• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Şûrâ Sûresi 32 - 44. Ayetler

32.   Ve O'nun âyetlerindendir, denizde dağlar gibi akıp giden gemiler.

33.   Eğer dileyecek olsa rüzgârı, durdurur. Artık O'nun sırtı üzerine dura kalırlar. Şüphe yok ki, bunda elbette âyetler vardır, çok sabreden, çok şükreden kimse için.

34.   Yahut onları yaptıkları yüzünden helâk eder ve birçoğundan da af buyurur.

35.   Ve bizim âyetlerimiz hakkında mücadele edenler bilsin ki, onlar için bir kaçacak yer yoktur.

36.   Velhâsıl size her hangi bir şeyden verilmiş olanlar, ancak dünya hayatının geçimliğinden ibârettir ve Allah katında olan ise daha hayırlıdır ve daha bâkidir, O kimseler için ki, iman etmişlerdir ve Rab'lerine tevekkülde bulunurlar.

37.   Ve O kimseler ki, günâhın büyüklerinden ve fâhiş kötülüklerden kaçınırlar. Ve gazaba geldikleri zaman onlar bağışlarlar.

38.   Ve o kimseler ki: Rab'lerinin davetine icabette bulundular ve namazı dosdoğru kıldılar ve onların işleri aralarında danışma iledir ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerdende harcarlar.

39.   Ve O kimseler ki: Onlara bir zulüm İsabet ettiği zaman onlar yardımlaşmakta bulunurlar.

40.   Bir kötülüğün cezası da O'nun misli bir kötülüktür. Fakat kim affeder ve barışı sağlarsa artık O'nun mükâfatı da Allah'a aittir. Şüphe yok ki, O, zâlimleri sevmez.

41.   Ve her kim zulüme uğradıktan sonra hakkını alırsa artık onların üzerine bir yol yoktur.

42.   Ceza ancak O kimseler üzerinedir ki, insanlara zulüm ederler ve yerde haksız yere azgınlıkta bulunurlar. İşte onlar için pek acıklı bir azap vardır.

43.   Ve elbette her kim sabreder ve kötülüğü affederse şüphe yok ki, O yapılmaya değer işlerdendir.

44.   Ve Allah kimi sapıklıkta bırakırsa artık O'nun için ondan sonra bir dost yoktur. Ve zâlimleri göreceksin ki, azabı gördükleri zaman diyeceklerdir ki: Acaba geri dönmeğe bir yol var mıdır?

Şûrâ Sûresi 45 - 51. Ayetler

45.   Ve onları göreceksin ki: Zilletten başlarını öne eğerek, zayıfça göz kapağını depreterek baktıkları hâlde âteşe arzolunacaklardır ve iman etmiş olanlar da diyeceklerdir ki: Şüphe yok, ziyana uğrayanlar O kimselerdir ki, kıyamet günü nefislerini ve âilesini hüsrâna uğratmış olurlar. Uyanın! Muhakkak ki, zâlimler bir ebedî azap içindedirler.

46.   Ve onlar için Allah’ın ötesinde kendilerine yardım edecek dostlardan hiçbir kimse yoktur ve her kimi ki, Allah sapıtırsa O'nun için bir yol da yoktur.

47.   Rabbiniz için uyun bir günün gelmesinden evvel ki, O'nun için Allah'tan reddedebilecek yoktur. O gün sizin için ne bir sığınacak yer vardır ve ne de sizin için inkâra imkân.

48.   Eğer yüz çevirirlerse seni onların üzerine bir muhafız göndermedik. Senin üzerine düşen, tebliğden başka bir şey değildir ve şüphe yok ki, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlanır ve eğer onlara ellerinin takdim etmiş olduklarından bir kötülük İsabet ederse artık şüphe yok ki, insan nankördür.

49.   Göklerin ve yerin mülkü, Allah içindir, dilediğini yaratır, dilediği kimseye kız çocukları bağışlar ve dilediği kimseye erkekler bağışlar.

50.   Veyahut onları erkekler ve dişiler olarak çift eder ve dilediğini de kısır kılar. Şüphe yok ki, O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir.

51.   Ve bir insan için doğru değildir ki, Allah onunla konuşsun. Ancak vahy ile veya bir perde arkasından sözle veyahut bir elçi göndererek kendi izniyle dilediğini vahy ettirmesi ile olan konuşma müstesnâ. Şüphe yok ki, O, pek yücedir, çok hikmet sahibidir.

Şûrâ Sûresi 52 - 53. Ayetler

52.   Ve işte sana da evimizden bir ruh vahyettik. Sen bilir değildin ki, kitap nedir, iman nedir ve lâkin biz onu bir nûr kıldık, onunla kullarımızdan dilediğimizi hidâyete erdiririz ve şüphe yok ki, sen bir doğru yola rehberlik edersin.

53.   O Allah’ın yoluna ki, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hep O'nundur. Agâh ol! Bütün işler Allah'a dönüp varacaktır.

Zuhrûf Sûresi 1 - 10. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hâ, Mim.

2.     Apaçık bildiren kitaba andolsun ki.

3.     Muhakkak biz onu bir arapça Kur'an kıldık, umulur ki, siz düşünürsünüz.

4.     Ve şüphe yok ki, O, katımızdaki ana kitapta elbette pek yüksektir, çok hikmetle vasıflanmıştır.

5.     Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizden Kur'an ı vazgeçip bertaraf eder miyiz?

6.     Halbuki, biz evvelkiler için de nice Peygamber gönderdik.

7.     Onlara bir Peygamber gelmiş olmazdı ki, illâ onunla alay eder olmuşlardı.

8.     Artık bunlardan daha şiddetlisini de helâk ettik ve öncekilerde örneği geçmiştir.

9.     Andolsun ki, onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? Diye soracak olsan elbette derler ki: Onları güçlü olan ve her şeyi bilen Allah yarattı.

10.   O Allah ki: Sizin için yeri bir beşik kıldı ve sizin için orada yollar kıldı, tâki, dosdoğru gidebilesiniz.

Zuhrûf Sûresi 11 - 22. Ayetler

11.   Ve O ki, gökten belirli bir miktar su indirmiştir. Artık onunla bir ölmüş beldeye hayat neşretmiş olduk. İşte siz de kabirlerinizden öyle çıkarılacaksınızdır.

12.   Ve O ki, bütün çiftleri yaratmıştır ve sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri de yapmıştır.

13.   Tâki, sırtlarında yerleşip oturasınız, sonra O'nun üzerine yerleştiğiniz zaman Rabbinizin nimetini düşünesiniz ve diyesiniz ki: Bunu bizim hizmetimize veren Rabbimizin şânı pek yücedir. Halbuki, biz bunu zapt edebilenler değil idik.

14.   Ve şüphe yok ki, biz Rabbimize elbette dönüp gidicileriz.

15.   Öyle iken O'nun için kullarından bir cüz isnat ettiler. Şüphe yok ki, bu gibi bir insan elbette apaçık bir nankördür.

16.   Yoksa O, yaratır olduklarından kendisine kızlar edindi de sizlere oğulları mı ayırdı?

17.   Halbuki, onlardan iri O Rahmâna bir benzer isnat ettiği ile müjdelense, kendisi pek öfkeli olarak yüzü kapkara kesilir.

18.   Yoksa süs içinde yetiştirilecek olup da O mücadele halinde delilini gösteremeyecek olanı mı? o Rahmâna isnat ediyorlar.

19.   Ve O Rahmânın kulları olan melekleri dişi saydılar. Onların yaradılışlarında hazır mı bulundular? Elbette onların şâhitlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.

20.   Ve dediler ki: Eğer O Rahmân dilemeseydi onlara ibadet etmezdik. Onların buna dair hiçbir bilgileri yoktur. Onlar başka değil, ancak yalan söylerler.

21.   Yoksa onlara bundan evvel bir kitap mı vermiştik ki, artık onlar O'na tutunuculardır.

22.   Hayır... Dediler ki: Şüphe yok, biz babalarımızı büyük bir din üzere bulduk. Muhakkak ki, biz de onların izleri üzerinde yürüyüp doğru yolu bulmuşlarız.

Zuhrûf Sûresi 23 - 33. Ayetler

23.   Ve böylece senden evvel bir kasabaya bir korkutucu göndermedik ki, illâ O'nun refah içinde yaşayanları dedi ki: Biz babalarımızı bir büyük din üzere bulduk ve şüphe yok ki, biz de onların izlerine uymuş kimseleriz.

24.   Dedi ki: Ya size atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirdimse de mi? Dediler ki: Şüphe yok biz, kendisiyle gönderilmiş olduğun şeyi inkâr edicileriz.

25.   Artık onlardan intikam aldık, işte bak, O yalanlayanların âkıbeti nasıl oldu?

26.   Ve hatırlat! O vakti ki, İbrâhim babasına ve kavmine dedi ki: Şüphe yok, ben sizin ibadet ettiğiniz şeyden uzağım.

27.   O beni yaratmış olan müstesnâ. Çünkü, O şüphesiz ki, beni doğru yola erdirecektir.

28.   Ve onu o ifadesini zürriyyeti arasında bâkî bir kelime kıldı. Belki onlar, dönüverirler diye.

29.   Fakat onları ve atalarını kendilerine O hak ve apaçık Resül gelinceye kadar fâidelendirdim.

30.   Ne zamanki, kendilerine hak geldi, dediler ki: Bu, bir sihirdir ve şüphe yok ki, biz bunu inkâr edicileriz.

31.   Ve dediler ki: Şu Kur'an, iki beldeden bir büyük erkek üzerine indirilmiş olmalı değil mi idi?

32.   Rabbinin rahmetini onlar taksim ediyorlar? Biz onların aralarında dünya hayatındaki geçimliklerini taksim ettik ve bâzılarını bâzısı üzerine dereceler itibariyle yükselttik, tâki, bâzıları iş gördürebilsin ve Rabbinin rahmeti ise onların topladıklarından hayırlıdır.

33.   Ve eğer insanlar küfre düşüp bir ümmet olacak olmasa idiler elbette Rahmânı inkâr edenlerin evleri ve üzerine çıktıkları merdivenleri için gümüşten tavanlar kılardık.

Zuhrûf Sûresi 34 - 47. Ayetler

34.   Ve evleri için yine gümüşten kapılar ve üzerine yaslândıkları tahtlar yapardık.

35.   Ve altun ziynetler yapardık bunların hepsi de dünya hayatının geçici geçimliğinden başka bir şey değildir. Ahiret ise Rabbinin katında takva sahipleri içindir.

36.   Ve her kim O Rahmânın zikrinden gaflette bulunursa O'na bir şeytanı Mûsallat ederiz. Artık bu, O'nun için bir arkadaştır.

37.   Ve şüphe yok ki, bunlar, onları herhâlde doğru yoldan çıkarırlar. Ve onlar da zannederler ki, kendileri şüphe yok hidâyete erdirilmişlerdir.

38. Nihâyet bize geldiği zaman O arkadaşına der ki: Keşke benim ile senin aranda iki doğunun uzaklığı olsa idi, sen ne kötü arkadaş!

39.   Bu gün size bu temenniniz, aslâ bir fâide vermeyecektir. Çünkü zulümettiniz. Şüphe yok ki, siz azapta ortalarsınızdır.

40.   Artık sen mi O sağırlara işittireceksin? Veya O körleri ve apaçık bir sapıklık içinde bulunanı hidâyete erdireceksin?

41.   Eğer seni herhâlde onların aralarından giderirsek, artık şüphe yok ki: Biz onlardan intikam alıcılarız.

42.   Yahut onlara vaad ettiğimizi sana göstereceğizdir. Çünkü biz muhakkak ki: Onlara güç yetiririz.

43.   Artık sen, sana vahyolunmuş olana kuvvetle sarıl! Şüphe yok ki: Sen bir doğru yol üzerindesin.

44.   Ve muhakkak ki, O, elbette senin için ne kavmin için pek büyük bir şereftir ve ileride sual olunacaksınızdır.

45.   Senden evvel Resüllerimizden göndermiş olduğumuz zâtlara sor, biz O Rahmândan başka tapılacak ilâhlar yaptık mı?

46.   And olsun ki, Mûsa'yı âyetlerimizle Firavun'a ve O'nun cemaatine gönderdik, binaenaleyh dedi ki: Ben şüphe yok âlemlerin Rabbinin bir elçisiyim.

47.   Ne zamanki: Onlara bizim âyetlerimizle geldi, onlar O zaman, bunlara gülüvermişlerdi.

Zuhrûf Sûresi 48 - 60. Ayetler

48.   Ve onlara âyetten bir şey gösterir olmadık ki, illâ O, diğerlerinden daha büyük idi. Ve onları âzab ile yakaladık, belki onlar geri dönerler diye.

49.   Ve dediler ki: Ey sihirbaz! Bizim için Rabbine bir dua et, sana verdiği ahdi hürmetine, şüphe yok ki, biz de elbette hidayete ermişler oluruz.

50.   Vaktaki, onlardan O azabı açıverdik, O zaman onlar sözlerinden geri dönüverdiler.

51.   Ve Firavun kavmi için de nidâ etti, dedi ki: Ey kavmim! Mısır mülkü ve altımdan akan ırmaklar benim için değil mi? Hâlâ görmüyor musunuz?

52.   Yoksa ben O kimseden daha hayırlı değil miyim ki, O bir hakirdir ve maksadını neredeyse anlatamıyor.

53.   O'nun üzerine altından bilezikler atılmalı değil mi idi? Veya onunla beraber melekler birbirine yardımcılar olarak gelmeli değil mi idi?

54.   Artık kavmine hakaretle baktı, derken onlar da O'na itaat ediverdiler. Şüphe yok ki, onlar, fasıklar olan bir kavim olmuş idiler.

55.   Ne zamanki, bizi gazaplandırdılar, onlardan intikam aldık. Hemen hepsini de suda boğduk.

56.   Artık onları sonrakiler için geçmiş ve bir ibret kıldık.

57.   Ne zamanki, Meryem'in oğlu, bir mesel olarak zikredildi. O zaman kavmin bundan sevinip bağrışmaya başladılar.

58.   Ve dediler ki: Bizim ilâhlarımız mı hayırlıdır, yoksa O mu? Bunu sana bir mücadeleden başka olarak söylemiş olmadılar. Hayır... Onlar düşmanlar olan bir kavimdirler.

59.   O başka değil, bir kuldur ki, O'nun üzerine nimet verdik ve onu İsrâiloğulları için bir ibret kıldık.

60.   Ve eğer dileyecek olsa idik, elbette sizden yerde melekler yaratırdık, sizin yerinize geçerlerdi.

Zuhrûf Sûresi 61 - 73. Ayetler

61.   Ve şüphe yok ki, O Hz. İsâ kıyamet için bir bilgidir. Artık O kıyamet hususunda bir şüpheye düşmeyin ve bana tâbi olunuz. Bir dosdoğru yol, budur.

62.   Ve sakın sizi şeytan men eylemesin. Şüphe yok ki, o, sizin için apaçık bir düşmandır.

63.   Ne zamanki, İsâ, o açık mucizeler ile geldi, dedi ki: Ben size muhakkak bir hikmet ile ve kendisiyle ihtilâf ettiğiniz şeyin bâzısını size beyan için geldim. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

64.   Şüphe yok ki, Allah, o benim Rabbimdir ve sizin Rabbinizdir. Hemen O'na ibadet ediniz. İşte bu dosdoğru y oldur.

65.   Sonra o guruplar kendi aralarında ihtilâfa düştüler. Artık vay acıklı günün azabından o zulüm etmiş olanlara!

66.   Onlar, kendilerine farkında olmadıkları hâlde ansızın gelecek olan o saatten başkasını mı gözetiyorlar?

67.   O gün dostların bâzısı için düşmandır. Takva sahipleri müstesnâ.

68.   Ey kullarım! Sizin üzerinize bugün hiçbir korku yoktur ve siz mahzun olacaklar da değilsiniz.

69.   Öyle kullar ki, bizim âyetlerimize iman ettiler ve Müslüman oldular.

70.   Siz de ve zevceleriniz de sevinç içinde olduğunuz hâlde cennete giriniz.

71.   Onların üzerine altundan tepsiler ile ve deştiler ile dolaşılır ve orada canların hoşlanacağı ve gözlerin lezzet alacağı şeyler vardır ve siz orada ebedîyyen kalıcılarsınız.

72.   Ve işte bu, o cennettir ki, yaptığınız şeylerden dolayı O'na vâris kılınmış oldunuz.

73.   Sizin için burada birçok meyveler vardır, onlardan yiyeceksinizdir.

Duhân Sûresi 19 - 39. Ayetler

19.   Ve Allah'a karşı yücelikte bulunmayın. Muhakkak ki, ben size bir apaçık delil ile geliyorum.

20.   Ve şüphe yok ki, ben, beni taşlamanızdan Rabbime ve Rabbinize sığındım.

21.   Ve eğer bana iman etmeyecek iseniz artık benden ayrılın.

22.   Sonra Rabbine dua etti: Muhakkak bunlar, günâhkâr olan bir kavimdir.

23.   Allah Teâlâ da emretti ki hemen geceleyin kullarım ile yürüyüver. Şüphe yok ki, sizler takîb edileceksiniz.

24.   Ve denizi hâli üzere sâkin bırak. Çünkü onlar, boğulmuş olan bir ordudur.

25.   Neler terkettiler, bağlardan ve pınarlardan!

26.   Ve ekinlerden ve güzel ikâmetgâhtan!

27.   Ve içinde zevk ile faydalandıkları nimetten.

28.   İşte böyle oldu ve onları başka bir kavme miras bıraktık.

29.   Artık onların üzerine gök ve yer ağlamadı ve bir mühlet verilmiş de olmadılar.

30.   And olsun ki, İsrâiloğulları'nı o alçaltıcı azaptan kurtarmıştık.

31.   Firavun'dan, şüphe yok ki, o, aşırı gidenlerden kibirli biri olmuştu.

32.   Andolsun onları Beni İsrail'i bilerek âlemler üzerine üstün kılmıştık.

33.   Ve onlara kendisinde apaçık imtihan olan âyetlerden vermiştik.

34.   Muhakkak ki, işte onlar elbette diyeceklerdir ki:

35.   Bu başka bir şey değil, ancak ilk ölmemizden ibârettir ve biz yeniden diriltilecek değiliz.

36.   Haydi eğer siz doğru söylüyor iseniz, babalarımızı getiriveriniz.

37.   Ya onlar mı hayırlı yoksa Tübba kavmi mi? Ve kendilerinden evvel olanlar mı? Onları helâk ettik, şüphe yok ki, onlar günâhkâr idiler.

38.   Ve gökleri ve yeri ve onların arasında olanları oyuncular olarak yaratmadık.

39.   İkisini de yaratmadık, ancak gerçek bir sebeple yarattık, fakat onların birçokları bilmezler.

Duhân Sûresi 40 - 59. Ayetler

40.   Şüphe yok ki, o hüküm günü onların hepsinin vaadedilen vakitleridir.

41.   O gün bir dost, bir dosttan hiçbir şeyi bertaraf edemez ve onlar yardım da olunamazlar.

42.   Allah’ın rahmet ettiği kimse müstesnâ. Şüphe yok ki, o Allah, azizdir, rahimdir.

43.   Muhakkak ki, o zakkum ağacı.

44.   Çok günâhkar olanın yiyeçeğidir.

45.   Erimiş bakır gibi karınlar içinde kaynar.

46.   Son derece sıcak suyun kaynaması gibi.

47.   Onu tutun da cehennemin tâ ortasına sürükleyin.

48.   Sonra başının üstüne o pek kaynar su azabından dökün.

49.   Deyin ki tâd. Şüphe yok, sen iddia ediyordun ki pek kuvvetli pek şerefli olan sensin.

50.   Şüphe yok ki, işte bu, kendisinde şüphe ettiğiniz şeydir.

51.   Müttakiler ise muhakkak ki, güvenilir bir makamdadırlar.

52.   Cennetlerde ve pınarlardadırlar.

53.   Karşı karşıya oldukları hâlde atlastan, parlak ipekten elbiseler giyineceklerdir.

54.   İşte böyledir ve onları gözleri iri, elbiseleri tertemiz, renkleri beyaz cariyeler ile evlendirdik

55.   Orada her türlü meyveden emin oldukları hâlde taleb ederler.

56.   Orada ölümü tadmazlar, ilk ölüm müstesnâ ve onları cehennemin azâbından korumuştur.

57.   Rabbinden bir ihsân olarak. İşte budur, o pek büyük kurtuluş.

58.   Artık şüphe yok ki, onu Kur'an ı Kerim'i senin lİsanınla kolaylaştırdık. Umulur ki: Onlar düşünürler.

59.   Artık gözet, şüphe yok ki, onlar gözeticilerdir.

Câsiye Sûresi 1 - 13. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hâ, Mim.

2.     Kitabın indirilişi, aziz, hakim olan Allah'tandır.

3.     Şüphe yok ki, göklerde ve yerde mü'minler için elbette ibretler vardır.

4.     Ve sizin yaradılışınızda ve neşrettiği her bir canlı şeyde yakınen bilip inanan bir kavim için ibretler vardır.

5.     Ve gece ile gündüzün değişmesinde ve Allah’ın gökten bir rızk indirip onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları bir taraftan diğer tarafa döndürmesinde de akıllıca düşünen bir kavim için ibretler vardır.

6.     İşte bunlar, Allah’ın âyetleridir ki: Bunları sana hakkıyla okuyoruz. Artık Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra hangi bir söze inanırlar?

7.     Herbir yalancının, günâha düşkünün vay hâline!

8.     Allah’ın âyetlerinin kendisine karşı okunur olduğunu işitir de sonra böbürlenerek İsrar eder, sanki onları işitmemiştir. Artık onu acıklı bir azap ile müjdele!

9.     Âyetlerimizden bir şeyi bildiği zaman da onu eğlence edinmiş olur. Onlar var ya, onlar için pek alçaltıcı bir azap vardır.

10.   Arkalarından cehennem vardır. Onlardan ne kazanmış oldukları şeyler ve ne de Allah'tan başka edinmiş oldukları dostlar, bir şeyi bertaraf edemeyecektir. Onlar için pek büyük bir azap vardır.

11.   İşte bu, Kur'an bir hidâyet rehberidir. Rab’lerinin âyetlerini inkâr eden kimseler ise onlar için pek şiddetlisinden bir acıklı azap vardır.

12.   Allah o zât dır ki: Denizi sizin emrinize verdi, onun emriyle o denizler içinde gemiler cereyan etsin diye ve onun lutfundan talepte bulunasınız diye ve gerektir ki, şükür edesiniz.

13.   Ve göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hepsini kendi katından sizin için boyun eğdirmiştir. Şüphe yok ki, bunda düşünen bir kavim için elbette alâmetler vardır.

Câsiye Sûresi 14 - 22. Ayetler

14.   İman edenlere söyle, Allah'ın günlerini ümit etmeyenleri bağışlasınlar. Çünkü Allah her toplumu, yaptığına göre cezalandıracaktır.

15.   Her kim iyi bir işte bulunursa bu kendi lehinedir ve her kim bir kötülük yaparsa o da kendi aleyhinedir. Sonra Rabbinize döndürüleceksinizdir.

16.   Andolsun ki, İsrâiloğulları'na kitap ve hükmü ve Peygamberlik vermiştik ve onları tertemiz şeylerden rızıklandırmıştık ve onları âlemlere üstün kılmıştık.

17.   Ve onlara o emirden açık deliller vermiştik, artık ihtilâfta bulunmadılar, ancak kendilerine bilgi geldikten sonra bir azgınlık olarak ihtilâfa düştüler şüphe yok ki, senin Rabbin kıyamet günü onların aralarında kendisinde ihtilâf ettikleri şeyler hakkında hüküm verecektir.

18.   Sonra seni din konusunda bir şeriat üzerine memur kıldık. Artık sen ona tâbi ol, bilmeyenlerin isteklerine tâbi olma.

19.   Şüphe yok ki, onlar, Allah'tan gelecek herhangi bir şeyi senden elbette ki, bertaraf edemezler. Ve muhakkak ki, zâlimlerin bâzıları bâzıları için dostlardır. Allah ise müttakilerin vesilesidir.

20.   Bu Kur'an ı Kerim insanlar için kalp gözleridir ve kesin olarak inanan bir kavim için de bir hidâyettir ve bir rahmettir.

21.   Yoksa o kötülükleri kazananlar sandılar mı ki: Onları iman etmiş ve sâlih amellerde bulunmuş kimseler gibi kılacağız? Onların hayatta olmaları ile ölümlerini eşit bulunduracağız? Ne kötü hükmettikleri şey!

22.   Ve Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı ve herkesi kendi kazandığı ile cezalandırılmak için yaratmıştır ve onlar zulüme uğratılmazlar.

Duhân Sûresi 23 - 32. Ayetler

23.   Gördün mü? O kimseyi ki: Kendi hevasını kendisine tanrı edinmiş ve onu Allah bir bilgi üzerine şaşırtmış ve kulağı ve kalbi üzerine mühür basmış ve gözü üzerine bir perde kılmış, artık ona Allah'tan sonra kim hidâyet edebilir? Hâlâ düşünmez misiniz?

24.   Ve dediler ki: Bu, bizim dünya hayatımızdan başka değildir, ölürüz ve diriliriz bizi zamandan başkası helâk etmez. Halbuki, onlar için buna dâir bir bilgi yoktur. Onlar başka değil, ancak zanneder dururlar.

25.   Ve kendilerine karşı âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman onların delilleri, eğer doğru sözlü iseniz atalarımızı getiriniz demekten başka değildir.

26.   De ki: Allah sizi diriltir, sonra sizi öldürür, sonra da sizi kıyamet günü için toplar. Onda bir şüphe yoktur. Velâkin insanların çoğu bilmezler.

27.   Ve göklerin ve yerin mülkü, Allah’ındır. Ve o gün ki, kıyamet kopar, o gün bâtıla sapanlar hüsrâna uğrar.

28.   Ve her ümmeti diz çökmüş bir hâlde göreceksin. Her ümmet, kitabına çağırılacaktır. Yapmış olduğunuz şey ile bugün cezalandırılacaksınız denilecektir.

29.   İşte bu, bizim kitabimizdir. Size karşı hak ile söylüyor. Şüphe yok ki, biz sizin neler işler olduklarınızı yazdırmıştık.

30.   İşte o kimseler ki, iman ettiler ve iyi iyi işlerde bulundular, artık onları Rab'leri rahmet içine girdirecektir. İşte en apaçık kurtuluş, odur.

31.   Kâfir olanlara ise şöyle denilecektir değil mi ki, size karşı âyetlerimiz okundukça siz kibirlendiniz ve günâhkârlar olan bir kavim oldunuz?

32.   Ve şüphe yok ki, Allah’ın vaadi haktır ve o kıyamette bir şüphe yoktur, denildiği zaman dediniz ki: Kıyamet nedir? Biz bir zandan başka bir zan etmiyoruz ve biz kesin bilgi elde etmiş değiliz.

Duhân Sûresi 33 - 37. Ayetler

33.   Ve onlar için yapmış oldukları şeylerin kötülükleri meydana geldi ve kendisiyle alay ettikleri şey, onları kuşattı.

34.   Ve denildi ki, bugün sizi unutacağız, nasıl ki, siz bu gününüze kavuşacağınızı unutmuş idiniz ve sizin yurdunuz âteştir ve sizin için yardımcılardan bir kimse de yoktur.

35.   Sizin bu azap görmenizin sebebi ise şüphe yok ki, siz Allah’ın âyetlerini eğlence yerine tutmuştunuz ve sizi dünya hayatı aldatmış idi, artık bugün ondan çıkarılmayacaklardır. Ve kendilerinden özür beyan etmeleri de istenilmeyecektir.

36.   Artık hamd göklerin Rabbi ve yerin Rabbi, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.

37.   Ve göklerde ve yerde büyüklük O'na mahsustur ve aziz, hakîm olan da O'dur.

Ahkâf Sûresi 1 - 5. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Hâ, Mim.

2.     Bu kitabın indirilmesi, o aziz, hakim olan Allah'tandır.

3.     Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları biz, şüphesiz yerli yerince ve belli bir süre için yarattık. İnkâr edenler, uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler

4.     De ki: bana haber veriniz! Allah'tan başka tapar olduklarınızı bana gösteriniz yerden neleri yaratıvermişlerdir. Yoksa onlar için göklerde bir ortaklık var mıdır? Bana bundan evvelki bir kitabı veya ilmden bir eseri getiriniz, eğer siz doğru kimseler oldu iseniz.

5.     Ve daha sapık kimdir, o kimseden ki, Allah'a ibadeti bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek olan putlara yalvarır ibadet eder. Halbuki, Onlar, bunların yalvarmalarından gâfillerdir.

Ahkâf Sûresi 6 - 14. Ayetler

6.     Ve insanlar mahşerde toplandıkları zaman putlar onlar için düşmanlar olmuş olurlar. Ve onların ibadetlerini inkâr ediciler olmuşlardır.

7.     Ve onlara açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman, kendilerine geldiği vakit hakkı inkâr eder olanlar dedi ki: İşte bu apaçık sihirdir.

8.     Yoksa iftira etti mi diyorlar? Deki: Eğer onu, ben iftira ettim ise artık benim için Allah'tan hiçbir şeye sahip olamazsınız. O sizin neye daldığınızı pek iyi bilendir. O benimle sizin aramızda şâhit olmaya kâfidir. Ve O, çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

9.     Deki: Ben Peygamberlerden ilk evvel olan değilim ve ne bana ve ne de sizlere ne yapılacağını bilmem. Ben başka değil, ancak bana vahy olunana tâbi olurum ve ben apaçık bir korkutucudan başka değilim.

10.   Deki: Bana haber veriniz! Eğer Kur'an Allah tarafından olup da siz onu inkâr eyledinizse ve İsrâiloğulları'ndan bir şâhit de onun misli üzerine şahadette bulundu ve hemen iman etti de siz böbürlendi iseniz artık zâlimlerden olmaz mısınız? Şüphe yok ki, Allah zâlimler olan, kavmi doğru bir yola muvaffak kılmaz.

11.   Ve kâfir olanlar, iman edenler için dedi: Eğer bir hayır olsa idi ona bizi geçemezlerdi. Ve onlar bununla Kur'an ile hidayete eremedikleri vakit de hemen diyeceklerdir ki: işte bu, eski bir iftiradır.

12.   Ve ondan evvel de Mûsa’nın bir rehber ve bir rahmet olan kitabı var idi. Ve işte bu da bir kitaptır, tasdik edicidir, arapça bir lİsan ile gönderilmiştir zulüm edenleri korkutmak için, muhsin olanlara da bir müjdedir.

13.   Şüphe yok, o kimseler ki, Rabbimiz Allah’tır dediler, sonra istikamette bulundular, artık onların üzerine bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

14.   İşte onlar, cennet sahipleridir. İşler olmuş oldukları şeylere bir mükâfat olmak üzere orada ebedîyyen kalıcılardır.

Ahkâf Sûresi 15 - 20. Ayetler

15.   Ve biz insana anasına ve babasına iyilik etmeyi tavsiye ettik. Onu anası zahmetle yüklendi ve onu zahmetle doğurdu, onu bu yüklenilmesi ve sütten kesilmesi müddeti ise otuz aydır. Nihâyet reşit olacağı zamana erip kırk seneye bâliğ olunca dedi ki: Yarabbi! Beni muvaffak kıl, bana ve anam ile babama lütuf etmiş olduğun nimetine şükredeyim ve razı olacağın bir güzel amelde bulunayım ve zürriyyetim hakkında da benim için iyilik nasîp buyur. Şüphe yok ki, ben sana günahlarımdan tevbe ettim ve muhakkak ki, ben Müslümanlardanım.

16.   İşte onlar, o kimselerdir ki: Onlardan işlediklerinin en güzelini kabul ederiz ve onların günâhlarından geçeriz, cennetlikler arasındadırlar, bu bir doğru söz iledir ki, onlar vaad olunmuş bulunmaktadırlar.

17.   Ve o kimse ki, anasına, babasına: Dedi ki: Uf ikinize! Beni korkutuyor musunuz ki, ben çıkarılacağım? Halbuki, benden evvel nice nesiller gelip geçmiştir. Anası ile babası ise Allah'tan medet istiyor, yazık sana! İmân et, şüphe yok ki, Allah’ın vaadi haktır diyorlardı Oğulları ise hemen diyordu ki, bu, dediğiniz evvelkilerin efsanelerinden başka değildir.

18.   İşte bunlar, kendilerinden önce gelip geçen cin ve insanlardan ümmetler arasında bulunan kimselerdir ki, üzerlerine söz, hak olmuştur. Muhakkak ki, onlar hüsrâna uğramış oldular.

19.   Ve herkes için yapmış olduklarından dolayı dereceler vardır ve onlara amellerini tamamen ödemek için ve onlar zulüm olunmazlar.

20.   Ve o gün ki, kâfir olanlar, âteş üzerine arz olunurlar, onlara denilir ki lezzetli şeylerinizi dünya hayatınızda giderdiniz ve onlar ile fâidelendiniz. Artık yeryüzünde haksız yere böbürlenmiş ve kendisiyle fıska düşmüş olduğunuz şeyden dolâyı bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınızdır.

Ahkâf Sûresi 21 - 28. Ayetler

21.   Ve Âd'ın kardeşini hatırla. O vakit ki, Ehkafdaki kavmini korkutmuştu ve muhakkak ki, onun önünden ve ardından nice korkutucular da gelip geçmiştir. Allah'tan başkasına ibadette bulunmayıp, şüphe yok ki: Ben sizin hakkınızda pek büyük bir günün azabından korkarım demişti.

22.   Dediler ki: Sen bize geldin mi ki, bizi ilâhlarımızdan geri döndüresin? İmdi bize vaad ettiğin şeyi getiriver, eğer sen doğru söyleyenlerden oldu isen.

23.   Dedi ki: Şüphe yok; bilgi Allah katindadır. Ben size kendisiyle gönderilmiş olduğum şeyi tebliğ ediyorum. Fakat ben sizi bir kavim görüyorum ki: Cehâlette bulunuyorsunuz.

24.   Vaktaki: Onu, kendi derelerine karşı gelen bir bulut hâlinde gördüler, dediler ki: İşte bu, bize yağmur yağdırıcı bir buluttur. Hayır... O kendisini alelacele istediğiniz şeydir, bir rüzgârdır, onda bir acıklı azap vardır.

25.   Rabbinin emriyle her şeyi helâk eder. Artık sabahladılar, bir hâldeki ikâmetgâhlarından başka birşey görülemez oldu. İşte günâhkârlar olan bir kavmi böylece cezalandırırız.

26.   And olsun ki, onları öyle bir şeyde temkin etmiş idik ki, sizi onda temkin etmiş olmadık ve onlar için kulak ve gözler ve kalpler vermiştik. Fakat onlara ne işitmeleri ve ne gözleri ve ne de kalpleri bir şeyden fâide vermedi. Çünkü Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı ve onları kendisiyle alay eder oldukları şey kuşatıverdi.

27.   Celâlim hakkı için etrafınızda beldelerden bulunanları helâk etmiştik ve âyetleri de beyân etmiştik, gerekti ki: Geri dönüversinler.

28.   Onlara Allah'tan başka yakınlık sağlamak için tanrı edinmiş oldukları şeyler yardım etmeli değil mi idiler? Bilâkis onlardan gaip oluverdiler ve bu da onların yalanlarının ve iftirâ eder oldukları şeyin bir eseridir.

Ahkâf Sûresi 29 - 35. Ayetler

29.   Ve o zamanı da hatırla ki, cinlerden bir zümreyi Kur'an ı dinlemeleri için sana göndermiştik ki, Vaktaki: Ona hazır oldular, dediler ki: Susun dinleyin Vaktaki, okunması son buldu, kendi kavimlerine korkutucular olarak dönüp gittiler.

30.   Dediler ki: Ey kavmimiz! Muhakkak ki, kendisinden önce olanları tasdik edici olarak Mûsa'dan sonra nâzîl olmuş hakka ve dosdoğru bir yola rehberlik ediyor.

31.   Ey bizim kavmimiz! Allah’ın davetçisine icabet edin ve O'na inanın, sizin için günâhlarınızdan mağfirette bulunsun ve sizi elîm bir azaptan kurtarsın.

32.   Ve her kim Allah’ın davetçisine icabet etmezse, artık yerde âciz bırakıcı değildir ve onun için onun ötesinde yardımcılar da yoktur. Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.

33.   Yâ görmediler mi ki: Şüphe yok, gökleri ve yeri yaratmış ve onları yaratışında yorulmamış olan Allah, ölüleri de diriltmeye kadirdir. Evet... Şüphe yok ki, O, her şey üzerine kaadîrdir.

34.   Ve o gün ki, kâfir olanlar, âteş üzerine arz olunurlar. Onlara denilir ki nasıl bu hak değil mi imiş? onlar da Evet... Ve Rabbimiz hakkı için diyeceklerdir Cenab-ı Hak da artık siz inkâr eder olduğunuz şey sebebiyle azâbı tadınız diyecektir.

35.   Artık sabret. Resûllerden azim sâhiplerinin sabır ettiği gibi ve onlar için acele etme. Sanki onlar, vaad olunduklarını görecekleri gün, gündüzden bir saatten başka durmamışlar gibi olacaklardır. Bu bir tebliğdir. Fasıklar olan kavimden başkası, helâke uğratılacak mıdır? elbette uğratılmayacaktır.

Muhammed Sûresi 1 - 11. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     O kimseler ki, kâfir oldular ve Allah'ın yolundan men'e çalıştılar Allah onların amellerini iptâl etmiştir.

2.     Ve o kimseler ki, iman ettiler ve güzel güzel amellerde bulundular ve Muhammed'e indirilene de inandılar ki, o Rab'lerinden gelen bir sırf hakikattir. Allah Teâlâ da onlardan kusurlarını örtmüştür ve hâllerini ıslâh etmiştir.

3.     Bunun sebebi şudur ki: Şüphe yok, kâfir olanlar, bâtıla tâbi olmuşlardır. İmân edenler de Rab'lerinden gelen hakka tâbi bulunmuşlardır. İşte Allah, insanlara hâllerini böylece beyân eder.

4.     İmdi kâfir olanlar ile savaşta karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurunuz, nihâyet onların kanlarını ziyadesiyle döktüğünüz vakit artık bukağıyı sıkıca bağlayın, sonra da onları ya meccânen âzad edersiniz veya bir bedel karşılığında serbest bırakırsınız. Tâki: Savaş ağırlıklarını atıversin. Emir böyledir. Ve eğer Allah dilese elbette onlardan muharebesiz de intikam almış olurdu. Velâkin bâzınızı bâzınız ile imtihan etmesi için, böyle savaş ile emretmiştir. Ve o kimseler ki; Allah yolunda öldürülmüşlerdir, elbette Allah onların amellerini zayi kılmayacaktır.

5.     Allah Teâlâ, o mücahitleri hidâyete kavuşturacaktır ve onların hâllerini ıslâh buyuracaktır.

6.     Ve onları cennete girdirir. Onu kendilerine bildirmiştir.

7.     Ey iman etmiş olanlar! Eğer siz Allah için yardım ederseniz size yardım eder ve ayaklarınızı sâbit kılar.

8.     Ve o kimseler ki: Kâfir oldular. Artık helâk onlara! Ve onların amellerini iptâl etmiştir.

9.     O öyledir, çünkü: Şüphesiz onlar, Allah’ın indirdiğini kötü gördüler. Artık Allah da onların amellerini iptâl etti.

10.   Yeryüzünde gezmediler mi ki, bakıversinler: Kendilerinden evvelkilerin âkıbetleri nasıl olmuş! Allah onların üzerlerine kahretmiş ve kâfirler için de onların emsâli vardır.

11.   Şunun için ki, muhakkak Allah iman edenlerin yardımcısıdır ve şüphe yok ki, kâfirlere gelince onlar için yardımcı yoktur.

Muhammed Sûresi 12 - 19. Ayetler

12.   Şüphe yok ki: Allah, iman eden ve güzel güzel amellerde bulunan kimseleri altlarından ırmaklar akan cennetlere girdirecektir ve o kimseler ki: Kâfir olmuşlardır, menfaatlenirler ve hayvanların yedikleri gibi yerler ve âteş ise onlar için bir yurddur.

13.   Ve nice beldeler de var idi ki: Seni çıkarmış olan beldeden kuvvetçe daha şiddetli idi. Onları helâk ettik, artık onlar için bir yardımcı yoktur.

14.   Yâ şimdi Rabbinden bir açık delil üzerine olan kimse, kendisine kötü âmeli bezetilmiş ve hevalarının ardına düşmüş kimseler gibi midir?

15.   Takva sahipleri için vaad olunan cennetin sıfatı, onun içinde bozulmamış su'dan ırmaklar ve tadı değişmemiş sütten ırmaklar ve içenler için lezîz, şaraptan ırmaklar ve süzülmüş baldan ırmaklar vardır ve onlar için orada her türlü meyvelerden vardır ve Rab'lerinden yarlığanma da vardır. Artık böyle zâtlar âteşte ebedîyyen kalan ve pek kaynar sudan içirilip de bağırsakları parçalanan kimseler gibi midir?

16.   Ve onlardan bâzı kimseler vardır ki: Seni dinler, sonra senin yanından çıktıkları zaman kendilerine ilim verilmiş olanlara derler ki: O biraz evvel ne söyledi? Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalpleri üzerine mühürlemiştir ve arzularına tâbi olmuşlardır.

17.   Ve o kimseler ki: Hidâyete ermişlerdir, Onlara hidâyeti arttırmıştır ve onlara takvâlarını vermiştir.

18.   Onlar, kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka birşeyi beklemiyorlar. İşte muhakkak ki, onun alâmetleri gelmiştir. Artık onlara geldiği vakit düşünmeleri anlamaları kendilerine ne fâide verecektir?

19.   İmdi şunu bil ki: Şüphe yok, Allah'tan başka ilâh yoktur ve günâhın için ve îmânlı erkekler ile imânlı kadınlar için mağfiret dile ve Allah, dolaştığınız yeri de, durduğunuz yeri de bilir.

Muhammed Sûresi 20 - 29. Ayetler

20.   Ve imân edenler derler ki: Bir sûre indirilmiş olmalı değil mi idi, Vaktaki, bir muhkem sûre indirildi ve onda savaş zikiredildi, kalplerinde bir hastalık olanları gördün ki: Sana ölümden baygın kimsenin bakışı gibi bakıyorlar. Artık ölüm olarak daha lâyıktır.

21.   Onlar için, itaat ve güzel söz yaraşır sonra savaş emri, kesinlik kazanınca eğer Allah'a sadakatda bulunsalar idi elbette kendileri için hayırlı olurdu.

22.   Demek umulur ki: Eğer siz imândan yüz çevirirseniz, yeryüzünde bozgunculuğa çalışırsınız ve akrabalık münasebetlerini parçalayıverirsiniz.

23.   Onlar o kimselerdir ki: Onlara Allah lânet etmiştir, sonra onları sağır kılmıştır ve gözlerini kör etmiştir.

24.   Kur'an'ı düşünmeye çalışmazlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde onların kilitleri mi var?

25.   Şüphe yok, o kimseler ki, kendilerine hidâyet besbelli olduktan sonra arkaları üzerine dönüverdiler, onlar için şeytan süslemiş ve onları uzunca emellere düşürmüştür.

26.   Bunun sebebi şudur ki: Onlar, Allah’ın indirdiğini hoşlanmayanlara dediler ki: Biz size bâzı emirde itaat ederiz. Halbuki, Allah onların bütün gizli konuşmalarını biliyor.

27.   Artık melekler, onların yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları vakit hâlleri ne olacak?

28.   Bunun sebebi de şüphe yok ki, onlar, Allah’ın gazabını çeken şeye tâbi oldular ve onun râzı olduğu şeyi kötü gördüler. Artık onların amellerini mahvediverdi.

29.   Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, sandılar mı ki, Allah onların kinlerini meydana çıkarmayacaktır?

Muhammed Sûresi 30 - 38. Ayetler

30.   Ve eğer dilesek elbette onları sana gösteriveririz de onları herhâlde simâlarıyla bilirsin. And olsun ki: Onları lâkırdılarının üslûbundan da bilirsin. Ve Allah ise bütün amellerinizi bilir.

31.   Celâlim hakkı için sizi imtihana tâbi tutacağız, tâki, sizden mücahit olanlar ile sabredici olanları bilelim ve sizin haberinizi de deneyeceğizdir.

32.   Şüphe yok, o kimseler ki, kâfir oldular ve Allah yolundan men ettiler ve kendilerine hidâyet apaşikâr belli olduktan sonra Peygambere muhalefetde bulundular, elbette Allah'a hiçbir zarar vermiş olmadılar ve onların amellerini iptâl edecektir.

33.   Ey imân etmiş olanlar! Allah'a itaat ediniz ve Peygambere itaat ediniz ve amellerinizi iptâl etmeyiniz.

34.   Muhakkak o kimseler ki, kâfir oldular ve Allah yolundan men ediverdiler, sonra da onlar kâfir olarak öldüler, artık Allah, onlar için mağfirette bulunmayacaktır.

35.   Binaenaleyh zâfiyet göstermeyiniz ve sizler en üstün olduğunuz hâlde sulha dâvet etmeyiniz ve Allah sizinle beraberdir ve size amelinizi eksiltmez.

36.   Şüphe yok ki, dünya hayatı, bir oyundur ve bir eğlencedir ve eğer imân ederseniz ve ittikada bulunursanız size ücretlerinizi verir ve sizden bütün mallarınızı da istemez.

37.   Eğer sizden onların hepsini istese de size ısrarda bulunsa cimrilik gösterirsiniz ve sizin kinlerinizi meydana çıkarmış olur.

38.   İşte sizler, o kimselersiniz ki: Allah yolunda harcamada bulunmaya dâvet olunursunuz da sizden kimi cimrilikte bulunur. Halbuki, kim cimrilikte bulunursa şüphe yok ki, kendi nefisi için cimrilikte bulunmuş olur. Ve Allah zengindir. Sizler ise fakirlersinizdir. Ve eğer siz kaçınırsanız sizden başka bir kavmi yerinize değiştirir. Sonra onlar, sizin emsâliniz olmazlar.

Fetih Sûresi 1 - 9. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Muhakkak biz sana bir apaçık fetih ihsan ettik.

2.     Tâki, Allah, senin için günahından geçmiş ve sonraya kalmış olanı mağfiret etsin ve senin üzerine nimetini itmam buyursun ve seni dosdoğru bir yola iletsin.

3.     Ve Allah sana pek izzetli bir yardım ile yardımda bulunsun.

4.     O, o Yüce Yaratıcıdır ki: Müminlerin kalplerine sükûneti indirdi. Tâki: İmânları ile beraber imân arttırsınlar ve göklerin ve yerin orduları; Allah içindir ve Allah, bilendir, hikmet sahibidir.

5.     Tâki: Mümin olan erkekleri ve imânlı olan kadınları altlarında ırmaklar akar cennetlere içlerinde ebedî kalıcılar olmak üzere girdirsin ve onlardan günahlarını örtsün ve bu ise Allah katında pek büyük bir kurtuluş olmuştur.

6.     Ve tâki: Allah hakkında kötü kuruntuda bulunan münafık erkekler ile münafık kadınları da ve müşrik erkekler ile müşrik kadınları da azaba uğratsın, o kötü kuruntuları kendi üzerlerine geliversin. Ve Allah, onlara gazab etmiş ve onlara lânet eylemiştir ve onlar için bir cehennem de hazırlamıştır. Ve ne fenâ bir uğranacak yer!

7.     Ve şu göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Ve Allah, bir azizdir, bir hakîm'dir.

8.     Şüphe yok ki, biz seni bir şâhid ve bir müjdeci ve bir korkutucu olarak gönderdik.

9.     Tâki: Siz Allah'a ve O'nun Peygamberine imân edesiniz ve ona yardımda ve tebcilde bulunasınız ve onu sabah ve akşam tesbih edesiniz.

Sayfa 21 / 27

  • 16
  • 17
  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
  • 23
  • 24
  • 25
 
 
  • İLETİŞİM