• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Kehf Sûresi 16 - 20. Ayetler

16.   Vakta ki, onlardan ve Allah'tan başka tapındıkları şeylerden siz sakındınız, artık mağaraya çekiliniz, sizin için Rabbiniz rahmetinden yayar ve sizin için işlerinizden bir kolaylık hazırlar.

17.   Ve güneşi görürsün ki, doğduğu zaman onların mağaralarının sağ tarafına meyleder ve battığı vakit de onların sol taraflarına dönüverir ve onlar ondan bir geniş orta yerdedirler. Bu Allah’ın âyetlerindendir. Allah kime hidayet ederse o hidayet bulmuş olur ve kimi de saptırırsa artık onun için bir irşat edici yardımcı bulamazsın.

18.   Ve onları uyanıklar sanırsın, halbuki, onlar uykudadırlar ve onları sağ taraflarına ve sol taraflarına çeviririz ve köpekleri de iki kolunu kapı tarafına uzatmış bir haldedir. Eğer onların bu hallerine muttali olsa idin elbette onlardan döner kaçardın ve onlardan korku ile dolardın.

19.   Ve onları böylece uyandırdık ki, aralarında soruşturuversinler onlardan bir sözcü dedi ki: Ne kadar durdunuz? Dediler ki: Birgün veya bir günün bir azı kadar. Dediler ki: Ne kadar durduğunuzu Rabbiniz daha ziyade bilendir. Şimdi birinizi şu gümüş akçanız ile şehre gönderiniz, yiyecek olarak hangisi daha temiz ise ondan size bir rızk getirsin ve çok dikkatli hareket etsin ve sizi sakın bir kimseye haber vermesin.

20.   Şüphe yok ki, onlar eğer size galebe ederlerse sizi ya taslayarak öldürürler, veya sizi kendi dinlerine döndürürler ve o takdirde artık ebedî olarak kurtuluş bulamazsınız.

Kehf Sûresi 21 - 27. Ayetler

21.   Ve böylece onların hallerine başkalarını muttali kıldık ki, vaadi İlâhinin şüphesiz bir hak olduğunu ve kıyametin vuku bulacağında da bir şüphe bulunmadığını bilsinler. O sıradaki, o şehir ahalisi aralarında onların işlerine ait tartışmada bulunuyorlardı. Binaenaleyh dediler ki: Onların üzerlerine bir bina yapınız. Onları Rableri daha iyi bilicidir. Onların durumunu anlayanlar da dedi ki: Elbette onların yanlarında bir mescid edineceğizdir.

22.   Diyeceklerdir ki: Onlar, üçtür, dördüncüleri köpekleridir ve diyeceklerdir ki: Beştir, altİnciları köpekleridir. Bu iki söz gayba taş atmaktır ve diyeceklerdir ki: Yedidirler, sekizİncileri de köpekleridir. De ki: Onların sayılarını en ziyade bilen. Rabbimdir. Onları ancak pek azı bilir. Artık onların hakkında zahiri bir mücadeleden başka münakaşada bulunma ve onlara dair bunlardan hiç birinden bir fetva da isteme.

23.   Ve bir şey hakkında: Ben bunu elbette ki, yarın yapacağım deme.

24.   Ancak Allah Teâlâ dileyecek olursa = yapacağım de. Ve unuttuğun vakit Rabbini zikred ve de ki: Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir dosdoğru hayra bir muvaffakiyete eriştirir.

25.   Ve onlar mağaralarında üçyüz sene durdular, dokuz sene de arttırdılar.

26.   De ki: Ne kadar durduklarını Allah Teâlâ daha iyi bilendir. Göklerin ve yerin gaybı onun içindir. O ne güzel görür, ne güzel işitir! Onlar için o'ndan başka bir yardımcı yoktur ve hükmünde hiç bir kimseyi ortak kılmaz.

27.   Ve Rabbin kitabından sana vahyolunanı oku, onun kelimelerini değiştirecek yoktur ve ondan başka bir sığınak da bulamazsın.

Kehf Sûresi 28 - 34. Ayetler

28.   Ve nefisince de sabret, o kimseler ile beraber ki, sabah ve akşam Rab'lerine dua ederler, o'nun cemalini dilerler ve dünya hayatının ziynetini dileyerek onlardan gözlerini çevirme ve o kimseye uyma ki, bizim zikrimizden kalbini gafil kılmışızdır ve havasına tâbi olmuştur ve işi de israftan ibaret bulunmuştur.

29.   Ve de ki: Hak Rabbinizdendir. Artık kim dilerse imân etsin ve kim dilerse inkâr eylesin. Şüphe yok ki, biz zalimler için bir ateş hazırlamışızdır. Onun perdeleri kendilerini kuşatmıştır. Ve eğer yardım dileğinde bulunacak olurlarsa katran gibi bir su ile imdat olunurlar ki, yüzleri kavurur. O ne fena içki, ne fena rahat edilecek bir yer!

30.   Şüphe yok, o kimseler ki, îmân ettiler ve güzel güzel amellerde bulundular biz elbette öyle güzel amel işleyenlerin mükâfatını zâyi etmeyiz.

31.   İşte onlar için adn cennetleri vardır ki, altlarından ırmaklar akar. Orada tahtlar üzerine kurularak altından bilezikleri ile süsleneceklerdir ve ince dibadan ve kalın dibadan yeşil elbiseler giyeceklerdir. O ne güzel mükâfattır ve ne kadar güzel bir kalma yeridir.

32.   Onlara iki erkeği misâl getir ki Biz; onlardan birine iki üzüm bağı vermiş ve bunları hurmalıklarla kuşatmış ve aralarında da bir ekin yetiştirmiştik.

33.   O iki bağ da yemişlerini meydana getirmiş ve onlardan hiçbir şey noksan bırakmamıştı ve bunların arasında da bir ırmak akıtmıştık.

34.   Ve onun için başka bir nevi mal da vardı. Sonra o arkadaşına onunla konuşarak dedi ki: Ben malca senden daha fazlayım ve cemaatce de senden daha kuvvetliyim.

Kehf Sûresi 35 - 45. Ayetler

35.   Ve o nefisine zulümeder olduğu halde bağına girdi, dedi ki: Ben zannetmem ki, bu ebediyyen yok olsun.

36.   Ve zannetmem ki, kıyamet kopsun ve eğer Rabbime döndürülür isem elbette bundan daha hayırlı bir merci bulurum.

37.   Arkadaşı ona, onunla karşılıklı konuşarak dedi ki: Seni topraktan, sonra bir nutfeden yaratan, sonra da seni bir erkek olarak tesviye edeni inkâr eder mi oldun?

38.   Fakat ben inanıyorum ki o Allah benim Rabbimdîr ve ben Rab'bîme hiçbir ferdi ortak edinmem.

39.   Bağına girdiğin zaman "Maşallah, lâ kuvvete illâ billâh” demeli değil mi idin? Eğer beni malca ve evlâtça senden daha az görüyorsan.

40.   Umulur ki, Rabbim bana senin bağından daha hayırlısını verir ve senin bağın üzerine de gökten bir yıldırım gönderir de orası kayacık bir toprak kesilir.

41.   Yahut suyu çekilir de artık onu aramaya asla güç yitiremezsin.

42.   Ve meyvesini servetini helâk kapladı. Artık ona sarfettiği şeylerden dolayı iki avucunu ovuşturmaya başladı. O bağ ise çardakları üzerine çökmüş ve diyordu ki: Ne olurdu, ben Rabbime bir ferdi ortak koşmamış olsaydım!

43.   Ve onun için Allah'tan başka yardım edecek bir cemaat de yok idi ve kendisi de kendisine yardım edebilecek bir halde değildi.

44.   Böyle bir vaziyette velâyet, ancak hak olan Allah'a mahsustur. O sevapça en hayırlıdır ve âkibetce de en hayırlıdır.

45.   Ve onlara dünya hayatının mİsalini irad et. Bir su gibi ki, onu gökten indirdik, sonra onunla yerin bitirmiş olduğu şeyler karıştılar. Sonra da cüzleri kurudu parçalandı, rüzgârlar onu savurur, dağıtır oluverdi. Ve Allah Teâlâ her şey üzerine gücü yetendir.

Kehf Sûresi 46 - 53. Ayetler

46.   Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Ölümsüz olan iyi ameller ise Rabbin katında sevapça hayırlıdır ve ümitçe de hayırlıdır.

47.   Ve hatırla o günü ki dağları yürütürüz ve yeri apaçık görürsün. Ve onları haşretmiş oluruz. Artık onlardan bir ferdi bile terketmemişizdir.

48.   Ve Rabbine bir saf olarak arzedilmişlerdir. Muhakkak ki, siz, kendinizi ilk defa yarattığımız gibi bize gelmiş oldunuz. Hayır... Siz iddia etmiş idiniz ki, sizin için hiçbir mevid tayin etmiyeceğiz.

49.   Ve kitap amel defterleri meydana konmuştur. Artık günahkarları onda olanlardan dolayı korkar kimseler görürsün ve derler ki: Eyvah bizlere! Bu kitaba ne oluyor ki: Küçük, büyük bir şey bırakmaksızın hepsini, saymış, tesbit etmiş! Ve yapmış oldukları şeyleri hazır buldular ve Rabbin hiçbir kimseye zulüm etmez.

50.   Ve hatırla, o zamanı ki: Meleklere demiştir ki: Âdem'e secde ediniz. Onlar da hemen secde ettiler. İblis müstesna, cin tâifesinden idi. Rabbinin emrinden çıkıverdi. Şimdi benden gayrı onu ve onun zürriy etini dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin için bir düşmandır. Zalimler için ne kötü bir değişme.

51.   Onları ne göklerin ve yerin yaradılışına ve ne de kendi nefislerinin yaradılışına şahit tutmadım ve ben insanları saptırıcı olanları da yardımcı edinir olmadım.

52.   Ve o gün ki, diyecektir: O bana ortaklar olduklarını iddia ettiğiniz şeylere nida ediniz. Hemen onları çağıracaklardır, fakat kendilerine icabet etmiş olmayacaklardır. Ve aralarına bir tehlikeli bir vadi koymuşuzdur.

53.   Ve günahkârlar, ateşi görüş, artık kendilerinin ona düşeceklerini anlamışlar ve ondan savuşacak bir yer bulamamışlardır.

Kehf Sûresi 54 - 61. Ayetler

54.   İlahlığımın şerefi hakkı için bu Kur'an'da insanlar için her türlü mİsalden çeşit çeşit beyan ettik. İnsan ise tartışma bakımından her şeyin ekseri olmuştur.

55.   Kendilerine hüda Kur'an geldiği zaman insanları imân etmelerinden ve Rablerine istiğfarda bulunmalarından men eden olmadı, ancak kendilerine evvelkilerin sünnetinin haklarında mukadder olan helâkın gelmesini veya kendilerine azabın açıkça gelmesini istemeleri olmuştur.

56.   Ve biz Peygamberleri göndermeyiz, ancak müjdeleyiciler uyarıcılar olarak göndeririz. Kâfir olanlar ise bâtılca mücadelede bulunurlar ki, onunla hakkı ibtal etsinler ve onlar bizim âyetlerimizi ve korkutulmuş oldukları şeyleri eğlence edindiler onlar için alayda bulundular.

57.   Daha zalim kim vardır, o kimseden ki, Rabbi’ni n âyetleri kendisine hatırlatıldığı halde ondan hemen yüz çevirir ve iki elinin takdim etmiş olduğu şeyi unutmuş olur. Biz onların kalpleri üzerine onu güzelce anlayabilmelerine mâni perdeler, kulaklarında da bir ağırlık kılmış olduk ve onları hidayete davet edip dursan onlar yine o vakit hidayete ebediyyen ermezler.

58.   Ve Rabbin mağfireti pek fazladır, rahmet sahibidir. Eğer onları kazandıkları sebebiyle cezalandıracak olsa elbette onlar için azabı çarçabuk getirirdi. Fakat onlar için va’d edilmiş bir zaman vardır. Onun ötesinde bir kurtuluş yeri bulamazlar.

59.   Ve hatırlayınız o memleketleri ki, zulümeder oldukları vakti onları helâk ettik. Ve onların helâkleri için bir muayyen vakit tayin etmiş idik.

60.   Ve hatırla, bir vakit ki, Musa genç arkadaşına demişti: Ben iki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım, yahut uzun bir müddet geçireceğim.

61.   Vaktaki, iki denizin birleştikleri yere ulaştılar, balıklarını unuttular. O vakit o balık denizde bir yarığa doğru yolunu tutmuştu.

Kehf Sûresi 62 - 74. Ayetler

62.   Vaktaki geçip gittiler Hazreti Musa genç arkadaşına dedi ki: Bize kuşluk yemeğimizi getir, biz bu yolculuğumuzda muhakkak ki, yorgunluğa uğradık.

63.   O genç de dedi ki: Gördün mü? Kayaya çıktığımız vakit ben şüphe yok balığı unuttum. Onun söylemeği bana şeytandan başkası unutturmuş olmadı. O denizde yolunu şaşılacak bir şekilde tutmuştu.

64.   Dedi ki: İşte bizim aramakta olduğumuz da bu ya, hemen izleri üzerine uyarak geri döndüler.

65.   Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona kendi katımızdan bir rahmet vermiştik. Ve ona katımızdan bir ilim öğretmiştik.

66.   Ona Musa dedi ki: Öğretilmiş olduğundan bana bir irşat vesilesi öğreti vermekliğin üzere sana tâbi olabilir miyim?

67.   Dedi ki: Şüphe yok sen benimle beraber sabra kâdir olamazsın.

68.   Ve hakikatından tamamen haberdar olmadığın bir şeye karşı nasıl sabr edebilirsin?

69.   Dedi ki: inşaallah beni elbette sabreder bulacaksın ve sana hiçbir emirde âsi olmam.

70.   Dedi ki: Eğer bana tâbi olacak isen artık bana hiçbir şeyden sual etme, ondan sana ben haber verinceye değin.

71.   Bunun üzerine gidiverdiler. Ne zaman ki bir gemiye bindiler, o gemiyi yaraladı. Dedi ki: Onu yaraladın mı ki, ahalisini boğuveresin? Doğrusu pek kötü bir şey yaptın.

72.   Dedi ki: Ben demedim mi ki: Şüphe yok sen benimle beraber sabra takat getiremezsin?

73.   Dedi ki: unuttuğum şey ile beni muaheze etme, bana bu isimden dolayı bir güçlük teklif eyleme.

74.   Yine gittiler, nihayet bir oğlan çocuğuna rastgeldikleri an hemen onu öldürüverdi. Dedi ki: Bir tertemiz nefisi, bir nefis karşılığında olmaksızın öldürdün mü? Muhakkak ki, pek kötü bir şey yapmış oldun.

Kehf Sûresi 75 - 83. Ayetler

75.   Dedi ki: Ben sana demedim mi ki, şüphe yok sen benimle beraber sabra takat getiremezsin.

76.   Dedi ki: Bundan sonra sana bir şeyden sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Muhakkak ki, benim tarafımdan özre erişmiş oldun.

77.   Sonra yine gittiler, bir belde ahalisine varınca onun ahalisinden yiyecek istediler. Onlar ise bunları mİsafir kabul etmekten kaçındılar. Derken orada bir duvar buldular ki, yıkılmak istemekte idi. Onu hemen doğrultu verdi. Dedi ki: Eğer dileseydin bunu üzerine elbette bir ücret alıverirdin.

78.   Dedi ki: İşte bu, benimle senin aramızın ayrılışıdır. Üzerine sabra muktedir olamadığın şeylerin izahını sana haber vereceğim.

79.   Şöyle ki: Gemi, denizde çalışan bir takım zayıflara ait idi. Artık ben onu kusurlu yapmak istedim ve onların ötesinde bir hükümdar vardır ki, her sağlam gemiyi zulmederek alıvermektedir.

80.   Oğlana gelince onun anası ile babası iki mümin kimselerdir. İmdi onları bir azgınlığa, bir küfre bürümesinden korktuk.

81.   Artık biz istedik ki, Rableri onlara ondan temizlikçe daha hayırlısını ve marhemetce daha yakınını bedel olarak versin.

82.   Duvara gelince şehirde iki yetim oğlanındı. Altında ise onlara ait bir hazine var idi. Babaları da iyi bir kimse idi. Artık Rabbi diledi ki: Onlar erginlik çağına ersinler de hâzinelerin çıkarıversinler bu Rabbinden bir rahmet olarak böyle yapılmıştır. Ve onu kendi reyimle yapmış olmadım. İşte bu, üzerine sabra takat getiremediğin şeyin izahıdır.

83.   Ve sana Zülkarneyin'den sual ediyorlar. De ki: Ona dair size kâfi bir haber hikâye edeceğimdir.

Kehf Sûresi 84 - 97. Ayetler

84.   Biz onu yeryüzünde bir kudrete erdirdik ve ona her şeyden bir sebep verdik.

85.   Artık o, bir yol takibe başladı.

86.   Tâki, güneşin battığı yere vardı, onu siyah bir çamur gözesinde batar gibi buldu ve onun yanında bir kavim de buldu. Dedik ki: Ey Zülkarneyin! Ya azap edersin veyahut haklarında güzelce bir muamele yaparsın.

87.   Dedi ki: Her kim zulüm ederse elbette onu cezalandırırız, sonra da Rabbine gönderilir, artık o da cidden şedit bir azap ile cezalandırır.

88.   Amma her kim imân eder ve iyi amelde bulunursa artık onun için çok güzel bir mükâfat vardır ve ona emrettiğimiz şeylerden bir kolaylık söyleriz.

89.   Sonra da başka bir yol takip etti.

90.   Vaktaki güneşin doğduğu bir tarafa kavuştu, onu bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı, bir siper yapmış değildik.

91.   İşte böylece. Ve şüphe yok ki, onun yanında neler olduğunu biz ilmen kuşatmışızdır.

92.   Sonra diğer bir yolu takibe başladı.

93.   Vaktaki, iki dağın arasına kavuştu, onların yakınında bir kavim buldu ki, söz anlayabilmeye yaklaşacak bir halde değildiler.

94.   Dediler ki: Ey Zülkarneyin! Şüphe yok ki, Yecüc ile Mecüc, yerde fesat çıkarıp duran kimselerdir. Bizim ile onların arasına bir sed, yapman için sana bir ücret versek olur mu?

95.   Dedi ki: Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimetler sizin bana vereceğiniz ücretten hayırlıdır. Siz bana bir kuvvet ile yardım edin, sizinle onların arasına bir kuvvetli sed = engel yapayım.

96.   Bana demir parçaları getirin, iki dağın arası bir seviyeye gelince körükleyin dedi. Onu ateş haline koyduğu zaman da getirin bana, dedi. Üzerine erimiş bakır dökeyim.

97.   Artık ne onun üstüne çıkmaya kâdir oldular ve ne de onun için bir delik açmaya güçleri yetti.

Kehf Sûresi 98 - 110. Ayetler

98.   Dedi ki: Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vâdi geldiği vakit ise onu dümdüz etmiş olacaktır. Ve Rabbimin va'di, bir hak olmuştur.

99.   Ve o gün Yecüc ile Mecüc’ün çıktıkları zaman onların bazılarını bazısı içinde dalgalanır muzdarip bir halde bırakmışızdır ve sûra üfrülmüştür, artık onların hepsini toptan toplamışızdır.

100. Ve o gün cehennemi kâfirler için bir gösterişle göstermişizdir.

101. Onlar ki, gözleri benim zikrimden bir perdede idi ve işitmeğe de kâdir olamaz olmuşlardı...

102. Ya o kâfir olanlar, benden başka kullarımı kendilerine dostlar edineceklerini mi sanıverdiler? Biz cehennemi kâfirler için bir konaklık yer olarak hazırladık.

103. De ki: Size amellerce en çok hüsrana düşmüş olanları haber vereyim mi?

104. Onlar ki, dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir. Ve halbuki, onlar güzel bir amel yapar olduklarını zannederler.

105. Onlar, o kimselerdir ki, Rablerinin âyetlerini ve görüleceğini inkâr ettiler.     İmdi onların amelleri bâtıl olmuştur. Artık kıyamet günü onlar için bir terazi tutmayacağız.

106. İşte onların cezaları, küfrettikleri ve âyetlerimizi ve Peygamberlerimizi eğlence yerine tuttukları için cehennemdir.

107. O kimseler ki, îmân ettiler ve güzel güzel amellerde bulundular, onlar için firdevs cennetleri elbetteki, bir konak olmuştur.

108. Orada ebediyyen kalıcıdırlar. Oradan ayrılmak istemezler.

109. De ki: Eğer Rabbimin kelimeleri için deniz mürekkep olsa elbette Rabbimin kelimeleri tükenmeden deniz tükenir biter. İsterse denizin bir mislini de yardımcı getirecek olsak.

110. De ki: Ben ancak sizin gibi bir beşerim, bana vahyolunuyor ki, sizin ilahınız ancak bir ilahtır. Artık her kim Rabbi’ni n mânevi huzuruna ermek niyazında bulunur oldu ise iyi amel işlesin ve Rabbi’ni n ibadetine hiçbir kimseyi ortak edinmesin.

Meryem Sûresi 1 - 11. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Kâf, Ha, Ya, Ayın, Sad.

2.     Bu Rabbin rahmetiyle kulu Zekariya'yı anmasıdır...

3.     O vakit ki, Rabbine gizlice bir dua ile duada niyazda bulunmuştu.

4.     Demişti ki: Yarabbi! Muhakkak benim kemiklerim zayıflattı, başımın tüyü de tutuştu ve Rabbim! Sana ne dua ettim ise mahrum kalmadım.

5.     Ve ben arkamdan beni takibedecek akrabamdan korkmaktayım, eşim de kısırdır. Artık bana sen kendi tarafından bir oğlu bağışla.

6.     Hem bana vâris olsun hem de Yakub hanedanına vâris olsun ve Rabbim! Onu katında rızaya mazhar buyur.

7.     Ey Zekeriya! Seni bir oğul ile müjdeleriz ki, adı Yahya'dır. Onun için evvelce kimseyi bir adaş kılmadık.

8.     Dedi ki: Yarabbi! Bana nereden bir oğul olabilir? Eşim ise kısır olmuştur. Ben de ihtiyarlıktan son yaşa yetişmiş oldum.

9.     Buyurdu ki: Öyledir. Rabbin buyurdu ki: O bana kolaydır ve muhakkak ki, ben seni bundan evvel yaratmıştım, halbuki, sen hiçbir şey değildin.

10.   Dedi ki: Yarabbi! Benim için bir alâmet kıl. Buyurdu ki: Senin alâmetin, sen sapsağlam olduğun halde insanlar ile üç gece konuşmaya muktedir olamamandır.

11.   Sonra mescitten kavmine karşı çıktı da gündüzlerin evvellerinde ve sonlarında tesbihte bulununuz diye onlara İsaret eyledi.

Meryem Sûresi 12 - 25. Ayetler

12.   Ey Yahya! Kitabı kuvvetle tut. Ve ona daha çocuk iken hikmet verdik.

13.   Ve ona tarafımızdan bir rahmet, bir temizlik verdik ve çok muttaki oldu.

14.   Ve anasıyla babasına itaatkâr idi ve bir zorba, isyankâr değildi.

15.   Ve ona selâm olsun, doğduğu günde ve öleceği günde ve diri olarak kabrinden kaldırılacağı günde.

16.   Kitapta Meryem'i de yâd et. O vakit ki, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.

17.   Onların öte yanlarında kendisine bir perde edinmişti. Artık biz de ona ruhumuzu Cibril i Emin'i gönderdik de onun için tatma bir insan sûretinde görünü vermişti.

18.   Meryem dedi ki: Muhakkak ben senden Rahmana sığınırım. Eğer sen gerçekten takva sahibi isen yanımdan çekil.

19.   Cibril dedi ki: Ben sana bir tertemiz oğul bağışlamak için, Rabbin ancak bir elçisiyim.

20.   Meryem dedi ki: Bana bir oğul nasıl olabilir ki, bana bir insan nikâh ile dokunmamıştır ve ben bir iffetsiz de değilim.

21.   Cibril de dedi ki: Öyledir. Rabbin buyurdu ki: O bana göre pek kolaydır ve onu insanlara bir alâmet ve bizden bir rahmet kılacağız. Ve o hükme bağlanmış bir işten ibaret olmuştur.

22.   Artık Meryem ruh üflenmesi ile ona hâmile kaldı. Onunla hemen uzakça bir mahalle çekilip gitti.

23.   Derken ona doğum hareketi gelerek kendisini bir hurma ağacının altına gitmeğe zorunlu kıldı, dedi ki: Ne olurdu bana, bundan evvel ölmüş olsaydım ve unutulup terkedilmiş bulunsa idim!

24.   Derken ona aşağısından seslendi ki: Sakın mahzun olma, muhakkak ki, Rabbin senin alt yanından bir su arkı vücuda getirdi.

25.   Hurma ağacını kendine doğru silkele, üzerine taze hurma dökülüversin.

Meryem Sûresi 26 - 38. Ayetler

26.   Artık ye ve iç ve gözün aydın olsun, imdi insanlardan bir kimseyi görürsen de ki: Ben Rahman için oruç adadım, artık bugün hiç bir insan ile asla konuşmayacağımdır.

27.   Artık onu yüklenerek kavminin yanına getirdi. Dediler ki: Ey Meryem! Doğrusu pek büyük, çirkin birşey ile gelmiş oldun.

28.   Ey Harun'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir şahıs değildi ve anan da iffetden mahrum bulunmuş değildi.

29.   Bunun üzerine ona çocuğa İsaret etti. Dediler ki: Biz daha beşikte bir çocuk bulunan ile nasıl konuşabiliriz?

30.   O çocuk dedi ki: Ben şüphe yok Allah’ın kuluyum, bana kitap verdi ve beni bir Peygamber kıldı.

31.   Ve beni nerde olsam mübarek kıldı ve bana hayatta olduğum müddetçe namaz ile ve zekât ile emretti.

32.   Ve beni valideme itaatkâr kıldı ve beni bir zorba, isyankâr kılmadı.

33.   Ve selâm benim üzerimedir, doğduğum günde ve öleceğim günde ve diri olarak kaldırılacağım günde.

34.   İşte hak olan söze göre bu, kendisinde ihtilâfta bulundukları Meryem'in oğlu İsa'dır.

35.   Allah için asla tasavvur olunamaz ki, kendisi için bir çocuk edinmiş olsun. O münezzehtir, hangi bir şeyi vücuda getirmek dileyince ona ancak ol der, o da hemen oluverir.

36.   Ve şüphe yok ki, Allah benim de Rabbimdir, Sizin de Rabbinizdir. Artık yalnız ona ibadet ediniz. Bu, dosdoğru bir yoldur.

37.   Sonra gruplar kendi aralarında ihtilâfa düştüler. Artık görülecek günün en şiddetli azabı, kâfir olan kimseler içindir.

38.   Bize gelecekleri gün neler işitecekler ve neler göreceklerdir! Fakat o zalimler bugün pek zahir bir sapıklık içindedirler.

Meryem Sûresi 39 - 51. Ayetler

39.   Ve onların hasret günü ile her emrin bitirilmiş olduğu vakit ile korkut. Onlar ise gaflettedirler ve onlar imân etmezler.

40.   Biz, şüphe yok ki biz, yeryüzüne ve onun üzerinde bulunanlara vâris olacağız ve bize döndürüleceklerdir.

41.   Kitapta İbrahim'i de zikred. Şüphe yok ki, o pek sadık bir Peygamber idi.

42.   Bir vakit ki, babasına demişti: Ey babacığım! Ne için işitmez, görmez ve seni hiçbir ihtiyaçtan kurtaramaz bir şeye taparsın?

43.   Ey atacağım! Muhakkak ki, ilimden sana gelmeyen bana gelmiştir. Artık bana tâbi ol, seni bir doğru yola eriştireyim.

44.   Ey babacığım! Şeytana ibadet etme, şüphe yok ki: Şeytan, Rahmana isyan eder olmuştur.

45.   Ey babacığım! Ben muhakkak korkarım ki, sana Rahman tarafından bir azap İsabet eder de artık şeytana bir yar olmuş olursun.

46.   Âzer dedi ki: Ey İbrahim! Yoksa sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviricisin? And olsun ki, eğer buna son vermez isen elbette seni taşlarım ve benden uzun bir müddet uzaklaş.

47.   Hazreti İbrahim de dedi ki: Sana selâm olsun. Senin için Rabbime elbetteki, istiğfarda bulunacağım, şüphe yok ki, o benim için çok ikram etmektedir.

48.   Ve sizi ve Allah'tan başka tapındıklarınızı bırakıp çekiliyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua ile bedbaht olmam.

49.   Vaktaki onlardan ve Allah'tan başka ibadet ettikleri şeylerden çekilip gitti, ona İshak'ı ve Yakub'u ihsan ettik ve hepsini birer Peygamber kıldık.

50.   Ve onlara rahmetimizden ihsan ettik ve onlar için dillerde yüksek, doğru bir övgü nasip kıldık.

51.   Ve kitapta Musa'yı da an. Şüphe yok ki, o ihlâs ile vasıflanmış idi ve bir resûl, bir peygamber olmuş idi.

Meryem Sûresi 52 - 64. Ayetler

52.   Ve ona Tur'un sağ tarafından seslendik ve onu münacat eder bir halde yaklaştırdık.

53.   Ve ona rahmetimizden olarak kardeşi Harun'u bir peygamber olmak üzere ihsan ettik.

54.   Ve kitapta İsmail'i de an, şüphe yok ki, o vaadinde sadık idi ve bir resûl, bir nebi idi.

55.   Ve hanedanına namaz ve zekât ile emir ederdi ve Rabbinin katında rızaya nail olmuştu.

56.   Ve kitapta İdris'i de zikred. Şüphe yok ki, o, bir sıddık, bir Peygamber idi.

57.   Ve onu yüksek bir makama kaldırdık.

58.   İşte bunlar ki, Allah Teâlâ'nın kendilerine ihsan buyurmuş olduğu Peygamberlerdendir, Adem'in zürriy etinden ve Nuh ile beraber gemiye yüklemiş olduklarımızdandır ve İbrahim ve İsrail'in zürriyyetindendir ve hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendirler. Kendilerine rahmanın âyetleri okunduğu zaman secde eder ve ağlar oldukları halde yere kap anırlardı.

59.   Sonra arkalarından bir taife onlara halef oldu ki, namazı zâyi ettiler ve şehvetlere tâbi oldular. Artık yakında cehennem deresine yetişeceklerdir.

60.   Ancak tövbekâr olan ve imân eden ve iyi amelde bulunan kimseler müstesnâ. Çünkü onlar cennete girerler ve bir şey ile zulüme uğratılmış olmazlar.

61.   Adn cennetleri ki, Rahman kullarına gıyaben va'd buyurmuştur. Şüphe yok ki, onun va'di vücuda getirilmekte bulunmuştur.

62.   Orada faidesiz lakırdı işitmezler, ancak selâm işitirler ve onlar için orada sabah ve akşam rızıkları da vardır.

63.   O, o cennettir ki, ona kullarımızdan takva sahibi olanları vâris kılarız.

64.   Ve Cibril'i Emin demiştir ki Biz inemeyiz, ancak Rabbin emri ile ineriz. Ve önümüzde ve ardımızda ve bunların arasında ne varsa hepsi o'nun içindir ve Rabbin unutkan değildir.

Meryem Sûresi 65 - 76. Ayetler

65.   Göklerin ve yerin ve onların arasında olanların Rabbidir. Binaenaleyh o'na ibadet et, o'nun ibadeti için sabr ve sebat eyle. Sen o'nun için hiçbir benzer bilir misin?

66.   Ve insan der ki: Öldüğüm zaman mı ileride diri olarak çıkarılacağım.

67.   O insan hiç düşünmez mi ki; Biz onu evvelce yarattık, halbuki, o hiçbir şey değildi.

68.   Evet... Rabbine andolsun ki onları ve şeytanları elbette toplayacağızdır. Sonra da onları muhakkak ki, cehennemin etrafında dizüstü hazırlamış olacağız.

69.   Sonradan her fırkadan rahmana karşı ziyadece mütekebbir serkeş olanı muhakkak ki, şiddetle yakalayacağız.

70.   Sonra elbette ki biz, cehenneme girip yanmağa daha lâyık olanı da şüphe yok, daha ziyade biliriz.

71.   Ve sizden bir kimse yoktur ki, illâ oraya uğrayacaktır. Bu, Rabbin tarafından hüküm ve kaza buyurulmuş bir şeydir.

72.   Sonra sakınmış olanları kurtuluşa erdiririz. Zâlimleri de orada dizleri üstüne çökmüş bir halde bırakırız.

73.   Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman kâfir olanlar, imân etmiş olanlara dedi ki: İki gruptan hangisi makamca daha hayırlıdır, meclisce daha güzeldir?

74.   Halbuki, biz onlardan evvel nice asırlar ahalisini helâk ettik ki, onlar eşyaca ve manzara itibariyle daha güzel idiler.

75.   De ki: Her kim sapıklık içinde ise onun için rahman uzattıkça uzatsın onlara dilediklerini versin ne ehemmiyeti var! Ne zaman ki va'd olunduklarını, ya azabı veya kıyamet gününü görürler, artık mekânca daha şerli ve yardımcılarca daha zayıf kim olduğunu bilmiş olacaklardır.

76.   Allah Teâlâ hidayete erenlere hidayeti arttırır ve bâki olan salih ameller ise Rabbin katında sevapça da hayırlıdır, âkibetce de hayırlıdır.

Meryem Sûresi 77 - 95. Ayetler

77.   Gördün mü o kimseyi ki, bizim âyetlerimizi inkâr etti ve dedi ki: Elbette bana mal ve velet verilecektir.

78.   Gayba vâki mı olmuş, yoksa Rahmanın katında bir ahd mı edinmiş?

79.   Hayır öyle değil, ne diyeceğini elbette yazacağız ve onun için azabı arttırdıkça arttıracağız.

80.   Ve onun dediklerine biz vâris olacağız ve o bize tek başına gelecektir.

81.   Ve onlar Allah'tan başka tanrılar edindiler, kendileri için bir izzet olsun diye.

82.   Asla öyle değil, onların tapındıklarını gelecekte inkâr edecekler ve onların üzerine düşman kesileceklerdir.

83.   Görmedin mi, biz şeytanları kâfirler üzerine musallat kıldık, onları vesveseleriyle teşvik edip duruyorlar.

84.   Artık onların üzerine acelede bulunma. Muhakkak ki, biz onlar için bir sayı sayıyoruz.

85.   Hatırla o günü ki, takva sahiplerini Rahmana bir elçi cemaati halinde göndereceğiz.

86.   Ve günahkarları da cehenneme susamış olarak sevkedeceğizdir.

87.   Şefaate sahip olamıyacaklardır, ancak Rahmanın katında bir söz alan müstesnâ.

88.   Ve dediler ki, Rahman kendisine çocuk ediniverdi.

89.   Andolsun ki, pek çirkin birşey olarak meydana gelmiş oldunuz.

90.   Az daha ondan dolayı gökler çatlayacak ve yer yarılacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecekti.

91.   Rahmana çocuk isnat etmelerinden dolayı.

92.   Halbuki, çocuk edinmek, rahman için lâyık olamaz.

93.   Göklerde ve yerde olan şeylerin hepsi de Rahmana kul olarak vücuda gelmiş şeylerden başka değildir.

94.   Yemin olsun ki, onları kuşatmıştır ve onları saymakla saymıştır.

95.   Ve hepsi de kıyamet günü onun huzuruna tek olarak gelecektir.

Meryem Sûresi 96 - 98. Ayetler

96.   O kimseler ki, imân ettiler ve güzel güzel amellerde bulundular, muhakkak ki, Rahman, onlar için kalplerde bir sevgi vücuda getirecektir.

97.   İşte onu, Kur'an'ı senin lİsanın ile kolayca kıldık ki, onunla takva sahiplerini müjdeleyesin ve inat eden bir kavmi de korkutasın.

98.   Ve onlardan evvel nice kavimleri helâk ettik. Hiç onlardan bir şahsı görüyor musun? Veya onlar için bir gizli ses işitiyor musun?

Tâhâ Sûresi 1 - 12. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Tâ, Hâ.

2.     Kur'an'ı sana meşakkate düşesin diye indirmedik.

3.     Ancak korkar kimseler bir öğüt olmak üzere indirdik

4.     Yeri ve yüksek gökleri yaratan zat tarafından tedricen indirilmiştir.

5.     O Rahman olan zattır ki, arş üzerine hâkim olmuştur.

6.     Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa ve ikisinin arasında ne varsa ve nemli toprağın altında ne varsa hepsi onundur.

7.     Ve sen sözü izhar etsen de etmesen de eşittir. Çünkü o, şüphe yok gizliyi de daha gizlice olanı da bilir.

8.     Allah Teâlâ'dır ki, ondan başka ilâh yoktur, onun için en güzel isimler vardır.

9.     Ve sana Musa'nın kıssası gelmedi mi?

10.   O vakit ki, o bir ateş görmüş de ailesine demişti ki: Durunuz, ben şüphesiz bir ateş gördüm, belki ondan size bir aydınlık getiririm, yahut ateşin yanında bir rehber bulurum.

11.   Vaktaki, ateşin yanına geldi. Ya Musa! Diye nida olundu.

12.   Şüphe yok benim, ben senin Rabbi’ni m. İmdi pabuçlarını çıkar. Muhakkak ki, sen mübarek bir vâdide, Tuvadasın.

Tâhâ Sûresi 13 - 37. Ayetler

13.   Ve ben seni seçtim, şimdi vahyolunacak şeyi dinle.

14.   Şüphe yok ki, ben, ben Allah'ım, benden başka ilâh yoktur. İmdi bana ibadette bulun ve beni anmak için namaz kıl.

15.   Şüphe yok ki, kıyamet gelecektir, az kalıyor ki, onu gizliyeyim. Ta ki, her nefis çalıştığı şey ile cezalandırılsın.

16.   Sakın ona o saate inanmayıp hevasına tâbi olan kimse, seni ondan alıkoymasın. Sonra helâk olursun.

17.   Ya Musa! Nedir o sağ elinde olan?

18.   Dedi ki: O benim âsamdır, ona dayanırım ve onunla koyunlarımın üzerine yaprak silkerim ve benim için onda başka menfaatler de vardır.

19.   Buyurdu ki: Ey Musa! Onu elinden bırakıver.

20.   Hemen bırakıverdi, o derhal koşar bir yılan kesildi.

21.   Buyurdu ki: Onu tut ve korkma. Biz onu evvelki şekline iade ederiz.

22.   Ve elini koltuğunun altına şok, başka bir mucize olarak ayıpsız bir halde bembeyaz olarak çıkıversin.

23.   Ta ki, sana en büyük âyetlerimizden gösterelim.

24.   Firavun'a git. Muhakkak ki, o haddi aşıvermiştir.

25.   Musa dedi ki: Yarabbi! Benim göğsüme genişlik ver.

26.   Ve benim için işimi kolaylaştır.

27.   Ve dilimden düğümü çöz

28.   Sözümü iyice anlayabilsinler.

29.   Ve bana ailemden bir vezir kıl.

30.   Kardeşim Harun'u.

31.   Onunla arkamı kuvvetlendir.

32.   Ve onu işimde ortak kıl.

33.   Tâ ki, seni çokça tesbih edelim.

34.   Ve seni çokça zikir eyleyelim.

35.   Şüphe yok ki, sen bizi hakkıyla görücüsün.

36.   Buyurdu ki: Ey Musa! Sana istediğin verilmiştir.

37.   Ve andolsun ki, sana başka defada ihsanda bulunmuşuzdur.

Tâhâ Sûresi 38 - 51. Ayetler

38.   Vaktaki, annene vahyolunacak şey'i vahyetmiştik.

39.   Şöyle ki: Onu tabut içine bırak sonra onu denize at. Hemen deniz de onu sahil bıraksın da onu bana da düşman ve ona da düşman olan, alıversin. Ve üzerine tarafımdan bir muhabbet bıraktım ki, hem de nezaretim önünde yetiştirilesin.

40.   O vakit ki, kız kardeşin gidip de diyordu ki; Ona bakacak bir kimse için size yol göstereyim mi? Artık seni annene döndürdük ki gözü aydın olsun da mahzun olmasın. Ve sen bir şahsı öldürdün, sonra seni o gamdan kurtardık ve seni fitneden fitneye uğratmıştık. Sonra Medyen ahalisi arasında senelerce kaldın, sonra da Ey Musa! Mukadder olduğu üzere bu muayyen zamana geliverdin.

41.   Ve seni kendi zatım için seçtim.

42.   Sen ve kardeşin âyetlerimle git ve benim zikrimde kusur etmeyiniz.

43.   Firavun’a gidiniz. Şüphe yok ki, o haddi tecavüz etmiştir.

44.   Ona yumuşakça söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar.

45.   Dediler ki: Ey Rabbimiz! Muhakkak biz korkarız ki, ya üzerimize şiddetle saldırır veya haddi tecavüz eder.

46.   Buyurdu ki: Korkmayın, şüphe yok ki, ben sizinle beraberim, işitirim ve görürüm.

47.   Haydin ona varıp da deyiniz ki, şüphe yok biz Rabbin iki resûliyiz, artık İsrail oğullarını bizimle beraber gönder ve onlara işkence etme, biz sana muhakkak Rabbin tarafından mucize ile geldik. Selâm ise hidayete tâbi olan kimse üzerinedir.

48.   Muhakkak bize vahyolundu ki, şüphe yok azap, yalanlayan ve yüz çeviren kimse üzerinedir.

49.   Firavun dedi ki: O halde Ey Musa! Sizin Rabbiniz kimdir?

50.   Hz. Musa dedi ki: Rabbimiz o zattır ki, her şeye hilkatini vermiş, sonra da doğru yolu göstermiştir.

51.   Firavun dedi ki: Öyle ise evvelki ümmetlerin hali neden ibarettir?

Tâhâ Sûresi 52 - 64. Ayetler

52.   Hz. Musa da dedi ki: Onlara ait bilgi. Rabbimin katında bir kitaptadır ki, Rabbim hata etmez ve unutmaz.

53.   O Yüce Yaratıcı ki: Sizin için arzı bir beşik kıldı ve orada sizin için yollar açtı ve gökten bir su indirdi. Artık onunla muhtelif bitkilerden çiftler çıkardık.

54.   Yiyiniz ve hayvanlarınızı otarınız, şüphe yok ki, bunda akıl sahipleri için ibretler vardır.

55.   Sizi o yerden yarattık ve sizi ona döndüreceğiz ve sizi ondan diğer bir defa daha çıkaracağız.

56.   Yemin olsun ki, biz ayetlerimizin hepsini ona gösterdik. Böyle iken o yalanladı ve kaçındı.

57.   Firavun dedi ki: Ey Musa! Sen geldin mi ki, bizi sihrin ile yurdumuzdan çıkarıveresin.

58.   O halde biz de sana onun misli bir sihir elbette getireceğiz. Artık bizim aramızla senin aranda bir buluşacak vakit tâyin et ki, o bizim de senin de caymayacağımız düz bir yer olsun.

59.   Hz. Musa dedi ki: Size va'd edilen vakit, ziynet günü ve insanların toplanacağı kuşluk zamanıdır.

60.   Artık Firavun, dönüp gitti, bütün hiylesini topladı, sonra geliverdi.

61.   Musa onlara sihirbazlara dedi ki: Yazıklar olsun sizlere! Allah'a karşı yalan yere iftirada bulunmayın, sonra sizi azab ile helâk eder ve muhakkak ki, iftira eden hüsrana uğramıştır.

62.   Artık sihirbazlar aralarında işlerine dair münakaşada bulundular ve gizlice konuştular.

63.   Dediler ki: Bunlar herhalde iki sihirbaz, istiyorlar ki, sizi sihirleriyle yurdunuzdan çıkarıversinler ve sizin en faziletli olan dininizi gidersinler.

64.   Artık bütün çarelerinizi toplayınız, sonra saf halinde geliniz. Şüphesiz ki, bugün galip gelen kurtuluşa ermiş olacaktır.

Tâhâ Sûresi 65 - 76. Ayetler

65.   Dediler ki: Ey Musa! Ya sen atıver, veyahut ilk atan biz olalım.

66.   Dedi ki: Hayır siz atınız. Hemen onların ipleri ve sopaları sihirlerinden dolayı koşuyormuş gibi ona görünür oldu.

67.   Musa, içerisinde hemen bir korku hisseder oldu.

68.   Dedik ki: Korkma, şüphe yok, üstün olan sensin, sen.

69.   Ve elinde olanı bırakıver, onların yaptıklarını yutuverir. Şüphe yok ki, onlar ne yaptılar ise bir sihirbaz hiylesinden ibarettir. Sihirbaz ise her nerede olsa felâha eremez.

70.   Nihayet sihirbazlar, secde eder oldukları halde yerlere atıldılar. Harun ile Musa'nın Rabbine imân ettik, dediler.

71.   Firavun dedi ki: Ben size izin vermeden evvel siz ona imân ettiniz. O sizin büyüğünüzdür ki, size sihri öğretmiştir. Artık sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama olarak elbette keseceğim ve elbetteki, sizi hurma dallarına asacağım ve elbetteki, bileceksinizdir ki, hangimiz azapça daha şiddetli ve daha devamlıdır.

72.   Dediler ki: Ellbette seni bize gelen âyetlere ve bizi yoktan var etmiş olana tercih edemeyiz. Artık sen, ne ile hüküm edecek isen hüküm et. Sen ancak bu dünya hayatında hükmedersin.

73.   Muhakkak biz Rabbimize imân ettik ki, bizim için hatalarımızı ve bizi üzerine zorladığın sihirden dolayı yarlığasın. Ve Allah hayırlıdır ve ebedîdir.

74.   Şüphe yok ki, her kim Rabbine inkârcı olarak gelirse elbetteki, onun için cehennem vardır. Orada ne ölür ve ne de dirilir.

75.   Her kim de güzel güzel ameller işlemiş olduğu halde ona mümin olarak gelirse işte onlar için en yüksek dereceler vardır.

76.   Adn cennetleri ki, altlarından ırmaklar akar, orada ebediyen kalıcılardır ve bu, temizlenmiş olan kimsenin mükâfatıdır.

Tâhâ Sûresi 77 - 87. Ayetler

77.   Ve andolsun ki, Musa'ya şöyle vahyettik. Kullarım ile beraber geceleyin yürü ve onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmazsın ve endişe de etme.

78.   Derken Firavun ordusuyla onların arkasına düştü. Artık kendilerini Firavun ile ordusunu denizden saran sarıverdi.

79.   Ve Firavun kavmini sapıklığa düşürdü ve onları doğru bir yola götüremedi.

80.   Ey İsrail oğulları! Sizi muhakkak ki, düşmanınızdan kurtardık ve size Tur'un sağ tarafını va'd ettik ve sizin üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.

81.   Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temizlerinden yiyiniz ve onda aşırı gitmeyiniz, sonra üzerinize gazabım iner ve kimin üzerine gazabım inerse artık helâk olmuş olur.

82.   Ve şüphe yok ki, ben tövbe eden ve imân eyleyen ve güzel amelde bulunan, sonra da doğru yolda sebat gösteren kimse için çok yarlıgaycıyım.

83.   Ya Musa! Seni kavminden ayırıp aceleye düşüren nedir?

84.   Dedi ki: Onlar da beni takibetmektedirler. Ve Rabbim ben senin için acele ettim ki, benden razı olasın.

85.   Buyurdu ki: Biz senden sonra kavmini fitneye düşürdük ve onları Samiri saptırdı.

86.   Artık Musa, kavminin yanına gazaplı bir halde mahzun olarak döndü. Dedi ki: Ey kavmim! Size Rabbiniz güzel bir va'd ile va'd etmiş değil mi idi? Yoksa üzerinize zaman mı uzadı? Yoksa Rabbinizden üzerinize bir gazap inmesini mi arzu ettiniz ki, bana olan va'dinize muhalefette bulundunuz?

87.   Dediler ki: Biz sana olan va'de kendimize sahip olarak muhalefette bulunmuş olmadık. Velâkin biz kavmin ziynetinden bir takım ağırlıkları yüklenmiştik, onları ateşe atıverdik. İşte Samiri de öyle atı verdi.

Tâhâ Sûresi 88 - 98. Ayetler

88.   Derken onlara bir buzağı, böğürmesi olan bir ceset çıkardı. Dediler ki: Bu sizin ilahınızdır ve Musa'nın ilâhıdır, fakat unutmuş.

89.   Görmüyorlar mı idi ki, onlara ne bir söz iade edebiliyordu ve ne de onlar için bir zarara ve bir faideye sahip bulunuyordu.

90.   Ve muhakkak ki, Harun onlara daha evvel demişti ki: Ey kavmim! Siz bunun ile fitneye düşürülmüş oldunuz ve şüphe yok ki, sizin Rabbiniz Rahmandır. Artık bana tâbi olunuz ve benim emrime itaat ediniz.

91.   Dediler ki, bize Musa dönüp gelinceye kadar biz buna buzağıya sürekli olarak tapmaktan geri duracak değiliz.

92.   Dedi ki: Ey Harun! Onların sapıklığa düştüklerini gördüğün zaman seni ne men etti.

93.   Ki, benim ardımca gelmedin? Emrime isyan mı ettin?

94.   Dedi ki: Ey anamın oğlu! Ne sakalımı ve ne de başımı tutma. Ben muhakkak senin. İsrail oğullarının aralarını dağıttın ve benim sözümü gözetir olmadın, diyeceğinden korktum.

95.   Musa Aleyhisselâm dedi ki: Ey Samiri! O acayip işi yapmaktaki maksadın ne idi?

96.   Samiri de dedi ki: Onların görmediklerini ben gördüm. Artık Resulün izinden bir avuç toprak aldım da onu attım ve nefisim bana öylece hoş göstermiş oldu.

97.   Hz. Musa da dedi ki: Çık git. Çünkü artık sana hayatta bulundukça takdir edilmiş olan dokunma yok demektir. Ve muhakkak ki, senin için bir va'de mahalli de vardır ki, ondan asla ayrılmayacaksındır. Ve kendisine tapınıp durduğun tanrına da bak. Biz onu elbette ki, yakacağız, sonra da onu denizde parça parça edip savuracağız.

98.   Sizin ilahınız ancak o Allah’tır ki, ondan başka ilâh yoktur. Her şeyi ilmen kuşatmıştır.

Sayfa 13 / 27

  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
 
 
  • İLETİŞİM