• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Mü'minûn Sûresi 28 - 42. Ayetler

28.   İmdi sen ve seninle beraber olanlar geminin üzerine çıktığınızda de ki: Hamd o Allah'a olsun ki, bizi o zalimler olan kavminden kurtardı.

29.   Ve de ki: Yarabbi!, beni bir mübarek yere indir ve sen indirenlerin en hayırlısısın.

30.   Şüphe yok ki, bunda elbette bir nice ibretler vardır ve hakikaten biz elbette pek imtihan edicileriz.

31.   Sonra onların arkalarından başka bir nesil icat ettik.

32.   Onların içinde de onlardan bir Peygamber gönderdik, dedi ki: Siz Allah'a ibadet edin, sizin için ondan başka bir ilâh yoktur. Artık sakınmayacak mısınız?

33.   Onun kavminden bir taife ki, kâfir oldular ve ahirete kavuşmayı tekzib ettiler ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz halde dediler ki: Bu başka değil, ancak sizin gibi bir insan, sizin yediğinizden yiyor ve sizin içtiğinizden içiyor.

34.   Ve eğer siz benzeriniz olan bir insana itaat ederseniz şüphe yok ki, o halde muhakkak hüsrana uğramış kimselersiniz.

35.   Size vâd ediyor ki, siz olduğunuz ve bir toprak ve bir takı kemikler kesildiğiniz vakit muhakkak ki, siz çıkarılmış olacaksınızdır.

36.   Ne uzak, ne uzak o vâd olunduğunuz şey!

37.   O hayat değildir, ancak bizim bu dünya hayatımızdan ibarettir. Ölürüz ve yaşarız ve biz tekrar hayata erdirilecekler değiliz.

38.   O başka değil, ancak bir erkektir ki, Allah'a karşı yalan yere iftirada bulunmuştur ve biz ona inananlar değiliz.

39.   O Peygamber de dedi ki: Yarabbi!, beni tekzib ettikleri için bana yardım et.

40.   Cenab Hak da vahyen buyurdu ki: Biraz sonra elbette ki pişman olarak sabahlayacaklardır.

41.   Derken onları gerçekten bir ses yakaladı da biz onları bir sel süprüntüsü kıldık. Ardık zalimler olan kavim için bir uzaklık olsun.

42.   Sonra onların ardından başka başka kavimler vücuda getirdik.

Mü'minûn Sûresi 43 - 59. Ayetler

43.   Hiçbir ümmet, ecelini geçemez ve geriye de kalamazlar.

44.   Sonra birbirinin ardından Peygamberlerimizi gönderdik. Her ne zaman bir ümmete Peygamberi geldi ise onun tekzib ettiler. Artık biz de onların bazılarını bazılarına helâk suretiyle tâbi kıldık ve onları birer acayip hâdise kılmış olduk, artık îmân etmezler olan bir kavim için uzaklık olsun.

45.   Sonra Musa'yı ve kardeşi Harun'u âyetlerimizle ve bir açık delil ile gönderdik.

46.   Firavun'a ve onun kavmine. Onlar ise ululandılar ve kendilerini yüksek görür bir kavim oldular.

47.   Binaenaleyh dediler ki: Bizim benzerimiz olan iki insana îmân eder miyiz onların kavmi ise bizim için kulluk edenlerdir.

48.   Bu cihetle onları tekzib ettiler de artık helâk olmuş olanlardan oldular.

49.   Andolsun ki, Musa'ya kitap verdik, kavmi hidayete erebilsinler.

50.   Ve Meryem'in oğlunu ve anasını bir harika kıldık ve ikisini bir oturaklı ve akar sulu yüksek bir mekânda barındırdık.

51.   Ey Resuller! Safi, helâl şeylerden yiyin ve iyi amelde bulunun şüphe yok ki, ben sizin her yapar olduğunuz şeyi tamamiyle biliciyim.

52.   Ve muhakkak ki bu, İslâmiyet bir tek din olarak hepinizin dinidir. Ve ben de Rabbinizim, artık bana ittikada bulunun.

53.   Fakat ümmetler, fırka fırka olarak aralarında dinlerini parçaladılar. Her fırka kendi yanlarında olan ile mesrurlardır

54.   Artık sen onları kendi sapıklıkları içinde bir zamana kadar terk et.

55.   Zannediyorlar mı ki, onlara kendisiyle imdad ettiğimiz mal ve evlât ile.

56.   Onlar için hayırları hususunda acele ederiz. Hayır

57.   Muhakkak o kimseler ki, onlar Rablerinin korkusundan dolayı daima korku üzere bulunur kimselerdir.

58.   Ve o kimseler ki, onlar Rablerinin âyetlerine îmân ederler.

59.   Ve o kimseler ki, onlar Rablerine ortak koşmazlar.

Mü'minûn Sûresi 60 - 75. Ayetler

60.   Ve o kimseler ki, onlar Rablerinin huzuruna muhakkak varacaklarından dolayı kalpleri şiddetli korkarak verdiklerini sadakaları vesaireyi verirler.

61.   İşte onlar hayırlarda sür'at gösterirler ve onlar onun için ileri gidenlerdir.

62.   Ve biz bir kimseye gücünün yettiğinden başka bir şey ile teklifte bulunmayız ve bizim katımızda bir kitap vardır ki, hakkı söyler ve onlar zulm olunmazlar.

63.   Fakat kâfirlerin kalpleri bundan derin bir cehalet içindedir ve onlar için bundan başka işler vardır. Onlar o işler için çalİsanlardır.

64.   Nihayet biz onların ileri gelenlerini azap ile yakaladığımız zaman onlar o an bağırıp yalvarmağa başlarlar.

65.   Bugün bağırıp yalvarmayınız. Şüphe yok ki, siz bizden yardım olunamazsınız.

66.   Muhakkak ki, size karşı benim âyetlerim, okunuyordu

67.   Onunla böbürlenerek geceleyin konuşan bir cemaat halinde hezeyanlarda bulunuyordunuz.

68.   Ya o kelâmı hâlâ tefekkür etmezler mi? Yahut onlara evvelki atalarına gelmemiş bir şey mi gelmiş oldu.

69.   Yoksa Peygamberlerini bilmediler mi? Bunun için midir ki, onu inkâr edicilerdir.

70.   Yoksa onda cinnet vardır mı diyorlar? Hayır onlara hak ile gelmiştir. Halbuki, onların ekserisi haktan hoşlanmayanlardır.

71.   Eğer hak onların hevalarına uyacak olsa idi elbette gökle ve yer onlarda olanlar fesada uğramış olurdu. Hayır., biz onlara şereflerine vesile olacak olan Kur'an'ı, getirdik, onlar ise kendi vesilei şerefleri olan Kur'andan yüz çevirenlerdir.

72.   Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun? İşte Rabbin ecri daha hayırlıdır ve o rızık verenlerin en hayırlısıdır

73.   Ve şüphe yok ki, sen onları dosdoğru bir caddeye davet ediyorsun.

74.   Ve muhakkak o kimseler ki, ahirete îmân etmezler, elbette onlar yoldan sapıtmışlardır.

75.   Ve eğer onlara merhamet etsen ve kendilerindeki zararı açıversen elbetteki, yine azgınlıklarında devam edip tereddütte bulunacaklardır.

Mü'minûn Sûresi 76 - 89. Ayetler

76.   Andolsun ki, biz onları azap ile yakaladık, onlar yine Rableri için tevazuda bulunmadılar ve yalvarışta bulunmadılar.

77.   Sonunda onların üzerine bir şiddetli azabı olan kapı açlığımız vakit de onlar onun içinde ümitsizliğe düşmüş şaşkın kimselerdir.

78.   Halbuki, o, o yüce yaratıcı dır ki, sizin için kulağı ve gözleri ve kalpleri yaratmıştır. Sizler ise ne kadar az şükredersiniz.

79.   Ve sizi yerde yaratıp yayan. O'dur ve O'na haşrolunacaksınız.

80.   Ve o, yüce yaratıcı diriltir ve öldürür ve gecenin ve gündüzün ihtilâfı da O'nun dilemesiyle dir. Hâlâ akıllıca düşünmez misiniz?

81.   Hayır... Evvelkilerin dedikleri gibi dediler.

82.   Dediler ki: Olduğumuz ve toprak ve kemikler olduğumuz zaman mı biz herhalde dirilip kaldırılacağız?

83.   Andolsun ki, biz de ve evvelce babalarımız da bununla vâd olunmuşuzdur. Şüphe yok ki, bu evvelkilerin efsanelerinden başka değildir.

84.   De ki: Yer ve on'da olanlar, kimindir? Eğer siz bilir, kimseler oldunuz ise söyleyin.

85.   Elbette diyeceklerdir ki: Allah’ındır. De ki: O halde düşünmez misiniz?

86.   De ki: Yedi semanın Rabbi ve o yüce arşın Rabbi kimdir?

87.   Hemen diyeceklerdir ki: Allah'ındır. De ki: O halde korkmaz mısınız?

88.   De ki: Her şeyin melekütu elinde kudret elinde olan, kimdir ki: O himaye eder ve kendisine karşı kimse himaye edilemez. Eğer siz bilir kimseler olduğunuz iseniz söyleyin bakalım.

89.   Hemen diyeceklerdir ki: Allah içindir. De ki: Artık siz nereden büyüleniyorsunuz?

Mü'minûn Sûresi 90 - 104. Ayetler

90.   Hayır... Biz onlara hakkı getirdik. Onlar ise şüphe yok ki, elbette yalancılardır.

91.   Allah hiçbir çocuk edinmedi ve O'nunla beraber hiçbir ilâh da yoktur. O zaman her ilâh, kendi yarattığı ile giderdi ve bazıları bazısı üzerine yükselirdi. Allah ise onların vasfettiklerinden münezzehtir.

92.   Gaip olanı da, aşikâre bulunanı da bilendir. İşte onların ortak koştuklarından yücedir.

93.   De ki: Yarabbi! Eğer onlara yapılan tehdidi bana herhalde gösterecek isen...

94.   Yarabbi!, beni o zalimler olan kavmin içinde bulundurma.

95.   Ve şüphe yok ki, biz onlara yapmış olduğumuz tehdidi sana göstermeğe elbette kadirleriz.

96.   Sen o kötülüğü en güzel olan şey ile defet. Biz onların neler ile vasfeder olduklarını daha iyi biliriz.

97.   Ve de ki: Yarabbi! Ben sana şeytanların vesveselerinden sığınırım!

98.   Ve yarabbi!, sana sığınırım, onların huzuruma gelmelerinden.

99.   Nihayet onlardan birine ölüm gelince derki: Yarabbi! Beni geri gönderin.

100. Belki ben terkettiğim şey hususunda bir iyi amel isterim. Hayır, bu bir lakırdıdır ki: Bunu söyleyen O'dur ve onların önlerinde diriltilecekleri güne kadar engel vardır.

101. Sura üfürüleceği zaman artık aralarında ne soy bağları vardır ve ne de soruşurlar.

102. Artık kimin tartıları ağır gelirse işte kurtuluşu bulmuş olanlar, onlardır.

103. Ve kimin tartıları da hafif olmuş olursa işte nefislerine yazık etmiş olanlar, cehennemde ebedî kalanlar da onlardır.

104. Onların yüzlerini ateş şiddetle yakar ve onlar orada dudakları açılarak dişleri sırıtıp duran kimselerdir.

Mü'minûn Sûresi 105 - 118. Ayetler

105. Değil mi ki benim âyetlerim size karşı okunuyordu dasiz onları tekzib ediyordunuz.

106. Diyeceklerdir ki: Ey Rabbimiz!, bizim üzerimize azgınlığımız galip geldi ve biz sapıtmışlar olan bir kavim olduk.

107. Ey Rabbimiz!, bundan bizleri çıkar, İmdi bir daha dönersek artık şüphe yok ki, biz zalim kimseleriz.

108. Buyuracaktır ki: Alçakça sükût edip durun orada, bana bir şey söylemeyin.

109. Çünkü kullarımdan bir zümre var idi ki, "Ey Rabbimiz! Sana îmân ettik, artık bizi yarlığa ve bize merhamet buyur ve sen rahmet edenlerin elbette hayırlısısın" derlerdi.

110. Halbuki, siz onları alaya aldınız, tâki, bunlar böyle maskaralıklarınız size beni hatırlamayı unutturdular ve onlardan alay ederek güler kimseler olmuştunuz.

111. Şüphe yok ki, bugün ben onları sabrettikleri sebebiyle mükâfata nail ettim, muhakkak ki, kurtuluşa ermiş olanlar da onlardır, onlar.

112. Buyuracaktır ki: Yerde ne kadar seneler kaldınız?

113. Diyeceklerdir ki: Ya bir gün veya bir günün birazı kadar kaldık. İmdi sayanlara sor.

114. Buyuracaktır ki: Siz ancak pek az kaldınız, eğer siz hakikaten bilir kimseler oldunuz iseniz...

115. Ya siz zannetiniz mi ki, biz sizi ancak bir abes yere yarattık ve hakikaten siz bize döndürülmeyeceksiniz?

116. Hakkıyla hükümdar olan Allah Teâlâ pek yücedir. O'ndan başka bir ilâh yoktur. O yüce arşın Rabbi dir.

117. Ve her kim Allah ile beraber bir ilâha da taparsa ki, bunun için ona biçbir delil yoktur, artık onun hesabı muhakkak ki Rabbinin katindadır. Şüphe yok ki, kâfirler kurtuluşa nail olmazlar.

118. Ve de ki: Yarabbi! Mağfiret ve rahmet buyur ve sen merhamet edenlerin en hay ırlısısın.

Nûr Sûresi 1 - 10. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Bu bir sûredir ki, bunu indirdik ve bunu farz kıldık ve bunda açık açık âyetler indirdik gerektir ki, düşünesiniz.

2.     Zina eden kadın ile zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun, eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız. Allah’ın dinindeki bir emri tatbik ederken bu ikisi hakkında bir acımak sizi tutmasın ve bunların cezalarına tatbik edilirken müminlerden bir taife de şahit bulunsun.

3.     Zina eden erkek, zina eden kadından veya müşrik kadından başkasıyla evlenmez. Zina eden kadın da zina eden erkekten veya müşrikten başkasıyla izdivaçta bulunmaz. Ve bu evlenme müminlere haram kılınmıştır.

4.     Hür, iffetli olan Müslüman kadınlarına zina isnat eden, sonra dört şahit getirmeyen kimselere seksener değnek vurun ve onların şahitliklerini ebediyyen kabul etmeyin ve onlar ise fasık kimselerdir.

5.     Bundan sonra tövbe edenler ve hallerini islâh eyleyenler müstenâ. Çünkü Allah Teâlâ şüphe yok ki, çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

6.     Ve o kimseler ki, eşlerine zîna isnat ederler ve kendileri için kendi şahıslarından başka şahitler de bulunmazsa her birinin şahitliği, Allah Teâlâ'nın ismiyle elbetteki, kendisi doğru söyleyenlerdendir diye dört defa şahitlik etmektir.

7.     Beşinci de: Eğer yalancılardan olmuş ise üzerine hakikaten Allah’ın lâneti olsun demektir.

8.     Ve o kadından cezayı bertaraf eder, dört defa: Billâhi o kendisine zîna isnat eden kocası muhakkak ki, yalancılardandır diye şahitlik etmesi.

9.     Beşincisi de: "Eğer o kocası doğru söyleyenlerden ise kendi üzerine muhakkak ki, Allah’ın gazabı olsun" demesidir.

10.   Ve eğer üzerinize Allah’ın lütufu ve rahmeti olmasa idi haliniz ne olurdu? ve şüphe yok ki, Allah Teâlâ tövbeleri kabul edicidir, hikmet sahibidir.

Nûr Sûresi 11 - 20. Ayetler

11.   Muhakkak o kimseler ki, iftira ile geliverdiler, sizden bir zümredirler. Onu sizin için bir şer saymayın, belki o sizin için bir hayırdır. Onlardan her kişiye de günahtan kazandığı şey vardır. Onlardan o kimse ki, onun büyüğünü üstlenmiştir, onun için de pek büyük bir azap vardır.

12.   Onu işittikleri zaman mümin erkekler ile mümin kadınlar kendi vicdanlarında hayırlı bir zanda bulunarak bu bir apaçık iftiradır demeli değil mi idiler?

13.   Onun üzerine dört şahit getirmeli değil mi idiler? Madem ki, şahitleri getiremediler, artık onlardır. Allah katında yalancılar onlardır.

14.   Ve eğer Allah'ın fazlu rahmeti dünyada ve ahirette üstünüzde olmasa idi elbette o içine daldığınız yaygaradan dolayı sizi pek büyük bir azap kaplardı.

15.   O vakit ki, onu iftirayı dillerinizle karşılayıp kabul ediyordunuz. Kendisine sizin bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylüyordunuz ve onu kolay sanıyordunuz. Halbuki, o, Allah katında pek büyüktür.

16.   Onu işittiğiniz zaman, bunu söylemek bize lâyık olmaz, hâşâ, bu, pek büyük bir iftiradır, demeli değil mi idiniz?

17.   Allah size öğüt veriyor ki, bunun bir benzerine ebedî olarak dönmeyesiniz, eğer siz mümin kimseler iseniz.

18.   Ve Allah sizin için âyetleri apaçık beyan ediyor ve Allah bilendir, hikmet sahibidir.

19.   Muhakkak o kimseler ki, îmân etmiş olanlar arasında çirkin, yaramaz şeylerin yayılmasını arzu ederler, o kimseler için dünyada ve ahirette pek acıklı bir azap vardır ve Allah bilir, sizler ise bilmezsiniz.

20.   Ve eğer Allah’ın fadlı ve rahmeti sizin üzerinize olmasa idi elbette ki, sizi azaplandırırdı ve şüphe yok ki, Allah çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.

Nûr Sûresi 21 - 27. Ayetler

21.   Ey îmân etmiş olanlar! Şeytanın adımlarına uymayın ve her kim şeytanın adımlarına uyarsa elbette ki o, çirkin ve inkâr edilmiş şeyler ile emreder. Ve eğer üstünüzde Allah’ın lütufu ve merhameti olmasa idi sizden hiç bir kimse ebediyen temize çıkamazdı velâkin Allah dilediğini temize çıkarır ve Allah hakkıyla işiticidir, bilicidir.

22.   Ve sizden fazilet ve servet sahibi olanlar yakınlarına ve yoksullara Allah yolunda hicrette bulunmuş olanlara birşey vermemek için yemin etmesin ve af etsinler, bağışlasınlar, siz sevmez misiniz ki, Allah sizin için mağfiret buyursun ve Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

23.   Muhakkak o kimseler ki, iffetli, habersiz, mümine olan kadınlara kötülük isnadında bulunurlar, o kimseler dünyada ve ahirette lânete uğratılmıştır. Onlar için pek büyük bir azap da vardır.

24.   O günde ki onların aleyhine dilleri ve elleri ve ayakları neler yapmış olduklarına dair şahitlikte bulunacaktır.

25.   O gün Allah onlara hak ettikleri cezalarını tamamen verecektir. Ve bileceklerdir ki, şüphe yok Allah apaçık haktır.

26.   Murdar olan kadınlar, murdar olan erkekler içindir ve murdar olan erkekler de murdar olan kadınlar içindir ve temiz kadınlar da temiz olan erkekler içindir ve temiz olan erkekler de temiz olan kadınlar içindir. Bu temiz olanlar, onların dediklerinden iftiralarından uzaktırlar. Bunlar için bir mağfiret vardır ve bir kerim rızık vardır.

27.   Ey îmân edenler, kendi evlerinizden başka evlere müsaade istemeden ve sahiplerine selâm vermeden girmeyiniz. Bu sizin için hayırlıdır. Umulur ki, düşünüp anlarsınız.

Nûr Sûresi 28 - 31. Ayetler

28.   İmdi onlarda kimse bulamaz iseniz artık size izin verilinceye değin içerilerine girmeyin ve eğer size geri dönün denilirse geri dönün. Bu sizin için daha temizdir. Ve Allah yapar olduklarınızı bilicidir.

29.   Meskûn olmayıp kendinize ait içlerinde menfaat bulunan evlere girmenizde sizin için bir günah yoktur ve neyi açıklar ve neyi gizler iseniz Allah bilir.

30.   Müminlere de ki: Gözlerini sakınsınlar ve avret mahallerini muhafaza etsinler bu onlar için çok temizliktir. Şüphe yok ki, Allah ne yapar olduklarından haberdardır.

31.   Ve mümin kadınlara da söyle: Gözlerini sakınsınlar ve avret mahallerini muhafaza etsinler ve ziynetlerini açmasınlar, onlardan her zahir olanı müstesna ve baş örtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar ve ziynetlerini açıvermesinler. Ancak kocalarına veyahut kendi babalarına veya kocalarının babalarına veya kendi oğullarına ve kocalarının oğullarına veya kendi kardeşlerine veya kendi kardeşlerinin oğullarına veya kendi kız kardeşlerinin oğullarına veyahut kendi kadınlarına veya kendi ellerinin sahip olduğu cariyelelerine veyahut erkeklikten kesilmiş hizmetçilerine veya kadınların avret mahallerine muttali olmayan çocuklara karşı açıverilmesi müstesnâ. Ve ziynetlerinden gizledikleri bilinsin diye ayaklarını da birbirine vurmasınlar ve cümleten Allah'a tövbe ediniz, ey müminler! Tâki kurtuluşa erebilesiniz.

Nûr Sûresi 32 - 36. Ayetler

32.   Ve sizden olan bekârları ve kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi hali olanları evlendiriniz. Eğer yoksul oldular ise Allah onları lütfundan zengin kılar ve Allah vâsidir, alimdir.

33.   Evlenmeğe çare bulamayanlar da Allah kendilerini lütufundan zengin kılıncaya değin iffetlerini korusunlar ve ellerinizin sahip olduğu kimselerden mükatebe yapmak isteyenler olunca da eğer onlar da bir hayır bilmiş iseniz onları kitabete kaydediverin ve Allah’ın size verdiği mallardan onlara veriniz. Ve genç cariyeleriniz iffetlerini korumak isterlerse dünya hayatının geçici metaını dileyerek fuhşa sevketmeyiniz. Ve her kim onları zorlarsa şüphe yok ki, Allah onların zorlanmalarından sonra da çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

34.   And olsun ki, size apaçık beyan eden âyetler ve sizden evvel gelip geçmiş olanlardan bir mesel ve takva sahipleri için bir öğüt indirdik.

35.   Allah Teâlâ, göklerin ve yerin nurudur. Nurunun meseli, içinde güzel bir çırağ bulunan bir kandillik gibidir, o çırağ ise bir kandil içindedir. O kandil ise sanki bir incimsi yıldızdır, doğusu ve batısı olmayan mübarek bir zeytin ağacından tutuşturulmaktadır. Onun yağı bir halde ki, kendisine ateş dokunmasa bile hemen hemen ışık verecektir. Nur üstüne nurdur. Ve Allah nuruna dilediğini kavuşturur. Ve Allah Teâlâ insanlara mİsaller getirir ve Allah Teâlâ her şeyi hakkıyla bilicidir.

36.   O kandillik birnice evlerde ki, Yüce Allah, o evlerin yükseltilmesine ve içlerinde mübarek isminin zikiredilmesine izin vermiştir. O evlerde kendisi için sabahleyin ve akşam üstleri tesbihle bulunurlar.

Nûr Sûresi 37 - 43. Ayetler

37.   Birçok erler ki, onları ne bir ticaret ve ne de bir alım satım Allah Teâlâ'nın zikrinden ve namazı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin muzdarip olacağı bir günden korkarlar.

38.   Tâki, Allah Teâlâ onlara amellerinin en güzeli ile mükâfat versin ve onlara ziyadesini de kendi kereminden ihsan buyursun ve Allah Teâlâ dilediğini hesapsız derecelerde merzuk buyurur.

39.   Kâfir olanların amelleri ise bir engin çöldeki bir serap gibidir ki, susamış kimse onu bir su sanır, nihayet ona vardığı zaman onu bir şey olarak bulmamış olur. Ye amelinin yanında Allah'ı bulmuş olur. O da hesabını tamamen ifa etmiştir ve Allah hesabı sür'atle görücüdür.

40.   Yahut onların amelleri bir derin denizdeki karanlıklar gibidir ki, o denizi bir dalga vurur, üstünden bir dalga bir bulut ihata eder. Bunlar birbiri üstünde olan zulümetlerdir. Elini çıkardığı zaman onu görmeğe yaklaşamaz. Ve her kim için ki, Allah bir nur nasib kılmamıştır, artık onun için nurdan bir şey yoktur.

41.   Görmedin mi ki, şüphe yok göklerde olan da ve yerde olan da ve kanatlarını açıp uçan kuşlar da o Allah Teâlâ için tesbihte bulunur. Herbiri gerçekte namazını ve tesbihini bilmiştir. Ve Allah Teâlâ da ne yapar olduklarını hakkıyla bilendir.

42.   Ve göklerin de, yerin de mülkü, Allah'ındır ve gidiş de Allah'adır.

43.   Görmedin mi ki, muhakkak Allah Teâlâ, bir bulutu sevkediyor, sonra arasını telif ediyor, sonra onu üstüste yığıyor. Artık görüyorsun ki, onun aralarından yağmur çıkıyor ve gökten, ondaki dağlardan bir dolu indiriyor da onu dilediği kimseye İsabet ettiriyor ve onu dilediğinden uzaklaştırıyor. Az kalıyor ki, şimşeğinin parıltısı, gözleri gideriversin.

Nûr Sûresi 44 - 53. Ayetler

44.   Allah geceyi ve gündüzü çeviriyor. Şüphe yok ki, bunda gözleri olanlar için elbette bir ibret vardır.

45.   Ve Allah her hayvanı bir sudan yarattı. Artık onlardan kimisi karnı üstüne yürüyor ve onlardan kimisi iki ayak üzerine yürüyor ve onlardan kimisi de dört ayak üzerine yürüyor. Allah dilediğini yaratır. Şüphe yok ki, Allah her şey üzerine tamamiyle kadirdir.

46.   Yemin olsun ki, açık açık beyan eden âyetler indirdik ve Allah dilediği kimseyi dosdoğru bir yola iletir.

47.   Ve derler ki; Allah'a ve Peygambere inandık ve itaat ettik, bundan sonra onlardan bir taife yüz çevirirler ve onlar îmân etmiş kimseler değildirler.

48.   Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne davet olundukları vakit de onlardan bir fırka kaçıverirler.

49.   Ve eğer hak kendilerinin lehine ise ona boyun eğerek geliverirler.

50.   Onların kalplerinde bir hastalık mı vardır? Yoksa şüphe mi ediyorlar? Yoksa onlara Allah’ın ve Peygamberinin haksızlık edeceklerinden mi korkuyorlar? Hayır... O şahıslar zalim kimselerdir.

51.   Aralarında hükmetmek için Allah'a ve peygamberine dâvet olundukları zaman müminlerin sözü ancak "işittik ve itaat ettik" demeleridir ve işte kurtuluşa ermiş olanlar da onlardan ibarettir.

52.   Ve her kim Allah'a ve resulüne itaat ederse ve Allah'tan korkarsa ve ona korunursa işte kurtuluş bulacak olanlar, ancak bunlardır.

53.   Ve Allah'a en ağır yeminleriyle yemin ederler ki: Eğer onlara cihat ile emredersen elbette cihada çıkacaklardır. De ki: Yemin etmeyin, bu sözünüz bilinmiş bir itaattir. Şüphe yok ki, Allah yapar olduğunuz şeylerden hakkıyla haberdardır.

Nûr Sûresi 54 - 58. Ayetler

54.   De ki: Allah'a itaat edin ve Peygambere itaat edin. İmdi eğer yüz çevirirseniz artık onun üzerine olan, ona yükletilmiş olandır. Ve sizin üzerinize düşen de, size yükletilmiş olandır ve eğer ona itaat ederseniz hidayete erersiniz ve Peygamber üzerine ait olan vazife ise apaçık tebliğden başka değildir.

55.   Allah sizden îmân eden ve güzel güzel amellerde bulunanlara vâd etmiştir ki, elbette onları yeryüzüne sahip edecektir. Nasıl ki, onlardan evvelkileri sahip etmiştir ve elbette onlara kendileri için razı olduğu dinlerini temkin edecektir. Ve muhakkak ki, onları korkularından sonra bir eminliğe çevirecektir. Bana ibadet ederler bana bir şeyi ortak koşmazlar ve bundan sonra kim kâfir olursa artık fasıklar olan, onların kendileridir.

56.   Ve namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin ve Peygambere itaat edin tâki rahmete erdirilesiniz.

57.   Sakın kâfir olan kimseleri yeryüzünde âciz bırakacak kimseler sanma ve onların varacakları yer ateştir ve elbette ne fena bir gidiştir.

58.   Ey îmân etmiş olanlar! Ellerinizin altında olan kimseler ve sizden olup da henüz bulûğ çağına ermemiş bulunanlar, üç defa izin istesinler. Sabah namazından önce ve öğle vaktinde elbiselerinizi çıkarmış olduğunuz sırada ve yatsı namazından sonra, bunlar sizin için üç avrettir. Bu vakitlerden sonra üzerinize bakınız bazısı üzerine dolaşır olmalarından dolayı ne sizin üzerinize ne de onların üzerlerine bir günah yoktur. İşte Allah âyetlerini size böyle açıkça beyan ediyor ve Allah bilendir, hikmet sahibidir.

Nûr Sûresi 59 - 61. Ayetler

59.   Sizden olan çocuklar da buluğa erince artık onlar da kendilerinden evvel olanların izin istemeleri gibi izin istesinler. İşte Hak Teâlâ âyetlerini böylece açıkça beyan buyuruyor ve Allah Teâlâ her şeyi hakkıyla bilendir, hikmet sahibidir.

60.   Evlenme arzuları kalmayan oturmuş kadınların ise bir ziynet ile açılıvermemeleri halinde üst örtülerini bırakmalarından kendileri için bir günah yoktur. Mamafih iffete ziyadesiyle riayet etmeleri, kendileri için daha hayırlıdır ve Allah bihakkın işiticidir, hakkıyla bilicidir.

61.   Kör üzerine bir güçlük yoktur, topal üzerine bir güçlük yoktur ve hasta üzerine bir güçlük yoktur ve kendi nefisleriniz üzerine de bir güçlük yoktur, kendi evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya analarınızın evlerinde veya kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz evlerde veya sadık dostunuzun evinde yemenizden dolayı sizin üzerinize gerek toplu ve gerek dağınık bir halde yemenizden dolayı da bir günah yoktur. İmdi evlere girdiğiniz zaman Allah tarafından mübarek, hoş bir sağlık dilemek üzere kendinize selâm veriniz. İşte Allah sizin için âyetleri böyle açıkça beyan buyuruyor, tâ ki, akıl erdiresiniz.

Nûr Sûresi 62 - 64. Ayetler

62.   Muhakkak müminler, onlardır ki, Allah'a ve resûlüne îmân etmişlerdir ve onun maiyetinde cemiyetli bir iş üzerinde bulundukları zaman da ondan izin istemedikçe gidivermiş olmazlar. İşte onlar, öyle kimselerdir ki, Allah'a ve Resulüne îmân ederler. Binaenaleyh bazı işleri için senden izin istedikleri zaman artık sen de onlardan dilediğine izin ve onlar için mağfiret iste, şüphe yok ki, Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

63.   Aranızda Peygambere ait olan çağırmayı, bazınızın bazınıza olan çağırması gibi kılmayınız. Muhakkak ki: Allah, sizden saklanarak azar azar savuşup gidenleri bilir. Artık onun emrine muhalefet edenler, kendilerine bir fitne ermesinden veya kendilerine elem verici bir azabın çarpmasından sakınsınlar.

64.   Haberiniz olsun, iyi biliniz. Göklerde ve yerde ne varsa şüphe yok ki, Allah’ındır. Muhakkak ki, sizin üzerinde olduğunuz hâli ve ona döndürülecekleri günü bilir. Artık onlara yapmış olduklarını haber verecektir. Ve Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Furkân Sûresi 1 - 2. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hayır ve bereketi sonsuzdur, o zatın ki, furkanı kulu üzerine indirdi ki: Bütün âlemlere bir sakındırıcı olsun.

2.     Öyle zat ki, göklerin ve yerin mülkü O'nun içindir ve hiç oğul edinmemiştir. Ve O'nun için mülkünde bir ortak da yoktur ve her şeyi yaratmıştır, onu bir miktar ile takdir buyurmuştur.

Furkân Sûresi 3 - 11. Ayetler

3.     Öyle iken ondan başkasını ilâhlar edindiler ki, hiçbir şey yaratamazlar. Halbuki, onlar yaratılırlar ve kendi nefisleri için ne bir zarara ve ne de bir faydaya sahip değildirler. Ne ölüme ve ne hayata ve ne de ölüleri kabirlerinden diriltip kaldırmağa mâlik bulunmazlar.

4.     Ve kâfir olanlar, dediler ki: Bu bir yalandan başka değil, onu kendisi uydurdu ve ona başka bir kavim de yardım etti. Muhakkak ki, o kâfirler bir zulüm ve bir iftira ile geldiler.

5.     Ve dediler ki O evvelkilerin yazmış oldukları uydurmalardır. Onları yazdırmıştır. Artık onlar O'na sabah ve akşam okunuyor.

6.     De ki: Onu o zat indirmiştir ki, göklerde ve yerde olan gaybı bilir. Şüphe yok ki, o çok yarlıgayan, çok merhamet edendir.

7.     Ve dediler ki: Bu Resul için ne var ki, yemek yiyor ve çarşılarda yürüyor. Ona bir melek indirilmeli değil mi idi ki, artık onunla beraber bir korkutucu olsa idi!

8.     Yahut ona bir hazine indirilmeli veya onun için ondan yiyivereceği bir bostan olmalı değil mi idi ve zalimler dedi ki: Siz başka değil, bir büyülenmiş adama tâbi oluyorsunuz.

9.     Bak senin için nasıl mİsaller getirdiler! Artık sapıklığa düştüler, artık hiçbir yol bulmaya da güçleri yetmez.

10.   Hayır ve nimeti pek ziyade olan zat ki, eğer dilerse sana ondan daha hayırlısını, altlarından ırmaklar akan güzel bostanlar nasip kılar ve senin için köşkler vücuda getirir.

11.   Üstelik kıyameti de tekzib ettiler. Biz de kıyameti tekzib edenler için şiddetli bir ateş hazırladık.

Furkân Sûresi 12 - 20. Ayetler

12.   Onları uzak bir yerden görünce onun için bir öfke ve bir şiddetli ses işitirler.

13.   Ve o ateşten dar bir yere elleri boyunlarına bağlı bir halde atıldıkları zaman oradaki helâki davet eder dururlar.

14.   Onlara denilir ki, Bugün tek bir helâki davet etmeyiniz, birçok helâki davet ediniz.

15.   De ki: Ya bu mu daha hayırlıdır, yoksa takva sahipleri için vâd edilmiş olan huld cenneti mi ki, onlar için bir mükâfat ve bir varılacak yer olmuştur.

16.   Onlar için orada ebedî kalacaklar oldukları halde diledikleri her şey vardır. Bu Rabbin üzerine almış olduğu istenen bir vâd olmuştur.

17.   Ve o gün ki, onları ve Allah'tan gayrı kendilerine ibadet ettiklerini haşreder de derki: Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa onlar mı yolu kaybettiler?

18.   O mabûd ittihaz edilenler de derler ki: Sen zatı ahadiyetine lâyık olmayan şeylerden münezzehsin. Bizim için yaraşmaz ki, senden başka veliler ittihaz edinelim. Fakat onları ve babalarını nimetlere nail kıldın, taki, zikri unuttular ve bir helâk olmuş kavim oldular.

19.   Ey müşrikler! işte sizi söyler olduğunuz şeylerde tekzib ettiler. Artık ne azabı bertaraf etmeğe ve ne de yardıma muktedir olamayacaksınızdır ve sizden her kim ki, zulümeder ise ona büyük bir azap tattıracağızdır.

20.   Ve senden evvel de Peygamberlerden göndermedik ki, illâ onlar da elbette yemek yerlerdi ve çarşılarda gezerlerdi ve sizin bazınızı bazınız için bir fitne kıldık. Sabredecek misiniz? Ve Rabbin her şeyi tam manasıyla, görücü bulunmaktadır.

Furkân Sûresi 21 - 32. Ayetler

21.   Ve bize kavuşmayı ümit etmeyenler dedi ki: Bizim üzerimize melekler indirilmeli değil mi idi? Veya Rabbimizi görmeli idik. Andolsun ki, onlar nefislerinde bir büyüklük görmüşlerdir ve büyük bir azgınlık ile azgınlıkla bulunmuşlardır.

22.   Melekleri görecekleri gün günahkârlar için o gün de bir müjde yoktur ve derler ki: Müjde haram, yasak.

23.   Ve onların amelden en işlemiş bulundular ise önüne geçtik de onu bir saçılmış ince zerreler kıldık.

24.   O günde cennet ehli, karargâh itibariyle hayırlıdır, istirahatgâhca da daha güzeldir.

25.   Ve o gün ki, gök bir bulutta parçalanacaktır, melekler de indirilmekle indirilecektir.

26.   O gün sabit olan mülk, Rahmanındır. Kâfirlere ise gayet güç bir gün olmuştur

27.   Ve o gün ki, zalim iki elini ısırır, der ki: Keşke ben Peygamber ile bir yol tutmuş olsa idim.

28.   Eyvah bana! Keşke falanı dost edinmese idim.

29.   Andolsun ki, beni zikirden sapıttırdı, o zikir bana geldikten sonra ve şeytan insan için yardımcı olmayıp O'nu perişan bir halde terk eder olmuştur.

30.   Ve Peygamber dedi ki: Yarabbi! Şüphe yok benim kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terk ettiler.

31.   Ve işte biz böyle her bir Peygamber için günahkârlardan bir düşman kılmışızdır. Ve sana bir yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin kifayet eder.

32.   Ve kâfir olanlar dedi ki: Kur'an O'nun üzerine toplu bir halde indirilmiş olmalı değil mi idi? Onunla kalbini takviye etmek için böyle parça parça indirdik. Ve onu âyet âyet beyan ettik.

Furkân Sûresi 33 - 43. Ayetler

33.   Ve onlar sana herhangi bir mesel ile gelmezler ki, illâ biz sana hakkı ve tefsirce daha güzelini getirmiş oluruz.

34.   Onlar, o kimselerdir ki: Yüzleri üzerine cehenneme haşrolunurlar. İşte onlar mevkice en fena ve yolca en sapkındırlar.

35.   Ve Celâlim hakkı için Musa'ya kitabı verdik ve onun maiyetinde kardeşi Harun'u vezir kıldık.

36.   O vakit dedik ki: Bizim âyetlerimizi tekzib etmiş olan kavme gidin. Sonra o kavmi tam bir helâk ile helâk ediverdik.

37.   Ve Nuh kavmini de helâk ettik Peygamberleri tekzib ettikleri vakit onları boğduk ve onları insanlara bir helâk ile helâk ediverdik. Zalimler için bir acıklı azap hazırladık.

38.   Ve Ad'ı da, Semud'u da ve Res ashabını da ve bunların arasında birçok asırlar erbabını da helâk ettik.

39.   Ve bütün onların kendileri için mİsaller getirdik ve hepsini de kırdık geçirdik.

40.   Ve andolsun ki, felâket yağmuruna tutulmuş olan beldeye varmışlardı. Artık onu görür olmamışlar mı idi? Hayır öldükten sonra dirilip kalmayı ummaz olmuşlardır.

41.   Ve seni görünce de seni ancak bir eğlence yerine tutuyorlar, Allah'ın Peygamber olarak gönderdiği bu mudur diyorlar.

42.   Az kaldı ki bizi mabûtlarımızdan sapıtıversin, eğer biz onların üzerine sabreder olmasa idik diyorlar ve yakında azabı gördükleri zaman yolca kimin daha sapık olduğunu bileceklerdir.

43.   Gördün mü o hevasını mabut edineni? Artık seni mi onun üzerine bir vekil olacaksın?

Furkân Sûresi 44 - 55. Ayetler

44.   Yoksa zanneder misin ki, onların ekserisi işitirler veya akıllıca düşünürler? Onlar başka değil, hayvanlar gibidirler, belki onlar yolca daha sapıklardır.

45.   Görmedin mi, gölgeyi nasıl uzatmıştır. Eğer dileyecek olsa idi onu elbette sakin kalırdı Sonra güneşi gölge üzerine bir delil kıldık.

46.   Sonra onu o gölgeyi azar azar kendimize dilediğimiz yöne çekip almışızdır.

47.   (O, o) mukaddes zat (dır ki: Sizin için geceyi bir örtü ve uykuyu bir rahat ve gündüzü de bir yayılma zamanı kıldı.

48.   (Ve o, o) Kerim zat (tır ki: Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderdi ve gökten tertemiz bir su indirdik.

49.   Tâki onunla bir ölü beldeyi ihya edelim ve yaratmış olduklarımızdan bir nice hayvanları ve birçok insanları sulayalım.

50.   Mukaddes zatım için onu o yağmur nimetini tefekkür etsinler diye aralarında türlü türlü suretlerde bulundurmaktayız. Halbuki insanların pek çoğu ancak nankörlükte bulunmuştur.

51.   Ve eğer dilemiş olsa idik elbette her beldede bir korkutucu gönderirdik.

52.   Artık sen kâfirlere itaat etme ve onlara karşı Kur'ân ile büyük bir cihat ile mücahedede bulun.

53.   Ve o, o büyük yaratıcı dır ki: İki denizi kendi mecralarına salıvermiştir, şu lezzetlidir fazlaca tatlıdır, şu da tuzludur, acı bir sudur. Ve ikisinin arasına da bir hail, görülemiycek bir perde vücuda getirmiştir.

54.   Ve o, o kerim yaratıcı dir ki, sudan insanı yaratmıştır, sonra onu erkek ve dişi kılmıştır ve Rabbin her şeye tamamiyle kadirdir.

55.   Böyle iken kâfirler Allah’ın gayrı kendilerine ne menfaat ve ne de zarar veremiyecek olan şeylere taparlar ve kâfirler, Rabbine karşı şeytanlara yardımcı olmuştur.

Furkân Sûresi 56 - 67. Ayetler

56.   Ve biz seni ancak bir müjdeleyici ve bir korkutucu olarak gönderdik.

57.   De ki: Ben bunun üzerine sizden bir ücret istemiyorum, ancak Rabbine doğru bir yol edinmek isteyen kimseyi istiyorum.

58.   Ve ölmeyecek olan bir hayat sahibine tevekkül et ve ona hamd ile beraber tesbihte bulun ve kullarının günahlarına onun haberdar olması kifayet eder.

59.   O ki, gökleri ve yeri ve bunların arasında olanları altı günde yarattı, sonra arş üzerine hükümran oldu. O, Rahmandır, onu haberdar olandan sor.

60.   Ve onlara "Rahmana secde ediniz" denildiği zaman, dediler ki: Rahman nedir? Bize emrettiğine biz secde eder miyiz? Ve bu emir onların daha ziyade nefretlerini arttırdı.

61.   Pek yüce o, büyük yaratıcı ki, gökte burçlar vücuda getirmiştir ve orada bir çırağ ve bir nurani ay yaratmıştır.

62.   Ve o, o Hâlikı Kerimdir ki: Tefekkür eden veya şükürde bulunmak isteyen kimse için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca gelmekte kılmıştır.

63.   Ve Rahmanın hâlis kulları, onlardır ki, yeryüzünde mütevâzi bir halde yürürler ve cahiller onlara hitabettikleri vakit "selâmetle" derler.

64.   Ve onlar ki: Rableri için secde edenler ve kıyamda bulunanlar olarak gecelerler.

65.   Ve onlar ki: Ya rabbena! Bizden cehennem azabını defet derler. Şüphe yok ki, onun azabı, bertaraf olmayan bir hüsrandır.

66.   Filhakika o cehennem pek kötü bir karargâh bir ikâmetgâhtır.

67.   Ve onlar ki: Harcama yaptıkları zaman ne israfta ve ne de darlık göstermekte bulunmuş olmazlar. Bunun arasında mutedil bir halde bulunmuş olurlar.

Furkân Sûresi 68 - 77. Ayetler

68.   Ve onlar ki, Allah ile beraber başka bir tanrıya dua etmezler ve Allah’ın haram kıldığı nefisi öldürmezler, hakkıyla olan müstesnâ ve zinada bulunmazlar ve her kim bunu yaparsa büyük bir cezaya uğrar.

69.   Onun için kıyamet gününde azap kat kat olur ve orada çeşit çeşit zillete tutulmuş olarak devamlı kalır.

70.   Ancak tövbe eden ve îmân eden ve salih amel ile amelde bulunan müstesnâ. Artık Allah onların günahlarını sevaplara tebdil eder ve Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyici bulunmaktadır.

71.   Ve her kim tövbe etmiş ve salih amelde bulunmuş olursa artık şüphe yok ki, o Allah Teâlâ'ya rızasını kazanmış olarak döner.

72.   Ve onlar ki, yalan yere şahitlikte bulunmazlar ve faidesiz bir şeye uğradıkları vakit kerimler olarak geçer giderler.

73.   Ve onlar ki, Rablerinin âyetleriyle kendilerine öğüt verildiği zaman ona karşı sağır ve kör olarak yıkılıp durmazlar.

74.   Ve onlar ki: "Ey Rabbimiz"! Bize eşlerimizden ve zürriyetlerimizden gözler aydınlığı ihsan et ve bizi takva sahiplerine iman kıl derler.

75.   İşte onlar sabretmiş oldukları şey karşılığında en yüksek köşkler ile mükâfatlanacaklardır ve orada bir sağlık ve selâmet duasıyla karşılanacaktır.

76.   Orada ebedî olarak kalacaklardır, orası bir karargâh ve bir ikametgâh olmak üzere ne güzel olmuştur.

77.   Deki: Sizin ibadetiniz olmayınca Rabbim size ne kıymet verir. Halbuki, siz yalanladınız, artık bu yalanlamanın cezası size yakın bir zamanda gelecektir.

Şuarâ Sûresi 1 - 19. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Ta, Sin, Mim

2.     Bu, gayet açıkça bildiren kitabın ayetleridir.

3.     Sen, mümin olmayacaklar diye neredeyse, kendi nefisini helâk edeceksin!

4.     Eğer dileyecek olsak üzerlerine gökten bir mucize indiririz de artık ona boyunları eğili kalmış olurlar.

5.     Onlara Rahman tarafından yeni bir öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.

6.       Muhakkak ki, yalanladılar. Artık kendisiyle alay edip durduktan şeyin haberleri kendilerine yakında gelecektir.

7.     Yere bir bakmadılar mı ki, orada her güzel çiftten ne kadar bitirmişizdir!

8.     Şüphe yok ki, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki, onların çoğu îmân etmiş kimseler olmadı.

9.     Ve muhakkak ki, senin Rabbin elbette o, çok izzet sahibidir, çok merhametlidir.

10.   Ve hatırlat o zamanı ki, Rabbin Musa'ya seslenmişti ki: Zalimler olan kavme gidiver.

11.   Firav’un kavmine ki, daha sakınmaycaklar mı?

12.   Dediki: Yarabbi! Şüphe yok ki, beni yalanlayacaklarından korkarım.

13.   Ve göğsüm daralır ve dilim açılmaz. Artık Harun'a da rİsalet ver.

14.   Ve hem onlar için benim üzerimde bir suç da var. Binaenaleyh beni öldüreceklerinden korkarım.

15.   Cenab'ı Hak buyurdu ki: Asla! İmdi ikiniz de bizim mucizelerimizle gidiniz. Şüphe yok biz, işiticiler olduğumuz halde sizinle beraberiz.

16.   Artık Firavun'a gidin de deyin ki: Biz şüphe yok, âlemlerin Rabbinin elçisiyiz.

17.   İsrailoğullarını bizimle beraber salı veresin diye,

18.   Firavun da dediki: Seni çocuk iken içimizde büyütmedik mi? Ve hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?

19.   Ve o yaptığın fiilini yapıverdin, o halde sen nankörlerdensin.

Sayfa 15 / 27

  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • 19
 
 
  • İLETİŞİM