İbrahim'e vermiştik. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphe yok ki, Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.

84.   Ve ona İshak'ı ve Yakub'u ihsan ettik ve hepsini de hidâyete erdirdik. Daha evvel de Nuh'u ve onun neslinden Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusufu, Musa'yı ve Harun'u da hidâyete erdirmiştik. Ve işte biz güzel hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız.

85.   Ve Zekeriya'yı da Yahya'yı da, İsa'yı da, İlyas'ı da hidâyete erdirdik hepsi de iyi zatlardandı.

86.   Ve İsmail'i, Elyesa'i ve Yunus ile Lut'u da hidâyete nâil ettik ve hepsini âlemlere üstün kıldık.

87.   Ve onların babalarından, zürriy etlerinden ve kardeşlerinden birçoklarını da hidâyete erdirdik ve onları seçkin kıldık ve kendilerini doğru bir yola kavuşturduk.

88.   İşte o, Allah Teâlâ'nın hidâyetidir, onunla kullarından dilediğine hidâyet eder. Ve eğer onlar ortak koşsalardı elbette yapmış oldukları amelleri boşa giderdi.

89.   İşte onlar o kimselerdir ki, kendilerine kitap, hüküm ve nübüvvet vermişizdir. Şimdi şu kavimler, eğer bu delilleri inkâr ederlerse şüphesiz yerlerine bunları inkâr etmeyecek bir toplum getiririz.

90.   İşte onlar, Allah Teâlâ'nın hidâyet ettiği zatlardır. Sen de onların bu hidâyet yoluna uy. De ki: Sizden bunun üzerine bir ücret istemem, o âlemler için bir öğütten başka birşey değildir.

En'am Sûresi 91 - 94. Ayetler

91.   Ve Yahudiler Allah Teâlâ'nın kadrini onun yüce şanına lâyık olacak bir şekilde takdir edemediler. Çünkü: "Allah insanlara birşey indirmiş değildir" dediler. De ki: Musa’nın bir nur ve insanlar için bir hidâyet olarak getirmiş olduğu kitabı kim indirmiştir?" Siz onu parça parça kâğıtlara yazıyor, meydana koyuyorsunuz ve birçoğunu da gizliyorsunuz sizin ve babalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir. Sen "Allah" de, sonra onları bırak, daldıkları batakta oynayıp dursunlar.

92.   Ve işte bu da bir kitaptır ki, onu biz indirmişizdir, mübârektir, kendisinden evvelki kitapları tasdik edicidir ve sen ümülkura (Mekke)yi ve çevresinde bulunanları uyarman için indirilmiştir. Ve âhirete imân edenler buna da imân ederler. Ve onlar namazlarını da hakkıyla kılmaya devam ederler.

93.   Ve daha zâlim kim vardır! O kimseden ki yalan yere Allah Teâlâ'ya iftirada bulunmuş, veya kendisine birşey vahy edilmediği halde bana vahy olundu demiş ve ben de Allah’ın indirdiğinin benzerini indireceğini diye iddiada bulunmuş olur. Görecek olsan o zaman ki, zâlimler ölümün dalgaları içinde kalacak, onlara Melekler de ellerini uzatarak: Çıkarınız canlarınızı! Bugün alçaklık azabıyla cezâlanacaksınız. Allah Teâlâ'ya karşı gerçek olmayanı söyler olduğunuzdan ve onun ayetlerinden böbürlenerek kaçtığınızdan dolayı, diyeceklerdir.

94.   And olsun ki, siz bizim huzurumuza ilk evvel yarattığımız gibi teker teker gelmişsinizdir. Ve size verip içine daldırdığımız şeyleri arkalarınızın gerisine bırakmışsınızdır. Ve sizinle beraber şefaatçilerinizi göremiyoruz ki" sizin hakkınızda onların ortaklar olduğunu iddia ediyordunuz. Muhakkak ki, aranızda bağlar parçalanıp kopmuştur ve sandığınız şeyler sizden kaybolup gitmiştir.

En'am Sûresi 95 - 101. Ayetler

95.   Şüphe yok ki, dâneleri de, çekirdekleri de yaran Allah Teâlâ'dır. Diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkaran o’dur. İşte Allah Teâlâ o'dur. Artık nasıl olur da o'ndan çevriliyorsunuz?

96.   O Yüce Yaratıcı Sabahı yarıp çıkarandır. Ve geceyi bir rahat zamanı, güneş ile ayı’da birer hesab vâsıtası kılmıştır. İşte bunlar aziz olan herşeyi bilen Allah'ın o ezelî yaratıcının takdiridir.

97.   Ve O O kutsal varlık dır ki: Yıldızları sizin için yaratmıştır. Tâki onlar ile karanın ve denizin karanlıklarında yollarınızı dosdoğru takib edesiniz. Biz muhakkak âyetleri bilen bir kavim için ayrıntılı olarak beyan eyledik.

98.   Ve O O hikmet sâhibi yaratıcı dır ki: Sizleri bir tek nefisten yaratmıştır. Artık bir karar yeri, bir de emânet yeri vardır. Muhakkak ki: Biz âyetleri ince anlayışlılar olan bir kavim için uzun uzadıya açıkladık.

99.   Ve o kudret sâhibi Yaratıcıdır ki, gökten su indirmiştir. Sonra o su ile herşeyin bitkisini çıkardık, sonra ondan da yeşil fidanlar çıkarıverdik. Fidanlardan birbiri üzerine binmiş başaklar çıkarıyoruz. Ve hurma ağacından, onun tomurcuğundan da yakın salkımlar çıkardık. Ve üzüm bahçeleri ve birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytin ve nar çıkardık. Bakınız! Herbirinin meyve verdiği vakit meyvesine ve olgunlaşmasına. Şüphe yok ki, bunda imân eden bir kavim için birçok âyetler vardır.

100. Ve Allah Teâlâ için cinleri ortak kıldılar. Halbuki, onları da o yaratmıştır. Ve Cenab'ı Hak'ka bilgisizce oğullar ve kızlar uydurdular, onun İlâhî varlığı ise vasf ettiklerinden uzaktır, yücedir.

101. O semâları ve yeri yoktan var edendir. Onun için nasıl çocuk olabilir? Ve onun için bir eş de yoktur ve herşeyi o yaratmıştır ve o herşeyi tamamiyle bilendir.

En'am Sûresi 102 - 110. Ayetler

102. İşte Rabbiniz Allah Teâlâ'dır. Ondan başka mabut yoktur. Herşeyi yaratan o'dur. Artık ona ibâdet ediniz. Ve o herşey üzerine vekildir.

103. Gözler onu görüp idrâk edemez. O ise bütün gözleri idrâk eder. Ve eşyayı pek iyi bilen, herşey den haberdardır.

104. Muhakkak size Rabbiniz tarafından basiretler gelmiştir. Artık kim görürse kendi lehinedir, kim de görmezse kendi aleyhinedir. Ve ben sizin üzerinize bir bekçi değilim.

105. Ve işte biz âyetleri böyle türlü türlü beyan ederiz. Tâki onlar: Sen ders almışsın, desinler. Ve biz onu bilebin kavim için açıkça beyan edelim.

106. Sen Rabbin tarafından sana vahy olunana tâbi ol, ondan başka ilâh yoktur. Ve müşriklerden yüz çevir.

107. Ve eğer Allah Teâlâ dilese idi onlar şirke düşmezlerdi. Ve seni onların üzerine bir bekçi kılmadık ve sen onların üzerine bir vekil de değilsin.

108. Allah'tan başkasına tapanlara sövmeyiniz. Sonra onlar da bilmeksizin Allah Teâlâ'ya düşmanlıkla söverler. Öylece her ümmete amellerini süslü gösterdik. Sonra dönüşleri Rab'lerinedir. Artık onlara ne yaptıklarını haber verecektir.

109. Ve Allah Teâlâ'ya olanca kuvvetleriyle yemin ettiler ki, eğer onlara bir mucize gelirse elbette ona imân edecekler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katindadır. Size ne bildirecektir ki o mucize geldiği vakit de yine imân etmeyeceklerdir.

110. Ve biz onların kalplerini ve gözlerini ona evvelce de imân etmedikleri gibi tersine döndürürüz. Ve onları o azgınlıkları içinde körükörüne yuvarlanır gider bir halde bırakırız.

En'am Sûresi 111 - 118. Ayetler

111. Eğer biz hakîkaten onlara Melekleri indirsek ve onlar ile ölüler konuşacak olsalar ve onların üzerine herşey i de bölük bölük toplasak yine imân edecek değillerdir. Meğer ki Allah Teâlâ dileyecek olsun. Fakat onların çokları bunu bilmezler.

112. Ve böyle her Peygamber için insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Onların bâzısı bazısını aldatmak için sözün yaldızlısını fısıldarlar. Ve eğer Rabbin dilemiş olsaydı ona yapmazlardı, artık onları ve iftira eder oldukları şeyleri bırak.

113. Ve o yaldızlı sözleri âhirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin ve ondan hoşlansınlar ve onlar işledikleri şeyleri işlesinler diye telkin eyler.

114. Allah Teâlâ'dan başka hakem istermiyim, ki: O size kitabı ayrıntılı olarak indirmiş olan zattır. Ve kendilerine kitap verdiklerimiz bilirler ki o şüphesiz Rabbin tarafından hak olarak indirilmiştir. Artık sakın şüpheye düşmüş olanlardan olma.

115. Rabbinin sözü doğruluk ve adâletce tamamlanmıştır. Onun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir.

116. Ve eğer yerde bulunanların çoğuna itaat eder isen seni Allah Teâlâ'nın yolundan sapıtırlar. Onlar sırf zandan başka birşeye tâbi olmazlar ve onlar ancak yalan yanlış söyler dururlar.

117. Şüphe yok ki Rabbindir, yoldan sapıvermiş kimseleri en iyi bilen ve doğru yola gidenleri de en iyi bilen o'dur.

118. İmdi eğer siz onun âyetlerine inanan kimseler, iseniz üzerine Allah Teâlâ'nın ismi anılmış olanlardan yiyin.

En'am Sûresi 119 - 124. Ayetler

119. Size ne oluyor ki, üzerine Allah Teâlâ'nın ismi zikiredilmiş olanı yemeyesiniz. Ve muhakkak size haram olan şeyler ayrıntılı olarak bildirilmiştir. Ancak kendisine mecbur kaldığınız şey müstesnâ. Ve şüphe yok ki birçokları bilmeksizin kendi arzularıyla halkı sapıklığa düşürürler. Senin Rabbin ise muhakkak ki, haddi aşanları en iyi bilendir.

120. Günahın âşikâr olanını da, gizlicesini de bırakınız. Şüphesiz o kimseler ki, günahı kazanırlar, elbette yaptıkları şeyden dolayı cezâlanacaklardır.

121. Üzerine Allah Teâlâ'nın ismi zikiredilmemiş olanlardan yemeyiniz. Ve şüphe yok ki, o bir günahtır ve muhakkak ki, şeytanlar sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına telkinde bulunurlar. Ve eğer onlara itaat ederseniz şüphe yok ki, siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz.

122. Ya bir kimse ki ölü iken diriltmişiz ve ona bir ışık vermişiz, onunla insanlar arasında yürüyor. O, meselâ zulmetler içinde kalmış, ondan asla çıkamaz bir halde bulunmuş olan bir kimse gibi midir?

123. Ve böylece herbir beldede günahkârlarını büyükler kıldık ki, orada hilede bulunsunlar. Halbuki, onlar hilekârlık yapmazlar, ancak kendilerine yapmış olurlar da farkına varamazlar.

124. Ve onlara bir âyet geldiği zaman derler ki: Allah’ın Peygamberlerine verilmiş olanın benzeri bizlere verilinceye kadar biz imân etmeyiz. Allah Teâlâ peygamberliği nereye yönelteceğini en iyi bilendir. Elbette günahkâr olanlara yapmakta olduktan tuzak ve hileden dolayı Hak Teâlâ'nın katında bir alçaklık ve şiddetli bir azap isâbet edecektir.

En'am Sûresi 125 - 131. Ayetler

125. İmdi Allah Teâlâ her kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslâm için genişletir. Ve her kimi dalâlete düşürmek dilerse onun göğsünü daraltır, sıkışmış bir hâle getirir, sanki zorla göğe yükselecek imiş gibi bulunur. İşte Allah Teâlâ imân etmeyenlerin üzerine böylece pisliği verir.

126. Ve bu Rabbinin dosdoğru olan yoludur. Muhakkak ki, biz âyetleri düşünen bir kavim için ayrıntılı olarak beyan etmişizdir.

127. Onlar için Rablerinin katında selâmet yurdu vardır. Ve Allah, onların yaptıkları amelleri sebebiyle dostudur.

128. Ve o gün ki, Allah Teâlâ onların hepsini bir araya toplayacaktır. Ey cin taifesi! İnsanlardan birçok kimseler edindiniz diye buyuracak. Onların insanlardan dostları olanlar da: Ey Rab'bîmiz! Bizim bâzımız bâzımızdan faydalandık ve bizim için tâyin ettiğin süreye ulaştık, diyecekler. Cenâb-ı Hak da buyuracak ki: Ateş sizin karargâhınızdır, on'da ebediyen kalacaksınız, ancak Allah Teâlâ’nın dilediği müstesnâ. Şüphe yok ki, senin Rabbin hikmet sahibidir, bilendir.

129. Ve işte böylece zâlimlerin bazısını bazısına işledikleri şeyler sebebiyle musallat ederiz.

130. Ey cin ve insan cemaati! İçinizden size benim âyetlerimi tebliğ eden ve sizi bu güne kavuşmanızla korkutan Peygamberler gelmedi mi? Diyeceklerdir ki: Biz kendi aleyhimize şâhitlik ederiz. Ve onları dünya hayatı aldattı ve kendi aleyhlerine şahitlikte bulundular ki: Onlar muhakkak kâfir kimseler olmuşlardı.

131. İşte bu, Rabbin ülkelerin ahalisini gâfîl bir halde bulunurlarken zulümleri sebebiyle helâk edici olmadığından dolayıdır.

En'am Sûresi 132 - 137. Ayetler

132. Ve herkes için yaptıkları şeylerden dolayı dereceler vardır. Ve senin Rabbin onların ne yaptıklarından gâfil değildir.

133. Ve senin Rabbin zengindir, rahmet sahibidir. Eğer dilerse sizi giderir ve sizin arkanızdan dilediğini yerinize getirir. Nasıl ki, sizi başka bir kavmin zürriyetinden vücûde getirmiştir.

134. Şüphe yok ki, vaad olunduğunuz şey elbette gelecektir. Ve siz onu önleyebilecek değilsinizdir.

135. De ki: Ey kavmim! Bütün gücünüzle yapacağınızı yapınız, şüphe yok ki, ben de emrolunduğum vazifeyi yapmaktayım. Artık şüphesiz yakında bileceksinizdir ki, âhiret yurdunun güzel akibeti kime nasip olacaktır! Şu muhakkak ki, zâlimler kurtuluşa eremiyeceklerdir.

136. Ve o müşrikler Allah için onun yarattığından, ekinden ve hayvanlardan bir pay ayırdılar, sonra zanlarınca bu, Allah içindir, bu da ortaklarımız putlarımız içindir dediler. Artık ortakları için olan Allah'a ulaşmaz, Allah için olan ise o, ortaklarına ulaşır. Hükmeder oldukları şey ne fenâ!.

137. Ve bunun gibi müşriklerden birçoklarına çocuklarını öldürmeyi onların ortakları güzel göstermişler. Tâki onları helâk etsinler ve dinlerini de kendilerine karıştırsınlar. Ve eğer Allah Teâlâ dileseydi onu yapmazlardı. Artık onları, iftira ettikleri şeyi de bırak.

En'am Sûresi 138 - 142. Ayetler

138. Ve zanlarınca dediler ki: Bu hayvanlar ve ekin haramdır. Onları dilediğimiz kimselerden başkası yiyemez. Ve bir kısım hayvanların da sırtları haram kılınmıştır. Ve bir kısım hayvanlar da vardır ki, onların üzerine boğazlanırken Allah Teâlâ'nın ismini zikredmezler. Bunları hep Allah Teâlâ'ya iftira ederek yaparlar. Elbette Allah Teâlâ bunları iftira ettikleri şey yüzünden yakında cezâlandıracaktır.

139. Ve dediler ki: Şu hayvanların karınlarındaki sade erkeklerimize mahsustur. Ve kadınlarımıza haram kılınmıştır. Ve eğer ölmüş olursa onlar onda ortakdırlar. Allah Teâlâ onlara bu vasıflarının cezâsını yakında verecektir. Şüphe yok ki, o, hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.

140. Çocuklarını beyinsizlikten ve bilgisizlikten dolayı öldürenler ve Allah Teâlâ'nın rızık olarak verdiği şeyleri Cenâb-ı Hak'ka iftira ederek haram sayanlar şüphe yok ki, hüsrana uğramışlardır. Muhakkak ki, onlar sapıtmışlar, doğru yolu bulamamışlardır.

141. Ve o, o zattır ki, yeryüzüne döşenmiş ve döşenmemiş bostanları ve yiyilmesi muhtelif hurmaları ve ekinleri ve birbirine benzer ve benzemez bir halde zeytin ve nar ağaçlarını yaratmıştır. Onlardan herbirinin meyvelendiği zaman meyvesinden yiyiniz, biçildiği gün de hakkını veriniz ve israfta bulunmayınız, şüphe yok ki, Allah Teâlâ israf edenleri sevmez.

142. Ve hayvanlardan yük taşıyanlar! ve serilecek olanları da o yaratmıştır Allah Teâlâ'nın size rızık olarak verdiği şeylerden yiyin ve şeytanın izlerine uymayın. Şüphe yok ki, o sizin için apaçık bir düşmandır.

En'am Sûresi 143 - 146. Ayetler

143. Allah Teâlâ sekiz çift yarattı. Koyundan iki, keçiden de iki, de ki: İki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi? Veya iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı? Eğer siz doğru sözlü iseniz, bana bir bilgi ile haber veriniz.

144. Deveden de iki çift, sığırdan da iki çift yarattı de ki: İki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı? Yoksa siz Allah Teâlâ bununla size tavsiyede bulunduğu zaman hazır mı idiniz? Artık insanları bilgisizce saptırmak için Allah Teâlâ'ya karşı yalan yere iftirada bulunan kimseden daha zâlim kim vardır? Şüphe yok ki, Allah Teâlâ zâlimler topluluğunu hidâyete erdirmez.

145. De ki: Bana vahy edilmiş olan da, yiyecek bir kimseye yiyeceği haram kılınmış bir taam bulamıyorum. Meğer ki ölü veya akan kan veya domuz eti ki, bu şüphesiz bir murdar şeydir veyahut bir fısk ki üzerine Allah'tan başkasının ismi zikiredilerek kesilmiş bulunur. Bununla beraber her kim yemek zorunda kalırsa başkasına zarar vermeksizin ve haddi aşmaksızın bunlardan yiyebilir Çünki senin Rabbin şüphe yok ki, bağışlayan, esirgeyendir.

146. Ve Yahudi'ler üzerine her tırnaklı hayvanı haram kıldık ve onlara sığırdan ve koyundan çıkarılan iç yağlarını da haram kıldık. Ancak bunların sırtlarına veya bağırsaklarına yapışkan olan veya bir kemikle karİsan yağlar müstesnâ. Bunu onlara haddi aştıkları için bir cezâ olarak yaptık. Ve şüphe yok ki, biz elbette doğru söyleyeniz.

En'am Sûresi 147 - 151. Ayetler

147. İmdi Seni yalanlarlarsa de ki: Rabbiniz geniş bir rahmet sahibidir. Fakat onun azâbı da günahkâr olan bir topluluktan uzaklaştırılamaz.

148. Müşrik olanlar elbette diyeceklerdir ki: Eğer Allah dilemiş olsa idi biz de şirke düşmezdik, babalarımız da ve ne de birşeyi haram kılardık. Onlardan evvelkiler de böyle yalanlamışlardı nihâyet azâbımızı tattılar. De ki: Sizin yanınızda ilimden birşey var mı? Onu bize çıkarsanıza. Siz zandan başka birşeye tâbi olmuyorsunuz ve siz ancak yalan yanlış tahminlerde bulunanlardan başka değilsiniz.

149. De ki: Kesin delil, Allah Teâlâ'ya mahsustur. Eğer o dileseydi elbette hepinizi hidâyete erdirirdi.

150. De ki: Haydi Allah Teâlâ, bunları muhakkak haram kıldı diye şahadet edecek olan şâhitlerinizi getiriniz. Şâyet onlar şâhitlik ederlerse sen onlar ile beraber şâhitlik etme ve âyetlerimizi yalanlayanların ve âhirete inanmayanların arzularına uyma. Ve onlar, başkalarını Rablerine eş tutarlar.

151. De ki: Geliniz, Rabbinizin, üzerinize neleri haram kılmış olduğunu okuyayım: Ona hiçbir şeyi şerik koşmayınız ve ana ile babaya iyilik ediniz. Ve çocuklarınızı yoksulluktan dolayı öldürmeyiniz. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. Ve kötülüklere, onlardan açıkça olana da, gizlice olana da yaklaşmayınız ve Allah Teâlâ'nın haram kıldığı herhangi kimseyi de öldürmeyiniz, hak ile olan müstesnâ. İşte bunlar ile size tavsiyede bulunmuştur. Tâki akıllıca düşünesiniz.

En'am Sûresi 152 - 157. Ayetler

152. Ve yetimin malına rüştüne kadar yaklaşmayınız, sâdece en güzel bir şekilde yaklaşın. Ve ölçüyü ve tartıyı adâlet üzere yapın. Biz bir kimseyi gücünün üstünde birşey ile mükellef kılmayız ve söz söyleyeceğiniz zaman adâletle bulununuz, isterse, yakınlarınız olsun. Ve Allah Teâlâ'ya verdiğiniz sözü yerine getiriniz. İşte size bunlar ile tavsiyede bulunmuştur. Umulur ki, düşünürsünüz, öğüt alırsınız.

153. Ve şüphesiz ki, bu benim dosdoğru yolumdur. Artık ona tâbi olunuz, başka yolları takib etmeyiniz. Sonra bunlar sizi Cenâb-ı Hak'kın yolundan ayırır. İşte size bununla tavsiyede bulundu. Gerektir ki, siz sakınasınız.

154. Sonra biz Musa'ya, hükümlerine güzelce riâyet edene kitabı tamamlanmış bir şekilde ve herşeyi ayrıntılı olarak bildirmek ve bir hidâyet ve rahmet olmak için verdik. Tâki Rab'lerinin huzuruna varacaklarına imân etsinler.

155. Ve bu bir kitaptır ki, bunu biz indirdik, mübârektir. Artık ona tâbi olunuz. Ve sakınınız tâki rahmete eresiniz.

156. Demeyesiniz ki, kitap ancak bizden evvel iki tâifeye indirilmiştir ve biz onların okumasından şüphesiz ki, habersizdik.

157. Yahut demey esiniz ki, eğer bize kitap indirilmiş olsa idi, elbette biz onlardan daha fazâ hidâyete ermiş olurduk. İşte size Rabbinizden açık bir delil de geldi, hidâyet ve rahmet de. Artık Allah Teâlâ'nın âyetlerini yalanlayandan ve ondan yüz çevirenden daha zâlim kimdir? Biz âyetlerimizden yüz çevirenleri elbette böyle yüz çevirmeleri sebebiyle azabın en kötüsü ile cezâlandıracağızdır.

Sayfa 6 / 27

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
 
 
  • İLETİŞİM