• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Fussilet Sûresi 39 - 46. Ayetler

39.   Senin yeryüzünü boynu bükük, huşu halinde görmen O'nun âyetlerindendir. Biz, onun üzerine suyu indirince deprenir ve kabarır. Şüphe yok ki ona o hayatı veren elbette ölüleri de diriltir. Gerçekten O, her şeye kadirdir.

40.   Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe sapan sapkınlar elbette bize gizli kalmazlar. O halde ateşe atılan mı hayırlıdır, yoksa kıyamet günü emniyet içinde gelecek olan mı? Düşünün de istediğinizi yapın; çünkü O, her ne yaparsanız görür.

41.   Onlar, Kur'an kendilerine geldiği zaman onu inkâr edenler, (elbette onlar bize gizli kalmazlar). Halbuki o, benzeri bulunmaz aziz bir kitaptır.

42.   Ona ne önünden ne de arkasından bâtıl yaklaşamaz. O, bütün kainatın övdüğü hikmet sahibi (Allah) tarafından indirilmiştir.

43.   Sana, senden önceki peygamberlere denilenden başka bir şey denilmiyor ve şüphe yok ki, Rabbin hem mağfiret sahibidir, hem de elem verici bir azap sahibidir.

44.   Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur'an yapsaydık, diyeceklerdi ki: "Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklansaydı ya! Arab'a yabancı dille konuşan bir peygamber, öyle mi?" De ki: "O, iman edenler için hidayet ve şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve (Kur'an), onlara kapalıdır, (Sanki) onlara uzak bir yerden haykırılıyor."

45.   Andolsun ki, Musa'ya o Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik ae onda ihtilaf edildi. Eğer azabın ertelenmesi ile ilgili, eğer Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm verilerek iş bitirilirdi. Gerçekten onlar, O (Kur'an) hakkında derin bir şüphe içindedirler.

46.   İyi iş yapan kendi lehine (yapar), kötü yapan da yine kendine (yapar). Yoksa Rabbin kullara zerre kadar zulmedici değildir.

Fussilet Sûresi 47 - 54. Ayetler

47.   Kıyamet saatinin bilgisi, O'na havale edilir. Hem O'nun ilmi olmaksızın ne meyvelerden biri tomurcuklarından çıkar, ne bir dişi gebe kalır, ne de doğurur. (Allah) "nerlerdeymiş ortaklarım?" diye haykırdığı gün: "Bizden onları gören hiç şahit olmadığını sana arzederiz" derler.

48.   Önceden tapıp durdukları şeyler onlardan kaybolup gitmişler ve onlar kendilerine hiçbir kaçacak bir yer kalmadığını anlamışlardır.

49.   İnsan, hayır istemekten usanmaz da kendisine bir kötülük dokunsa hemen ümidi keser, ümitsizliğe düşüp yıkılır.

50.   Şayet ona dokunan bir sıkıntıdan sonra, kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırırsak, mutlaka: "Bu, benim hakkımdır ve kıyametin kopacağını sanmıyorum. Faraza Rabbime döndürülecek olursam, muhakkak O'nun yanında benim için daha güzeli vardır" der. Fakat biz, o zaman inkâr edenlere ne yaptıklarını haber vereceğiz ve muhakkak onlara yoğun bir azap tattıracağız.

51.   Evet, insana nimet verdiğimiz zaman yan çizer, başının tuttuğuna gider. Fakat kendisine bir şer dokunduğu zaman, artık enine boyuna duaya dalar.

52.   De ki: söyleyin bakayım, eğer o Kur'an, Allah tarafından ise, sonra siz de onu inkâr etmişseniz, (o zaman) uzak bir ayrılığa düşenden daha şaşkın kim olabilir?

53.   İleride biz onlara hem ufuklarda, hem de kendi nefislerinde âyetlerimizi öyle göstereceğiz ki, nihayet onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olacak! Rabbinin her şeye şahit olması, yeterli değil mi?

54.   Uyan! Onlar Rabbinin karşısına çıkacaklarından şüphe içindedirler. Uyan ki O, her şeyi kuşatmıştır.

Şûrâ Sûresi 1 - 10. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hâ, Mîm;

2.     Ayn, Sin, Kaf.

3.     Ey Muhammed, izzet ve hikmet sahibi Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyediyor.

4.     Bütün göklerdekiler ve yerdekiler O'nundur. O, yücedir, uludur.

5.     Gökler, hemen hemen üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyorlar. Melekler, Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yerdekiler için mağfiret diliyorlar. Uyan! çok bağışlayan, çok esirgeyen ancak Allah'tır.

6.     Ondan başka dostlar edinenlere gelince, Allah, onların üzerinde gözetleyicidir. Sen, onların üzerinde bir vekil değilsin.

7.     İşte sana böyle Arapça bir Kur'an vahyetmekteyiz ki şehirlerin anası (olan Mekke' şehrini) ve çevresindekileri sakındırasın ve kendisinde şüphe olmayan toplama gününün dehşetini haber veresin. Bir fırka cennette, bir fırka çılgın alevin içinde olacaktır.

8.     Allah dileseydi, elbette hepsini aynı dine mensup bir ümmet de yapardı. Fakat dilediğini rahmetine koyar. Zalimlere gelince, onlar için ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.

9.     Yoksa O'ndan başka dostlar mı edindiler? Halbuki dost, ancak Allah'tır. Ölüleri O, diriltir ve O, her şeye kadirdir.

10.   İhtilaf ettiğiniz herhangi bir şey hakkında da hüküm Allah'a aittir. De ki: "İşte o Allah, benim Rabbimdir. Ben, O'na dayanmaktayım ve hep O'na sığınırım."

Şûrâ Sûresi 11 - 15. Ayetler

11.  O,     gökleri ve yeri yaratan, size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Sizi, o suretle üretip duruyor. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.

12.   Göklerin, yerin kilitleri (hükümranlığı) O'nundur. Rızkı, dilediğine bol verir ve kısar; çünkü O, her şeyi bilendir.

13.   "Dinden Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi sizin için de din kıldı; şöyleki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin! Bu davet ettiğin İslâm dini, müşriklere ağır geldi. Allah, ona (peygamberliğe) dilediklerini seçer ve kendine yöneleni hidayete erdirir."

14.   Kendilerine ilim geldikten sonra ayrılığa düşmeleri ise, sadece aralarındaki çekememezlik ve ihtirastan dolayıdır. Eğer Rabbinden "azabın belirli bir süreye kadar ertelenmesi" diye bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm mutlaka yerine getirilirdi. Arkalarından Kitab'a vâris kılınanlar da, onun hakkında kuşkulu bir şüphe içindedirler.

15.   Onun için sen durma, davet et ve emrolunduğun gibi doğru git, onların hevalarına tabi olma ve de ki: "Ben, Allah'ın indirdiği her Kitab'a iman ettim ve aranızda adaletli davranmakla emrolundum. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz sizedir. Sizinle aramızda tartışma yoktur. Allah, hepimizi bir araya getirecek ve hep O'na gidilecek."

Şûrâ Sûresi 16 - 22. Ayetler

16.   Bu kabul edildikten sonra Allah hakkında tartışmaya kalkışanların delilleri Rableri huzurunda boştur. Üstelik bir gazap ve kendilerine şiddetli bir azap vardır.

17.   Hakka dair Kitab'ı ve mizanı indiren Allah'tır. Ne bilirsin, belki kıyamet yakındır!

18.   Kıyameti, inanmayan imansızlar acele isterler, İman edenler ise hak olduğunu bilirler de ondan korkar sakınırlar. İyi bilin ki, kıyamet hakkında mücadele edenler, gerçekte uzak bir sapıklık içindedirler.

19.   Allah, kullarına çok lütufkârdır, her dilediğini rızıklandırır ve O, çok kuvvetli, çok güçlüdür.

20.   Her kim ahiret kazancını isterse, ona kazancını artırırız; her kim de dünya malını isterse, ona da ondan veririz, ama ahirette onun hiç bir nasibi yoktur.

21.   Yoksa Allah'ın izin vermediği dini onlara meşru kılan ortakları varmış, öyle mi? Eğer o erteleme hükmü olmasaydı, aralarında hüküm yerine getirilir, bitirilirdi. Şüphesiz ki, zalimler için elem verici bir azap vardır.

22.   Kazandıkları şeyler tepelerine inerken zalimlerin, korkudan dolayı titrediklerini göreceksin. İman edip güzel güzel işler yapanlar ise, cennetlerin hoş bahçelerindedirler. Onlara, Rablerinin katında ne dilerlerse verilir. İşte bu, büyük bir lütuftur.

Şûrâ Sûresi 23 - 31. Ayetler

23.   İşte bu, bir müjdedir ki, Allah onu, iman edip iyi işler yapan kullarına müjdeliyor. De ki: "Buna karşı, sizden akrabalık sevgisinden başka bir karşılık istemem!" Her kim, çalışır güzel bir iş yaparsa, ona orada daha fazla güzellik veririz. Çünkü Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir.

24.   Yoksa onlar, senin için: "Allah'a karşı yalan uydurdu" mu diyorlar? Allah dilerse, senin de kalbini mühürler. Allah, bâtılı yok eder, sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz ki O, bütün sinelerin özünü bilir.

25.   Hem O, kullarından tevbeyi kabul eden, kabahatlerini affeden ve bütün yaptıklarını bilendir.

26.   (Allah), iman edip salih ameller yapanlara icabet eder, lütfundan onlara daha fazlasını verir; inkar edenlere gelince, onlara şiddetli bir azap vardır.

27.   Bununla beraber Allah, kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde azar ve taşkınlık ederlerdi. Fakat O, dilediği ölçüde indiriyor. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları görendir.

28.   O, (insanlar) ümidi kesmişlerken yağmur indirir ve rahmetini yayar. O, hakiki dosttur, övülmeye lâyık olandır.

29.   Göklerin ve yerin yaratılışı, onlarda ürettiği her canlının üretilişi de O'nun ayetlerindendir. O, dilediği zaman onları toplamaya da kadirdir.

30.   Başınıza ne musibet geldiyse, kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Halbuki O, bir çoğunu da affediyor.

31.  Hem siz yeryüzünde (O'nu) âciz bırakacak değilsiniz. Allah'tan başka sizi kurtaracak bir dostunuz ve bir yardımcınız da yoktur.

Şûrâ Sûresi 32 - 44. Ayetler

32.   Denizde dağlar gibi akanlar (gemiler), yine O'nun ayetlerindendir.

33.   Dilerse O, rüzgârı durdurur da onlar, (denizin) üstünde durakalırlar. Şüphesiz ki, bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için nice deliller vardır.

34.   Yahut da içindekilerin kazandıkları yüzünden onları helâke sürükler; birçoğunu da affeder.

35.   Hem âyetlerimiz hakkında mücadele edenler bilsinler ki, kendileri için kaçacak yer yoktur.

36.   Hâsılı size dünyalık olarak verilmiş bulunan şeyler, hep dünya hayatının geçici bir metaldir (kazancıdır). Allah'ın yanında bulunanlar ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. (Bu mükâfat), iman edip Rabbine itimad eden kimseler içindir.

37.   Onlar, büyük günahlardan ve açık çirkinliklerden uzak dururlar, her kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.

38.   Onlar, Rableri için davete icabet etmekte ve namazı kılmaktadırlar. İşleri de aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan, infak ederler.

39.   Onlar, kendilerine haksızlık yapıldığı zaman aralarında yardımlaşır haklarını alırlar.

40.   Kötülüğün cezası da, ona denk bir cezadır. Fakat her kim affedip İslah ederse, onun da mükâfatı Allah'tandır. Şüphesiz O, zalimleri sevmez.

41.   Her kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık ona (ceza vermek için) bir yol yoktur.

42.   Ceza yolu, ancak haksızlıkla yeryüzünde azgınlık eden ve insanlara zulmedenler içindir. İşte onlara, elem verici bir azap vardır.

43.   Her kim de sabreder ve bağışlarsa, işte bu, azme değer işlerdendir.

44.   Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık onun hiçbir dostu yoktur ve zalimlerin azabı gördükleri zaman "geri dönmeye bir yol var mı?" dediklerini göreceksin.

Şûrâ Sûresi 45 - 51. Ayetler

45.   Onların ateşe arz olunurlarken, zilletten boyunlarını bükerek göz altından baktıklarını göreceksin. İman etmiş olanlar da şöyle derler: "Asıl hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini hüsrana uğratan kimselermiş! Bakın zalimler, gerçekten sürekli bir azap içindedirler."

46.   Onların, Allah'tan başka kendilerini kurtaracak dostları da yoktur. Her kimi de Allah saptırırsa, artık onun için çıkar bir yol yoktur.

47.   Allah'tan, geri çevrilmesi mümkün olmayan bir gün gelmeden önce Rabbinizin davetine icabet edin. O gün sizin için ne sığınacak bir yer vardır, ne de inkara bir çare!

48.   Yine aldırmıyorlarsa, bilesin ki, biz de seni üzerlerine gözcü göndermedik ya! Sana düşen ancak tebliğdir. Biz, insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman onunla sevinir. Ama kendi ellerinin yaptıkları yüzünden başlarına bir fenalık gelirse, o zaman insan hepsini unutan bir nankör olur.

49.   Bütün göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır, dilediği kimseye kız çocukları, dilediği kimseye de erkek çocukları bahşeder.

50.   Yahut da çocukları; erkekler, kızlar olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. Şüphesiz O'nun ilmi çoktur, kudretinin sonu yoktur.

51.   Hiç bir insan için Allah'ın onunla doğrudan konuşması mümkün değildir; ancak vahiyle veya perde arkasından yahut bir elçi gönderip de izniyle ona dilediğini vahyetmesi müstesna! Çünkü O, çok yücedir, hikmet sahibidir.

Şûrâ Sûresi 52 - 53. Ayetler

52.   İşte böylece sana da emrimizle bir ruh (Cebrail vasıtası ile) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Fakat biz onu bir nur kıldık! Onunla kullarımızdan dilediğimize hidayet edeceğiz ve emin ol ki, şüphesiz sen, dosdoğru bir yola çağırıyorsun.

53.   O Allah'ın yoluna ki, göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O'nundur. Uyan! Bütün işler, dolaşır Allah'a varır.

Zuhrûf Sûresi 1 - 10. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hâ, Mîm.

2.     Bu, parlak Kitab'ın kadrini bilin!

3.     Gerçekten biz, onu Arapça olarak okunacak bir Kur'an kıldık ki, akıl erdiresiniz.

4.     Şüphesiz o, bizim katımızdaki ana Kitap'ta (levh-i mahfuzda) mevcut, çok yüce, hikmet dolu (bir kitaptır).

5.     Siz, haddi aşan bir kavim olduğunuz için, şimdi sizden, o öğüt olan Kur'an'ı bertaraf mı edeceğiz?

6.     Halbuki daha öncekiler içinden biz nice peygamberler gönderdik.

7.     Kendilerine hiçbir peygamber de gelmiyordu ki, onunla mutlaka eğlenmesinler.

8.     Biz, onlardan daha sert pençelileri helak ettik. Öncekilerin örneği geçti.

9.     Andolsun ki, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette: "Onları mutlaka güçlü olan, her şeyi bilen (Allah) yarattı" diyecekler.

10.   O ki, yeryüzünü sizin için bir beşik yaptı ve doğru gidesiniz diye size yollar açtı.

Zuhrûf Sûresi 11 - 22. Ayetler

11.   O ki, yukardan bir miktar ile su indirir. Onunla ölü bir beldeye hayat vermekteyiz. İşte siz de öyle (mezarlarınızdan) çıkarılacaksınız.

12.   O ki, bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve yumuşak hayvanlardan bineceğiniz şeyler yaptı.

13.   Ki sırtına kurulasınız, sonra üzerine kurulduğunuzda Rabbinizin nimetini anıp şöyle diyesiniz: "Bunu emrimize âmâde kılanı tenzih ederiz, yoksa biz bunu yanaştıramazdık."

14.   "Şüphesiz biz, dönüp dolaşıp Rabbimize varacağız!"

15.   Öyle iken tuttular, melekler, Allah'ın kızlarıdır, diyerek kullarından bir kısmını, O'nun bir cüzü kıldılar. Gerçekten insan, çok nankör, apaçık bir küfürbazdır.

16.   Yoksa O, yaratıp doğurduğu mahluklarından kendine kızları edindi de, oğullarla imtiyazı size mi verdi?

17.   Halbuki içlerinden biri, Rahmân'a nisbet ettiği kız çocuğu ile kendisi müjdelendiği zaman yüzü simsiyah oluyor da üzüntüsünden yutkunup yutkunup simsiyah kesiliyor.

18.   Ya! O zinet içinde yetiştirilip de, tartışmada delilini erkekler gibi açıklayamayan kız çocuklarını mı (Allah'a isnat ediyorlar)?

19.   Rahmân'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Yaratılışlarına şahit mi oldular? Yalan şahitlikleri yazılacak ve sorguya çekileçeklerdir.

20.   Bir de dediler ki: "Rahman dileseydi, biz onlara tapmazdık!" Bu hususta onların bilgileri yoktur, sadece atıyorlar.

21.   Yoksa biz, bundan önce onlara bir kitap vermişiz de ona mı tutunuyorlar?

22.   Hayır! Onlar şöyle dediler: "Bizler, atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izinde giderek murada ereriz."

Zuhrûf Sûresi 23 - 33. Ayetler

23.   Yine böyle senden önce hangi memlekete bir uyarıcı gönderdikse, oranın refah içinde olanları demişti ki: "Bizler, atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyuyoruz."

24.   Uyarıcı dedi ki: "Ya, size atalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirdimse de mi? Ha!" Dediler ki: "Biz, sizinle gönderilen şeylere inanmıyoruz."

25.   Onun üzerine biz de onlardan intikamını aldık. Bak, yalanlayanların sonu nasıl oldu?

26.   Bir zaman İbrahim, babasına ve kavmine dedi ki: "Haberiniz olsun, ben sizin taptıklarınızdan beriyim."

27.   "Ben ancak beni yaratana kulluk ederim. Şüphesiz O, beni doğru yola erdirecektir."

28.   İbrahim bu sözü, arkasından kalıcı bir kelime olarak bıraktı ki, (onun dinine) dönsünler.

29.   Doğrusu Mekke müşriklerini ve atalarını, kendilerine hak ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar dünya nimetlerinden faydalandırıp yaşattım.

30.   Yaşattım da kendilerine hak gelince: "Bu, bir sihirdir, biz buna inanmayız" dediler.

31.   "Ne olurdu şu Kur'an, iki şehirden bir büyük adama indirilseydi?" dediler.

32.   Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Bir kısmını diğerinin üstüne derecelerle çıkardık ki, bazısı bazısını tutsun çalıştırsın. Rabbinin rahmeti ise onların toplayıp durduklarından daha hayırlıdır.

33.   Eğer insanlar, (küfre sapacak) bir tek ümmet olacak olmasaydı, biz Rahmân'ı inkâr eden kimselerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkacakları merdivenler,

Zuhrûf Sûresi 34 - 47. Ayetler

34.   Odalarına kapılar ve üzerine kurulacaklar koltuklar, kanepeler,

35.   Altın zinetler yapardık. Doğrusu bütün bunlar, dünya hayatının geçici metaldir. Ahiret ise, Rabbinin katında sakınan takva sahipleri içindir.

36.   Her kim Rahmân'ın zikrini (Kur'an'ı) görmemezlikten gelirse, biz ona bir şeytan musallat ederiz, artık o, onun ayrılmaz arkadaşıdır.

37.   Şüphesiz onlar (şeytanlar), onları yoldan çıkarırlar, onlar ise kendilerini doğru yolda sanırlar.

38.   Nihayet bize geldiği zaman arkadaşına: "Ah!" der, "keşke benimle senin aranda iki doğu arası kadar uzaklık olsaydı! Sen ne kötü arkadaşmışsın!" der.

39.   Onlara böyle temenni etmek bugün size hiçbir fayda vermez, çünkü zulmettiniz, hepiniz azapta ortaksınız, denir.

40.   O halde o sağırlara sen mi işittireceksin, yahut o körleri ve apaçık bir sapıklık içinde bulunanları sen mi hidayete erdireceksin?

41.   Ya, şu halde şayet biz seni dünyadan alır götürürsek, elbette onlardan intikam alır, onları cezalandırırız.

42.   Yahut onlara vâ'dettiğimiz (azabı), sana gösterirsek, şüphe yok ki, bizim ona da gücümüz yeter.

43.   Öyle ise sen hemen sana vahyolunana tutun! Muhakkak ki sen, doğru bir yol üzerindesin.

44.   Muhakkak ki o (Kur'an), hem senin için, hem de kavmin için bir şereftir ve ileride ondan sorumlu tutulacaksınız.

45.   Senden önce gönderdiğimiz peygamberlere sor! Biz Rahmân'dan başka ibadet olunacak ilahlar var etmiş miyiz?

46.   Andolsun, Musa'yı âyetlerimizle Firavun'a ve onun ileri gelenlerine gönderdik. (Musa) vardı ve dedi ki: "Haberiniz olsun, ben, bütün alemlerin Rabbinin elçisiyim."

47.   Onlara böyle âyetlerimizle vardığı zaman birden bire onlar, bu mucizelere gülüverdiler.

Zuhrûf Sûresi 48 - 60. Ayetler

48.   Onlara gösterdiğimiz her bir âyet, diğerinden daha büyüktü. Belki dönerler diye, tuttuk onları azaba da uğrattık.

49.   Onlar azabı görünce diyorlardı ki: "Gel ey büyücü! Sende olan ahdin hürmetine, bizim için Rabbine dua et; çünkü biz artık yola geleceğiz."

50.   Ama kendilerinden azabı kaldırdığımız zaman, derhal bu sözlerinden yüz çevirdiler.

51.   Firavun kavminin içinde şöyle bağırdı: "Ey kavmim! Mısır mülkü ve altımdan akan şu nehirler benim değil mi? Artık gözünüzü açsanıza!"

52.   "Yoksa ben, şundan daha hayırlı değil miyim ki o, hem zavallı, hem de meramını anlatamıyor?"

53.   "Eğer durum dediği gibi ise, üzerine altın bilezikler atılsa ya, yahut yanında melekler dizilip gelse ya!"

54.   Bu suretle (Firavun), kavmini küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler; çünkü onlar dinden çıkmış fasık bir kavim idiler.

55.   Böylece onlar bizi öfkelendirdiler, biz de kendilerinden intikam aldık, hepsini birden suda boğuverdik.

56.   Onları, sonrakiler için hem bir selef, hem de bir örnek kıldık.

57.   Meryem oğlu İsa, bir misal olarak ortaya anlatılınca, derhal kavmin seni susturacak bir delil bulduklarını sanarak keyifle bağrıştılar.

58.   Dediler ki: "Ya! Bizim ilahlarımız mı hayırlı, yoksa o mu?" Bunu sana sadece bir tartışma olsun diye söylediler. Doğrusu onlar, çok kavgacı bir kavimdirler.

59.   Hayır, İsa, ilah değil halis bir kuldur; biz ona ihsan ettik ve kendisini İsrailoğulları için bir örnek kıldık.

60.   Dileseydik, sizlerden de melekler yapardık, yeryüzünde sizin yerinize geçerlerdi.

Zuhrûf Sûresi 61 - 73. Ayetler

61.   Gerçekten İsa, kıyamet için (ne zaman kopacağı hakkında) bir bilgidir. Sakın kıyametin geleceğinden şüphe etmeyin ve bana uyun. İşte bu, yegane doğru yoldur.

62.   Sakın şeytan sizi (doğru yoldan) çevirmesin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.

63.   İsa da, o açık delillerle geldiği zaman şöyle dedi: "Ben size hikmet ile geldim ve ihtilaf edip durduğunuz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. Onun için Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

64.   "Haberiniz olsun, Allah, benim Rabbimdir, sizin de Rabbiniz ancak O'dur. Onun için hep O'na ibadet edin! İşte bu, yegane doğru yoldur."

65.   Sonra o gruplar, kendi aralarında ihtilâf ettiler. Onun için elem verici bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!

66.   Onların hepsi, hiç farkında değillerken kıyametin ansızın başlarına gelmesini bekliyorlar.

67.   O gün dostlar birbirlerine düşmandırlar. Ancak takva sahipleri müstesnadır.

68.   Ey benim kullarım! Bugün size korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz de.

69.   Ey benim âyetlerime iman edip de ihlaslı müslüman olan kullarım!

70.   Siz ve eşleriniz sevinç ve neşe içinde cennete girin!

71.   Altından tepsiler ve testiler ile etraflarında dönülür dolaşılır; nefislerinin hoşlanacağı, gözlerin lezzet alacağı şeyler hep oradadır. Ve siz, orada ebedî olarak kalacaksınız.

72.   İşte sizin yaptığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız cennet budur.

73.   Sizin için orada çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz.

Zuhrûf Sûresi 74 - 89. Ayetler

74.   Haberiniz olsun ki, günahkarlar cehennem azabında ebedi kalacaklardır.

75.   Kendilerinden azap hafifletilmez ve onun içinde (kurtuluştan) ümidi kesmişlerdir.

76.   Biz onlara zulmetmemişizdir, fakat kendileri zalimdiler.

77.   Şöyle bağrışırlar: "Ey Mâlik! Rabbim işimizi bitiriversin." O da der ki: "Şüphesiz siz, (burada) duracaksınız."

78.   Andolsun, biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız.

79.   Yoksa hakkı kabul etmemede işi sıkı mı büktüler? Fakat işte onları cezalandırmada işi sıkı büken biziz.

80.   Yoksa onlar, sırlarını ve fısıltılarını işitmeyiz mi sanıyorlar? Hayır işitiriz, hem de yanlarında melek elçilerimiz vardır, her şeyi yazarlar.

81.   Ey Muhammed, de ki: "Rahmân'ın bir çocuğu olsa, ben ona tapanların birincisi olurdum."

82.   Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi (olan Allah) onların isnat ettikleri vasıflardan münezzehtir, yücedir.

83.   Şimdi bırak onları, batıl inançlarına dalsınlar, dünyalıklarıyla oynaya dursunlar, tâ va'dolundukları günleri gelip çatıncaya kadar!

84.   O, gökte de İlah, yerde de İlahtır ve hikmet sahibi O'dur, her şeyi bilen O'dur.

85.   O, ne yücedir ki göklerin, yerin ve bütün aralarındakilerin mülkü O'nundur. Kıyamete dair ilim de O'nun katindadır ve hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.

86.   O'ndan başka yalvarıp durdukları şeyler, şefaat de edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik eden kimseler şefaat edebilirler.

87.   Andolsun onlara: "Kendilerini kim yarattı" diye sorsan, elbette: "Allah" derler. O halde nasıl çevrilirler.

88.   Onun (Resûlullah'ın:) "Yâ Rabbi! Demesi hakkı için, (yani yemin olsun ki) şüphesiz onlar imana gelmez bir kavimdirler."

89.   Şimdi sen onlardan yüz çevir ve "Selam olsun" de. Artık ileride bileceklerdir.

Duhân Sûresi 1 - 18. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hâ, Mîm.

2.     Apaçık Kitab'a andolsun ki gerçekten biz onu mübarek bir gecede indirdik;

3.     şüphesiz biz, uyarıcı gönderiyorduk.

4.     Bir gece ki, her hikmetli iş onda ayırdedilir.

5.     Tarafımızdan bir emir ile ayırd edilir; biz, peygamber gönderiyoruz.

6.     Rabb'inden bir rahmet olarak gönderiyoruz. Gerçekten O, işitendir, bilendir.

7.     Eğer kesin inanıyorsanız (bilin ki) O, göklerin, yerin ve bütün aralarındakilerin Rabbidir.

8.     O'ndan başka ilâh yoktur, hem diriltir, hem öldürür. Hem sizin Rabbiniz, hem de önceki atalarınızın Rabbidir.

9.     Fakat onlar, şüphe içinde oynuyorlar.

10.   O halde göğün, açık bir duman ile geleceği günü gözetle, bekle.

11.   (O duman), insanları saracaktır. Bu, elem verici bir azaptır.

12.   (İşte o zaman insanlar:) "Rabbimiz! Bizden bu azabı kaldır; çünkü biz artık mü'minleriz" diyecekler.

13.   Onlarda düşünmek, ibret almak nerede? Halbuki kendilerine apaçık anlatan bir peygamber gelmişti.

14.   Sonra ondan döndüler ve: "(Bu), öğretilmiş bir deli!" dediler.

15.       Biz o azabı biraz açacağız, fakat siz yine eski halinize döneceksiniz.

16.   Onlar, büyük bir şiddetle sıkıvereceğimiz günü hatırla, şüphesiz biz intikam alır, cezalandırırız.

17.   Andolsun, onlardan önce Firavun'un kavmini imtihan ettik. Onlara da şerefli bir peygamber gelmişti.

18.   O şöyle demişti: "Allah'ın kullarını (esir İsrailoğullarını) bana teslim edin; çünkü ben, güvenilir bir peygamberim."

Duhân Sûresi 19 - 39. Ayetler

19.   "Allah'a karşı baş kaldırmayın; çünkü ben size açık bir delil ile muzice ile geliyorum."

20.   "Haberiniz olsun ki ben, sizin beni taşlamanızdan, Rabbim ve Rabbinize sığınmışımdır."

21.   "Onun için eğer bana iman etmezsiniz, bari benden çekilin, uzak durun!"

22.   Sonra Musa Rabbine dua etti: "Bunlar suçlu bir kavimdir" dedi.

23.   (Allah) buyurdu ki: "Hemen kullarımı geceleyin yürüt, çünkü siz takip olunacaksınız."

24.   "Denizi açık bırak, çünkü onlar ordu halinde gelip boğulacaklardır."

25.   Onlar geride ne bahçeler, ne pınarlar,

26.   ne çiftlikler, ne güzel konaklar

27.   ve içinde zevk sürdükleri nice nimetleri terk etmişlerdi.

28.   Evet öyle, onları hep başka bir kavme miras bıraktık.

29.   Sonuç itibarı ile ne gök ağladı üzerlerine, ne yer, ne de onlara mühlet verildi.

30.   Andolsun ki, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan kurtarmıştık.

31.   Firavun'dan da kurtarmıştık, çünkü o, ölçüyü aşan zorbalardandı.

32.   Andolsun biz, onları bilerek dönemlerinde âlemlerin üstüne seçip tercih ettik.

33.   Onlara, içinde açık bir nimet ile imtihan bulunan ayetler verdik.

34.   Fakat şu beriki müşrikler diyorlar ki:

35.   "İlk ölümümüzden sonra başka bir şey yoktur ve biz yeniden diriltilecek değiliz."

36.   "Haydi, doğru iseniz, babalarınızı getirin."

37.   Ya onlar mı hayırlı, yoksa Tubba kavmi ve onlardan öncekiler mi? Hep onları helak ettik, çünkü suçlu idiler.

38.   Biz gökleri, yeri ve aralarındakileri oyun olsun diye yaratmadık.

39.   İkisini de ancak gerçek sebeple yarattık. Fakat pek çokları bilmezler.

Duhân Sûresi 40 - 59. Ayetler

40.   Haberiniz olsun ki, o (hakkı bâtıldan) ayırma günü, hepinizin (bir araya toplanacağı) gündür.

41.   O gün, yârın yâre hiçbir faydası olmaz ve hiç bir taraftan yardım da görmezler.

42.   Ancak Allah'ın merhamet ettiği başka, onlara yardım edilir! Şüphesiz O, güçlü olandır, esirgeyendir.

43.   Şüphesiz zakkum ağacı,

44.   çok günah yüklenenin yemeğidir.

45.      O, pota gibidir;

46.   kızgın suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar.

47.   Allah, ilgili meleğe şöyle emreder; "Tutun onu da, yaka paça doğru cehennemin ortasına sürükleyin."

48.   "Sonra başının üstüne azap olarak kaynar sudan dökün."

49.   Deyin ki: "Tad bakalım! Hani sen, kendini çok güçlü ve şerefli sanıyordun!"

50.   İşte sizin şüphe ve mücadele edip durduğunuz şey budur.

51.   Elbette sakınanlar, güvenilir bir makamdadırlar.

52.   Cennetlerde, pınar başlarındadırlar.

53.   İnce ve kalın ipekten elbiseleri giyerek karşılıklı otururlar.

54.   Evet böyle, hem onları iri gözlü hûrilerle evlendirmişizdir.

55.   Orada güven içinde her türlü meyveyi isteyip getirttirirler.

56.   İlk ölümden başka ölüm tatmazlar. (Allah), onları cehennem azabından korumuştur.

57.   (Bunların) hepsi, Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir). İşte büyük kurtuluş budur.

58.   İyi düşünsünler diye, biz onu (Kur'an'ı), senin dilinle kolaylaştırdık.

59.   O halde onların başına gelecekleri gözet, çünkü onlar gözetiyorlar.

Câsiye Sûresi 1 - 13. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hâ, Mîm.

2.     Bu kitap, güçlü ve hikmet sahibi Allah tarafından indirilmiştir.

3.     Şüphesiz göklerde ve yerde mü'minler için Allah'ın varlığını ve birliğini gösteren âyetler vardır.

4.     Canlıları çeşit çeşit yaratmasında ve sizi de yaratmasında, kesin inanan bir topluluk için birçok ayetler vardır.

5.     Gece ile gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten bir rızık (yağmur) indirip de onunla ölümünden sonra yeri diriltmesinde ve rüzgarları çevirmesinde aklı olan bir topluluk için birçok ayetler vardır.

6.     İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Sana onları hak olarak okuyoruz. Artık Allah'ın âyetlerine inanmadıktan sonra hangi söze inanırlar?

7.     Her günahkar sahtekarın vay haline!

8.     Allah'ın âyetleri kendilerine okunurken işitirler de, sonra kibrinden hiç işitmemiş gibi inkarında ısrar ederler. İşte onları elem verici bir azap ile müjdele!

9.     Âyetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onu alaya alırlar. İşte onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

10.   Peşlerinde de cehennem vardır. Ne kazandıkları şeyler, ne de Allah'tan başka edindikleri dostlar, onlardan hiçbir şeyi defedemez. Onlara büyük bir azap vardır.

11.   Bu (Kur'an), bir irşaddır! Rablerinin âyetlerini inkâr edenler ise, onlara en kötüsünden elem verici bir azap vardır.

12.   Allah O'dur ki, emri ile gemiler yüzsün diye denizi sizin emrinize âmade kıldı.

13.   Hem göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini, bir lütfü olarak size âmâde kıldı. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir toplum için deliller vardır.

Câsiye Sûresi 14 - 22. Ayetler

14.   Söyle iman edenlere, Allah'ın (ceza) günlerinin (geleceğini) ümit etmeyen kimseleri bağışlasınlar. Çünkü (Allah), her kavmi kazandıkları ile cezalandıracak!

15.   Her kim iyi bir iş yaparsa; kendi lehinedir, her kim de kötülük yaparsa bu kendi aleyhinedir. Sonra hepiniz döndürülüp Rabbinize götürüleceksiniz.

16.   Andolsun, biz vaktiyle İsrailoğullarına kitap vermiş, hüküm vermiş, peygamberlik vermiştik ve kendilerini güzel rızıklarla rızıklandırdık, hem de onları alemlere üstün kıldık.

17.   Ayrıca onlara açık deliller verdik. Şimdi ihtilaf etmeleri, sadece kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki azgınlık ve çekememezlikten dolayıdır. Muhakkak ki Rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir.

18.   Sonra bir şeriat ile seni vazifelendirdik; artık sen o şeriata uy, ama ilmi olmayanlann isteklerine uyma!

19.   Çünkü onlar, Allah'tan gelebilecek hiçbir şeyi senden defedemezler ve şüphe yok ki, zalimler birbirlerinin dostlarıdırlar. Allah ise, takva sahiplerinin dostudur.

20.   Bu (Kur'an), insanlar için basiret nurları ve kesin olarak inanacak bir toplum için de hidayet ve rahmettir.

21.   Yoksa kötülükleri yapıp duran kimseler, kendilerini, o iman edip salih ameller yapan kimseler gibi yapacağız, hayatlarını ve ölümlerini bir tutacağımızı mı sandılar? Ne kötü hükmediyorlar!

22.   Halbuki Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Hem de herkesi, hakları hiç yenmeksizin kazandığı ile karşılık alsın diye yarattı.

Câsiye Sûresi 23 - 32. Ayetler

23.   Ya şimdi baksana o kimseye ki hevâsını ilah edinmiş, Allah da onu bir ilim sahibi olmasına rağmen şaşırtmış, kulağını ve kalbini mühürleyip gözüne de bir perde çekmiştir. Artık onu Allah'tan sonra kim yola getirir? Hâlâ düşünmez misiniz?

24.   Hem dediler ki: "Hayat, sadece bizim dünyada ki hayatımızdan ibarettir, ölürüz ve yaşarız ve bizi ancak zaman helâk eder." Halbuki buna dair bir ilimleri yoktur, onlar sadece zannederler.

25.   Karşılarında açık açık deliller halinde âyetlerimiz okunurken şöyle demekten başka birtutanacakları yoktur: "Haydi doğru iseniz, babalarımızı getirin!"

26.   De ki: "Size Allah, hayat veriyor, sonra sizi öldürür, sonra da sizi kıyamet gününde toplayacak, fakat insanların çoğu bilmezler."

27.   Bütün göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kıyametin geleceği gün (işte) o gün bâtıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.

28.   Her ümmeti görürsün ki diz çökmüştür. Her ümmet kendi kitabına çağırılır, "Bu gün yaptığınız amellerin cezası karşılığı verilecektir" denir.

29.   "İşte kitabımız yüzünüze karşı hakkı söylüyor; çünkü biz, sizin yaptıklarınızı kaydediyorduk."

30.   İşte o iman edip de iyi işler yapmış olan kimseleri Rablerı rahmetinin içine koyacak! İşte apaçık kurtuluş budur.

31.   İnkâr edenlere gelince, karşınızda âyetlerimiz okunurdu da siz kibirlendiniz ve günahkar bir kavim oldunuz, değil mi? denilecek.

32.   Hem size "Allah'ın vâadi haktır ve kıyametin geleceğinden şüphe yoktur" dendiğinde, demiştiniz ki: "Bilmiyoruz kıyamet nedir? Yalnız bir tahmin olduğunu sanıyoruz, fakat biz kesin bilgi edinmiş değiliz!"

Câsiye Sûresi 33 - 37. Ayetler

33.   Derken o gün onlara, yaptıkları amellerin kötülükleri görünmüş ve alay edip durdukları azap kendilerini kuşatıvermiştir.

34.   Onlara denilmiştir ki: "Bu gününüzün geleceğini unuttuğunuz gibi, biz de bugün sizi unutacağız. Yatağınız ateştir ve sizin için yardımcılardan bir eser de yoktur."

35.   "Çünkü siz, Allah'ın ayetlerini alaya aldınız ve dünya hayatı sizi aldattı." Onun için bugün onlar, ateşten çıkarılmazlar ve kendilerinden özür de kabul edilmez.

36.   Hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve bütün alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

37.   Göklerde ve yerde büyüklük O'nundur. O, mutlak güçlü olandır, hikmet sahibidir.

Ahkâf Sûresi 1 - 5. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Ha, Mim.

2.     Bu Kitab'ın kısım kısım indirilmesi, mutlak güçlü ve hikmet sahibi olan Allah tarafındandır.

3.     Biz, gökleri ve yeri ancak hak ile ve belli bir süre için yarattık. İnkar edenler ise, uyarıldıkları şeylerden yüz çeviriyorlar.

4.     De ki; "Şimdi baksanıza, şu sizin Allah'tan başka yalvarıp durduklarınıza! Gösterin bana, onlar yeryüzünün hangi parçasını yaratmışlar, yoksa onların göklerde bir ortakları mı var? Haydi, eğer doğru iseniz, bana, bundan önce bir kitap yahut bir ilim kalıntısı getirin."

5.     Hem Allah'ı bırakıp da, kendisine kıyamete kadar cevap veremeyecek kimselere dua eden kimseden daha şaşkın kim olabilir? Onlar ise, onların dualarından bile habersizdirler.

Ahkâf Sûresi 6 - 14. Ayetler

6.     İnsanlar toplanıp bir araya getirildikleri zaman, (Allah'tan başka taptıkları), onlara düşman olurlar ve ibadetlerini inkar ederler.

7.     Karşılarında ayetlerimiz açık açık, parlak parlak okunurken de, o inkar edenler, dediler ki: "Bu apaçık bir büyücüdür"

8.     Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar. De ki: "Ben, onu uydurdumsa, siz beni Allah'tan kurtaracak hiçbir şeye sahip olamazsınız ve O, sizin niye yaygara edip durduğunuzu çok iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O, yeter. O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."

9.     De ki: "Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum, yalnız ben, bana gönderilen vahye uyuyorum; ben apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim."

10.   De ki: "Şuna vicdanınızda bir kanaat edindiniz mi; eğer bu (Kur'an), Allah tarafından ise, siz de onu inkar etmişseniz ve İsrailoğullarından bir şahit, onun benzerine şahitlik edip iman etmişse ve siz de kibretmek istedinizse (bunun sonucu ne olacak)? Şüphe yok ki Allah zalimleri doğru yola çıkarmaz."

11.   Bir de inkar edenler, iman edenler hakkında dediler ki: "Eğer o, bir hayır olsaydı, bizden önce ona koşmazlardı." Bununla muvaffak olamayınca da şöyle diyecekler: "Bu eski bir yalandır."

12.   Ondan önce bir rahmet ve rehber olarak Musa'nın kitabı vardır. Bu Kur'an da doğrulayıcı bir kitaptır, Arapça dilli, zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanları da müjdelemek içindir.

13.   "Rabbimiz Allah'tır" deyip de sonra doğru gidenler, şüphesiz onlara bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

14.   Onlar cennet ehlidirler. İşledikleri amellere mükafat olarak orada ebedi kalacaklardır.

Ahkâf Sûresi 15 - 20. Ayetler

15.   Hem biz o insana ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik; anası onu karnında zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet güçlü çağına erdiği ve kırk yaşına girdiği zaman dedi ki: "Rabbim! Beni öyle yönlendir ki, bana ve ana-babama ihsan ettiğin nimetine şükredeyim ve razı olacağın salih bir amel işleyeyim. Zürriyetime de benim için iyilik nasip eyle; çünkü ben, gerçekten tevbe ile sana yöneldim ve ben gerçek Müslümanlardanım."

16.   İşte bunlar, cennet ehli seçkin kimselerdir. Kendilerinden yaptıkları amellerin en güzelini kabul edeceğiz ve günahlarından geçeceğiz. Bu, kendilerine verilen şaşmaz doğru bir sözdür.

17.   Fakat şöylesi ise, ana-babasına: "Of size! Bana (mezardan) çıkarılacağımı mı vaat ediyorsunuz? Halbuki benden önce nice nesiller geçmiş!" der. İkisi de Allah'a sığınarak: "Yazık sana! İmana gel, şüphesiz Allah'ın vadi haktır" derler de o, yine der ki: "Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir."

18.   İşte bunlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler içinde, üzerlerine azap sözü hak olmuş olan kimselerdir. Çünkü bunlar, hep hüsrana mahkum olmuşlardır.

19.   (Kafirlerden ve müminlerden) her biri için de, yaptıkları amellerden dolayı dereceler vardır; bu da hiç hakları yenmeyerek bütün amellerin karşılığı kendilerine tamamen ödemek içindir.

20.   İnkar edenleri ateşe arzolunacağı gün onlara şöyle denir: "Siz, bütün güzel şeyleri dünya hayatınızda giderdiniz ve onların zevkini sürdünüz, alacağınızı aldınız. Artık bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız; çünkü yeryüzünde haksız yere büyüklük taslıyordunuz ve çünkü dinden çıkıp fasıklıkta bulunuyordunuz."

Sayfa 20 / 26

  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
  • 23
  • 24
 
 
  • İLETİŞİM