• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Nisa Sûresi 141 - 147. Ayetler

141. Onlar ki, sizi gözetiverirler, eğer sizin için Allah Teâlâ'dan bir zafer olursa biz de sizinle beraber değilmiydik derler. Ve eğer kâfirler için bir pay olursa biz size galip gelmez miydik ve size mü'minlerin saldırısını engeller olmadık mı derler. Artık Allah Teâlâ kıyamet gününde aranızda hükmedecektir. Ve elbette Allah Teâlâ kâfirler için mü'minler aleyhine bir yol vermeyecektir.

142. Şüphesiz münâfıklar Allah Teâlâ'ya karşı hilede bulunmak isterler. Halbuki olan tuzağa düşüren o'dur. Ve namaza kalktıkları zaman tenbelcesine kalkarlar, insanlara gösterişle bulunurlar ve Allah Teâlâ'yı pek az anarlar.

143. Onun arasında bocalayıp duruyorlar. Ne onlara ne de bunlara mensup ve her kimi ki, Allah Teâlâ sapıtırsa artık ona elbette bir yol bulamazsın.

144. Ey imân etmiş olanlar! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmeyiniz. İster misiniz ki, Allah için aleyhinize bir apaçık hüccet edinesiniz.

145. Şüphe yok ki; münâfıklar ateşin en aşağı tabakasındadırlar. Ve elbette onlar için bir yardımcı da bulamazsın.

146. Ancak o kimseler ki tövbe ettiler ve hallerini islâhta bulundular ve Allah Teâlâ'ya iltica ediverdiler ve dinlerini Allah Teâlâ için hâlisâne kıldılar onlar müstesnâ. İşte onlar mü'minler ile beraberdirler. Mü'minlere ise Allah Teâlâ elbette pek büyük mükâfat verecektir.

147. Eğer şükreder ve imân etmiş olursanız. Allah size ne diye azap etsin? Allah şükredenlerin mükafatlarını verir, yaptıklarını bilir.

Nisa Sûresi 148 - 154. Ayetler

148. Allah Teâlâ çirkin lâkırdının açıklanmasını sevmez, zulmedilmiş olan başka. Ve Allah Teâlâ hakkıyla işiticidir, bilicidir.

149. Bir hayrı açıklarsanız veya gizlerseniz veya bir kötülüğü affederseniz şüphe yok ki, Allah Teâlâ affedici ve çok kudretlidir.

150. Muhakkak o kimseler ki, Allah Teâlâ'yı ve onun peygamberlerini inkâr ederler ve Allah Teâlâ ile Peygamberlerinin arasını ayırmak isterler ve bazısına imân eder ve bazısını inkâr eyleriz derler ve bunun arasında bir yol tutmak isterler.

151. İşte gerçekten kâfir olanlar onlardır. Biz de kâfirler için alçaltıcı olan bir azab hazırlamışızdır.

152. Ve o kimseler ki, Allah Teâlâ'ya ve peygamberlerine imân etmişlerdir ve onlardan hiçbirinin arasını ayırmamışlardır. İşte onlara da mükafatlarını elbette verecektir. Ve Allah Teâlâ bağışlayandır, merhamet edendir.

153. Ehli kitab, üzerlerine bir kitap indirmeni senden isterler. Muhakkak onlar bundan daha büyüğünü Musa'dan istemişler de bize Allah'ı apaçık göster demişlerdi. Artık zulümleri sebebiyle kendilerini yıldırım çarptı. Kendilerine apaçık mucizeler geldikten sonra da buzağıyı mabut edindiler. Nihayet bundan affettik ve Musa'ya apaçık bir saltanat verdik.

154. Ve ahidlerine riâyet etmeleri için üstlerine Turu kaldırdık ve onlara secde eder olduğunuz halde o kapıdan girin dedik ve onlara Cumartesi günü haddi tecavüz etmeyin dedik ve onlardan ağır bir ahid aldık.

Nisa Sûresi 155 - 162. Ayetler

155. Artık onların yeminlerini bozmaları ve Allah Teâlâ'nın âyetlerini inkâr eylemeleri ve Peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve bizim kalplerimiz perdelidir demeleri sebebiyle lânete uğramışlardır Hayır Allah Teâlâ onların kalplerini küfürleri sebebiyle mühürlemiştir. Binaenaleyh pek azı müstesnâ olmak üzere onlar imân etmezler.

156. Ve küfürleri sebebiyle ve Meryem hakkında pek büyük bir iftirada bulunmaları sebebiyle lânete uğramışlardır.

157. Ve muhakkak biz Meryem'in oğlu Allah’ın Peygamberi İsa'yı öldürdük demeleri sebebiyle lânete hedef olmuşlardır. Halbuki, onu ne öldürdüler ve ne de asıverdiler. Fakat onlar için bir benzetilmiş oldu. Ve şüphe yok ki, onda ihtilâf edenler, ondan dolayı şek içindedirler. Onlar için buna dâir zanna uymaktan başka bir bilgi yoktur ve onu hakikaten öldürmüş değildirler.

158. Hayır, Allah Teâlâ onu kendisine yükseltmiştir. Ve Allah Teâlâ güçlüdür, hikmet sahibidir.

159. Ve ehli kitaptan hiçbir fert yoktur ki illâ ölümünden evvel elbette ona imân edecektir. Ve kıyamet gününde onların aleyhine bir şahit olacaktır.

160. Artık Yahudilerden bir zulüm sebebiyle ve birçoklarını Allah Teâlâ'nın yolundan alıkomaları sebebiyle onlara helâl kılınmış olan temiz şeyleri üzerlerine haram kıldık.

161. Ve faizi, ondan nehy edilmiş oldukları halde, alıvermeleri sebebiyle ve insanların mallarını, haksız yere yemeleri sebebiyle. Ve onlardan kâfir olanlara elim bir azab hazırladık.

162. Fakat onlardan ilimde mütehassıs olanlar ve mü'min olanlar sana indirilmiş olana ve senden evvel indirilmiş olana inanırlar ve namazı dosdoğru kılanlar ve zekâtı verenler ve Allah Teâlâ'ya ve âhiret gününe imân edenler, varya işte onlara elbette büyük bir mükâfat vereceğizdir.

Nisa Sûresi 163 - 170. Ayetler

163. Muhakkak biz sana vahy ettik, Nuh'a ve ondan sonraki Peygamberlere vahy ettiğimiz gibi ve İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, Esbat'a, İsa'ya, Eyüb'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahy eylediğimiz gibi ve Davud'a Zebur'u verdiğimiz gibi.

164. Ve evvelce kıssalarını sana bildirdiğimiz Peygamberleri ve kıssalarını sana bildirmediğimiz Peygamberleri gönderdik. Ve Allah Teâlâ Musa ile hitap yoluyla konuşmuştur.

165. Müjdeleyici ve korkutucu oldukları halde Peygamberler gönderdik ki o peygamberlerden sonra insanlar için Cenab'ı Hak'ka karşı bir mazeret bulunmasın. Ve Allah Teâlâ güçlüdür, hikmet sahibidir.

166. Fakat Allah Teâlâ senin peygamberliğine sana indirmiş olduğu Kur'an’ı Kerim ile şahitlik ediyor, ki, onu kendi ilmiyle indirmiştir. Melekler de şahitlik ediyorlar. Maamafih Allah Teâlâ şahit olmaya kâfidir.

167. Muhakkak o kimseler ki, kâfir olmuşlar ve Allah yolunda alıkomuşlardır, şüphe yok onlar pek uzak bir sapıklıkla sapıtmışlardır.

168. Gerçekte o kimseler ki kâfir olmuşlar ve zulüm etmişlerdir, onlar için Allah Teâlâ mağfiret edecek değildir ve onları bir yola iletecek değildir.

169. Cehennem yolu müstesnâ. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Ve bu Allah Teâlâ için pek kolay bulunmaktadır.

170. Ey insanlar! Muhakkak ki size Rabbinizden bir Peygamber hak ile gelmiştir. Artık sizin için hayır olmak üzere ona imân ediniz. Ve eğer inkâr ederseniz şüphe yok ki, göklerde ve yerde her ne varsa Allah'ındır. Ve Allah Teâlâ, bilendir, hikmet sahibidir.

Nisa Sûresi 171 - 175. Ayetler

171. Ey ehli kitap! Dininizde haddi aşmayınız ve Allah Teâlâ'ya karşı haktan başkasını söylemeyiniz. Şüphe yok ki, Meryem'in oğlu ise Allah Teâlâ'nın ancak bir Peygamberidir ve onun tarafından bir kelimedir, onu Meryem'e ulaştırmıştır ve onun tarafından bir ruhtur. Artık Allah Teâlâ'ya ve onun Peygamberlerine imân ediniz ve üç demeyiniz, vazgeçiniz, sizin için hayırlı olur. Muhakkak ki, Allah Teâlâ bir tanrıdır kendisi için bir çocuk bulunmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hepsi de onundur. Vekil olmak için de Allah Teâlâ kâfidir.

172. Mesihde Allah Teâlâ için kul olmaktan asla çekinmez. Allah'a yakın olan melekler de. Her kim onun ibadetinden çekinir ve kibirlenirse elbette onların hepsini huzuruna toplayacaktır.

173. Artık o kimseler ki, imân etmiş ve iyi amellerde bulunmuş olurlar, elbette onlara mükafatlarını ödeyecek ve onlara kendi lütfundan olarak mükafatlarını arttıracaktır. Amma o kimseler ki, yüz döndürdüler ve kibirlenmede bulundular, onları da elbette elim bir azab ile azablandıracaktır. Ve onlar kendileri için Allah Teâlâ'dan başka ne bir yar, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.

174. Ey insanlar! Muhakkak size Rabbinizden bir delil geldi ve sizlere bir apaçık nur indirdik.

175. Artık o kimseler ki, Allah Teâlâ'ya imân ettiler ve ona sığındılar, elbette onları kendi tarafından bir rahmetin ve lutfun içine girdirecektir ve onları kendine yönelik bir doğru yola da hidâyet edecektir.

Nisa Sûresi 176. Ayet

176. Senden fetvâ istiyorlar. De ki, Allah Teâlâ kelâle babası ve çocuğu olmayan kimse hakkında size fetva veriyor: Bir kimse çocuğu bulunmaksızın ölüp de kendisinin bir kız kardeşi bulunursa onun için terekesinin yarısı aittir. O kimse de bu kız kardeşine vâris olur, eğer bunun çocuğu bulunmazsa. Ve eğer onlar iki kız kardeş iseler onlara terekesinden üçte ikisi aittir. Ve eğer onlar erkek ve kız kardeşler olurlarsa erkek için iki kız miras payı miktarı ait olur. Allah Teâlâ size dalâlete düşmeyesiniz diye beyan ediyor ve Allah Teâlâ herşeyi bilendir.

Mâide Sûresi 1 - 2. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Ey imân edenler! Sağlam akitleri yerine getiriniz. Sizin için behîme denilen hayvanat helâl kılınmıştır. Ancak size haram oldukları bildirilecek olanlar müstesnâ ve siz ihrama girmiş bir halde iken avlamayı helâl görmemek şartıyla. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ dilediği ile hükmeder.

2.     Ey imân edenler! Allah Teâlâ'nın dinî hükümlerini ve haram olan aya ve hareme gönderilen kurbana ve gerdanlıklı kurban hayvanlarına ve Rablerinden lütuf ve rıza talebinde bulunarak beyti hareme gelmek kasdında bulunanlara tecavüzü helâl saymayınız. İhramdan çıktığınız zaman artık avlanabilirsiniz. Sizi mescidi haramdan engellemiş olduklarından dolayı bir kavime olan öfkelenmeniz sizi sakın tecavüze sevketmesin. Ve bir ve takva üzere yardımlaşınız ve günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayınız. Ve Allah Teâlâ'dan korkunuz, şüphe yok ki, Allah Teâlâ'nın azâbı pek şiddetlidir.

Mâide Sûresi 3 - 5. Ayetler

3.     Sizlere ölü, kan, domuz eti, Allah Teâlâ'dan başkasının adına boğazlanan hayvan, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş veya canavar yemiş, daha ölmeden boğazladığınız müstesnâ ve dikili taşlar üzerine boğazlanan hayvanlar ve zarlar ile kısmet istemeniz haram kılınmıştır. Bunlar birer fısıktır. Bugün kâfirler sizin dininizden ümitsizliğe düşmüşlerdir. Artık onlardan korkmayınız, benden korkunuz, bugün sizin için dininizi ikmâl ettim ve sizin üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâmiyet'e razı oldum. İmdi her kim son derece açlık halinde çaresiz kalırsa günaha meyilli olmaksızın o yasak etlerden hayatını kurtaracak miktar yiyebilir şüphe yok ki, Allah Teâlâ çok bağışlayandır, pek esirgeyendir.

4.     Senden sorarlar ki, kendileri için helâl kılınmış olan şey nedir? De ki: Sizin için temiz nimetler helâl kılınmıştır. Ve yırtıcı hayvanlardan olup Cenab'ı Hak’kın size bildirdiğinden kendilerine öğretmiş olduğunuz eğitilmiş av hayvanlarının avladıkları da helâldir İmdi sizin için onların tuttuklarından yeyiniz ve onun üzerine Allah’ın ismini zikrediniz ve Allah Teâlâ'dan korkunuz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ’nın hesabı pek çabuktur.

5.     Bugün sizin için temiz nimetler helâl kılınmıştır. Ve kendilerine kitab verilmiş olanların yemeği sizin için helâldir, sizin yemeğiniz de onlar için helâldir. Ve mü'minlerden hür iffetli olanlar ve kendilerine kitab verilmiş olanlardan hür, iffetli olanlar onlara mihirlerini verdiğiniz, iffetli, zinâdan uzak ve gizli dostlar edinmeden kaçınır bulunduğunuz takdirde sizlere helâldir ve her kim dinî hükümleri inkâr ederse muhakkak işlediği mahvolur. Ve o kimse âhirette de hüsrana uğramış olanlardandır.

Mâide Sûresi 6 - 9. Ayetler

6.     Ey mü'minler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayınız ve başlarınıza meshediniz ve ayaklarınızı iki topuğa kadar yıkayınız ve eğer cünüb iseniz gusul ediniz tamamen yıkanınız. Ve eğer hastalar iseniz veya sefer halinde iseniz veya sizden biri helâdan gelmiş ise veya kadınlarınıza dokunmuşsanız da su bulamazsanız o halde temiz bir toprak ile teyemmüm ediniz, ondan yüzlerinize ve ellerinize meshediniz. Allah Teâlâ sizin üzerinize bir sıkıntı vermek istemez. Fakat o sizi tertemiz kılmak ve üzerinize nimetini tamamlamak ister ki, şükür edesiniz.

7.     Ve Allah Teâlâ'nın üzerinizde bulunan nimetini ve "işittik ve itaat ettik" dediğiniz vakit Cenab'ı Hak’kın sizi onunla bağladığı ahdini hatırlayınız ve Allah Teâlâ'dan korkunuz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ bütün kalplerde olanı bilir.

8.     Ey imân edenler! Allah Teâlâ için hakkı ayakta tutanlar, adaletle şahitler olunuz. Bir kavme olan buğzunuz, sizi adâlet etmemeğe sevketmesin. Adâlette bulununuz, o takvâya en yakındır ve Allah Teâlâ'dan korkunuz, şüphe yok ki, Allah Teâlâ yapacağınız şeylerden tamamen haberdardır.

9.     Allah Teâlâ, imân edip iyi amellerde bulunanlara va'ad buyurmuştur ki onlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.

Mâide Sûresi 10 - 13. Ayetler

10.   Ve o kimseler ki, küfrettiler ve bizim âyetlerimizi yalanladılar, onlar da cehennem ehlidirler.

11.   Ey imân edenler! Sizin üzerinize olan nimeti ilâhiyeyi hatırlayınız ki, bir vakit bir kavim size ellerini uzatmayı kurmuştu, onların ellerini Cenâb-ı Hak sizden menetti. Ve Allah Teâlâ'dan korkunuz ve mü'minler artık Allah Teâlâ'ya tevekkül etsinler.

12.   Ve yemin olsun ki, Allah Teâlâ İsrail oğullarının ahdini almıştı ve onlardan oniki müfettiş göndermiştik. Ve Allah Teâlâ buyurmuştu ki: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı kılar ve zekâtı verir ve Peygamberlere inanır ve onlara kuvvetle yardımda bulunursanız ve Allah Teâlâ'ya güzel bir ödünç verirseniz elbette sizden kusurlarınızı örterim ve sizi mutlaka altlarından ırmaklar akar cennetlere girdiririm. Fakat bundan sonra her kim kâfir olursa muhakkak ki, dümdüz yol ortasında sapıtmış olur.

13.   Sonra yeminlerini bozmaları sebebiyle onlara lânet ettik ve kalplerini kaskatı yaptık, onlar kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Ve kendilerine öğretilen şeylerden bir nasib almayı da unutmuş bulunurlar. Ve onlardan bir azı müstesnâ olmak üzere daima bir hainlik görürsün. Bununla beraber onlardan affet, aldırış etme. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ iyilik edenleri sever.

Mâide Sûresi 14 - 17. Ayetler

14.   Ve biz Hıristiyanız diyenlerden de ahdlarını almış idik, sonra ihtar edilmiş oldukları şeyden nasip almayı unuttular. Artık biz de onların arasına kıyâmet gününe kadar düşmanlık ve kin bıraktık. Ve Allah Teâlâ neler yapmış olduklarını yakında haber verecektir.

15.   Ey ehli kitab! Muhakkak size Resulûmuz geldi. Kitaptan gizlemekte olduğunuz birçok şeyleri size açıklıyor, bir çoğundan da geçiveriyor. Şüphe yok ki, size Allah Teâlâ tarafından bir nur ve bir apaçık kitab gelmiştir.

16.   Allah Teâlâ, rızasına tâbi olanları onunla selâmet yollarına götürür ve onları izniyle zulmetlerden nura çıkarır ve onları dosdoğru bir yola hidâyet eder...

17.   Şüphe yok ki, "Allah o Meryem'in oğlu Mesihtir" diyenler yemin olsun ki, muhakkak kâfir olmuşlardır. De ki: Eğer Meryem'in oğlu Mesih'i ve onun annesini ve yerde bulunanların hepsini helâk etmek istese kim Allah'tan birşeye sâhip olabilir! Göklerin de, yerin de ve bunların aralarında bulunanların da mülkü Allah Teâlâ'ya aittir. Dilediğini yaratır. Ve Allah Teâlâ herşeye tamamiyle kadirdir.

Mâide Sûresi 18 - 23. Ayetler

18.   Yehudi ve Hıristiyanlar, bîz Allah’ın oğullarıyız ve dostlarıyız dediler. De ki: Ya ne için size günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Siz ancak onun yarattıklarından bir beşersiniz. Ve dilediğine mağfiret eder ve dilediğine azap eder ve göklerin, yerin ve aralarında bulunanların mülkü bütün Allah’ındır ve nihâyet dönüş de Ona'dır.

19.   Ey ehli kitab! Peygamberlerin arası kesilmiş olduğu bir zamanda size apaçık beyanda bulunur olarak Resulûmuz geldi. Tâki bize ne müjdeleyici ve ne de azab ile korkutucu gelmedi demeyesiniz. İşte size müjdeleyici ve korkutucu geldi. Ve Allah Teâlâ herşeye tamamiyle kadirdir.

20.   Ve bir vakit de Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim! Allah Teâlâ'nın üzerinize olan nimetini hatırlayınız ki, içinizde Peygamberler vücuda getirdi ve sizleri hükümdarlar kıldı ve âlemlerden hiçbir ferde vermediğini sizlere verdi.

21.   Ey kavmim! Allah Teâlâ'nın sizin için yaratmış olduğu mukaddes yere giriniz. Ve artlarınız üzerine geri dönmeyiniz. Sonra ziyana uğramışlar olduğunuz halde geri dönmüş olursunuz.

22.   Dediler ki, ya Musa! Muhakkak orada zorbalar olan bir kavim vardır. Ve onlar oradan çıkmadıkça biz oraya elbette girmiyeceğizdir. Fakat onlar oradan çıkarlarsa bizler oraya muhakkak giricileriz.

23.   Kendilerine Allah Teâlâ'nın ihsanda bulunmuş olduğu korkanlardan iki er dedi ki: Onların üzerlerine kapıdan giriveriniz, siz ona girdiğiniz zaman şüphe yok ki, galiplersiniz. Artık siz mü'min kimseler iseniz Allah Teâlâ’ya tevekkül ediniz.

Mâide Sûresi 24 - 31. Ayetler

24.   Dediler ki: Ya Musa!... Biz elbette oraya ebediyen girmeyeceğiz, onlar orada devam ettikçe artık sen Rabbinle git savaşta bulunun, bizler ise burada oturucularız.

25.   Dedi ki: Yarabbi! Şüphe yok ki, ben kendi nefisini ile kardeşimden başkasına sâhip olamam, artık bizim aramızla o fasıklar olan kavmin arasını ayır.

26.   Buyurdu ki: Şüphesiz orası onların üzerine kırk yıl haram kılınmıştır. Orada şaşkın bir halde dolaşıp duracaklardır. Artık o fasıklar topluluğunun haline acıma.

27.   Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini hakkıyla oku! O vakit ki, onlar iki kurban takdim etmişlerdi. Birisinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. Seni elbette öldüreceğim dedi, diğeri de Allah Teâlâ ancak takvâ sâhibi olanlardan kabul eder deyiverdi.

28.   And olsun ki, eğer beni öldürmek için bana elini uzatırsan ben seni öldürmek için elimi sana uzatmam. Şüphe yok ki, ben âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ'dan korkarım.

29.   Muhakkak ben isterim ki, sen benim günahımı ve kendi günahını yüklenesin de ateşe atılacaklardan olasın. Ve o ise zâlimlerin cezasıdır.

30.   Artık kardeşini öldürmeği kendisine nefisi kolaylaştırdı da onu öldürdü. Sonra da ziyâna uğramışlardan oldu.

31.   Sonra Allah Teâlâ ona kardeşinin cesedini nasıl defn edeceğini göstermek için bir karga gönderdi ki yeri eşiveriyordu. Yazıklar olsun bana ben şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz mi oldum, dedi. Artık pişmanlığa düşenlerden olmuştu.

Mâide Sûresi 32 - 36. Ayetler

32.   Bundan dolayı İsrail oğullarının üzerine yazdık ki her kim bir şahsı, bir şahıs karşılığında veya yerdeki bir fesattan dolayı olmaksızın öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur ve her kim de bir şahsın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanları kurtarmış gibi olur. And olsun ki, bizim Peygamberlerimiz onlara mucizeler ile gelmişlerdir. Sonra onlardan birçokları bunu müteakib yeryüzünde muhakkak aşırı giden kimseler olmuşlardır.

33.   Allah Teâlâ ile ve Peygamberleriyle savaşta bulunanların ve yerde fesada çalışanların cezaları ancak öldürülmeleri veya asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazca kesilmeleri veya yerden sürülmeleridir. Bu onlar için dünyada bir zillettir ve onlar için âhirette pek büyük bir azap vardır.

34.   Ancak onların üzerine kâdir olmanızdan evvel tövbe edenleri müstesnâ. İmdi biliniz ki, şüphesiz Allah Teâlâ çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.

35.   Ey imân edenler! Allah Teâlâ'dan korkunuz ve ona vesile arayınız ve onun yolunda cihadda bulununuz ki, kurtuluşa erebilesiniz.

36.   Şüphesiz o kimseler ki, kâfir oldular eğer yerde bulunanların hepsi ve onunla beraber bir misli daha onların olup da kıyâmet gününün azâbından dolayı onları feda edecek olsalar kendilerinden kabul edilmez ve onlar için elîm bir azap vardır.

Mâide Sûresi 37 - 41. Ayetler

37.   Ateşten çıkmak isteyeceklerdir. Halbuki, onlar ondan çıkacak kimseler değildirler. Ve onlar için dâimî bir azap vardır.

38.   Ve hırsızlık yapan erkeğin ve hırsızlık yapan kadının kazandıklarının bir cezâsı ve Allah Teâlâ tarafından bir ibret olmak üzere ellerini kesiniz. Ve Allah Teâlâ izzet ve hikmet sahibidir.

39.   Fakat her kim yaptığı zulümden sonra tövbe eder ve hâlini ıslâhta bulunursa elbette Allah Teâlâ onun tövbesini kabul eder. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

40.   Bilmez misin ki, göklerin de, yerin de mülkü Allah Teâlâ'nındır. Dilediğine azap eder ve dilediğini bağışlar. Ve Allah Teâlâ herşeye hakkıyla kadirdir.

41.   Ey Resûl! Küfr içinde yarış edenler seni mahzun etmesin. O kimselerden ki, ağızlarıyla imân ettik dedikleri halde kalpleri imân etmemiştir. Ve Yahudi olan kimselerden ki, bunlar pek ziyâde yalan dinleyicilerdir. Ve sana gelmeyen diğer bir kavmi de ziyadesiyle dinleyicidirler. Kelimeleri yerlerine konulduktan sonra değiştirirler. Derler ki: Eğer size bu verilirse alıveriniz ve eğer size bu verilmezse sakınınız. Ve Allah Teâlâ her kimin fitnesini isterse elbette sen onun için Allah Teâlâ tarafından birşeye sâhip olamazsın. Onlar o kimselerdir ki Allah Teâlâ onların kalplerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada zillet vardır ve onlar için âhiret de pek büyük bir azap vardır.

Mâide Sûresi 42 - 45. Ayetler

42.   Onlar yalanı çokça dinleyicilerdir. Haram olanı da pek çok yiyicilerdir. Artık sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Ve eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir şey ile zarar veremezler ve eğer hükmedersen aralarında adâletle hükmet. Şüphe yok ki: Allah Teâlâ adaletde bulunanları sever.

43.   Ve seni nasıl hakem yapıyorlar? Halbuki, onların yanlarında, içinde Allah'ın hükmü bulunan, Tevrat vardır. Sonra da bunun arkasından yüz çevirirler ve onlar mü'min kimseler değildirler.

44.   Muhakkak Tevrat'ı biz indirdik, onda bir hidâyet ve bir nur vardır. Müslim olan peygamberler onun ile Yahudilere hüküm ederlerdi. Din âlimleri, fakihler de Allah Teâlâ'nın kitabını muhafazaya memur olmaları sebebiyle onunla hükümde bulunurlardı. Ve onlar o kitap üzerine şahitler idiler. Artık insanlardan korkmayın, benden korkunuz ve benim âyetlerim ile az bir bedel satın almayınız ve her kim Allah Teâlâ'nın indirmiş olduğu ile hükmetmez ise işte onlar kâfirdirler.

45.   Ve biz onların üzerine o Tevrat'ta yazdık ki: şüphesiz cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralar biribirine kısastır. Fakat her kim bunu bağışlarsa bu onun için bir kefârettir. Ve her kim Allah Teâlâ'nın indirdiği ile hükmetmez ise işte onlar zalimlerdir.

Mâide Sûresi 46 - 50. Ayetler

46.   Ve arkadan da onların izleri üzerine Meryem'in oğlu İsa'yı, önündeki Tevrat'ın bir tasdikçisi olarak gönderdik. Ve ona İncil'i verdik ki, içinde bir hidâyet, bir nur vardır. Ve önündeki Tevrat'ı tasdik edicidir. Ve takva sâhipleri için bir hidâyet ve bir öğüttür.

47.   Ve İncil ehli de Allah Teâlâ'nın indirmiş olduğu hükümler ile hükmetsin. Ve her kim Allah Teâlâ'nın indirmiş olduğu ile hüküm etmezse işte onlar fasıklardır...

48.   Ve sana kitabı da hak olarak indirdik, kendisinden evvelki semavî kitabı tasdik edici ve üzerine bir koruyucu olmak üzere. Artık aralarında Allah Teâlâ'nın indirmiş olduğu hükümler ile hükmet. Ve sana gelen haktan ayrılıp da onların havalarına tâbi olma. Sizden her biriniz için vaktiyle bir şeriat, bir açık yol kılmıştık. Ve eğer Allah Teâlâ dilese idi elbette sizleri bir ümmet kılmış olurdu. Fakat size vermiş olduğu şeyler de sizi imtihan etmek için bir ümmet kılmadı artık hayırlı işlere koşunuz. Nihâyet cümleten dönümünüz Allah Teâlâ'yadır. Binaenaleyh nelerde ihtilâf etmiş olduğunuzu o size haber verecektir...

49.   Ve aralarında Allah Teâlâ'nın indirmiş olduğu ile hükmet ve onların arzularına tâbi olma. Ve Allah Teâlâ'nın sana indirmiş olduğu şeylerin bazısından seni fitneye düşüreceklerinden dolayı onlardan kaçın. Eğer onlar yüz çevirirlerse artık bil ki, Allah Teâlâ muhakkak diliyor ki, onları bazı günahları sebebiyle musibete uğratsın. Ve şüphe yok ki, insanlardan birçokları elbette fasık kimselerdir.

50.   Onlar câhiliyet devrindeki hükmü mü arıyorlar? Allah Teâlâ'dan daha güzel hükmeden kim vardır? Tam kanaat sâhibi bir kavime göre?

Mâide Sûresi 51 - 57. Ayetler

51.   Ey imân edenler! Yahudiler ile Hıristiyanları dost tutmayınız. Onların bazıları bazılarının dostudur. Ve sizden her kim onları dost edinirse muhakkak o da onlardandır. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ o zâlimler olan kavme hidâyet etmez.

52.   İmdi kalplerinde bir hastalık olan kimseleri görürsün ki onların içinde koşar dururlar, bize bir felâket isâbet etmesinden korkarız derler. Artık umulur ki, Allah Teâlâ bir feth veya İlâhî katından bir emir vücuda getirir de onlar kendi nefislerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar.

53.   İmân edenler de diyeceklerdir ki, sizinle beraber olduklarına dâir büyük yeminler ile Allah Teâlâ'ya yemin eden kimseler şunlarmıdır? Onlar ise amelleri batıl olmuş, ziyana uğramış kimseler olmuşlardır.

54.   Ey imân edenler! Sizden her kim dininden dönerse muhakkak Allah Teâlâ bir kavmi getirir ki, onları sever, onlar da onu severler. Mü'minlere karşı mütevâzi olurlar, kâfirlere karşı da izzet sâhipleri bulunurlar. Allah yolunda savaşa atılırlar ve kınayanın kınamasından korkmazlar, işte o, Allah Teâlâ'nın lütfudur, onu dilediğine verir ve Allah Teâlâ'nın lütfü ve ilmi geniştir.

55.   Sizin dostunuz ancak Allah Teâlâ'dır. Ve onun Peygamberidir ve imân etmiş olanlardır. O imân edenler ki, namazı dosdoğru kılarlar ve zekâtı verirler ve onlar rukû'a varanlardır.

56.   Ve her kim Allah Teâlâ'yı ve onun resûlünü ve imân edenleri dost edinirse şüphe yok ki, galip olanlar. Allah Teâlâ'nın o fırkasıdır.

57.   Ey imân edenler!, sizden evvel kendilerine kitap verilmiş olanlardan dininizi eğlence ve oyuncak edinenleri ve müşrikleri dostlar edinmeyiniz. Allah Teâlâ'dan korkunuz, eğer imân etmiş kimseler iseniz.

Mâide Sûresi 58 - 64. Ayetler

58.   Ve namaza çağırdığın zaman onu bir eğlence ve bir oyuncak edinirler. Bu da şüphe yok ki,, onların akıllıca düşünmez bir kavim olmalarındandır.

59.   De ki: Ey ehli kitap! Bizden hoşlanmamanız, bizim Allah Teâlâ'ya ve bize indirilene ve daha evvel indirilmiş olana imân ettiğimizden ve sizin bir çoğunuzun şüphesiz fâsık kimseler olmalarından dolayı mıdır?

60.   De ki: Allah Teâlâ'nın katında cezâca ondan daha şerlisini size haber vereyim mi? O kimse ki Allah Teâlâ ona lânet etti ve üzerine gazabta bulundu ve onlardan maymunlar ve domuzlar ve Cenâb-ı Hak'tan başkasına tapanlar yaptı. İşte bunlar mevkice daha şerli, düz yoldan daha sapık kimselerdir.

61.   Ve size geldikleri zaman "imân ettik" derler. Halbuki, onlar muhakkak inkârcı olarak girmişler ve muhakkak inkârcı olarak çıkmışlardır. Allah Teâlâ da onların gizlediklerini çok iyi bilendir.

62.   Ve onlardan birçoklarını görürsün ki, günaha, düşmanlığa ve haram yemeğe koşarlar. Yaptıkları şey elbette ne kadar fena!.

63.   Din bilginleri, fakihleri onları günah sözlerinden ve haram yemelerinden engellemeli değil midirler? İşledikleri şey elbette ne kadar kötü!.

64.   Ve Yahudi taifesi: 'Allah'ın eli bağlanmıştır" dediler. Bu dedikleriyle kendi elleri bağlandı ve lânet olundular. Hayır Cenab’ı Hak'kın iki eli de açıktır, dilediği gibi infakta bulunur. Ve and olsun ki, sana Rabbinden indirilmiş olan şey, onlardan bir çoğu için azgınlığı ve küfrü arttıracaktır ve biz onların arasına kıyâmet gününe kadar düşmanlık ve kin bıraktık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakıverdilerse onu Allah Teâlâ söndürdü ve onlar yeryüzünde fesada koşarlar. Allah Teâlâ ise fesat çıkaranları sevmez.

Mâide Sûresi 65 - 70. Ayetler

65.   Ve eğer ehli kitap imân etseler ve sakınsalardı elbette biz onların günahlarını örter ve elbette onları nimetleri bol cennetlere girdirirdik.

66.   Ve eğer onlar Tevrat'ı ve İncil'i ve onlara Rab'leri tarafından indirilmiş olanı dosdoğru tutsalar idi elbette hem üstlerinden hem de ayakları altından yiyeceklerdi. Onlardan mutedil bir cemaat vardır. Onlardan bir çoğunun yaptıkları ise ne kadar fenâdır!.

67.   Ey Peygamber! Sana Rabbinden indirilmiş olanı tebliğ et. Ve eğer yapmaz isen onun risâletini tebliğ etmiş olmazsın. Ve Allah Teâlâ seni insanlardan korur. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ kâfir olan bir kavme hidâyet etmez.

68.   De ki: Ey ehli kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı uygulayıncaya kadar hiç bir şey üzerinde değilsinizdir. Ve yemin olsun ki, sana Rabbinden indirilmiş olan, onlardan birçoğu için azgınlığı ve küfrü arttıracaktır. Artık o kâfirler olan kavim üzerine üzülme...

69.   Muhakkak o kimseler ki, imân ettiler ve o kimseler ki, Yahudi bulundular ve Sabi'iler ile Hıristiyanlar bunlardan her kim Allah Teâlâ'ya ve âhiret gününe imân etmiş ve salih amelde bulunmuş ise artık onların üzerine bir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.

70.   Yemin olsun ki, biz İsrail oğullarının misâkını aldık ve onlara Peygamberler gönderdik. Her ne vakit onların nefislerinin arzusuna uymayan bir hüküm ile onlara Peygamber geldi ise onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmınıda öldürdüler.

Mâide Sûresi 71 - 76. Ayetler

71.   Ve sandılar ki: Bir fitne olmayacaktır. Artık onlar kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah Teâlâ tövbelerini kabul buyurdu, sonra onlardan birçoğu yine kör ve sağır kesildiler. Allah Teâlâ ise ne yaptıklarını hakkıyla görücüdür.

72.   Andolsun ki; "şüphesiz Allah, o Meryem'in oğlu Mesihtir" diyenler kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesih demiştir ki: Ey İsrail oğulları! Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah Teâlâ'ya ibâdet ediniz. Şüphe yok ki, her kim Allah Teâlâ'ya ortak koşarsa muhakkak Allah Teâlâ ona cenneti haram kılmış olur ve onun varacağı yer ateştir ve zâlimler için yardımcılardan kimse yoktur.

73.   Elbette kâfir olmuşlardır: "Tanrı şüphesiz üçün üçüncüsüdür" diyen kimseler. Halbuki, bir olan Allah Teâlâ'dan başka hiçbir Tanrı yoktur. Ve eğer dediklerine son vermezlerse onlardan kâfir olanlara elbette pek acıklı bir azap dokunacaktır.

74.   Hâlâ tövbe edip de Allah Teâlâdan bağış istemiyeceklermidir? Ve Allah Teâlâ gafurdur, râhimdir.

75.   Meryem'in oğlu Mesih, bir Peygamberden başka değildir. Ondan evvel de nice Peygamberler gelip geçmiştir. Onun anası da pek doğru bir kadındır, ikisi de yemek yerlerdi. Bak onlara âyetlerimizi nasıl açıkça beyan ediyoruz. Sonra da bak onlar nasıl çevriliyorlar.

76.   De ki: Allah Teâlâ'dan başkasına mı, sizin için zarara da, faideye de sâhip olmayan şeylere mi tapıyorsunuz? Halbuki, herşeyi hakkıyla işitici ve bilici olan ancak Allah Teâlâ’dır.

Mâide Sûresi 77 - 82. Ayetler

77.   De ki, Ey ehli kitap! Dininizde hak'ka aykırı olarak haddi tecâvüz etmeyiniz. Ve evvelce sapıklığa düşmüş ve birçoklarını da saptırmış bulunan ve doğru yoldan sapıtmış olan bir kavmin isteklerine uymayınız.

78.   İsrail oğullarından kâfir olanlar, Davud'un da, Meryem'in oğlu İsa'nın da lİsanıyle lânet olunmuşlardır. Bu da onların isyan etmeleri ve haddi tecavüz eylemeleri sebebiyledir.

79.   Onlar yapmış oldukları fenalıktan birbirlerini vazgeçirmeğe çalışmazlardı. Gerçekten de onların yaptıkları ne kadar kötü idi.

80.   Onlardan birçoklarını görürsün ki, kâfir olanlara dostlukta bulunurlar. Andolsun ki, onlar için nefislerinin takdim ettiği şeyler ne kadar kötüdür. Allah Teâlâ onlara gazab etmiştir ve onlar azab içinde ebedî kalacak kimselerdir.

81.   Eğer onlar Allah Teâlâ'ya ve Peygamberlere ve ona indirilmiş olana imân etmiş olsalar idi o kâfirleri dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan birçokları fâsık kimselerdir.

82.   Yemin olsun ki, imân edenlere insanların düşmanlıkça en şiddetlisini mutlaka Yahudiler ile Müşrik'leri bulacaksın. Ve yine yemin olsun ki insanların mü'minlere sevgi bakımından en yakın olanları da biz Hıristiyan'ız diyenleri bulacaksın. Bu da onların içinde herhalde bilgin, âbit olanların ve dünyayı terk etmiş olan rahiplerin bulunmasındandır. Ve şüphe yok ki, onlar kibir etmek de istemezler.

Mâide Sûresi 83 - 89. Ayetler

83.   Ve Peygambere indirilmiş olanı dinledikleri zaman hakkı bildiklerinden dolayı onların gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki: Ey Rabbimiz! İmân ettik, artık bizi hakka şâhit olanlar ile beraber yaz.

84.   Ve biz ne için Allah Teâlâ'ya ve bize hak'tan gelene imân etmeyelim? Halbuki biz ümit ederiz ki, Rabbimiz bizi sâlihler olan kavim ile beraber cennete soksun.

85.   Artık Allah Teâlâ da onlara bu söylediklerinden dolayı altından ırmaklar akan cennetleri, içlerinde ebediyen kalıcı olmaları üzere ihsan buyurdu. Bu ise iyi hareket edenlerin mükâfatıdır.

86.   Ve kâfir olanlar ve bizim âyetlerimizi inkâr edenler ise onlar cehennem ashâbıdırlar.

87.   Ey imân edenler! Allah Teâlâ'nın sizin için helâl kılmış olduğu temiz şeyleri haram kılmayınız, haddi de aşmayınız. Şüphe yok ki Allah Teâlâ haddi aşanları sevmez.

88.   Ve Allah Teâlâ'nın sizi rızıklandırmış olduğu şeylerden helâl ve temiz olanları yiyiniz, kendisine imân etmiş olduğunuz Allah Teâlâ'dan da korkunuz.

89.   Allah Teâlâ sizleri yeminlerinizdeki lağv sebebiyle sorumlu tutmaz. Velâkin sizi bile bile yaptığınız yeminler ile sorumlu tutar. Bunun keffareti ise ailenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak, veyahut giydirmek, yahut bir köle serbest bırakmaktır. Fakat kim bunları bulamazsa üç gün oruç tutar. İşte bu, yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffâretidir. Bununla beraber yeminlerinizi koruyunuz. İşte Allah Teâlâ âyetlerini sizin için böylece beyan ediyor, tâki şükr edesiniz.

Mâide Sûresi 90 - 95. Ayetler

90.   Ey imân edenler! Muhakkak ki, içki, kumar, putlar ve kısmet için çekilen zarlar şeytanın işinden olan murdar bir şeydir. Artık ondan kaçınınız ki, kurtuluş bulabilesiniz.

91.   Şüphe yok ki: Şeytan aranıza ancak içki ile, kumar ile düşmanlık düşürmeyi ve sizi Allah Teâlâ'nın zikrinden ve namazdan alıkoymayı ister. Artık siz vazgeçtiniz değil mi?

92.   Allah Teâlâ'ya itaat ediniz ve peygambere itaat ediniz ve muhalefetten sakınınız. Şayet yüz çevirirseniz artık biliniz ki, bizim Peygamberimizin üzerine ait olan, apaçık bir tebliğden ibârettir.

93.   İmân edip de salih salih amellerde bulunanların üzerine sakınıp da mü'min bulundukları ve güzel güzel işleri işledikleri, sonra da takva sâhibi oldukları ve imân eyledikleri, sonra da sakınarak ihsan yaptıkları takdirde evvelce tatmış oldukları şeyde bir günah yoktur. Ve Allah Teâlâ güzel iş yapanları sever.

94.   Ey imân edenler! Allah Teâlâ elbette sizi kendi ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği avdan birşey ile imtihan edecektir. Tâki Hak Teâlâ kendisinden gizlide korkanları bilsin. Yani onları meydana çıkarsın Artık bundan sonra kim tecâvüz ederse ona elem verici bir azap vardır.

95.   Ey mü'minler! Siz ihramda iken avı öldürmeyiniz, sizden her kim onu kasden öldürürse üzerine o öldürdüğü hayvanın misli bir cezâ vardır ki, Kâbe'ye ulaşacak bir kurbanlık olmak üzere buna sizden iki adâlet sâhibi hükmeder veya bir keffâret vardır ki, o da fakirleri doyurmaktır veya onun dengi olarak oruç tutmaktır. Tâki bu suretle yaptığının vebalini tatsın. Allah Teâlâ geçmiş olanı af buyurmuştur. Ve her kim bir daha böyle yaparsa elbette Allah Teâlâ ondan intikamını alır ve Allah Teâlâ azizdir, intikam sahibidir.

Mâide Sûresi 96 - 103. Ayetler

96.   Size deniz avı ve onun yiyilmesi bir fâide olmak için helâl kılındı ve sizin üzerinize ihramda bulunduğunuz müddetçe kara avı haram kılınmıştır. Huzuruna toplanacak olduğunuz Allah Teâlâ'dan korkunuz.

97.   Allah Teâlâ Kâbe'yi, o Beyti haramı ve haram ay" ile o boyunları bağsız ve bağlı kurbanları insanlar için bir medarı istifâde kıldı. Bu da bilmeniz içindir ki, şüphesiz Allah Teâlâ göklerde olanı da ve yerde olanı da bilir ve muhakkak ki, Allah Teâlâ herşeyi tamamıyla bilendir.

98.   Biliniz ki, Allah Teâlâ'nın cezâsı muhakkak pek şiddetlidir. Ve şüphe yok ki; Allah Teâlâ çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

99.   Peygamberin üzerine tebliğden başka yoktur. Ve Allah Teâlâ ise açıkladığınız şeyi de gizlediğiniz şeyi de bilir.

100. De ki: Murdar ile temiz eşit olmaz. İsterse murdarın çokluğu hoşuna gitsin. Artık ey güzel akıl sâhipleri! Allah Teâlâ'dan korkunuz ki, kurtuluş bulabilesiniz.

101. Ey imân edenler! Öyle şeylerden sormayınız ki, eğer size açıklanırsa sizi üzer. Ve eğer siz Kur'an'ın indiği sırada sorarsanız onlar size açılır. Allah Teâlâ onlardan af buyurmuştur. Ve Allah Teâlâ gafurdur, halimdir.

102. Gerçekten de öyle şeyleri sizden evvel bir kavim sordu da sonra o sebeble kâfir oldular.

103. Allah Teâlâ behireden, şaibeden, vesileden ve hamden hiç birini meşru kılmamıştır. Fakat kâfir olanlar Allah Teâlâ'ya karşı yalan söyleyerek iftirada bulunurlar. Ve onların çokları ise akıl erdiremezler.

Sayfa 5 / 27

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
 
 
  • İLETİŞİM