• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

İsrâ Sûresi 1 - 7. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Bir gece, kendisine, âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren (Allah) noksan sıfatlardan münezzehtir. Gerçek şu ki O, işitendir, görendir.

2.     Musa'ya da Kitap verdik ve onu İsrailoğulları için "Benden başka bir vekil tutmayın" diye bir hidayet rehberi kıldık.

3.     Ey Nuh ile beraber (gemiye) yüklediğimiz kimselerin nesli! Doğrusu Nuh, çok şükredici bir kul idi.

4.     Biz İsrailoğullarına Kitap'ta şu hükmü de verdik: "Muhakkak siz yeryüzünde iki kere fesat çıkaracaksınız ve büyük bir azgınlıkla kibirlenip büyükleneceksiniz."

5.     Birincinin vakti geldiği zaman üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Onlar evlerin aralarına girip (sizi) araştırdılar. Bu gerçekleşmiş birvaad idi.

6.     Sonra onlara karşı size tekrar devleti iade ettik (zafer verdik), size mallarla ve oğullarla yardım ettik ve ordu olarak sizi sayıca çoğalttık.

7.     Eğer iyilik yaparsanız, kendinize iyilik etmiş olursunuz; yok eğer kötülük yaparsanız, o da kendinizedir. Derken sonrakinin vakti geldiği zaman yüzlerinizi kötü duruma soksunlar, daha önce girdikleri gibi yine Mescid'e (Süleyman Mâbedi'ne) girsinler ve her ele geçirdiklerini darmadağın edip mahvetmesinler diye (başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık).

İsrâ Sûresi 8 - 17. Ayetler

8.     Belki Rabbiniz size rahmetini gönderir, eğer siz yine (fesatçılığa) dönerseniz, biz de (sizi yine cezalandırmaya) döneriz. Öyle ya, biz cehennemi kâfirler için bir hapishane yaptık.

9.     Haberiniz olsun ki, bu Kur'an insanları en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.

10.   Ahirete inanmayanlar için de elem verici bir azap hazırlamışızdır.

11.   İnsan hayrı istediği gibi, şerri de ister ve insan pek acelecidir.

12.   Halbuki biz geceyi ve gündüzü iki ayet (delil) yaptık, sonra gece ayetini silip (eşyayı) aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik ki, Rabbinizden bir nimet talep edesiniz, senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz. Hem her şeyi açık açık anlattık.

13.   Her insanın kuşunu (yaptıklarını) boynuna takmışızdır. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.

14.   Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak nefsin yeter.

15.   Kim doğru yola giderse, sırf kendi lehine gitmiş olur; kim de sapıklık ederse, ancak kendi aleyhine sapmış olur. Hiçbir günahkâr diğerinin günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber gönderinceye kadar kimseye azap da etmeyiz.

16.   Bir memleketi helak etmek istediğimiz zaman önde gelenlerine emrederiz, onlar da itaat etmez, orada kötülük yaparlar; bunun üzerine o memleket aleyhine hüküm hak olur. Artık onu darmadağın ederiz.

17.   Hem Nuh'tan sonra nice ümmetler helâk ettik. Kullarının günahlarına Rabbinin haberdar olup görmesi yeter.

İsrâ Sûresi 18 - 27. Ayetler

18.   Her kim hemen geçen dünyayı istiyorsa, ona yani dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dünyada hemen veririz. Sonra da ona cehennemi tahsis ederiz. Kınanmış ve kovulmuş olarak ona girer.

19.   Her kim de ahireti ister ve mümin olarak ona layık bir gayret ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbul olur.

20.   Hepsine, hem onlara, hem bunlara sadece Rabbinin ihsanından istediklerini veririz. Rabbinin ihsanı yasak değildir.

21.   Bak, biz insanların bir kısmını diğerine nasıl üstün kılmışız ve elbette ahiret derece itibariyle de daha büyüktür.

22.   Allah ile beraber başka ilâh edinme ki kınanmış, kendi başına bırakılmış kalmayasın.

23.   Rabbin şunları kesin bir şekilde emretti: O'ndan başkasına ibadet etmeyin! Ana-babaya da iyi davranın; ya birisi yahut ikisi yanında yaşlanırsa, sakın onlara "öf!" bile deme ve onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.

24.   İkisine de merhamet ederek üzerlerine kanat ger (onlara kucak aç) ve de ki: "Rabbim! Onlar beni küçükken terbiye ettikleri gibi, sen de onlara merhamet et!"

25.   Rabbiniz, içinizdekini daha iyi bilir. Eğer siz salih olursanız, şüphesiz ki O, çok tevbekar olanları bağışlayandır.

26.   Akrabaya da hakkını ver, yoksula da, yolda kalmışa da. Bununla beraber saçıp savurma.

27.   Çünkü saçıp savuranlar, şeytan'ın kardeşleridir, dostlarıdır. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.

İsrâ Sûresi 28 - 38. Ayetler

28.   Eğer Rabbinden kendilerine vermek üzere ümit ettiğin bir rahmeti bekleyerek o hak sahiplerinden ilk anda yüz çevirmek mecburiyetinde isen, o zaman onlara gönül alıcı yumuşak bir söz söyle.

29.   Hem elini boynuna bağlama (cimrilik etme), hem de büsbütün açıp saçma ki pişman olup açıkta kalırsın.

30.   Çünkü Rabbin dilediğine hem rızkı genişletir, hem de sıkar. Çünkü O, kullarından haberdardır, görendir.

31.   Bir de züğürtlük korkusuyla evlatlarınızı öldürmeyin! Onlara da rızkı biz veririz, size de. Elbette onları öldürmek büyük bir cinayettir.

32.   Zinaya da yaklaşmayın; çünkü o, pek çirkindir ve çok kötü bir yoldur.

33.   Haklı bir sebep olmadıkça hiç bir kimseyi öldürmeyin! Allah bunu haram kılmıştır. Ve her kim mazlum olarak öldürülürse, onun velîsine hakkını alması için yetki vermişizdir. O da kısasta haddi aşmasın; çünkü o, yardım görmüştür.

34.   Rüşdüne erinceye kadar, en güzel olan bir suret dışında yetimin malına da yaklaşmayın. Ahdi de yerine getirin; çünkü ahid bir sorumluluktur.

35.   Ölçtüğünüz zaman da tam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem hayırlı, hem de sonuç bakımından daha güzeldir.

36.   Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme, çünkü kulak, göz, gönül; bunların her biri ondan sorumludur.

37.   Hem yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne de boyca dağlara yetişebilirsin.

38.   Bütün bunların kötü olanı, Rabbin katında çirkin bulunuyor.

İsrâ Sûresi 39 - 49. Ayetler

39.   İşte bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Sakın Allah ile beraber başka ilâh uydurma; sonra kınanmış ve Allah'ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.

40.   Ey müşrikler! Şimdi Rabbiniz sizi oğullarla mümtaz kıldı da, kendisi meleklerden dişiler edindi öyle mi? Gerçekten siz çok büyük bir söz söylüyorsunuz.

41.   Biz, bu ihtarı Kur'an'da türlü şekillerle ifade ettik ki, düşünüp akıllarını başlarına alsınlar; halbuki o, onların ancak ürkekliğini artırıyor.

42.   De ki: "Dedikleri gibi Allah ile beraber ilâhlar olsaydı, o takdirde onlar Arş'ın sahibine (ulaşmak için) elbette bir yol ararlardı."

43.   O Sübhan, onların dediklerinden çok münezzeh ve çok yücedir; hem de pek büyük bir yükseklikle yücedir.

44.   O'nu yedi gök, yer ve bütün bunların içindeki akıl sahipleri tesbih eder ve hatta hiçbir şey yoktur ki, O'nu hamd ile tesbih etmesin, fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, gerçekten halîmdir, bağışlayıcıdır.

45.   Bir de sen, Kur'an'ı okuduğun zaman biz seninle ahirete inanmayanların arasına görünmez bir perde çekeriz.

46.   Ve kalplerinin üzerine onu iyi anlamalarına mani perdeler geçiririz ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Rabbini Kur'an'da bir (tek ilah) olarak andığın zaman, canları sıkılmış, ürkerek arkalarına dönüp giderler.

47.   Biz, seni dinlerken ne maksatla dinlediklerini, birbiriyle fısıldaşırlarken de o zalimlerin: "Başkasına değil, büyülenmiş bir adama tabi oluyorsunuz!" dediklerini çok iyi biliyoruz.

48.   Bak, senin için nasıl benzetmeler yaptılar! Bu yüzden öyle bir saptılar ki; artık doğru bir yol bulmaya güçleri yoktur.

49.   Bir de dediler ki: "Biz bir sürü kemik olduğumuz ve ufalanıp toz olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?"

İsrâ Sûresi 50 - 58. Ayetler

50.   De ki: "İster taş olun, ister demir."

51.   "İsterse gönlünüzde (yeniden dirilmesi) imkânsız gibi görünen herhangi bir yaratık!" (tasavvur edin; bunlar Allah'ın sizi yeniden diriltmesini güçleştirmez) "O halde bizi (hayata) kim iade edebilir?" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratmış olan kudret sahibi!" O vakit sana başlarını sallayacaklar ve: "Ne zamanmış o?" diyecekler. De ki: "Yakın olması umulur."

52.   O, sizi çağıracağı gün, derhal ona tazim ile icabet edeceksiniz ve (kabirde) pek az bir müddet kaldığınızı sanacaksınız.

53.   Kullarıma söyle, en güzel olan kelimeyi söylesinler. Sonra Şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık bir düşmanıdır.

54.   Rabbiniz sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder; dilerse size azap eder. Seni de üzerlerine vekil olarak göndermedik.

55.   Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa hepsini en iyi bilendir. Andolsun peygamberlerin de bazısını bazısına üstün kıldık ve Davud'a Zebur'u verdik.

56.   De ki: "O'ndan başka (ilâh olduğunu) zannettiklerinizi çağırın; anlarsınız ki, onlar başınızdan ne sıkıntıyı defedebilirler, ne de değiştirebilirler."

57.   Onların yalvarıp durdukları (bu varlıklar), Rablerine hangisi daha yakın diye vesile ararlar, rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.

58.   Hiçbir memleket de yoktur ki, biz onu kıyamet gününden önce helâk edecek veya şiddetli biz azap ile azaplandıracak olmayalım; Kitap'ta (Levh-i Mahfuz'da) bu yazılıdır.

İsrâ Sûresi 59 - 66. Ayetler

59.   O istenilen mucizeleri göndermekten bizi alıkoyan; ancak onları önceki ümmetlerin yalanlamalarıdır. Semûd'a gözleri göre göre o deveyi verdik de onu boğazlayarak kendilerine zulmettiler; halbuki biz o mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz.

60.   Ve unutma ki, vaktiyle sana "Haberin olsun, Rabbin o insanları kuşatmıştır!" demiştik. Sana gösterdiğimiz o görüntüleri ve Kur'an'da lânet edilen ağacı, sırf insanları imtihan etmek için yapmışızdır. Biz onları tehdit ediyoruz. Ama bu, onlara büyük bir azgınlık artırmaktan başka netice vermiyor."

61.   Yine unutma ki, bir zaman meleklere: "Adem'e secde edin!" demiştik, derhal secde ettiler. Fakat iblis: "Hiç ben, bir çamur halinde yarattığın kimseye secde eder miyim?" dedi.

62.   Dedi ki: "Baksana, şu benden üstün kıldığına! Andolsun ki, eğer bana kıyamet gününe kadar bir süre tanırsan, ben onun neslini -pek azı müstesna olmak üzere- emrim altına alırım!"

63.   Allah buyurdu ki: "Defol haydi! Onlardan her kim sana tabi olursa, haberiniz olsun ki sizin de cezanız cehennemdir, O, mükemmel bir cezadır."

64.   "Hem onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle oynat; süvarilerinle ve piyadelerinle onlara yaygarayı kopar; mallarına, evlâtlarına ortak ol ve onlara vaadlerde bulun." Fakat şeytan, onlara bir aldanışdan başka ne vaad eder?

65.   "Doğrusu o benim kullarım yok mu, senin onlar üzerinde hiçbir hakimiyetin yoktur." Vekil olarak ise, Rabbin yeter.

66.   Kullarım, Rabbiniz, fazlından nasip arayasınız diye sizin için denizde gemileri sevkedendir. Gerçekten O, size karşı çok merhametlidir.

İsrâ Sûresi 67 - 75. Ayetler

67.   Denizde size bir musibet geldiği zaman, O'ndan başka yalvardıklarına kaybolur; derken O, sizi kurtarıp karaya çıkarınca da, bu sefer yüz çevirirsiniz. İnsan çok nankördür.

68.   Karaya çıktığınızda, kara tarafında sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden veya çakıllı bir rüzgar yağdırmayacağından emin misiniz? Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız.

69.   Yoksa sizi bir defa daha denize gönderip de üstünüze kırıp-döken bir fırtına yollayarak, nankörlük etmeniz sebebiyle hepinizi boğmayacağından, sonra da bize karşı onun öcünü alacak kimseyi bulacağınızdan emin misiniz?

70.   Andolsun, biz, âdemoğlunu ikrama mazhar kıldık. Onları, karada ve denizde çeşitli nakil vasıtalarıyla taşıdık. Onları güzel nimetler ile besledik, yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.

71.   Her insan topluluğunu önderleriyle çağıracağız. O gün, amel defteri kime sağ elinden verilirse, işte onlar kitaplarını okuyacaklar ve kıl kadar zulmedilmeyeceklerdir.

72.   Her kim de bu dünyada körlük ettiyse, o artık daha kör ve gidişçe daha şaşkındır.

73.   Az daha seni bile, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı iftira edesin diye fitneye düşüreceklerdi ve ancak o takdirde seni dost edineceklerdi.

74.   Eğer biz sana sebat vermemiş olsaydık, sen onlara az bir miktarda meyledecektin.

75.   O takdirde, şüphesiz biz sana, hayatın da ölümün de katmerli acısını tattırırdık, sonra bize karşı kendin için bir yardımcı bulamazdın.

İsrâ Sûresi 76 - 86. Ayetler

76.   Yine onlar, seni bu yerden çıkarmak için neredeyse tedirgin edeceklerdi. O takdirde kendileri de senin arkandan pek az kalırlardı.

77.   Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler hakkındaki kanun budur. Sen bizim sünnetimizde (kanunumuzda) hiçbir değişiklik bulamazsın.

78.   Güneşin kaymasından gecenin kararmasına kadar belli vakitlerde namazı güzel kıl, bir de kıraatiyle mümtaz olan sabah namazını kıl. Zira sabah Kur'an'ı gerçekten şahitlidir.

79.   Gecenin bir kısmında uyanarak sana mahsus bir namaz olarak teheccüt kıl. Yakında Rabbin seni övülmüş bir makama gönderir.

80.   De ki: "Rabbim! Beni (gireceğim yere) doğru bir girişle girdir ve (çıkacağım yerden) doğru bir çıkışla çıkar. Bana tarafından yardımcı bir kuvvet ver."

81.   Ve de ki: "Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Gerçekten bâtıl pek zavallıdır."

82.   Biz, Kur'an'dan peyderpey öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için bir şifa ve bir rahmettir. Zalimlerin ise ancak ziyanını artırır.

83.   Biz insana nimet verdiğimiz zaman aldırmaz, bizden yan çizer; kendisine şer dokunduğu zaman da pek umutsuz olur.

84.   De ki: "Herkes kendi hal ve mizacına göre hareket eder." O halde yolca en doğru olanın kim olduğunu en iyi Rabbiniz bilir.

85.   Bir de sana Ruh'tan soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir."

86.   Andolsun, dilersek sana vahyettiğimizi de tamamen gideririz, sonra bize karşı kendine bir vekil bulamazsın.

İsrâ Sûresi 87 - 96. Ayetler

87.   (Vahyi baki bırakan) Rabbinin rahmetinden başka(sı değildir). Gerçekten senin üzerinde O'nun lütfü pek büyüktür.

88.   De ki: yemin ederim, eğer insü cin bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar, birbirlerine yardımcı da olsalar, bir benzerini getiremezler.

89.   Andolsun, biz, bu Kur'an'da dillere destan olacak her manayı türlü türlü ifadelerle anlattık. Yine insanların çoğu gavurlukta ısrar ettiler.

90.   Onlar dediler ki: "Bizim için şu yerden bir pınar akıtmadıkça sana asla inanmayız."

91.   "Yahut senin için hurmalıklardan ve üzümlüklerden bir bahçe olup aralarında şarıl şarıl ırmaklar akıtmalısın."

92.   "Yahut iddia ettiğin gibi üzerimize göğü parça parça düşürmelisin, yahut Allah'ı ve melekleri kefil getirmelisin."

93.   "Yahut senin altından bir evin olmalı, yahut göğe çıkmalısın. Ona çıktığında da asla inanmayız. Tâki üzerimize okuyacağımız bir mektup indiresin." De ki: "Rabbimi tenzih ederim. Ben, sadece beşer bir elçiyim."

94.   Kendilerine doğru yolu gösteren hidayetçi geldiğinde, insanların iman etmelerini ancak "Allah bir beşeri mi peygamber gönderdi?" demeleri engellendi.

95.   Söyle onlara: "Eğer yeryüzünde hep uslu uslu yürüyen melekler olsaydı, elbette onlara gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik."

96.   De ki: "Allah sizinle benim aramda şahit olarak yeter. Şüphesiz O, kullarından haberdardır, onları görendir."

İsrâ Sûresi 97 - 104. Ayetler

97.   Her kime Allah hidayet ederse, o doğru yolu tutar; her kimi de sapıklıkta bırakırsa, artık onlar için O'ndan başka veliler bulamazsın ve biz onları kıyamet günü kör, dilsiz, sağır oldukları halde yüzleri üstü haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir. Her dindikçe ateşin alevini artırırız.

98.   O, onların cezalarıdır. Çünkü onlar âyetlerimizi inkâr ettiler de: "Biz bir yığın kemik olduğumuz ve ufalanıp toz olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" dediler.

99.   Gökleri ve yeri yaratmış olan Allah'ın kendilerinin benzerini yaratmaya kadir olduğunu görmediler mi? Ve kendileri için bir ecel tayin etmiştir. Bunda hiç şüphe yoktur. Fakat zalimlerin gavurluktan başkasına baktıkları yok!

100. De ki: "Rabbimin rahmet hâzinelerine siz sahip olsaydınız, o zaman harcanır korkusuyla tutar (kimseye bir şey vermezdiniz). İnsan bir de pek cimri olmuştur."

101. Andolsun, Musa'ya açık açık dokuz âyet verdik. İsrailoğullarına sor. (Musa) onlara geldiği zaman Firavun ona dedi ki: "Şüphesiz ey Musa! Ben senin bir büyüye tutulmuş olduğunu sanıyorum."

102. (Musa:) "Pekâlâ bilirsin ki, bunları, göklerin ve yerin Rabbi sırf birer ibret olmak üzere indirdi. Gerçekten ben de, senin Ey Firavun! Helak olduğunu sanıyorum!" dedi.

103. Derken Firavun onları yerden silip-süpürmek istedi. Biz de hem kendisini, hem de beraberindekileri, hepsini birden boğuverdik.

104. Arkasından da İsrailoğullarına dedik ki: "Haydi, o topraklarda oturun! Sonra Ahiret vâ'di geldiği zaman hepinizi derleyip bir araya getireceğiz."

İsrâ Sûresi 105 - 111. Ayetler

105.     Biz, bunu (Kur'an'ı) hak olarak indirdik ve hak ile indi. Seni ancak sevabımızın müjdecisi ve azabımızın habercisi olarak gönderdik.

106. Hem onu bir Kur'an olmak üzere ayet ayet ayırdık ki, insanlara dura dura okuyasın; hem de onu kısım kısım indirdik.

107. De ki: İster inanın ona, ister inanmayın; çünkü bundan önce kendilerine ilim verilmiş olanlar, kendilerine (Kur'an) okununca, çenelerinin üstüne secdelere kapanırlar.

108. Ve derler ki: "Rabbimizi tesbih ederiz. Kuşkusuz Rabbimizin vâ'di elbette gerçekleşmiş olacaktır."

109. Ağlayarak çenelerinin üstüne kapamıyorlar. O (Kur'an okumak), onların huşuunu da artırıyor.

110. De ki: "Allah deyin, Rahman deyin; hangisini deseniz, en güzel isimler O'nundur. Bununla beraber namazında pek bağırma, sesini pek de kısma; ikisinin arası bir yol tut."

111. Ve de ki: "Hamd, hiçbir çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, düşkünlükten dolayı bir dostu da olmayan Allah'adır." Tekbir getirerek O'nun şanını yücelt!

Kehf Sûresi 1 - 4. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Hamd, o Allah'a ki kuluna Kitab'ı indirdi ve onda hiçbir yamukluk kılmadı.

2.     Dosdoğru ki, şiddetli bir azap ile ikaz etmek ve salih amellerde bulunan mü'minlere, kendileri için güzel bir mükafat olduğunu müjdelemek için (onu indirdi).

3.     Onlar, ebediyen orada kalacaklardır.

4.     Hem de "Allah evlat edindi diyenleri uyarmak için (onu indirdi)."

Kehf Sûresi 5 - 15. Ayetler

5.     Allah, evlât edindi diyenlerin buna dair ne kendilerinin bir ilmi vardır, ne de babalarının! Ağızlarından çıkan söz ne büyük oldu! Sadece yalan söylüyorlar.

6.     Şimdi buna (Kur'an'a), inanmazlarsa, arkalarından neredeyse üzüntüyle kendini harap edeceksin.

7.     Biz, yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet yaptık ki insanların hangisi daha güzel amel yapacak diye onları imtihan edelim.

8.     Bununla beraber şu da gerçek ki, biz onun üzerinde ne varsa hepsini bir kuru toprak yapacağız.

9.     Yoksa, Kehf ve Rakim ehlini, bizim ayetlerimizden şaşılacak bir şey olduğunu mu sandın?

10.   O zaman o genç yiğitler mağaraya çekildiler ve şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Bizlere tarafından bir rahmet ihsan eyle ve bizim için bir kurtuluş yolu hazırla!"

11.   Bunun üzerine mağarada nice seneler kulakları üzerine perde vurduk, onları uyuttuk.

12.   Sonra da onları uyandırdık ki, iki grubun hangisi kaldıkları süreyi daha iyi hesap edeceğini bilelim.

13.   Biz, sana onların kıssalarını doğru olarak aktarıyoruz. Doğrusu bunlar Rablerine iman eden birkaç yiğitti. Biz de hidayetlerini artırdık.

14.   Kalplerini metîn kıldık. O yiğitler, kralın karşısında ayağa kalktılar ve dediler ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan başka bir ilaha asla tapmayız; doğrusu o takdirde gerçekten saçma sapan konuşmuş oluruz."

15.   Şu bizim kavmimiz olacaklar, tuttular O'ndan başka ilahlar edindiler. Onlara karşı açık bir delil getirselerdi ya! Artık Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimi kim olabilir?

Kehf Sûresi 16 - 20. Ayetler

16.   İçlerinden biri dedi ki, madem ki onlardan ve Allah'tan başka taptıklarınızdan uzaklaşmayı tercih ettiniz; o halde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetinden bir nasip yaysın ve size işinizde bir kolaylık hazırlasın.

17.   Güneşi görüyorsun ya, doğduğu zaman sağ tarafa meyleder, battığı zaman da onları sol tarafa makaslardı (onlara isabet etmezdi.) Onlar, onun içinde bir geniş sahadadır. İşte bu, Allah'ın âyetlerindendir. Allah, her kime hidayet ederse, işte o hidayete ermiştir, her kimi de saptırırsa, artık onu irşad edecek bir veli bulamazsın.

18.   Bir de onları uyanıklar sanırsın, halbuki uykudadırlar ve biz onları sağa sola çeviririz; köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmıştı. Onları görseydin, mutlaka geri dönüp onlardan kaçardın ve kuşkusuz onlardan içini korku kaplardı.

19.   Böylece onları uyandırdık ki, aralarında birbirlerine sorsunlar. İçlerinden bir sözcü: "Ne kadar durdunuz?" dedi. "Bir gün yahut bir günün bir kısmı" dediler. Dediler ki: "Ne kadar durduğunuzu Rabbiniz en iyi bilendir. Şimdi siz, birinizi şu gümüş paranızla şehre gönderin de, baksın, hangisi daha temiz, ondan size bir erzak getirsin, hem de çok kurnaz davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."

20.   "Çünkü onlar sizi ellerine geçirirlerse, muhakkak sizi taşlayarak öldürürler veya dinlerine döndürürler; bu takdirde asla kurtuluşa eremezsiniz."

Kehf Sûresi 21 - 27. Ayetler

21.   Bu suretle de (insanları) kendilerinden haberdar ettik ki, Allah'ın vâdinin hak olduğunu, kıyametin şüphesiz bulunduğunu bilsinler. O sırada aralarında Ashâb-ı Kehf'in durumunu tartışıyorlardı. Bunun üzerine dediler ki: "Üstlerine bir bina yapın, Rableri onları daha iyi bilir!" Onların emrine vakıf olanlar: "Elbette Biz bunların üstüne bir mescit yapacağız" dediler.

22.   Sonradan gelen insanların kimi: "Üç kişiler, dördüncüleri köpekleridir" diyecekler. (Yine) "Beş kişiler, altİnciları köpekleridir" diyecekler. (Bunlar) bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. (Ve yine) "Yedi kişiler, sekizİncileri köpekleridir" diyecekler. De ki: "Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onları ancak pek azı bilir." Artık bunlar hakkında, açıkta olan bir münakaşadan başka kimse ile tartışma ve bunlar hakkında kimseye bir şey sorma.

23.     Hiçbir şey hakkında da Allah'ın dilemesine bağlamadan "Ben bunu yarın muhakkak yaparım" deme ve bunu unuttuğun zaman Allah'ı zikret ve şöyle de:

24.     "Ola ki Rabbim beni, bundan daha yakın olan bir zamanda dosdoğru bir başarıya eriştirir."

25.   Onlar, mağaralarında üç yüz sene ve dokuz yıl daha kaldılar.

26.   De ki: "Allah, ne kadar durduklarını daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, öyle güzel görür, öyle güzel iştir ki! Bütün onlara ondan başka yardım eden yoktur. O, kimseyi hükmünde ortak da etmez."

27.   Rabbinin Kitab'ından sana vahyolunanı oku. Onun kelimelerini değiştirecek yoktur ve O'ndan başka bir sığınak bulamazsın.

Kehf Sûresi 28 - 34. Ayetler

28.   Sabah akşam Rablerine dua edip rızasını isteyen kullarla beraber sabret. Sen, dünya zinetini arzu ederek onlardan gözlerini ayırma ve kalbini zikrimizden gafil bıraktığımız, keyfinin ardına düşmüş ve işi haddi aşmak olan kimseye itaat etme, boyun eğme.

29.   Ve de ki: "O Hak, Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Çünkü biz, zalimler için öyle bir ateş hazırlamışızdır ki, duvarları kendilerini kuşatmaktadır. Ve eğer yardım isterlerse, onlara erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile yardım edilir. O, ne kötü bir içki ve ne kötü bir kalma yeridir.

30.   Amma iman edip salih amel işleyenler, şüphe yok ki biz öyle güzel amel işleyenin mükafatını zâyi etmeyiz.

31.   Öyleler, İşte onlara Adn cennetleri vardır; altlarından nehirler akar, orada altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipeklerden yeşil elbiseler giyecekler, tahtlar üzerine dayanıp kurulacaklar. O ne güzel karşılık ve ne güzel mesken.

32.   Onlara şu iki adamı misal olarak anlat: Birine her türlü üzümden iki bağ vermişiz ve ikisinin de etrafını hurmalarla donatmışız, ikisinin arasında da ekinler bitirmişizdir.

33.   İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbir şey noksan bırakmamış, ikisinin ortasından bir de nehir akıtmışızdır.

34.   Bu adamın başka geliri de vardır. Bundan dolayı bu adam arkadaşıyla konuşurken ona şöyle dedi: "Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm."

Kehf Sûresi 35 - 45. Ayetler

35.   Kibirle bağına girdi, kendisine zulmediyordu. Dedi ki: "Bunun hiçbir zaman yok olacağını sanmam."

36.   "Kıyametin kopacağını da sanmam. Bununla beraber şayet Rabbime döndürülecek olursam, kuşkusuz bundan daha hayırlı bir akıbet bulurum."

37.   Arkadaşı da onunla konuşurken şöyle dedi: "Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni adam seviyesine çıkaran Rabbine nankörlük mü ediyorsun?"

38.   "Fakat O Allah, benim Rabbimdirve ben Rabbime kimseyi ortak koşmam."

39.   "Bağına girdiğin zaman: "Mâşâallah! Kuvvet yalnız Allah'ındır, deseydin olmaz mıydı? Eğer malca ve evlâtça beni kendinden az görüyorsan,"

40.   "Ne bilirsin, belki Rabbim bana, senin bağından daha hayırlısını verir, seninkinin üzerine de gökten bir afet indirir de kupkuru bir toprak hşline gelir."

41.   "Yahut suyu çekilir de, bir daha Suyu aramakla bulamazsın!"

42.   Derken bütün serveti kuşatılıp yok oldu. Bunun üzerine, ona yaptığı masraflara karşı avuçlarını oğuşturup kaldı. O (bağın) çardakları yere çökmüş kalmıştı. "Ah!" diyordu; "ne olaydım Rabbime hiçbir ortak koşmamış olaydım!"

43.   Allah'tan başka ona yardım edecek bir topluluk olmadı, kendi kendini de kurtaramadı.

44.   İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah'ındır. O, mükâfat bakımından da hayırlı, akıbet bakımından da hayırlıdır.

45.   Onlara dünya hayatının örneğini de şöyle getir: Dünya hayatı sanki bir su ki, onu gökten indirmişiz, derken onunla yeryüzünün bitkileri yeşermiş ve birbirine karışmış, derken bir çöp kırıntısı olmuştur; rüzgarlar onu savurup dağıtmıştır. Allah, ner şey üzerinde iktidar sahibidir.

Kehf Sûresi 46 - 53. Ayetler

46.   Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür, baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katında sevapça da hayırlıdır, umut etme bakımından da hayırlıdır.

47.   Düşün o günü ki, dağları yürütürüz, yeryüzünü çırılçıplak görürsün ve tüm ölüleri mahşerde toplamışızdır da, hiçbir kimse bırakmamışızdır.

48.   Hepsi saf saf Rabbinin huzuruna arzedilmişlerdir. Buyurur ki: "Andolsun, ilk defa yarattığımız şekil gibi bize geldiniz, fakat size hiçbir hesap zamanı tayin etmeyeceğiz sanmıştınız, değil mi?"

49.   Amel defteri de ortaya konulmuştur; artık günahkarların içinde bulundukları korkudan dolayı çırpıntılar içinde titrediklerini görürsün ve derler ki: "Eyvah bize! bu defter de ne acaip; ne küçük bırakmış, ne büyük, hepsini kaydetmiş?" ve bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır; Rabbin kimseye zulmetmez.

50.   Yine düşün o vakti ki, meleklere: "Âdem'e secde edin! demiştik, hemen secde ettiler; ancak İblis -cinlerdendi- Rabbinin emrinden çıktı. Ya Şimdi siz beni bırakıp da onu ve onun neslini kendinize dost mu ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanmızdır. Zalimler için bu ne kötü bir değişmedir!"

51.   Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de kendilerinin yaratılışına şahit kılmadım. Hiçbir zaman yoldan çıkarıcıları yardımcı edinecek değilim.

52.   Ve o gün diyecek ki: "Ortaklarım sandığınız şeyleri çağırın bakalım!" Derken onları çağırmışlar, yalvarmışlardır, fakat onlar kendilerine cevap vermemişlerdir. Biz onların aralarına bir uçurum koyduk.

53.   Suçlular ateşi görmüş, artık ona düşeceklerini anlamışlardır; ondan bir kaçış yolu bulamazlar.

Kehf Sûresi 54 - 61. Ayetler

54.   Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlara ibret olacak her türlü örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsan ise, tartışmaya en çok düşkün varlıktır.

55.   Kendilerine doğru yolu gösteren peygamber geldiği halde insanları iman etmekten ve günahların bağışlanmasını istemekten alıkoyan şey, başka değil ancak ötekilerinin başlarına gelenin kendilerine de gelmesi veya ahiret azabının gözleri önünde gelmesini (beklemeleridir).

56.   Halbuki biz, gönderdiğimiz peygamberleri ancak müjdeleyici ve uyarıcı olmak üzere göndeririz. İnkar edenler ise, hakkı bâtıl ile geçersiz kılmak için mücadele ediyorlar. Âyetlerimizi ve kendilerine yapılan ikazı alaya aldılar.

57.   Kendisine Rabbinin âyetleri ile nasihat edilip de ondan yüz çeviren ve ellerinin takdim ettiği şeyleri unutandan daha zalim kim olabilir? Biz, onların kalpleri üzerine, iyi anlamalarına mani bir takım engeller ve kulaklarına ağırlık koymuşuzdur. Sen, onları doğru yola çağırsan da, o halde iken onlar asla yola gelmezler.

58.   Hem bağışlaması çok olan, rahmet sahibi Rabbin kazandıkları yüzünden hemen hesaba çekseydi, onlara azabı elbette çarçabuk verirdi. Fakat onlar için va'dolunmuş bir zaman vardır ki, o gelince hiçbir kurtuluş çaresi bulamazlar.

59.   İşte o memleketler ki, biz onları zulmettiklerinde helâk ettik. Helâkları için de belli bir zaman tayin etmiştik.

60.   Bir zaman da Musa, genç adamına demişti ki: "Durmayacağım, tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce gideceğim."

61.   Bunun üzerine ikisi birlikte, iki denizin birleştiği yere vardıkları zaman balıklarını unuttular. O zaman o (balık), bir deliğe doğru yolunu tutmuş gitmişti.

Kehf Sûresi 62 - 74. Ayetler

62.   Bu suretle buluşma yerini geçtiklerinde (Musa), genç adamına: "Kuşluk yemeğimizi getir. Gerçekten biz bu yolculuğumuzdan dolayı yorgun düştük" dedi.

63.   (Genç adam:) "Gördün mü!" dedi; "kayaya sığındığımız zaman, doğrusu ben balığı unuttum. Bana onu hatırlamamı kuşkusuz şeytan unutturdu. O, acaib bir şekilde denizdeki yolunu tutmuştu."

64.   (Musa:) "İşte" dedi; "aradığımız o ya!" Bunun üzerine izlerini takip ederek geri döndüler.

65.   Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim (ilmi ledûn) öğretmiştik.

66.   Musa ona: "Öğretildiğin ilimden bana, doğru yolu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olabilir miyim?" dedi.

67.   Dedi ki: "Doğrusu sen, benimle sabredemezsin."

68.   "Aklının almadığı şeye nasıl sabredeceksin?"

69.   (Musa) dedi ki: "İnşallah, beni sabırlı bulacaksın ve senin hiç bir emrine asi olmam."

70.   Dedi ki: "O halde, eğer bana tâbi olacaksan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma, tâ ki ben sana o konudan söz edinceye kadar."

71.   Bunun üzerine ikisi gittiler. Nihayet gemiye bindiklerinde tuttu gemiyi yaraladı. (Musa:) "A!" dedi; "Yolcularını boğmak için mi onu yaraladın? Gerçekten müthiş bir şey yaptın!"

72.   Dedi ki: "Sen benimle beraber sabredemezsin, demedim mi?"

73.   (Musa:) "Beni unuttuğum şeyden dolayı sorgulama ve bana bu işimden dolayı güçlük çıkarma!" dedi.

74.   Yine gittiler, nihayet bir çocuğa rastladılar; tuttu onu öldürüverdi. (Musa) "Â!" dedi; "Tertemiz bir canı, bir can karşılığı kısasen olmaksızın öldürdün mü? Gerçekten çok kötü bir şey yaptın!"

Kehf Sûresi 75 - 83. Ayetler

75.   (Hızır:) "Ben sana, benimle beraber sabredemezsin, demedim mi?" dedi.

76.   (Musa:) "Eğer," dedi; "bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Doğrusu benim tarafımdan (ileri sürülebilecek) mazeretin sonuna ulaştın."

77.   Bunun üzerine yine yürüdüler, nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvar buldular. (Hızır), hemen onu doğrulttu. (Musa:) "isteseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın," dedi.

78.   (Hızır) şöyle dedi: "İşte bu seninle benim aramın ayrılmasıdır. Şimdi sana sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereceğim."

79.   "Gemi var ya, o denizde çalışan yoksul kimselerindi. Ben onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her sağlam gemiyi zorla alan bir hükümdar vardı."

80.   "Çocuğa gelince, ana-babası mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk."

81.   "İstedik ki, Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin."

82.   "Gelelim duvara, şehirde iki yetim çocuğun idi, altında onlar için saklanmış bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Onun için Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hâzineleri çıkarsınlar. Ben bunların hiç birini kendiliğimden yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur."

83.   (Resulüm!) Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: "Size ondan bir hatıra okuyacağım."

Kehf Sûresi 84 - 97. Ayetler

84.   Biz onun için yeryüzünde güç ve saltanat hazırladık ve ona muhtaç olduğun her şey için bir yol (vasıta) verdik.

85.   O da bir yol tutup gitti.

86.   Sonunda güneşin battığı yere varınca O, onu kara bir balçıkta batar buldu. Bir de onun yanında orada bir kavme rastladı. (Bunun üzerine biz:) "Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin," dedik.

87.   O, şöyle dedi: "Kim haksızlık ederse onu cezalandıracağız; sonra o, Rabbine gönderilecek; o da ona korkunç bir azap uygulayacak."

88.   Her kim de iman edip iyi bir iş tutarsa, onun için en güzel bir karşılık vardır. Ve ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleyeceğiz.

89.   Sonra (yine) bir yol tuttu.

90.   Sonunda güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu bir kavim üzerine doğuyor buldu ki, onlar için güneşe karşı bir siper yapmamıştık.

91.   İşte böyle, onunla ilgili her şeyi biliyorduk, hepsinden haberdardık.

92.   Sonra (yine) bir yol tuttu.

93.   Sonunda iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu.

94.   Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Ye'cüc ve Me'cüc bu memlekette bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir set yapman için sana vergi verelim mi?"

95.   Dedi ki: "Rabbimin beni içinde bulundurduğu iktidar daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle yardım edin de onlarla sizin aranıza sapasağlam bir engel yapayım."

96.   "Bana demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki ucunu aynı seviyeye getirince vadiyi doldurunca "körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirince: "Getirin bana, üzerine erimiş bakır dökeyim" dedi.

97.   Artık onu, ne aşabildiler, ne de delebildiler.

Kehf Sûresi 98 - 110. Ayetler

98.   (Zülkarneyn:) "Bu, Rabbimden bir rahmettir, Rabbimin va'di gelince onu yerle bir eder. Rabbimin va'di haktır," dedi.

99.   O gün (kıyamet gününde), biz bir kısmını diğerinin içinde dalgalanır bir halde bırakmışızdır. Sûra üfürülmüştür, artık onların hepsini bir araya getirmişizdir.

100. O gün, cehennemi, kafirlere öyle bir sunmuşuzdur ki, onunla yüzyüze gelmişlerdir.

101. Onlar ki, beni hatırlatan ayetlerim karşısında gözleri bir perde içerisinde idi. Dinlemeye de tahammül edemiyorlardı.

102. Kafirler, beni bırakıp ta kullarımı kendilerine dostlar edineceklerini mi sandılar? Biz, cehennemi kafirlere bir konak olarak hazırladık.

103. De ki: "Size, amelleri bakımından en çok ziyana uğrayanları haber vereyim mi?"

104. "Onlar, dünya hayatındaki çabaları boşa gitmiş iken, kendilerini iyi işler yapmakta sanan kimselerdir."

105. Bunlar, Rablerinin ayetlerini ve ona kavuşmayı inkâr eder, bu yüzden hayır adına yaptıkları bütün amelleri boşa giden kimselerdir. Biz, onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü tutturmayız.

106. İşte böyle, onların cezaları cehennemdir; çünkü inkar etmişler ve benim ayetlerimi ve peygamberlerimi alay konusu edinmişlerdir.

107. İman edip, salih ameller işleyen kimselere gelince, onlar için konak olarak Firdevs cennetleri vardır.

108. İçlerinde ebedi olarak kalırlar, onlardan çıkmak istemezler.

109. De ki: "Rabbimin kelimeleri için deniz mürekkep olsaydı, Rabbimin kelimeleri bitmeden deniz tükenirdi; bir o kadarını da getirsek bile!"

110. De ki: "Ben yalnızca sizin gibi bir beşerim, ancak bana, ilahınızın bir tek ilan olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse, salih bir amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın."

Meryem Sûresi 1 - 11. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd

2.     (Bu,) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin anılmasıdır.

3.     O zaman ki, O, Rabbine gizli bir sesle niyaz etmişti.

4.     Şöyle dedi: "Rabbim! kemiklerim zayıfladı, saçım ağardı. Rabbim sana ettiğim dua sayesinde hiçbir zaman bedbaht olmadım."

5.     "Bu halimle ben arkamdan yerime geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Onun için tarafından bana bir oğul ver."

6.     "Ki hem benim mirasımı, hem de Yakup oğullarının mirasını alsın. Rabbim onu rızana layık kıl!"

7.     (Allah şöyle buyurdu:) "Ey Zekeriya! Biz sana bir oğul müjdeliyoruz; onun adı Yahya'dır. Bundan önce ona kimseyi adaş yapmadık."

8.     (Zekeriya), "Rabbim!" dedi, "Benim nasıl oğlum olacak? Karım kısırdır, ben de ihtiyarlıktan ayakta duramayacak hale geldim."

9.     (Allah:) "Öyledir," dedi; Rabbin: "O bana kolaydır, daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım," buyurdu.

10.   "Rabbim!" dedi, "(çocuğum olacağına dair) bana bir işaret ver." (Allah:) "İşaretin, sapasağlam olduğun halde üç gün konuşmamandır," buyurdu.

11.   Bunun üzerine Zekeriya, mabetten kavminin karşısına çıkarak onlara: "Sabah ve Akşam tesbih edin" diye işaret verdi.

Meryem Sûresi 12 - 25. Ayetler

12.   "Ey Yahya! Kitabı kuvvetle tut, var gücünle sarıl" (dedik) ve daha çocuk iken ona hikmet verdik.

13.   Tarafımızdan ona şefkat ve temizlik de (verdik). O, çok sakınan bir kimse idi.

14.   Ana-babasına iyi davranırdı; zorba, isyankâr değildi.

15.   Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabrinden kaldırılacağı gün ona selam olsun!

16.   (Resûlüm!) Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafına bir yere çekilmişti.

17.   Meryem, onlardan tarafa (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Derken, ona ruhumuzu (Cebrail'i) gönderdik de o, kendisine düzgün bir insan şeklinde göründü.

18.   (Meryem) "Ben" dedi, "Senden çok esirgeyici olan Allah'a sığınırım! Eğer sakınan bir kimse isen (bana dokunma)."

19.   (Melek) "Ben, sana tertemiz bir erkek çocuğu vermek için sadece Rabbimin bir elçisiyim" dedi.

20.   (Meryem:) "Benim nasıl çocuğum olur? Bana bir insan dokunmadı, ben iffetsiz de değilim," dedi.

21.   (Ruh:) "Öyledir" dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki "O bana kolaydır. Çünkü onu insanlara (kudretimizin) bir delili ve tarafımızdan bir rahmet kılacağız. Hem de bu, ezelde karara bağlanmış bir iştir."

22.   Böylelikle ona hamile kaldı ve karnındaki çocukla uzak bir yere çekildi.

23.   Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına (dayanmaya) götürdü. "Keşke" dedi, "Bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!"

24.   O ona altından seslendi: "Sakın üzülme! Rabbin senin altında bir su arkı vücuda getirdi."

25.   "Hurmanın dalını kendine doğru silkele ki, üzerine olgunlaşmış taze hurmalar dökülsün."

Sayfa 12 / 26

  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
 
 
  • İLETİŞİM