• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Fetih Sûresi 10 - 15. Ayetler

10.   Şüphe yok, sana bîy'at edenler, muhakkak ki, Allah'a bîy'at ederler. Allah’ın eli, onların ellerinin üstündedir. Artık kim ahdini bozarsa kendi aleyhine bozmuş olur ve her kim de Allah ile üzerine sözleşmede bulunduğu şeyi yerine getirirse ona da Allah Teâlâ büyük bir mükâfat verecektir.

11.   Bedevilerden geri bırakılmış olanlar, sana diyeceklerdir ki:Bizi mallarımız ve ailelerimiz oyaladı, artık bizim için mağfiret dile. Onlar kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylerler. De ki: Eğer sizin hakkınızda bir zarar dilerse veya sizin hakkınızda bir menfaat murâd ederse artık sizin Allah'tan bir şeye kim mâlik olabilir? Doğrusu Allah Teâlâ işlediğiniz şeyden hakkıyla haberdardır.

12.   Hayır... Siz sandınız ki: Peygamber ve müminler ailelerine aslâ dönmeyeceklerdir. Bu kalplerinizde süslenmiş idi ve kötü bir zan ile zanda bulunmuştunuz ve siz helâke mahkûm bir kavim oldunuz.

13.   Her kim ki, Allah'a ve Peygamberine imân etmemiş olursa artık bilsin ki: Muhakkak biz, kâfirler için bir çılgın âteş hazırlamışızdır.

14.   Ve Allah’ındır, o göklerin ve yerin mülkü. Dilediğini yarlıgar ve dilediğini de cezalandırır ve Allah çok yarlıgayıcı, çok merhamet edici olmuştur.

15.   O geri bırakılmış olanlar, siz ganimetler elde etmek için sefere çıkıp gideceğiniz zaman diyeceklerdir ki: Bizi bırakınız, arkanızdan gelelim. Onlar Allah'ın kelâmını değiştirmek isterler. De ki: Siz bize aslâ tâbi olamazsınız, işte sizin için Allah Teâlâ önceden böyle buyurmuştur. Buna da diyeceklerdir ki: Hayır. Bizi kıskanıyorsunuz. Halbuki, pek azdan başka birşey anlayamaz olmuşlardır.

Fetih Sûresi 16 - 23. Ayetler

16.   O Bedevilerden geri bırakılmış olanlara de ki: Siz ileride şiddetli savaş ehli bir kavme dâvet olunacaksınızdır. Onlar ile savaşta bulunursunuz veya onlar İslâmiyet'i kabul ederler. Artık itaat ederseniz Allah Teâlâ size güzel bir mükâfat verir ve eğer evvelce çevirmiş olduğunuz gibi yine yüz çevirirseniz bir acıklı azab ile cezalandırır.

17.   Amâ'ya güçlük yoktur ve topal'a güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Ve her kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse onu altından ırmaklar akar cennetlere girdirir ve her kim de yüz çevirirse onu da bir elim azab ile azablandırır.

18.   Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir. 

19.   Ve alacakları birçok ganimetler ile de mükâfatlandırmıştır. Ve Allah Teâlâ mutlaka bir gâlib, bir hâkim bulunmaktadır.

20.   Allah Teâlâ size birçok ganimetler vaad etmiştir ki, siz onları alacaksınızdır. Bunu da size acele olarak verdi ve sizden insanların ellerini çekti ki, müminler için bir işaret olsun ve sizi bir dosdoğru caddeye çıkarsın.

21.   Ve bir başkası da vaad buyrulmuştur ki onların üzerine sizin gücünüz henüz yetmemiştir. Allah Teâlâ onları muhakkak ki, kuşatmıştır ve Allah Teâlâ herşey üzerine hakkıyla kadir bulunmuştur.

22.   Ve eğer o kâfir olanlar, sizinle savaşta bulunacak olsalar idi elbette arkalarına döneceklerdi, sonra ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulamazlardı.

23.   Allah Teâlâ'nın öteden beri süregelen âdeti budur ve Allah’ın âdeti için aslâ bir değişiklik bulamazsın.

24.   Ve O: O Yüce Yaratıcıdır ki: Onların ellerini sizden ve sizin ellerinizi de onlardan Mekke vâdisinde çektirdi, sizi onların üzerlerine muzaffer kıldıktan sonra ve Allah, sizin bütün işlediklerinizi görücüdür.

Fetih Sûresi 24 - 38. Ayetler

25.   Onlar, o kimselerdir ki: Kâfir oldular ve sizi Mescid-i Haram’dan men eylediler. Kurbanları da mahalline varmaktan alıkoydular. Eğer bilmediğiniz mümin erkekler ile imân sahibi kadınlar bulunmasa idi, onları bilmeksizin çiğneyip de o yüzden size bilmeksizin bir meşakkat, bir keder, bir üzüntü İsabet etmeyecek olsa idi elbette ellerini onlardan çektirmezdi, fakat çektirdi, tâki, Allah dilediğini rahmeti içine girdirsin. Eğer onlar seçilmiş olsalar idi, elbette onlardan kâfir olanları elim bir âzab ile azaplandırırdık.

26.   O vakit ki, o kâfirler, kalplerinde taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişler idi. Allah Teâlâ'da Peygamberinin üzerine ve müminlerin üzerlerine sekiyneti indirdi ve onlara takvâ sözünü tutmalarını sağladı. Onlar da buna hakkıyla lâyık ve bunun ehli bulunuyorlardı. Allah da herşeyi hakkıyla bilicidir.

27.   Şânına yemin olsun ki, Allah Teâlâ Peygamberine rüyâsini hakkıyla doğru kılmıştır. Muhakkak ki, Kâbe-i Muazzama'ya inşallah eminler, başlarınızı traş etmiş ve saçlarınızı kİsaltmış olduğunuz hâlde korkunuz olmaksızın gireceksinizdir. Fakat sizin bilmediklerinizi bildi de ondan önce bir yakın fetih nasib kıldı.

28.   O, o Yüce Allah dır ki: Peygamberini hidâyet ile ve hak din ile gönderdi. Tâki, onu her din üzerine yükseltsin ve şâhid olmak için de Allah Teâlâ kâfidir.

Fetih Sûresi 29 . Ayet

29.   Muhammed Aleyhisselâm Allah'ın Peygamberidir. Onunla beraber bulunanlar, kâfirlere karşı pek şiddetlidirler, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Onları rükû ediciler, secde ediciler olarak görürsün. Allah Teâlâ'dan inayet ve rıza dilerler, yüzlerindeki nişâneleri, secdelerinin eserindendir. Bu sıfat, onların Tevrat'taki vasıflarıdır ve onların İncil'deki meselleri vasıfları ise bir ekin gibidir ki, filizini çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, sonra da kalınlaşmış, sonra da gövdesi üzerine yükselmiş istikamet almış ekİncilerin hoşlarına gidiyor. Onlar ile kâfirleri öfkelendirmek için. Allah Teâlâ, onlardan imân edip sâlih sâlih amellerde bulunmuşlar için bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfat vaad buyurmuştur.

Hucurat Sûresi 1 - 4. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Ey imân etmiş olanlar! Allah'ın ve Resûlünün önüne geçmeyiniz ve Allah'tan korkunuz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ hakkıyla işiticidir, bilendir.

2.     Ey imân etmiş olan zâtlar! Seslerinizi Peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin ve O'na sözü bağırırcasına söylemeyin, bâzınızın bâzınıza bağırması gibi ki, sonra siz farkında olmadığınız hâlde amelleriniz boşa gidiverir.

3.     Ve şüphe yok ki, Allah’ın Peygamberi huzurunda seslerini kİsanlar o zâtlardır ki, Allah Teâlâ onların kalplerini takva için imtihan etmiştir, onlar için bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfat vardır.

4.     Muhakkak o kimseler ki, sana odaların arkasından bağırırlar. Onların çoğu aklı ermez kimselerdir.

Hucurat Sûresi 5 - 11. Ayetler

5.     Ve eğer onlar, kendilerine sen çıkıncaya kadar sabretselerdi elbette ki, kendileri için hayırlı olurdu, maamafih Allah, gafurdur, rahimdir.

6.     Ey imân etmiş olanlar! Eğer size bir fâsık bir haber ile gelirse hemen onu araştırınız. Belki, bilmeksizin bir kavme saldırırsınız da sonra yaptığınızın üzerine pişman olmuş olursunuz.

7.     Ve biliniz ki, aranızda muhakkak Allah'ın Peygamberi vardır. Eğer' O, birçok işte size itaat edecek olsa idi elbette helâke düşmüş olurdunuz. Velâkin Allah Teâlâ size imânı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi ve size küfrü ve fâsıkca hareketleri ve isyânı çirkin gösterdi. İşte doğru yola gidenler de onlardır.

8.     Öyle bir yola gidiş ise Allah Teâlâ tarafından bir lütuftur ve bir nimettir ve Allah Teâlâ alimdir, hakimdir.

9.     Ve eğer müminlerden iki gurup, çarpışırlarsa aralarını hemen ıslâh ediniz. Sonra onlardan biri diğeri üzerine tecavüzde bulunmuş olursa o tecavüz eden ile Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle ıslâh ediniz ve adaletli harekette bulunun, şüphe yok ki, Allah Teâlâ adalette bulunanları sever.

10.   Müminler, muhakkak ki, kardeşlerdir. Artık kardeşlerinizin arasını düzeltiniz ve Allah'tan korkunuz, tâki: Siz rahmete erişesiniz.

11.   Ey imân etmiş olanlar! Bir kavim diğer kavim ile alay etmesin. Olabilir ki, o alay edilenler ötekilerden daha hayırlı olurlar ve kadınlardan bir kimseyi eğlenceye almasın olabilir ki: Onlar, ötekilerden daha hayırlı bulunurlar. Ve kendi nefislerinizi de ayıplamayınız ve birbirinizi kötü lâkablar ile çağırmayınız. İmândan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir ve her kim tevbe etmezse işte zâlimler olanlar onlardır, onlar.

Hucurat Sûresi 12 - 18. Ayetler

12.   Ey imân edenler! Çokça zan etmekten kaçınınız, şüphe yok ki, zannın bâzısı günâhtır ve birbirinizin kusurunu araştırmayınız ve bâzınız, bâzınızı gıybet etmeyiniz. Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeği sever mi? Bilâkis onu çirkin görmüş olursunuz. Artık Allah'tan korkunuz, şüphe yok ki, Allah Teâlâ tevbeleri kabul edicidir, çok esirgeyicidir.

13.   Ey insanlar! Muhakkak ki, biz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve sizleri kavimlere ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız. Şüphe yok ki, sizin Allah katında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Muhakkak ki, Allah Teâlâ herşeyi bilendir, her şeyden haberdardır.

14.   Bedevi'ler dedi ki: Biz imân ettik. De ki: Siz imân etmediniz velâkin deyiniz ki: Biz İslâm'a girdik ve henüz imân sizin kalplerinizin içine girmiş değildir ve eğer Allah'a ve Resûlüne itaat ederseniz sizin amellerinizden hiçbir şeyi, sizin için noksan kılmaz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ gâfurdur, rahimdir.

15.   Müminler ancak o zâtlardır ki, Allah'a ve O'nun Peygamberine imân etmişlerdir, sonra bir şüpheye düşmemişler ve mallarıyla ve nefisleriyle Allah yolunda savaşanlardır. İşte doğrular da onların tâ kendileridir.

16.   De ki: Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Allah ise göklerde olanı da yerde olanı da bilir ve Allah Teâlâ her bir şeyi hakkıyla bilendir.

17.   İslâm olduklarından dolayı seni minnet altına sokuyorlar: De ki: Müslümanlığınızı benim başıma kakmayınız. Belki Allah Teâlâ sizi imâna hidâyet ettiğinden dolayı size lütufta bulunmuştur, eğer siz doğru kimseler iseniz.

18.   Şüphe yok ki, Allah Teâlâ göklerin ve yerin gaybını bilir ve Allah Teâlâ işlediğiniz şeyleri görücüdür.

Kâf Sûresi 1 - 15. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Kâf ve bereketi pek fazla olan Kur'an hakkı için Habibim! O kâfirler, seni tasdik etmediler.

2.     Belki kendilerinden bir korkutucu gelmesine şaştılar, artık o kâfirler dedi ki: Bu şaşılacak bir şeydir.

3.     Biz öldüğümüz ve toprak kesildiğimiz zaman mı? Tekrar dirileceğiz Bu uzak bir dönüştür.

4.     Muhakkak ki, yer onlardan neyi eksiltirse biz bilmişizdir ve bizim katımızda koruyucu bir kitab vardır.

5.     Fakat kendilerine geldiği vakit hakkı yalanladılar. İmdi onlar karmakarışık bir ıztırap içindedirler.

6.     Üstlerindeki göğe bakmazlarmı ki: Biz onu nasıl binâ ettik ve süsledik ve onun için hiçbir gedik yoktur.

7.     Ve yere de bakmadılar mı? Onu döşedik ve onda sâbit dağlar bıraktık ve onda her güzel cinsten bitirdik.

8.     Bunları hakka müteveccih olan her bir kul için bir ibret ve bir mev’iza olarak vücde getirdik.

9.     Ve gökten bir mübârek su indirdik, sonra onunla bahçeler ve biçilen ekin danelerini bitirdik.

10.   Ve uzunca boylu hurma ağaçları da yetiştirdik ki: Onlar için bir biri üstüne konmuş muntazaman salkımlar tomurcuklar vardır.

11.   Kullar için bir rızık olarak bunları bitirdik ve onunla o su ile bir ölmüş beldeyi dirilttik. İşte kabirlerden çıkış da böyledir.

12.   Onlardan Kureyş müşriklerinden evvel Nûh kavmi, Re's ashabı ve Semud kavmi de Peygamberlerini yalanladılar.

13.   Ve Âd ve Firavun ve Lût'un kardeşleri de yalanladılar

14.   Eyke ashabı da ve Tubb'a kavmi de hepsi de Peygamberlerini yalanladı. Artık tehdid, hak oldu.

15.   Yâ biz ilk yaradılış ile yorulumuverdik âciz mi kaldık Hayır... Onlar yeni bir yaradılıştan şiddetli bir şüphe içindedirler.

Kâf Sûresi 16 - 35. Ayetler

16.   Ve and olsun ki, biz insanı yarattık ve ona nefisinin ne vesvese verdiğini de biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

17.   O vakit ki, iki gözetici melek sağından ve solundan oturucu olarak gözetirler zabıt tutarlar.

18.   İnsan hiçbir söz söylemez ki, illâ yanında hazırlanmış bir gözetici melek vardır.

19.   Ve ölümün şiddeti hakkıyla gelince: İşte bu, kendisinden kaçtığın şeydir denilecektir.

20.   Ve sûr’a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdid günüdür.

21.   Ve herkes gelmiştir. Kendisiyle beraber bir sürücü ve bir şâhid bulunduğu hâlde.

22.   Muhakkak ki, sen bundan bir gaflet içinde idin, imdi senden perdeni kaldırıp açtık, artık bugün senin gözün keskindir.

23.   Ve arkadaşı olan melek der ki: Bu yanımda olan şey amel defteri hazırlanmış bulunmaktadır.

24.   Ve emrolunur ki: Cehenneme atınız, her kâfir inatçı olanı.

25.   Hayr için men'e çalİsanı, azgını, şüphe içinde bulunanı.

26.   O kimseyi ki: Allah Teâlâ ile beraber başka ilâh da edinmiştir. Hemen onu pek şiddetli bir azab içine atıveriniz.

27.   Arkadaşı der ki: Rabbimiz! Onu ben azdırmadım ve lâkin o uzak bir sapıklık içinde bulunmuş idi.

28.   Allah Teâlâ da buyurmuş oluyor ki: Benim huzurumda, çekişmeyin, ben size muhakkak ki, önceden tehditte bulunmuştum.

29.   Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullarım için zulümkâr değilim.

30.   O gün ki, cehenneme deriz ki: Doluverdin mi? O da der ki: Daha var mı?

31.   Ve cennet takva sahipleri için uzak olmaksızın yaklaştırılmıştır.

32.   İşte bu, sizin vaad olunduğunuz şeydir, herbir tevbekâr olan vazifesini muhafaza eden için.

33.   Rahmâna gıyaben korku duyan ve hakka yönelik bir kalb ile gelen kimseye mahsus bir cennettir.

34.   Ona selâmetle giriveriniz. İşte bu, ebediyyet günüdür.

35.   Onlar için orada ne dilerlerse vardır ve bizim katımızda ise fazlası da vardır.

Kâf Sûresi 36 - 45. Ayetler

36.   Ve onlardan evvel nice nesilleri helâk ettik ki, onlar kuvvetçe bunlardan daha şiddetli idiler, beldelerde dolaşıp durdular. Hiç kaçıp kurtulacak bir yer var mıdır?

37.   Şüphe yok ki, bunda elbette bir öğüt vardır, kendisi için bir kalb olan veya kendisi şâhid olarak kulak veren kimse için.

38.   And olsun ki, gökleri ve yeri ve bunların aralarındakilerini altı günde yarattık ve bize yorgunluktan birşey dokunmadı.

39.   Artık dediklerine karşı sabret ve güneşin doğmasından evvel ve batmasından evvel Rabbini hamd ile tesbih et.

40.   Ve geceden de onu tesbihte bulun ve secdelerin arkalarından da.

41.   Ve dinle, o gün ki: Seslenen, yakin bir mekândan seslenir.

42.   O gün ki, o hak ile olan sesi işiteceklerdir. İşte o çıkış günüdür.

43.   Şüphe yok ki, biz, bizler diriltiriz ve öldürürüz ve dönüşü de bizedir.

44.   O gün ki, yer, onlardan sür'atle çatlayıp ayrılır. İşte o, bir haşrdır, bize göre pek kolaydır.

45.   Biz onların neler söylediklerini pek iyi bileniz ve sen onların üzerlerine bir zorlayıcı değilsin. Artık benim tehdidimden korkacaklara Kur'an ile öğüt ver...

Zâriyat Sûresi 1 - 6. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Savurup dağılan rüzgârlara and olsun ki.

2.     Sonra yağmurları yüklenen bulutlara and olsun ki.

3.     Sonra kolaylıkla akıp gidenlere and olsun ki.

4.     Sonra herhangi bir emri taksim eden meleklere and olsun ki.

5.     Size vaad olunan: Şüphe yok ki, elbette doğrudur.

6.     Ve muhakkak ki: Ceza da herhâlde vâkidir.

Zâriyat Sûresi 7 - 30. Ayetler

7.     Muhtelif yörüngeleri olan gök hakkı için.

8.     Şüphe yok ki, siz muhtelif bir söz içinde bulunmaktasınız.

9.     Ondan döndürülen kimse, döndürülür.

10.   O muhtelif sözlü yalancılar kahrolsunlar.

11.   kimseler ki, onlar cehâlet içinde gâfil kimselerdir.

12.      Sorarlar ki: O cezâ günü ne zamandır.

13.     O gün ki, onlar âteş üzerine arz edileceklerdir.

14.   Onlara denilecektir ki: Azabınızı tadın. Bu odur ki, bunu alelacele ister idiniz.

15.   Şüphe yok ki, takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınarlarda bulunacaklar.

16.   Rab'lerinin kendilerine verdiğini alıcıdırlar. Muhakkak ki, onlar bundan evvel iyilik eden zâtlar olmuşlardır.

17.   Geceden pek az uyur olmuşlardı.

18.   Ve seher vakitlerinde de onlar istiğfarda bulunurlardı.

19.   Ve mallarında da dilenen ve yoksul bulunan için bir hak var idi.

20.   Ve yerde, kesin olarak inananlar için deliller vardır.

21.   Ve sizin kendi nefislerinizde de deliller vardır hiç de görmez misiniz?

22.   Ve gökte de rızkınız ve vaad olunduğunuz şey vardır.

23.   İşte o göğün ve yerin Rabbine and olsun ki: O size vaad edilen herhâlde sâbittir, sizin konuşmanız gibi, bir hakikattir.

24.   Sana geldi mi. İbrâhim'in ikram olunmuş olan mİsafirlerinin kıssası?

25.   O vakit ki, onun yanına girmişler de selâm demişlerdi, Hz. İbrâhim de dedi ki: Selâm, tanınmamış olan bir cemaat.

26.   Hemen bir bahane ile âilesinin yanına gitti, derhal semiz bir buzağı ile geldi.

27.   Bunu onlara yaklaştırdı. Dedi ki: Yemez misiniz?

28.   O vakit onlardan kalbinde bir korku gizledi. Dediler ki: Korkma ve onu bir bilgin oğul ile müjdelediler.

29.   Bunun üzerine eşi bir çığlık içinde yüzünü döndü de elini yüzüne çarpıverdi ve dedi ki: Kısır bir koca kadın!

30.   Dediler ki: Öylecedir, Rabbin buyurdu. Şüphe yok ki, o hikmet sahibidir bilendir.

31.   İbrâhim Aleyhisselâm dedi ki: O hâlde mühim işiniz neden ibârettir? Ey gönderilmiş zâtlar!

Zâriyat Sûresi 31 - 51. Ayetler

32.   O melekler de dediler ki: Şüphe yok, biz günâhkâr olan bir kavme gönderildik.

33.   Onların üzerlerine çamurdan taşlar yağdırmak için.

34.   Aşırı gidenler için Rabbin katında İsaretlenmiş olarak o taşlar atılacaktır.

35.   Artık orada bulunan müminlerden kim var ise çıkardık.

36.   Fakat orada Müslümanlardan bir ev halkından başka bulmadık.

37.   Ve pek acıklı azabtan korkacaklar için orada bir işâret bıraktık.

38.   Mûsa'da da onun kıssasında da ibret vardır o vakit ki: Onu Firavun'a apaçık bir delil ile gönderdik.

39.   Firavun hemen bütün kuvvetiyle yüz çevirdi ve dedi ki: O, bir büyücüdür veya bir delidir.

40.   Artık O’nu da, ordularını da yakaladık, hemen onları denize atıverdik. Ve O, kınanacak şeyleri yaparken öyle bir felâkete uğramış oldu.

41.   Ve Âd kavminin kıssasında da ibret vardır o vakit ki, onların üzerlerine fâidesiz, zararlı rüzgârı gönderdik.

42.   Üzerine her uğradığı şeyi bırakmıyordu, illâ ki, onu çürümüş bir gül gibi kılmış oluyordu.

43.   Semud'da da onun kıssasında da ibret vardır o vakit onlara denilmişti ki: Bir zamana kadar fâidelenin.

44.   Onlar ise Rab'lerinin emrine uymaktan kaçındılar, artık onları bakar oldukları hâlde yıldırım yakaladı.

45.   Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.

46.   Nûh kavmini de evvelce helâk ettik şüphe yok ki, onlar yoldan çıkmış bir toplum idiler.

47.   Ve göğü bir kuvvetle binâ ettik ve şüphe yok ki, biz elbette kadirleriz.

48.   Yeri de döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz!

49.   Ve herşeyden iki çift yarattık. Tâki, düşünesiniz.

50.   Artık Allah'a kaçın, şüphe yok ki, ben sizin için onun tarafından apaçık bir korkutucuyum.

51.   Ve Allah ile beraber başka bir ilâh edinmeyin. Muhakkak ki, ben sizin için ondan apaçık bir korkutucuyum.

Zâriyat Sûresi 52 - 60. Ayetler

52.   Böylecedir. Onlardan evvelkilere de bir Peygamber gelmedi ki: İllâ: Sihirbazdır veya mecnundur dediler.

53.   Bunu birbirine vasiyet mi ettiler? Hayır... Onlar azgın bir kavimdir.

54.   İmdi onlardan yüz çevir, artık sen kınanılacak değilsin.

55.   Ve sen öğüt ver. Çünkü, şüphe yok, öğüt, müminlere fayda verir.

56.   Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

57.   Ve ben onlardan bir rızk istemiyorum ve bana yemek yedirmelerini de istemiyorum.

58.   Şüphe yok ki, Allah'tır, rızkı veren, güç ve kuvvet sahibi olan O'dur.

59.   İmdi şüphe yok ki, zulüm eden kimseler için arkadaşlarının nasibleri gibi birçok nasib vardır. Artık acele etmesinler.

60.   Artık başlarına gelecek günlerinden dolayı vay! Kâfir olan kimselere.

Tûr Sûresi 1 - 14. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     And olsun Tûr'a.

2.     Ve yazılmış bir kitaba.

3.     Yayılmış bir ince deride.

4.     Ve Beyt i Mâmura.

5.     Ve yükseltilmiş tavana.

6.     Ve dolmuş denize kasem olsun ki,

7.     Şüphe yok, Rabbin azabı elbette vâki olacakt

8.     Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.

9.     O günde ki, gök bir çalkanış çalkalanır.

10.   Ve dağlar bir yürüyüş yürüyüverir.

11.   Artık o gün vay yalanlayanlar için.

12.   O kimseler ki, onlar bir bataklıkta oynarlar.

13.   Bir gün ki, cehennem âteşine şiddetli bir sûrette atılıp defedilirler.

14.   Bu, o âteştir ki, siz bunu yalanlamıştınız, denilir.

Tûr Sûresi 15 - 31. Ayetler

15.   Bu da mı bir sihir, yoksa siz mi görmüyorsunuz?

16.   Oraya giriniz, artık sabredin veya sabretmeyin, size karşı müsavidir. Siz ancak yaptığınız şey ile cezalandırılmış olacaksınızdır.

17.   Takva sahipleri ise şüphe yok ki, cennetler ve nimetler içindedirler.

18.   Kendilerine Rab'lerinin verdiği şey ile sevinmektedirler ve onları Rab'leri cehennem azabından korumuştur.

19.   Yiyiniz ve içiniz afiyetler olsun, işlediğiniz şey sebebiyle.

20.   Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslanarak oturunuz ve onları güzel gözlü huriler ile evlendirdik.

21.   Ve o kimseler ki, imân ettiler ve kendilerine zürriyyetleri de imân ile tâbi oldular, onlara zürriyyetlerini de kattık ve onlar için amellerinden birşeyi de eksiltmedik. Her şahıs, kendi kazandığı şeye bağlıdır.

22.   Ve onlara arzu edeceklerinden bir meyve ile ve bir et vermişizdir.

23.   Ve orada karşılıklı kadeh tokuştururlar, onda ne bir boş söz vardır ve ne de bir günâh.

24.   Ve onların etrafında kendilerine mahsus bir takım genç hizmetçiler dolaşırlar ki, sanki onlar saklı inci gibidirler.

25.   Bazıları bazısı üzerine yönelip sorarlar.

26.   Derler ki: Biz muhakkak ki, evvelce âilelerimiz arasında korkar kimseler idik.

27.   Şimdi Allah Teâlâ bizim üzerimize lütuf ve ihsânda bulundu ve bizi o Semum azabından korudu.

28.   Şüphe yok ki, biz evvelce O'na dua eder olmuştuk, muhakkak ki, O vaadinde sâdıkdır, çok esirgeyicidir.

29.   Artık sen öğüt vermeğe devam et. Çünkü Sen Rabbin nimeti hakkı için ne bir kâhinsin ve ne de bir mecnun.

30.   Yoksa diyorlar mı ki: O Bir şâirdir, onun hakkında zamanın ızdırap veren felâketini bekliyoruz.

31.   De ki: Gözetiniz, çünkü ben de şüphe yok ki, sizinle beraber gözeticilerdenim.

Tûr Sûresi 32 - 49. Ayetler

32.   Yoksa onlara bunu akılları mı emrediyor? Yoksa onlar bir azgın kavim midirler?

33.   Yoksa diyorlar mı ki: Onu kendisi uydurdu? Hayır. İman etmezler.

34.   Haydi onun misli bir söz getiriversinler, eğer doğru sözlü kimseler oldu iseler.

35.   Yoksa birşey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa yaratıcılar onlar mıdır?

36.   Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır... Onlar yakinen bilmezler.

37.   Yoksa onların yanlarında Rabbin hâzineleri mi vardır? Yoksa onlar musallat, zorba kimseler midir?

38.   Yoksa onlar için bir merdiven mi var, orada dinliyorlar? Öyle ise dinleyicileri açık bir bürhan getirsin.

39.   Yoksa onun için kızlar var da sizin için oğlanlar mı?, var.

40.   Yoksa sen kendilerinden bir ücret mi istiyorsun da artık onlar borçtan dolayı ağır bir yük altında bulunmuşlardır.

41.   Yoksa gayb onların yanında mı ki, artık ondan yazıyorlar?

42.   Yoksa bir tuzak kurmak mı istiyorlar? Fakat o kimseler ki, kâfir oldular, tuzağa düşmüş olanlar, onlardan ibârettir.

43.   Yoksa onlar için Allah'tan başka bir ilâh mı vardır? Allah bunların ortak koştuklarından uzaktır.

44.   Eğer gökten bir parçanın düşücü olduğunu görseler derler ki: Toplanmış olacaklardır.

45.   Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak. 

46.   O gün ki, onların tuzakları kendileri için hiçbir fâide vermeyecektir. Ve onlara yardım da edilmeyeceklerdir.

47.   Ve şüphe yok ki, zulüm edenler için ondan önce bir âzab da vardır. Velâkin onların birçokları bilmezler.

48.   Ve Rabbin hükmü için sabret. Çünkü sen, muhakkak bizim himayemiz ve korumamız altındasın ve kalkacağın vakit Rabbini hamd ile tesbihte bulun.

49.   Ve geceden de ve yıldızların batmaya başladıklarında da O'nu tesbihe devam et.

Necm Sûresi 1 - 26. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Yıldıza; doğmaya başladığı zaman and olsun ki.

2.     Arkadaşınız şaşırmadı ve bâtıla inanmadı.

3.     Ve arzusuna göre söz söylemez.

4.     O başka değil, ancak bir vahiydir, vahiy olunuverir.

5.     Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir.

6.     Bir kuvvet sahibi ki, hemen dosdoğru göründü.

7.     Ve o, en yüksek bir semâ kıyısında idi.

8.     Sonra yaklaştı da aşağıya iniverdi.

9.     Derken iki yay kadar veya daha yakın oluverdi.

10.   Hemen Allah Teâlâ'nın kuluna vahyettiğini vahyetti.

11.   Gördüğü şeyi kalbi yalanlamadı.

12.   Onun gördüğüne karşı onunla şimdi mücadelede mi bulunacaksınız?

13.   And olsun ki, O'nu Cibril'i diğer bir inişinde de gördü.

14.   Sidretü'l Müntehanın yanında.

15.   Onun yanında ise Cennetülme'va bulunmaktadır.

16.   O vakit ki, Sidreyi bürüyen buyuruyordu.

17.   Göz ne çevrildi ve ne de sınırı aştı.

18.   And olsun ki, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.

19.   Siz Lât'ı ve Uzza’yı gördünüz mü?

20.   Diğer üçüncü olan Menat'ı da gördünüz mü?

21.   Sizin için erkek de O'nun için dişi mi?

22.   Bu, o hâlde âdilce olmayan bir taksim.

23.   Onlar hiçbir şey değil, ancak bir takım isimlerdir ki, onları siz ve babalarınız takmışsınızdır. Allah Teâlâ ona dâir bir delil indirmemiştir. Zandan ve nefislerinin arzu ettiğinden başka birşeye tâbi olmuyorlar. Halbuki, onlara Rab'lerinden bir hüdâ bir hidâyet rehberi gelmiştir.

24.   Yoksa insan için her temenni ettiği şey var mıdır?

25.   Fakat Allah içindir ahiret de, dünya da.

26.   Ve göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri hiçbir fâide vermez, meğer ki, Allah Teâlâ'nın dilediği ve râzı olduğu kimse için müsaade verdiğinden sonra olsun.

Necm Sûresi 27 - 44. Ayetler

27.   Muhakkak o kimseler ki, ahirete imân etmezler, elbette melekleri dişilerin adıyla adlandırırlar.

28.   Onların ona dair bir bilgileri yoktur. Zândan başka birşeye tâbi olmazlar. Halbuki, şüphe yok, zan, haktan hiçbir şey ifade etmez.

29.   Artık sen, bizi anmaktan yüz çevirenden ve dünya hayatından başkasını dilemeyen kimselerden yüz çevir.

30.   İşte onların ilmden erebildikleri budur. Şüphe yok ki, Rabbin O yolundan sapıtan kimseyi en iyi bilendir ve O, hidayete eren kimseyi de en iyi bilendir.

31.   Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah’ındır. Fenâlıkta bulunanları yaptıkları ile cezalandıracaktır ve güzellikte bulunmuş olanları da daha güzeli ile mükâfat landıracaktır.

32.   Güzellikte bulunanlar O kimselerdir ki: Günâhın büyüklerinden ve edepsizliklerden kaçınırlar, küçük günâh müstesnâ. Şüphe yok ki, Rabbin affı geniş olandır ve O sizi en iyi bilendir, o vakit ki, sizi yerden yarattı ve o vakit ki, siz analarınızın karınlarında ceninler hâlinde idiniz. Artık kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanları en iyi bilendir.

33.   Şimdi gördün mü o kimseyi ki, imândan yüz çevirdi.

34.   Ve bir az şey verdi, gerisni de men etti.

35.   Yâ gaybî bilgi onun yanında mıdır ki: Artık o görüyor.

36.   Yoksa Mûsa'nın sahifelerinde olan şeyden haber verilmedi mi?

37.   Ve emrolunduğu şeyi hakkıyla tamamlamış olan İbrâhim'in sahifelerindeki de kendisine haber verilmedi mi?

38.   Hakikaten hiçbir günâhkâr, başkasının günâhını yüklenmez.

39.   Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur.

40.   Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir.

41.   Sonra Onun çalışması tastamam bir mükâfat ile mükâfatlandırılacaktır.

42.   Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir.

43.   Ve muhakkak O'dur ki, güldürdü ve ağlattı.

44.   Ve şüphe yok, O'dur, O'dur ki, öldürdü ve hayata erdirdi.

Necm Sûresi 45 - 62. Ayetler

45.   Ve muhakkak ki, iki çifti, erkek ile dişiyi O yarattı.

46.   Bir nutfeden rahimlere döküldüğü zaman.

47.   Ve muhakkak ki, O'na âittir, ölenlerin daha sonra diriltilmeleri.

48.   Ve şüphe yok ki, O'dur, zengin eden ve fakir düşüren O'dur.

49.   Ve muhakkak ki, O'dur Şı'ra yıldızı nın Rabbi O'dur.

50.   Ve şüphe yok ki, O helâk etti evvelki Âd'ı.

51.   Ve Semud'u da O helâk etti artık onlardan hiçbirini bırakmadı.

52.   Ve evvelce de Nûh kavmini helâk etmişti şüphe yok ki, onlar olmuşlardı onlar, en zâlim ve en azgın kimseler.

53.   Alt üst olan şehirleri de böyle yaptı.

54.   Artık onların yurdlarını kaplayan kapladı.

55.   Artık Rabbin hangi nimetlerinden şüphe edersin?

56.   İşte bu da evvelki korkutuculardan bir korkutucudur.

57.   Saat yaklaştı kıyamet yaklaştı.

58.   Onun için Allah Teâlâ'dan başka yoktur bir açıcı.

59.   Şimdi siz bu söze mi şaşıyorsunuz?

60.   Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?

61.   Ve halbuki siz gâfillersiniz.

62.   Artık Allah için secde ediniz ve ibadette bulununuz.

Kâmer Sûresi 1 - 6. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Kıyamet yaklaştı ve ay ikiye ayrıldı.

2.     Onlar, bir mucize görecek olsalar, yüz çevirirler ve daimî bir büyüdür, derler.

3.     Ve onlar, tekzîb ettiler ve kendi hevalarına uydular. Halbuki, her iş kararlaşmıştır.

4.     And olsun ki, onlara haberlerden öylesi gelmiştir ki, onda sakındıracak öğüt vardır.

5.     Son derecedeki bir hikmettir. Fakat bu korkutucular bir fâide vermiyor.

6.     Artık sen onlardan yüz çevir. O gün ki, davetçi bir korkunç, hoş olmayan bir şeye dâvet eder.

Kâmer Sûresi 7 - 27. Ayetler

7.     Gözleri zeliller olarak kabirlerinden çıkacaklardır. Sanki onlar dağılmış çekirgelerdir.

8.     O dâvet ediciye koşucular olarak kâfirler derler ki: Bu çok çetin bir gün.

9.     Bunlardan evvel Nûh kavmi tekzîb etti. Artık kulumuzu yalancı sandılar ve mecnun dediler ve peygamberliğini tebliğden vazgeçirilmiş idi.

10.   O da Rabbine dua etti. Şüphe yok ki, ben mağlûbum, artık intikam al diye niyâzda bulundu.

11.   Biz de gök kapılarını birçok su ile açtık, pek müthiş bir yağmur yağdırdık.

12.   Ve yeri de pınarlar halinde fışkırttık. Artık su, takdir edilmiş bir emre binaen birbirine kavuşuverdi.

13.   Ve O'nu Hz. Nûh'u levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik.

14.   O gemi bizim gözetimimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîb edilmiş olana Nûh Aleyhisselâm'a bir mükâfat olarak.

15.   Ve şânım hakkı için onu o gemiyi bir ibret olmak üzere bıraktık, fakat hani hatırlayıp ibret alan?

16.   Artık benim azabım ve korkutmam nasıl imiş?

17.   Ve and olsun ki, biz Kur'an’ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?

18.   Âd, tekzîb etti, artık azabım ve tehdidlerim nasıl oldu?

19.   Şüphe yok ki, biz onların üzerine uğursuz, devamlı bir günde bir soğuk rüzgâr gönderdik.

20.   İnsanları koparıyordu. Onlar, sanki dibinden kopmuş hurma kütükleri imişler.

21.      O hâlde nasıl olmuş oldu azabım ve tehdidlerim?

22.   Ve and olsun ki: Biz Kur'an'ı düşünülmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen var mı?

23.   Semud kavmi korkutucuları tekzîb etti.

24.   Dediler ki: Bizden bir tek insana mı? Ona mı tâbi olacağız? Şüphe yok ki, biz o vakit elbette bir sapıklık ve çılgınlık içinde bulunmuş oluruz.

25.   O zikir, bizim aramızda onun üzerine mi bırakılmıştır. Hayır... O bir mağrur, fazla yalancıdır.

26.   Yakında bileceklerdir ki, o mağrur, o ziyade yalancı kim imiş?

27.   Şüphe yok ki, biz, onlar için bir fitne olmak üzere o dişi deveyi göndericileriz. Artık onları gözetle ve sabret.

Kâmer Sûresi 28 - 49. Ayetler

28.   Ve onlara haber ver ki: Muhakkak su, onların aralarında taksimlidir, her bir içiş için nöbetinde sahibi hazır bulunmuş olacaktır.

29.   Arkadaşlarını çağırdılar, o da (bundan cür'et alarak) kılıcını kaptı ve deveyi kesti. 

30.   O hâlde nasıl olmuş oldu azabım ve tehdidim?

31.   Muhakkak ki, onların üzerlerine bir gürültü gönderdik, artık onlar ağıla konmuş kuru ot gibi oldular.

32.   And olsun ki, biz Kur'an ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?

33.   Lût kavmi korkutucuları tekzîb etti.

34.   Şüphe yok ki, biz onların üzerlerine bir şiddetli rüzgâr gönderdik, Lût'un âilesi ise müstesnâ, onları bir seher vakti kurtardık.

35.   Bizim tarafımızdan bir nimet olarak, işte şükredenleri öylece mükâfatlandırırız.

36.   Celâlim hakkı için onları satvetimizin şiddetiyle korkutmuş idi. Fakat onlar, bu korkutuş ile şek ve şüphede bulundular onu tasdik etmediler.

37.   And olsun ki, o mİsafirlerinden dolayı O’ndan istekte bulunmuşlardı. Artık biz de onların gözlerini silip kör ettik, haydin azabımı ve tehditlerimi tadın, deyiverdik.

38.   And olsun ki, onlar sabahleyin erkenden bir daimî azap yakaladı.

39.   Artık azabım ve tehditlerimi tadın dedik.

40.   Yemin olsun ki, biz Kur'an ı düşünülmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen var mı?

41.   Celâlim hakkı için Fîr'avun'un kavmine korkutucular gelmişti.

42.   Ayetlerimizin hepsini de tekzîb ettiler, artık biz de onları bir güçlü azizin yakalamasıyla yakaladık.

43.   Sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitapta bir beraat mı vardır?

44.   Yoksa biz yardımlaşır intikamımızı alabilir bir cemaatiz mi? diyorlar?

45.   O cemiyet muhakkak ki, yakında bozulacak ve arkalarını çevireceklerdir.

46.   Hayır. Onlara asıl vaadolunan kıyamettir, o kıyamet ise daha dehşetlidir ve daha acıdır.

47.   Şüphe yok ki, günâhkârlar, bir sapıklık ve çılgın âteşler içindedirler.

48.   O günde ki, yüzleri üzerine o âteş içinde sürükleneceklerdir. Ve kendilerine tadın cehennemin dokunuşunu denilecektir.

49.   Muhakkak ki, biz her şeyi bir kader muayyen bir ölçü ile yarattık.

Kâmer Sûresi 50 - 55. Ayetler

50.   Bizim emrimiz de başka değil, ancak birdir, göz ile bir bakış gibidir.

51.   Ve şüphe yok ki, sizin emsâlinizi helâk ettik, fakat düşünen hani!

52.   Ve her neyi yapmış oldular ise defterlerde kayıtlıdır.

53.   Ve her bir küçük ve büyük yazılmıştır.

54.   Muhakkak ki, takva sahipleri, cennetlerde ve ırmaklardadırlar.

55.   Bir doğruluk ikametgâhında, gâyet kudret sahibi bir hükümdarın huzurunda bulunacaklardır.

Rahman Sûresi 1 - 16. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     O rahmet olan Yüce Mabûd.

2.     Kur'an ı Peygamberlerine öğretti.

3.     İnsanı yarattı.

4.     Ona beyanı maksadını anlatmayı öğretti.

5.     Güneş ve ay, muntazam bir hesab ile cereyan etmektedir.

6.     Ve çimen ve ağaç secde ederler.

7.     Semayı yükseltti ve mizanı koydu.

8.     Ta ki, mizanda hadd-i tecavüz etmeyesiniz.

9.     Ve mizanı adaletle yerine getiriniz ve tartıyı noksan etmeyiniz.

10.   Yeryüzünü de her hayat sahibi için döşedi.

11.   Orada çeşitli meyveler ve tomurcuklar sahibi olan hurma ağaçları vardır.

12.   Yaprak sahibi daneler ve iyi kokulu nebat vardır.

13.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

14.   İnsanı pişmiş çamurdan yapılmış çanak gibi bir kurumuş, ses ve bir balçıktan yarattı.

15.   Cini de dumanı almayan halis bir ateş alevinden yarattı.

16.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

Sayfa 22 / 27

  • 17
  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
  • 23
  • 24
  • 25
  • 26
 
 
  • İLETİŞİM