• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Rahman Sûresi 17 - 40. Ayetler

17.   İki doğunun Rabbi ve iki batının Rabbidir.

18.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

19.   O iki denizi salıvermiştir, birbirine kavuşurlar.

20.   Aralarında bir engel vardır, birbirine tecavüz etmezler.

21.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

22.   O ikisinden inci ile mercan çıkar.

23.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz

24.   Denizde dağlar gibi yapılmış olan büyük gemiler de onun içindir.

25.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

26.   Onun üzerinde bulunan herkes fânidir.

27.   Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin zâtı ise bâki kalacaktır.

28.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

29.   Göklerde ve yerde her kim var ise O'ndan dilerler. O, her gün bir işdedir.

30.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

31.   Ey insan ve cin! Yakında sizin için teveccüh edeceğiz.

32.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

33.   Ey cin ve insan cemaati! Eğer göklerin ve yerin çevrelerinden çıkıp gitmeğe gücünüz yeterse hemen çıkıp gidiniz. Hâlbuki bir kuvvet olmadıkça siz çıkıp gidemezsiniz.

34.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

35.   Sizin üzerinize ateşten dumansız bir alev ve alevsiz bir duman gönderilir, artık yardımlaşamayacaksınızdır.

36.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

37.   İşte o zaman ki: gök parçalanır da hemen kızıl deri gibi bir kül olmuş olur.

38.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

39.   İşte o gün ne bir insan ve ne de bir cin günahından sorulmay acaktır.

40.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

Rahman Sûresi 41 - 67. Ayetler

41.   Günahkârlar, simalarıyla tanınırlar. Artık alınlarıyla ve ayaklarıyla yakalanırlar.

42.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

43.   İşte bu, o cehennemdir ki, bunu o günahkârlar tekzîb ederler.

44.   O cehennemin arasıyla son derece sıcak bir su arasında dolaşacaklardır.

45.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

46.   Ve Rabbinin makamından korkan kimse için iki cennet vardır?

47.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

48.   O iki cennet çeşitli ağaçlara, meyvelere sahiptirler.

49.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

50.   İkisinde iki pınar vardır ki, akar giderler.

51.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz.

52.   İkisinde de her türlü yemişten iki çift vardır.

53.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

54.   Onlar astarları kalın ipek kumaştan olan döşekler üzerine dayanmış bir hâlde olacaklardır ve iki cennetin meyvelerinin toplanışı da yakındır.

55.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

56.   O cennetlerde gözlerini yalnız kendi kocalarına hasretmiş kadınlar vardır ki, kendilerine onlardan önce ne bir insan ve ne de bir cin dokunmamıştır.

57.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

58.   Sanki onlar, yakut ve mercandır.

59.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

60.   İyiliğin mükâfatı, iyilikten başka mıdır?, elbette değildir.

61.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

62.   O iki cennetin ötelerinde de iki cennet vardır.

63.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

64.   O iki cennet koyu yeşil renktedirler.

65.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

66.   O ikisinde iki fışkıran pınar vardır.

67.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

Rahman Sûresi 68 - 78. Ayetler

68.   O ikisinde her nevi meyve ve hurma ve nar ağaçları vardır.

69.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

70.   O cennetlerde iyi huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.

71.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

72.   Onlar çadırlarda ikamete devam eden hurilerdir.

73.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

74.   Onlara kocalarından evvel ne bir insan ve ne de bir cin dokunmamıştır.

75.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

76.   O cennet ehli yeşil yastıklara pek güzel, nadir döşemelere yaslanmış bir hâlde bulunacaklardır.

77.   Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîb edersiniz?

78.   Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin ismi, mübarek yüce mukaddes olmuştur.

Vâkıa Sûresi 1 - 16. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Kıyamet hâdisesi meydana geldiği zaman.

2.     Onun oluşu için bir yalan yoktur.

3.     O kıyamet alçaltıcıdır, yükselticidir.

4.     O zaman yer, şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmıştır.

5.     Ve dağlar parçalanmakla parçalanmıştır.

6.     Artık dağlar dağılmış, toz hâline gelmiştir.

7.     Ve o gün siz de üç sınıf olmuşsunuzdur.

8.     İmdi biri Ashab-ı Meymene'dir, nedir Ashab Meymene?

9.     Ve İkincisi Ashab-ı Meş'eme'dir, nedir Ashab Meş'eme?

10.   Ve üçüncüsü de ileri geçenlerdir, ileri geçenlerdir.

11.   İşte Allah'a en yakın olanlar, onlardır.

12.   Naîm cennetlerinde nimetler içinde olacaklardır.

13.      O öne geçenler evvelkilerden bir cemaattir.

14.   Ve biraz da sonrakilerdendir.

15.   Altundan örülmüş tahtlar üzerindedirler.

16.   Onların üzerine karşı karşıya olarak yaslanıcılardır.

Vâkıa Sûresi 17 - 50. Ayetler

17.   Onların üzerlerine daima aynı halde kalan genç hizmetçiler dolaşır.

18.   Çeşmelerden akan şuruplar ile dolu testiler ile ve ibrikler ile ve bardaklar ile.

19.   Onlardan baş ağrısına uğramazlar ve akıllarını da gidermiş olmazlar.

20.   Ve O hizmetçiler ehli Cennet'in tercih ettikleri meyveler ile dolaşırlar.

21.   Ve canlarının çektiği kuş eti ile dolaşırlar.

22.   Ve orada pek güzel gözlü huriler de vardır.

23.   Saklı inci emsali gibi pek güzeldirler.

24.   İşler oldukları güzel amellerine mükâfat olarak bu nimetlere nail olacaklardır.

25.   Orada ne bir boş lâf ve ne de günaha sokacak bir şey işitmezler.

26.   Ancak bir söz işitirler ki, oda selâm selâmdan ibarettir.

27.   Ashabı yemin ise, nedir ashabı yemin.

28.   Dikensiz kiraz ağaçları altındadırlar.

29.   Ve meyveleri kat kat olmuş muz ağaçları altındadırlar.

30.   Ve yayılmış gölgededirler.

31.   Ve çağlayıp akar bir subaşındadırlar.

32.   Ve pek çok meyveli bir yerdedirler.

33.   Ne kesilmiş ve ne de men edilmiş, bulunmayan meyveler arasındadırlar.

34.   Ve yükseltilmiş yataklardadırlar.

35.   Şüphe yok ki, biz onları bir yaradılış ile yarattık.

36.   İşte onları bakireler kıldık.

37.       Kocalarına düşkün, hep bir yaşıt yaptık.

38.   Ashabı yemin için böyle yaratılmışlardır,

39.   O Ashab-ı yemin evvelkilerden bir cemaattir.

40.   Ve sonrakilerden bir cemaattir.

41.   Ashab-ı şimâl ise ne Ashab-ı şimâldir?

42.   Mesamelere kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler.

43.   Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler.

44.   O gölge ne soğuktur, ne de fâidelidir.

45.   Çünki, şüphe yok onlar, bundan evvel nimetlere zevklerine düşkünler idiler.

46.   Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır.

47.   Ve demekte olmuşlardı ki: Biz öldüğümüz ve toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi mutlaka bizler mi elbette diriltilip kaldırılmış kimseleriz?

48.   Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?

49.   De ki: Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de:

50.   Elbette belli bir günün belirli bir vaktinde toplanılmış olacaklardır,

Vâkıa Sûresi 51 - 76. Ayetler

51.   Sonra şüphe yok ki, sizler, ey sapıklar, tekzîb ediciler!

52.   Elbetteki, zakkumdan olan bir ağaçtan yiyecek kimselersiniz.

53.   Artık karınlarınızı ondan doldurucularsınızdır.

54.   Sonra onun üzerine o pek kaynar sudan içicilersinizdir.

55.   Artık kendisine bir nevi hastalık ârız olmuş devenin içişi gibi içicilersinizdir.

56.   İşte bu, onların o cezâ günündeki ziyafetleridir.

57.   Biz sizi yarattık, artık tasdik eder olmalı değil mi idiniz!

58.   Rahimlere döktüğünüz meniyi gördünüz mü?, haber veriniz!

59.   Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcılar biz miyiz?

60.   Sizin aranızda ölümü biz takdir ettik ve biz önüne geçilmiş olanlar değiliz.

61.   Sizin emsâlinizi değiştirmek ve sizi bilmediğiniz bir neş'ette yaratmak üzere kadiriz

62.   Ve muhakkak ki, siz ilk yaradılışı bildiniz, o halde düşünmez misiniz?

63.   Şimdi ektiğiniz tohumu gördünüz mü? haber veriniz.

64.   Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz?

65.   Eğer dilese idik onu elbette bir ot kırıntısı yapardık. Artık siz, şaşırır dururdunuz.

66.   Şüphe yok ki, biz çok ziyana uğramışlarız, derdiniz.

67.   Belki biz mahrum kimseleriz, diye söylenirdiniz.

68.   Şimdi gördünüz mü, içer olduğunuz suyu?

69.   Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler bizler miyiz?

70.   Eğer dilese idik onu acı bir su yapardık, artık şükretmeli değil misiniz?

71.   Sonra gördünüz mü o ateşi ki, çakıverirsiniz?

72.   Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratanlar, biz miyiz?

73.   Biz onu o ateşi bir ibret verici çöle konup göçenler için bir menfaat kıldık.

74.   Artık azim Rabb'inin ismiyle tesbihte bulun.

75.   Artık hayır... O yıldızların mevkilerine yemin ederim.

76.   Ve şüphe yok ki, o, eğer bilseniz, elbette pek büyük bir yemindir.

Vâkıa Sûresi 77 - 96. Ayetler

77.   Muhakkak ki o, elbette değerli bir Kur'an'dır.

78.   Bir korunmuş kitaptadır.

79.   Ona tamamen temiz olanlardan başkası el süremez.

80.   Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

81.   Şimdi siz mi bu kelâma ehemmiyet vermeyicilersiniz?

82.   Ve rızkınızı siz muhakkak kendinizin yalanlamanızdan ibaret mi kılacaksınız?

83.   Artık, değil mi ki, can boğaza geldiği vakit.

84.   Ve siz o zaman bakar durursunuz.

85.   Ve biz o can çekiştirene sizden daha yakınız. Velâkin siz göremezsiniz.

86.   O halde haydin, eğer siz cezâ görmeyecekler oldunuz iseniz.

87.   Onu o boğaza gelmiş canı geri çevirseniz. Eğer siz doğru kimseler oldunuz iseniz!

88.   Artık o ölen eğer Allah'a yakınlardan oldu ise:

89.   İşte ona bir rahat, bir güzel rızk ve bir naîm cenneti vardır.

90.   Ve eğer Ashab-ı Yemîn'den ise:

91.   İmdi sana Ashab-ı Yemîn'den selâm denilecektir.

92.   Ve fakat eğer tekzîb edenlerden, sapıklardan oldu ise:

93.   Artık ona da pek kaynar sudan bir ziyafet vardır.

94.   Ve cehenneme bir atılış da vardır.

95.   Şüphe yok ki, bu, elbette bu, verilen haberler doğrusu bir hakikattir.

96.   Artık yüce olan Rabbinin ismiyle tesbihte bulun.

Hadîd Sûresi 1 - 3. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Göklerde ve yerde ne var ise Allah için tesbih etmektedir. Ve O, güçlüdür, hikmet sahibidir.

2.     Göklerin ve yerin mülkü O'nun içindir. Diriltir ve öldürür ve O, her şey tamamen üzerine kadirdir.

3.     O, evveldir ve âhırdır ve zâhirdir ve bâtınıdır ve O, her şeyi bilendir.

Hadîd Sûresi 4 - 11. Ayetler

4.     O, o Zat dır ki: Gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva buyurdu. Yerde dahil olan şeyi ve ondan çıkan şeyi ve semadan iniveren şeyi ve onda yükselen şeyi bilir. Ve O, her nerede olsanız sizinle beraberdir. Ve Allah, ne işlediğinizi hakkiyle görücüdür.

5.     Göklerin ve yerin mülkü onundur ve bütün işler, Allah'a döndürülür.

6.     Geceyi gündüze çevirir, gündüz de geceye çevirir ve O, sinelerde gizli olanları da hakkıyla bilendir.

7.     Allah'a ve Peygamberlerine iman edin. Kendisinde sizi tasarrufa yetkili kılmış olduğu şeylerden harcamada bulunun. İmdi sizden o kimseler ki, iman ettiler ve harcamada bulundular, onlar, için pek büyük bir mükâfat vardır.

8.     Ve sizin için ne var ki, Allah'a iman etmeyesiniz? Halbuki, Peygamber, sizi Rabbinize iman etmeniz için dâvet ediyor ve muhakkak ki, Allah'ü Teâlâ sizden mİsak da almıştır, eğer mü’minler oldunuz iseniz?

9.     O, O Zat dır ki: Kulunun üzerine açık açık âyetler indirir, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarması için ve şüphe yok ki, Allah, sizin için elbette çok şefkatlidir, çok merhametlidir.

10.   Ve sizin için ne vardır ki, Allah yolunda harcamada bulunmayasınız? Ve göklerin ve yerin mirası, Allah içindir. Sizden fetihden önce harcayan ve savaşta bulunanlar ki: Onlar dereceten pek büyüktürler, daha sonra harcama yapan ve savaşta bulunanlar ile eşit olmazlar. Bununla beraber Allah Teâlâ hepsine de pek güzel mükâfat va’d etmiştir ve Allah Teâlâ yapar olduğunuzdan haberdardır.

11.   Kimdir, o kimse ki: Allah'a güzel ödünç ile ödünç versin de Allah Teâlâ onun için onu kat kat arttırsın? Ve onun için pek kerimâne bir mükâfat da vardır.

Hadîd Sûresi 12 - 18. Ayetler

12.   O gün mü'minleri ve mümineleri göreceksindir ki, nûrları önlerinde ve sağ taraflarında koşar. Onlara denilecektir ki, bugün sizin müjdeniz cennetlerdir ki, onların altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebediyyen kalıcılarsınız, işte bu, en büyük kurtuluştur.

13.      O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar iman etmiş olanlara diyeceklerdir ki: Bize bakınız, nûrunuzdan bir parça ışık alalım. O münafıklara denilmiş olur ki: Dönün arkanıza da bir nûr arayın, artık aralarına bir duvar çekilmiştir ki: Onun için bir kapı vardır, iç tarafında rahmet vardır. Dış tarafı ise onun tarafından da azap vardır.

14.   Onlara bağırırlar ki: Biz sizinle beraber değil mi idik? Onlar da derler ki: Evet... Ve lâkin siz nefisinizi fitneye düşürdünüz ve mü'minler hakkında fenâlık gözettiniz ve sizi bâtıl şeyler, gurura düşürdü, tâ ki, Allah’ın emri geliverdi. Ve sizi şeytan Allah ile aldattı.

15.   Artık bu gün ne sizden ey münafıklar ne de kâfir olan kimselerden kurtuluş fidyesi kabul edilmez. Sizlerin sığınacağınız yer, cehennemdir. Sizin için evlâ olan odur. Ve o ne kötü gidiş mahallidir!

16.   İman edenler için hâlâ zamanı gelmedi mi ki, kalpleri Allah’ın zikri için ve Hak'tan inen için korku ve saygı içinde bulunsun? Ve evvelce kendilerine kitap verilmiş kimseler gibi olmasınlar ki, üzerlerine uzun zaman geçmişte artık kalpleri katılaşmıştır ve onlardan birçoğu fâsıklardır.

17.   Biliniz ki, şüphe yok Allahû Teâlâ yeri öldüğünden sonra hayata kavuşturur. Muhakkak ki, sizin için âyetleri açıkça beyan ettik, tâ ki, akıllıca düşünesiniz.

18.   Muhakkak ki, sadaka veren erkekler ve kadınlar ve Allah'a güzel ödünç ile ödünçte bulunmuş olanlar için sevapları kat kat olur. Ve onlar için pek hoş bir mükâfat da vardır.

Hadîd Sûresi 19 - 24. Ayetler

19.   Ve o kimseler ki, Allah'a ve O'nun Peygamberlerine iman ettiler Rab'lerinin katında sıddıklar ve şehit olanlar onlardır, onlar için mükâfatları ve nûrları vardır. Ve o kimseler ki, kâfir oldular ve bizim âyetlerimizi tekzîb ettiler işte onlar da cehennem sahipleridir.

20.   Biliniz ki: Dünya hayatı şüphe yok, ancak bir oyundur ve bir eğlencedir ve bir süstür ve aranızda bir öğünmedir ve mallarda ve evlatça bir çoğalıştır. Bir yağmur misâli gibi ki: Onun bitirdiği ot, ekİncilerin hoşuna gider, sonra kurur. Artık onu sararmış görürsün sonra da kırık bir çöp olur. Ve âhirette şiddetli bir azap vardır ve Allah'tan bir mağfiret ve bir rıza vardır. Dünya hayatı ise ancak bir aldanıştan başka değildir.

21.   Koşunuz Rabbinizden bir mağfirete ve bir cennete ki, onun, eni gök ile yerin eni gibidir, Allah'a ve Peygamberlerine iman etmiş olanlar için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah’ın lütfudur. Bunu dilediği kimseye verir ve Allah pek büyük fazl sahibidir.

22.   Ne yerde ve ne de kendi nefislerinizde musibetten bir şey İsabet etmez ki, illâ o, onu yaratmamızdan evvel bir kitapta yazılmıştır. Şüphe yok ki, bu, Allah'a göre pek kolaydır.

23.   Hâdiselerin öyle tesbit edilmiş olması şu hikmete mebnî haber veriliyor ki: sizden gaip olan üzerine üzülmeyesiniz. Ve size verdiği ile de sevinip mağrur olmayasınız. Ve Allah, her bir böbürleneni, çok iftihar edeni sevmez.

24.   Onlar O kimselerdir ki, cimrilikte bulunurlar ve insanlara cimrilik ile emrederler ve her kim, ardını döndürürse zararı kendisine aittir, işte şüphe yok ki, Allah, ancak O Yüce Yaratıcı zengindir, övülmüştür.

Hadîd Sûresi 25 - 29. Ayetler

25.   Andolsun ki, Peygamberlerimizi açık açık deliller ile gönderdik ve onlar ile beraber kitabı ve mizanı indirdik, insanlar, adaletle kaim olsunlar için ve demiri de indirdik, onda hem çetin bir sertlik vardır ve insanlar için menfaatler de vardır ve Allah, kendisine ve Peygamberlerine gıyaben yardım edecek olanları belli etsin için, şüphe yok ki, Allah, kuvvetlidir ve her şeye galiptir.

26.   Ve andolsun ki, Nûh'u ve İbrâhim'i gönderdik ve onların zürriyetlerinde peygamberliği ve kitabı sürekli kıldık. Artık onlardan hidâyete ermiş olan vardı, onlardan birçokları ise fâsık kimselerdir.

27.   Sonra onların izleri üzerine Peygamberlerimizi yolladık ve Meryem'in oğlu İsâ'yı da gönderdik ve ona İncil'i verdik ve ona tâbi olanların kalplerinde bir şefkat ve merhamet meydana getirdik ve bir ruhbanlık icat ettiler ki, onu onların üzerlerine yazmamıştık, ancak Allah’ın rızasını aramak için onu yaptılar sonra ona tam manasıyla riâyetle riâyette bulunmadılar artık onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik ve onlardan birçokları ise fâsık kimselerdir.

28.   Ey iman etmiş olanlar, Allah'tan korkunuz ve O'nun Peygamberine iman ediniz ki, size rahmetinden iki nasip versin ve sizin için bir nûr kılsın ki, onunla yürürsünüz ve sizin için mağfiret buyursun ve Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

29.   Artık ehli kitap bilmeyecekler midir ki, Allah’ın lütfundan hiçbir şeye güç yetiremeyeceklerdir ve şüphe yok ki, bütün lütuf, Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir ve Allah pek büyük lütuf sahibidir.

Mücâdele 1 - 6. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Muhakkak ki O Resûlü Ekrem., kocası hakkında seninle mücadelede bulunan ve Allah'a şikâyet eden kadının sözünü Allah’ü Teâlâ işitmiştir. Ve Allah sizin konuşmalarınızı işiticidir. Şüphe yok ki: Allah hakkıyle işitir, görücüdür.

2.     Sizden o kimseler ki, kadınlarından zıharda bulunurlar, halbuki, o kadınlar, onların anaları değildir. Onların anaları ancak onları doğurmuş olanlardır ve şüphe yok ki: Onlar elbette çirkin ve yalan bir lâf söylüyorlar ve muhakkak ki, Allah elbette af edicidir. Çok yarlıgayıcıdır.

3.     Ve o kimseler ki, eşlerinden zıharda bulunurlar, sonra da dediklerinden geri dönerler, artık temas etmeden evvel bir köle azat etmek lâzımdır. İşte siz bununla öğüt verilmiş olursunuz. Ve Allah her ne yaparsanız tamamen haberdardır.

4.     Fakat kim rekabe=köle veya cariye bulamazsa birbiri ile temastan evvel birbiri ardınca iki ay oruç icabeder. Ona da güç yetiremeyen kimse artık altmış yoksulu doyurmak lâzım gelir. İşte bu Allah'a ve Peygamberine iman etmeniz içindir. Ve işte bu, Allah’ın hudududur. Kâfirler için ise pek elemli bir azap vardır.

5.     Muhakkak o kimseler ki, Allah'a ve Peygamberine muhalefette bulunurlar, kendilerinden evvelkilerin çarpıldıkları gibi çarpılmışlardır. Ve muhakkak ki, açık açık âyetler indirdik ve kâfirler için pek hararetli bir azap vardır.

6.     O günde ki: Allah, onları cümleten diriltecektir, artık onlara neler yapmış olduklarını haber verecektir. Allah onu bir bir saymıştır, onlar ise onu unutmuşlardır ve Allah her şey üzerine şahittir.

Mücâdele 7 - 11. Ayetler

7.     Görmedin mi ki, şüphe yok Allah, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hepsini bilir, üç kişi arasında bir gizlice konuşma olmaz ki, illâ O Allah dördüncüleridir ve beş kişi arasında olmaz ki, illâ O akİncilarıdır ve bundan daha az ve daha çok kimse arasında öyle konuşma olmaz ki illâ O, her nerede olsalar onlar ile beraberdir. Sonra onlara ne yapmış olduklarını kıyamet gününde haber verir. Şüphe yok ki: Allah her şeyi hakkıyle bilendir.

8.     Bakmaz mısın, o kimselere ki: Gizlice konuşmadan men edilmişlerdir, sonra da men edilmiş olduktan şeye dönüverirler ve günah ile ve düşmanlık ile ve Peygambere isyan ile fısıldaşırlar ve sana geldikleri zaman da seni Allah’ın selâmlamadığı birşey ile selâmladılar ve kendi içlerinde ne derler ki: Allah bizi söylediğimiz şey ile cezâlandırmalı değil mi? Onlara cehennem kâfidir, ona yaşlanacaklardır. Artık ne fenâ bir dönüş yeri.

9.     Ey iman etmiş olanlar... Aranızda gizli konuşmada bulunduğunuz zaman günah ile, adâvet ile ve Peygambere isyan ile konuşmada bulunmayın ve hayır ile ve takva ile konuşmada bulunun ve kendisine haşrolunacak olduğunuz Allah'tan korkunuz.

10.   Şüphe yok ki, gizli konuşmalar toplanmalar şeytandandır. İman etmiş olanlar, mahzun olsunlar için, halbuki, onlara bir şey ile zarar verecek değildir, Allah’ın izni ile olan müstesnâ ve artık mü'minler, Allah’ü Teâlâ'ya tevekkülde bulunsunlar.

11.   Ey mü'minler! Size meclislerinizde genişlik gösteriniz denildiği zaman hemen genişleyiveriniz. Allahu Teâlâ'da sizin için genişlik verir. Ve size kalkın denildiği vakit de hemen kalkın, Allah, sizden iman etmiş olanları yükseltir ve kendilerine ilim verilmiş olanları ise dereceler ile yükseltir. Ve Allah, yapar olduğumuz şeylerden haberdardır.

Mücâdele 12 - 21. Ayetler

12.   Ey iman etmiş olanlar! Peygamber ile gizli bir şey konuşmak istediğiniz zaman maruzatınızdan evvel fakirlere bir sadaka takdim ediniz, bu sizin için hayırlıdır ve ziyade temizliktir. Fakat sadaka verecek bir şey bulamaz iseniz artık şüphe yok ki: Allah, gâfurdur, rahimdir.

13.   Yâ maruzatta bulunmadan önce sadakalar takdim etmenizden korktunuz mu? Mâdem ki, yapmadınız ve Allah da sizi affetti, artık namazı kılın ve zekâtı verin ve Allah'a ve Peygamberine itaat eyleyin ve Allah yapar olduğunuz şeylerden haberdardır.

14.   Görmedin mi, o kimseleri ki: Üzerlerine Allah’ın gazap etmiş olduğu bir kavmi dost edindiler? O kimseler, ne sizdendirler ve ne de onlardandırlar ve bilir oldukları halde yalan yere yemin ederler.

15.   Allah, o kimseler için bir şiddetli azap hazırlamıştır. Şüphe yok ki, onlar ne fenâ işler yapıyorlar.

16.   Yeminlerini bir kalkan edindiler de insanları Allah yolundan çevirdiler, artık onlar için bir rüsvay edici azap vardır.

17.   Onları ne malları ve ne de evlâtları hiç bir şey ile Allah'tan kurtaramaz müstağni kılamaz onlar, ateş ashabıdırlar, onlar o ateşte ebediyen kalıcılardır.

18.   O günkü, Allah, onları topyekûn kabirlerinden kaldırıp mahşere sevk edecektir. Artık size yemin ettikleri gibi ona da yemin edeceklerdir. Ve sanacaklardır ki, muhakkak kendileri birşey üzerindedirler. Haberiniz olsun ki, onlar, şüphe yok onlar, yalancılardır.

19.   Onların üzerlerine şeytan galebe etmiş de onlara Allah’ın zikrini unutturmuştur. Onlar, şeytanın askerleridir. Haberiniz olsun ki, şüphe yok şeytanın askerleri, onlar, hüsrâna uğramış olanlardır.

20.   Muhakkak o kimseler ki, Allah'a ve Resûlü'ne muhalefette bulunurlar, işte onlar, zelil olanların arasındadırlar.

21.   Allah, yazdı ki: Elbette ben galebe edeceğim. Ben, Peygamberlerim de, şüphe yok ki, Allah kavî'dir, azizdir.

Mücâdele 22 . Ayet

22.   Allah'a ve âhiret gününe iman eden hiçbir kavmi bulamazsın ki, Allah'a ve Resûlü'ne muhalefet eder kimseleri sevsinler isterse: Babaları veya oğulları veya kardeşleri veya kabileleri olsunlar, onlar o zatlardır ki, Allah onların kalplerinde iman yazmıştır. Ve onları kendisinden bir ruh ile desteklemiştir ve onları altlarından ırmaklar akar cennetlere girdirecektir. Oralarda ebedî olarak kalıcılardır. Allah, onlardan râzı olmuştur, onlar da Ondan râzı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın askerleridir. İyi biliniz ki, muhakkak Allah askerleridir, onlardır kurtuluşa ermiş olanlar.

Haşr Sûresi 1 - 3. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa Allah için tesbihte bulunmaktadır. Ve O; hakkıyla galiptir, hikmet sahibidir.

2.     Ehl-i kitaptan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah (O'nun azabı), onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın. 

3.     Ve eğer Allah, onların üzerine sürgünü yazmamış olsa idi, elbette onlara yine dünyada azap ederdi ve onlar için âhirette ise ateş azabı vardır.

Haşr Sûresi 4 - 9. Ayetler

4.     Bunun sebebi ise, şüphe yok ki: Onlar Allah'a ve Peygamberine karşı muhalefete kalkıştılar ve her kim Allah'a karşı muhalefete kalkışırsa artık şüphe yok ki, Allah’ın azabı pek şiddetlidir.

5.     Herhangi bir Hurma ağacından ne kestiniz ise veya onu kendi kökleri üzerinde dikili bıraktınız ise hemen Allah’ın izni iledir. Ve yoldan çıkanları perişan etmesi içindir.

6.     Ve Allah’ın Peygamberine onlardan savaş yapmadan bir ganimet malı olarak ne verdiğine gelince siz onun üzerine ne at'tan ve ne de deve'den bir şey koşturmadınız. Fakat Allah, Peygamberlerini dilediği kimselere musallat kılar ve Allah her şey üzerine hakkıyla kadirdir.

7.     Allah'ü Teâlâ, Peygamberine ganimet olarak ne verdiyse Allah içindir ve Peygamberi içindir ve akrabaları ve yetimler ve yoksullar ve yolda kalmış kimseler içindir. Tâ ki bu mallar sizden zenginler arasında dolaşır bir servet olmasın ve size Peygamber ne verirse artık onu alınız ve sizi neden menettiyse hemen ona nihayet veriniz ve Allah'tan korkunuz. Şüphe yok ki: Allah, azabı şiddetli olandır.

8.     O mal Muhacirler olan fakirlere de aittir ki, onlar kendi yurtlarından ve mallarından çıkarıldılar, Allah'tan bir lütuf ve rıza ararlar ve Allah'a ve Peygamberine hizmet ederler, işte doğru olanlar onlardır.

9.     Ve o kimseler ki: Onlardan evvel yurt ve iman edinmişlerdir, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı kendi kalplerinde bir ihtiyaç duymazlar ve kendilerinde bir ihtiyaç bulunsa dahi onları kendi nefislerine tercih ederler. Ve her kim nefisinin cimriliğinden korunursa işte kurtuluşa ermiş olanlar onlardır.

Haşr Sûresi 10 - 16. Ayetler

10.   Ve o kimseler ki: Bunlardan sonra gelmişlerdir, derler ki: Ey Rabbimiz! Bizim için ve iman ile bizi geçmiş olan kardeşlerimiz için mağfiret buyur ve bizim kalplerimizde iman etmiş olanlar için bir kin bulundurma Ey Rabbimiz! Şüphe yok ki, sen çok esirgeyicisin, çok rahmet sahibisin.

11.   Münafıkları görmedin mi ki: Ehl-i kitaptan kâfir olmuş olan kardeşlerine derler ki: Andolsun eğer siz çıkarılırsanız, elbette biz de sizinle beraber çıkarız ve sizin aleyhinizde hiçbir kimseye ebediyen itaat etmeyiz ve eğer siz savaşa tutuşmuş olsanız elbette size yardım ederiz. Halbuki: Allah, şahadet eder ki, şüphe yok onlar elbette yalancılardır.

12.   Andolsun ki, eğer çıkarılmış olsalar, onlar ile beraber çıkmazlar ve eğer savaşa tutuşmuş olsalar onlara yardım etmezler ve şâyet onlara yardım etmiş olsalar elbette arkalarına dönüverirler, sonra yardım olunmazlar.

13.   Elbette siz onları yüreklerinde korkuca Allah'tan daha şiddetlisiniz. Bunun sebebi ise çünkü, onlar şüphe yok, anlamaz bir kavimdirler.

14.   Sizinle toplanmış olarak savaşta bulunamazlar, ancak müstahkem kasabalarda veya duvarların arkasından savaşta buluna bilirler. Kendi aralarındaki savaştan ise pek şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, halbuki onların kalpleri dağınıktır. Bunun sebebi ise şüphe yok ki: Onlar aklını kullanmayan bir kavimdirler.

15.   Onlar, kendilerinden biraz zaman evvel işlerinin vebalini tatmış kimseler gibidirler ve kendileri için pek elemli bir azap vardır.

16.   Şeytanın meseli gibi ki: Vakti ile insana kâfir ol dedi, vaktaki kâfir oldu, dedi ki: Şüphe yok ben senden uzağım. Muhakkak ki: Ben âlemlerin Rabbinden korkarım.

Haşr Sûresi 17 - 24. Ayetler

17.   Artık onların akibetleri, muhakkak ki: Ateşte, onun içinde ebedî kalıcılar olmaktan ibaret oldu ve işte bu da zâlimleri cezâsıdır.

18.   Ey iman etmiş olanlar...   Allah'tan korkunuz ve her nefis, yarın için ne takdi etmiş olduğuna baksın ve Allah'tan korkunuz. Şüphe        yok ki: Allah, ne yapar olduğunuzdan haberdardır.

19.   Ve o kimseler gibi olmayınız ki, Allah'ı unuttular da artık Allah onlara kendi nefislerini de unutturdu, işte yoldan çıkanlar, onlardır.

20.   Ateş ashabı ile cennet ashabı eşit olamaz. Cennet ashabı ki: Onlar, muratlarına ermiş olanlardır.

21.   Eğer bu Kur'anı bir dağ üzerine indirmiş olsa idik elbette onu Allah’ın korkusundan baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün ve biz o misâlleri insanlar için veriyoruz, tâ ki, düşünüversinler.

22.   O, o Allah'tır ki: Ondan başka Allah yoktur. O, gizli olanı da aşirkâre olanı da bilendir. O, Rahmandır, Rahimdir.

23.   O, o Allah'tır ki: Kendisinden başka hiç bir mâbut yoktur. Hükümran olan, mukaddes olan, selâmet veren, emniyet ihsân eden, gözeten her dilediğine galip olan, dilediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi bulunmayan ancak O'dur. Allah, ortak koştukları şeylerden münezzehtir.

24.   O, yaratıcı, var edici, eşyaya şekil verici olan Allah’ü Teâlâ'dır. O'nun için pek güzel isimler vardır. O'nun için göklerde ve yerde ne varsa tesbih eder ve azîz, hakim olan, O'dur.

Mümtehine Sûresi 1 - 5. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Ey iman etmiş olanlar: Benim düşmanımı, sizin de düşmanınızı dostlar edinmeyiniz, siz onlara bir muhabbet sebebi ile bazı haberler ulaştırıyorsunuz. Halbuki: Onlar size Hakk'tan gelen şeyi inkâr etmişlerdir. Rabbiniz Allah'a iman ettiğinizden dolayı Peygamberi de, sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlardı. Eğer siz benim yolumda ve benim rızamı talep için cihada çıkmış oldu iseniz o kâfirleri dost tutmayınız onlara dostlukla sır veriyorsunuz ve Ben isem sizin gizlediğiniz şeyi de, açıkladığınız şeyi de pekiyi bilirim ve onu sizden her kim yaparsa artık yolun ortasından sapmış olur.

2.     Eğer onlar sizi ele geçirirlerse sizin için düşmanlar olurlar ve size karşı fenâlıkla ellerini ve dillerini uzatırlar ve sizin kâfirler olmanızı arzu ederler.

3.     Elbette size kıyamet gününde ne hısımlarınız ve ne de evlâtlarınız fâide veremeyeceklerdir. Aralarınızı ayıracaktır ve Allah ne yapar olduklarınızı hakkıyla görücüdür.

4.     Muhakkak ki: Sizin için İbrâhim'de ve onunla beraber olanlarda bir güzel örnek vardır. O vakit ki, kavimlerine dediler ki: Şüphe yok, biz sizden ve Allah'tan başka tapmakta olduğunuz şeylerden uzak kimseleriz. Sizi inkâr ettik ve yalnız bir Allah'a iman edeceğinize değin bizim aramızla sizin aranızda ebediyen düşmanlık ve öfke başlamıştır. Ancak İbrâhim'in babasına: Elbette senin için istiğfarda bulunacağım. Fakat senin için Allah'tan hiçbir şeye mâlik olamam" demesi müstesnâ. Ey Rabbimiz. Ancak sana tevekkül ettik ve sana yöneldik ve son gidişte ancak sanadır.

5.     Ey Rabbimiz... Bizi kâfir olanlar için bir fitne kılma ve bizim için mağfiret buyur. Ey Rabbimiz! Şüphe yok ki: Azîz, Hakîm olan, ancak sensin.

Mümtehine Sûresi 6 - 11. Ayetler

6.     Andolsun ki: Sizin için Allah'ı ve âhiret gününü arzu edenler için onlarda bir güzel örnek vardır ve her kim yüz çevirirse imdi şüphe yok ki, Allah, o her şeyden müstağnidir, her hamde lâyıktır.

7.     Umulur ki: Allah, sizin aranızla onlardan düşmanlaşmış olduğunuz kimseler arasında bir dostluk meydana getirir ve Allah, kadirdir ve Allah, gâfurdur, rahimdir.

8.     Allah, sizinle din hususunda savaşta bulunmamış ve sizi yurdunuzdan çıkarmamış kimselere iyilik etmenizden ve onlara adalette bulunmanızdan sizi menetmez. Şüphe yok ki: Allah, adalette bulunanları sever.

9.     Allah, sizleri ancak din hususunda sizinle muharebede bulunmuş sizi yurdunuzdan çıkarmış ve sizin çıkarılmanıza yardım etmiş olan kimselere dostlukta bulunmanızdan men eder ve her kim onlara dostlukta bulunacak olursa işte onlardır zâlimler, onlar.

10.   Ey iman etmiş olanlar: Size iman etmiş kadınlar, hicret etmiş olarak geldikleri vakit onları imtihan edin, Allah, onların imanlarını hakkıyla bilicidir. İmdi siz onları mü'mineler bildiğiniz takdirde artık onları kâfirlere geri döndürmeyiniz. Ne bunlar, onlar için helâldir ve ne de, onlar, bunlar için helâl olurlar. Ve onlara infak etmiş oldukları şeyi verin ve kendilerine mihirlerini verdiğiniz takdirde o kadınlar ile evlenmekten dolayı sizin için bir günah yoktur. Ve kâfirleri nikâhını da tutmayın ve ne infak ettiniz ise isteyin, onlar da ne infak etmişler ise istesinler. İşte bu, Allah’ın hükmüdür. Aranızda hükmeder ve Allah, Alimdir, Hakimdir.

11.   Ve eğer sizin eşlerinizden bir şey, sizden fevt olup kâfirlere geçerse sonra da siz bir ganimet malı elde etmiş olursanız, artık eşleri gitmiş olanlara mihir olarak vermiş oldukları şeyin mislini o ganimet malından veriniz ve kendisine iman etmiş olduğunuz Allah'tan korkunuz.

Mümtehine Sûresi 12 - 13. Ayetler

12.   Ey Peygamber... İman etmiş olan kadınlar, sana gelip de: Allah'a bir şeyi şerik koşmamaları ve hırsızlık yapmayacakları ve zinada bulunmayacakları ve çocuklarını öldürmemeleri ve elleri ile ayakları arasında uyduracakları bir iftira ile gelmemeleri ve iyi iş işlemekte sana karşı gelmemeleri üzerine biatta bulunacakları zaman artık sen de onlar ile biatta bulun ve onlar için Allah'tan mağfiret dile, şüphe yok ki: Allah, gâfurdur, rahimdir.

13.   Ey iman etmiş olanlar! Bir kavim ile dostlukta bulunmayın ki: Ahiretten ümitsizliğe düşmüşlerdir, nasıl ki: Kâfirler, kabirlerde bulunanlardan ümitleri kesmişlerdir.

Saff Sûresi 1 - 5. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa Allah için tesbihte bulunmuştur. Ve o üstündür, hikmet sahibidir.

2.     Ey iman etmiş olanlar... Yapmayacağınız şeyi ne için söyler siniz.

3.     Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.

4.     Şüphe yok ki; Allah, o kimseleri sever ki: O'nun yolunda sanki bir muhkem binâ etmişler gibi saf bağlayarak savaşta bulunurlar.

5.     Ve bir vakit ki: Mûsa kavmine dedi ki: Ey kavmim! Ne için bana eziyet veriyorsunuz? Ve halbuki, benim sizin için bir Allah Resûlü olduğumu şüphesiz bilirsiniz. Ne zamanki, onlar Hak'tan döndüler, Allah’ü Teâlâ da, onların kalplerini döndürdü ve Allah fâsıklar olan kavme hidâyet etmez.

Saff Sûresi 6 - 14. Ayetler

6.     Bir vakit ki: Meryem'in oğlu İsâ, dedi ki: Ey İsrâil oğulları? Şüphe yok ki: Ben, benden önce olan tevratı tasdik edici ve benden sonra Ahmet isminde gelecek bir Peygamber ile müjdeleyici olarak sizlere Allah’ın Resûlüyüm. Vakta ki, onlara açık mucizeler ile geldi, dediler ki: Bu bir apaçık sihirdir.

7.     O kimseden daha zâlim kimdir ki, kendisi İslâm'a dâvet olunurken o, Allah'a karşı yalan yere iftirada bulunur. Allah ise zâlimler olan kavmi doğru yola kavuşturmaz.

8.     Allah'ın nûrunu ağızlar ile söndürmek isterler, Allah ise nûrunu tamamlayıcıdır. İsterse, kâfirler hoşlanmasınlar.

9.     O, O Kerem sahibi Mabud dur ki; Peygamberini Kur’an ile ve Hak dîn ile gönderdi. Onu her din üzerine yükseltmek için, isterse: Müşriklerin hoşuna gitmesin.

10.   Ey iman etmiş olanlar! Size bir ticaret üzerine rehberlik edeyim ki: Sizi pek acıklı bir azaptan kurtarır.

11.   Allah'a ve O'nun Peygamberine iman edersiniz ve Allah’ın yolunda mallarınız ile ve nefisleriniz ile cihadda bulunursunuz. İşte bu, sizin için çok hayırlıdır. Eğer bilirseniz.

12.   Sizin için günahlarınız bağışlar ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerinde tertemiz konaklara girdirir. Bu ise en büyük bir kurtuluştur.

13.   Ve kendisini sevdiğiniz bir başka nimet de vardır ki: O da Allah'tan bir zaferdir ve yakîn bir fetihtir ve mü'minleri müjdele.

14.   Ey iman etmiş olanlar! Allah'ın yardımcıları olun, nasıl ki: Meryem'in oğlu İsâ, Havarilere dedi ki: Allah'a doğru benim yardımcılarım kimlerdir? Havariler de dedi ki: Biz Allah'a yardımcılarız, sonra İsrâil oğullarından bir zümre iman etti, bir tâife ise kâfir oldu. Sonra iman etmiş olanları, düşmanlarına karşı destekledik, artık galipler olarak sabahladılar.

Sayfa 23 / 27

  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
  • 23
  • 24
  • 25
  • 26
  • 27
 
 
  • İLETİŞİM