• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Cum'a Sûresi 1 - 8. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Melik, Kuddûs, Azîz, Hakîm olan Allah için göklerde ne varsa ve yerde ne varsa tesbihte bulunur.

2.     O, O Kerem Sahibi Mâbut dur ki: Ümmîler arasında kendilerinden bir Peygamber gönderdi, onlara karşı âyetlerini okur ve onları temizler ve onlara kitabı ve hikmeti öğretir. Halbuki: Onlar evvelce pek açık bir sapıklık içinde idiler.

3.     Ve onlardan başkalarına da göndermiştir ki, henüz onlara erişmemişlerdir. Ve O azizdir, hakimdir.

4.     İşte bu, Allah’ın lütfudur ki, bunu dilediğine verir ve Allah pek büyük lütuf sahibidir.

5.     Kendilerine tevrat yükletilmiş, sonra onu yüklenmemiş olanların durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin duruma gibidir. Allah’ın âyetlerini tekzîb eden kavmin durumu, ne kadar fenâdır ve Allah, zâlimler olan kavmi doğru yola iletmez.

6.     De ki: Ey Yahudi bulunan kimseler... Eğer siz, Allah için insanlardan ayrı dostlar olduğunuzu iddia ediyor iseniz, imdi ölümü temenni ediniz eğer siz doğru söyleyenler oldu iseniz.

7.     Halbuki, onu ebediyen temenni etmezler, ellerinin takdim ettiği günah sebebi ile. Allah ise zâlimleri hakkı ile bilicidir.

8.     De ki: O ölüm ki, siz ondan firar edersiniz, şüphe yok ki: O size gelip kavuşacaktır. Sonra gaybı da, aşikâreyi de bilene döndürüleceksinizdir. Artık o da size neler yapar olduklarınızı haber verecektir.

Cum'a Sûresi 9 - 11. Ayetler

9.     Ey iman etmiş olanlar! Cuma günü namaz için çağrıldığı zaman hemen Allah'ın zikrine gidin ve alış verişi bırakın, bu, eğer bilir kimseler oldu iseniz sizin için çok hayırlıdır.

10.   Sonra namaz kılınmış olunca da artık yeryüzünde dağılın ve Allah’ın lütfundan nasîb arayın ve Allah'ı çokça zikredin, tâ ki: Kurtuluşa erebilesiniz.

11.   Ve bir ticaret veya bir eğlence gördükleri zaman onun tarafına yönelip seni ayakta bırakmış oldular. De ki: Allah’ın yanındaki, eğlenceden de, ticaretten de hayırlıdır ve Allah, rızk verenlerin en hayırlısıdır.

Münâfikun Sûresi 1 - 4. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Münafıklar sana geldiği zaman dediler ki: Şahitlik ederiz, elbette sen Allah’ın Peygamberisin, Allah da bilir ki: Sen muhakkak onun elbette Peygamberisin ve Allah şahitlik eder ki: Şüphe yok, münafıklar elbette yalancıdırlar.

2.     Yeminlerini bir kalkan edindiler de, artık Allah’ın yolundan sapıttılar, şüphe yok ki, onların yaptıkları ne kadar fenâ oldu.

3.     O, şunun içindir ki: Şüphe yok onlar görünürde iman ettiler sonra kâfir oldular, imdi kalplerinin üzerine mühürlendi, artık onlar anlayamazlar.

4.     Ve onları gördüğün vakit onların bedenleri seni hayrete düşürür ve söyleyecek olurlarsa onların lakırdılarını dinlersin, onlar sanki dayatılmış odunlardır. Onlar her gürültüyü kendi aleyhlerinde zannederler. Düşman olan onlardır, artık onlardan sakın. Allah, onları helâk etsin, nasıl oluyor da Hak'tan çevriliyorlar.

Münâfikun Sûresi 5 - 11. Ayetler

5.     Ve onlara: Geliniz, sizin   için Allah’ın Peygamberi istiğfarda bulunsun, denildiği zaman başlarını çevirmiş olurlar ve onları görürsün ki, onlar böbürlenir kimseler olarak yüz çevirirler.

6.     Onlar için istiğfarda bulunsan da veya onlar için istiğfarda bulunmasan da onlara karşı eşittir. Elbette Allah, onlar için mağfiret buyurmayacaktır. Şüphe yok ki, Allah, fâsıklar olan kavmi hidayete erdirmez.

7.     Onlar, o kimselerdir ki: Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara nafaka vermeyin, tâki, dağılsınlar, derler. Hâlbuki göklerin ve yerin hâzineleri Allah’ındır. Fakat o münafıklar anlamazlar.

8.     Derler ki: Eğer Medine'ye döner gider isek elbette aziz olanlar, zelil olanları oradan çıkaracaklardır. Hâlbuki: İzzet, Allah'a mahsustur ve Peygamberi ile mü'minlere mahsustur. Fakat o münafıklar bilmezler.

9.     Ve iman etmiş olanlar! Sizi mallarınız ve evlâdınız Allah'ın zikrinden işgal ederek alıkoymasın ve her kim, öyle yaparsa, işte hüsrâna uğramış olanlar onlardır.

10.   Ve size rızk olarak verdiğimiz şeylerden harcamada bulunun, birinize ölüm gelmesinden, artık Yârabbi! Beni bir yakın müddete kadar tehir etse idi de sadaka verse idim ve sâlihlerden olsa idim demesinden evvel.

11.   Halbuki, Allah hiç bir şahsı eceli geldiği vakit sonraya bırakmaz ve Allah her ne yapar iseniz haberdardır.

Teğabün Sûresi 1 - 9. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Göklerde ne var ise ve yerde ne var ise, Allah için tesbihte bulunur. Mülk ve hamd ona mahsustur ve O her şey üzerine tamamen kadirdir.

2.     O, O'dur ki: Sizi yaratmıştır, öyle iken sizden kâfir de vardır ve sizden mü’min de vardır ve Allah, ne yapar olduğunuzu hakkıyla görendir.

3.     Gökleri ve yeri hak ile yarattı ve size suret verdi de suretinizi güzel yaptı ve dönüş de ancak O'nadır.

4.     Göklerde ve yerde ne var ise bilir ve neleri gizlediğinizi ve neleri açıkladığınızı bilir ve Allah göğüslerin içinde onları da tamamen bilicidir.

5.     Size evvelce kâfir olmuş olanların haberi gelmedi mi ki: Onlar, işlerinin vebalini tatdılar ve onlar için pek acıklı bir azap vardır.

6.     Şundan dolayı ki: Şüphe yok onlara. Peygamberi mucizeler ile gelir olmuşlardı da onlar: "Bir insan mı bizi doğru yola iletecek" demişler, sonra kâfir olmuşlar ve yüz çevirmişlerdi. Allah da onlardan müstağni olmuştur. Ve Allah hakkıyle zengindir, hamde lâyıktır.

7.     Kâfir olanlar, iddia ettiler ki: Öldükten sonra aslâ diriltilmeyeceklerdir. De ki: Hayır ve Rabbime andolsun ki: Elbette diriltileceksinizdir. Sonra da yapmış olduğunuz şeyler elbette size haber verilecektir. Ve bu ise Allah'a göre pek kolaydır.

8.     Artık Allah'a ve O'nun Resûlüne ve indirmiş olduğumuz nûra iman ediniz ve Allah yapar olduğunuz şeylerden haberdardır.

9.     O gün ki: Sizi toplanma günü için toplayıverir, işte o bir tegabün bir kâr ve zarar günüdür. Ve her kim Allah'a iman eder ve sâlih amellerde bulunursa onun günahlarını yarlıgar ve altlarından ırmaklar akan cennetlere orada ebediyen kalıcılar olmak üzere girdirir. İşte en büyük kurtuluş odur.

Teğabün Sûresi 10 - 18. Ayetler

10.   Ve o kimseler ki: Kâfir oldular ve bizim âyetlerimizi tekzîb ettiler, işte onlar, içinde ebediyen kalıcılar olmak üzere ateş yâranıdırlar ve ne fenâ bir gidiş yeri!.

11.   Allah'ın izni olmadıkça musibetten bir şey İsabet etmez ve her kim Allah'a iman ederse kalbini hidâyete erdirir ve Allah her şeyi hakkıyle bilendir.

12.   Ve Allah'a itaat ediniz ve Peygambere itaat ediniz eğer yüz çevirir iseniz artık bizim, Peygamberimizin üzerine düşen, şüphe yok ki, apaçık tebliğden ibarettir.

13.   Allah O'dur ki, O'ndan başka Tanrı yoktur, artık mü'minler, Allah'a tevekkülde bulunsunlar.

14.   Ey iman etmiş olanlar! Şüphe yok ki, sizin eşlerinizden ve evlâdınızdan sizin için düşman olanlar vardır, imdi onlardan sakınınız. Bununla beraber, eğer affederseniz, kusurlarına bakmazsanız ve örterseniz artık şüphe yok ki, Allah çok yarlıgayıcıdır, çok esirgeyicidir.

15.   Muhakkak ki, mallarınız ve evlâdlarınız bir imtihan vesilesidir, Allah ise onun katında pek büyük bir mükâfat vardır.

16.   Artık gücünüz yettiği kadar Allah'tan korkun ve dinleyiniz ve itaat edin ve nefisleriniz için bir hayr olmak üzere harcamada bulunun ve her kim nefisini cimrilikten korursa işte onlardır, muradlarına ermiş olanlar, onlardır.

17.   Eğer Allah için bir güzel ödünç verirseniz, onu sizin için kat kat arttırır ve sizin için mağfiret buyurur ve Allah Şekûr'dur ve Halîm'dir.

18.   Gizliyi de, aşikâr olanı da bilendir, azîz’dir, hakîm’dir.

Tâlâk Sûresi 1 - 5. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız vakit hemen iddetlerinden sayılacak bir zamanda boşayın ve iddeti sayın ve Rabbiniz olan Allah'tan korkun ve onları evlerinden çıkarmayın ve kendileri de çıkmasınlar. Meğer ki, apaçık bir kötülük, meydana getirmiş olsunlar ve işte bunlar, Allah’ın tâyin ettiği huduttur. Ve her kim Allah'ın hududuna tecavüz ederse, mutlaka kendi nefisine zulümetmiş olur. Bilmezsin, olabilir ki: Allah, ondan sonra bir iş vücuda getirir.

2.     Sonra o kadınlar: İddetlerini doldurmaya yaklaştıkları vakit artık onları güzellikle tutun veya güzellikle onlardan ayrılın ve sizden iki adalet sahibini de şahit tutun ve şahadeti Allah için doğruca ifa edin, işte size bu bildirilen, bir şeydir ki bununla Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimseye öğüt verilir ve her kim Allah'tan korkarsa onun için bir çıkış yeri nasip eder.

3.     Ve onu hiç hatırına gelmeyen bir yerden rızıklandırır ve her kim Allah'a tevekkül ederse artık O, ona kâfidir, şüphe yok ki: Allah, emrini yerine getirendir, muhakkak ki: Allah her şey için bir miktar tâyin buyurmuştur.

4.     Ve o kadınlar ki, hayzdan kesilmişlerdir veya hayz görmeğe başlamamışlardır, eğer iddetleri hususunda şüpheye düşmüş iseniz, biliniz ki: Onların iddetleri üç aydır, yüklü olan kadınların iddetleri ise yüklerini vaz'edinceye değindir ve her kim Allah'tan korkarsa onun için işinden dolayı bir kolaylık verir.

5.     İşte bu, Allah'ın emridir, size indirmiştir ve her kim Allah'dan korkarsa onun günâhlarını örter ve onun için mükâfatı büyüktür.

Tâlâk Sûresi 6 - 12. Ayetler

6.     O boşanan kadınları gücünüzün yettiği kadar ikamet ettiğiniz yerin bir kısmında oturtun ve üzerlerine baskıda bulunmanız için kendilerine zarar vermeyin ve eğer yüklü bulunmakta iseler yüklerini koyuncaya değin onlara nafakalarını verin, eğer sizin için çocuklarınızı emzirirlerse onlara ücretlerini verin ve aranızda mâruf bir veçhile müşaverede bulunun ve eğer müşkülâta uğrar iseniz onun için başkası emzirecektir.

7.     Genişlik sahibi olan, genişliğinden infakta bulunsun ve üzerine rızkı dar bulunmuş olan da kendisine Allah'ın verdiğinden infakta bulunsun. Allah, hiç bir nefise ona verdiğinden başkasını teklif etmez. Allah elbette güçlük arkasından kolaylık nasip eder.

8.     Ve nice şehir ahalisi Rabbinin ve onun Peygamberlerinin emrinden böbürlendi, artık onu bir şiddetli hesap ile hesaba çektik ve onu pek korkunç bir azap ile azaplandırdık.

9.     Artık işlerinin vebâlini tattı ve işlerinin sonu bir hüsrândan ibaret oldu.

10.   Allah onlar için pek şiddetli bir azap hazırladı, artık ey iman etmiş olan akıl sahipleri! Allah'tan korkun, şüphe yok ki: Allah, sizin için bir zikir indirmiştir.

11.   Bir resûl göndermiştir ki: Siz karşı Allah'ın pek açık açık bildiren âyetlerini okur. Tâ ki: İman eden ve güzel güzel amellerde bulunanları karanlıklardan aydınlığa çıkarsın ve her kim Allah'a iman ve iyi amelde bulunursa, onu altından ırmaklar akan cennetlere girdirir, orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Muhakkak ki: Allah, onun için güzel bir rızk ihsân buyurmuştur.

12.   Allah o Yüce Zat dır ki: Yeri göğü ve yerden de onların mislini yaratmıştır. Onların aralarında emri cereyan eder. Tâ ki: Bilesiniz ki: Şüphe yok Allah, her şey üzerine tamamen kadirdir ve muhakkak ki: Allah, her bir şeyi ilmen kuşatmıştır.

Tahrîm Sûresi 1 - 7. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Ey Peygamber! Ne için sen zevcelerinin hoşnutluklarını ararsın da, Allah’ın sana helâl kıldığını haram kılarsın. Bununla beraber Allah, gafûrdur, rahimdir.

2.     Allah, sizin için yeminlerinizin keffaretle çözülmesini meş'rû kılmıştır. Ve Allah, sizin mevlânızdır ve bilen, hikmet sahibi olan O'dur.

3.     Ve hatırla o vakti ki: Peygamber, eşlerinin bâzısına bir sözü gizlice söylemişti, vakta ki: o eş o sözü başka eşe haber verdi. Allah da o haber verişi Peygamberine açıkladı. Peygamber de o eşine haber verdiği şeyin bâzısını bildirdi, bâzısından vazgeçti. Vakta ki: Eşine onu anlattı, eşi dedi ki: Bunu sana kim haber verdi? Hazret-i Peygamber de dedi ki: Bana o bilen, haberdar olan Allah’ü Teâlâ haber verdi.

4.     Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz pek muvafık olur çünkü ikinizin de kalbiniz dönüvermiştir. Ve eğer Peygambere karşı birbirinize yardımda bulunursanız artık şüphe yok ki: O Allah, onun mevlâsıdır. Cebrâil de, mü'minlerin sâlihi olan da ve bunların ardından melekler de O Peygambere yardımcıdır.

5.     Şâyet o sizi boşarsa umulur ki: Onun Rabbi, onun için sizin yerinize sizden hayırlı eşler verir ki: Onlar Müslüman hanımlar, mü'min hanımlar itaatlara devam edenler, tevbekâr olanlar, ibadetlerde bulunanlar, oruç tutanlar, dullar ve bâkire olanlar bulunurlar.

6.     Ey iman etmiş olanlar! Nefislerinizi ve âilelerinizi bir ateşten korudunuz ki: Onun yakacağı insanlardır ve taşlardır. Üzerinde iri gövdeli, sert tabiatlı melekler vardır; onlar, Allah’ın kendilerine emrettiği şeyde âsî olmazlar ve emrolundukları şeyi yapıverirler.

7.     Ey kâfir olmuş olanlar! Bu günkü gün özür beyanında bulunmayın siz ancak yapmış olduğunuz şeylerin cezâsı ile cezâlandırılırsınız.

Tahrîm Sûresi 8 - 12. Ayetler

8.     Ey mü'minler! Allah'a samimi bir tevbe ile tevbede bulunun, umulur ki: Rabbiniz sizden günahlarınızı örter ve sizi altlarından ırmaklar akar cennetlere girdirir. O gün ki: Allah, Peygamberi ve onunla beraber iman etmiş olanları rüsvay etmez, nûrları önleri ve sağ tarafları arasında koşar, derler ki: Ey Rabbimiz! Bize nûrumuzu tamamla, bizim için mağfiret buyur. Şüphe yok ki: Sen her şey üzerine hakkıyla kadirsin.

9.     Ey Peygamber! Kâfirler ile ve münafıklar ile cihadda bulunun ve onlara karşı sert davran ve onların varacakları yer, cehennemdir ve ne fenâ bir gidiştir.

10.   Allah, kâfir olanlara Nûh'un eşi ile Lût'un eşini bir misâl olarak getirmiştir. Sâlih kullarımızdan iki kulun nikâhları altında idiler. Sonra o ikisine hiyanette bulundular, artık o sâlih kul da onları Allah’ın azabından hiçbir şey ile kurtaramadılar ve denildi ki: İkiniz de ateşe girenler ile beraber giriveriniz.

11.   Ve Allah, iman etmiş olanlara, Firavun'un eşini bir misâl olarak getirmiştir. O vakit ki, o kadın şöyle demişti: Yârabbi! Benim için İlâhî katında, cennette bir ev yap ve beni Firavun'dan ve onun amelinden kurtar ve beni zâlimler olan kavimden kurtar.

12.   Ve İmran'ın kızı Meryem'i de bir misâl olarak getiririz ki: iffetini sağlam bir kâl'a gibi korumuştu, artık ona ruhumuzdan üfürdük ve Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti ve itaat edenlerden olmuş oldu.

Mülk Sûresi 1 - 12. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Bütün mülk elinde kudret elinde olan Allah’ü Teâlâ pek yücedir. Ve O her şey üzerine hakkı ile kadirdir.

2.     O ki: Ölümü ve hayatı yarattı, hanginizin amelce daha güzel olduğunuzu imtihan için ve O, hakkıyle galiptir, çok yarlıgayandır.

3.     O'dur ki: Yedi göğü tabaka tabaka olarak yarattı, o Rahmânın yaratmasında hiç bir uygunsuzluk göremezsin, imdi gözü çevir bak, hiçbir çatlak görebilir misin?

4.     Sonra gözü iki defa daha çevir, o göz sana yorgun bir halde olarak zelilce bir şekilde geri dönmüş olsun.

5.     Andolsun ki: En yakın olan göğü kandiller ile bezedik ve onları şeytanlar için atılacak şeyler kıldık ve bunlar için alevli ateş azabı hazırladık.

6.     Ve Rab'lerini inkâr etmiş olanlar için cehennem azabı vardır. Ve ne fenâ dönüş yeri...

7.     Oraya atıldıkları zaman onun için bir hıçkırık işitmiş olurlar ve o kaynar bir haldedir.

8.     Az kalır ki: Cehennem öfkesinden dolayı parçalansın, her ne vakit içine bir tâife atılınca onlara cehennem bekçileri sormuş olurlar ki: Sizlere bir korkutucu Peygamber gelmedi mi?

9.     Derler ki: Evet... Muhakkak ki: Bize bir korkutucu Peygamber geldi, fakat biz tekzîb ettik ve dedik ki: Allah bir şey indirmemiştir, siz başka değil, ancak büyük bir sapıklık içindesiniz.

10.   Ve diyeceklerdir ki: Eğer biz işitir olsa idik veya akıllıca düşünse idik, biz bu çılgın cehennemin yârânı arasında bulunmuş olmaz idik.

11.   İşte günahlarını itiraf etmiş olurlar. Artık o çılgın cehennem yârânı için İlâhî rahmetten bir uzaklık olsun.

12.   Şüphe yok, o kimseler ki: Rab'lerinden gıyaben korkarlar, onlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.

Mülk Sûresi 13 - 26. Ayetler

13.   Lakırdınızı gizleyiniz veya onu açıklayınız, şüphe yok ki: O Yüce Yaratıcı gönüllerde olanı hakkıyla bilendir.

14.   Yaratmış olan zat, bilmez mi? Latif, Habîr olan, O’dur.

15.   O, O’dur ki: Sizin için yere boyun eğdirdi, artık onun omuzlarında yürüyün ve rızkından yeyin ve dönüş de O'nadır.

16.   Emin mi oldunuz, gökte olanın sizi yerin dibine geçirivermesinden? O vakit o yer, çalkanıverir.

17.   Emin mi oldunuz o gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir rüzgar göndermesinden? Artık yakında bileceksiniz ki: Korkutmam nasıldır.

18.   Muhakkak ki, onlardan evvelkiler tekzîb etmişlerdi. Artık nasıl oldu inkârım!

19.   Üstlerinde olan kuşlara bakmazlar mı ki: Kanatlarını açıcılardır ve kapayıverirler. Onları Rahmândan başkası tutuvermez. Şüphe yok ki: O, her bir şeyi görücüdür?

20.   Yoksa sizin için kimdir O Rahmân'ın berisinde size yardım edecek ordunuz! Kâfirler ise ancak bir gurur içindedir.

21.   Eğer sizin rızkınızı kesmiş olursa, sizi rızıklandıracak olan kimse kimdir? Hayır... Onlar bir böbürlenme ve bir kaçınma içinde devam eder dururlar.

22.   İmdi yüzü üzerine kapanarak yürüyen mi daha çok hidâyete erendir, yoksa dosdoğru bir yol üzerinde dimdik yürüyen kimse mi?

23.   De ki: O, O Zatdır ki, sizi yarattı ve sizin için kulak ve gözler ve gönüller var kıldı, pek az şükrediverirsiniz.

24.   De ki. O, O Zatdır ki: Sizi yeryüzünde yaratıp yaydı ve ona toplanacaksınızdır.

25.   Ve derler ki: Şu vâdedilen, ne zamandır? Eğer sâdıklar oldu iseniz.

26.   De ki: Şüphe yok, o bil ki, ancak Allah’ın indindedir ve ben muhakkak ki: Ancak açıkça bildiren bir korkutucu Peygamberim.

Mülk Sûresi 27 - 30. Ayetler

27.   Vakta ki, onu o azabı yakın bir halde görüverdiler, kâfir olmuş olanların yüzleri çirkinleşmiş oldu ve denildi ki: İşte bu, odur ki, siz bunu talebettiniz.

28.   De ki: Gördünüz mü? Eğer Allah beni ve benimle beraber olanları helâk etse veya bize rahmet buyursa, ya kâfirleri pek acıklı bir azaptan koruyacak kimdir?

29.   De ki: O Rahmândır ki: Ona iman ettik ve ona tevekkülde bulunduk. Artık yakında bileceksinizdir ki: O apaçık sapıklıkta bulunan kim imiş.

30.   De ki: Bana haber veriniz, eğer suyunuz yerin dibine gidip çekiliverecek olsa artık size kim bir akar su getirecektir?

Kalem Sûresi 1 - 15. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Nûn ve Kalem'e ve yazdıkları şeylere and olsun ki:

2.     Sen Rabbinin nimeti sayesinde mecnûn değilsin.

3.     Ve şüphe yok ki: Senin için bir tükenmez mükâfat vardır.

4.     Ve muhakkak ki: Sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin.

5.     Artık yakında göreceksin ve göreceklerdir.

6.     Fitneye uğramış olan hanginiz imiş?

7.     Şüphe yok ki: Rabbindir, O'dur, O'nun yolundan sapıtmış olanı en iyi ve O'dur, hidâyete ereni de en iyi bilen.

8.     Artık o yalanlayanlara itaat etmemekte devam et.

9.     Onlar arzu ettiler ki: Sen yaltaklanıvermiş olsa idin, o zaman onlar da yaltaklanacaklardır.

10.   Ve itaat gösterme her çok yemin edene, âdi fikirli olana.

11.   Daima kusur arayana, lâf götürüp getirene.

12.   Hayırdan men'e çalışıp durana, haddi aşana, çok günahkâr olana.

13.   Bunun ötesinde de kötü sözlü olup fenâlıklarla tanınmış bulunana.

14.   Mal ve oğullar sahibi olmuş diye.

15.   Ona karşı bizim âyetlerimiz okunduğu zaman dedi ki: "Evvelkilerin masallarıdır."

Kalem Sûresi 16 - 42. Ayetler

16.   Biz yakında onun burnu üzerine damga basacağız.

17.   Şüphe yok ki: Biz bunları da belâya uğrattık, nasıl ki: Bostan sahiplerini belâya uğratmıştık, o vakit ki: Onlar yemin etmişlerdi ki: Sabahleyin erkenden elbette o bostandaki mahsulâtı döşüreceklerdi.

18.   Bir istisnada da bulunmuyorlardı.

19.   Derken onlar ,uykuda oldukları halde o bostanın üzerine Rabbin tarafından bir dolaşan beliyye dolaşıverdi.

20.   Artık o bostan yanarak simsiyah kesilmiş gibi bir halde sabahladı.

21.   Derken sabahladıkları vakit birbirlerine seslendiler.

22.   Eğer kesip döşürecek iseniz bostanınıza sabahleyin erken varınız.

23.   Artık aralarında gizlice söyleşerek gidiverdiler.

24.   Sakın bugün aranızda bir yoksul o bostana girivermesin: diyorlardı.

25.   Ve yoksulları men'e kadir oldukları halde erkenden gidiverdiler.

26.   Vaktaki: O bostanlarını o halde gördüler, dediler ki: Şüphe yok bizler elbette sapık kimseleriz.

27.   Hayır, biz mahrum kimseleriz.

28.   Orta halde bulunanları dedi ki: Ben size "tesbih eder olmalı değil misiniz?" demedim mi?

29.   Dediler ki: Ey Rabbimiz! Seni tesbih tenzih ederiz, muhakkak ki, biz zâlim kimseler olduk.

30.   Artık bazıları bazılarına dönerek birbirlerini kınamaya başladılar.

31.   Dediler ki: Yazıklar olsun bizlere. Şüphe yok ki: biz haddi aşanlar olduk.

32.   Umulur ki: Rabbimiz bize ondan daha hayırlısını bedel olarak verir, şüphe yok ki: Biz yönelip Rabbimizin affını arzu ediyoruz.

33.   İşte azap, böylecedir ve muhakkak ki, âhiret azabı daha büyüktür, eğer bilecek olsalar idi.

34.   Şüphe yok ki: Takva sahipleri için Rab'leri katında Naîm cennetleri vardır.

35.   Ya müslümanları o günahkârlar gibi kılar mıyız?

36.   Sizin için ne var, nasıl hükmediyorsunuz?

37.   Yoksa sizin için bir kitap var da onda mı okuyorsunuz ki:

38.   Her neyi tercih ederseniz, muhakkak sizin içindir.

39.   Yoksa sizin için kıyamete kadar üzerimizde yeminler mi vardır ki: Ne hükmeder olursanız sizin içindir.

40.   Onlara soruver, buna hangisi kefildir?

41.   Yoksa onlar için ortaklar mı vardır? Haydi eğer doğru sözlü kimseler iseler o ortaklarını getiriversinler.

42.   O gün ki, bacaklar açılır ve secdelere dâvet olunurlar, artık güç yetiremeyeceklerdir.

Kalem Sûresi 43 - 52. Ayetler

43.   Gözleri kararmış, kendilerini zillet kaplamış bulunurlar, Halbuki: Onlar sapa sağlamlar iken bu secdelere dâvet olunuyorlardı.

44.   Artık bu sözü yalanlayanları bana bırak, onları bilmedikleri bir taraftan derece derece azaba yaklaştıracağızdır.

45.   Ve onlar için bir mühlet veririm, şüphe yok ki, benim fendim sağlamdır.

46.   Yoksa onlardan bir ücret mi istiyorsun da, artık onlar bir borçtan dolayı ağır bir yük altında mı bulunmuşlardır.

47.   Yoksa onların yanlarında gayip mi vardır ki: Artık onlar yazı veriyorlar?

48.   Artık sen Rabbinin hükmüne sabret, o balık sahibi gibi olma, o zaman ki: O gazaba tutulmuş olduğu bir halde nidâ etti.

49.   Eğer ona Rabbinden bir nimet erişmiş olmasa idi, elbette fezâya kınanmış bir halde atılmış olacaktı.

50.   Fakat onu Rabbi, seçti, artık onu sâlihlerden kılmış oldu.

51.   Ve az kaldı ki: O kâfir olanlar, o zikri işittikleri zaman seni gözleri ile kaydırıversinler ve derler ki: Şüphe yok, O elbette bir mecnundur.

52.   Halbuki, o başka değil, âlemler için bir öğüttür.

Hâkka Sûresi 1 - 8. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     O meydana geleceği muhakkak olan.

2.     Nedir o meydana geleceği muhakkak olan?

3.     Ve o meydana geleceği muhakkak olan şeyi: yâni kıyameti sana ne şey bildirdi?

4.     Semud ve Âd kavimleri, o korkunç vakayı yâni: kıyameti yalan saymıştı.

5.     Artık Semûd kavmi hadden aşırı bir hâdise ile helâk edildiler.

6.     Âd kavmi ise onlar da son derece kuvvetli bir rüzgâr ile helâk edildiler.

7.     Cenab-ı Hak onu o rüzgârı yedi gece ve sekiz gün ardı ardına onların üzerlerine musallat etti. Artık o kavmi görürsün ki, onlar sanki içleri bomboş hurma kökleri gibi imiş, yere yıkılmışlardır.

8.     İmdi onlar için geriye kalmış bir fert görebilir misin?

Hâkka Sûresi 9 - 34. Ayetler

9.     Firavun da ve ondan evvelkiler de ve altı üstüne gelenler de o büyük suçu meydana getirdi.

10.   Rab'lerinin Peygamberine isyan ettiler. Artık Cenab-ı Hak onları pek şiddetli bir yakalamakla yakaladı.

11.   Şüphe yok ki, su taştığı zaman sizi o akan gemiye biz yükle dik.

12.   Onu o kurtuluşu sizin için bir ibret kılmamız için ve belleyici kulakların onu anlamaları için öyle yaptık.

13.   Vaktaki: Sûr'e bir üfürülme ile üfürülmüş olur.

14.   Ve yer ve dağlar yerlerinden kaldırılmış ve birbirine bir çarpışla çarpmış, darmadağın olmuş bulunur.

15.   İşte o günde o kıyamet meydana gelmiş olur.

16.   Ve gök yarılmıştır, artık o, o günde pek zaiftir.

17.   Ve melek zümresi onun çevresindedir ve Rabbin arşını başları üzerinde sekiz melek yüklenir.

18.   O gün arz olunacaksınızdır, sizden hiçbir gizli şey, gizli kalmaz.

19.   Artık kime ki: Kitabı sağ tarafından verilmiş olur, der ki: Alınız kitabımı okuyunuz.

20.   Şüphe yok, ben zannetmiştim ki, ben muhakkak hesabıma uğrayacağım.

21.   İmdi o, hoşnut olduğu bir yaşayıştadır.

22.   Bir yüksek Cennet içindedir.

23.   Toplanacak meyveleri pek yakındır.

24.   Afiyetle yiyin ve için. Geçmiş günlerde takdim etmiş olduğumuz şeylerin mükâfatı olarak.

25.   Fakat o kimseye ki, kitabı sol tarafından verilmiş olur, o da der ki: Keşke kitabım bana verilmemiş olsa idi.

26.   Hesabımın da ne olduğunu bilmese idim.

27.   Keşke o ölüm hayatımı kesip bitirmiş olsa idi.

28.   Malım bana bir fâide vermedi.

29.   Benim saltanatım mâlik olmam benden yok olup gitti.

30.   Allah tarafından da denilecektir ki: Onu tutun da ellerini boynuna bağlayın.

31.   Sonra cehenneme kavuşturun.

32.   Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincir içinde olarak onu sevk edin.

33.   Muhakkak ki, o: Yüce olan Allah'a iman etmez idi.

34.   Ve yoksullara yemek verilmesine teşvikte bulunmazdı.

Hâkka Sûresi 35 - 52. Ayetler

35.   Artık onun için burada bir şefkatli yakını yoktur.

36.   Ve yemek de yoktur, kanlı irinden olan müstesnâ,

37.   Onu ise günahkârlardan başkası yemez.

38.   Artık yok, görür olduğunuza yemin ederim.

39.   Ve göremez olduğunuza da yemin ederim.

40.   Şüphe yok ki, O Kur'an Kerim olan bir Peygamberin tebliğ ettiği bir sözdür.

41.   Ve o bir şair sözü değildir. Siz pek az şeye inanıyorsunuz...

42.   Bir kâhinin sözü de değildir. Ne kadar az düşünüy orsunuz...

43.   Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

44.   Eğer O Peygamber faraza bâzı lakırdıları bize karşı bir iftira olarak söylemiş olsa idi:

45.   Elbette ki: Onu sağ tarafından yakalardık.

46.   Sonra O'ndan yürek damarını kesiverirdik.

47.   Artık sizden bir kimse de yoktur ki, ondan menediciler olabilsinler.

48.   Ve şüphe yok ki: O Kur'an ı Kerim takva sahipleri için elbette bir öğüttür.

49.   Ve muhakkak ki, biz elbette biliriz, şüphe yok ki, sizden tekzîb edenler vardır.

50.   Ve muhakkak ki, O Kur'an-ı Kerim elbette kâfirlerin üzerlerine bir hasrettir.

51.   Ve şüphe yok ki. O, kuşkusuz, gerçek bir hakikattir.

52.   Artık o Yüce Rabbin ismiyle tesbihe devam et.

Meâric Sûresi 1 - 10. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Bir isteyen, gelecek olan azabı istedi.

2.     Kâfirler için onu savacak yoktur.

3.     O azap yüksek dereceler sahibi olan Allah tarafındandır.

4.     Melekler ve ruh oraya bir günde çıkarlar ki: Oranın mesafesi Elli bin yıldır.

5.     Artık güzelce bir sabr ile sabret.

6.     Şüphe yok ki: Onlar onu uzak görürler.

7.     Halbuki, biz onu pek yakın görürüz.

8.     O gün ki, o gelecek azap gelir gök erimiş maden gibi olacaktır.

9.     Dağlar da atılmış rengârenk yün gibi olacaktır.

10.   Hiç bir dost da bir dostu sormaz.

Meâric Sûresi 11 - 39. Ayetler

11.   Onlar; birbirlerine gösterilirler, günahkâr olan temenni eder ki: O günün azabından dolayı oğullarını fedâ etsin.

12.   Ve eşini ve kardeşini fedâ etsin.

13.   Ve kendisini barındıran aşiretini fedâ etsin,

14.   Ve yeryüzünde kim var ise, cümlesini kurtuluş olarak versinde sonra bu fedakârlığı kendisini kurtarsın.

15.   Hayır... Aslâ... Şüphe yok ki: O bir mühim ateştir.

16.   İnsanların derisi için bir soyup dağıtıcıdır.

17.   Çağırır, arkasını dönüp yüz çevireni.

18.   Ve malı toplayıp da, bir kap içinde saklayanı.

19.   Şüphe yok ki: insan haris olarak yaratılmıştır.

20.   Ona şer dokunduğu zaman çok feryad edicidir.

21.   Ve ona hayır dokunduğu zaman da çok cimridir = kıskançtır.

22.   Namaz kılanlar müstesnâ.

23.   Onlar ki: Namazları üzerine devam edicidirler.

24.   Ve onlar ki, mallarında bir malûm hak vardır.

25.   Dilenen ve mahrum olan için.

26.   Ve onlar ki: Cezâ gününü tasdik ederler.

27.   Ve onlar ki: Rab'lerinin azabından korkanlardır.

28.   Şüphe yok ki, Rab'lerinin azabı gayr-i me'mundur = ondan kimse emîn olamaz.

29.   Ve onlar ki: Kendi cinsel organlarını koruyuculardır.

30.   Eşlerine veya sahip bulundukları cariyelerine karşı müstesnâ çünkü onlar kınanmış değildirler.

31.   Artık her kim bunun ötesini araştırsa işte haddi aşmış olanlar onlardır, onlar.

32.   Ve onlar ki: Emanetlerine ve ahitlerine riâyet edicilerdir.

33.   Ve onlar ki, şahitlikleri dosdoğru yaparlar.

34.   Ve onlar ki, namazlarını korurlar.

35.   İşte onlar Cennetlerde ikram olunmuş zatlardır.

36.   Artık ne var, o kâfir olanlara ki: Senin tarafına koşucudurlar.

37.   Dağınık fırkalar olarak sağdan ve soldan.

38.   Onlardan her şahıs Naîm Cennetine girdirileceğini mi ümit ediyor?

39.   Hayır, aslâ, şüphe yok ki: Biz onları bilir oldukları şeyden yarattık.

Meâric Sûresi 40 - 44. Ayetler

40.   Artık öyle değil, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki: Şüphe yok, biz elbette kadiriz.

41.   Onlardan hayırlısını yerlerine getirmeğe ve biz önüne geçilmişler değiliz.

42.   Şimdilik onları bırak, dalsınlar ve oynasınlar, va'dolundukları günlerine kavuşacaklarına değin.

43.   O gün ki: Kabirlerinden süratle çıkarlar, sanki onlar, dikili bir şeye koşuculardır.

44.   Gözleri düşkün olduğu halde kendilerini bir zillet kaplayacaktır, işte o, onların tehdîd olunmuş oldukları gündür.

Nûh Sûresi 1 - 10. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Muhakkak biz, Nûh'u kavmine gönderdik, kendilerine bir elem verici gelmeden evvel kavmini korkut diye.

2.     Dedi ki: Ey kavmim! Şüphe yok ki, ben sizin için apaçık bir korkutucuyum.

3.     Şöyle ki: Allah'a kullukta bulunun ve ondan korkun ve bana itaat eyleyin.

4.     Sizin için günahlarınızı bağışlasın ve sizi takdir edilmiş müddete kadar tehir etsin. Muhakkak ki, Allah’ın takdir ettiği vakit gelince sonraya bırakılamaz, eğer bilir kimseler oldu iseniz.

5.     Dedi ki: Yârabbi! Ben kavmimi hakikaten gece ve gündüz dâvet ettim.

6.     Benim dâvetim, onlar için kaçmaktan başka bir şey arttırmadı.

7.     Muhakkak ki: Ben onlar için mağfiret buyurasın diye kendilerini her ne zaman dâvet etti isem parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve elbiselerine büründüler ve ısrar ettiler ve böbürlenmekle böbürleniverdiler.

8.     Sonra muhakkak ki: Ben onları apaçık dâvet ettim.

9.     Sonra şüphesiz ki: Ben onlar için ilân ettim ve onlara gizliden gizliye de bildirdim.

10.   Artık dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyiniz, şüphe yok ki: O, çok mağfiret buyurucudur.

Nûh Sûresi 11 - 28. Ayetler

11.   Üzerinize semayı bol yağmurlar ile gönderir.

12.   Ve size mallar ile ve oğullar ile yardım eder ve sizin için bağlar, bostanlar kılar ve sizin için ırmaklar vücuda getirir.

13.   Size ne oluyor ki: Allah için bir azamet ummuyorsunuz...

14.   Halbuki, sizi muhakkak türlü türlü derecelerde yaratmıştır.

15.   Görmediniz mi ki: Yedi göğü nasıl tabaka tabaka yaratmıştır.

16.   Ve onlar da ay'ı bir nûr kılmıştır, güneşi de bir çırağ yapmıştır.

17.   Ve Allah sizi yerden bir ot olarak bitirmiştir.

18.   Sonra bizi orada iade edecektir ve sizi bir çıkarışla çıkaracaktır.

19.   Ve Allah; sizin için yeri bir döşeme kılmıştır.

20.   Tâ ki: Ondan geniş geniş yollara gidiveresiniz.

21.   Nûh dedi ki: Yârabbi... Şüphe yok ki: Onlar bana isyan ettiler ve malı ve evlâdı kendisine hüsrândan başka bir şey arttırmayan kimseye tâbi oldular.

22.   Ve pek büyük bir hile ile hile eder oldular.

23.   Ve dediler ki: Tanrılarınızı bırakmayınız, ne Vedd'i ne Süvai, ne Yegusi ne Yeuk'u ve ne de Nesr putlarını terkeylemeyiniz.

24.   Ve muhakkak ki: Birçoklarını sapıklığa düşürdüler. Ve Yârabbi! Sen de o zâlimlere sapıklıktan başkasını arttırma.

25.   Günahlarından dolayı suda boğuldular, sonra ateşe atıldılar. Artık kendileri için Allah’ın ötesinde yardımcılar bulamadılar.

26.   Ve Nûh dedi ki: Yârabbi! Yeryüzünde kâfirlerden bir şahıs bırakma.

27.   Şüphe yok ki: sen onları bırakırsan kullarını sapıtırlar ve facirden, kâfirden başkasını da doğurmazlar.

28.   Yârabbi! Bana ve babama, anama ve hâneme mü’mîn olarak giren kimseye ve mü'min erkekler ve mü'mîn kadınlara mağfiret buyur ve zâlim için helâkten başkasını arttırma.

Cin Sûresi 1 - 13. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Dedi ki: Bana vahyolundu: Şüphe yok ki, cinlerden bir gurup dinlemişte demişler ki; Muhakkak biz, bir acîb eşsiz bir Kur'an işittik.

2.     Doğru yola rehberlik ediyor, artık biz ona iman ettik ve Rabbimize hiç bir kimseyi ortak tutmayacağız.

3.     Ve şüphe yok ki, Rabbimizin büyüklüğü pek yücedir. Ne bir eş ve ne de bir çocuk edinmemiştir.

4.     Ve muhakkak ki, bizim beyinsiz olanımız, Allah'a karşı pek çok yanlış şeyler söyler olmuştur.

5.     Ve doğrusu biz sanmış idik ki, insanlar ve cinler, Allah'a karşı bir yalan söylemezler.

6.     Ve hakikaten insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınır olmuştur. Artık onlar için bir azgınlık arttırmışlardır.

7.     Ve şüphesiz onlar da sizin zannettiğiniz gibi zannetmişlerdir ki: Allah hiç bir kimseyi Peygamber göndermeyecektir.

8.     Ve muhakkak ki: Biz göğe dokundukta hemen onu şiddetli bekçiler ile ve alev hüzmeleriyle doldurmuş bulduk.

9.     Ve hakikaten biz dinlemek için ondan oturulacak yerlerde oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olursa onun için bir alev hüzmesi buluyor.

10.   Ve doğrusu biz bilmiyoruz ki, yerde bulunanlar için bir şer mi istenmiştir, yoksa onlar için Rab'leri bir doğruluk mu irade buyurmuştur.

11.   Ve şüphe yok ki: Bizden sâlih kimseler vardır ve bizden onun altında olanlar da vardır. Biz türlü türlü yollar tutmuştuk.

12.   Ve muhakkak anladık ki: Allah'ı yerde acze düşüremeyiz ve kaçamakla da onu âciz bırakamayız.

13.   Doğrusu biz vakta ki: O hidâyet rehberini dinledik, ona iman ettik, imdi kimde Rabbine iman ederse artık ne noksanlıktan ve ne de bir hakarete uğramadan korkmaz.

Sayfa 24 / 27

  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
  • 23
  • 24
  • 25
  • 26
  • 27
 
 
  • İLETİŞİM