• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Meryem Sûresi 26 - 38. Ayetler

26.   "Artık ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki; Ben merhametli olan Allah'a oruç adadım; onun için bugün hiçbir insanla konuşmayacağım."

27.   Böylece onu kucağında taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki: "Ey Meryem! Gerçekten sen şaşılacak iğrenç bir şey yaptın!"

28.   "Ey Harun'un kızkardeşi! Baban kötü bir kişi değildi, annen de iffetsiz değildi."

29.   Bunun üzerine çocuğa işaret etti. Dediler ki: "Beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?"

30.   Çocuk şöyle dedi: "Ben, Allah'ın kuluyum, o bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı."

31.   "Nerede olursam (olayım,) beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti."

32.   "Beni anneme saygılı kıldı; beni azgın bir zorba yapmadı."

33.   "Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün selam banadır."

34.   İşte, hakkında çekişip durdukları Meryem oğlu İsa (a.s.), hak söz olarak budur.

35.   Allah'ın evlat edinmesi, olur şey değildir. O, bundan münezzehtir. Bir işin olmasına karar verdiği zaman, ona sadece "Ol" der, o da hemen olur.

36.   Şüphesiz Allah, benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk ediniz. İşte doğru yol budur.

37.   Sonra Hristiyan gruplar, kendi aralarında Hz. İsa hakkında ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı, vay inkâr edenlere!

38.   Bize gelecekleri gün, neler işitecekler neler görecekler! Fakat o zalimler bugün açık bir sapıklık içindedirler.

Meryem Sûresi 39 - 51. Ayetler

39.   Resûlüm, onlar gaflet içindeyken, iman etmezlerken, pişmanlık gününün ve işin bitirildiği anın dehşeti hakkında onları uyar.

40.   Elbette yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz vâris oluruz ve onlar ancak bize döndürülecekler.

41.   Kitap'ta İbrahim'i de an. Zira o, özü-sözü doğru bir peygamberdi.

42.   Bir zaman o, babasına şöyle dedi: "Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan şeylere niçin taparsın?"

43.   "Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Gel bana uy da seni düz yola çıkarayım."

44.   "Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a âsi oldu."

45.   "Babacığım! Gerçekten ben, Rahman tarafından sana azap dokunup da şeytanın dostu olmandan korkuyorum."

46.   (Babası:) "Ey İbrahim!" dedi; "Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Yemin ederim ki eğer vazgeçmezsen, seni taşlarım, uzun bir zaman benden uzaklaş, git!"

47.   (İbrahim:) "Selâm sana, (esen kal)" dedi, "Senin için Rabbimden bağışlama dileyeceğim; çünkü O, bana karşı çok lütufkârdır."

48.   "Sizi Allah'tan başka taptıklarınızla bırakıp uzaklaşırım ve Rabbime dua ederim. Umulur ki Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam."

49.   Nihayet İbrahim, onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yâ'kub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.

50.   Onlara rahmetimizden ihsanda bulunduk ve hepsine dillerde yüksek bir şöhret verdik.

51.   Kitap'ta Musa'yı da an; çünkü o, ihlâs sahibi idi ve gönderilmiş (resul) bir peygamberdi.

Meryem Sûresi 52 - 64. Ayetler

52.   Ona Tûr'un sağ tarafından seslendik ve onu yakarış makamında yakınlık mertebesine erdirdik.

53.   Rahmetimizden ona kardeşi Harun'u bir peygamber olarak armağan ettik.

54.   Kitap'ta İsmail'i de an. Çünkü o, sözüne sâdıktı ve gönderilmiş bir peygamberdi.

55.   Halkına namazı ve zekâtı emrederdi ve Rabbinin nezdinde rızaya nail olmuştu.

56.   Kitapta İdris'i de an. Çünkü o, doğru bir kişi bir peygamberdi.

57.   Biz onu yüksek bir makama yücelttik.

58.   İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerden, Âdem'in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail (Ya'kub)'in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçtiğimiz kimselerdendir. Kendilerine çok merhametli olan Allah'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.

59.   Sonra arkalarından (bozuk) bir nesil geldi, namazı bıraktılar ve şehvetleri peşine düştüler. Bunlar da gayya'yı boylayacaklar.

60.   Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amel işleyenler müstesna. Çünkü bunlar, zerre kadar haksızlığa uğratılmaksızın cennete girecekler.

61.   Çok merhametli olan Allah'ın, kullarına vâdettiği Adn cennetlerine girecekler! Şüphesiz O'nun vadi yerini gelir.

62.   Orada boş söz işitmezler, sadece selam(ı işitirler). Orada sabah-akşam rızıkları da vardır.

63.   Kullarımızdan takvâ sahibi olanları mirasçı yapacağımız cennet, işte budur.

64.   Biz ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'nundur. Rabbin, seni unutmuş değildir.

Meryem Sûresi 65 - 76. Ayetler

65.   (O) göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin Rabbidir. Şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette sebat edip sabırlı ol. Hiç O'na adaş olan birini biliyor musun? Asla benzeri yoktur.

66.   Böyle iken İnsan diyor ki: "Öldüğüm zaman gerçekten diri olarak çıkarılacak mıyım?"

67.   İnsan, hiçbir şey değil iken, biz kendisini yarattığımızı düşünmez mi?

68.   Rabbine andolsun ki, onları da, şeytanları da, mutlaka mahşerde toplayacağız, sonra onları diz üstü çökmüş vaziyette cehennemin etrafında hazır bulunduracağız.

69.   Sonra her grupdan, çok merhametli olan Allah'a karşı azgınlık gösterme bakımından en şiddetli olanı ayıracağız.

70.   Sonra, biz cehenneme girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz.

71.   İçinizden, oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbinin vacip kıldığı kesin bir hükümdür.

72.   Sonra Allah'tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak bırakırız.

73.   Kendilerine âyetlerimiz, apaçık okunduğu zaman inkâr edenler, iman edenlere: "Bu iki topluluğun hangisi makam bakımından daha iyi, meclis bakımından daha güzeldir?" dediler.

74.   Halbuki biz, onlardan önce eşya ve görünüş bakımından daha güzel olan nice nesiller helak ettik.

75.   De ki: "Kim sapıklıkta ise, çok merhametli olan Allah ona istediği kadar mühlet versin, nihayet kendilerine vâdolunan şeyi -ya azab veya kıyameti- gördükleri zaman, mevki ve makamı daha kötü ve askeri daha zayıf olanın kim olduğunu bileceklerdir."

76.   Allah, doğru yolda gidenlerin hidayetini artırır. Sürekli kalan salih ameller, Rabbinin nezdinde sevapça daha hayırlı, sonuç bakımından da daha iyidir.

Meryem Sûresi 77 - 95. Ayetler

77.   Resûlüm, şu âyetlerimizi inkâr eden ve "Muhakkak bana mal ve çocuk verilecek" diyen adamı gördün mü?

78.   O, gaybı mı bildi, yoksa çok merhametli olan Allah'ın katından bir söz mü aldı?

79.   Hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve onun için azabı uzattıkça uzatacağız.

80.   Söylediği şeylerin hepsini elinden alacağız; o, bize tek başına gelecek.

81.   Kendilerine izzet ve kuvvet olsunlar diye Allah'tan başka tanrılar edindiler.

82.   Hayır! Onların taptıkları, ibadetlerini inkar edecekler ve onlara hasım olacaklar.

83.   (Resûlüm!) Görmedin mi? Biz, kâfirlerin üzerine, kendilerini kaynatıp-oynatıp kıvrandıran şeytanlar gönderdik.

84.   Onlar hakkında acele etme, biz onlar için (günleri) tek tek sayıyoruz.

85.   Takva sahiplerini, heyet halinde, çok merhametli olan Allah'ın huzurunda toplayacağımız gün,

86.   Günahkârları da susuz olarak cehenneme süreceğiz.

87.   Çok merhametli olan Allah'ın katında bir söz almış olan kimseden başkaları şefâata sahip olamayacaklardır.

88.   "Rahmân evlat edindi" dediler.

89.   Andolsun ki siz, çok ağır, çok çirkin bir cesarette bulundunuz.

90.   Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir.

91.   Rahmân'a çocuk isnadında bulundular diye, böyle olacaktı.

92.   Halbuki çocuk edinmek Rahmân'a yakışmaz.

93.   Göklerde ve yerde olan herkes, Rahmân'a kul olarak gelecektir.

94.   Andolsun ki, onların hepsini kuşatmış ve hepsini sayı olarak saymış bulunmaktadır.

95.   Onların hepsi kıyamet günü O'na tek başına gelecektir.

Meryem Sûresi 96 - 98. Ayetler

96.   İman edip de Salih amellerde bulunanlara gelince, çok merhametli olan Allah onlar için (gönüllerde) bir sevgi oluşturacaktır.

97.   Biz Kur'an'ı, senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık ki, Allah'tan sakınanları müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın.

98.   Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik, sen, her hangi birinden bir varlık emaresi hissediyor veya onların fısıltılarını duyuyor musun?

Tâhâ Sûresi 1 - 12. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Tâ. Hâ.

2.     Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekmen için indirmedik,

3.     Ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye (indirdik).

4.     Kur'an, yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafından peyderpey indirilmiştir.

5.     O Rahmân, Arş'a istivâ etmiştir.

6.     Göklerde, yerde, bu ikisi arasında ve toprağın altında olanların tümü O'nundur.

7.     Eğer sen sözü açıktan söylersen, (bilesin ki) O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.

8.     Allah'tan başka ilâh yoktur. En güzel isimler O'nundur.

9.     (Resûlüm!) Musa'nın kıssası sana ulaştı mı?

10.    Hani o, bir ateş görmüştü de ailesine: "Durun! Bir ateş gördüm. Belki ondan size bir kor getiririm veya ateşin yanında bir rehber bulurum" demişti.

11.   Oraya vardığında kendisine tarafımızdan "Ey Musa!" diye seslenildi.

12.   "Gerçekten ben, ben senin Rabbinim! Hemen ayakkabılarını çıkar; çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ'dasın."

Tâhâ Sûresi 13 - 37. Ayetler

13.   "Ben seni seçtim. Şimdi vahyedileni dinle."

14.   "Hakikaten benim, ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl."

15.   "Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Onu neredeyse gizleyeceğim ki, herkes harcadığı çabanın karşılığını bulsun."

16.   "Ona inanmayıp kendi hevasına uyan kimse, sakın seni kıyamete inanmaktan alıkoymasın, sonra helak olursun."

17.   "Sağ elindeki nedir, ey Musa?"

18.   "O, benim asamdır," dedi, "ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim; benim ona başkaca ihtiyaçlarım da vardır."

19.   (Allah:) "Bırak onu, ey Musa!" buyurdu.

20.   Onu hemen bıraktı. Bir de ne görsün, o hızla sürünen bir yılan (oluvermiş).

21.   Allah buyurdu: "Tut onu! Korkma; biz onu ilk haline sokacağız."

22.   "Bir de elini koynuna sok ki, bir başka mucize olarak o, lekesiz ve bembeyaz bir halde çıksın."

23.   "Ta ki, sana, böylece en büyük âyetlerimizden (bazılarını) gösterelim."

24.   "Firavun'a git. Çünkü o iyice azdı."

25.   (Musa:) "Rabbim!" dedi, "göğsüme genişlik ver."

26.   "İşimi bana kolaylaştır."

27.   "Dilimden şu düğümü çöz.

28.   "Ki sözümü iyi anlasınlar."

29.   "Bana ailemden bir de yardımcı ver."

30.   "Kardeşim Harun'u ver."

31.   "Onunla arkamı kuvvetlendir."

32.   "Ve onu işime ortak kıl."

33.   "Ki böylece seni çok tesbih edelim."

34.   "Ve çok analım seni."

35.   "Şüphesiz sen bizi görmektesin."

36.   (Allah) buyurdu: "Ey Musa! İstediğin sana verildi. "

37.   "Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk."

Tâhâ Sûresi 38 - 51. Ayetler

38.   "Bir zaman, vahyedilen şeyi annene (şöyle) vahyetmiştik:"

39.   "Musa'yı sandığın içine koy, (sonra) onu denize (Nil'e) bırak, deniz de onu sahile atsın, onu hem bana düşman hem ona düşman olan biri alsın. (Ey Musa!) Sevilmen ve Benim nezaretimde yetiştirilmen için sana kendimden sevgi verdim."

40.   "Hani, kız kardeşin gidip 'Ona iyi bakacak birini size bulayım mı?' diyordu. Böylece seni, annene geri verdik ki gözü aydın olsun ve üzülmesin. Ve sen, bir adam öldürdün de seni kederden kurtardık. Seni türlü sıkıntılarla imtihan ettik. Bunun için senelerce Medyen halkı arasında kaldın. Sonra bir kader üzerine (bu makama) geldin ey Musa!"

41.   "Ben seni, kendim için elçi yetiştirdim."

42.   "Sen ve kardeşin birlikte âyetlerimi götürün. Beni anmakta gevşek davranmayın."

43.   "Firavun'a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı."

44.   "Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, öğüt alır veya korkar."

45.   Dediler ki: "Rabbimiz! Biz, onun bize aşırı derecede kötü davranmasından yahut azgınlığını artırmasından korkuyoruz!"

46.   Buyurdu ki: "Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm."

47.   Haydi, ona gidin de deyin ki: "Biz, senin Rabbinin elçileriyiz. Artık İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder ve onlara eziyet etme! Biz, sana Rabbinden bir âyet getirdik. Selam doğruya tabi olanlaradır."

48.   Hakikaten bize şöyle vahyolundu: "Azap, peygamberleri yalanlayan ve yüz çevirenlerin üstünedir."

49.   (Firavun:) "Sizin Rabbiniz kimmiş ey Musa?" dedi.

50.   (O da:) "Bizim Rabbimiz, her şeye yaratılışını veren, sonra da doğru yolu gösterendir" dedi.

51.   (Firavun:) "Öyle ise, daha önceki nesillerin hali ne olacak?" dedi.

Tâhâ Sûresi 52 - 64. Ayetler

52.   (Musa:) "Onlar hakkındaki bilgi, Rabbimin katında bulunan bir kitaptadır. Rabbim, şaşırmaz ve unutmaz," dedi.

53.   "O, sizin için yeri beşik yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Böylelikle onunla çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık."

54.   "Yeyiniz, hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için âyetler vardır."

55.   Sizi ondan (topraktan) yarattık, yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha ondan sizi çıkaracağız.

56.   Andolsun biz ona (Firavun'a) delillerimizin hepsini gösterdik; öyle iken yine de o yalanladı ve diretti.

57.   Dedi ki: "Sen sihrinle bizi, yerimizden çıkarmak için mi geldin, ey Musa?"

58.   "O halde, muhakkak surette biz de sana, onun gibi bir sihir yapacağız. Şimdi sen, seninle bizim aramızda bir yerde buluşma zamanı ayarla, senin de bizim de muhalefet etmeyeceğimiz uygun bir yer olsun."

59.   (Musa:) "Buluşma zamanınız, bayram günü ve insanların toplanacağı kuşluk vakti (olsun)" dedi.

60.   Bunun üzerine Firavun tedbire girişti. Bütün hilesini (sihirbazlarını) topladı; sonra geri geldi.

61.   Musa onlara: "Yazık olsun sizlere!" dedi, "Allah hakkında yalan uydurmayın! Sonra O, bir azap ile kökünüzü keser! İftira eden, muhakkak perişan olur."

62.   Bunun üzerine onlar, durumlarını aralarında tartıştılar; gizli gizli fısıldaştılar.

63.   Dediler ki: "Herhalde bunlar iki sihirbazdır, sizi yurdunuzdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu ortadan kaldırmak istiyorlar."

64.   "Siz de hilelerinizi bir araya getirin, sonra sıra halinde gelin, Muhakkak ki bugün, üstün gelen kurtulmuştur."

Tâhâ Sûresi 65 - 76. Ayetler

65.   Dediler ki: "Ey Musa! Ya sen at veya ilk atan biz olalım."

66.   "Haydi siz atın," dedi. Bir de ne görsün! Sihirlerinden dolayı ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten koşuyor gibi görünüyor."

67.   Birdenbire Musa, içinde bir korku duydu.

68.   "Korkma!" dedik, "çünkü sen üstün geleceksin."

69.   "Sağ elindekini atıver, onların yaptıklarını yutacaktır; çünkü onların yaptıkları sadece bir sihirbaz hilesidir, sihirbaz ise, nereye varsa kurtulmaz."

70.   Sonunda bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, "Harun'un ile Musa'nın Rabbine iman ettik" dediler.

71.   (Firavun) şöyle dedi: "Ben size izin vermeden ona inandınız öyle mi! Şüphesiz o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. O halde (Andolsun ki,) ben de ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım, hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli olduğunu iyice bileceksiniz."

72.   Dediler ki: "Bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana karşı seni tercih edemeyiz! Artık ne yapacaksan yap! Senin, ancak bu dünya hayatında hükmün geçer."

73.   "Gerçekten biz, günahlarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri bağışlaması için Rabbimize iman ettik. Allah, (mükâfatı) en hayırlı ve (cezası) en sürekli olandır."

74.   Her kim Rabbine günahkâr olarak varırsa, şüphesiz onun için cehennem vardır. Onun içinde ne ölür, ne de yaşar!

75.   Kim de salih amellerde bulunmuş bir mümin olarak O'na varırsa, onlar için üstün dereceler vardır.

76.   İçlerinde ebedî kalacakları, altından ırmaklar akan Adn cennetleri! İşte temizlenen kimsenin mükâfatı budur.

Tâhâ Sûresi 77 - 87. Ayetler

77.   Andolsun, Musa'ya şöyle vahyettik: "Kullarımla birlikte geceleyin yürü de onlara denizde kuru bir yol aç! Yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan git."

78.   Derken Firavun ordularıyla onları takip etti, denizden onları kaplayıveren sular onları kaplayıverdi.

79.   Firavun, kavmini saptırdı, doğru yola sevketmedi.

80.   Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık ve Tûr'un sağ tarafına gelmeniz için size vade verdik ve size kudret helvası ile bıldırcın eti indirdik.

81.   Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyiniz ve bu konuda azgınlık yapmayın, yoksa gazabım üzerinize iner; kimin üzerine de gazabım inerse, o hakikatten tepetaklak düşmüştür.

82.   Şüphesiz ki ben, tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunan, sonra doğru yolda giden kimseyi bağışlayacağım.

83.   Seni acele ile kavminden ayıran nedir, ey Musa ?

84.   (Musa) dedi ki: "Onlar benim peşimdeler. Ben, sana acele ile geldim ki benden hoşnut olasın ey Rabbim!"

85.   (Allah) buyurdu: "Biz senden sonra kavmini imtihan ettik, Sâmirî onları yoldan saptırdı."

86.   Derhal Musa, son derece kızgın ve üzgün olarak kavmine döndü. "Ey kavmim!" dedi, "Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmamış mıydı? Zaman mı uzun geldi, yoksa üzerinize Rabbinizin bir gazabının inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?"

87.   Dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik. Ancak o kavmin (Mısırlıların) zinet eşyasından birtakım ağırlıklar yüklenmiştik, onları ateşe attık, aynı şekilde Sâmirî de attı."

Tâhâ Sûresi 88 - 98. Ayetler

88.   Derken bu adam onlar için böğürebilen bir buzağı heykeli çıkardı. Bunun üzerine dediler ki: "İşte bu sizin de, Musa'nın da ilahıdır. Fakat o unuttu."

89.   Onun onlara bir sözle karşılık vermediğini ve kendilerine ne bir zarar, ne de bir fayda sağlamaya gücü olmadığını görmüyorlar mı?

90.   Andolsun, Harun önceden onlara: "Ey kavmim! siz bununla sadece fitneye uğradınız. Sizin Rabbiniz çok merhametli olan Allah'tır. Gelin bana uyun ve emrime itaat ediniz" demişti.

91.   Onlar: "Biz," dediler, "Musa, bize dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!"

92–93.  (Musa, döndüğünde) "Ey Harun!" dedi, "sana ne engel oldu da bunların dalâlete düştüklerini gördüğün vakit peşimden gelmedin, emrime isyan mı ettin?"

94.   (Harun:) "Ey annemin oğlu!" dedi, "sakalımı başımı tutma! Emin ol ki 'Sözümü tutmadın, İsrailoğullarının arasına ayrılık düşürdün,' demenden korktum."

95.   (Musa:) "Ya senin derdin nedir, ey Sâmirî?" dedi.

96.   (Samiri:) "Ben, onların görmediklerini gördüm. Elçinin izinden bir avuç (toprak) alıp onu (erimiş mücevherlerin içine) attım. Nefsim bana böyle hoş gösterdi," dedi.

97.   (Musa:) "Haydi defol!" dedi, "zira sen hayatın boyunca: 'Bana dokunmayın!' diyeceksin. Hem senin için, asla kurtulamayacağın bir hesap günü var. Tapmakta olduğun ilahına bak! Biz onu mutlaka yakacağız; sonra da onu kül edip denize savuracağız!"

98.   "Sizin ilâhınız ancak o Allah'tır ki, ondan başka ilah yoktur. O, ilmi ile her şeyi kuşatmıştır."

Tâhâ Sûresi 99 - 113. Ayetler

99.   (Resulüm!) İşte böylece geçmişin önemli haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Şüphesiz ki, tarafımızdan sana bir zikir (Kur'an) verdik.

100. Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz ki kıyamet gününde o, ağır bir günah yükü yüklenecektir.

101. Ebediyyen onun (günah yükünün/vebalinin) altında kalacaklar. Onlar için kıyamet gününde o, ne kötü bir yüktür!

102. O günde Sûr'a üflenecek ve günahkârları o gün, (gözleri) gömgök (kör) bir halde mahşerde toplayacağız.

103. "Dünyada on günden fazla kalmadınız" diye aralarında gizli gizli konuşacaklar.

104. Yolca en seçkinleri "Bir günden fazla kalmadınız" dediğinde, onların ne söyleyeceğini biz daha iyi biliriz.

105. (Resulüm!) Bir de sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak."

106. "Böylece yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır."

107. "Orada ne bir eğrilik, ne de bir tümsek göremeyeceksin."

108. O gün kendisinden sapma imkanı olmayan çağrıcıya İsrafil'e uyarlar. Çok merhametli Allah'ın hürmetine heybetinden sesler kısılmıştır. Artık hışıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin.

109. O gün, Rahmân'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.

110. O, onların önlerindekini (geleceklerini) ve arkalarındakini (geçmişlerini) bilir. Onlar ise bilgi bakımından onu kavrayamazlar.

111. Bütün yüzler, diri ve her şeye hakim olan Allah için boyun bükmüştür. Zulüm yüklenen ise, gerçekten perişan olmuştur.

112. Her kim, mümin olarak salih amellerde bulunursa, artık o, ne zulümden, ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.

113. (Resûlüm!) Böylece biz onu, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda ikazları türlü şekillerde tekrar tekrar açıkladık. Umulur ki onlar, korunup takva yolunu tutarlar, yahut da o (Kur'an) onlar için bir hatırlatma yapmış olur.

Tâhâ Sûresi 114 - 125. Ayetler

114. Hak hükümdar olan Allah çok yücedir. Sana vahyi tamamlanmadan önce Kur'an'ı (okumakta) acele etme ve de ki: "Rabbim, benim ilmimi artır."

115. Andolsun, biz bundan önce Âdem'e ahid (emir ve vahiy) vermiştik. Fakat o, unuttu ve biz onda bir kararlılık da bulmadık.

116. Düşün o vakti ki, biz meleklere: "Âdem'e secde edin!" demiştik, hemen secde ettiler; İblis hariç. O, dayattı.

117. Bunun üzerine biz de "Ey Âdem!" dedik, "haberin olsun bu, hem sana hem de eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun!"

118. Burada senin için ne acıkman ve ne de çıplak kalman vardır.

119. Sen orada susmayacaksın ve güneşte yanmayacaksın.

120. Derken Şeytan ona vesvese verdi; "Ey Adem! sana ebedîlik ağacını ve yok olmayacak bir mülkünü göstereyim mi?" dedi.

121. Bunun üzerine ikisi de ondan yediler, hemen ardından kendilerine ayıp yerleri açılıverdi, üzerlerine cennet yaprağından örtmeye başladılar. Âdem Rabbine âsi oldu da şaşırıp kaldı.

122. Sonra Rabbi onu seçkin kıldı; tevbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi.

123. Buyurdu ki: "Bazınız bazınıza düşman olarak hepiniz oradan inin! Artık size benden bir yol gösterici geldiğinde, kim yol göstericime uyarsa, işte o sapmaz ve bedbaht olmaz."

124. Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, onun için dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.

125. O: "Rabbim! Beni, niçin kör olarak haşrettin? Halbuki ben görür idim!" der.

Tâhâ Sûresi 126 - 135. Ayetler

126. (Allah) buyurur ki: "İşte böyle, sana âyetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun, bugün de işte böyle bırakılacaksın!"

127. Rabbinin âyetlerine inanmayıp israf edeni biz böyle cezalandıracağız. Elbette ahiret azabı daha şiddetli ve daha süreklidir.

128. Kendilerinden önce nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onları yola getirmedi mi? (Oysa bugün kendileri) onların yurtlarında gezinip duruyorlar. Elbette bunda ibret alacak akıl sahipleri için nice ibretler vardır.

129. Rabbinden, daha önce sâdır olmuş bir söz olmasaydı, muhakkak azap (onlar için dünyada) kaçınılmaz olurdu, Fakat Rabbin tarafından belirlenmiş bir süre var!

130. (Resûlüm!) O halde söylediklerine sabret. Güneş doğmadan önce de, batmadan önce de Rabbini hamd ile tedbih et; gece saatlerinde ve gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki, hoşnutluğa erebilesin.

131. Sakın, kâfirleri denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme! Rabbinin rızkı, hem daha hayırlı, hem daha süreklidir.

132. Ailene de namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Biz senden rızık istemiyoruz, aksine biz seni rızıklandırırız. (Güzel) sonuç, takvânındır.

133. Bir de "Rabbinden bir mucize getirseydi ya!" dediler. Kendilerine önceki kitaplardakinin apaçık delili (Kur'an) gelmedi mi?

134. Eğer biz, onları bundan önce bir azapla helâk etseydik, derlerdi ki: "Rabbimiz! Ne olurdu bize bir elçi gönderseydin de, zelil ve rüsvay olmadan önce âyetlerine tabi olsaydık."

135. De ki: "Herkes beklemektedir. Siz de bekleyin bakalım, çünkü yakında bileceksiniz; doğru yolun sahipleri kimlermiş ve doğru yolda giden kimlermiş!"

Enbiyâ Sûresi 1 - 10. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     İnsanlara hesapları yaklaştı. Onlar ise hâlâ gafletteler, aldırmıyorlar.

2.     Rablerinden kendilerine gelen her yeni ihtarı ancak eğlenerek dinliyorlar.

3.     Kalpleri hep oyunda! Hem o zalimler gizlice fısıldamıyorlar: "Bu sadece sizin gibi bir beşer! Artık göre göre sihire mi gidiyorsunuz?"

4.     (Peygamber) dedi ki: "Rabbim gökte ve yerde söyleneni bilir. O, hakkıyla işiten ve bilendir."

5.     Dediler ki: "(Bunlar), karma karışık rüyalardır; yok, onu kendisi uydurdu, yok, o bir şâirdir. Böyle değilse, öncekilerin gönderildikleri zaman getirdikleri gibi bir mucize getirsin."

6.     Onlardan önce helâk ettiğimiz hiçbir belde iman etmedi, şimdi onlar mı iman edecekler?

7.     Biz, senden önce de, kendilerine vahiy verdiğimiz bir takım erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, haydin bilenlerden sorun.

8.     Hem biz onları yemek yemez (cansız) bir cesed yapmadık, hem de ölümsüz değillerdir.

9.     Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik; böylece kendilerini ve dilediklerimizi kurtarıp ölçüsüz davrananları helâk ettik.

10.   Andolsun, size bir kitap indirdik ki, bütün şânınız (muhtaç olduğunuz nasihat) ondadır. Hâla akıllanmayacak mısınız?

Enbiyâ Sûresi 11 - 24. Ayetler

11.   Halbuki biz, zalim nice memleketi kırıp-geçirdik ve arkasından da nice başka milletler meydana getirdik.

12.   Azabımızı hissettikleri zaman, hemen azap bölgesinden kaçıyorlardı.

13.   "Yok" dedik; "tepinmeyin, dönün o içinde şımartıldığınız refaha ve yurtlarınıza! Ki sorguya çekileceksiniz."

14.   "Vay bizlere, bizler gerçekten zalimler idik!" dediler.

15.   Artık bütün feryatları devam ederken nihayet onları öyle yaptık ki, biçildiler, söndüler.

16.   Biz, göğü ve yeri oyunculuk etmek üzere yaratmadık.

17.   Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, onu kendi tarafımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık öyle yapardık.

18.   Hayır! Biz, hakkı bâtılın tepesine fırlatırız da bâtılın beynini parçalar, işini bitirir, bir de bakarsın o anda batıl mahvolmuştur. Vay sizlere, Allah'a isnad ettiğiniz vasıflardan dolayı!

19.   Halbuki göklerde ve yerde kimler varsa O'nundur. O'nun huzurundakiler O'na ibadetten ne çekinirler, ne de yorgunluk duyarlar.

20.   Onlar, usanmadan gece gündüz O'nu tesbih ederler.

21.   Yoksa birtakım ilahlar edindiler de, yerden (ölüleri) onlar mı diriltecekler?

22.   Yerde, gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı, ikisi de fesad olup gitmişti. De ki; "Arşın Rabbi olan Allah, onların isnad ettikleri vasıflardan münezzehtir."

23.   O, yaptığından mesul olmaz onlar ise mesuldürler.

24.   Yoksa O'ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: "Haydi getirin delillerinizi! İşte benimle beraber olanların Kitab'ı ve benden öncekilerin Kitab'ı. Fakat onların çoğu hakkı bilmezler; bu yüzden ondan yüz çevirirler."

Enbiyâ Sûresi 25 - 35. Ayetler

25.   Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona: şöyle vahyetmiş olmayalım: "gerçek şu ki, benden başka İlâh yoktur; onun için hep bana ibadet edin!"

26.   Böyle iken dediler ki: "Rahmân, çocuk edindi" O, bundan münezzehtir. Doğrusu, melekler ikram olunmuş kullardır.

27.   O'nun sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emri ile hareket ederler.

28.   O, onların önlerindekini, arkalarındakini (yaptıklarını, yapacaklarını) bilir. Onlar, O'nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi O'nun korkusundan titrerler.

29.   İçlerinden her kim: "ben ondan başka bir ilahım!" derse, biz onu cehennemle cezalandırırız. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız!

30.   Ya o inkâr edenler görmediler mi ki, gökler ve yer bitişik idiler de biz onları ayırdık, her canlı şeyi sudan yarattık, hâlâ inanmıyorlar mı?

31.   Yeryüzünde -onları sarsmasın diye- dağlar oturttuk, hem onda geniş geniş yollar yaptık ki, hedeflerine doğru gidebilsinler.

32.   Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise, onun (gökyüzünün) âyetlerinden yüz çeviriyorlar.

33.   Halbuki O, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler.

34.   Bir de biz, senden önce hiçbir beşer için ebedîlik nasip etmedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar?

35.   Her canlı ölümü tadacak ve sizi bir imtihan olarak şer ve hayır ile sınayacağız; hepiniz sonunda bize döndürüleceksiniz.

Enbiyâ Sûresi 36 - 44. Ayetler

36.   Resûlüm, inkar edenler gördükleri zaman seni alaya alıyorlar ve "bu mu ilahlarınızı anıp duran?" derler. Halbuki onlar, hep Rahman'ın Kitabını inkâr edenlerin tâ kendileridir.

37.   İnsan, aceleci bir tabiatta yaratıldı. Yarın ben onlara âyetlerimi göstereceğim, şimdi acele etmeyin.

38.   Bir de: "Eğer doğru iseniz, bu va'd ne zamandır?" diyorlar.

39.   İnkâr edenler, ne yüzlerinden ne arkalarından ateşi savamayacakları ve hiçbir taraftan yardım olunmayacakları o zamanı bir bilselerdi!

40.   Doğrusu kıyamet, onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkına çevirecek; artık ne geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecek.

41.   Andolsun ki, senden önce birçok peygamberlerle alay edildi de alay edenleri, alay konusu ettikleri şey kuşatıverdi.

42.   De ki: "Sizi gece ve gündüz o Rahman'dan kim koruyabilir?" Fakat onlar Rablerini anmaktan yüz çevirmişlerdir.

43.   Yoksa onlar için kendilerini bize karşı savunacak ilâhlar mı var? Onlar kendilerini kurtaramayacakları gibi, bizden de bir himaye görmezler.

44.   Doğrusu biz onları ve atalarını yaşattık, hatta o ömür onlara (hiç bitmeyecek gibi) uzun geldi. Fakat görmüyorlar mı, o yeri etrafından eksiltip duruyoruz. O halde üstün gelen onlar mı?

Enbiyâ Sûresi 45 - 57. Ayetler

45.   De ki: "Ben, sizi ancak vahiy ile uyarıyorum, amma ne kadar uyarılsalar da sağırlar daveti işitmezler."

46.   Andolsun, Rabbinin azabından onlara bir ufak esinti dokunursa, hiç şüphesiz diyeceklerdir ki: "Vay bizlere, bizler gerçekten zalimler idik!"

47.   Biz ise, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız da hiçbir kimseye zerre miktarı zulmedilmez, yapılan iş, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa onu getirir adalet terazisine koruz. Hesap gören olarak da biz yeteriz.

48.   Andolsun, biz Musa ile Harun'a, takvâ sahipleri için bir öğüt, bir ışık olan Furkan'ı verdik.

49.   O takvâ sahipleri için ki, görmedikleri halde Rablerinden korkarlar ve o kıyamet saatinden dolayı titrer dururlar.

50.   İşte bu (Kur'an) da, bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu inkâr mı ediyorsunuz?

51.   Andolsun, bundan önce de biz, İbrahim'e rüşdünü vermiştik. Biz onu bilenleriz.

52.   O vakit babasına ve kavmine: "Ne bu, başına toplanıp durduğunuz putlar?" dedi.

53.   "Atalarımızı bunlara ibadet ediyor bulduk" dediler.

54.   Dedi ki: "Andolsun, siz de, atalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz."

55.   Dediler ki: "Ciddi mi söylüyorsun, yoksa sen şakacılardan mısın?"

56.   Dedi ki: "Doğrusu Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir ki O, onları yaratmıştır ve ben buna şahitlik edenlerdenim."

57.   "Allah'a yemin ederim ki, siz dönüp gittikten sonra putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım."

Enbiyâ Sûresi 58 - 72. Ayetler

58.   Sonunda onları parça parça etti. Ancak büyüklerini bıraktı, belki ona müracaat ederler diye.

59.   "Bunu bizim ilahlarımıza kim yapmış? Şüphesiz o, zalimlerden biridir" dediler.

60.   "Bir delikanlı işittik, bunları diline dolamış, adına İbrahim deniyormuş" dediler.

61.   "Haydin" dediler; "onu insanların gözleri önüne getirin. Belki şahitlik ederler."

62.   Dediler ki: "sen mi yaptın bunu ilâhlarımıza ey İbrahim?"

63.   Dedi ki: "Belki şu büyükleri yapmıştır. Sorun bakalım onlara, eğer konuşurlarsa!"

64.   Bunun üzerine, kendi vicdanlarına döndüler ve kendi kendilerine "doğrusu siz haksızsınız!" dediler.

65.   Sonra yine eski inançlarına döndüler; "Sen gerçekten bilirsin ki bunlar konuşamazlar!" dediler.

66.   "O halde" dedi; "Allah'ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek nesnelere mi tapıyorsunuz?"

67.   "Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza! Hâlâ akıllanmayacak mısınız?" dedi.

68.   Dediler ki: "Eğer bir iş yapacaksanız, bunu yakın ve ilahlarınızın öcünü alın!"

69.   "Ey ateş! İbrahim için serin ve esenlik ol!" dedik.

70.   Ona bir tuzak kurmak istediler, biz kendilerini daha çok hüsrana uğrattık.

71.   Biz, onu Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemlere bereket verdiğimiz yere (ülkeye) ulaştırdık.

72.   Ona İshak'ı ihsan ettik, fazladan bir bağış olarak da Ya'kub'u; herbirini sâlihlerden kıldık.

Enbiyâ Sûresi 73 - 81. Ayetler

73.   Hepsini, emrimizle yol gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar daima bize ibadet eden kimselerdi.

74.   Lût'a da bir hüküm ve bir ilim verdik. Onu çirkinlikler işleyen o memleketten kurtardık. Gerçekten onlar; kötü, fasık kavim idiler.

75.   Onu ise rahmetimize dahil eyledik; çünkü o, gerçekten sâlihlerdendi.

76.   Nuh da daha önce dua etmişti, biz de duasını kabul ettik de kendisini ve ailesini büyük bir sıkıntıdan kurtardık.

77.   Onu âyetlerimizi yalanlayan kavimden koruduk. Gerçekten onlar kötü bir kavim idiler, biz de hepsini birden boğuverdik.

78.   Davud ve Süleyman'ı da an. Bir zaman ikisi de ekin hakkında hüküm veriyorlardı, o vakit ki ekinde geceleyin kavmin koyun sürüsü yayılmıştı, Biz de hükümlerine şahid idik.

79.   Derhal bu fetvayı Süleyman'a anlattık. Biz, her birine bir hüküm ve ilim vermiştik. Davud'a kuşları boyun eğdirdik, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı; bunları biz yaparız.

80.   Bir de ona sizi savaşınızın sıkıntılarınızdan koruması için zırh sanatı öğretmiştik, şimdi siz şükrünü eda ediyor musunuz?

81.   Süleyman için şiddetli rüzgârı (boyun eğdirmişti) ki, o (rüzgar), içinde bereketler kıldığımız yere doğru onun emriyle esiyordu. Biz her şeyi biliriz.

Enbiyâ Sûresi 82 - 90. Ayetler

82.   Şeytanlar arasından da, onun için dalgıçlık edenleri ve bundan başka işler görenleri emrine vermiştik. Biz, onları gözetim altında tutuyorduk.

83.   Eyyub'u da an. Hani "Başıma bu dert geldi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin" diye Rabbine dua etti.

84.   Biz de duasını kabul ettik. Sonra hemen kendisindeki sıkıntıyı açtık ve tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir hatıra olmak üzere ona ailesini ve beraberinde olanların bir mislini daha verdik.

85.   İsmail'i de, İdris'i de, Zülkif'i de an. Hepsi sabredenlerdendi.

86.   Bunları da rahmetimize dahil eyledik; çünkü onlar gerçekten salih kimselerdi.

87.   Zünnûn'u (Yunus'u da) an. Hani öfkelenerek gitmişti de biz kendisini asla sıkıştırmayız sanmıştı; derken karanlıklar içinde: "Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti.

88.   Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz müminleri kederden böyle kurtarırız.

89.   Zekeriyya'yı da an. Hani Rabbine: "Rabbim! Beni yalnız bırakma! Sen vârislerin en hayırlısısın." diye niyaz etmişti.

90.   Biz kendisine Yahya'yı verdik ve onun için eşini de (çocuk doğurmaya) elverişli kıldık. Gerçekten bunlar, hayır işlerinde koşarlardı, bize umut ve korkuyla dua ederlerdi. Bize karşı saygılı kimselerdi.

Enbiyâ Sûresi 91 - 101. Ayetler

91.   Ve Irzını iffetle koruyan o dişiyi (Meryem'i de an.) Kendisine ruhumuzdan üfledik; onu ve oğlunu bütün âlemlere bir mucize kıldık.

92.   İşte bu, bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Rabbiniz de benim; onun için daima bana kulluk edin.

93.   İnsanlar kendi aralarındaki birliği parçaladılar. Fakat hepsi bize döneceklerdir.

94.   Şimdi her kim, mümin olarak salih amellerden işlerse, onun çabasına nankörlük yoktur ve şüphesiz biz onun hesabını yazmaktayız.

95.   Helak ettiğimiz bir memleketin artık (yeniden mâmur olması) imkânsızdır; çünkü onlar geri dönemeyeceklerdir.

96.   Nihayet Ye'cûc ve Me'cûc (sedleri) açılıp da her tepeden saldırdıkları zaman,

97.   Ve gerçek va'ad yaklaştığı zaman, işte o inkâr edenlerin derhal gözleri donup kalacaktır. "Eyvah bizlere, biz bundan gaflet içindeydik! Hayır, bizler zalim kimselerdik" diyecekler.

98.   Haberiniz olsun ki, siz ve Allah'dan başka taptığınız nesneler cehennem odunusunuz, siz oraya varacaksınız.

99.   Onlar ilah olsalardı, cehenneme girmezlerdi, halbuki hepsi orada ebedî kalacaklardır.

100. Öyleki orada onlara inim inim inlemek vardır. Ama hiç bir iyi haber işitmeyeceklerdir.

101. Şüphe yok ki, tarafımızdan kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş olanlar, işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır.

Enbiyâ Sûresi 102 - 112. Ayetler

102. Onun hışıltısını bile duymazlar ve bunlar canlarının istediği nimetler içinde ebedî kalacaklardır.

103. En büyük dehşet dahi bunları mahzun etmeyecek ve bunları melekler şöyle karşılayacaklar: "İşte bu, size vâ'dolunan gününüzdür."

104. O gün ki, biz göğü, kitapların sahifelerini dürer gibi düreceğiz. İlk yaratmaya başladığımız gibi, onu (eski haline) iade edeceğiz. (Bu), üzerimize bir va'ddır. Şüphe yok ki, biz, vaadimizi yaparız.

105. Andolsun, Zikir'den sonra Zebur'da da yazmıştık ki: "Kuşkusuz yeryüzüne benim salih kullarım vâris olacaktır."

106. Şüphe yok ki bunda (Kur'an'da), kulluk eden bir topluluk için yeterli bir öğüt vardır.

107. Seni sadece âlemlere rahmet olarak göndermişizdir.

108. De ki: "Bana ilâhınızın ancak bir ilah olduğu vahyedildi. Halâ siz Müslüman olmayacak mısınız?"

109. Bunun üzerine aldırmazlarsa, de ki: "Size bana emrolunanı düpe düz ilan ettim. Artık size va'dedilen şey pek yakın mı, yoksa uzak mı, bilmem."

110. Şüphe yok ki O, söylenenden açığa vurulanı bilir, gizlediğinizi de bilir.

111. Bilmem, belki de azabın ertelenmesi, sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar faydalandırılmanız içindir.

112. Ey Resûlüm de ki: "Rabbim! Onlar hakkında hükmet! Rabbimiz Rahmân'dır. Sizin nitelendirmelerinize karşı sığınılacak ancak O'dur."

Sayfa 13 / 26

  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
 
 
  • İLETİŞİM