• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Zümer Sûresi 41 - 47. Ayetler

41.   Şüphe yok ki, biz, senin üzerine insanlar için kitabı hak ile indirdik. Artık kim hidayete ererse kendi nefisi içindir ve kini sapıklığa düşerse artık şüphesiz ki, kendi nefisi aleyhine dalâlete düşmüş olur. Ve sen onların üzerine bir vekil değilsin.

42.   Allah, nefisleri öldükleri zaman ve ölmeyenleri de uykularında öldürüverir. Artık üzerine ölüm ile hükmettiğini tutuverir ve diğerini de tâyin edilmiş vakte kadar salıverir. Şüphe yok ki, bunda elbette alâmetler vardır, iyi düşünecek bir kavim için.

43.   Yoksa Allah'tan başkasını şefaatçiler mi edindiler? De ki: Eğer hiçbir şeye sahip olmamış ve akıl erdiremez bulunmuş iseler de mi?

44.   De ki: Bütün şefaat. Allah içindir. Göklerin ve yerin mülkü O'nun içindir. Sonra O'na döndürüleceksinizdir.

45.   Ve Allah tek olarak anıldığı vakit    ahirete imân etmeyenlerin kalpleri ürker nefret duyar. Ve Allah'tan başkası anıldığı zaman ise onlar o vakit ferahlanırlar, yüzleri güler.

46.   De ki: Ey gökleri ve yeri yaratan ve gizli ve âşikâre olanı bilen Allah'ım! Sen kullarının arasında kendisine ihtilâf ettikleri şeyler hakkında hükmedersin.

47.   Eğer zulüm etmiş olanlar için yerde olanların hepsi ve onunla beraber onun bir misli de olacak olsa elbette ki, kıyamet gününde azabın fenalığından dolayı kurtuluş için onu mutlaka fedâ ederlerdi ve onlar için Allah tarafından hiç de hesaba kalmamış oldukları şeyler meydana gelmiş olacaktır.

Zümer Sûresi 48 - 56. Ayetler

48.   Ve onlar için kazanmış oldukları şeylerin kötülükleri açığa çıkmış olacaktır ve kendisiyle alay etmiş oldukları şey, kendilerine kavuşmuş bulunacaktır.

49.   Fakat insana bir zarar dokunduğu vakit bize dua eder. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit de: Bana o, şüphe yok ki, bir bilgi üzerine verilmiştir, der. Belki o, bir imtihandır. Fakat onların birçokları bilmezler.

50.   Muhakkak ki, onu, bunlardan evvelkiler de söylemiştir. Fakat kazandıkları şey, onları ihtiyaçtan kurtaramamıştır.

51.   Bunun için yaptıkları kötülüklerin vebali onları yakaladı. Ve bunlardan o kimseler ki, zulüm etmişlerdir, yakında kendilerine kazanmış oldukları şeylerin kötülükleri yetişecektir ve bunlar da Allah'ı âciz bırakıcı değildirler.

52.   Bilmediler mi ki, muhakkak Allah; rızkı dilediğine bol bol verir ve darlaştırır. Şüphe yok ki, bunda imân edecek bir kavim için elbette ibretler vardır.

53.   De ki: Ey nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz. Şüphe yok ki, Allah bütün günâhları bağışlar. Muhakkak ki, O evet... O, çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir.

54.   Ve Rabbinize dönün ve O'na teslim olun, size azap gelmeden evvel. Sonra yardım olunmazsınız.

55.   Ve Rabbinizden sizin için indirilmiş olanın en güzeline tâbi olunuz, size, siz farkında olmadığınız hâlde ansızın azap gelmeden evvel.

56.   Her nefisin: "Allah'a karşı yaptığım kusurlardan dolayı eyvah bana yazıklar olsun" ve ben alay edenlerden olmuş idim" demesinden evvel. İnsan hâlini ıslâh etmelidir.

Zümer Sûresi 57 - 67. Ayetler

57.   Veya her nefisin: Şüphe yok ki, eğer Allah bana hidayet etse idi elbette ben sakınanlardan olurdum. Demesinden evvel uyanması lâzımdır.

58.   Veyahut azabı gördüğü zaman: Keşke benim için bir kerre daha dünyaya dönmek olsa idi de iyi işler işleyenlerden olsa idim, demesinden evvel uyanmalıdır.

59.   Hayır... Muhakkak sana âyetlerini gelmişti de, sen onları yalanladın ve büyüklük tasladın ve kâfirlerden oldun.

60.   Ve kıyamet gününde görürsün ki, Allah'a karşı o yalan söylemiş olanların yüzleri kapkara kesilmiştir. Cehennemde kâfirler için bir ikametgâh yok mudur?

61.   Ve Allah, takva sahiplerini başarılı amelleri sebebiyle kurtuluşa erdirir, onlara, kötülük dokunmaz ve onlar mahzun da olmazlar.

62.   Allah herşeyin yaratıcısıdır ve O herşey üzerine vekildir.

63.   Göklerin ve yerin anahtarları O’na mahsustur ve o kimseler ki, Allah’ın âyetlerini inkâr ettiler. İşte hüsrana uğrayanlar onlardır, onlar.

64.   De ki: Allah’ın başkasına mı ibadet edeyim diye bana emrediyorsunuz? Ey câhiller!

65.   And olsun ki" sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur ki: Eğer "Allah’ın ortağı vardır dersen elbette amelin bâtıl olur ve elbette hüsrana uğramışlardan olursun.

66.   Hayır... Yalnız Allah'a ibadet et. Ve şükredenlerden ol.

67.   Ve müşrikler Allah'ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Ve kıyamet günü yeryüzü toptan O'nun tasarrufundadır. Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüşlerdir. O ortak koştukları şeylerden uzaktır ve yücedir.

Zümer Sûresi 68 - 74. Ayetler

68.   Ve Sûr üfürülmüştür. Hemen göklerde kim var ise ve yerde kim var ise ölüvermiştir. Allah'ın dilediği kimse müstesnâ. Sonra Sûr tekrar üfürülmüştür. O anda onlar kalkarak bakışırlar.

69.   Ve yer Rabbinin nuruyla parlamaya başlamıştır ve kitap meydana konulmuştur. Ve Peygamberler ve şahitler getirilmiştir ve onların aralarında hak ile hükmolunmuştur ve onlar hiç zulüme uğramazlar.

70.   Ve her nefis, ne yapmış ise kendisine karşılığı ödenmiştir ve O Hikmet Sahibi Yaratıcı ne yaptıklarını çok iyi bilendir.

71.   Ve kâfir olanlar, bölük bölük cehenneme sürülmüşlerdir. Oraya geldikleri zaman, kapıları açılıverdi ve onlara bekçileri dedi ki: Size içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve size bugüne kavuşacağınızı ihtar eden Peygamberler gelmedi mi? Dediler ki: Evet. Fakat azap kelimesi, kâfirler üzerine hak oldu.

72.   Denildi ki: Cehennemin kapılarına içinde ebediyyen kalmak üzere giriniz. Artık böbürlenenlerin yeri ne kötü!

73.   Ve Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise cennete bölük bölük sevkedildi. Oraya gelip kapılar açıldığında bekçileri onlara dedi ki: Selâm size, tertemiz geldiniz. Artık buraya ebediyyen kalıcılar olmak üzere giriniz.

74.   Onlar da dediler ki: Hamd Allah'a mahsustur ki, bizim için vaadini yerine getirdi ve bizi bu yere vâris kıldı. Cennetten dilediğimiz yerde ikamet ediveririz. Artık ne güzeldir, güzel amel edenlerin mükâfatı!

Zümer Sûresi 75 . Ayet

75.   Ve melekleri görürsün ki, arşı etrafından kuşatmışlardır. Rablerine hamd ile tesbihte bulunurlar ve aralarında hak ile hükmolunmuştur. Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun denilmiştir.

Mü'min Sûresi 1 - 7. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hâ, Mim.

2.     Kitabın indirilmesi, mutlak galip, hakkıyla bilen Allah tarafındandır.

3.     Günâhı bağışlayan ve tövbeyi kabul eden, azabı şiddetli olan geniş ihsân sahibi bulunan Allah tarafındandır. O'ndan başka ilâh yoktur. Dönüş Ancak O’nadır.

4.     Allah’ın âyetleri hakkında kâfir olanlardan başkası mücadelede bulunmaz. Onların şimdilik şehirlerde dolaşıp durmaları seni bir endişeye düşürmesin.

5.     Onlardan evvel Nûh kavmi Peygamberlerini yalanlamıştı. Onlardan sonraki guruplar da yalanlamışlardır. Ve her kavim, Peygamberlerine azmetmişlerdi, onu yakalayıversinler diye ve bâtıl ile mücadelede bulunmuşlardı, onunla hakkı gidermek için. Sonra onları yakaladım. Artık cezalandırmam nasıl oldu bir düşünülmelidir!

6.     İşte öylece Rabbin kelimesi, kâfir olanların üzerine hak olmuştur. Şüphe yok ki, onlar, cehennem ehlidirler.

7.     Arşı yüklenmiş olanlar ve onun etrafında bulunanlar, Rab'lerini hamd ile tesbihte bulunurlar ve O’na imân ederler ve imân etmiş olanlar için af dilerler. Yarabbi! Sen herşeyi rahmet ile ilim ile kuşatmışsındır. Artık tövbe etmiş, senin yoluna tâbi olmuş olanları bağışla ve onları cehennem azabından koru diye niyâzda bulunurlar.

Mü'min Sûresi 8 - 16. Ayetler

8.     Ey Rabbimiz! Ve onları, kendilerine vaad buyurmuş olduğun Adn Cennetlerine girdir ve onların babalarından ve eşlerinden ve zürriyetlerinden iyi olanları da o cennetlere ulaştır. Şüphe yok ki, mutlak galip, hikmet sahibi olan sensin, sen.

9.     Ve onları kötülüklerden koru ve her kimi o gün kötülüklerden korur isen ona muhakkak ki, rahmet etmiş olursun ve işte büyük kurtuluş budur.

10.   Muhakkak o kimseler ki, kâfir olmuşlardır. Onlara nidâ olunacaktır ki: Elbette Allah'ın buğzu sizin kendi nefislerinize olan buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü siz imâna dâvet olunduğunuz zaman küfre devam edip duruyordunuz.

11.   Diyeceklerdir ki: Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün ve bizi iki defa dirilttin. Artık günâhlarımızı itirafta bulunduk, imdi çıkmak için bir yol var mıdır?

12.   Onlara cevaben denilecektir ki: Bu, size o sebeptendir ki: Allah, birdir diye beyan olununca siz inkâr ettiniz ve ona ortak koşulacak olursa inanıveriyordunuz. Artık hükm, o pek yüce, pek büyük olan Allah'a aittir.

13.   O, O Yüce Yaratıcı dır ki: Size âyetlerini gösteriyor ve sizin için gökten bir rızk indiriyor. Bu âyetleri Hak'ka dönenlerden başkası anıp düşünemez.

14.   Artık Allah'a dini O'nun için hâlis kılarak ibadet ediniz. İsterse kâfirler hoşlanmasınlar.

15.   Dereceleri yükselten, arşın sahibi olan Allah Teâlâ, kendi emrinden olan vahyi kullarından dilediğine indirir ki, kavuşulacak gün ile korkutsun.

16.   Bir gün ki, kabirlerinden dışarı çıkarlar, onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kimindir? Tek ve kahhar olan Allah’ındır.

Mü'min Sûresi 17 - 25. Ayetler

17.   Bugün her nefis kazanmış olduğu ile cezalandırılacaktır. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz ki, Allah hesabı çabukça görendir.

18.   Ve onları o yakın gün ile korkut. O vakit ki, yürekler gırtlağa dayanmış olarak korku ile dolmuş bulunur. Zâlimler için ne bir yakın dost vardır, ne de itaat olunacak bir şefaatçi vardır.

19.   Allah, gözlerin hain bakışını bilir ve kalplerin gizledikleri şeyi de bilir.

20.   Ve Allah, Hak ile hükmeder. O'ndan başka ibadet ettikleri ise bir şey ile hükmedemezler. Şüphe yok ki, hakkıyla işiten, gören ancak Allah'tır.

21.   Yeryüzünde bir gezip dolaşmadılar mı ki, bakıversinler ki: kendilerinden evvelkilerin âkıbetleri nasıl olmuştur. Onlar, bunlardan kuvvetçe ve yerdeki eserlerce daha şiddetli idiler. Sonra onları günâhları sebebiyle yakaladı ve onlar için Allah'tan bir koruyucu bulunmadı.

22.   Bunun sebebi ise şüphe yok ki, onlara Peygamberleri apaçık âyetler ile gelir olmuşlardı. Onlar ise hemen inkâr etmişlerdi. Artık Allah onları yakaladı. Muhakkak ki: O, çok kuvvetlidir, azabı çok şiddetlidir.

23.   And olsun ki, Mûsa'yı âyetlerimizle ve apaçık bir delîl ile gönderdik.

24.   Firavun'a ve Hâman'a ve Karun'a gönderdik. Dediler ki: o bir sihirbazdır. Bir yalancıdır.

25.   Vaktaki, onlara bizim tarafımızdan hak ile geliverdi, dediler ki: Onunla beraber imân edenlerin oğullarını öldürünüz, kadınlarını da diri bırakınız. Kâfirlerin hilesi ise bir sapıklıkta bulunmaktan başka bir şey değildir.

Mü'min Sûresi 26 - 33. Ayetler

26.   Ve Firavun dedi ki: Beni bırakınız Mûsa'yı öldüreyim ve O Rabbine dua ediversin. Şüphe yok ki, sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmasından korkarım.

27.   Mûsa da dedi ki: Şüphe yok hesap gününe îmân etmeyen her kibirli kimseden dolayı ben Rabbime ve Rabbinize sığınırım.

28.   Ve Firavun'un âilesinden olup imânını saklayan bir mü'min kişi dedi ki: Bir erkeği "Rabbim Allah'dır" dediğinden dolayı öldürecek misiniz? Halbuki, size Rabbinizden apaçık mucizeler ile gelmiştir. Ve eğer yalancı ise onun yalanı, kendi aleyhinedir ve eğer doğru ise korkuttuklarının bir kısmı size İsabet edecektir. Şüphe yok ki: Allah, müsrif, yalancı olan kimseyi doğru yola iletmez.

29.   Ey kavmim! Bugün mülk sizin içindir. Yerde yükselmişler bulunuyorsunuz. Fakat eğer bize Allah'ın azabı gelirse bize kim yardım edebilir? Firavun, dedi ki: Ben size uygun gördüğüm kanaatim ne ise ancak onu gösteriyorum ve ben doğru yoldan başkası için size rehberlik edici değilim.

30.   İmân eden zât da dedi ki: Ey kavmim! Şüphe yok ki, ben sizin üzerinize Ahzâb gününün benzerinden korkuy orum.

31.   Nûh ve Âd ve Semud kavminin ve onlardan sonrakilerin durumu gibi toplulukların başlarına gelenlerden korkuyorum ve Allah kulları için bir zulüm dileyecek değildir.

32.   Ve ey kavmim! Ben sizin üzerinize o bağrışıp çağrışma gününden korkuyorum.

Mü'min Sûresi 34 - 40. Ayetler

33.   O arkanıza dönüp gideceğiniz gün sizin için Allah'tan bir koruyacak yoktur ve her kimi Allah saptırırsa artık onun için doğru bir yola iletecek de yoktur.

34.   And olsun ki, evvelce Yûsuf size açık deliller ile gelmişti, o vakit O'nun size getirdiği O'nun size getirdiği şeylerden dolayı şüphe içinde durmaktan ayrılmamıştınız. Ne zamanki, vefat etti, dediniz ki, Allah ondan sonra elbette bir Peygamber göndermeyecektir. İşte Allah haddi aşan, şek içinde bulunan kimseyi böyle şaşırtır.

35.   Onlar ki, kendilerine gelmiş hiçbir delîl olmaksızın Allah’ın âyetlerinde mücadelede bulunurlar. Allah katında ve îmân edenlerin yanında büyük bir gazap vesilesi olmuştur. İşte Allah, her kibirli ve zorbanın kalbini öyle mühürler.

36.   Ve Firavun dedi ki: Ey Hâman! Benim için bir yüksek köşk yap, Belki, ben yollara ulaşırım.

37.   Göklerin yollarına ererim de Mûsa'nın Allah'ını görürüm ve şüphe yok ki, ben O'nu bir yalancı sanıyorum. Ve işte Firavun için kötü âmeli öylece süslendirilmiş oldu ve yoldan saptırıldı ve Firavun'un tuzağı tamamen boşa çıktı.

38.   İmân eden zât ise dedi ki: Ey kavmim bana tâbi olunuz, sizi doğru yola götüreyim.

39.   Ey kavmim! Bu dünya hayatı geçici bir eğlenceden ibârettir ve ahiret ise şüphe yok ki, o bir ebedî karargâhtır.

40.   Herkim bir kötülük yaparsa mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve her kim erkek olsun kadın olsun imân sahibi olduğu hâlde bir sâlih amelde bulunursa işte onlar cennete giriverirler, orada hesapsız derecede rızıklanırlar.

Mü'min Sûresi 41 - 49. Ayetler

41.   Ve ey kavmim! Benim için ne var ki, ben sizi kurtuluşa dâvet ediyorum ve siz beni âteşe dâvet ediyorsunuz?

42.   Beni dâvet ediyorsunuz ki, Allah'ı inkâr edeyim ve benim için kendisine bir bilgi olmayan şeyi O'na ortak koşayım. Ben ise sizi o Azîz, çok bağışlayana dâvet ediyorum.

43.   Muhakkak ki, siz beni mutlaka öyle bir şeye dâvet ediyorsunuz ki, O'nun için ne dünyada ve ne ahirette bir dâvet hakkı yoktur. Ve şüphe yok ki, bizim, dönüp gidişimiz Allah'adır. Ve şüphesiz ki, aşarı gidenler, onlar âteş ehlinin kendileridir.

44.   Artık benim size ne dediğimi yakından anlayacaksınızdır ve ben işimi Allah'a ısmarlıyorum. Şüphe yok ki, O, kullarını görücüdür.

45.   Nihâyet Allah O'nu yaptıkları hilelerin kötülüklerinden korudu. Firavun'un kavmini ise kötü azap kuşattı.

46.   Âteş ki, O'nun üzerine sabahleyin ve akşamleyin arz olunurlar ve kıyamet kopacağı günde Firavun'un âilesini azabın en şiddetlisine girdiriniz denilir.

47.   An o vakti ki, âteş içinde birbirleriyle çekişirler. O vakit zayıf olanlar, büyüklük taslâyanlara derler ki: Şüphe yok, biz size tâbi olmuş idik, şimdi siz bizi bir miktar âteşten kurtarabilir misiniz?

48.   O büyüklük taslayanlar da derler ki: Şüphe yok, bizler hepimiz bunun Bu azabın içindeyiz. Muhakkak ki, Allah kulları arasında hükmetmiştir.

49.   Ve âteşte olanlar, cehennemin bekçilerine derler ki: Rabbinize dua edin, bizden birgün azabı hafifletsin.

50.   Derler ki: Size Peygamberleriniz, açık açık mucizeler ile gelivermekte değil mi idiler? Derler ki: Evet... Bekçiler de derler ki: O hâlde siz yalvarınız. Kâfirlerin duaları ise boş yere olmaktan başka bir şey değildir.

Mü'min Sûresi 50 - 58. Ayetler

51.   Şüphe yok ki, biz elbette Peygamberlerimize ve imân edenlere dünya hayatında ve şâhitlerin şâhitlik edecekleri günde yardım ederiz.

52.   O gün ki, zâlimlere mâzeretleri fâide vermez ve onlar için lânet vardır. Ve onlar için yurdun kötüsü vardır.

53.   And olsun ki, Mûsa'ya hidâyet sebebini verdik ve İsrail oğullarına kitabı miras kıldık.

54.   O kitab sağduyu akıl sahipleri için bir hidâyet ve bir öğüt olmuştur.

55.   Artık sabret. Şüphe yok ki, Allah’ın vaadi haktır ve kusurun için bağışlanmak iste ve akşam ve sabah Rabbine hamd ile tesbihte bulun.

56.   Şüphe yok: O kimseler ki, kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın Allah'ın âyetlerinde mücadelede bulunurlar, onların kalplerinde kendilerinin yetişemeyecekler bir böbürlenmeden başka bir şey yoktur. Sen hemen Allah'a sığın, şüphe yok ki, hakkıyla işitici, görücü olan O'dur O.

57.   Elbette ki, göklerin ve yerin yaradılışı, insanların yaradılışından daha büyüktür. Velâkin insanların birçoğu bilmezler.

58.   Kör olan ile görücü olan ayrı olmaz. Ve iman eden ve sâlih amellerde bulunan kimseler ile kötülük yapan da eşit değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz?

Mü'min Sûresi 59 - 66. Ayetler

59.   Muhakkak ki, o saat elbette gelicidir, onda bir şüphe yoktur. Ve lâkin insanların çoğu iman etmezler.

60.   Ve Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua ediniz, sizin için icabet edeyim. Şüphe yok, o kimseler ki, benim ibadetimden kibirlenirler, onlar yakında aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.

61.   Allah O zattır ki, sizin için geceyi karanlık kıldı, içinde istirahat edesiniz diye ve gündüzü de gösterici kıldı. Şüphe yok ki, Allah insanlar üzerine elbette lütuf sahibidir. Velâkin insanların çoğu şükretmezler.

62.   İşte O'dur, Rabbiniz olan Allah ki, her şeyin yaratıcısıdır, O'ndan başka ilâh yoktur. O hâlde nasıl döndürülüyorsunuz?

63.   İşte Allah’ın âyetlerini inkâr eder olanlar, öylece döndürülür.

64.   Allah o zâttır ki, sizin için yeri bir ikâmetgâh, göğü de bir bina kıldı ve sizi tasvir buyurdu, sonra sûretlerinizi güzelleştirdi ve sizi temiz şeylerle rızıklandırdı. İşte Rabbiniz olan Allah O'dur. İmdi âlemlerin Rabbi olan Allah, ne kadar mukaddestir.

65.   Ebedî hayat sahibi olan O'dur. O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. Artık O'nun için dinde ihlas sahipleri olarak O'na duada bulunun. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsusdur.

66.   De ki: Ben sizin Allah'tan başka yalvardıklarınıza ibadet etmekten men edildim, o vakit ki, bana Rabbimden apaçık deliller geldi ve emrolundum ki, âlemlerin Rab"ine teslim olayım.

Mü'min Sûresi 67 - 77. Ayetler

67.   O, O Hikmet Sahibi Yaratıcıdır ki: Sizi topraktan, sonra bir nutfeden, sonra da bir kan pıhtısından yarattı. Sonra sizi çocuk olarak çıkarır, sonra kuvvetinizin tekâmülü çağına erişesiniz sonra ihtiyarlayasınız diye sizi yaşatır sizden bazınız daha evvel öldürülür ve muayyen olan zamana erişesiniz ve belki, düşünürsünüz diye böyle yap ar.

68.   O, O hikmet sahibi Yaratıcıdır ki: Diriltir ve öldürür velhasıl: O bir şeyi dileyince O'na ancak ol der, O da hemen oluverir.

69.   Bakmadın mı O kimselere ki, Allah'ın âyetleri hakkında mücadelede bulunurlar. Nasıl döndürülüyorlar?

70.   O kimseler ki, kitabı ve kendisiyle Peygamberimizi göndermiş olduğumuz şeyi yalanladılar, artık yakında bileceklerdir.

71.   O zaman ki, boyunlarında demir halkalar ve zincirler olarak şiddetle sürükleneceklerdir.

72.   Sıcak su içinde, sonra âteş içinde bırakılıp yanacaklardır.

73.   Sonra onlara denilecektir ki: Nerede sizin O ortak koştuklarınız şeyler?

74.   Allah'ı bırakıp ta, diyeceklerdir ki: Bizden kayboldular. Zâten biz evvelce bir şeye ibadet etmiş olmadık. İşte Allah, kâfirleri böylece sapıklığa düşürür.

75.   Sizin bu cezanız, yerde haksız yere pek fazla sevinir olmanızdan ve çok güvenir bulunmanızdan dolayıdır.

76.   Cehennemin kapılarından orada ebedî kalıcılar olmak üzere giriniz. Artık kibirli olanların ikâmetgâhı ne fenâ!

77.   Artık sabret. Allah'ın vaadi şüphe yok ki, haktır. Onlara olan vaadimizin bâzısını sana göstereceğiz veya senin ruhunu alacağız, nihâyet bize döndürüleceklerdir.

Mü'min Sûresi 78 - 85. Ayetler

78.   Andolsun ki, senden evvel de Peygamberler gönderdik. Onlardan bir kısmının kıssasını sana bildirmiştik ve onlardan sana kıssasını bildirmediklerimiz de vardır ve bir Peygamber için Allah’ın izni olmadıkça bir mucize getirmek mümkün olamaz. Allah'ın emri gelince de hak ile hükmolunmuş olur ve bâtılı tercih etmiş olanlar ise O zaman hüsrâna uğramıştır.

79.   Allah, o kutsal varlık dır ki: Sizin için dört ayaklı hayvanları yarattı. Onlardan bir kısmına binesizin ve onlardan yiyesizin diye onları meydana getirdi.

80.   Ve sizin için onlarda menfaatler vardır ve onların üzerinde göğüslerinizdeki bir arzuya erişmeniz ve onları üstünde ve gemilerin üstünde taşınırsınız.

81.   Ve size âyetlerini gösterir. Artık Allah'ın hangi âyetlerini inkâr edersiniz?

82.   Yeryüzünde hiç dolaşmadılar mı ki, bir bakıversinler, kendilerinden evvelkilerin âkıbetleri nasıl olmuştur. Onlardan daha fazla idiler ve kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri itibariyle daha şiddetli idiler. Fakat onlara kazandıkları şeyler aslâ fayda vermedi.

83.   Vaktaki, onlara Peygamberleri açık mucizeler ile geldi, kendi yanlarındaki bilgiye güvendiler ve onları kendisiyle alay ettikleri şey, şiddetle kuşatıverdi.

84.   Ne zamanki, bizim azabımızı gördüler, dediler ki: Allah'a O'nun birliğine iman ettik ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr eyledik.

85.   Artık onlara bizim azabımızı gördükleri zaman iman etmeleri bir fâide vermiş olmadı. Bu Allah’ın kulları hakkında süregelen adetidir. İşte kâfirler orada helâke uğramış oldu.

Fussilet Sûresi 1 - 11. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hâ, Mim.

2.     Esirgeyen, merhamet buyuran zât tarafından indirilmiştir.

3.     Bir kitaptır ki, bilen herhangi bir kavim için Arapça bir Kur'an olmak üzere âyetleri açıklanmıştır.

4.     Müjdeleyici ve korkutucu olarak indirilmiştir. Fakat, onların çoğu yüz çevirmişlerdir. Artık onlar dinlemezler.

5.     Ve dediler ki: Kendisine bizi dâvet ettiğin şeye karşı bizim kalplerimiz örtüler içindedir. Ve bizim kulaklarımızda bir ağırlık vardır. Ve bizimle senin aranda bir perde vardır. Artık sen kendi dinine göre âmel et. Şüphe yok ki, biz de kendi dinimize göre âmel edicileriz.

6.     De ki: Şüphe yok ben sizin gibi bir insanım, bana vahy olunuyor ki: Sizin ilâhınız muhakkak ki, bir tek ilâhtır. Artık O'na yönelin ve ondan mağfiret dileyin ve müşrikler için helâk kararlaştırılmıştır.

7.     O müşrik kimseler ki, zekâtı vermezler ve onlar ahireti inkâr ederler, onlar.

8.     Şüphe yok o kimseler ki, iman etmişlerdir ve sâlih amellerde bulunmuşlardır, onlar için minnet siz bir mükâfat vardır.

9.     De ki: Hakikaten siz mi yeri iki günde yaratmış olan zâtı inkâr ediyorsunuz? Ve O'nun için ortaklar ediniyorsunuz? İşte, o, âlemlerin Rabbidir.

10.   Ve orada, O’nun üstüne sâbit dağlar yerleştirdi ve orada bereketler vücuda getirdi, araştıranlar için müsavi olmak üzere onun azıklarını dört gün içinde takdir buyurdu.

11.   Sonra göğe, o bir duman halinde iken yöneldi, sonra ona ve yer için buyurdu ki: İsteyerek ve istemeyerek geliniz. Onlar da isteyiciler olarak geldik, dediler.

Fussilet Sûresi 12 - 20. Ayetler

12.   Artık onları yedi gök olmak üzere iki günde tamamladı ve her göğe O'na ait emri vahy eyledi ve dünya göğünü de kandiller ile süsledik ve muhafaza ettik. İşte o, azîz, alîm olan Allah’ın takdiridir.

13.   İmdi onlar eğer yüz çevirirlerse o vakit de ki: Ben sizi Ad ve Semud yıldırımı gibi bir yıldırım ile korkutmuş bulunmaktayım.

14.   Onlara, Peygamberler, Allah'tan başkasına tapmayın diye önlerinden ve arkalarından geldiği vakit dediler ki: Eğer Rabbimiz dilemiş olsa idi elbette melekleri indirmiş olurdu. Binaenaleyh şüphe yok ki, biz sizin kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeyi inkâr edicileriz.

15.   Ad kavmine gelince onlar da hemen yeryüzünde haksız yere kibirlendiler ve dediler ki: Bizden kuvvetçe daha şiddetli kim vardır? Bir düşünmediler mi ki, muhakkak onları yaratmış olan Allah, O kuvvetçe onlardan daha şiddetlidir ve bizim âyetlerimizi inkâr eder oldular.

16.   Artık biz de onların üzerlerine uğursuz günlerde pek fazla soğuk bir rüzgâr gönderdik ki, onlara dünya hayatında bir zillet azabını tattıralım ve elbette ki, ahiret azabı daha çok rüsvay edicidir ve onlar yardım da olunmazlar.

17.   Semud'a gelince biz onlara doğru yolu gösterdik, onlar ise hidâyet üzerine körlüğü tercih ettiler. Artık onları kazanır oldukları şey sebebiyle o zelil edici yıldırım azabı yakaladı.

18.   Ve iman etmiş ve Allah'tan korkmuş olanları ise kurtuluşa erdirdik.

19.   Ve O gün ki, Allah’ın düşmanları toplanıp âteşe sevk edilirler artık onlar tamamen hapsolunurlar.

20.   Nihâyet oraya geldikleri vakit onların aleyhine ne işlemiş olduklarına dair kulakları ve gözleri ve derileri şâhitlikte bulunmuş olurlar.

Fussilet Sûresi 21 - 29. Ayetler

21.   Ve derilerine derler ki: Ne için aleyhimize şâhitlik ettiniz? derileri de derler ki: Herşeyi söyleten Allah, bizi söyletti ve O sizi ilk defa yarattı ve O’na döndürüleceksinizdir.

22.   Ve sizin aleyhinize ne kulaklarınızın ve ne gözlerinizin ve ne de derilerinizin şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Velâkin zannetmiş idiniz ki, şüphe yok Allah, sizin yaptıklarınızdan bir çoğunu bilmez.

23.   Ve işte sizin O zannımızdır ki, Rabbinize karşı zannetmiş oldunuz, sizi helâke düşürdü. Artık hüsrâna uğrayanlardan oldunuz.

24.   İmdi sabrederlerse hemen âteş onlar için bir ikâmetgâhtır ve eğer bir hoşnutluk dilerse artık onlar hoşnut olacak kimselerden değildirler.

25.   Ve onlar için bir takım arkadaşları mûsallat ettik. Artık onlar için önlerindekini ve arkalarındakini süslemiş oldular ve onların üzerine de kendilerinden evvel gelip geçen cinler ve insanlardan olan ümmetler arasındaki O azaba dair söz hak olmuş oldu. Şüphe yok ki, onlar hüsrâna uğramış kimseler oldular.

26.   Ve O kimseler ki, kâfir oldular, dediler ki: O Kur'anı dinlemeyiniz ve onda gürültü yapınız, olabilir ki, galip olursunuz.

27.   İşte kâfir olanlara elbette bir şiddetli azap tattıracağızdır ve onları işledikleri şeyin en kötüsüyle cezalandıracağız.

28.   Bu, Allah’ın düşmanlarının cezasıdır ki, âteştir. Onlar için orada bizim âyetlerimizi inkâr etmelerinin bir cezası olarak bir ebedî ikâmetgâh vardır.

29.   Ve kâfir olanlar diyeceklerdir ki: Ey Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi sapıtmış olanları bize göster, onları ayaklarımızın altına alalım. Tâki, en aşağı kalanlardan olsunlar.

Fussilet Sûresi 30 - 38. Ayetler

30.   Şüphe yok, O kimseler ki, Rabbimiz Allah'tır dediler, sonra da dosdoğru yolda yürüdüler, onların üzerlerine melekler ineceklerdir. Korkmayın ve mahzun olmayın ve size vâd olunmuş olan cennet ile müjdelenin diyeceklerdir.

31.   Biz dünya hayatında da ve ahirette de sizin dostlarınızız ve sizin için orada nefislerinizin hoşlandığı her şey vardır ve sizin için orada ne isterseniz vardır.

32.   Çok mağfiret eden, çok merhametli olandan Allah tarafından bir ziyafet olmak üzere.

33.   Ve daha güzel sözlü kim vardır, Allah'a dâvet eden ve sâlih amellerde bulunan ve şüphe yok ki, ben Müslüman’ım diyen kimseden?

34.   Ve iyilik de kötülük de denk olamaz, kötülüğü bertaraf et, O şey ile ki, O, en güzeldir. Artık O zaman seninle kendi arasında düşmanlık olan kimse, sanki candan bir dosttur.

35.   Ve bunu böyle bir tavsiyeyi sabredenlerden başkası kabul edemez ve bunu pek büyük bir nasip sahibi olandan başkası kabul edip yüklenemez.

36.   Ve şâyet seni şeytan tarafından bir vesvese bu affedici muameleden çevirmek isterse hemen Allah'a sığın. Şüphe yok ki, O'dur her şeyi gerçekten işiten, bilen O'dur.

37.   Ve O'nun âyetlerindendir gece gündüz ve güneş ve ay. Ne güneşe ve ne de ay'a secde etmeyin ve onları yaratmış olan Allah'a secde ediniz, eğer siz O'na ibadet etmek istiyorsanız.

38.   Eğer kibirlenmek isterlerse onların ne kıymeti var çünkü Rabbin katında bulunanlar, O'nun için gece ve gündüz tesbihte bulunurlar ve onlar usanmazlar.

Fussilet Sûresi 39 - 46. Ayetler

39.   Ve O'nun âyetlerindendir ki, yeryüzünü kupkuru bir hâlde görürsün, Vaktaki, O’nun üzerine su indirmiş oluruz, harekete başlar ve kabarır. Muhakkak O zât ki, O’na hayat vermiştir, elbette ki, ölüleri de dirilticidir. Şüphe yok O, her şey üzerine hakkıyla kadirdir.

40.   Şüphe yok O kimseler ki, âyetlerimizde haktan ayrılarak sapıtırlar, bize karşı gizli kalamazlar. Âteşe atılan mı hayırlıdır, yoksa kıyamet günü emin ve hâlde gelecek olan mı? Dilediğinizi yapınız, şüphe yok ki: O, ne yaptığınızı hakkıyla görücüdür.

41.   Şüphe yok mülhidler O kimselerdir ki, kendilerine geldiği zaman Kur'an ı inkâr etmişlerdir ve muhakkak ki, o, elbette aziz bir kitaptır.

42.   O'na ne önünden ve ne de ardından bâtıl bir şey gelemez. O hikmet Sahibi çok övülen Allah'tan indirilmiştir.

43.   Sana senden evvelki Resûllere denilmiş olan şeyden başka bir şey denilmiyor. Şüphe yok ki, senin Rabbin elbette mağfiret sahibi ve pek acıklı âzab sahibidir.

44.   Ve eğer O'nu, yabancı bir lİsan ile bir Kur'an kılsa idik elbette derler ki: Ayetleri ayrıntılı şekilde açıklanmalı değil mi idi Arabi bir Peygambere yabancı bir lİsan ile Kur'an olur mu? De ki: O, iman edenler için bir hidâyet vesilesidir ve bir şifâdır ve O kimseler ki iman etmezler, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve o, onlara karşı bir körlüktür. Onlara uzak bir yerden sesleniliyor.

45.   And olsun ki, Mûsa'ya da kitap verdik, onda da ihtilâf edildi. Ve eğer Rabbinden bir söz geçmiş olmasa idi elbette onların aralarında iş bitiriverirdi ve şüphe yok ki, onlar ondan elbette tereddüde düşürücü bir şüphe içindedirler.

46.   Kim iyi bir iş yaparsa artık kendi lehinedir ve kim kötülükte bulunursa artık kendi aleyhinedir ve Rabbin kulları için zulmedici değildir.

Fussilet Sûresi 47 - 54. Ayetler

47.   Kıyameti bilmek, O'na havale olunur ve ne meyvelerden bir şey tomurcuklarından çıkar ve ne de bir dişi yüklü kalır ve ne doğurur, ancak O'nun bilmesiyledir. Ve O gün ki, onlara nidâ eder ki: Nerede benim ortaklarım? Derler ki: Sana arz ettik, bizden hiçbir şâhit yoktur.

48.   Ve evvelce tapıp durdukları şeyler onlardan kaybolmuştur ve kendileri için bir sığınılacak yer olmadığını anlamışlardır.

49.   İnsan iyilik istemekten usanmaz ve eğer kendisine bir fenalık dokunursa hemen ümidini kesmiş, ümitsizliğe düşmüş olur.

50.   Ve eğer ona dokunan bir sıkıntıdan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırırsak elbette diyecektir ki: Bu, benim içindir ve zannetmem ki, kıyamet kopacak olsun. Ve eğer Rabbime döndürülmüş olsam bile muhakkak, kendim için O'nun yanında bir iyilik vardır. Fakat O küfre düşmüş olanlara ne yapmış olduklarını elbette haber vereceğiz. Ve elbette onlara pek ağır bir azaptan tattıracağızdır.

51.   Ve insana nimet verdiğimiz zaman yüz çevirir ve böbürlenir. Ve ona bir kötülük dokunduğu zaman ise artık bol bol duacıdır.

52.   De ki: Bana haber veriniz! Eğer, O Kur'an Allah tarafından olmuş ise, sonra siz O'nu inkâr etmiş iseniz, uzak bir muhalefette bulunan kimseden daha sapık kim vardır?

53.   Yakında onlara ufuklarda ve kendi nefislerinde olan âyetlerimizi göstereceğiz, tâki, onlar için O'nun hak olduğu ortaya çıksın. Kifâyet etmiyor mu ki, Rabbin, şüphe yok O, her şey üzerine şâhittir.

54.   İyi bil ki, şüphe yok, onlar Rab’lerine kavuşma konusunda bir şüphe içindedirler. İyi bil ki, muhakkak O, her şeyi (ilmiyle) kuşatmıştır.

Şûrâ Sûresi 1 - 10. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hâ, Mim.

2.     Ayın, Sin, Kaf.

3.     İşte böyle vahy ediyor, sana ve senden evvel olanlara O aziz, hakîm olan Allah.

4.     Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O'nun içindir. Ve O, çok yücedir, çok büyüktür.

5.     Az kalıyor ki, gökler üstlerinden çatlayacaklar. Melekler de Rab'lerine hamd ile tesbihte bulunuyorlar ve yerde olanlar için mağfiret diliyorlar. İyi biliniz ki, muhakkak Allah, O çok affedicidir, çok esirgeyicidir.

6.     Ve o kimseler ki, Allah'tan başkasını dost edindiler, onları, Allah daima gözetmektedir ve sen onların üzerlerine bir vekil değilsin.

7.     Ve işte sana böyle arapça bir Kur'an vahy ettik ki, Şehirlerin anasını (Mekke'yi) onun çevresinde bulunanları korkutasın ve kendinde şüphe olmayan O toplanma günüyle korkutasın. Bir bölümü cennettedir ve bir bölümü de cehennemdedir.

8.     Ve eğer Allah dilemiş olsa idi elbette onları bir ümmet kılmış olurdu. Velâkin dilediği kimseyi rahmetine girdirir. Zâlimlere gelince onlar için ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.

9.     Yoksa ondan başkasını dost mu edindiler. Fakat Allah'dır. O'dur dost olan ve O, ölüleri diriltir ve O herşey üzerine hakkıyla kadirdir.

10.   Ve herhangi bir şeyde ihtilâfa düşmüş iseniz, artık O'nun hükmü Allah'a aittir. İşte O Allah'tır benim Rabbim, O'na tevekkül ettim ve O'na müracaat ederim.

Şûrâ Sûresi 11 - 15. Ayetler

11.   O gökleri ve yeri yaratan, sizin için kendi cinsinizden eşler kılmıştır, hayvanlardan da çiftler yaratmıştır Bu sûretle çoğalmanızı sağlamıştır. Onun misli gibi bir şey yoktur ve O hakkıyla işiticidir, görücüdür.

12.   Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediği kimse için rızkı bolca yapar ve kİsar. Şüphe yok ki, her bir şeyi bilicidir.

13.   Sizin için dinden meşru kıldı, kendisiyle Nûh'a tavsiye etmiş olduğunu. Ve o şeyi ki, sana vahyettik ve o şeyi ki, anınla İbrâhim'e, Mûsa'ya ve İsâ'ya vasiyyetde bulunduk, dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin den ibârettir Müşriklerin üzerine kendisine dâvet ettiğin şey ağır geldi. Allah dilediği kimseyi kendisine seçer ve Hakka dönen kimseyi hidâyete erdirir.

14.   Ve ayrılığa düşmediler, ancak kendilerine bilgi geldikten sonra, sadece aralarında haddi aşmaktan dolayı ayrılığa düştüler ve eğer Rabbinden belirli bir süreye kadar geçmiş bir kelime bulunmasa idi elbette aralarında hükmolunurdu. Ve muhakkak O kimseler ki, onlardan sonra kitaba vâris oldular, elbette ondan şaşkınca bir şüphe içindedirler.

15.   İşte bundan dolayı sen dâvet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol ve onların heveslerine tâbi olma ve de ki: Allah’ın kitaptan indirilmiş olduğuna iman ettim ve aranızda adalet yapmakla emrolundum, Allah bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizedir, sizin amelleriniz de size aittir. Bizim aramızla sizin aranızda bir düşmanlık yoktur. Allah aramızı toplayacaktır ve dönüş ancak O'nadır.

Şûrâ Sûresi 16 - 22. Ayetler

16.   Ve O kimseler ki, Allah hakkında tartışmada bulunurlar, Allah için dâveti kabul edildikten sonra. Onların delilleri Rab'lerinin katında boştur ve onların üzerine bir gazap vardır ve onlar için şiddetli bir azap vardır.

17.   Allah, O zâttır ki, hakkıyla kitabı ve mizanı indirdi ve sana ne bildirir? Belki O kıyamet yakındır.

18.   O'na iman etmeyenler, O'nu acele ederler. İmân etmiş olanlar ise, ondan korkarlar ve O'nun şüphesiz hak olduğunu bilirler. Haberin olsun! O kimseler ki, O kıyamet hakkında mücadelede bulunurlar, elbette ki, uzak bir sapıklık içindedirler.

19.   Allah, kullarına çok lûtfedicidir, dilediğine rızık verir. Ve O her şeye kadirdir, galiptir.

20.   Her kim ahiret kazancını dilerse onun için kazancında artış meydana getiririz ve her kim dünya kazancını dilerse ona da ondan veririz. O'nun ahirette bir nasibi yoktur.

21.   Yoksa onlar için ortaklar var da onlar için dinden kendisiyle Allah’ın izin vermediği şeyleri meşru mu kıldılar? Ve eğer O ertelemek sözü olmasa idi elbette aralarında hüküm verilmiş olurdu ve şüphe yok ki, O zâlimler için elem verici bir azap vardır.

22.   Zâlimleri göreceksin ki: Kazanmış oldukları şeylerden dolayı korkarlar. Ve O, korktukları şey onların başlarına gelecektir O iman edenler ve sâlih amellerde bulunanlar ise cennetlerin bahçelerindedir. Onlar için Rab'lerinin katında diledikleri şeyler vardır. İşte budur, O en büyük lütuf.

Şûrâ Sûresi 23 - 31. Ayetler

23.   İşte bu, O haberdir ki, Allah iman eden ve iyi amellerde bulunan kullarına müjdeler. De ki: Ben bunun üzerine sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Ve kim bir iyilik yaparsa O'nun sevabını fazlasıyle veririz. Şüphe yok ki, Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.

24.   Yoksa derler mi ki, Allah'a karşı gelen yalan yere iftirada bulundu. Eğer Allah dilese kalbin üzerine mühür basar ve Allah bâtılı yok eder ve sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphe yok ki, O kalplerde olanı bilicidir.

25.   Ve O, o zâttır ki, kullarından tevbeyi kabul eder ve günâhlardan affeyler ve ne yaptıklarınızı bilir.

26.   Ve iman edenlere ve sâlih amellerde bulunanların tevbelerini kabul eder ve onlara fadlından sevaplarını arttırır. Kâfirlere gelince onlar için şiddetli bir azap vardır.

27.   Ve eğer Allah, rızkı kulları için yayacak olsa elbette yerde haddi aşarlardı. Velâkin dilediğini bir miktar ile indiriyor. Şüphe yok ki, O, kullarından haberdardır, ve hepsini görücüdür.

28.   Ve O, o Yüce Yaratıcıdır ki: ümitsizliğe düştüklerinden sonra, yağmuru indirir ve rahmetini yayar ve O'dur dost, övülmeye lâyık olan O'dur.

29.   Ve göklerin ve yerin yaradılışı, O'nun delillerindendir. Onlar da her hareket edenden yaymış olduğu şeyde ve O, dilediği zaman onları toplamaya da kadirdir.

30.   Ve size musibetten her ne şey İsabet ederse kendi ellerinizin kazandığı şey sebebiyledir ve bir çoğundan ise affeder.

31.   Ve siz yeryüzünde âciz bırakıcılar değilsinizdir ve sizin için Allah'tan başka bir dost ve bir yardımcı da yoktur.

Sayfa 20 / 27

  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
  • 23
  • 24
 
 
  • İLETİŞİM