• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

A'raf Sûresi 188 - 195. Ayetler

188. De ki: Allah Teâlâ'nın dilediğinden başka nefisim için ne bir faideye ve ne de bir zarara sâhip değilim. Ve eğer ben gaybı bilir olsa idim, elbette hayırdan daha çok şeyler yapardım ve bana kötülük de dokunmazdı. Ben imân eden bir kavim için korkutucu ve müjdeleyiciden başka birşey değilim.

189. O, ulular ulusu zattır ki, sizi bir nefisten yaratmıştır ve eşini ondan yapmıştır ki onunla huzur bula. Ne zaman ki onunla ilişkide bulundu, hafif bir yük yüklendi. Bir müddet bununla gidip geldi. O zaman ki, ağırlaştı Allah Teâlâ'ya, Rablerine dua ettiler ki eğer bize bir kusursuz çocuk verir isen andolsun ki, biz elbette şükredenlerden oluruz.

190. Ne zaman ki onlara kusursuz evlât verdi. Bunlar kendilerine verdiği şeyde ona o hâlikı kerime şerikler koşmaya başladılar. Allah Teâlâ ise bunların ortak koştukları şeylerden yücedir.

191. Bir şeyyaratamayanları mı ortak koşuyorsunuz? Halbuki onlar yaratılmaktadırlar.

192. Halbuki ne bunlar için yardımda bulunmaya güç yetirebilirler. Ve ne de kendi nefislerine yardım edebilirler.

193. Ve eğer onları doğru yola dâvet etseniz size tâbi olmazlar. Siz onları dâvet etseniz de veya sükût eder olsanız da sizin için birdir.

194. Allah Teâlâ'dan başka taptığınız şeylerde şüphe yok ki, sizin gibi kullardır. Haydi onları çağırınız da size cevap versinler, eğer siz doğru kimseler iseniz.

195. Onlar için kendileriyle yürüyecekleri ayakları mı, veya onlar için tutacakları elleri mi veya onlar için kendileriyle görecekleri gözleri mi veyahut onlar için kendisiyle işitecekleri kulakları mı var? De ki, haydi çağırınız ortaklarınızı, sonra bana yapacağınız hileyi yapınız, bana hiç mühlet vermeyiniz.

A'raf Sûresi 196 - 206. Ayetler

196. Şüphe yok ki, benim koruyucum, o kitabı indirmiş olan Allah Teâlâ'dır. Ve o bütün salih kullarını gözetir.

197. Ve ondan başka taptıklarınız, ne size yardım etmeğe güç yetirebilirler ve ne de kendi nefislerine yardım edebilirler.

198. Ve onları doğru yolu göstermeğe çağıracak olsanız duymazlar. Ve onları sana bakar görürsün halbuki, onlar göremezler.

199. Af yolunu tut, iyiliği emret ve câhillerden yüz çevir.

200. Ve eğer seni şeytan tarafından bir vesvese gıdıklayacak olursa hemen Allah Teâlâ’ya sığın. Şüphe yok ki, o hakkıyla işiticidir, tamamiyle bilicidir.

201. Muhakkak o kimseler ki, takvâya ermişlerdir. Onlar, kendilerine şeytan tarafından bir vesvese iliştiği zaman güzelce düşünürler. Derhal görücü kimseler olurlar.

202. Ve kardeşleri onları sapıklığa sürükler dururlar. Sonra o sapıklığı terketmezler.

203. Ve onlara bir âyet getirmediği! zaman "onu kendi tarafından uydurmalı değil miydin" derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahy olunana tâbi olurum. Bu Rabbiniz tarafından basiretlerdir ve inanan bir kavim için hidâyettir ve rahmettir.

204. Ve Kur'an okunduğu zaman onu hemen dinleyin ve sükût edin, tâki rahmete kavuşasınız.

205. Ve Rabbini içinden yalvararak ve korkarak ve yüksek olmayan bir sesle sabahları ve akşamları zikred ve gâfillerden olma.

206. Şüphe yok ki, Rab'bîn katında bulunanlar ona ibâdet etmekten kibirlenmezler. Ve onu tesbih ederler ve ancak onun için secdeye kapanırlar.

Enfâl Sûresi 1 - 8. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Sana ganimetlerden soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah Teâlâ'ya ve Peygamber'e aittir. Artık Allah Teâlâ’dan korkunuz. Aranızdaki hâli düzeltiniz ve Allah Teâlâ'ya ve resulüne itaat ediniz, eğer mü'min kimseler iseniz.

2.     Gerçekten mü'min olanlar, o kimselerdir ki. Allah Teâlâ zikiredildiği zaman yürekleri titrer ve onlara Cenâb-ı Hak'kın âyetleri okunduğu vakit imanlarını artırır ve Rab'lerine tevekkülde bulunurlar.

3.     Onlar o mü'minlerdir ki namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerini rızıklandırmış olduğumuz şeylerden infakta bulunurlar.

4.     İşte hakkıyla mü'minler onlardır. Onlar için Rab'lerinin katında dereceler ve mağfiret ile sonsuz bir rızık vardır.

5.     Nasıl ki, Rabbin seni hak uğrunda evinden çıkarmıştı, Müminlerden bir kısmı ise şüphe yok ki, bunu hoş görmüyorlardı.

6.     Hak belirdikten sonra on'da seninle mücadelede bulunurlar. Sanki onlar bakar oldukları halde ölüme sevkolunuyorlarmış!.

7.     Ve hani Allah Teâlâ size iki taifeden birini "şüphesiz o sizindir" diye vaad etmişti. Siz ise arzu ediyordunuz ki, kuvvet sahibi olmayan sizin olsun. Halbuki, Allah Teâlâ emirleriyle hakkı izhar etmeyi ve kâfirlerin arkasını kesmeyi irade buyuruyordu.

8.     Tâki: Hakkı isbat ve bâtılı iptal etsin. İsterse, günahkâr olanlar hoşnut olmasınlar.

Enfâl Sûresi 9 - 16. Ayetler

9.     O zaman ki. Rabbinizden imdat istiyordunuz. Şüphe yok ki, size ardı ardına meleklerden bin ile imdat ediciyim, diye sizin için duanıza icâbet buyurdu.

10.   Ve Allah Teâlâ bunu ancak bir müjde olmak ve bununla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştır. Ve halbuki, zafer ancak Allah tarafındandır. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ güçlüdür, hikmet sahibidir.

11.   Hatırlayınız ki, onun tarafından bir eminlik olmak için sizi bir hafif uykuya daldırmıştı. Ve gökten üzerinize su da indiriyordu. Onunla sizi temizlesin ve sizden şeytanın vesvesesini gidersin ve kalplerinize bir râbıta versin ve onunla ayakları sabit kılsın diye.

12.   Hani Rabbin meleklere vahy ediyordu ki: Şüphesiz ben sizinle beraberim. Haydin imân edenlere destek olun, kâfir olanların yüreklerine elbette korku düşüreceğim. Hemen boyunlarının üstüne vurun ve onların bütün parmaklarına vurun...

13.   Bu da onların Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne muhalefet ettiklerinden dolayıdır. Ve her kim Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne muhalefet ederse şüphe yok ki. Allah Teâlâ'nın cezası pek şiddetlidir.

14.   İşte gördünüz ya! Şimdi bunu tadınız. Ve şüphesiz ki, kâfirler için ateş azabı da vardır.

15.   Ey imân etmiş olanlar! Kâfir olanlara toplu bulundukları bir halde karşılaştığınız zaman onlara arkalarınızı çevirmeyiniz.

16.   Ve her kim o günde onlara arkasını çevirirse, cenk için bir tarafa dönmek veya diğer bir fırkada yer almak için müstesnâ, muhakkak ki. Allah Teâlâ tarafından bir gazap ile dönmüş olur ve onun yurdu cehennemdir ve ne fena bir dönülecek yer.

Enfâl Sûresi 17 - 25. Ayetler

17.   Sonra onları siz öldürmediniz ve lâkin Allah Teâlâ öldürdü. Ve attığın vakit sen atmadın, fakat Allah Teâlâ attı. Hem de müminleri Allah tarafından güzel bir imtihan ile imtihan etmek için. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ, hakkıyla işiticidir, tam mânâsıyla bilicidir.

18.   Bu böyledir ve şüphe yok ki. Allah Teâlâ kâfirlerin hilesini iptâl edicidir.

19.   Eğer ey kâfirler fetih istiyorsanız işte size fetih gelmiştir. Ve eğer vazgeçerseniz artık o sizin için hayırlıdır. Ve eğer dönerseniz biz de döneriz. Ve elbette cemaatiniz çok olsa da size birşey ile fayda verir olamayacaktır. Ve muhakkak ki. Allah Teâlâ müminler ile beraberdir.

20.   Ey imân etmiş olanlar! Allah Teâlâ'ya ve peygamberine itaat ediniz. Ve siz işitir olduğunuz halde ondan yüz çevirmeyiniz.

21.   Ve öyle kimseler gibi olmayınız ki, onlar işittik derler ve halbuki onlar işitmezler.

22.   Şüphesiz ki. Allah Teâlâ katında canlıların en kötüsü, sağırlar ve dilsizlerdir ki, akıl erdiremezler.

23.   Ve eğer Allah Teâlâ onlarda bir hayır bilse idi elbette onlara işittirirdi. Ve eğer işittirecek olsaydı elbette onlar yine dönerlerdi. Ve onlar kaçınan kimselerdir.

24.   Ey mü'minler! Sizi kendinize hayat verecek şeylere davet ettiği vakit Allah için ve Peygamber için icâbet edin ve biliniz ki, muhakkak Allah Teâlâ kişi ile kalbi arasına girer ve şüphe yok ki, onun huzurunda toplanacaksınız.

25.   Ve bir fitneden sakınınız ki, sizden yalnız zulüm edenlere dokunmakla kalmaz ve biliniz ki, muhakkak Allah Teâlâ’nın cezası pek şiddetlidir.

Enfâl Sûresi 26 - 33. Ayetler

26.   Ve hatırlayınız ki, bir zaman siz yeryüzünde azlık idiniz, zayıf sayılan kimseler idiniz. İnsanların sizi çarpıp kapmasından korkardınız. Sonra Allah Teâlâ sizi yerleştirdi ve sizi yardımıyla destekledi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı, tâki, şükredesiniz.

27.   Ey imân edenler! Allah Teâlâ'ya ve Peygambere hiyanet etmeyiniz ve emanetlerinize hiyanette bulunmayınız. Halbuki, siz bilirsiniz.

28.   Ve biliniz ki, muhakkak mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır. Ve şüphe yok ki. Allah Teâlâ'nın katında pek büyük bir mükâfat vardır.

29.   Ey imân edenler! Eğer Allah Teâlâ'dan korkarsanız sizin için bir furkan kılar ve sizin günahlarınızı örter ve sizin için mağfiret buyurur. Ve Allah Teâlâ pek büyük bir lütuf sahibidir.

30.   Ve hani bir zamanda o kâfirler, seni tutup bağlamaları veya seni öldürmeleri veya seni çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Ve onlar tuzak kurmaktalar. Allah Teâlâ da tuzak kuranların hayırlısıdır.

31.   Ve onlara âyetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: Artık işittik, eğer dileyecek olsak elbette bunun benzerini biz de söyleyebiliriz. Bu evvelkilerin efsanelerinden başka birşey değildir.

32.   Ve bir vakit dediler ki: Ey Allah! Eğer senin tarafından hak olan bu ise hemen üzerinize gökten taşlar yağdır veya bize pek elemli bir azap getir.

33.   Ve halbuki, sen onların aralarında bulundukça Allah Teâlâ onlara azap edecek değildir. Ve onlar istiğfarda bulundukları halde de Allah Teâlâ onları azaplandırıcı değildir.

Enfâl Sûresi 34 - 40. Ayetler

34.   Ve neleri vardır ki. Allah Teâlâ onları azaplandırmasın? Ve onlar Mescid-i Haramdan men ediyorlar. Halbuki onun mütevellileri değildirler. Onun mütevellileri takvâ sahiplerinden başkası değildir. Ve lâkin onların birçokları bilmezler.

35.   Ve onların Beyti şerifteki namazları, ıslık çalmaktan ve el çarpmaktan başka değildir. Artık azabı tadınız, küfreder olduğunuzdan dolayı.

36.   Muhakkak o kimseler ki, kâfir olmuşlardır, mallarını Allah Teâlâ'nın yolundan men etmek için harcarlar. Artık onu yine harcayaklardır. Sonra onların üzerine yürek acısı olacaktır. Sonra da mağlûp olacaklardır ve kâfir olanlar cehenneme sevkolunacaklardır.

37.   Tâki, Allah Teâlâ pisi temizden ayırt etsin. Ve pis olanın bazısını bazısı üzerine kılıp hepsini toplasın. Artık onu cehenneme koysun. İşte ziyana uğramış olanlar, ancak onlardır.

38.   Kâfir olanlara de ki: Son verirlerse geçmişteki günahları onlara bağışlanır. Ve eğer yine geri dönerlerse, artık şüphe yok ki, evvelkilerin sünneti geçmiştir.

39.   Ve onlar ile bir fitne kalmayıncaya ve din tamamiyle Allah için oluncaya kadar cihatda bulunun. Bunun üzerine küfrlerine son verirlerse şüphe yok ki, Allah Teâlâ yapacak oldukları şeyleri tamamiyle görücüdür.

40.   Ve eğer yüz çevirirlerse artık biliniz ki. Allah Teâlâ muhakkak sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır.

Enfâl Sûresi 41 - 45. Ayetler

41.   Ve biliniz ki, muhakkak herhangi birşeyden edindiğiniz ganimet malının beşte biri mutlaka Allah Teâlâ içindir. Ve Peygamber içindir ve akrabalarla, yetimler, fakirler ve yolcu içindir. Eğer siz Allah Teâlâ'ya ve furkan gününde, o iki cemiyetin karşılaştığı günde kulumuza indirmiş olduğumuza imân etmiş iseniz. Ve Allah Teâlâ herşeye tam mânâsıyla kadirdir.

42.   O vakit ki, siz yakın vâdide idiniz, onlar ise uzak vâdide idiler. Kervan ise sizden aşağıda idi. Eğer birbirinizle vâdeleşe idiniz, elbette vâde mahallinde ihtilâfa düşerdiniz. Ve lâkin Allah Teâlâ yapılmış olan bir emri yerine getirmek için böyle yaptı tâki, helâk olan kimse, apaçık bir delilden helâk olsun ve diri kalan da âşikâr bir delilden diri kalmış olsun ve şüphe yok ki. Allah Teâlâ tam mânâsıyla işiticidir, tamamıyle bilicidir.

43.   O vakit ki. Allah Teâlâ onları sana rüyanda az gösteriyordu. Ve eğer onları sana çok göstermiş olsaydı elbette korkacak idiniz ve cihad işinde ihtilâfa düşerdiniz. Ve lâkin Allah Teâlâ selâmete erdirdi. Şüphe yok ki, o, göğüslerin içinde olanı hakkıyla bilicidir.

44.   Ve hani karşıkarşıya geldiğiniz zaman onları size gözlerinizde pek az gösteriyordu ve sizleri de onların gözlerinde azaltıyordu. Tâki, Allah Teâlâ yapılmış olan bir emri yerine getirsin. Ve bütün işler Allah Teâlâ'ya döndürülür.

45.   Ey imân edenler! Bir taife ile karşılaştığınız zaman artık sebat ediniz ve Allah Teâlâ'yı zikrediniz. Tâki kurtuluş bulasınız.

Enfâl Sûresi 46 - 52. Ayetler

46.   Ve Allah Teâlâ'ya ve Resulüne itaat edin ve ihtilâfta bulunmayın, sonra devletiniz gidiverir ve sabrediniz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ sabr edenler ile beraberdir.

47.   Ve o kimseler gibi olmayınız ki, yurtlarından çalım satarak ve insanlara gösteriş yaparak ve Allah yolundan men ederek çıktılar. Allah Teâlâ ise ne yaptıklarını tamamiyle kuşatıcıdır.

48.   Ve o vakit ki, şeytan onlara amellerini bezemiş ve demişti ki: Bugün nâstan size galip olacak yoktur. Ve ben de şüphe yok ki, sizi himaye ediciyim. Vaktaki, iki ordu karşı karşıya görünmeğe başladı. Arkasına dönüverdi. Ve dedi ki: Şüphesiz ki, ben sizden uzağım, ben muhakkak ki, sizin görmediklerinizi gördüm. Şüphe yok ki, ben Allah'tan korkarım. Allah'ın azabı ise pek şiddetlidir.

49.   O zaman münâfıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar diyordu ki: Onları dinleri aldatmıştır. Halbuki, herkim Allah Teâlâ'ya tevekkül ederse artık şüphe yok ki. Allah Teâlâ galiptir, hikmet sahibidir.

50.   Ve görecek olsan, o zaman ki, melekler, kafir olanların canlarını alırlar, yüzlerine ve arkalarına vururlar ve yangının azabını tadın derler.

51.   Bu işte ellerinizin takdim ettiği şey yüzündendir. Ve şüphe yok ki. Allah Teâlâ kulları için zulümeder değildir.

52.   Bunların hâli Firavun'un kavmi ile onlardan evvelkilerin âdeti gibidir ki. Allah Teâlâ'nın        âyetlerini inkâr ettiler. Allah Teâlâ da bunları günahları sebebiyle yakaladı. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ kuvvet sahibidir; azabı pek şiddetlidir.

Enfâl Sûresi 53 - 61. Ayetler

53.   Bu da, şüphe yok ki. Allah Teâlâ bir kavme ihsan etmiş olduğu bir nimeti değiştirici değildir, onlar kendi nefislerinde olanı değiştirinceye değin. Ve şüphe yok ki. Allah Teâlâ hakkıyla işiticidir, tamamiyle bilicidir.

54.   Firavun'un kavminin ve onlardan evvelkilerin âdeti gibi ki, Rablerinin âyetlerini yalanladılar. Artık onları günahları sebebiyle helâk ettik. Ve Firavun'un kavmini boğduk. Ve hepsi de zalimler olmuşlardı.

55.   Şüphe yok ki, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah Teâlâ katında en şerlisi, o kimselerdir ki, kâfir olmuşlardır. Artık onlar imân etmezler...

56.   Onlar ki, kendileriyle antlaşma yapmış idin, sonra her defasında ahilerini bozarlar ve onlar hiç çekinmezler.

57.   İmdi her ne zaman savaşta onları kesin bir şekilde yakalar isen onlar ile arkalarındaki kimseleri ansızın korkut. Umulur ki, ibret alırlar.

58.   Ve eğer bir kavmin hiyanet edeceğinden kesin olarak korkar isen ahdlerini kendilerine açıkça aynı şekilde at. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ hain olanları sevmez.

59.   Ve o kâfirler asla zannetmesinler ki, ilerleyip kurtulmuşlardır. Şüphe yok ki, onlar âciz bırakamay acaklardır.

60.   Ve onlara karşı gücünüzün yettiği her kuvvetten ve bağlı atlardan hazırlayınız. Bununla Allah Teâlâ'nın düşmanını ve sizin düşmanınızı ve onlardan başkalarını ki bunları siz bilmezsiniz, Allah Teâlâ bilir korkutursunuz. Ve her neyi ki, Allah yolunda harcarsanız size tamamen ödenir ve siz asla zulüme uğratılmazsınız.

61.   Ve eğer onlar sulha meylederlerse sen de ona meylet ve Allah Teâlâ'ya tevekkül kıl. Şüphe yok ki, herşeyi hakkıyla işitici ve tamamiyle bilici olan ancak o'dur.

Enfâl Sûresi 62 - 69. Ayetler

62.   Ve eğer sana hile yapmak isterlerse şüphe yok ki, sana Allah Teâlâ yeter. O, O zattır ki, seni yardımıyla ve müminler ile desteklemiştir.

63.   Ve onların kalplerinin arasını telif etti ki, eğer yerde bulunanın tamamını sarfedecek olsa idin onların kalpleri arasını birleştiremezdin. Ve lâkin Allah Teâlâ onların arasını birleştirdi. Şüphe yok ki, o galiptir, hikmet sahibidir.

64.   Ey o Peygamber! Sana ve sana tâbi olan mü'minlere Allah Teâlâ kâfidir.

65.   Ey Peygamber! Mü’minleri cihada teşvik et. Eğer sizden sabredici yirmi kişi olsa iki yüze galip olurlar. Ve eğer sizden yüz kişi olsa, kâfir olanlardan bine galip gelirler. Çünki onlar şüphe yok ki, hakkı anlamaz bir kavimdirler.

66.   Şimdi Allah Teâlâ sizden yükü hafifleştirdi ve bilmiştir ki, siz de muhakkak bir zaaf var. İmdi sizden sabredici yüz kişi bulunursa iki yüze galip olurlar. Ve eğer sizden bin kişi bulunursa iki bine galip gelirler. Allah Teâlâ'nın izniyle. Ve Allah Teâlâ sabredenler ile beraberdir.

67.   Hiçbir Peygamber için yerde tamamen kuvvetlenmedikçe esirler edinmesi uygun değildir. Siz dünya menfaatini istersiniz. Allah Teâlâ ise âhireti istemektedir. Ve Allah Teâlâ güçlüdür, hikmet sahibidir.

68.   Eğer Allah Teâlâ'dan bir yazı geçmiş olmasa idi, almış olduğunuz şey hususunda size elbette pek büyük bir azap dokunurdu.

69.   Artık ganimet olarak elde ettiğiniz şeyden helâl ve hoş olarak yeyin ve Allah Teâlâ'dan korkun. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

Enfâl Sûresi 70 - 75. Ayetler

70.   Ey Peygamber! Ellerinizde esirlerden olan kimselere de ki: Eğer Allah Teâlâ sizin kalplerinizde bir hayır bilirse sizden alınmış olan şeyden daha hayırlısını size verir ve sizin için mağfiret buyurur. Ve Allah Teâlâ çok bağışlayandır, pek esirgeyendir.

71.   Ve eğer sana hiyanet etmek isterlerse muhakkak ki, daha evvel Allah Teâlâ'ya hiyanet ettiler de mağlûp edilmelerine imkân verdi. Ve Allah Teâlâ bilendir, hikmet sahibidir.

72.   O kimseler ki, imân ettiler ve hicrette bulundular ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihada atıldılar ve o kimseler ki, yer verdiler ve yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin velileridirler. Ve o kimseler ki, imân ettiler de hicret etmediler. Hicret edinceye kadar onların mirâsından hiçbir şey size ait değildir. Ve eğer din hususunda yardımınızı isterlerse yardım etmek üzerinize icabeder. Ancak sizinle aralarında bir antlaşma bulunmuş olan bir kavim aleyhine değil. Ve Allah Teâlâ yapacaklarınızı tamamiyle görücüdür.

73.   Ve o kimseler ki, kâfir bulunmuşlardır, onların bazıları bazılarının yardımcılarıdır. Eğer bunu yapmazsanız, yeryüzünde bir fitne ve pek büyük bir fesat olur.

74.   Ve o kimseler ki, imân ettiler ve hicrette bulundular ve Allah yolunda cihada atıldılar. Ve o kimseler ki, muhacirleri barındırdılar ve yardım ettiler. İşte hakkıyla mümin olanlar onlardır. Onlar için bir mağfiret vardır ve bir bol rızk vardır.

75.   Ve o kimseler ki, sonradan imân ettiler ve hicrette bulundular ve sizinle beraber cihada atıldılar, artık onlar da sizlerdendir. Ve bununla birlikte yakın akrabalar Allah Teâlâ'nın kitabınca bazıları bazılarına daha yakındır. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ herşeyi tamamiyle bilicidir.

Tevbe Sûresi 1 - 6. Ayetler

1.     Bu, bir ayrılık ihtarıdır! Allah Teâlâ ile Rasûlü tarafından kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere.

2.     Artık ey müşrikler! Siz yeryüzünde dört ay dolaşınız ve biliniz ki, siz şüphe yok. Allah Teâlâ'yı âciz bırakacak değilsinizdir ve muhakkak ki. Allah Teâlâ kâfirleri zelil kılıcıdır.

3.     Ve Allah Teâlâ ile Resulü tarafından haccı ekber günü insanlara bir ilândır ki. Allah Teâlâ da Resulü de şüphe yok, müşriklerden uzaktır. Artık tövbe ederseniz o sizin için hayırlıdır. Ve eğer yüz çevirirseniz biliniz ki, siz Allah Teâlâ’yı elbette âciz bırakacak değilsinizdir. Ve kâfir olanları acıklı bir azap ile müjdele!

4.     Kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da size karşı bir eksiklikte bulunmamış; ve sizin aleyhinizde olarak bir kimseye yardım eylememiş olan müşrikler müstesnâ. Artık onlara müddetlerine kadar antlaşmalarını tamamlayınız. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ sakınanları sever.

5.     Artık haram olan aylar çıkınca, o diğer müşrikleri nerede bulursanız öldürünüz ve onları yakalayınız ve onları hapsediniz ve onlar için bütün geçit yerlerine oturunuz. Fakat tövbe ederler, namaz kılarlar, zekâtı da verirlerse artık yollarını açık bırakınız. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

6.     Ve eğer müşriklerden bir kimse senden aman dilerse artık ona aman ver, tâki. Allah Teâlâ'nın kelâmını dinlesin. Sonra onu emin bulunduğu mahalle ulaştır. Çünki onlar şüphe yok ki, bilmez bir kavimdir.

Tevbe Sûresi 7 - 13. Ayetler

7.     Allah Teâlâ'nın katında ve Peygamberinin katında o müşrikler için nasıl bir aht olabilir? Mescid'i Haram'ın yanında kendileriyle antlaşma yapmış olduklarınız müstesnâ. İmdi onlar size karşı dürüstlük gösterdikçe siz de onlar için dürüstlük gösterin. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ takvâ sahiplerini sever.

8.     Nasıl olabilir. Ve eğer size bir galip gelecek olsalar sizin hakkınızda ne bir yemine ve ne de bir ahta riayette bulunmazlar. Onlar sizi ağızlarıyla hoşnut ederler. Kalpleri ise çekinir ve onların çoğu fasık kimselerdir.

9.     Onlar Allah Teâlâ'nın âyetlerini az bir bedel karşılığında sattılar. Sonra da onun yolundan çevirdiler. Şüphesiz ki onların yapar oldukları şey ne kadar kötüdür.

10.   Onlar Bir mümin hakkında ne bir yemin ve ne de bir zimmet gözetmezler. Ve işte haddi tecavüz etmiş olanlar, onlardır.

11.   Eğer onlar daha sonra tövbe ederlerse ve namaz kılarlar ve zekâtı da verirlerse artık sizin dinde kardeşlerinizdir ve biz âyetlerimizi bilenler olan bir kavim için genişçe beyan ederiz.

12.   Ve eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozacak olurlarsa ve dininiz hakkında da dil uzatırlarsa artık o küfr önderlerini öldürünüz. Şüphe yok ki, onların antları yoktur. Umulur ki, inkârlarına son verirler.

13.   Ya öyle bir kavim ile savaşta bulunmayacak mısınız ki, antlarını bozdular ve Peygamberi yurdundan çıkarmayı kurdular ve sizinle düşmanlığa ilk evvel onlar başladılar. Onlardan korkar mısınız! Kendisinden korkmaya daha lâyık olan ancak Allah Teâlâ'dır. Eğer siz mü'min kimseler iseniz. Bunu böyle bilirsiniz.

Tevbe Sûresi 14 - 20. Ayetler

14.   Onlar ile savaşın. Onları Allah Teâlâ sizin ellerinizle cezalandırsın ve onları rüsvay etsin ve onların üzerine size zafer versin ve mü'minler olan bir zümrenin göğüslerine şifa ferahlık nasip buyursun.

15.   Ve kalplerinin kinini gidersin. Ve Allah Teâlâ dilediğini tövbeye muvaffak kılar. Ve Allah Teâlâ bilendir, hikmet sahibidir.

16.   Yoksa sandınız mı ki: Bırakılacaksınız ve Allah Teâlâ sizden cihadda bulunanları ve Allah Teâlâ'dan ve Resulünden ve mü'minlerden başkasını öz dost edinmeyenleri bilmeyecek? Halbuki, Allah Teâlâ bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

17.   Müşrikler için, kendi nefislerinin küfrüne şahitler oldukları halde Allah Teâlâ'nın mescitlerini imar etmeleri câiz değildir. Onlar o kimselerdir ki, onların ameleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ebediyen kalıcılardır.

18.   Allah Teâlâ'nın mescitlerini ancak Allah Teâlâ'ya ve ahiret gününe imân eden ve namaz kılan ve zekâtı veren ve Cenab’ı Hak'tan başkasından korkmayan kimse imar eder. Artık umulur ki, bunlar hidayete ermiş olanlardan olacaklardır.

19.   Ya siz hacılara su vermeyi ve mescidi haramın imârını, Allah Teâlâ'ya ve ahiret gününe imân eden ve Allah Teâlâ yolunda cihadda bulunan kimse gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah Teâlâ’nın katında eşit olamazlar ve Allah Teâlâ zalimler olan bir kavme hidayet etmez.

20.   O zatlar ki, imân ettiler ve hicrette bulundular ve Allah Teâlâ'nın yolunda mallarıyle, canlarıyla cihada atıldılar. Allah katında dereceleri pek büyüktür. Ve işte kurtuluşa erenler de onlardır.

Tevbe Sûresi 21 - 26. Ayetler

21.   Onları Rableri kendinden bir rahmet ile ve bir razı olmakla ve cennetler ile müjdeler. Onlar için o cennetlerde ebedî nimetler vardır.

22.   Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ'nın katında pek büyük bir mükâfat vardır.

23.   Ey müminler! Eğer küfrü imân üzerine tercih etmişler ise babalarınızı, kardeşlerinizi dost tutmayınız ve sizden onları kimler ki dost tutarsa işte zalim olanlar, onlardır.

24.   De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileleriniz ve kazanmış olduğunuz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve hoşnut olduğunuz ikametgâhınız sizin için Allah Teâlâ'dan ve Resûlünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevgili ise artık Allah Teâlâ'nın emri gelinceye kadar bekleyiniz! Ve Allah Teâlâ fasıklar olan kavmi hidayete erdirmez.

25.   Muhakkak ki. Allah Teâlâ size birçok mevkilerde yardım etmiştir. Huneyn gününde de. O gün ki, çokluğunuz sizi güvendirmişti. Fakat bu size fâide vermemişti. Yeryüzü genişliğiyle beraber sizin üzerinize dar gelmişti. Sonra da arka çevirir olduğunuz halde dönüp gitmiştiniz.

26.   Sonra Allah Teâlâ Resûlü üzerine ve mü'minler üzerine rahmetini indirdi ve sizin görmediğiniz ordular indirdi ve kâfir olanları azaplandırdı ve bu ise kâfirlerin cezasıdır.

Tevbe Sûresi 27 - 31. Ayetler

27.   Sonra Allah Teâlâ bunu müteakip dilediğini tövbeye muvaffak kılar ve Allah Teâlâ çok bağışlayan pek esirgeyendir.

28.   Ey imân edenler! Şüphe yok ki, müşrikler pis kimselerdir. Artık bu seneden sonra Mescid'i Haram'a yaklaşmasınlar. Ve eğer ihtiyaçtan korkarsanız elbette Allah Teâlâ dilerse sizi lütfundan zenginleştirecektir. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.

29.   Kendilerine kitap verilmiş olanlardan olup da ne Allah Teâlâ'ya ve ne de ahiret gününe imân etmeyen ve Allah Teâlâ ile Resûlunun haram kıldığı şeyleri haram tanımayan ve ne de hak dinini din edinmeyen kimseler ile zeliller olarak kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşta bulunun.

30.   Ve Yahudi'ler dedi ki: Üzeyr Allah’ın oğludur. Hıristiyanlar da dedi ki: Mesih, Allah’ın oğludur. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri lâkırdılarıdır. Evvelce kâfir olanların lâkırdılarına benzetiyorlar. Allah Teâlâ kendilerini kahretsin! Nasıl Haktan çevriliyorlar.

31.   Onlar bilginlerini, rahiplerini ve Meryem'in oğlu Mesih'i de Allah Teâlâ'dan başka tanrılar edindiler. Halbuki: Allah Teâlâ'dan başkasına ibadet etmekle emir olunmamışlardır. Ondan başka ilâh yoktur. Onların ortak koştukları şeylerden yücedir.

Tevbe Sûresi 32 - 36. Ayetler

32.   Onlar Allah Teâlâ'nın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Allah Teâlâ ise nurunu tamamlamaktan başka birşeye razı olmaz. İsterse kâfirler hoşlanmasınlar.

33.   O bir Yüce Yaratıcıdır ki, Peygamberini hidayet ile ve hak din ile gönderdi ki, onu bütün dinlerin üzerine yükseltsin, isterse müşriklerin hoşuna gitmesin.

34.   Ey imân etmiş olanlar! Yahudi bilginlerinden ve rahiplerinden birçoğu insanların mallarını elbette haksız yere yerler ve Allah’ın yolundan çevirirler. Ve o kimseler ki, altını ve gümüşü toplarlar da onları Allah yolunda sarfetmezler, artık onları acıklı bir azap ile müjdele.

35.   O günde ki, bunların üstü cehennemin ateşinde kızdırılıp onunla alınları, yanları ve arkaları dağlanır. İşte bu kendi şahıslarınız için hazine haline getirdiğinizdir, artık toplayıp biriktirdiğinizin tadını tadınız denilir.

36.   Muhakkak ki, ayların sayısı. Allah Teâlâ'nın katında. Cenab'ı Hak'kın kitabında gökleri ve yeri yarattığı günden beri on ikidir. Bunlardan dördü haram olanlardır. İşte bu, doğru bir hesaptır. Artık o aylarda nefislerinize zulüm etmeyiniz. Ve müşrikler sizinle toplu bir halde savaşta bulundukları gibi siz de toplu bir halde müşrikler ile savaşta bulunun ve biliniz ki. Allah Teâlâ muhakkak korunanlar ile beraberdir.

Tevbe Sûresi 37 - 40. Ayetler

37.   Şüphe yok ki Nesî = Ertelemek, bir ayın hürmetini diğer aya bırakmak küfrde bir ziyadeliktir. Onunla kâfir olanlar şaşırtılır. Onu o tehir edileni bir yıl helâl, bir yıl da haram sayarlar ki, Allah Teâlâ'nın haram kıldığının sayısına uygun göstersinler de Cenâb-ı Hak'kın haram kıldığını helâl kılsınlar. Onlar için kötü amelleri bezetilmiştir. Allah Teâlâ ise kâfir olan bir kavme hidayet etmez.

38.   Ey imân edenler! Sizin için ne varki, size Allah yolunda seferber olunuz, denildiği zaman yere yığıldınız, kaldınız. Yoksa ahiret yerine dünya hayatına mı razı oldunuz. Halbuki, dünya hayatının metaı, ahiretin yanında pek az birşeyden başka değildir.

39.   Eğer seferber olmazsanız, sizi pek acıklı bir azap ile cezalandırır ve yerinize başa bir kavmi getirir ve siz ona hiçbir şey ile zarar veremezsiniz. Ve Allah Teâlâ herşeye tam mânâsıyla kadirdir.

40.   Eğer siz ona yardım etmezseniz muhakkak ki. Allah Teâlâ ona yardım etmiştir: O zaman ki, kâfirler onu çıkarmışlardı. O ikinin biri bulunuyordu. O ikisi mağarada bulundukları sıra, o vakitte ki, arkadaşına diyordu: mahzun olma, şüphe yok ki. Allah Teâlâ bizimle beraberdir. Artık Allah Teâlâ onun üzerine sekinetini indirdi ve bunu da görmediğiniz askerlerle destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah Teâlâ'nın kelimesi ise o en yüksektir. Ve Allah Teâlâ güçlüdür, hikmet sahibidir.

Tevbe Sûresi 41 - 47. Ayetler

41.   Siz hafif ve ağırlıklı olarak cihada çıkınız ve Allah Teâlâ'nın yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihadda bulununuz. Bu, sizin için hayırlıdır. Eğer bilir kimseler oldunuz ise.

42.   Eğer o, yakın bir ganimet ve orta bir sefer olsa idi elbette sana tâbi olurlardı. Fakat o meşakkatli mesafe onlara uzak geldi ve az sonra Allah Teâlâ'ya yemin edeceklerdir ki; eğer iktidarımız olsa idi elbette seninle beraber sefere çıkardık. Bunlar kendilerini helâk ediyorlar. Allah Teâlâ ise onların mutlâka yalancı kimseler olduklarını biliyor.

43.   Allah Teâlâ seni af etsin, ne için doğru söyleyenler sence belli oluncaya ve sen yalancıları bilinceye kadar beklemeden onlara izin verdin.

44.   Allah Teâlâ'ya ve     ahiret gününe imân edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihadda bulunmak hususunda senden izin istemezler. Allah Teâlâ takva sahiplerini hakkıyla bilicidir.

45.   Senden ancak o kimseler cihada iştirâk etmemek için izin isterler ki. Allah Teâlâ'ya ve ahiret gününe inanmazlar ve onların kalpleri şüpheye düşmüştür. Artık onlar o kuşku ve şüphelerinde tereddütlü bulunur dururlar.

46.   Eğer cihada çıkmak isteseydiler, elbette onun için bir hazırlık bir kuvvet hazırlar idiler. Fakat Allah Teâlâ onların cihada çıkmalarını çirkin gördü de onları alıkoydu. Ve oturanlar ile beraber oturunuz denildi.

47.   Eğer sizin aranızda cihada çıkacak olsalardı, size bozgunluktan başka birşey arttırmış olmayacaklardı ve sizin aranıza fitne sokmak isteyerek koşar dururlardı. Ve sizin aranızda onları ziyadesiyle dinleyenler de vardır. Allah Teâlâ o zâlimleri tamamiyle bilicidir.

Tevbe Sûresi 48 - 54. Ayetler

48.   Muhakkak ki, onlar daha evvel fitne çıkarmak istemişlerdi ve sana işleri altüst etmişlerdi. Tâki, Hak geldi ve onların istememelerine rağmen Allah Teâlâ'nın emri yerini buldu.

49.   Ve onlardan "bana izin ver ve beni fitneye düşürme" diyen de vardır. Haberiniz olsun ki, onlar fitnenin içine düşmüşlerdir. Ve şüphesiz ki, cehennem, kâfirleri elbette kuşatmıştır.

50.   Sana bir güzellik nasip olunca onları üzer. Ve eğer sana bir musibet dokunsa "biz muhakkak ki, tedbirimizi evvelce almış bulunduk" derler. Ve onlar sevinir bir halde geri dönerler.

51.   Deki: Bize Allah Teâlâ'nın yazmış olduğu şeyden başkası İsabet etmez. O bizim Mevlâmızdır ve mü'min olanlar artık Allah Teâlâ'ya tevekkül etsinler.

52.   De ki: Siz bizim hakkımızda iki güzellikten birinden başkasını mı beklersiniz? Ve bizler ise size Cenab'ı Hak'kın katından veya bizim ellerimizle bir azabın İsabetini bekliyoruz. Artık bekleyiniz. Biz de sizinle beraber bekley icileriz.

53.   De ki: İster gönül rızasiyle ve ister gönülsüz verin, elbette sizden kabul edilmeyecektir. Çünki siz şüphe yok fâsıklar olan bir kavim olmuş oldunuz.

54.   Onlardan verdikleri şeylerin kabul edilmesine mâni olan şey de onların Allah Teâlâ'yı ve peygamberini inkâr etmiş olmalarıdır ve onlar namaza ancak üşenici oldukları halde gelirler ve onlar ancak gönülsüz oldukları halde harcamada bulunurlar.

Tevbe Sûresi 55 - 61. Ayetler

55.   Artık seni imrendirmesin onların ne malları ve ne de evlâtları. Allah Teâlâ ancak diler ki: Onları bununla dünya hayatında cezalandırsın ve onların kâfir oldukları halde canları çıkıversin.

56.   Ve Allah'a yemin ederler ki, onlar da muhakkak sizlerdendir. Ve halbuki, onlar sizden değildirler. Velâkin onlar korkudan ödleri patlar bir kavimdir.

57.   Eğer bir sığınılacak yer veya mağaralar veya girecek bir delik bulsalardı onlar koşar oldukları halde oraya dönerlerdi.

58.   Ve onlardandır, sadakalar hususunda seni ayıplar olan şahıs da. İmdi kendilerine onlardan verilmiş olunca hoşnut olurlar ve eğer onlardan verilmezse o vakit kızarlar.

59.   Ve eğer onlar Allah Teâlâ'nın ve Peygamberinin kendilerine verdiğine razı olsalardı ve şüphe yok ki. Allah Teâlâ bize yeter, Allah Teâlâ lütfundan bize verecektir Resûlü de. Muhakkak ki, bizler Cenâb-ı Hak'ka rağbet eden kimseleriz deselerdi elbette haklarında hayırlı olurdu.

60.   Sadakalar, ancak fakirlere, miskinlere, onun üzerine memur olanlara, kalpleri telif edilmiş bulunanlara, azad edilecek kölelere, borçlulara. Allah yolunda cihada atılanlara ve yolculara Allah tarafından bir farize olarak mahsustur ve Allah Teâlâ pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.

61.   Ve yine onlardan öyle kimseler vardır ki. Peygamberi incitirler. O bir kulaktır, herkesi dinler derler. De ki: O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah Teâlâ'ya imân eder ve mü'minler için sözlerinin doğruluğuna inanır ve sizden imân edenler için bir rahmettir. Ve o kimseler ki. Allah Teâlâ'nın Peygamberini incitiverirler, onlar için pek acıklı bir azap vardır.

Tevbe Sûresi 62 - 68. Ayetler

62.   Sizin için Allah Teâlâ'ya and içerler ki, sizi kendilerinden razı kılsınlar. Halbuki, kendisini razı kılmaya en haklı olan Allah Teâlâ ile Peygamberidir. Eğer mü'min kimseler işler onların rızasını elde etmeye çalışsınlar.

63.   Bilmezler mi ki, şüphesiz her kim Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne muhalefette bulunursa artık onun için içinde ebediyen kalmak üzere cehennem ateşi vardır. Bu ise en büyük, daimî bir helâktir.

64.   Münâfıklar, üzerlerine bir sûre indirilip de onlara kalplerinde olanı açıkça haber vereceğinden korkarlar. De ki: Siz alay edip durunuz. Şüphesiz ki Allah Teâlâ sizin çekinir olduğunuz şeyi açığa çıkarıcıdır.

65.   Ve and olsun ki, onlardan soracak olsan "elbette biz ancak söze dalmış, şakalaşıyorduk" diyeceklerdir. De ki: Siz Allah ile mi ve onun âyetleriyle ve Resûlu ile mi eğleniyorsunuz?

66.   Özür beyanında bulunmayınız, muhakkak ki, siz imanınızdan sonra kâfir oldunuz. Eğer sizden bir zümreyi tövbe edeceklerinden dolayı affedersek bir topluluğu, onlar suçlu kimseler oldukları için azaba uğratacağızdır.

67.   Münâfık olan erkekler ve münâfık bulunan kadınlar, bazıları bazılarındandır. Kötülük ile emir ve iyilikten alıkorlar. Ve ellerini sımsıkı yumarlar. Onlar Allah Teâlâ'yı unuturlar, artık o'da onları unuttu. Şüphe yok ki, münâfıklar, onlar tam fasık kimselerdir.

68.   Allah Teâlâ erkek münafıklara da kadın münafıklara da kâfirlere de cehennem ateşini, orada ebedî olarak kalıcılar olmak üzere vâd etmiştir. O onlara yeter. Ve onlara Allah Teâlâ lânet etti. Ve onlar için daimî bir azap da vardır.

Tevbe Sûresi 69 - 73. Ayetler

69.   Ey münâfıklar! Siz de evvelkiler gibî ki, onlar sizden kuvvetçe daha şiddetli idiler ve mal ve evlâtça daha çok idiler. Artık onlar kendi nasipleriyle faidelendiler. Siz de kendi nasibinizle faidelenmek işlediniz, o sizden evvelkilerin kendi nasipleriyle faidelendikleri gibi ve siz de bâtıla dalanlar gibi dalıverdiniz. İşte onların amelleri dünyada ve ahirette bâtıl oldu ve işte ziyana uğramış olanlar da onlardır.

70.   Onlara, o kendilerinden önce olanların. Nuh, Âd, Semud kavminin ve İbrahim kavminin ve Medyen ile Mütefikât eshabının haberi gelmedi mi? Onlara Peygamberleri açık mucizeler ile gelmişti. Artık Allah Teâlâ onlara zulüm eder olmadı, velâkin onlar kendi nefislerine zulüm eder oldular.

71.   İmân sâhibi olan erkekler ile kadınlar ise bazıları bazılarının velileridir. İyiliği emir ederler, kötülükten alıkorlar ve namazı dosdoğru kılarlar ve zekâtı verirler. Ve Allah Teâlâ'ya ve peygamberine itaatte bulunurlar. İşte bunları elbette ki. Allah Teâlâ rahmetine nail buyuracaktır. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ güçlüdür, hikmet sahibidir.

72.   Allah Teâlâ imân sahibi olan erkeklere ve kadınlara içinde ebedî olarak kalıcılar olmak üzere altlarından ırmaklar akar cennetler ve Adn cennetlerinde pâk ikametgâhlar vâd buyurmuştur. Ve Allah Teâlâ tarafından olan bir rızâ ise daha büyüktür. İşte en büyük kurtuluş da budur.

73.   Ey Yüce Peygamber! Kâfir ve münâfıklar karşı cihadda bulun ve onların üzerine şiddetli davran ve onların varacakları yer cehennemdir. Ve ne fena bir dönülecek yer!

Tevbe Sûresi 74 - 79. Ayetler

74.   Allah Teâlâ'ya yemin ederler ki; söylemiş değillerdir. Ve and olsun ki, o küfür lâkırdısını söylediler ve İslâmiyet'i kabul etmiş olduklarından sonra kâfir oldular ve yetişemedikleri şeye yine yeltendiler ve onlar inkârcı bir biçimde harekette bulunmadılar, ancak Allah Teâlâ'nın ve Resulünün İlâhî lütuf ile onları zengin kılmış olmalarından dolayı bulundular. İmdi onlar tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Ve eğer yüz çevirirlerse Allah Tealâ onları dünyada ve ahirette pek acıklı bir azap ile azaplandırır ve artık onlar için yeryüzünde ne bir koruyacak ve ne de bir yardımda bulunacak kimse yoktur.

75.   Ve onlardan bazıları da Allah Teâlâ'ya söz vermiş ki: Eger lütfundan bize verir ise elbette sadaka vereceğiz ve elbette salih kimselerden olacağız.

76.   Vaktaki, Allah Teâlâ onlara lütfundan ihsan buyurdu. Onunla cimrilikte bulundular ve yüz çevirdiler. Ve zaten onlar yüz döndürür kimselerdir.

77.   Artık Allah Teâlâ'ya vâd ettikleri şeyde ona muhalefet ettikleri için ve yalan söyler oldukları için o da onların bu hareketlerinin âkibetini ona kavuşacakları güne kadar onların kalplerinde bir nifaka döndürdü.

78.   Daha bilmediler mi ki: Allah Teâlâ, onların sırlarını da fısıltılarını da muhakkak ki, bilir. Ve şüphe yok ki. Allah Teâlâ gayıpları pek iyi bilendir.

79.   O kimseler ki, mü'minlerden sadakaları gönül hoşluğu ile fazlaca verenleri ve kendi güçlerinin ettiğinden fazlasını bulamayanları ayıplarlar, onlar ile alayda bulunurlar. Allah Teâlâ'da o kimseleri maskaraya çevirir ve onlar için acıklı bir azap vardır.

Sayfa 8 / 27

  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
 
 
  • İLETİŞİM