• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Secde Sûresi 12 - 20. Ayetler

12.   Görecek olsan o vakit ki, günahkârlar Rab’lerinin huzurunda başlarını eğmiş oldukları hâlde ey Rabbimiz! Gördük ve işittik, artık bizi geri çevir. Bir sâlih amel işleyelim. Şüphe yok ki, biz kat'î surette inanmışlarız, derler.

13.   Ve eğer dilemiş olsa idik her nefisi elbette hidayete erdirirdik. Fakat elbette ki, cehennemi bütün cinlerden ve insanlardan dolduracağım, sözü benden hak olmuştur.

14.   Artık tadın bu gününüze kavuşmayı unutmanız sebebiyle. İşte biz de sizi unuttuk. Ve yapar olduğunuz şeyler yüzünden ebedî âzabı tadın.

15.   Bizim âyetlerimize ancak öyle kimseler imân eder ki, onlar ile kendilerine nasihat verildiği zaman secde ediciler olarak yüzüstü yere kapanırlar ve Rab'lerini hamd ile tesbih ederler. Ve onlar büyüklük taslamazlar.

16.   Yanları yataklarından uzaklaşır ve Rab'lerine korku ve ümit ile duâ ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden de infakta bulunurlar.

17.   Onlara yapar oldukları şeylere mükafaten gözlerin aydın olacağı şeylerden neler saklanılmış olduğunu artık hiçbir kimse bilmez.

18.   Evet... Hiç mümin olan kimse, fâsık olan kimse gibi midir? elbette ki eşit olmazlar.

19.   Evet... O kimseler ki, imân ettiler ve sâlih amellerde bulundular, artık onlar için yapmış oldukları amelleri karşılığında konak olmak üzere Me'va cennetleri vardır.

20.   Fakat o kimseler ki, fiska sapmışlardır, artık onların barınacakları yer, ateştir. Her ne vakit oradan çıkmalarını istedikçe onun içine geri döndürüleceklerdir ve onlara denilmiş olacaktır ki, o âteş azabını tadın ki, siz onu yalan saymakta idiniz.

Secde Sûresi 21 - 30. Ayetler

21.   Ve elbette onlara o en büyük azaptan önce o yakın azaptan tattıracağız, umulur ki, onlar dönüverirler.

22.   Ve daha zalim kimdir, kendisine Rabbinin âyetleriyle nasihat verilip de sonra onlardan yüz çeviren kimseden? Şüphe yok ki, biz günahkârlardan intikam alıcılarız.

23.   Andolsun ki, Musa'ya kitap vermiştik. Artık sen de ona kavuşacağından şüphede bulunma ve onu İsrailoğulları için bir hidâyet rehberi kılmıştık.

24.   Ve sabır ettikleri zaman onlardan rehberler kılmıştık ki, bizim emrimizle doğru yola sevkederlerdi ve âyetlerimize kesin olarak inanmışlardı.

25.   Muhakkak ki, senin Rabbin evet o, kendisinden ihtilâf eder oldukları şeylerde aralarını kıyamet günü hâl ve fasledecektir.

26.   Onlar için bir hidâyet vesilesi olmadımı ki, onlardan evvel nice nesilleri helâk ettik ki, onların yurtlarında gezip dolaşırlar. Şüphe yok ki, bunda elbette ibretler vardır. Hâlâ dinlemeyecekler mi?

27.   Görmediler mi ki, muhakkak biz suyu çorak yere sevkederiz de onunla hemen ekinleri çıkarırız, onlardan hayvanları ve kendileri yiyiverir. Hâlâ görmezler mi?

28.   Ve diyorlar ki: Bu feth ne zamandır? Eğer siz doğru sözlü kimseler iseniz söyleyiniz bakalım!

29.   De ki: Kâfir olmuş olanlara o fetih günü imanları bir fâide vermez ve onlara mühlet de verilmez.

30.   Artık onlardan yüzçevir ve bekle. Şüphe yok ki, onlar da bekleyicilerdir.

Ahzâb Sûresi 1 - 6. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Ey Peygamber! Allah'tan korkmaya devam et ve kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphe yok ki, Allah alîm, hakîm bulunuyor.

2.     Ve sana Rabbinden vahy olunana tâbi ol. Muhakkak ki, Allah ne yapar olduğunuzdan haberdardır.

3.     Ve Allah'a tevekkülde bulun, vekil olmaya Allah yeter.

4.     Allah bir kişi için içerisinde iki kalp yaratmamıştır. Ve kendilerinden zıharda bulunduğunuz eşlerinizi sizin anneleriniz kılmamıştır ve evlâtlıklarınızı da sizin oğullarınız kılmış değildir. O sizin ağızlarınızdaki bir lâkırdınızdır. Ve Allah hakkı söyler ve O, doğru yola irşâd buyurur.

5.     Onları babaları adına çağırınız. O, Allah katında adalete daha yakındır. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız artık onlar sizin dinde kardeşlerinizdir ve dostlarınızdır. Ve sizin için kendisinde hatâ ettiğiniz şeyden dolayı bir günah yoktur. Fakat kalplerinizin kastettiği şeyden dolayı günah vardır ve Allah Teâlâ çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.

6.     Peygamber, müminlere kendi nefislerinden daha önce gelir. Ve onun eşleri de müminlerin anneleridir. Akraba olanlar da Allah’ın kitabında birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapacak olmanız müstesnâ. Bu, kitapta yazılmış bulunmaktadır.

Ahzâb Sûresi 7 - 15. Ayetler

7.     Ve hatırla ki, biz Peygamberlerden misâklarını almıştık ve senden ve Nuh'tan ve İbrahim'den ve Musa ile Meryem'in oğlu İsa'dan da mİsak almıştık ve onlardan pek mühim bir mİsak ahd, and almış olduk.

8.     Tâki, o sadıklara sadakatlarından sual etsin ve kâfirler için de pek acıklı bir azap hazırlamıştır.

9.     Ey imân edenler! Allah’ın üzerinize olan nimetini hatırlayınız. O vakit ki, size düşmanlarınız tarafından ordular gelmişti. Biz de onların üzerlerine hemen bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Ve Allah ne yapar olduğunuzu görüyordu.

10.   O vakit ki, size hem üstünüzden gelmişlerdi hem de aşağı tarafınızdan ve o vakit ki, gözler kaymış ve yürekler gırtlaklara kavuşmuş ve Allah'a türlü türlü zanlar ile zanda bulunuy ordunuz.

11.   İşte orada müminler imtihana tutulmuşlardı ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.

12.   Ve o vakit münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar diyordu ki, Allah ve Resûlu bize bir aldatıştan başka vaad etmiş olmadı.

13.   Ve o vakit onlardan bir tâife demişti ki: Ey Yesrîb ahalisi! Sizin için bir duracak yer yok. Artık geri dönünüz ve onlardan bir zümre de Peygamberden izin isteyerek diyorlardı ki: Muhakkak evlerimiz açıktır. Halbuki, onlar açık değildi. Onlar kaçmaktan başka birşey dilemiş olmuyorlardı.

14.   Eğer onların üzerlerine her taraflarından girilse, sonra da kendilerinden fitne istenilecek olsa idi elbette onu meydana getirirlerdi ve bu hususta ancak pek az dururlardı.

15.   Halbuki, onlar geriye dönmeyeceklerine dâir evvelce Allah'a kesin olarak taahhütde bulunmuşlardı. Allah için yapılan bir taahhüt ise sorulmuş olacaktır.

Ahzâb Sûresi 16 - 22. Ayetler

16.   De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten firar ederseniz, o firar size asla fâide vermez. Ve o vakit pek azdan başka istifâde ettirilmezsiniz.

17.   De ki: Sizin için bir fenalık dilerse veya sizin için bir rahmet dilerse sizi Allah'tan saklayacak olan kimdir? Ve onlar kendileri için Allah'tan başka bir veli ve bir yardımcı bulamazlar.

18.   Muhakkak ki, Allah içinizden sizi geri bırakanları ve kardeşlerine: Bize gelin, diyenleri bilir. Halbuki onlar savaşa gelmezler, bir azı müstesnâ!

19.   Size karşı pek cimridirler. Sonra korku gelince onları görecek olursun ki, sana bakıveriyorlar, ölümden üstüne baygınlık çökmüş kimse gibi gözleri döner bir hâlde bulunur. Vaktaki, korku gitmiş olur, hayra karşı cimriler olarak keskin keskin dilleriyle size şiddetli sözler söylerler. İşte onlar imân etmediler. Artık Allah da onların amellerini mahvetmiştir ve bu, Allah'a göre kolay olmuştur.

20.   Sanırlar ki, düşman orduları gitmemiştir. Ve eğer o ordular gelecek olsa arzu ederlerdi ki: Çölde bedeviler içinde bulunup size âit haberleri soruversinler. Ve eğer sizin aranızda bulunacak olsalar, pek azdan başka savaşta bulunmazlar.

21.   Andolsun ki, sizin için Rasûlullah'da bir güzel örnek vardır, Allah'ı ve ahiret gününü uman ve Allah'ı çokça zikireden zât için.

22.   Vaktaki, müminler, orduları gördüler, dediler ki: Bu, bize Allah'ın ve onun Resulunun vaadettiğidir ve Allah ve Resûlu doğru buyurmuştur. Ve onlar için başka değil, imânı ve teslimiyeti arttırmış oldu.

Ahzâb Sûresi 23 - 30. Ayetler

23.   Müminlerden bir kısım erler vardır ki, Allah'a karşı üzerine muahedede bulundukları şeyde sâdık oldular. Artık onlardan öylesi vardır ki, adağını ödedi ve onlardan öylesi de vardır ki, gözetiyor. Hiçbir şekilde değiştirmemişlerdir.

24.   Tâki, Allah sâdıkları sadakatları sebebiyle mükâfatlandırsın. Münafıkları da dilerse cezalandırsın veya onlara tövbe nasib etsin. Şüphe yok ki, Allah çok yarlıgayıcıdır, çok merhametlidir.

25.   Ve Allah, kâfir olan kimseleri öfkeli oldukları halde geri çevirdi, bir hayra kavuşamadılar. Ve Allah, müminlere savaşta muvaffak olmaları için kâfi oldu. Ve Allah Teâlâ pek kuvvetlidir, pek galiptir.

26.   Ve ehli kitaptan olup da onlara yardımda bulunanları kal'alarından indirdi ve kalplerine korku düşürdü. Bir tâifeyi öldürüyordunuz, bir tâifeyi de esir alıyordunuz.

27.   Ve sizi onların yerlerine ve yurtlarına ve mallarına ve daha kendisine ayak basmadığınız bir yere vâris kıldı ve Allah Teâlâ herşey üzerine tamamiyle kadir bulunmaktadır.

28.   Ey Peygamber! Eşlerine de ki: Eğer siz dünya hayatını ve ziynetini diliyorsanız haydi geliniz, size boşanma bedelinizi vereyim ve sizi bir güzelce salıvermekle salıvereyim.

29.   Ve eğer siz, Allah'ı ve Resûlünü ve ahiret yurdunu diliyor iseniz elbette ki, Allah sizlerden güzel amellerde bulunanlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.

30.   Ey Peygamberlerin eşleri! Sizden hangi biri haddizatında açık bir kötülüğü meydana getirirse onun için azap, iki katlanır. Ve o, Allah'a kolay olmuştur.

Ahzâb Sûresi 31 - 35. Ayetler

31.   Ve kim ki, sizden Allah için ve Peygamberi için itaat ederse ve güzel amelde bulunursa ona mükâfatını iki defa veririz ve onun için bol bir rızk hazırlamışızdır.

32.   Ey Peygamberin eşleri! Siz kadınlardan hangi biri gibi değilsinizdir, eğer takva sahibi bulunuyor iseniz. Lâkırdıyı yumuşakça yapmayınız, sonra kalbinde bir fesat bulunan tamaa düşer ve güzel söz söyleyin.

33.   Ve hânelerinizde oturunuz ve evvelki cahiliye zamanındaki açılış gibi açılıvermeyiniz ve namazı dosdoğru kılınız ve zekâtı veriniz ve Allah'a ve Peygamberine itaat ediniz ve ey ehli beyt! Allah sizden ancak kiri götürmek ve sizi tertemiz kılmak dilemektedir.

34.   Ve hânelerinizde Allah'ın ayetlerinden ve hikmetten okunanları hatırlayınız. Şüphe yok ki, Allah herşeyin iç yüzünü bilendir.

35.   Şüphe yok ki, İslâmiyet'i kabul eden erkekler ve İslâmiyet'i kabul eden kadınlar ve imân eden erkekler ve imân eden kadınlar ve itaate müdavim, erkekler ve itaate devam eden kadınlar ve sadakatli erkekler ve sadakatli kadınlar ve sabırlı erkekler ve sabırlı kadınlar ve hak için mütevazi erkekler ve tevazuda bulunan kadınlar ve sadaka veren erkekler ve tesaddukta bulunan kadınlar ve oruç tutan erkekler ve oruçlu kadınlar ve namuslarını koruyan erkekler ile muhafaza eyleyen kadınlar ve Allah Teâlâ'yı çokça zikireden erkekler ve zikireyleyen kadınlar var ya onlar için Allah Teâlâ bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfat hazırlamıştır.

Ahzâb Sûresi 36 - 43. Ayetler

36.   Ve bir mümin ve bir mümine için sahih değildir ki, Allah ve Resûl bir işe hükmettiği vakit onlar için kendi işlerinden dolayı o İlâhî hükme karşı bir seçme hakkı olsun. Ve her kim Allah'a ve Peygamberine isyân ederse artık apaçık bir sapıklık ile sapıtmış olur.

37.   Ve hatırla o zaman ki: O kendisine Allah’ın nimet verdiği ve senin de kendisine ihsan ettiğin kimseye "eşini kendin için tut ve Allah'tan kork" diye diyordun ve kendi içerinde Allah'ın açığa çıkaracağı sesi gizliyordun ve insanlardan korkuyordun. Halbuki, korkmaya en fazla lâyık olan Allah'tır. Sonra Zeyd, o kadından alâkasını sona erdirince onu seninle evlendirdik. Tâki: Oğulluklarının alâkalarını eşlerinden kestikleri zaman o eşlerde müminler üzerine bir darlık bir günâh olmasın ve Allah’ın emri yerine getirilmiş oldu.

38.   Allah'ın kendisi için mukadder kıldığı bir şeyde Peygamber üzerine bir güçlük yoktur. Evvelce gelip geçmiş olanların haklarındaki İlâhî sünnet gibi ve Allah’ın emri yerine getirilmiş bir kader bulunmaktadır.

39.   Onlar ki, Allah'ın gönderdiklerini tebliğ ederler ve ondan korkarlar ve Allah'tan başka bir kimseden korkmazlar ve hesap görücü olmaya da Allah kâfidir.

40.   Muhammed Aleyhisselâm sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir ve lâkin Allah’ın Resulüdür ve Peygamberlerin sonuncusudur ve Allah herşeyi tamamen bilendir.

41.   Ey imân etmiş olanlar! Allah'ı çokça zikir ile zikrediniz.

42.   Ve O'na sabah ve akşam tesbihte bulunun.

43.   O Yüce Yaratıcıdır ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size merhamet buyurur, melekleri de. Ve müminler için pek merhametli bulunmaktadır.

Ahzâb Sûresi 44 - 50. Ayetler

44.   Ona kavuşacakları gün duâları, selâmdır ve onlar için pek şerefli bir mükâfat hazırlamıştır.

45.   Ey Peygamber! Şüphe yok ki, biz seni bir şâhit ve bir müjdeci ve bir korkutucu olarak göndermişizdir.

46.   Ve Allah'a izni ile bir dâvet edici ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.

47.   Ve müminleri müjdele, muhakkak ki, onlar için elbette Allah tarafından pek büyük ihsan vardır.

48.   Ve kâfirlere ve münafıklara itaat etme ve onların ezâlarını bırak ve Allah'a tevekkülde bulun ve Allah seni koruyucu olmaya kâfidir.

49.   Ey imân etmiş olanlar! İmân sahibi olan kadınları nikâh ettiğiniz, sonra da onları daha kendilerine temas etmeden evvel boşadığınız vakit, artık sizin için onların üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. O halde onları fâidelendiriniz ve onları güzelce bir şekilde salıveriniz.

50.   Ey Peygamber! Şüphe yok ki, biz sana helâl kıldık, mehrlerini verdiğin eşlerini ve Allah’ın sana ganimet olarak verdiğinden elinin altında bulunan cariyeleri ve seninle beraber hicret etmiş bir amcanın kızlarını ve halan kızlarını ve dayın kızlarını ve teyzen kızlarını ve bir de imân etmiş bir kadın eğer nefisini Peygambere bağışlarsa Peygamber de onu nikâhı altına almak isterse o da diğer müminlere değil Ey Peygamber sana mahsus olmak üzere helâl kılınmıştır. Onların diğer müminlerin üzerine eşleri ve sağ ellerinin mâlik olduğu cariyeleri hakkında ne farzetmiş olduğumuzu elbette bilmişizdir. Sana bu böyle bir âile teşkilini helâl kıldık tâki senin üzerine bir darlık olmasın. Ve Allah yarlığayıcı, bağışlayıcı bulunuyor.

Ahzâb Sûresi 51 - 54. Ayetler

51.   Onlardan dilediğini geri bırakırsın ve dilediğini kendi yanına alabilirsin. Geri bıraktığından da kimi istersen yanına alabilirsin, bunda sana bir günâh yoktur, böyle senin reyine bırakılması gözlerinin aydın olmasına ve üzgün olmamalarına ve kendilerine verdiğinden razı olmalarına en yakın olandır. Ve Allah, kalplerinizde olanı bilir. Ve Allah bilen, hilim sahibi bulunmaktadır.

52.   Bundan sonra sana başka kadınlar helâl olmaz ve bunları başka eşler ile değiştirmek de helâl olmaz, isterse, güzellikleri pek hoşuna gidecek olsun. Ancak sağ elinin sahip olduğu müstesnâ. Ve Allah herşey üzerine nâzır olmuştur.

53.   Ey imân etmiş olanlar! Peygamberin hanelerine bir yemeğe dâvet olunmadan girip yemek pişmesini beklemeyin. Meğer ki, size izin verilmiş olsun. Fakat öyle dâvet olunduğunuz vakit giriniz. Yemeği yedikten sonra lâfa dalmaksızın dağılınız. Çünkü o, şüphe yok ki, Peygamber'e eziyet verir, o da sizden utanır. Fakat Allah hakkı bildirmekten çekinmez. Ve onlardan bir lüzumlu şey soracağınız vakit de onlardan bir perde ardından sorunuz bu sizin kalpleriniz için ve onların kalpleri için daha temizdir ve Allah’ın Resûlüne sizin eziyet vermeniz doğru değildir ve ondan sonra zevcelerini nikâh etmeniz de ebediyyen câiz değildir şüphe yok ki, o, Allah katında çok büyük bir günâh bulunmaktadır.

54.   Eğer birşeyi açıklar veya onu saklar iseniz, şüphe yok ki, Allah herşeyi hakkıyla bilici bulunmaktadır.

Ahzâb Sûresi 55 - 62. Ayetler

55.   Onların üzerlerine bir vebâl yoktur, ne babalarında ve ne oğullarında ve ne kardeşlerinde ve ne kardeşlerinin oğullarında ve ne kız kardeşlerinin oğullarında ve ne kendi kadınlarında ve ne de ellerinin sahip olduklarında. Bunlar ile görüşebilirler. Ve Allah'tan korkun. Şüphe yok ki, Allah herşey üzerine bir şahittir.

56.   Muhakkak ki, Allah Teâlâ ve melekleri Peygamber üzerine selâtta bulunurlar. Ey imân etmiş kimseler! Onun üzerine selâtta, teslimiyetle selâmda bulunun.

57.   Şüphe yok ki, o kimseler ki, Allah'a ve Peygamberine ezâda bulunurlar onlara Allah Teâlâ dünyada ve ahirette lânet etmiştir ve onlar için pek hakaretli bir azap hazırlamıştır.

58.   Ve o kimseler ki, mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmamış oldukları birşey sebebiyle ezâda bulunurlar, artık muhakak ki, pek mühim bir iftirayı ve bir açık günâhı yüklenmiş olurlar.

59.   Ey Peygamber! Eşlerine ve kızlarına ve müminlerin kadınlarına deki, üzerlerine ferâcelerini sıkı örtsünler. Bu, onların tanınmalarına ve ezâ edilmemelerine en yakın en uygun bir sebepdir. Ve Allah çok mağfiret edendir, çok merhametli olandır.

60.   Andolsun ki, eğer münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunan kimseler ve şehirde kötü haberler yayanlar, bu hâllerine son vermezlerse elbette seni onların üzerlerine musallat ederiz. Sonra sana orada ancak pek az komşu olabilirler.

61.   Nerede bulunurlarsa lânetlenmişler olarak tutulurlar ve öldürülmekle öldürülürler.

62.   Bu Allah'ın daha evvel gelip geçenler hakkındaki kanunudur ve elbette ki, sen Allah’ın kanunu için bir tebdil bulamazsın.

Ahzâb Sûresi 63 - 73. Ayetler

63.   İnsanlar, sana kıyametten sorarlar. Deki: Ona bilgi. Allah katindadır. Sana onu ne şey bildirir? Umulur ki, kıyamet yakınlaşmış olacaktır.

64.   Şüphe yok ki, Allah kâfirlere lânet etmiştir ve onlar için bir şiddetli âteş hazırlamıştır.

65.   Orada ebediyyen kalmalar takdir edilmiştir, ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.

66.   O günde yüzleri âteş içinde çevrilip durur. Derler ki: keşke biz Allah'a itaat etse idik ve Peygamber'e itaat etse idik.

67.   Ve demiş olacaklardır ki; Yarabbi! Muhakkak biz reislerimize ve büyüklerimize, itaat ettik. Artık onlar da bizi doğru yoldan saptırdılar.

68.   Ey Rabbimiz! Onlara azaptan iki katını ver ve onları pek büyük bir lânet ile lânete uğrat.

69.   Ey imân eden zâtlar! Siz Musa'ya ezâda bulunan kimseler gibi olmayınız. Allah onu onların dediklerinden uzak tuttu ve Allah’ın katında yüksek bir değer sahibi oldu.

70.   Ey müminler zümresi! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin.

71.   Tâki, sizin için amellerinizi ıslâh etsin ve sizin için günahlarınızı yarlığasın ve her kim Allah'a ve Resûlüne itaat ederse muhakkak ki, pek büyük bir zafere ermiş olur.

72.   Biz emaneti göklere ve yere ve dağlara teklif ettik, onlar onu yüklenmeden hemen çekindiler ve ondan korkuya düştüler ve onu insan yüklendi. Şüphe yok ki, o, çok zâlim, çok bilgisiz oldu.

73.   Allah, münafık erkekler ile münafık kadınları ve şirke düşmüş erkek ile şirke düşmüş kadınları cezalandırması ve Allah imân sahibi olan erkekler ile imân sahibesi olan kadınların da tövbelerini kabul buyursun için öyle bir teklifte bulunmuştur ve Allah Teâlâ çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.

Sebe' Sûresi 1 - 7. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hamd o Allah'a ki, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa ona âittir ve ahirette de hamd ona'dır. Ve o hikmet sahibidir, haberdardır.

2.     Yere ne giriyor ve ondan ne çıkıyor ve gökten ne iniyor ve onda ne yükseliyor, hepsini de bilir ve o râhimdir, gafurdur.

3.     Ve kâfir olanlar dedi ki: Bize o kıyamet gelmeyecektir. Deki, hayır gaybı bilen Rabbime andolsun ki, elbette size gelecektir. Ondan ne göklerde ve ne de yerde bir zerre miktarı ve ondan daha küçük ve daha büyük birşey uzaklaşamaz hepsi de ancak apaçık gösteren bir kitaptadır.

4.     Tâki, imân eden ve güzel güzel amellerde bulunanları mükâfatlandırsın. İşte onlar için bir bağış ve bir şerefli rızk vardır.

5.     Ve o kimseler ki, ayetlerimiz hakkında bizi acze düşürmeleri için koşup durmuşlardır. İşte onlar için de pek fena, pek elem verici bir azap vardır.

6.     Ve kendilerine ilim verilmiş olanlar görüyor ki, sana Rabbinden indirilmiş olan o Kur'an sırf hakikattir ve aziz, hamîd olanın yolunu göstermektedir.

7.     Ve kâfir olanlar dedi ki: Size bir adam gösterelim mi ki, size haber veriyor ki: Siz büsbütün darmadağın olduğunuz vakit muhakkak siz yeni bir yaradılışta bulunacaksınızdır.

Sebe' Sûresi 8 - 14. Ayetler

8.     Allah'a karşı iftira mı etmiş oluyor? Yoksa onda bir cinnet mi var? Hayır... O ahirete inanmayanlar, azap içinde ve pek uzak bir sapıklık içindedirler.

9.     Bakmazlar mı, gökten ve yerden önlerinde neler ve arkalarında neler olduğuna! Eğer dilesek onları yere geçiririz yâhut üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphe yok ki, bunda Hak'ka dönen her kul için elbette açık bir alâmet vardır.

10.   Şanım hakkı için biz Davud'a tarafımızdan bir fazilet vermiştik, ey Dağlar! Onunla beraber tesbihte bulunun dedik? kuşlara da böyle emrettik ve O'nun için demiri yumuşattık.

11.   Geniş, uzun zırhlar yap ve zırh halkalarını güzelce tanzim et ve iyi amel işleyin. Şüphe yok ki, ben ne yapar olduklarınızı görücüyüm.

12.   Süleyman'a da rüzgârları Musahhar kıldık sabahtan öğleye kadar gidişi bir aylık ve öğleden akşama kadar gidişi de bir aylık yol kadar idi. Ve onun için bakır madenini sel gibi akıttık. Ve onun önünde Rabbinin izniyle çalışan bazı cinler de var idi ve onlardan her kim bizim emrimizden sapmış olursa ona da âteş azabından tattırmış olduk.

13.   Onun için pek yüksek binalardan ve heykellerden ve büyük havuzlar gibi çanaklardan ve sâbit sâbit kazanlardan ne isterse onu yapıverirlerdi. Ey Davud'un hanedanı Şükür için çalışın ve benim kullarımdan şükreden azdır.

14.   Sonra vaktaki, onun üzerine ölüm ile hükmettik, onun vefat etmiş olduğuna asâsından yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası onlara delâlet etmiş olmadı. O vakit ki, yere düşüverdi, cin taifesi anlamış oldu ki, eğer gaybı bilmiş olsalar idi o ihânetli azap içinde kalmış olmazlardı.

Sebe' Sûresi 15 - 22. Ayetler

15.   Celâlim hakkı için Sebe' kavmi için ikametgâhlarında bir alâmet var idi. Sağdan ve soldan iki cennet ile çevrilmişti, kendilerine denilmişti ki: Rabbinizin rızkından yeyin ve ona şükredin. Tertemiz bir belde ve yarlıgayan bir Rab.

16.   Fakat onlar kaçındılar. Artık onların üzerlerine Arim selini gönderdik. Ve onların cennetlerini iki cennet ile değiştirdik ki, bu iki cennet pek acı meyve ağaçlarını ve acılığını ve biraz da Arabistan kirazı ağaçlarını içermiş bulunuyordu.

17.   İşte onları böyle nankörlükleri sebebiyle cezalandırdık ve biz nankör olanlardan başkasını cezalandırır mıyız?, elbette cezalandırmayız.

18.   Ve onların aralarında ve kendilerinde bereket vermiş olduğumuz beldeler arasında birbirine bitişik kasabalar meydana getirmiştik. Ve onlara seyri seferi takdir eylemiştik. Geceleri ve gündüzleri korkusuz olarak yürüyünüz, demiştik.

19.   Fakat onlar: "Ey Rabbimiz. Bizim seferlerimizin arasını uzaklaştır" dediler ve nefislerine zulmettiler. Artık biz de onları dillere destan ettik ve onları büsbütün parçalamakla parçaladık. Şüphe yok ki, bunda her bir sabreden, şükür eyleyen için elbette ibretler vardır.

20.   Andolsun ki, şeytan onların aleyhindeki zannını tahakkuk ettirmiş oldu. Artık ona tâbi oldular. Ancak müminlerden bir zümre müstesnâ.

21.   Halbuki, onun onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktur. Fakat âhirete imân eden kimseyi onda şek içinde bulunan kimseden ayırt edelim diye öyle şeytan musallat kılınmış ve senin Rabbin herşey üzerine bir koruyucudur.

22.   Deki: Allah'tan başka o iddia ettiklerinize yalvarınız. Göklerde ve yerde bir zerre miktarına sahip olamazlar ve onlar için bunlar da bir ortaklık yoktur ve onun için de onlardan bir yardımcı yoktur.

Sebe' Sûresi 23 - 31. Ayetler

23.   Onun huzurunda şefaat fâide vermez, kendisine izin vermiş olduğu kimse müstesnâ. Sonunda kalplerinden korku giderilince derler ki: Rabbiniz ne buyurdu? Hakkı buyurdu derler ve o, çok yüce, çok büyüktür.

24.   De ki: Sizi göklerden ve yerden kim rızıklandırıyor? De ki: Allah ve muhakkak bizler mi, yoksa sizler mi bir hidâyet üzerindeyiz veya apaçık bir sapıklıktayız?

25.   Deki: Bizim işlediğimiz günâhlardan siz sorulmazsınız, biz de sizin yapar olduğunuz şeylerden mes'ul olmayız.

26.   Deki: Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramızı hak ile açacaktır. Ve O, öyle hakimdir, öyle hakkıyla alimdir.

27.   Deki: Ona ortaklar olarak kattığınız kimseleri bana gösteriniz, hâşâ, ancak herşeye galip, yegâne hakîm olan Allah'tır.

28.   Ve seni göndermedik, ancak bütün insanlar için bir müjdeleyici ve bir korkutucu olarak gönderdik. Fakat insanların pek çoğu bilmezler.

29.   Ve derler ki: Eğer siz doğru sözlü kimseler iseniz ne vakit bu vaad?

30.   Deki: Sizin için vaad edilmiş bir gün vardır ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz ve ne de ileri geçebilirsiniz.

31.   Ve kâfir olanlar dediler ki: Elbette biz ne Kur'an'a inanırız ve ne de onun önündekine. Eğer o zalimleri Rab'lerinin huzurunda tevkif edilmiş oldukları zaman görecek olsan, Pek şaşırtıcı bir manzara görmüş olursun bâzısı bazısına söz çevirir, zayıf sayılmış olanlar, kendilerini büyük görmüş olanlara derki: Eğer siz olmasa idiniz, elbette biz müminler olmuş olurduk.

Sebe' Sûresi 32 - 39. Ayetler

32.   Kendilerini büyük görmüş olanlar da zayıf sayılmış olanlara derki: Biz mi sizi hidayetten alıkoyduk, size geldiği vakit? Hayır... Siz günahkârlar idiniz.

33.   Ve zayıf sayılanlar da o büyüklük gösterenlere der ki: Hayır... Gece ve gündüzdekikiyle. O vakit ki, bize emrederdiniz ki, Allah'ı inkâr edelim ve onun için ortaklar, edinelim ve azabı gördükleri zaman hepsi de için için pişman olurlar ve kâfir olanların boyunlarına demir zincirler vurmuş olacağız. Onlar işlediklerinden başka birşey ile cezalandırılmayacaklardır.

34.   Ve hiçbir beldeye bir korkutucu zât göndermedik ki, illâ onun refah içinde yaşayanları dediler ki: Biz şüphe yok ki, kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeyi inkâr edicileriz.

35.   Ve dediler ki: Biz malca ve evlâtça daha çoğuz ve biz azap görecek kimseler değiliz.

36.   Deki: Şüphe yok Rabbim, rızkı dilediği kimseye genişletir ve darlaştırır. Fakat insanların çoğu bilmezler.

37.   Ve ne mallarınız ve ne de evlâdınız sizi bize yaklaştıracak yüksek mahiyete sahip değildir. Ancak kimler imân eder ve iyi amelde bulunurlarsa işte onlar için yaptıkları amelleri karşılığında kat kat mükâfat vardır ve onlar yüksek makamlarda emniyete kavuşmuş zatlardır.

38.   Ve o kimseler ki: Ayetlerimiz hakkında bizi âciz sanar oldukları hâlde koşar dururlar. Onlar azap içinde tutulmuş kimselerdir.

39.   Deki: Şüphe yok Rabbim, rızkı kullarından dildiğine genişletir ve onun için darlaştırır ve birşey den ne harcar iseniz o, onun karşılığını verir ve o, rızk verenlerin hayırlısıdır.

Sebe' Sûresi 40 - 48. Ayetler

40.   Ve o günki, onları hep toplanılmış oldukları hâlde haşredecektir, sonra meleklere derki: Ya şunlar size mi tapar olmuşlardır?

41.   Melekler de diyeceklerdir ki, Yarabbi! Seni tenzih ederiz. Bizim velîmiz, onlar değil sensin. Hayır... Onlar cinlere tapar olmuşlardı. Onların birçokları onları imân ediciler idi.

42.   Artık bugün bazınız bazınıza ne bir faideye ve ne de bir zarara sahip olamaz ve zulüm etmiş olanlara deriz ki: O âteşin azabını tadınız ki, siz onu inkâr eder olmuştunuz.

43.   Ve onlara karşı bizim açık açık ayetlerimiz okunduğu vakit, dediler ki: Bu, başka değil, bir adamdır ki, sizi atalarınızın ibâdet ettikleri şeyden men etmek istiyor. Ve dediler ki: Bu Kur'an başka değil, sırf uydurulmuş bir iftiradır. Ve kâfir olanlar, hak için kendilerine geldiği vakit dediler ki: Bu apaçık bir sihirden başka değil.

44.   Halbuki, onlara ders alacakları kitaplardan vermemiştik ve onlara senden evvel azap ile bir korkutucu göndermemiştik.

45.   Ve onlardan evvelkiler de yalanlamışlardı. Halbuki, onlar, ötekilerine verdiklerimizin onda birine ermemişlerdir. Resûllerimizi yalanladılar. Artık bak, benim onları inkârım nasıl oldu.

46.   Deki: Size ancak birşey ile öğüt veririm: Şöyle ki: Allah için ikişer ikişer ve teker teker kalkarsınız, sonra da güzelce düşünürsünüz, sizin arkadaşınızda cinnetten bir eser yoktur, o sizin için şiddetli azabın önünde bir korkutucudan başka değildir.

47.   Deki: ben sizden ücret adına birşey istersem o sizin içindir. Benim mükâfatını ise ancak Allah'a âittir ve o, herşey üzerine şahittir.

48.   Deki: Muhakkak Rabbim hakkı ortaya koyar, bütün gayıptan tamamiyle bilendir.

Sebe' Sûresi 49 - 54. Ayetler

49.   De ki : Hak geldi, bâtıl (ise bir şeyi) ne bidâyeten vücuda getirebilir ve ne de iade edebilir

50.   Deki: Eğer ben sapıtmış isem şüphe yok ki, kendi şahsını aleyhine sapıtır olurum ve eğer doğru yola ermiş isem bu da Rabbimin bana vahy ettiği şey sebebiyledir. Muhakkak ki, O Rabbim işiticidir, pek yakındır.

51.   Görecek olsan telâşa düştükleri zaman ne garip bir manzara görmüş olursun artık kurtuluş yok ve onlar yakın bir yerden yakalanmışlardır.

52.   Ve demiş olurlar ki, ona imân ettik. Fakat onlara uzak bir yerden el sunmak nerede?

53.   Halbuki, onu evvelce inkâr etmişlerdi ve gayba uzak bir yerden taş atıyorlardı.

54.   Artık kendileriyle arzu ettikleri şey arasına bir ayrılık girmiştir. Nasıl ki, evvelce onların benzerleri hakkında da yapılmıştı. Muhakkak ki, onlar şüpheye düşüren bir tereddüt içinde idiler.

Fâtır Sûresi 1 - 3. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer ve üçer ve dörder kanat sahibi elçiler kılan Allah'a mahsustur. Yaratmada dilediğini arttırır. Şüphe yok ki, Allah herşey üzerine hakkıyla kadirdir.

2.     Allah, insanlara rahmetten neyi açarsa sonra onun için tutacak yoktur ve neyi tutarsa artık bundan sonra onu salıverecek yoktur. Ve azîz hakîm olan O'dur.

3.     Ey insanlar! Allah’ın üzerinizde olan nimetini hatırlayınız. Allah'tan başka sizi göklerden ve yerden rızıklandıran bir Hâlık var mıdır? O'ndan başka ilâh yoktur. O hâlde nereden döndürülmüş oluyorsunuz?

Fâtır Sûresi 4 - 11. Ayetler

4.     Ve eğer seni tekzib ediyorlarsa muhakkak ki, senden evvel de Peygamberler tekzib edilmişlerdi. Ve bütün işler Allah'a döndürülecektir.

5.     Ey insanlar! Şüphe yok ki, Allah’ın vâdi, haktır. Artık sizi bu dünya hayatı aldatmasın ve şeytan da sizi Allah ile onun affına güvendirerek aldatmasın.

6.     Şüphe yok ki, şeytan sizin için bir düşmandır. Artık siz de onu bir düşman tutun. O muhakkak ki, kendi etrafında toplananları dâvet eder ki, alevli cehennemin yâran'ından oluversinler.

7.     O kimseler ki, kâfir oldular, onlar için pek şiddetli bir azap vardır. Ve o kimseler ki, imân ettiler ve güzel güzel amellerde bulundular onlar için de bir yarlığama vardır ve pek büyük bir mükâfat vardır.

8.     Ya o kimse ki, ona kötü ameli süslü gösterilmiş de onu güzel görmüştür. O hiç iyi kimseler gibi olabilir mi? Muhakkak ki, Allah dilediğini şaşırtır ve dilediğini doğru yola iletir. Artık nefisin onların üzerine teessüflerle geçip gitmesin. Şüphe yok ki, Allah onların neler işlediklerini tamamiyle bilendir.

9.     Ve Allah O zât tır ki, rüzgârları göndermiştir. Sonra onlar bulutu harekete getirir, derken onu bir ölmüş beldeye sevketmişizdir. Sonra onunla yeri öldükten sonra hayata kavuşturmuşuzdur. İşte ölüleri diriltmek de böyledir.

10.   Her kim izzet şeref ve şan istiyorsa bilsin ki bütün izzet kuvvet ve hakimiyet Allah'ındır. Pâk söz ona yükselir, güzel ameli de O yükseltir ve o kimseler ki, hilekârca bir şekilde günahları işlerler, onlar için de pek şiddetli bir azap vardır. Ve onların o hiyleleri mahvolur gider.

11.   Ve Allah sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden yarattı ve sonra sizleri çiftler kıldı ve O'nun ilmi olmaksızın hiçbir dişi gebe olamaz ve doğuramaz ve bir yaşatılan yaşatılmış olmaz ve onun öldüren kİsaltılmak da olmaz ki, illâ kitapta yazılmıştır. Şüphe yok ki, O, Allah göre pek kolaydır.

Fâtır Sûresi 12 - 18. Ayetler

12.   Ve iki deniz eşit olmaz. Bu çok temizdir, pek tatlıdır, kolayca içilir. Şu da çok tuzludur, acıdır. Hepsinden tertemiz bir et yersiniz ve kendisini giyeceğiniz bir ziynet çıkarırsınız ve onun fadlından arayasınız ve umulur ki, şükredesiniz için bunun içinde gemileri yarar yarar bir hâlde gider görürsünüz.

13.   Geceyi gündüzün içine girdirir, gündüzü de gecenin içine girdirir ve güneşi ve ay'ı itaatkâr kılmıştır. Herbiri muayyen bir müddete kadar akar gider. İşte bunları böyle yaratan Rabbiniz olan Allah'tır ki, mülk O'na mahsustur. O'ndan başka kendilerine ibadet ettikleriniz ise bir hurma çekirdeğinin zarına bile sahip olamazlar.

14.   Eğer onlara duâ etseniz duânızı işitemezler ve işitebilseler bile sizin için cevap veremezler ve kıyamet gününde de sizin ortak koşmanızı inkâr ederler ve sana hakkıyla haber veren gibi bir haber veren olamaz.

15.   Ey insanlar! Sizler Allah'a muhtaç fakirlersiniz. Allah ise O zengin, övülmeye lâyıktır.

16.   Eğer dilerse sizi giderir ve yeni bir halk vücuda getirir.

17.   Ve o. Allah'a göre bir zor şey değildir.

18.   Ve hiçbir günahkâr, başkasının günâhını yüklenmez ve eğer ağır yüklü bir kimse, onu taşımaya çağıracak olsa ondan hiçbir şey yükletilemez isterse, o çağırılan akraba olsun. Sen ancak Rablerinden gıyaben korkar olanları ve namazı dosdoğru kılanları korkutursun ve her kim temizlenirse ancak kendi nefisi için temizlenmiş olur. Ve nihayet dönüş Allaha'dır.

Fâtır Sûresi 19 - 30. Ayetler

19.   Ve kör ile gören eşit olamaz.

20.   Ve karanlıklar ile aydınlık da eşit değildir.

21.   Ve gölge ile sıcak da eşit bulunmaz.

22.   Ve hayatta olanlar ile ölmüşler de eşit olamaz. Şüphe yok ki, Allah dilediğine işittirir ve sen kabirlerde bulunanlara işittirici değilsin.

23.   Sen başka değil, ancak bir korkutucusun.

24.   Şüphe yok ki, seni bir müjdeleyici ve bir korkutucu olarak gönderdik ve hiçbir ümmet yoktur ki, illâ içlerinde bir korkutucu gelip geçmiştir.

25.   Ve eğer seni tekzib ediyorlarsa onlardan evvelkiler de kendi Peygamberlerini muhakkak ki, tekzip etmişlerdi. Onlara Peygamberleri açık deliller ile ve yazılı sahifeler ile ve aydınlatan kitaplar ile gelmişlerdir.

26.   Sonra ben o küfr edenleri tutup yakaladım, artık benim onlar hakkındaki cezam nasıl oldu? Bir düşünülsün.

27.   Görmedin mi ki, muhakkak Allah gökten bir su indirdi de onunla renkleri farklı meyveler çıkardık ve dağlardan da yollar vardır ki, beyazdırlar ve kırmızıdırlar, renkleri muhteliftir ve siyah siyah kayalar da vardır.

28.   Ve insanlardan ve yürür hayvanlardan ve davarlardan da böylece renkleri muhtelif olanlar vardır ve Allah'tan, kulları arasında ancak ilim sahipleri olanlar korkar. Şüphe yok ki, Allah galiptir, yarlığayıcıdır.

29.   Muhakkak o kimseler ki, Allah'ın kitabını daima okurlar ve namazı dosdoğru kılarlar ve bizim kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden gizlice ve âşıkâra olarak harcamada bulunmuş olurlar, işte onlar hiç zevâl bulmayacak bir kazanç umarlar.

30.   Tâki, Allah Teâlâ onlara mükafatlarını tamamen ödesin ve onlara fazlından ziyâdesini de versin şüphe yok ki O, çok yarlıgayıcıdır, çok mükâfat verendir.

Fâtır Sûresi 31 - 38. Ayetler

31.   Ve sana kitaptan vahy ettiğimiz, kendisinden evvelkileri tasdik edici olarak haktır. Şüphe yok ki, Allah kullarından tamamiyle haberdardır ve herşeyi görücüdür.

32.   Sonra o kitabı kullarımızdan seçip ayırt ettiklerimize miras kıldık. İmdi onlardan nefisine zulüm eden vardır ve onlardan mutedil olan vardır ve onlardan Allah’ın izni ile hayırlarda ileri geçen vardır. İşte bu, en büyük bir keremdir.

33.   Adn cennetleridir ki, onlara giriverirler. Orada altundan bilezikler ile ve İnciler ile süsleneceklerdir. Orada libasları da ipektir.

34.   Ve diyeceklerdir ki, Hamd O Allah'a olsun ki, bizden üzüntüyü giderdi. Şüphe yok ki, bizim Rabbimiz, çok yarlığayıcı ve şükrü kabul edicidir.

35.   Öyle bir kerem sahibi Rab ki, bizi lutfundan bir ikametgâh olan yurda kondurdu. Burada bize bir yorgunluk dokunmayacaktır ve burada bize hiçbir usanç dokunmay acaktır.

36.   Ve o kimseler ki, kâfir oldular, onlar için cehennem âteşi vardır. Aleyhlerine hükm olunmaz ki, ölüversinler ve onlardan O'nun azabı da hafifletilmez. İşte bütün nankörleri böyle cezalandırırız.

37.   Ve onlar orada feryat ederler ki, Ey Rabbimiz! Bizi çıkar, yapar olduğumuzdan başka sâlih amelde bulunalım, onlara denilir ki: Ya sizi düşünüp anlayacak kimsenin kendisinde düşünebileceği bir müddet kadar yaşatmadık mı? Ve size korkutucu geldi, şimdi azabı tadın, artık zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.

38.   Şüphe yok ki, Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Muhakkak ki O, sinelerde gizli olanları tamamiyle bilendir.

Fâtır Sûresi 39 - 44. Ayetler

39.   O, O Yüce zat dır ki, sizi yeryüzünde halifeler kıldı. Artık kim kâfir olursa küfrü kendi aleyhinedir ve kâfirlere küfrlerî Rablerinin katında gazaptan başka birşey arttırmaz ve kâfirleri küfrü, kendilerine ziyandan başka birşey getirmez.

40.   Deki: Gördünüz mü? Allah'tan başka kendilerine ibâdet ettiğiniz ortaklarınızı! Bana gösteriniz, yerden neyi yaratmışlardır? Yoksa onlar için göklerde bir ortaklık var mıdır? Yoksa onlara bir kitap vermişiz de, artık onlar, ondan bir delil üzerine mi bulunuyorlar? Hayır o zalimlerin bazısı bazısına aldatmadan başka bir vaadde bulunmazlar.

41.   Şüphe yok ki, Allah, gökleri ve yeri nizamları bozulmasın diye tutup koruyor. Ve andolsun ki, eğer onların nizamları bozulacak olsa, ondan sonra onları hiçbir kimse tutamaz. Muhakkak ki, O halimdir, çok bağışlayıcıdır.

42.   Ve Allah'a en kuvvetli yeminleriyle yemin ettiler ki, eğer onlara bir korkutucu Peygamber gelecek olursa elbette ki, kendileri herhangi bir ümmetten daha fazla hidayete ermiş olacaklardır. Ne zaman ki, kendilerine bir korkutucu geldi, onlara nefretten başka birşey arttırmış olmadı.

43.   Bu da yerde böbürlenmekten ve kötü tuzaklar kurmaktan doğmuştur ve kötü bir tuzak, kendi ehlinden başkasına ârız olmaz. O halde evvelkilerin kanunundan başka ne bekliyorlar? Artık sen Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. Ve Allah’ın sünnetinde bir sapma da bulamazsın.

44.   Yeryüzünde hiç dolaşıp da bakmazlar mı ki, kendilerinden evvelkilerin âkibetleri nasıl olmuştur. Halbuki, onlar, bunlardan kuvvetçe daha şiddetli idiler. Ve Allah'ı ne göklerde ve ne de yerde hiçbir şey âciz bırakamaz. Şüphe yok ki, O, bilendir, güçlüdür.

Sayfa 18 / 27

  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
 
 
  • İLETİŞİM