• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Nûr Sûresi 59 - 61. Ayetler

59.   Sizden olan çocuklar dahi büluğa erdiklerinde, kendilerinden öncekilerin girmek için izin istedikleri gibi izin istesinler. İşte Allah, size âyetlerini böyle açıklıyor. Allah bilendir, hikmet sahibidir.

60.   Nikâh ümidi kalmayan, çocuktan kesilmiş kadınlara ise bir zinet ile gösterişe çıkmamaları şartı ile çarşaflarını bırakmalarında bir günah yoktur. Bununla beraber iffetlice sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.

61.   Kör olana güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da güçlük yoktur. (Yani yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar) Size de kendi evlerinizden veya babalarınızın evlerinden veya analarınızın evlerinden veya kardeşlerinizin evlerinden veya kız kardeşlerinizin evlerinden veya amcalarınızın evlerinden veya halalarınızın evlerinden ve dayılarınızın evlerinden veya teyzelerinizin evlerinden veya anahtarlarına sahip olduğunuzdan veya dostlarınızın evinden yemenizde bir sakınca yoktur. Gerek toplu ve gerek ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur. Dolayısıyla evlere girdiğiniz zaman Allah tarafından mübarek, hoş bir sağlık dileği olmak üzere kendilerinize (birbirinize) selâm verin. İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklıyor ki akıl erdiresiniz.

Nûr Sûresi 62 - 64. Ayetler

62.   Müminler ancak Allah'a ve Resûlüne iman etmiş kimselerdir. Peygamberle ortak bir işte bulundukları zaman O'ndan (Peygamberden) izin almayınca gitmezler. Gerçekte senden izin isteyenler, onlar Allah'a ve Resûlüne inanan kimselerdir. Dolayısı ile bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver, onlar için Allah'tan bağışlanma isteği ver. Şüphe yok ki Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

63.   Peygamber'in çağırmasını aranızda birbirinize yaptığınjz çağrı gibi farzetmeyin! İçinizden birbirini siper ederek sıvışıp sıvışıp gidenleri Allah muhakkak biliyor; dolayısıyla onun emrine aykırı davrananlar başlarına bir belâ gelmesinden veya elem verici bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar.

64.   Uyanın! Şüphesiz göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Muhakkak O, sizin ne durumda bulunduğunuzu bilir. Hele ona döndürülecekleri gün ne yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah, her şeyi bilendir.

Furkân Sûresi 1 - 2. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkan'ı indiren (Allah) ne yücedir.

2.     Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Hem hiçbir çocuk edinmemiştir, hem de mülkde O'na hiçbir ortak yoktur, her şeyi yaratmış ve her birini bir ölçü ile birleyip hepsinin mukadderatını hazırlamıştır.

Furkân Sûresi 3 - 11. Ayetler

3.     Böyle iken O'ndan başka bir takım ilahlar edindiler ki hiçbir şeyi yaratamazlar, bilakis kendileri yaratılıp duruyor, kendi kendilerine ne bir zarara, ne de bir menfaate malik değiller, ne öldürmeye güçleri yeter, ne yaşatmaya, ne de yeniden diriltip-yaymaya!

4.     İnkâr edenler: "Bu, sadece bir iftiradır onu o uydurdu, diğer bir kavim de bu hususta ona yardımda bulundu" dediler. Doğrusu zulme ve iftiraya başvurdular.

5.     Ve: "Bu ayetler, öncekilerin masalları, onları başkasına yazdırmış da sabah-akşam kendisine onlar okunuyor" dediler.

6.     De ki: "Onu göklerde ve yerde gizli olanı bilen (Allah) indirdi. Gerçekten o bağışlayandır, esirgeyendir."

7.     Bir de "Bu peygambere ne oluyor, yemek yiyor ve çarşılarda yürüyor, ona bir melek indirilse de kendisiyle birlikte o da bir uyarıcı olsa ya!" dediler.

8.     "Veya ona bir hazine bırakılsa, yahut güzel bir bahçesi olsa da ondan yese ya!" Dediler. Hem o zalimler: "Siz ancak büyülenmiş bir adama tabi oluyorsunuz!" dediler.

9.     Bak, senin hakkında ne kıyaslar, ne temsiller yaptılar onlar sapmışlardır; artık hiçbir yol bulamazlar.

10.   O, öyle yücedir ki, dilerse sana ondan daha hayırlısını, altından ırmaklar akan cennetleri verir; sana köşkler de yapar.

11.   Fakat onlar kıyameti yalanladılar, biz ise kıyameti yalanlayanlara çılgın bir ateş hazırladık.

Furkân Sûresi 12 - 20. Ayetler

12.   (Ateş), onları gördüğü zaman ona özgü bir öfkelenme ve uğultu işitirler.

13.   Elleri boyunlarına bağlı olarak cehennemin dar bir yerine atıldıkları zaman orada helak olmayı isteyip-haykırırlar.

14.   "Bugün bir helaki isteyip-haykırmayın, çok helaki isteyip haykırın" denir.

15.   De ki: "ya o mu hayırlı, yoksa takvâ sahiplerine vâdolunan ebedi cennet mi? Ki orası kendilerine bir mükâfat ve sonunda varacakları bir konak bulunuyor."

16.   Onlar için orada ne isterlerse var, hem de orada ebedi kalacaklar. Bu, Rabbinin üzerine aldığı (yerine getirilmesi) istenen bir va'ddir.

17.   Hele onları Allah'tan başka taptıkları şeylerle bir araya getirip de onlara şöyle buyurduğunda: "Siz mi saptırdınız kullarımı, yoksa kendileri mi yolu kaybettiler?"

18.   Derler ki: "Sen yücesin; senden başka veliler edinmemiz bize yakışmaz; fakat sen onları ve atalarını zevke daldırdın, o kadar ki sonunda (seni) anmayı unuttular ve helâke giden bir kavim oldular."

19.   Denilir ki demek (ilahlarınız) sizi sözünüzde yalancı çıkarmışlardır, artık ne (azabı) savmaya, ne de bir yardıma çare bulamayacaksınız ve içinizden her kim zulmederse ona büyük bir azap tattıracağız.

20.   Biz Senden önce de peygamberleri başka türlü göndermedik; şüphesiz onlar hem yemek yiyorlar, hem de çarşılarda geziyorlardı. Bir de bazınızı diğerine bir imtihan aracı kılmışızdır ki bakalım sabredecek misiniz? Rabbin hakkıyla görendir.

Furkân Sûresi 21 - 32. Ayetler

21.   Bununla beraber karşımıza çıkacaklarını ümit etmeyenler dediler ki: "O melekler bizim üzerimize indirilse ya, yahut Rabbimizi görsek ya!" Andolsun ki, onlar nefislerinde kendilerini büyük gördüler, büyük azgınlık ettiler.

22.   Fakat melekleri görecekleri gün, günahkârlara o gün müjde yoktur ve: "(Size sevinmek) yasaktır, yasak!" diyeceklerdir.

23.   Onların yaptıkları her işi ele alırız, onu saçılmış zerrelere çeviririz (değersiz kılarız).

24.   O gün cennetliklerin eğlendikleri yer çok hayırlı, dinlendikleri yer pek güzeldir.

25.   Hem o gün, göğün bulutları yarılacak ve melekler bölük bölük indirilecektir.

26.   İşte o gün mülk elbette Rahman'ındır. Kâfirlere ise, o, pek zorlu bir gün olur.

27.   Hem o gün, zalim kimse ellerini ısıracak "Eyvah!" diyecek; "keşke peygamberle beraber bir yol tutaydım!"

28.   "Eyvah! Keşke falanı dost tutmayaydım!"

29.   "Zikir (Kur'an) bana gelmiş iken vallahi o, beni sapıttı." Öyle ya Şeytan insanı yardımsız yapayalnız bırakır.

30.   Peygamber de dedi ki: "Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı terkettiler."

31.   Ve işte biz böylece her peygamber için günahkarlardan bir düşman yapmışızdır. Hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.

32.   Yine o İnkâr edenler derler ki: "Kur'an ona toplu olarak bir defada indirilseydi ya?" Biz onu gönlüne iyice yerleştirmek için böyle parça parça indirdik ve onu sana ağır ağır okuduk.

Furkân Sûresi 33 - 43. Ayetler

33.   Hem onlar sana herhangi bir mesel ile gelmezler ki, biz sana gerçeği ve en güzel tefsiri getirmiş olmayalım.

34.   Yüzleri üstü cehenneme toplanacaklar, onlar, yer bakımından en kötü, yol bakımından da en sapmış olanlardır.

35.   Andolsun Musa'ya o Kitab'ı verdik, kardeşi Harun'u da ona yardımcı yaptık.

36.   "Haydi âyetlerimizi yalanlayan o kavme gidiniz!" dedik. Sonunda, o kavmi yerle bir ederek helak ettik.

37.   Nuh kavmini de, peygamberleri yalanladıkları zaman boğuverip kendilerini insanlara bir ibret kıldık. Zalimler için elem verici bir azap hazırladık.

38.   Âd'ı da, Semûd'u da, Ress halkını da, bunların arasında daha birçok nesilleri de (helâk ettik).

39.   Ki her birine nasihat olarak misaller anlatmıştık; ve herbirini perişan ettik de ettik!

40.   Andolsun, felaket yağmuruna tutulan memlekete de vardılar, artık onu görüyor değiller miydi? Doğrusu öldükten sonra dirilmeyi arzu etmiyorlar, uyanmak istemiyorlardı.

41.   Seni de gördükleri zaman seni alaya alıyorlar: "Bu mu Allah'ın peygamber olarak gönderdiği?" diyorlar.

42.   "Eğer ilahlarımıza inanmakta sebat etmeseydik, gerçekten de bizi neredeyse onlardan saptıracaktı" diyorlar. Azabı gördükleri zaman, kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler.

43.   Gördün mü kötü duygularını kendisine ilah edinen kimseyi? Artık ona sen mi vekil olacaksın?

Furkân Sûresi 44 - 55. Ayetler

44.   Yoksa onların çoğunun söz dinleyeceğini veya akıllanacağını mı sanıyorsun? Onlar hayvan gibidir, hatta gidişçe daha da sapkındırlar.

45.   Bakmaz mısın Rabbine gölgeyi nasıl uzatmakta? Dileseydi onu elbette hareketsiz de kılardı. Sonra nasıl güneşi ona delil kılmışız?

46.   Sonra nasıl uzayan gölgeyi tutup azar azar kendimize alarak kısaltmaktayız?

47.   Size geceyi bir örtü yapan, uykuyu bir istirahat, gündüzü de dağılıp çalışma zamanı kılan O'dur.

48.   Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen yine O'dur. Biz, gökten tertemiz su indirmekteyiz.

49.   Ki bununla ölü bir beldeyi diriltelim ve yarattıklarımızdan nice hayvan sürülerini ve birçok insan kümelerini sulayalım.

50.   Andolsun, düşünsünler, ibret alsınlar diye o suyu aralarında evirip çevirmekteyiz. Yine de insanların çoğu dayatmakta, nankörlükten başkasına yanaşmamakta!

51.   Dileseydik, elbette her ülkeye bir uyarıcı gönderirdik.

52.   Mâdem ki yalnızca seni gönderdik, O halde kâfirlere itaat etme, Kur'an'la onlara karşı cihad et, büyük cihad!

53.   İki denizi birbirine salıveren O'dur. Şu tatlı yürek tazeler, şu tuzlu çorak, aralarında da bir engel ve aşılmaz bir sınır koymuştur.

54.   Sudan (meniden) bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyet kılan O'dur. Kabbin güç yetirendir.

55.   Böyle iken Allah'ı bırakıp da kendilerine ne menfaat, ne de zarar veremeyecek şeylere tapıyorlar! Kafir, Rabbine karşı uğraşıp duruyor.

Furkân Sûresi 56 - 67. Ayetler

56.   Halbuki seni sadece bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.

57.   De ki: "Buna karşı sizden bir ücret değil, ancak Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanızı) istiyorum."

58.   Ölümsüz ve diri olan (Allah'a) tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O'nun haberdar olması yeter.

59.   Gökleri, yeri ve aralarındakileri altı günde yaratan ve sonra Arş'ın üzerine istiva eden O Rahmân'dır. Haydi ne dileyeceksen O bilenden dile!

60.   Onlara: "Rahmân'a secde edin" denildiği zaman: "Rahman da neymiş? Bize emrediyorsun diye secde mi ederiz?" dediler ve (bu), onların nefretlerini artırdı.

61.   Gökte burçlar yapan, hem de içlerinde bir kandil (güneş), bir de nurlu bir ay asmış olan Allah ne yücedir.

62.   Düşünmek veya şükretmek isteyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren yine O'dur.

63.   Rahmân'ın kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahiller kendilerine laf attığı zaman "Selametle!" derler.

64.   Ve onlar ki, Rablerine secde ederek, kıyam durarak gecelerler.

65.   Ve onlar şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Cehennem azabını bizden sav. Gerçekten onun azabı (gelip geçici değil), devamlıdır."

66.   Gerçekten o, ne kötü durulacak bir yer ve ne kötü bir ikamet yeridir!

67.   Ve onlar infak ettikleri zaman israf etmezler, pintilik yapmazlar, ikisi arasında dengeli giderler.

Furkân Sûresi 68 - 77. Ayetler

68.   Ve onlar ki, Allah ile beraber diğer bir tanrıya dua etmezler, Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina yapmazlar. Her kim de bunları yaparsa, ağır ceza ile karşılaşır.

69.   Kıyamet günü azabı kat kat katlanır ve onda aşağılanmış olarak ebediyyen kalır.

70.   Ancak tevbe ve iman edip salih amel işleyenler başka, çünkü bunların günahlarını Allah iyiliğe çevirir. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

71.   Ve her kim tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunursa, o muhakkak tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.

72.   Ve onlar ki, yalan yere şahitlik etmezler, boş söz ile karşılaştıkları zaman vakar ile oradan geçip giderler.

73.   Ve onlar ki, kendilerine Rablerinin âyetleri ile nasihat verildiği zaman onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.

74.   Ve onlar ki, "Ey Rabbimiz! Lütfûnla bizlere göz aydınlığı olacak eşler ve zürriyetler ihsan et ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl" derler.

75.   İşte bunlar sabırlarına karşılık cennetin en yüksek makamı ile mükafatlandırılacaklar, sağlık ve selamet ile karşılanacaklar.

76.   Orada ebedî kalacaklar; orası ne güzel durulacak bir yer ve ne güzel bir ikamet yeridir!

77.   De ki: "Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? Demek ki: yalanladılar! O halde yarın ceza (yakalarına) yapışacaktır."

Şuarâ Sûresi 1 - 19. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Tâ, Sîn, Mim.

2.     Bunlar apaçık Kitab'ın âyetleridir.

3.     Onlar iman etmiyorlar diye sen adeta kendine kıyacaksın!

4.     Dilersek üzerlerine gökten bir mucize indiririz de ona boyunları eğilip kalır, hep iman ederler.

5.     Bununla beraber Rahman'dan kendilerine bir öğüt gelmiyor ki, ondan yüz çevirmiş olmasınlar.

6.     Evet, yalanlamaktalar; fakat onlara o alay ettikleri şeyin müthiş haberleri gelecektir.

7.     Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz onda her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik.

8.     Şüphesiz ki, bunda bir ibret vardır; ama çoğu mü'min olmadı.

9.     Şüphesiz ki Rabbin, gerçekten güçlü ve engin merhamet sahibidir.

10.   Hani Rabbin, Musa'ya şöyle seslendi: "Git o zalim kavme!"

11.   "Firavun'un kavmine, hâla sakınmayacaklar mı?"

12.   (Musa) dedi ki: "Rabbim! Doğrusu ben, beni yalanlamalarından korkuyorum."

13.   "Göğsüm daralır, dilim açılmaz; onun için Harun'a da elçilik ver."

14.   "Hem de onların isnad ettikleri üzerimde bir suç var, ondan dolayı korkarım ki hemen beni öldürürler."

15.   (Allah) şöyle buyurdu: "Hayır! İkiniz ayetlerimizle gidin! Kuşkusuz biz sizinle beraberiz, (her şeyi) dinliyoruz."

16.   "Haydin Firavun'a gidin de deyin ki: İnan, biz âlemlerin Rabbi'nin elçisiyiz."

17.   "İsrailoğullarını bizimle beraber salıver."

18.   (Firavun) "Â!" dedi; "Biz seni çocukken içimizde büyütmedik mi? Hem ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin."

19.   "Hem yaptığın o işi yaptın. O halde sen nankörlerdensin."

Şuarâ Sûresi 20 - 39. Ayetler

20.   (Musa) dedi ki: "O işi o anda, sonunun ne olacağını bilmeden yaptım."

21.   Onun üzerine sizden korkunca da içinizden kaçtım; derken "Rabbim bana hüküm ihsan etti ve beni peygamberlerden kıldı".

22.   "O başıma kaktığın nimet ise İsrailoğullarını kul-köle etmiş olmandır."

23.   Firavun: "Âlemlerin Rabbi de nedir?" dedi.

24.   Musa: "Göklerin, yerin ve bütün arasındakilerin Rabbidir, eğer kesin bilgiye inanıyorsanız (böyledir)."

25.   (Firavun) etrafındakilere: "İşitiyor musunuz?" dedi.

26.   (Musa:) "O, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir" dedi.

27.   (Firavun:) "Kuşkusuz size gönderilmiş olan elçiniz mutlaka delidir" dedi.

28.   (Musa:) "O, doğunun, batının ve bütün arasındakilerin Rabbidir. Eğer siz aklınızı kullansanız (anlarsınız)."

29.   (Firavun:) "Yemin ederim ki eğer benden başka bir ilah edinirsen seni mutlaka zindanlıklardan ederim!" dedi.

30.   (Musa:) "Ya" dedi; "Sana apaçık isbat edecek bir şey getirmiş olsam da mı?"

31.   (Firavun:) "Haydi, eğer doğru söyleyenlerden isen, getir onu bakayım" dedi.

32.   Bunun üzerine Musa, asasını bırakıverdi, (asa) apaçık bir ejderha oluverdi.

33.   Bir de elini (koynundan) çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi.

34.   (Firavun) Etrafındaki topluluğa: "Bu, kuşkusuz bilgili bir sihirbazdır."

35.   "Sihiriyle sizi yerinizden çıkarmak istiyor. Şimdi ne emredersiniz?" dedi.

36.   Dediler ki: "Bunu ve kardeşini alıkoy! Şehirlere de toplayıcılar gönder"

37.   "Bütün bilgili sihirbazları getirsinler."

38.   "Bu suretle belli bir günün tayin edilen vaktinde sihirbazlar bir araya getirildi."

39.   Halka: "Siz de toplanıyor musunuz, hemen toplanın" denildi.

Şuarâ Sûresi 40 - 60. Ayetler

40.   "Şayet galip gelirlerse, sanırız bizler sihirbazlara tabi olacağız."

41.   Derken sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a: "Eğer biz galip gelirsek, bize mutlaka bir mükafat vardır, değil mi?" dediler.

42.   (Firavun:) "Evet!" dedi. "Hem siz o zaman yakınlardan olacaksınız."

43.   Musa onlara: "Siz ne atacaksanız atın!" dedi.

44.   Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve: "Firavun'un izzeti hakkı için elbette biz galibiz!" dediler.

45.   Musa da asasını koyuverdi, bir de baktılar ki o, her ne dolap çeviriyorlarsa yutuyor.

46.   Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar.

47.   "Alemlerin Rabbine iman ettik."

48.   "Musa ve Harun'un Rabbine iman ettik!" dediler.

49.   (Firavun:) "Ben size izin vermeden iman ettiniz. Anlaşıldı ki, o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! O halde mutlaka yakında bileceksiniz, çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazına kestireceğim, hem de muhakkak hepinizi çarmıha gerdireceğim" dedi.

50.   Dediler ki: "Zararı yok, kuşkusuz nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz."

51.   "Şüphesiz biz mü'minlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bizi bağışlayacağını ümit ederiz."

52.   Hem Musa'ya şöyle vahyettik: "Kullarımı gece yürüt; çünkü takip edileceksiniz."

53.   Firavun da şehirlere asker toplayıcılar gönderdi.

54.   "Şüphe yok ki, şunlar küçük ve önemsiz toplulukturlar."

55.   "Fakat hakkımızda çok kin ve nefret besliyorlar."

56.   "Biz ise uyanık, ihtiyatlı bir topluluğuz" diyordu.

57.   Bu suretle bunları bahçelerden, pınarlardan,

58.   Hâzinelerden ve güzel makamlardan çıkardık.

59.   Ve onları İsrailoğullarına miras kıldık.

60.   Derken Firavun ve adamları arkalarına düştüler; güneş doğmuştu.

Şuarâ Sûresi 61 - 83. Ayetler

61.   İki topluluk birbirini görünce Musa'nın adamları "Yakalandık!" dediler.

62.   (Musa:) "Hayır, asla!" dedi; "Rabbim muhakkak benimledir. Bana yol gösterecektir."

63.   Bunun üzerine Musa'ya: "Asân ile denize vur!" diye vahyettik. Vurunca deniz yarıldı, on iki yol açıldı; her bölük koca bir dağ gibi oldu.

64.   Ötekilerini de buraya yaklaştırmıştık.

65.   Musa'yı ve beraberindeki kimseleri tamamen kurtardık.

66.   Sonra ötekilerini suda boğduk.

67.   Şüphesiz bunda mutlaka bir ibret vardır, öyle iken çoğu mü'min olmadı.

68.   Şüphesiz ki, Rabbin gerçekten güçlü ve engin merhamet sahibidir.

69.   Onlara İbrahim'in kıssasını da oku.

70.   O, bir vakit babasına ve kavmine: "Siz neye taparsınız?" dedi.

71.   "Birtakım putlara taparız ve onlar sayesinde toplanırız" dediler.

72.   (İbrahim:) "Onlar dua ettiğiniz zaman işitirler mi?" dedi.

73.   "Veya size bir menfaat yahut zarar verirler mi?"

74.   Dediler ki: "Yok! Atalarımızı böyle yapar bulduk."

75-76. (İbrahim) dedi ki: "Şimdi gördünüz ya! Sizin ve eski atalarınızın; neye taptıklarınızı!"

77. Onların hepsi benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi başka!

78.   Beni yaratan, sonra da bana hidayet veren O'dur.

79.   Beni yediren ve içiren O'dur.

80.   Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.

81.   Beni öldüren, sonra beni yine dirilten O'dur.

82.   Ceza günü günahımı affedeceğini umduğum O'dur.

83.   Rabbim! Bana bir hüküm ver ve beni iyiler arasına kat.

Şuarâ Sûresi 84 - 111. Ayetler

84.   "Ve bana sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!"

85.   "Beni, Naîm cennetlerinin vârislerinden kıl."

86.   "Babamı da bağışla. Çünkü o, yanlış gidenlerdendir."

87.   "Dirilecekleri gün beni utandırma."

88.   "O gün ne mal fayda verir, ne de oğullar."

89.   "Ancak Allah'a selîm bir kalp ile gelenler başka, onlar o günde fayda bulur."

90.   "Hem takva sahipleri için cennet yaklaştırılmıştır."

91.   Azgınlar için de cehennem horlatılmıştır.

92.   Ve bunlara: "Hani nerede Allah'tan başka taptıklarınız?"

93.   "Nasıl, size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı?" denilir.

94.   Arkasından onların hepsi cehennemin içine fırlatılmaktadır.

95.   Ve bütün iblis orduları oraya atılır.

96.   Onun içinde birbirleri ile çekişirlerken şöyle demektedirler:

97.   "Vallahi, biz doğrusu apaçık bir şaşkınlık içinde imişiz."

98.   "Çünkü sizi âlemlerin Rabbi seviyesinde tutuyorduk."

99.   "Ve bizi hep o günahkârlar şaşırtmıştı."

100. "Bak, şimdi bizim için ne şefaatçiler var,"

101. "Ne de yakın bir dost var!"

102. "Bari bizim için geriye dönmek olsa da müminlerden olsak!"

103. "Şüphesiz bunda mutlaka bir ibret vardır; öyle iken çoğu mü'min olmadı."

104. Şüphesiz ki, Rabbin gerçekten güçlü ve engin merhamet sahibidir.

105. Nuh kavmi gönderilen peygamberleri yalanladı.

106. O zaman kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"

107. "Haberiniz olsun, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

108. "Gelin, Allah'tan korkun. Bana itaat edin." dedi.

109. "Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak âlemlerin Rabbine aittir."

110. "Gelin, Allah'tan korkun. Bana itaat edin." dedi.

111. "Â!" dediler, "hiç biz sana inanır mıyız? Senin ardına hep o reziller düşmüş?"

Şuarâ Sûresi 112 - 136. Ayetler

112. (Nuh:) "Benim onların yaptıkları hakkında ne bilgim olabilir?"

113. "Sizin şuurunuz olsa (bilirdiniz ki) onların hesabı ancak âlemlerin Rabbine aittir."

114. "Hem ben iman edenleri kovacak değilim."

115. "Ben ancak açık bir uyarıcıyım," dedi.

116. Dediler ki: "Ey Nuh! Eğer vazgeçmezsen, mutlak taşlanmışlardan olacaksın."

117. (Nuh) dedi ki: "Ey Rabbim! Anlaşıldı ki, kavmim beni yalanladı."

118. "Artık benimle onların arasını nasıl ayırt edeceksen et de beni ve beraberimdeki müminleri kurtar."

119. "Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri o dolu geminin içinde taşıyarak kurtardık."

120. Sonra da arkasında kalanları boğuverdik.

121. Şüphesiz bunda bir ibret vardır; öyle iken çoğu mü'min olmadı.

122. Ve şüphesiz ki Rabbin, gerçekten güçlü olan ve engin merhamet sahibidir.

123. Âd (kavmi), gönderilen peygamberleri yalanladı.

124. O zaman kardeşleri Hûd onlara demişti ki: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"

125. "Haberleri olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

126. "Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

127. "Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak âlemlerin Rabbine aittir." dedi.

128. "Siz her tepeye bir alâmet inşa eder, eğlenir misiniz?"

129. "Birtakım sanayi üreten yerler de ediniyorsunuz. Sanki ebedi kalacaksınız."

130. "Hem yakaladığınız zaman merhametsiz, zorbaca yakalıyorsunuz?"

131. "Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

132. "O Allah'dan korkun ki, bildiğiniz şeylerle size yardım etti."

133. "Size davarlar, oğullar cennet gibi bağlar,

134. Bahçeler, pınarlar verdi."

135. "Gerçekten ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum." dedi.

136. Dediler ki: "Sen ha nasihat edenlerden olmuşsun, ha nasihat edenlerden olmamışsın, bizce aynıdır. "

Şuarâ Sûresi 137 - 159. Ayetler

137. "Bu sadece eskilerin âdeti, geleneğidir."

138. "Biz azaba uğratılmayız."

139. Böylelikle onu yalanladılar; biz de kendilerini helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır; öyle iken çoğu mü'min olmadı.

140. Kuşkusuz Rabbin, gerçekten güçlü ve engin merhamet sahibidir.

141. Semûd (kavmi) de gönderilen peygamberleri yalanladı.

142. O zaman kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: "Allah'tan korkmaz mısınız?"

143. "Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

144. "Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

145. "Buna karşı ben sizden bir ücret istemiyorum, benim mükafatım ancak âlemlerin Rabbine aittir."

146. "Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"

147. "O bahçeler, pınarlar,"

148. "Salkımları sarkmış hurmalar, ekinler içinde;"

149. "Ki bir de dağlardan keyifli keyifli evler yontuyorsunuz."

150. "Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

151. "İtaat etmeyin öyle kimselere ki,"

152. "Yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar da ıslan etmezler."

153. Dediler ki: "Sen çok büyülenmişlerdensin."

154. "Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bir mucize getir."

155. (Salih:) dedi ki: "İşte mucize bu dişi deve! Onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizi nefir."

156. "Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azabı yakalar."

157. "Derken onu vurdular, fakat pişman oldular."

158. "Çünkü kendilerini azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır; öyle iken çoğu mü'min olmadı."

159. Kuşkusuz Rabbin, gerçekten güçlü ve engin merhamet sahibidir.

Şuarâ Sûresi 160 - 183. Ayetler

160. Lût kavmi de gönderilen peygamberleri yalanladı.

161. O zaman kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"

162. "Haberiniz olsun, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

163. "Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

164. "Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak âlemlerin Rabbine aittir."

165. "İnsanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?"

166. "Sizin için yarattığı eşleri bırakıp da erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz, insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz."

167. Dediler ki: "Ey Lut! Eğer bu davadan vazgeçmezsen mutlaka buradan çıkarılanlardan olacaksın."

168. (Lût) dedi ki: "Doğrusu ben sizin bu yaptığınıza buğz edenlerdenim."

169. "Rabbim! Beni ve ailemi, onların yaptıklarından kurtar."

170. Biz de onu ve ailesini tamamen kurtardık.

171. Ancak bir kocakarı kaldı.

172. Sonra geride kalanların hepsini yerle bir ettik.

173. Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, ne kötü idi o uyarılanların yağmuru!

174. Şüphesiz bunda ibret vardır; öyle iken çoğu mü'min olmadı.

175. Şüphesiz ki Rabbin, gerçekten güçlü ve engin merhamet sahibidir.

176. Eyke halkı da gönderilen peygamberleri yalanladı.

177. O zaman Şuayb onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"

178. "Haberiniz olsun, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

179. "Gelin Allah'tan korkun ve bana itaat edin."

180. "Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatım ancak âlemlerin Rabbine aittir."

181. "Ölçeği tam ölçün de yapın, hak yiyenlerden olmayın."

182. "Ve doğru terazi ile tartın."

183. "Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yeryüzünü ihtilalcilikle fesada vermeyin."

Şuarâ Sûresi 184 - 206. Ayetler

184. "O, sizi ve önceki nesilleri yaratan Allah'dan korkun!"

185. Dediler ki: "Sen muhakkak büyülenmişlerdensin."

186. "Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Doğrusu biz senin gerçekten yalancılardan olduğunu sanıyoruz."

187. "Eğer doğru söyleyenlerden isen, üzerimize gökten bir azap düşür."

188. (Şuayb:) "Rabbim yaptıklarınızı daha iyi bilir dedi.

189. Hasılı onu yalanladılar, kendilerini de o gölge gününün azabı alıverdi ki o gerçekten büyük bir günün azabı idilir" dedi.

190. Şüphesiz bunda bir ibret vardır; öyle iken çoğu mü’min olmadıllar.

191. Şüphesiz Rabbin, gerçekten güçlü ve engin merhamet sahibidir.

192. Ve gerçekten bu (Kur'an), âlemlerin Rabbinin indirmesidir.

193. Onu, Ruhu'l emin (Cebrail) indirdi.

194. Senin kalbinin üzerine indirdi ki uyarıcılardan olasın.

195. Apaçık Arap diliyle indirdi!

196. Hem O, şüphesiz öncekilerin kitaplarında da vardır.

197. Onu İsrailoğullarının bilmesi de onlara bir delil değil mi?

198. Eğer onu Arapça bilmeyenlerin birine indirseydik de,

199.   O, kendilerine okusaydı, yine iman etmeyeceklerdi.

200. Biz onu günahkarların kalplerine öyle sokmuşuzdur.

201. Elem verici azabı görecekleri zamana kadar ona iman etmezler.

202. (Azap), kendilerine hiç farkında değillerken, ansızın gelecektir.

203. Derler ki: "İman etmemiz için acaba bize müsaade edilir mi?"

204. Ya şimdi azabımızı hemen istiyorlar mı?

205. Gördün ya, artık onlara senelerce zevk ettirsek,

206. Sonra kendilerine yapılan azapla ilgili tehdit gelip çatarsa,

Şuarâ Sûresi 207 - 227. Ayetler

207. O yaşadıkları zevkin kendilerine hiç faydası olmayacaktır.

208. Bununla beraber biz hangi memleketi helak ettikse, şüphesiz onu uyaranlar olmuştur.

209. (Onlara) hatırlatma yapılmıştır. Biz zulmetmiş değiliz.

210. Bunu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi.

211. Bu, onlara hem yaraşmaz, hem de güçleri yetmez.

212. Onlar, (vahyi) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.

213. Dolayısıyla sakın Allah ile beraber diğer bir ilaha yalvarma ki azap edileceklerden olmayasın. .

214. Hem önce en yakın hısımlarını uyar.

215. Sana uyan mü'minlere kanadını indir, (kucak aç!)

216. Bunun üzerine sana isyan ederlerse de ki: "Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım.

217. Güçlü ve merhametli olan (Allah'a) tevekkül et.

218. O ki (namaza) kalktığın zaman seni görüyor.

219. Ve secde edenler arasında dolaşmanı da, görüyor.

220. Çünkü O, işitendir, bilendir.

221. Şeytanların kimin üzerine indiğini size haber vereyim mi?

222. Günaha kendini kaptırmış her bir sahtekâr üzerine inerler.

223. Onlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylerler.

224. Şairlerin arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer.

225. Görmez misin bunlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar.

226. Hem de onlar yapmayacakları şeyleri söylerler.

227. Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra kendilerini savunanlar müstesna! Zulmedenler hangi akıbete yuvarlanacaklarını yakında bileceklerdir.

Neml Sûresi 1 - 13. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Tâ, Sîn. Bunlar, Kur'an'ın ve apaçık bir kitab'ın âyetleridir.

2.     Mü'minlere bir hidayet ve bir müjdedir.

3.     Ki onlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve ahirete de kesin olarak iman ederler.

4.     Çünkü ahirete inanmayanların yaptıklarını kendilerine süslü göstermişizdir de onlar ilerisini göremezler, kalpleri körelmiştir.

5.     Bunlar o kimselerdir ki, kendilerine azabın kötüsü vardır ve bunlar ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır.

6.     Ve emin ol ki sen bu Kur'an'a ilminin sonu olmayan, hikmet sahibi (Allah) tarafından erdiriliyorsun.

7.     Hani bir vakit Musa ailesine şöyle demişti: "Ben gerçekten bir ateş gördüm, ondan size bir haber getireceğim, yahut bir kor ateş alıp getireceğim ki bir ocak yakar ısınırsınız."

8.     Derken ona vardığında kendisine şöyle seslenildi: "Haberin olsun ateşin bulunduğu yerdeki kimse ve çevresindekiler mübarek kılınmıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah yücedir."

9.     "Ey Musa, gerçek şu, ben mutlak güçlü ve hikmet sahibi olan Allah'ım!"

10.   "Asanı bırak!" derken onu çevik bir yılan gibi deprenir görünce kaçtı ve arkasına bakmadı. Kendisine dedik ki; "Ey Musa! Korkma; çünkü benim yanımda peygamberler korkmaz."

11.   Ancak zulmeden, sonra da kötülüğü arkasından güzelliğe çeviren başka; ben, ona karşı da bağışlayıcıyım, merhamet sahibiyim.

12.   Bir de elini koynuna sok; bembeyaz kusursuz çıksın. Firavun ve kavmine dokuz mucizeden biri ile git. Çünkü onlar fasık bir kavim oldular.

13.   Bu suretle ayetlerimiz, onların gözleri önüne serilince: "bu apaçık bir sihirdir" dediler.

Neml Sûresi 14 - 22. Ayetler

14.   Kendileri de yakînen inandıkları halde zulüm ve kibirden dolayı inkar ettiler; fakat bak, o bozguncuların akıbeti nasıl oldu?

15.   Andolsun Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik. İkisi de: "Bizi, mü'min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah'a hamd dolsun" dediler.

16.   Ve Süleyman Davud'a varis olup: "Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi, hem bize her şeyden nasip verildi. Şüphesiz ki bu apaçık bir lütuftur" dedi.

17.   Hem Süleyman'a, cinlerden, insanlardan, kuşlardan ordular toplandı, bunların hepsi düzenli olarak sevkediliyordu.

18.   Hatta karınca deresine vardıklarında bir karınca şöyle dedi: "Ey karıncalar! Haydin yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu sizi fark etmeyerek kırıp geçirmesin."

19.   O da, bunun sözünden dolayı gülercesine tebessüm etti ve dedi ki: "Ey Rabbim! Beni nefsime hakim kıl ki, bana ve ana-babama ihsan ettiğin nimetine şükredeyim ve razı olacağın iyi bir amel yapayım ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat."

20.   Bir de Süleyman kuşları denetledi ve şöyle dedi: "Bana ne oluyor Hüdhüd'ü göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?"

21.   "Elbette onu şiddetli bir azapla azaplandırırım veya boynunu keserim, yahut da bana (mazeretini gösteren) açık, kuvvetli bir delil getirir."

22.   Derken bekledi, çok geçmeden geldi ve dedi ki: "Ben senin bilmediğin bir şeyi öğrendim ve sana Sebe'den sağlam (önemli) bir haber getirdim."

Neml Sûresi 23 - 35. Ayetler

23.   "Çünkü ben bir kadın buldum ki, onlara hükümdarlık ediyor, kendisine her şeyden verilmiş ve büyük bir tahtı da var."

24.   "Onu ve kavmini Allah'a değil güneşe secde ediyorlar buldum. Şeytan ona yaptıklarını süslemiş, bu suretle kendilerini yoldan saptırmış da doğru gidemiyorlar."

25.   "Allah'a secde etmemeleri için (şeytan böyle yapmıştır.) O Allah'a ki göklerde ve yerde gizliyi açığa çıkarır ve neyi saklıyorlar neyi açıklıyorlarsa bilir."

26.   "Allah! O'ndan başka ilah yoktur. O, yüce arş'ın sahibidir."

27.   (Süleyman Hüdhüd'e) dedi ki: "Bakalım, doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın?"

28.   "Şu mektubumu götür, onlara ver; sonra onlardan geri çekil de ne sonuca varacaklarına bak."

29.   Sebe' melikesi dedi ki: "Ey beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı."

30.   "(Mektup) Süleyman'dandır. Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle (başlamaktadır.)"

31.   "Şöyle ki: bana karşı baş kaldırmayın ve Müslüman olarak bana gelin" diye yazmaktadır.

32.   (Melike) dedi ki: "Ey beyler, ulular! Bana işimde bir fikir verin, siz yanımda olmadan (sizden habersiz) hiçbir işi kestirip atmış değilim."

33.   Dediler ki: "Biz bir kuvvet sahibiyiz ve şiddetli savaş erbabıyız; ama karar sana aittir. Ne emredeceğine sen bak."

34.   (Melike) dedi ki: "Doğrusu krallar bir memlekete girdiler mi onu perişan ederler. Ahalisinin ulularını zelil kılarlar; evet böyle yaparlar."

35.   Ben ise onlara hediye ile bir heyet göndereyim de bir bakayım, elçiler ne ile dönecekler?

Neml Sûresi 36 - 44. Ayetler

36.   Bunun üzerine gönderilen (heyet) Süleyman'a vardığı zaman dedi ki: "Siz mal ile bana yardım mı ediyorsunuz? Bakın, Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Hayır, ben değil siz hediyenize güveniyorsunuz."

37.   "Elçi, dön onlara! Vallahi karşı koyamayacakları ordularla gelirim de kendilerini zilletler içinde hor, hakir oldukları halde oradan çıkartırım."

38.   (Süleyman kendi adamlarına) dedi ki: "Ey heyet! Kendileri teslim olup bana gelmeden önce, o Melike kadının tahtını bana kim getirir?"

39.   Cinlerden bir ifrit: "Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm ve gerçekten benim buna gücüm yeter ve ben güvenilirim" dedi.

40.   Yanında kitaptan bir ilim olan zat ise: "Gözünü kırpmadan, ben onu sana getiririm" dedi. Derken onu yanında duruyor görünce: "Bu, Rabbimin lütfundandır. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni imtihan içindir. Her kim şükrederse, ancak kendi lehine şükreder, her kim de nankörlük ederse, şüphe yok ki Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı'yoktur, kerem sahibidir" dedi.

41.   Süleyman dedi ki: "tahtını değişikliğe uğratın, bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımazlardan mı olacak?"

42.   Böylece (melike) geldiğinde: "senin tahtın böyle mi?" denildi. Dedi ki: "Sanki o! Bize ondan önce ilim verildi, Müslüman olduk."

43.   Daha önce Allah'tan başka taptığı şeyler, onu (müslüman olmaktan) alıkoymuştu; çünkü kafir bir kavimdendi.

44.   Ona "köşke gir" denildi. Derken Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini topladı. Süleyman: "o, cilanlanmış, parlak bir köşktür, camdan yapılmıştır" dedi. Melike kadın dedi ki: "Ey Rabbım! gerçekten ben daha önce kendime zulmetmişim, şimdi Süleyman'la beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum."

Neml Sûresi 45 - 55. Ayetler

45.   Andolsun "Allah'a ibadet edin" diye Semud (kavmine) de kardeşleri Salih'i göndermiştik; derken bunlar iki fırka oldular, çekişiyorlardı.

46.   (Salih) dedi ki: "Ey benim kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğe koşuyorsunuz? Ne olur Allah'tan bağışlanma dileseniz, belki rahmetine nail olursunuz."

47.   "Biz, senin ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık" dediler. Dedi ki: "Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah tarafından biliniyor. Doğrusu siz imtihan olunan bir kavimsiniz."

48.   Şehirde dokuz çete vardı, hep yeryüzünde bozgunculuk yaparlar, iyiliğe yanaşmıyorlardı.

49.   Allah'a and içerek şöyle dediler: "Andolsun ona ve ailesine bir gece baskın yapalım, sonra da velisine: Biz onun helak oluşuna şahit olmadık! Şüphesiz sözümüz sözdür, doğru söylüyoruz" diyelim.

50.   Böyle bir tuzak kurdular, halbuki haberleri yok biz de bir tuzak kurmuştuk.

51.   Şimdi bak tuzaklarının sonu nasıl oldu? Kendilerini ve kavimlerini toptan yerle bir ettik.

52.   İşte zulümleri yüzünden evleri çökmüş, bomboş! Şüphe yok ki, bunda anlayan bir kavim için ibret alacak bir ders vardır.

53.   Halbuki iman edip sakınanları kurtardık.

54.   Lût'a da elçilik verdik, o zaman kavmine şöyle demişti: "Siz gözünüz göre göre o hayasızlığı yapacaksınız ha?"

55.   "Sahi siz, kadınları bırakıp şehvet için erkeklere mi gideceksiniz? Doğrusu siz ne yaptığınızı bilmez bir kavimsiniz!"

Neml Sûresi 56- 63. Ayetler

56.   Buna kavminin cevabı sadece: "Şu Lût ailesini memleketinizden çıkarın; çünkü onlar çok temizlik taslayan kimselerdir" demeleri olmuştu.

57.   Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık; ancak azaba uğramak üzere karısının geride kalanlardan olmasını takdir ettik.

58.   Onların üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, uyarılan fakat aldırmayanların yağmuru ne kötüdür!

59.   De ki: "Hamdolsun Allah'a! Selam olsun seçtiği kullarına! Allah mı daha hayırlı, yoksa müşriklerin ortak koştukları mı?"

60.   Yoksa gökleri ve yeri yaratıp, sizin için bir su indiren mi? Bir su indirdik ki, onunla gözler, gönüller açan bahçeler bitirmekteyiz, siz onların bir ağacını bile bitiremezdiniz. Allah ile beraber bir tanrı mı var? Hayır, onlar sapıklıkta devam ediyorlar.

61.   Onlar mı hayırlı, yoksa yeryüzünü bir karargâh kılıp aralarında ırmaklar akıtan ve onu (yeryüzü) için oturaklı dağlar yapıp iki deniz arasına bir engel koyan mı? Allah ile beraber bir tanrı mı var? Hayır, onların çoğu bilgi sahibi değildir.

62.   Onlar mı hayırlı, yoksa sıkılan kimse, kendisine dua ettiği zaman ona icabet edip sıkıntısını gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber bir tanrı mı var? Siz pek az düşünüyorsunuz.

63.   Onlar mı hayırlı, yoksa karanın ve denizin karanlıklarında size yol gösteren ve rahmetinin yağmurun önünde rüzgarları müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile beraber bir tanrı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından yücedir, çok yücedir.

Sayfa 15 / 26

  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • 19
 
 
  • İLETİŞİM