• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Nahl Sûresi 35 - 42. Ayetler

35.   Ve müşrikler dediler ki: Eğer Allah dilese idi ondan başkasına ne biz ve ne de babalarımız ibadette bulunmazdık ve ne de onsuz bir şeyi haram kılmazdık. İşte onlardan öcekiler de böyle yapmışlardır. Artık Peygamberlerin üzerine apaçık tebliğden başka ne vardır?

36.   Andolsun ki, her ümmete Allah'a ibadet ediniz ve şeytandan kaçının diye bir Peygamber göndermişizdir. Artık o ümmetlerden bir kısmına Allah hidayet etmiştir ve onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. İmdi yeryüzünde yürüyünüz de bakınız ki, yalanlayanların âkibetleri nasıl olmuştur.

37.   Sen onların hidayete ermelerine çok düşkünlük göstersen de faidesizdir çünki Allah Teâlâ sapıklığa düşürdüğüne hidayet etmez ve onlar için yardımcılardan bir kimse de yoktur.

38.   Ve Allah'a yeminleriyle yemin ettiler ki: Allah ölen bir kimseyi diriltmeyecektir. Hayır. Bu diriltmek onun üzerine hak olan bir vaaddır. Fakat insanların çoğu bilmezler.

39.   Evet... Cenab'ı Hak ölüleri diriltecektir ki onlara kendisinde ihtilâf ettikleri şeyi açıklasın ve kâfir olanlarda kendilerinin hakikaten ne yalancı kimseler olmuş olduklarını bilsinler.

40.   Bizim bir şeye sözümüz, onu dilediğimiz zaman ona ol dememizden ibarettir ki, o da hemen oluverir.

41.   Ve o kimseler ki, zulüme uğratıldıktan sonra Allah uğrunda hicret ettiler. Elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz ve ahiret mükâfatı ise elbette daha büyüktür. Eğer bilirlerse.

42.   Onlar ki sabr etmişlerdir ve Rablerine de tevekkülde bulunurlar.

Nahl Sûresi 43 - 54. Ayetler

43.   Ve senden evvel de Resûl olarak göndermedik, ancak kendilerine vahy ettiğimiz erkekleri gönderdik. İmdi bilenlerden sorunuz eğer siz bilmiyor iseniz.

44.   O Peygamberleri açık mucizeler ile ve kitaplar ile gönderdik ve sana da Kur'an'ı indirdik ki, kendilerine indirilmiş olan emir ve nehyi insanlara açıkça anlatasın ve gerek ki onlar da düşüneler.

45.   Kötülük tuzakları kuranlar, Allah'ın onları yere geçireceğinden veya anlamadıkları bir yerden kendilerine azabın gelmesinden emin mi oldular?

46.   Veya onları dönüp dolaşırlarken yakalayıvermesinden emin mi oldular? Halbuki, onlar Hak Teâlâyı âciz bırakıcılar değildirler.

47.   Veya onları korkutmak üzere yakalayıvereceğinden emin midirler muhakkak ki, Rabbin elbette çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.

48.   Allah’ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi ki, onun gölgesi Allah için mütevazi bir halde secde ederek sağa ve sol taraflara eğiliverir.

49.   Ve Allah için göklerde olanlar ve yerdeki canlılar ve melekler secde ederler ve onlar kibirlenmezler.

50.   Üzerlerinde hâkim olan Rablerinden korkarlar ve emredildikleri şeyleri yaparlar.

51.   Ve Allah buyurmuştur ki, iki tanrı edinmeyiniz o ancak bir ilahtır. Artık yalnız benden korkunuz.

52.   Ve göklerde ve yerde ne varsa onun içindir ve din de daima onun içindir, bu böyle iken siz Allah'tan başkasından mı korkarsınız?

53.   Size gelen her nimet, Allah'tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman ancak ona seslerinizi yükseltip sığınırsınız.

54.   Sonra sizden o zararı giderdiği vakit o an sizden bir gurup Rab’lerine ortak koşarlar.

Nahl Sûresi 55 - 64. Ayetler

55.   Kendilerine verdiğimiz şeylere karşı nankörlükte bulunmak için öyle harekette bulunurlar artık bir müddet faydalanıp durunuz, fakat yakında bileceksinizdir.

56.   Ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden mahiyetini bilmedikleri nesneler için bir hisse ayırırlar. Allah'a and olsun ki, iftira ettiğiniz şeyden dolayı elbette mes'ul olacaksınızdır.

57.   Ve Allah için kızlar isnat edinirler. Hâşâ o münezzehtir. Kendileri için ise arzu ettiklerini isnat ederler.

58.   Onlardan bir kız ile müjdelenince öfke dolu olarak yüzü simsiyah kesilir.

59.   Müjdelendiği şeyin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu aşağılık duygusu içinde tutacak mı? Yoksa onu toprağa mı gömecek? Diye düşünürdü. Bak ne kötü şey ile hükmediyorlar!

60.   Ahirete inanmayanlar için çirkin bir sıfat vardır. Allah için ise en yüksek vasıflar vardır. Ve o herşeyden üstündür, hikmet sahibidir.

61.   Ve eğer Allah Teâlâ insanları zulümleri sebebiyle cezalandıracak olsa idi yeryüzünde hiç bir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir zamana kadar erteliyor. Onların ecelleri geldiği vakit ise onlar ne bir saat geri kalabilirler ve ne de öne geçebilirler.

62.   Ve Allah için kendilerinin hoşlanmadıklarını isnat ederler ve dilleri yalanı söylüyor ki, onlar için elbette en güzel âkibet vardır. Şüphe yok ki onlar için ateş vardır. Ve onlar mutlaka o ateşte terkedilmişlerdir.

63.   Allah'a and olsun ki, senden evvel de ümmetlere Peygamberler gönderdik. Şeytan ise onlara amellerini süsleyiverdi. Artık o, bugün onların velisidir ve onlar için pek acıklı bir azap vardır.

64.   Ve sana bu kitabı indirmedik, ancak onlara kendisinde ihtilâf ettikleri şeyi açıkça bildirmen için ve imân eden bir kavim için bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere indirdik.

Nahl Sûresi 65 - 72. Ayetler

65.   Ve Allah Teâlâ gökten suyu indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra hayata erdirdi. Şüphe yok ki, bunda dinleyen bir tolum için elbette bir ibret vardır.

66.   Ve şüphe yok ki, sizin için sağmal hayvanlarda da elbette bir ibret vardır. Size onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından gelen hâlis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazından kolaylıkla geçer gider.

67.   Ve hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki ve hem de güzel rızık edinirsiniz. Muhakkak ki, bunda da aklını kullanan bir kavim için elbette bir ibret vardır.

68.   Ve Rabbin bal arısına da ilham etmiştir ki, dağlardan ve ağaçlardan ve çardaklardan evler edin.

69.   Sonra meyvelerin hepsinden yede Rabbin kolaylaştırdığı yollarına git. içlerinden renkleri muhtelif bir şerbet çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda düşünen bir kavim için elbette bir ibret vardır.

70.   Ve Allah Teâlâ sizi yaratmıştır. Sonra sizi öldürecektir ve sizden kimileri, ömrün en aşağı ihtiyarlık çağına red olunur ki, bir bilgiden sonra bir şey bilmez olsun. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ bilgilidir, kudretlidir.

71.   Ve Allah Teâlâ bazınızı bazınız üzerine rızk hususunda üstün kılmıştır. Artık üstün kılınanlar, rızıklarını onda eşit olmak için ellerinin altındakilere verici değildirler. İmdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar?

72.   Ve Allah Teâlâ sizin için kendi cinsinizden eşler kıldı ve sizin için eşlerinizden, oğullar, torunlar yarattı. Ve sizi temiz, hoş şeylerden rızıklandırdı. Onlar hâlâ bâtıla imân edip de Allah’ın nimetine nankörlük mü ediyorlar!

Nahl Sûresi 73 - 79. Ayetler

73.   Ve Allah bırakıp da kendileri için ne göklerde ve ne de yerde olan rızıktan hiçbir şeye sahip olmayan ve güçleri dahi yetmiyen şeylere ibadet ederler.

74.   Artık Allah için benzerler kılmayınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ bilir, halbuki, siz bilmezsiniz.

75.   Allah Teâlâ bir misâl verdi: Başkasının malı olmuş bir köle ki, hiç bir şeye gücü yetmez ve bir kimse ki, ona tarafımızdan güzel bir rızık vermişizdir de o ondan gizli ve açık olarak infak etmektedir. Ya hiç bunlar eşit olurlar mı? Hamd Allah'a mahsustur. Fakat onların çokları bilmezler.

76.   Ve Allah Teâlâ iki kişiyi de misâl getirmiştir: Onlardan biri dilsizdir, hiç bir şeye güç yetiremez ve o, efendisi üzerine bir yüktür, onu nereye gönderse bir hayır ile gelemez. Hiç bu, adaletle emreden ve kendisi doğru bir yol üzerinde bulunan kimseye eşit olabilir mi?

77.   Ve göklerin ve yerin gaybı, onları bilmek Allah'a mahsustur. Kıyametin işi ise başka değil, ancak göz kırpıp açacak kadardır veya ondan daha yakındır. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ her şeye kadirdir.

78.   Ve Allah sizi analarınızın karınlarından hiçbir şey bilmez olduğunuz halde çıkarır. Ve size teşekkür edesiniz diye kulaklar, gözler ve kalpler verdi.

79.   Görmediler mi? Gök ile yer arasında emre boyun eğdirilmiş olan kuşları. Onları Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphe yok ki, bunda imân eden bir kavim için elbette ibretler vardır.

Nahl Sûresi 80 - 87. Ayetler

80.   Ve Allah sizin için evlerinizden birer mesken kıldı ve sizin için ehli hayvanların derilerinden evler yaptı. Onları gerek göç gününde ve gerek ikametiniz gününde kolayca taşırsınız. Ve onların yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından bir zamana kadar faydalanacağınız bir ev eşyası ve bir ticaret malı meydana getirdi.

81.   Ve Allah Teâlâ yarattığı şeylerden sizin için gölgeler de yaptı ve sizin için dağlarda barınaklar yaptı ve sizin için elbiseler yaptı ki sizi sıcaktan korurlar. Ve zırhlar ki, sizi savaşlarınızda koruyacaklardır. İşte böyle nimetini sizin üzerinize tamam eder, tâki siz İslâmiyete eresiniz.

82.   Eğer onlar yine yüz çevirirlerse artık sana düşen, apaçık bir tebliğden ibarettir.

83.   Allah'ın nimetini tanırlar, sonra da onu inkâr ederler ve onların ekserisi kâfirlerdir.

84.   Ve birgün her ümmetten birer şahit göndereceğiz. Sonra kâfir olmuş olanlara izin verilmeyecektir ve onlardan bir özür dileme de istenmiyecektir.

85.   Ve zulüm edenler azabı görünce artık onlardan hafifletilmiş olmayacaktır. Ve kendilerine mühlet verilmişte olmayacaklardır.

86.   Ve müşrikler ortak koşmuş oldukları şeyleri görünce diyeceklerdir ki: Ey Rabbimiz! Bunlar seni bırakıp da bizim kendilerine tapmış olduğumuz ortaklarımızdır. Bunlar da onlara söz atarlar ki: Muhakkak siz yalancılarsınız dır.

87.   Ve o gün Allah Teâlâ'ya teslim bayrağını çekmiş olacaklardır. Ve iftira etmekte oldukları da kendilerinden kaybolup gitmiş bulunacaktır.

Nahl Sûresi 88 - 93. Ayetler

88.   O kimseler ki, kâfir olmuşlardır ve Allah'ın yolundan alıkoymuşlardır, onlar için bozgunculuk yaptıklarından dolayı azaplarını kat kat arttırmışızdır.

89.   Ve o gün her ümmet için de üzerlerine kendilerinden birer şahit göndereceğiz, seni de bunların üzerine bir şahit olarak getirdik ve sana kitabı her şey için bir apaçık beyan ve bir hidayet ve bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olmak üzere indirdik.

90.   Muhakkak ki, Allah Teâlâ adaleti, iyiliği ve akrabalara muhtaç oldukları şeyleri vermeyi emrediyor ve çirkin işlerden, fenalıktan hukuka tecavüzden de men ediyor. Düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.

91.   Ve antlaşma yaptığınız zaman da Allah'ın ahdini yerine getiriniz ve yeminleri pekiştirdikten sonra bozmayınız. Halbuki, Allah Teâlâ'yı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ yapacağınız şeyi tamamen bilir.

92.   Ve ipliğini sağlamca büküp yaptıktan sonra çözüp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğer bir ümmetten daha fazla servet, kuvvet sahibi olduğu için yeminlerinizi aranızda bir fesat aracı edinirsiniz. Şüphesiz ki, Allah Teâlâ sizi bununla imtihan eder ve elbette kendisinde ihtilâf etmekte olduğunuz şeyi size kıyamet gününde açıkça beyan edecektir.

93.   Ve eğer Allah Teâlâ dilese idi elbette sizleri bir tek ümmet kılardı. Fakat o dilediğini sapıklıkta bırakır ve dilediğini hidayete erdirir ve sizler yapmakta olduğunuz şeylerden elbette sorulacaksınızdır.

Nahl Sûresi 94 - 102. Ayetler

94.   Ve yeminlerinizi aranızda hileye, fesada vesile edinmeyiniz ki bir ayak sabit olduktan sonra kayar. Ve Allah yolundan alı koyduğunuzdan dolayı kötülüğü tadarsınız ve sizin için büyük bir azap da vardır.

95.   Ve Allah’ın ahdini az bir bedel ile değişmeyin. Şüphe yok ki, Allah’ın katındaki sizin için daha hayırlıdır, eğer bilir iseniz.

96.   Sizin yanınızdaki tükenir, Allah’ın katındaki ise bakidir. Ve sabır edenleri amellerinin daha güzeli ile muhakkak ki, mükâfata kavuşturacağız.

97.   Erkekten veya kadından her kim mümin olduğu halde bir salih amelde bulunursa elbette onu temiz bir hayat ile yaşatırız ve onları yapmakta oldukları amellerin daha güzeliyle muhakkak ki, mükâfata erdireceğiz.

98.   İmdi Kur'an'ı okuyacağın zaman o kovulmuş olan şeytandan hemen Allah'a sığın.

99.   Muhakkak ki, îmân etmiş olanların ve Rab'lerine tevekkülde bulunanların üzerine onun için bir hâkimiyet yoktur.

100. Şüphesiz ki, onun hâkimiyeti ancak onu dost edinenlerin ve Allah'a ortak koşanların üzerinedir.

101. Ve biz bir âyeti bir âyetin yerine getirince, Allah ise indirdiğine çok iyi bilir, dediler ki: Sen şüphesiz bir iftiracısın. Hayır... Onların çoğu bilmezler.

102. De ki: Onu Rabbin tarafından hak olarak Mukaddes ruh indirmiştir ki, îmân edenleri sabit kılsın ve Müslümanlar için bir hidayet ve bir müjde olsun.

Nahl Sûresi 103 - 110. Ayetler

103. Ve muhakkak biliyoruz, onlar derler ki, onu şüphe yok bir insan öğretiyor. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır, bu ise apaçık bir Arap çadır.

104. Şüphe yok, o kimseler ki, Allah'ın âyetlerine imân etmezler, Allah onlara hidayet etmez ve onlar için pek acıklı bir azap vardır.

105. Yalanı ancak Allah’ın âyetlerine imân etmeyenler uydurur. İşte yalancı olanlar onlardır.

106. Kalbi İmân ile dolu olduğu halde zorlanan müstesnâ, fakat her kim imanından sonra Allah Teâlâ'yı inkâr eder de küfre kalbini açarsa işte onların üzerine Allah'tan bir gazap vardır ve onlar için pek büyük bir azap da vardır.

107. Bu da bu korkunç ceza da onların dünya hayatını ahiret hayatı üzerine tercihen daha fazla sevmiş olmalarındandır ve şüphe yok ki Allah Teâlâ kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.

108. Onlar o kimselerdir ki, Allah onların kalpleri, kulakları ve gözleri üzerine mühür basmıştır ve gafiller olanlar da işte onlardır.

109. Hiç şüphe yok ki, ahirette ziyana uğrayanlar da onlardır, onlar.

110. Sonra muhakkak ki, fitneye uğratıldıklarından sonra hicret edenleri, sonra da cihatta bulunanları ve sabır edenleri Rabbin mükâfatlandıracaktır Şüphe yok ki, senin Rabbin onun ardından da elbette bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir.

Nahl Sûresi 111 - 118. Ayetler

111. O gün ki, herkes kendi nefisinden dolayı mücadelede bulunur ve herkese yaptığının karşılığı tamamen ödenir ve onlar zulüme uğratılmazlar.

112. Ve Allah bir beldeyi bir örnek gösterdi ki, güven ve huzur içinde idi, ona rızkı da her yerden bol bol gelirdi. Sonra Allah’ın nimetlerine nankörlükte bulundular. Artık Allah da onlara işledikleri şeylerden dolayı açlık ve korku sıkıntısını tattırdı.

113. Ve andolsun ki, onlara kendilerinden bir Peygamber geldi, onu hemen yalanladılar, artık onlar zalimler oldukları halde kendilerini azap yakaladı.

114. Artık siz, Allah'ın size verdiği rızıklardan helâl ve tertemiz olanlarını yeyiniz ve Allah’ın nimetine şükr ediniz, eğer ona kullukta bulunuyorsanız.

115. O size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkasının adıyla kesilmiş olanı haram kılmıştır. Ancak her kim mecbur kalırsa aşırı gitmek ve başka mecbur kalanın hakkına tecavüz etmemek üzere bunlardan yiyebilir artık şüphe yok ki, Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

116. Lİsanlarınızın yalan yere vasıflandırdığı şeyler hakkında şu helâldir ve şu haramdır demeyiniz ki, Allah'a karşı yalan iftirada bulunmuş olursunuz. Şüphe yok ki, Allah'a karşı yalan yere iftirada bulunanlar, kurtuluşa eremezler.

117. Bu, biraz menfaatden ibarettir ve onlara pek acıklı bir azap vardır.

118. Ve sana evvelce anlatmış olduğumuz şeyleri Yahudilere haram kılmış idik. Ve onlara biz zulüm etmedik fakat onlar kendi nefislerine zulüm eder oldular.

Nahl Sûresi 119 - 128. Ayetler

119. Sonra şüphe yok ki, senin Rabbin, bir cahillikle kötülükte bulunanları, sonra onun arkasından tövbe edenleri ve hallerini ıslâh eyleyenleri elbette af edecektir muhakkak ki, senin Rabbin ondan sonra elbette bağışlayıcıdır, pek esirgeyicidir.

120. Muhakkak ki İbrahim, başlıca bir ümmet idi. Allah'a itaat ediyordu, batıldan uzak idi ve müşriklerden olmuş değildi.

121. Onun nimetlerine şükredici idi. Cenab'ı Hak da onu seçkin kıldı. Ve onu dosdoğru bir yola hidayet buyurdu.

122. Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik ve şüphe yok ki, o ahirette elbette salihlerdendir.

123. Sonra sana vahyettik ki, İbrahim'in dinine doğru yola yönelerek tâbi ol. Ve O asla müşriklerden olmadı.

124. Cumartesi tatili, ancak onda ihtilâf edenlere farz kılınmıştı. Ve şüphe yok ki, senin Rabbin kıyamet günü onların arasında ihtilâf ettikleri şey hakkında elbette hüküm verecektir.

125. Rabbin yoluna hikmet ile, güzel öğüt ile davet et ve onlar ile en güzel bir şekilde mücadelede bulun, muhakkak ki, o senin Rabbin, yolundan sapanları en iyi bilendir ve o, doğru yola ermiş olanları da hakkıyla bilendir.

126. Ve eğer bir kimseye ceza verecekseniz, kendisiyle cezaya uğramış olduğunuz şeyin misliyle ceza verin ve eğer sabır ederseniz, elbette o, sabır edenler için daha hayırlıdır.

127. Ve sabır et ve senin sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir ve onlara karşı üzülme ve yapmakta oldukları hilekârca hareketten dolayı üzüntüye düşme.

128. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ sakınanlarla ve o daimî ihsanda bulunanlar ile rahmet ve yardımı itibariyle beraberdir.

İsrâ Sûresi 1 - 7. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Noksan sıfatlardan münezzehtir o kudret sahibi yaratıcı ki , kulunu bir gece Mescid i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid'i Aksâ'ya yürüttü. Tâ ki, ona âyetlerimizden bir kısmını gösterelim. Şüphe yok ki, ancak o ezelî yaratıcı dır her şeyi işiten gören.

2.     Ve Musa'ya kitap verdik ve onu o kitabı İsrail oğullarına bir hidayet rehberi kıldık, benden başkasını vekil tutmayın diye.

3.     Ey Nuh ile beraber gemiye yüklediğimiz kimselerin zürriyeti! Şüphe yok ki o çok şükredici bir kul idi.

4.     Ve İsrail oğullarına kitapta hükmettik ki, muhakkak siz yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınızdır ve muhakkak ki, büyük bir yükselişle yükseleceksinizdir. Serkeşlik yapıp kabaracaksınız.

5.     İmdi o ikiden iki fesattan birinin vadesi vakti cezası gelince üzerinize bizim çok şiddetli kuvvet sahibi olan kullarımızdan göndereceğiz. Artık evlerin aralarını bile araştıracaklardır. Bu, bir yerine getirilmiş hükümden ibaret bulunmuştur.

6.     Sonra da onlara karşı tekrar size bir kabiliyet verdik ve mallar ile ve oğullar ile gücünüzü artırdık ve sizi sayıca düşmanlarınızdan daha fazla kıldık.

7.     Eğer iyilik etmiş olursanız kendi nefisleriniz için iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük etmiş olursanız kendi nefisleriniz için etmiş olursunuz. Artık ikinci va'de gelince yüzlerinizi çirkinleştirsinler ve evvelce girdikleri gibi yine mescide girsinler ve ellerine geçirdikleri şeyleri tahrip eylesinler diye düşmanlarınızı yine size musallat ettik.

İsrâ Sûresi 8 - 17. Ayetler

8.     Umulur ki, Rabbiniz size merhamet buyura ve eğer yine dönerseniz biz de döneriz. Ve biz cehennemi kâfirler için bir hİsar bir zindan kılmışızdır.

9.     Şüphe yok ki bu Kur'an, en doğru olan yola iletir ve salih amellerde bulunan müminlere müjde verir ki, onlar için muhakkak bir büyük mükâfat vardır.

10.   Ve o kimseler ki, ahrete imân etmezler, muhakkak ki, onlar için de pek açıkla bir azap hazırlamışızdır.

11.   Ve insan hayrı istediği gibi şerri de ister. Ve insan pek aceleci olmuştur.

12.   Ve geceyi ve gündüzü iki alâmet kıldık, sonra gece alametini mahvettik. Gündüz alametini ise aydınlatıcı kıldık, ta ki, Rabbinizden bir fadl ve kerem isteyesiniz. Ve senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz ve her şeyi ayrıntılı olarak açıklamışızdır.

13.   Ve her insanın amelini boynuna dolayıverdik ve kıyamet günü onun için bir kitap çıkarırız ki, onu açılmış olduğu halde karşılar.

14.   Kitabını oku, bugün senin nefisin senin üzerine hesap sorucu olarak yeter.

15.   Kim doğru yola giderse ancak kendisi için doğru yola gitmiş olur ve her kim sapıtırsa ancak kendi aleyhine olarak sapıtmış bulunur. Ve bir günâhkâr kimse başkasının günahını yüklenmez ve biz bir Resûl gönderinceye kadar azap ediciler olmadık.

16.   Ve biz bir beldeyi helâk etmek isteyince onun zengin elebaşlarına hakka itaat etmelerini emir ederiz. Onlar ise orada kötülük işlemiş olurlar. Artık onun üzerine söz helâkları hakkındaki hüküm hak olmuş olur. İmdi onu o beldeyi tamamen helâk ile helâk etmiş oluruz.

17.   Ve Nuh'tan sonra nice nesilleri helâk ettik ve kullarının günahlarına Rabbin haberdar ve görücü olması kifayet eder.

İsrâ Sûresi 18 - 27. Ayetler

18.   Her kim bu çabuk geçeni bu dünya varlığını dilerse onun için burada dilediğimiz miktarı çarçabuk veririz, dilediğimize. Sonra ona cehennemi tahsis kılmış oluruz. Oraya kınanmış, kovulmuş bir halde girer.

19.   Ve her kim mümin olduğu halde ahireti diler ve onun için gerektiği şekilde bir çaba çalışırsa işte o gibi kimselerin çalışmaları kabul edilmiştir.

20.   Hepsine, onlara da ve ötekilerine de Rabbin ihsanından veririz. Ve Rabbin ihsanı men'edilmiş değildir.

21.   Bak! Onların bazısını bazısı üzerine nasıl üstün kılmışızdır. Ve elbette ki ahiret, dereceler itibariyle daha büyüktür ve üstünlük itibariyle de daha büyüktür.

22.   Allah ile beraber başka ilâh edinme. Sonra kınanmış ve rezil olmuş bir halde kalırsın.

23.   Ve Rabbin emretmiştir ki, kendisinden başkasına ibadet etmeyesiniz ve ana ile babaya ihsanda bulunun. Senin yanında onlardan biri veya ikisi de ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara öf bile deme ve onları menetme azarlama lâkırdılarını kesme ve onlara güzel hitapta bulun.

24.   Ve ikisi için merhametten tevazu kanadını indir ve de ki:Yarabbi! İkisine de merhamet buyur. Nasıl ki, onlar beni çocuk iken besleyiverdiler.

25.   Rabbiniz sizin nef işlerinizde olanı çok iyi bilir. Eğer siz salih kimseler oldunuz ise artık şüphe yok ki, o, hakka dönenler için son derece bağışlayıcı bulunmaktadır.

26.   Ve akrabaya hakkını ver, düşküne de, parasız kalmış yolcuya da ver. Ve saçıp savurma.

27.   Şüphe yok ki, saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nânkördür.

İsrâ Sûresi 28 - 38. Ayetler

28.   Ve eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti aramak için onlardan o kendilerine yardım edilecek kimselerden yüz çevirecek isen o halde onlara bir yumuşak söz söyle.

29.   Ve elini boynuna bağlanmış kılma ve onu büsbütün de açma. Sonra fazlaca kınanmış, hasret içinde kalmış bir halde oturup durursun.

30.   Şüphe yok ki, Rabbin dilediğine rızkı bol verir ve dilediğine darlaştırır. Muhakkak ki, o, kullarından fazlasiyle haberdardır ve onları çok iyi görür.

31.   Ve fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyiniz, biz onları da rızıklandırırız, sizi de. Muhakkak ki, onları öldürmek büyük bir cinayettir.

32.   Ve zinaya yaklaşmayınız, şüphe yok ki, o pek çirkin bir şeydir ve ne kötü bir yoldur.

33.   Ve Allah’ın haram kılmış olduğu nefisi öldürmeyin, haklı bir sebep olmadıkça. Ve kim zulümen öldürülürse onun velisine bir tasallut selahiyeti vermişizdir. Artık o da öldürmede aşırı gitmesin. Şüphe yok ki o öldürülen veya velisi alacağını almıştır.

34.   Ve yetimin malına erginlik çağına yetişinceye kadar yaklaşmayınız, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Ve verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluğu gerektirir.

35.   Ve ölçtüğünüz zaman ölçüye tam riayette bulunun ve dosdoğru terazi ile tartınız. Bu hayırlıdır ve akibeti daha güzeldir.

36.   Ve senin için hakkında bilgi olmayan bir şeyin arkasına düşme. Şüphe yok ki, kulak, göz, gönül, hepsinden sahibi sorulmuş olacaktır.

37.   Ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Şüphe yok ki, sen ne yeri yarabilirsin ve ne de boyca dağlara yetişebilirsin.

38.   Bütün bunların kötü olanı yasaklanmış bulunanı Rabbin katında çirkin bulunmuştur.

İsrâ Sûresi 39 - 49. Ayetler

39.   İşte bunlar, Rabbin sana hikmetten vahyetmiş olduğu şeylerdendir. Ve Allah ile beraber başka Tanrı edinme, sonra kınanmış ve uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın.

40.   Ya Rabbiniz erkek çocukları sizin için ayırdı da kendisine meleklerden kız çocuklar mı edindi? Şüphe yok ki, siz pek büyük bir söz söylüyorsunuz.

41.   And olsun ki, biz Kur'an'da bu uyarıyı güzelce düşünsünler diye çeşitli şekilde beyan ettik. Halbuki, bu onlar için nefretten başka bir şey arttırmıyor.

42.   De ki: Eğer onunla beraber dedikleri gibi Tanrılar olacak olsa idi, o takdirde arşın sahibine elbette galip gelmek için bir yol ararlardı.

43.   O Yüce Allah onların dediklerinden çok münezzehtir, uludur. Ve son derece yücedir, büyüktür.

44.   Onu yedi gök ve yer ve onlarda bulunanlar tesbih ederler ve hiç bir şey yoktur ki, illâ onu hamd ile tesbihle bulunur. Fakat siz onların tesbihlerini anlayamazsınız. Şüphe yok ki, o halimdir, bağışlayıcıdır.

45.   Ve Kur'an’ı okuduğun zaman seninle ahirete imân etmeyenler arasına örtecek bir perde çekeriz.

46.   Ve onların kalpleri üzerine, onu iyice anlayamamaları için perdeler ve kulakları içine de bir ağırlık kıldık ve Kur'an'da Rabbi’ni n birliğini andığın zaman nefret ederek arkalarını dönüp giderler.

47.   Biz pek iyi biliriz, seni dinleyecekleri zaman, onların neyi dinleyeceklerini. Onlar o zaman bir güruhturlar, o zaman o zalimler derler ki; Başka değil, büyülenmiş bir erkeğe tâbi oluyorsunuz.

48.   Bak senin için nasıl mİsaller getirdiler, artık onlar sapıtmış oldular, artık onlar doğru bir yola gitmeğe güç y etiremezler.

49.   Ve dediler ki: Biz kemikler ve kokuşmuş bir toprak olduğumuz zaman mı, biz mi yeni bir yaradılmış olarak elbette diriltileceğiz.

İsrâ Sûresi 50 - 58. Ayetler

50.   De ki: Siz faraza taş veya demir olunuz.

51.   Veya göğüslerinizde büyütülenden herhangi bir yaratık olunuz, herhalde diriltileceksinizdir. Diyeceklerdir ki: O halde bizi kim geri getirecektir? De ki: Sizi ilk defa yaratmış olan zat geri getirecektir. Artık sana başlarını sallayacaklar ve diyeceklerdir ki: O ne zaman? De ki: Yakın olsa gerek!

52.   O gün ki, sizi çağıracaktır, siz de hemen onun emrine saygıyla uyacaksınız ve kabirlerinizde pek az bir müddet kalmış olduğunuzu sanacaksınızdır.

53.   Ve kullarıma de ki: En güzel olanı söylesinler. Şüphe yok ki, şeytan aralarını bozmaya çalışır. Muhakkak ki, şeytan, insan için pek açık bir düşmandır.

54.   Rabbiniz sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet buyurur ve dilerse size azap eder ve seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.

55.   Ve Rabbin göklerde ve yerde olanları en iyi bilendir. And olsun ki, Peygamberlerin bazılarını bazılarından üstün kıldık ve Davuda bir Zebur verdik.

56.   De ki: Allah'ı bırakıp ileri sürdüklerinize dua ediniz. İmdi onlar sizden ne sıkıntıyı açmaya kadir olurlar, ne de değiştirmeğe.

57.   O kendilerine taptıkları da Rablerine hangisi daha yakın olsun diye vesile ararlar ve onun rahmetini umarlar ve onun azabından korkarlar. Şüphe yok ki, Rabbin azabı sakınılmaya pek lâyıktır.

58.   Ve hiçbir ülke yoktur ki, illâ onu kıyamet gününden evvel biz ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azap ile azaplandırırız. Bu, kitapta yazılmış bulunmaktadır.

İsrâ Sûresi 59 - 66. Ayetler

59.   Ve bizi âyetler ile Peygamber göndermekten bir şey alıkoymuş değildir. Ancak onları eski kavimler yalanlamışlardır. Ve Semud'a gözleri göre göre o dişi deveyi verdik, onlar ise onunla zulümettiler ve biz âyetleri göndermeyiz, ancak korkutmak için göndeririz.

60.   Ve sana demişti ki: Senin Rabbin şüphesiz bütün insanları kuşatmıştır ve sana göstermiş olduğumuz görüntüleri ve Kur'ân'daki lânet edilmiş olan ağacı da insanları ancak bir imtihan için meydana getirdik ve onları korkutuyoruz. Halbuki onlara pek büyük bir taşkınlıktan başka bir şey arttırmış olmuyor.

61.   Ve o zamanı hatırla ki, Âdem'e secde ediniz diye meleklere emrettik, onlar da hemen secde ettiler. Ancak iblis secde etmedi dedi ki: Ben çamurdan yarattığın bir kimseye secde mi ederim?

62.   Dedi ki: Bana haber ver, şunu ki, benim üzerime üstün kıldın yemin ederim ki, eğer beni kıyamet gününe kadar tehir eder isen elbette onun neslini, birazı müstesnâ olmak üzere mutlaka hâkimiyetimin altına alırım.

63.   Cenabı Hak da buyurdu ki: Çok git, imdi onlardan her kim sana tâbi olursa artık şüphe yok ki, sizin cezanız cehennemdir. Tam mükemmel bir ceza.

64.   Ve onlardan kime gücün yeterse onu sesin ile oynat ve onları süvarilerinle, piyadelerinle yaygaraya boğ ve onlara mallarda ve evlâtlarda ortak ol ve onlara vâdler yap, onlara şeytanın vâdedeceği şey ise bir aldatmadan başka birşey değildir.

65.   Şüphesiz benim kullarım var ya, senin için onların üzerinde bir hâkimiyet yoktur. Vekil olarak da Rabbin kâfidir.

66.   Rabbiniz, o kerem sahibi zat dir ki, sizin için denizde gemileri yüzdürür, ta ki, onun lütfundan talepte bulunasınız. Şüphe yok ki, o sizin için pek fazla merhametlidir.

İsrâ Sûresi 67 - 75. Ayetler

67.   Ve size denizde bir şiddet İsabet ettiği zaman, ondan başka bütün ibadet ettikleriniz kaybolurlar. Sonra sizi kurtarıp karaya çıkarınca da yüz çevirirsiniz. İnsan çok nankör olmuştur.

68.   O'nun sizi kara tarafında yerin dibine batırmasından veya sizin üzerinize taşlı bir kasırga göndermesinden emin mi oldunuz? Sonra kendiniz için bir vekil bulamazsınız.

69.   Yoksa sizi tekrar oraya iade etmesinden, sonra da üzerinize şiddetli bir rüzgâr gönderip de sizi küfrettiğinizden dolayı boğmayacağından emin mi oldunuz. Sonra kendiniz için bize karşı intikam alacak da bulamazsınız.

70.   Andolsun ki, biz insanoğlunu üstün kıldık ve onları karada ve denizde nakil vasıtalarına yükledik ve onları lezzetli, temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları mahlûkatımızdan birçokları üzerine fazlasıyla üstün kıldık.

71.   Bir gün her insan topluluğunu önderleriyle çağıracağız, artık onlardan her kimin kitabı sağ eline verilirse işte onlar kitaplarını okurlar ve onlar en küçük bir haksızlığa bile uğramazlar.

72.   Ve her kim burada hakikatları görmeyip kalben kör oldu ise işte o, ahirette de kördür; üstelik iyice yolunu şaşırmıştır.

73.   Ve onlar az kalsın sana vahyettiğimiz şeyden başkasını bize iftira edesin diye seni fitneye düşüreceklerdi. O zaman seni elbette dost edineceklerdi.

74.   Ve eğer biz seni tesbit etmemiş olsa idik az kaldı onlara biraz meyil edecek idin.

75.   O takdirde sana hayatın da kat kat azabını, ölümün kat kat azabını tattırmış olurduk. Sonra kendin için bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.

İsrâ Sûresi 76 - 86. Ayetler

76.   Ve az kaldı seni yurttan çıkarmak için rahatsız edeceklerdi. O halde onlar da senden sonra pek az kalacaklardır.

77.   Senden evvel göndermiş olduğumuz Peygamberlerin sünneti de böyle idi ve bizim sünnetimizde hiçbir değişiklik bulamazsın.

78.   Namazı, güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar güzelce kıl, sabah namazını da. Şüphe yok ki, sabah namazı şahitlidir.

79.   Ve geceleyin kalk, sana mahsus bir nafile olmak üzere gece namazı kıl. Ümitli ol ki, Rabbin seni övgüye değer bir makama gönderecektir.

80.   Ve de ki, Yarabbi! Beni gireceğim yere dürüstlükle girdir ve beni çıkacağım yerden dürüstlükle çıkar ve benim için kendi tarafından bir yardımcı kuvvet nasip kıl.

81.   Ve de ki: Hak geldi ve bâtıl yıkılıp gitti. Şüphe yok ki, bâtıl yıkılmaya mahkumdur.

82.   Ve Kur'ân'dan müminler için bir şifa, bir rahmet olan şeyi indiririz. Zalimler için ise ziyandan başka bir şey arttırmaz.

83.   İnsana nimet verdiğimiz zaman kaçınır, yan çizer ve ona bir şer İsabet edince de pek karamsarlığa düşer.

84.   De ki: Herkes kendi kabiliyetine göre amelde bulunur. Rabbin ise doğru yola takibedenleri en iyi bilendir.

85.   Sana ruhtan sual ederler. De ki: Ruh Rabbimin emrindendir. Size ilimden ancak bir şey verimiştir.

86.   Kutsal varlığıma andolsun ki, eğer dilesek sana vahyetmiş olduğumuzu elbette gideririz, sonra kendin için bize karşı onunla o giderileni iade için bir vekil bulamazsın.

İsrâ Sûresi 87 - 96. Ayetler

87.   Ancak Rabbinden bir rahmettir ki, o vahy ettiğini gidermiyor şüphe yok ki, onun lütfü senin üzerinde pek büyüktür.

88.   De ki: Andolsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplanacak olsalar, elbette onun bir benzerini getiremeyeceklerdir. İsterse, bazıları bazılarına yardımcı olsun.

89.   Kutsal varlığım hakkı için ki, bu Kur'an'da insanlar için her bir misâlden çeşitli şekiller beyan ettik halbuki, insanların çoğu inkarcılar olarak kaçındılar.

90.   Ve dediler ki: Biz sana imân etmeyiz. Bize yerden bir kaynak fışkırtmadıkça.

91.   Veya senin için hurmalıklardan ve üzümlüklerden bir bahçe olsun da aralarında ırmakları şarıl şarıl akıtasın.

92.   Veya göğü iddia ettiğin gibi üzerimize parça parça düşüresin veya Allah'ı ve melekleri aşikâre olarak karşımıza getiresin.

93.   Veyahut senin için altından bir ev olmalı veya göğe derece derece yükselesin ve senin yükselmene de asla inanmayız, ta ki, üzerimize kendisini okuyacağımız bir kitap indiresin. De ki: Rabbimi tenzih ederim ben bir beşer olan elçiden başka bir şey değilim.

94.   İnsanları kendilerine hidayet geldiği vakit imân etmelerinden alıkoyan şey; başka bir şey değil, onların Allah bir insanı mı elçi olarak gönderdi demeleri olmuştur.

95.   De ki: Eğer yeryüzünde yerleşmişler olarak gezip dolaşan melekler olsa idi elbette onlara gökten Peygamber olarak bir melek indirirdik.

96.   De ki: Allah Teâlâ benimle sizin aranızda şahit olarak kâfidir. Şüphe yok ki, o, kullarından haberdardır, onları hakkıyla görücü bulunmaktadır.

İsrâ Sûresi 97 - 104. Ayetler

97.   Ve Allah kime hidayet ederse işte hidayete eren o'dur ve kimi saptırırsa artık onlar için Allah'tan başka asla yardımcılar bulamazsın ve onları kıyamet gününde körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzleri üzerine haşrederiz. Onların varacakları yer, cehennemdir. Her ne zaman alev azalırsa onlar için cehennem ateşini arttırırız.

98.   Bu onların cezasıdır. Çünkü onlar bizim âyetlerimizi inkâr ettiler ve dediler ki: Biz bir takım kemikler ve kokuşmuş toprak olduktan sonra mı, biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?

99.   Onlar görmediler mi ki, gökleri ve yeri yaratmış olan Allah Teâlâ elbette ki, onların benzerini yaratmaya da kadirdir ve onlar için bir ecel de tâyin etmiştir ki, onda bir şüphe yoktur. Böyle iken zalimler, ancak küfürde İsrar eder durur, başkasından kaçınmış bulunurlar.

100. De ki: Eğer siz Rabbimin rahmet hâzinelerine sahip olacak olsaydınız, yine harcamak korkusuyla kıstıkça kİsardınız ve insan pek cimri olmuştur.

101. And olsun ki, Biz Musa'ya açık açık dokuz âyet verdik. İşte İsrail oğullarına sor. Mûsâ onlara geldiği zaman ona Firavun dedi ki: Ey Musa! Şüphesiz ki ben seni elbette büyülenmiş zannetmekteyim.

102. Dedi ki: Andolsun, sen bilirsin ki, bunları indirmedi, ancak göklerin ve yerin Rabbi birer ibret olmak üzere indirdi. Ve muhakkak ki, Ey Firavun! Ben seni elbette helâk olmuş sanıyorum.

103. Bunun üzerine Firavun onları o yerden sürüp çıkarmak istedi. Artık biz de onu ve kendisiyle beraber olanları toptan boğduk.

104. Ve ondan sonra İsrail oğullarına dedi ki: O yerde oturun, sonra ahiret vâdi gelince sizleri dürülüp toplanılmış bir halde mahşere getireceğiz.

İsrâ Sûresi 105 - 111. Ayetler

105. Ve onu hak ile indirdik ve o da hak ile indi ve seni de ancak bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.

106. Ve onu Kur'an olarak vakit vakit müneccemen indirdik, onu insanlara teenni ile dura dura okuyasın diye. Ve onu birbiri ardınca müteferrik surette indirmiş olduk.

107. De ki, İmân edin veya imân etmeyin. Şüphe yok ki, bundan evvel kendilerine bilgi verilmiş olanlar, kendilerine karşı o (Kur'an) okununca derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.

108. Ve derler ki: Rabbimizi takdis ve tenzih ederiz. Rabbimizin vadi hakikaten yerine getirilir.

109. Ve ağlıyarak çeneleri üstüne kapanırlar ve Kur'an onların saygısını arttırır.

110. De ki: Allah diye dua edin, rahman diye dua edin, hangisiyle dua etseniz nihayet en güzel isimler o'na mahsustur ve namazında sesini pek ziyade kaldırma ve onu büsbütün de kısma ve bunun arasında bir yol tut...

111. Ve de ki: Hamd o Allah Teâlâ'ya mahsustur ki, bir çocuk edinmedi ve onun için mülkte bir ortak da yoktur ve onun için acizlikten ötürü bir dosta ihtiyaç da yoktur ve o'na tam bir hürmetle hürmette bulun.

Kehf Sûresi 1 - 4. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Hamd Allah Teâlâ'ya olsun ki, kulunun üzerine kitabı indirdi ve onun için bir ihtilâf bir çelişki yapmadı.

2.     Dosdoğru olarak indirdi ki tarafından gelen bir şiddetli azap ile kâfirleri korkutsun ve güzel güzel amellerde bulunan müminleri de müjdelesin, ki onlar için şüphe yok güzel bir mükâfat vardır.

3.     Orada o müminler ebediyyen ikamette bulunacaklardır.

4.     Ve Allah kendisi için çocuk edindi diyenleri de korkutsun diye o kitabı indirdi.

Kehf Sûresi 5 - 15. Ayetler

5.     Buna dair ne kendilerinin bir bilgisi vardır ve ne de babalarının. Ne büyük bir söz ki, ağızlarından çıkıyor. Onlar başka değil, ancak yalan söylüyorlar.

6.     Demek ki, onlar bu Kur'an'a inanmazlarsa arkalarından bir şiddetli üzüntü ile kendini tüketeceksin.

7.     Biz yeryüzünde olanları onun için bir ziynet kıldık ki, hangisi amelce daha güzeldir diye insanları imtihan edelim.

8.     Ve bununla beraber onun üzerinde ne varsa muhakkak ki, biz hepsini de kupkuru, dağınık bir toprak edicileriz.

9.      Yoksa sandınmı ki; Eshabı kehf ile Rakım, bizim âyetlerimizden şaşılacak bir şey olmuşlardır.

10.   O vakit ki, o gençler mağaraya sığındılar da dediler ki: Ey Rabbimiz! Bize kendi katından bir rahmet ver ve bizim için işimizden dolayı bir muvaffakiyet hazırla.

11.   Bunu müteakip onların kulakları üzerine mağarada şenlerce perde vurmuş olduk.

12.   Sonra onları uyandırdık, iki taifeden hangisinin bekledikleri müddeti daha iyi hesab ettiklerini bilelim diye.

13.   Biz sana onların haberlerini doğru olarak hikâye ediyoruz. Onlar genç bir zümre idiler. Rablerine imân etmişlerdi ve biz de onların hidayetini arttırmış idik.

14.   Ve onların kalplerini kuvvetlendirdik, o vakit ki: Kıyam ettiler de dediler ki: Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir, ondan başkasına bir ilâh diye tap amayız. Diyecek olsak elbette ki, haktan pek uzak bir söz söylemiş oluruz.

15.   Şunlar, şu bizim kavmimiz, o'ndan başkasını ilâh edindiler. Onların üzerine bir açık delil getirmeli değil mi idiler? Artık bir yalanı Allah'a karşı iftira edenden daha zalim kim vardır?

Sayfa 12 / 27

  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
 
 
  • İLETİŞİM