• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Hûd Sûresi 98 - 108. Ayetler

98.   (Firavun) kıyamet gününde kavminin önüne düşer; derken onları suya götürür gibi ateşe götürür. O varılan yer de ne kötü yerdir!

99.   Onlar, hem burada, hem de kıyamet gününde lânetle izlendiler. Onlara verilen destek ne kötü destekdir!

100. İşte bu, halkı helâk olmuş memleketlerin haberlerindendir. Biz onu sana kıssa olarak anlatıyoruz; onlardan (bu güne kadar) kalan da vardır, biçilen ekin gibi (yok olan) da vardır.

101. Biz onlara zulmetmedik; fakat kendilerine zulmettiler. Allah'ın dışında taptıkları tanrıları, Rabbimin emri geldiği zaman kendilerine hiçbir fayda sağlamadı, ziyanlarını artırmaktan başka hiçbir şeye yaramadı.

102. İşte Rabbin memleketleri zulmederlerken çarptığı zaman böyle çarpar; çünkü onun çarpması çok acı, çok şiddetlidir.

103. Şüphesiz bunda, ahiret azabından korkanlar için bir ibret vardır. O, bütün insanların kendisinde toplanacağı bir gündür ve o, mutlaka görülecek bir gündür.

104. Biz onu kıyamet gününü sadece sayılı bir süreye kadar erteleriz.

105. O gün, O'nun izni olmadan hiç kimse söz söyleyemez. Artık kimi bedbahttır, kimi mutlu!

106. Bedbaht olanlar ateştedirler; orada onların öyle feci nefes alıp vermeleri ve hıçkırışları vardır ki.

107. Rabbinin dilediği hariç, onlar gökler ve yer durdukça orada ebedî kalacaklardır. Çünkü Rabbin dilediğini hakkıyla yapandır.

108. Ama mutlu olanlar cennettedirler. Rabbinin dilediği hariç gökler ve yer durdukça onlar da orada ebedî kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır.

Hûd Sûresi 109 - 117. Ayetler

109. O halde şunların ibadet edişlerinden, bunun onları azaba götürdüğünden şüpheye düşme; onlar ancak atalarının ibadeti gibi ibadet ediyorlar. Biz de elbette kendilerine tamamıyla azaptan nasiplerini veririz.

110. Andolsun ki, Musa'ya Kitab'ı verdik. Onda ihtilaf edildi. Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, elbette aralarında hüküm verilip işleri bitmişti. Şüphesiz ki onlar bundan (Kur'an'dan) yana kuşku verici bir şüphe içindedirler.

111. Gerçekten Rabbin onların her birine amellerinin (karşılığını) tamamıyla ödeyecektir. Çünkü O, her ne yapıyorlarsa haberdardır.

112. Onun için seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin; çünkü O, her ne yaparsanız görendir.

113. Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur. Allah'tan başka dostlarınız da yoktur. Sonra ondan kurtulamazsınız.

114. Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler, kötülükleri giderir. Bu idraki olanlara bir öğüttür.

115. (Resûlüm!) Sabret; zira Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez.

116. Şimdi keşke sizden önceki asırlarda faziletli kimseler, bozgunculuktan alıkoysalardı. Fakat onlardan kurtuluşa erdirdiğimiz pek az kısmı müstesnadır. Zulmettiler, şımartıldıkları refahın peşine düştüler ve hep günahkâr oldular.

117. Halkı iyi olduğu halde Rabbin memleketleri zulümle helâk edici değildir.

Hûd Sûresi 118 - 123. Ayetler

118. Rabbin dileseydi, elbette bütün insanları bir tek ümmet yapardı. Hâlbuki ihtilaf edip duracaklardır.

119. Ancak Rabbinin merhamet ettiği kimseler müstesnadır. Ve zaten Rabbin onları bunun için yarattı. Rabbinin şu sözü tamamlanıp gerçekleşmiştir. "Andolsun, Cehennemi cinlerden ve insanlardan dolduracağım"

120. Peygamberlerin haberlerinden, kalbini sağlamlaştıracağımız her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz. Bu sûrede de sana hak, müminlere bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir.

121. İman etmeyenlere de ki: "Siz yerinizde yapacağınızı yapın, şüphesiz biz de gerekeni yapmaktayız."

122. "Bekleyin! Şüphesiz biz de bekliyoruz!"

123. Göklerin ve yerin gaybı (sırrı) Allah'ındır. Her iş O'na döndürülür. Yalnız O'na ibadet et ve yalnız O'na tevekkül et! Rabbin yaptıklarınızdan ve yapacaklarınızdan gafil değildir.

Yûsuf Sûresi 1 - 4. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Elif, lam, Ra. İşte bunlar apaçık kitabın ayetleridir.

2.     Akıl erdiresiniz diye biz Kur'an'ı Arapça olarak indirdik.

3.     Sana bu Kur'an'ı vahyetmemizle, en güzel kıssaları sana (gerçek) bir kıssa olarak anlatıyoruz. Doğrusu senin bundan önce hiç haberin yoktu.

4.     Bir zaman Yusuf babasına şöyle dedi: "Babacığım! Ben (rüyamda) on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederlerken gördüm."

Yûsuf Sûresi 5 - 14. Ayetler

5.     (Babası) dedi ki: "Yavrum! Rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insana apaçık bir düşmandır."

6.     "İşte böylece Rabbin seni seçecek sana rüyanda görülen olayların yorumunu öğretecek. Bundan önce ataların İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi hem sana, hem de Yakub'un ailesine nimetini tamamlayacaktır. Şüphe yok ki, Rabbin bilendir, hikmet sahibidir."

7.     Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ibret alacak ayetler vardır.

8.     Zira (kardeşleri) dediler ki: "Şüphesiz Yusuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir, biz ise bir birini pekiştiren (tutan) bir topluluğuz. Doğrusu belli ki babamız yanılıyor."

9.     Aralarında dediler ki; "Yusuf'u öldürün veya onu uzak bir yere atın ki babanızın yüzü (teveccühü) size kalsın. Ondan sonra tevbe ederek salih kimseler olursunuz."

10.   İçlerinden bir söz sahibi dedi ki: "Yusuf'u öldürmeyin, bir kuyu dibinde bırakın ki kafilenin biri onu sahipsiz bulup alsın. Eğer yapacaksanız bunu yapın."

11.   Dediler ki: "Ey bizim babamız! Sen niye bize Yusuf hakkında güvenmiyorsun? Gerçekte biz onun iyiliğini istiyoruz."

12.   "Yarın onu bizimle beraber gönder, gezsin oynasın; şüphesiz biz onu gözetiriz."

13.   (Babaları) dedi ki: "Onu götürmeniz beni mutlaka üzer ve korkarım ki onu kurt yer de haberiniz olmaz."

14.   Dediler ki: "Vallahi biz birbirini koruyan bir topluluk iken onu kurt yerse, bu durumda biz hüsrana uğrayan (aciz) kimseler sayılırız."

Yûsuf Sûresi 15 - 22. Ayetler

15.   Onu götürüp kuyunun dibine atmaya karar verdikleri zaman biz Yusuf'a şöyle vahyettik: "Andolsun ki, sen onlara hiç işin farkında değillerken bu işlerini haber vereceksin."

16.   Bıraktılar ve yatsı vakti ağlayarak babalarına geldiler.

17.   Dediler ki: "Ey babamız! Biz gittik, yarış ediyorduk, Yusuf'u eşyamızın yanında bırakmıştık. Bir de baktık ki onu kurt yemiş! Şimdi biz doğru da söylesek, sen bize inanmazsın."

18.   Bir de gömleğinin üzerinde sahte bir kan getirdiler. (Yakup) dedi ki: "Nefisleriniz sizi aldatıp (böyle) bir işe sürüklemiş! Artık (bana düşen) güzel bir sabırdır. Söylediklerinize karşı yardımına sığınılacak yalnız Allah'tır."

19.   Öteden bir kafile gelmiş, sucularını kuyuya göndermişlerdi; o da kovasını saldı. "Â! Müjde, bu bir çocuk!" dedi. Onu ticaret için sakladılar. Allah ise ne yapacaklarını biliyordu.

20.   Değersiz bir paha ile onu birkaç dirheme sattılar. Zaten onun hakkında isteksiz bulunuyorlardı.

21.   Onu satın alan Mısırlı ise, hanımına dedi ki: "Buna güzel bak! Belki bize faydası olur. Veya onu evlat ediniriz." Bu suretle kendisine rüyadaki olayların yorumuna dair ilimleri öğretmemiz için Yusuf'u orada yerleştirdik. Öyle ya, Allah emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

22.   Erginlik çağına erişince, biz ona isabetle hükmetme kabiliyeti ve bir ilim verdik. İşte biz, iyilik yapanlara böyle karşılık veririz.

Yûsuf Sûresi 23 - 30. Ayetler

23.   Derken evinde bulunduğu hanım, onun nefsinden murad almak istedi ve kapıları kilitledi: "haydi seninim!" dedi. O: "Haşa, Allah'a sığınırım! Doğrusu o (kocanız) benim efendimdir, bana güzel baktı. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez" dedi.

24.   Gerçekten kadın onu arzulamıştı, eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıtını görmeseydi o da onu (kadını) arzulamıştı. Ondan kötülüğü ve fuhşu bertaraf etmek için ona delilimizi gösterdik. Gerçekten o bizim ihlâsa erdirilmiş has kullarımızdandır.

25.   İkisi birden kapıya koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında kadının kocasına rastladılar. Kadın: "Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, zindana konulmaktan ve elem verici bir azaptan başka ne olabilir?" dedi.

26.   Yusuf: "O, kendisi benim nefsimden murad almak istedi" dedi. Kadının akrabasından bir şahit de şöyle şahitlik etti: "Eğer gömleği önden yırtılmış ise kadın doğru söylemiş, bu yalancılardandır."

27.   "Yok, eğer gömleği arkadan yırtılmış ise, kadın yalan söylemiş, bu doğru söyleyenlerdendir."

28.   Gömleğinin arkadan yırtılmış olduğunu görünce kocası dedi ki: "Anlaşıldı, bu sizin tuzağınızdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür."

29.   "Yusuf, sakın bundan kimseye bahsetme! Sen de ey kadın, günahının affını dile! Gerçekten sen büyük günahkârlardan oldun."

30.   Şehirde bir takım kadınlar da dediler ki: "Aziz'in karısı delikanlının nefsinden murad almak istiyormuş, ona aşkından yüreğinin zarı çatlamış, biz onu besbelli çıldırmış görüyoruz."

Yûsuf Sûresi 31 - 37. Ayetler

31.   (Kadın) bunların dedikodularını işitince, onlara davetçi gönderdi, onlar için dayalı döşeli bir yerde bir sofra hazırladı ve her birine bir bıçak verdi. (Yusuf'a da:) "Çık karşılarına" dedi. Hepsi onu görür görmez, gözlerinde çok büyüttüler, şaşkınlıklarından ellerini doğradılar ve dediler ki: "Hâşâ! Allah için bu bir beşer değil, bu ancak üstün bir melektir!"

32.   Dedi ki: "İşte bu gördüğünüz, hakkında beni kınadığınız şahıstır. Andolsun ki, ben bunun nefsinden murad almak istedim, o ise kaçındı. Yine andolsun ki, eğer emrimi yapmazsa, mutlaka o zindana atılacak ve elbette zelillerden olacaktır."

33.   (Yusuf) dedi ki: "Ey Rabbim! Zindan bana bunların davet ettikleri şeyden daha sevimlidir. Eğer sen bu kadınların tuzaklarını benden bertaraf etmezsen ben onların sevdalarına düşerim ve cahillerden (cahilce davrananlardan) olurum."

34.   Bunun üzerine Rabbi duasını kabul buyurdu ve onların tuzaklarını ondan bertaraf etti. Gerçekten O, çok iyi işiten, çok iyi bilendir.

35.   Sonra bu kadar kesin alametleri gördükleri halde dedikoduları kesmek için derhal onu bir müddet zindana almak görüşü ağır bastı.

36.   Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Birisi: "Ben rüyamda kendimi şarap sıkarken gördüm" dedi. Diğeri de: "Ben de rüyamda kendimi başımın üstünde ekmek taşırken gördüm; kuşlar da ondan yemekteydi. Bize bunun tabirini haber ver, çünkü biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz" dedi.

37.   (Yusuf) dedi ki:"Size rızıklandırılacağınız bir yemek gelecek; mutlaka o gelmeden önce ben size bunun tabirini haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Çünkü ben Allah'a inanmayan, ahireti de inkâr eden bir kavimin dinini bıraktım, ondan uzaklaştım."

Yûsuf Sûresi 38 - 43. Ayetler

38.   "Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum. Bizim Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız olacak şey değildir. Bu, bize ve insanlara Allah'ın bir lütfudur. Fakat insanların çoğu şükretmezler."

39.   "Ey benim zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı birçok ilahlar mı daha hayırlıdır, yoksa hepsine galip kahhar olan bir tek Allah mı?"

40.   "Sizin O'ndan başka taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı bir takım kuru isimlerden ibarettir. Yoksa Allah onlara öyle bir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah'ındır. O, size kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler."

41.   "Ey benim zindan arkadaşlarım! Gelelim rüyanıza; biriniz efendisine yine şarap sunacak, diğeri de asılacak, kuşlar başından beynini yiyecek. İşte fetvasını istediğiniz mesele bu şekilde hallolundu!"

42.   Bir de onlardan kurtulacağını sandığı kişiye: "Efendinin yanında beni an!" dedi. Fakat şeytan ona, efendisinin yanında anmayı unutturdu. Yusuf senelerce zindanda kaldı.

43.   Bir gün kral dedi ki: "Ben rüyamda yedi zayıf ineğin yediği yedi beşli inek gördüm. Bir de yedi yeşil başak ve diğer kurularını (gördüm.) Ey efendiler! Siz rüya tabir ediyorsanız, bana rüyamı yorumlayın."

Yûsuf Sûresi 44 - 52. Ayetler

44.   Tabirciler dediler ki: "Rüya dediğin karma karışık düşlerdir. Biz ise böyle düşlerin tabirini bilmiyoruz."

45.   (Zindandaki) iki kişiden kurtulmuş olan, nice zamandan sonra hatırladı ve dedi ki: "Ben size onun tabirini haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin."

46.   Yanına gelerek dedi ki: "Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! Yedi besili inek, bunları yedi zayıf inek yiyor ve yedi yeşil başakla diğerleri de kuru olan (başaklar) hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki o insanlara cevap ile dönerim, belki onlar da kıymetini bilirler."

47.   (Yusuf) dedi ki: "Yedi sene âdetiniz üzere ekeceksiniz, yiyeceklerinizden az bir miktar hariç biçtiklerinizi başağında bırakınız!"

48.   "Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, sakladığınız az bir miktar dışında önceden biriktirdiklerinizi yeyip götürecektir."

49.   "Sonra onun arkasından bir yıl gelecek ki halk onda sıkıntıdan kurtulacak, o yılda meyve suyu ve yağ sıkıp sağacaklar."

50.   Bu tabiri duyan kral da: "Bana onu getirin!" dedi; bunun üzerine ona gönderilen adam Yusuf'un yanına gelince, Yusuf dedi ki: "Haydi efendine dön ve ona sor: o ellerini doğrayan kadınların maksatları ne imiş? Şüphe yok ki, Rabbim onların hilelerini bilendir."

51.   Kral kadınlara: "Yusuf'un nefsinden murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi?" dedi. (Kadınlar:) "Hâşâ! Allah için biz ondan bir kötülük görmedik" dediler. Aziz'in karısı: "Şimdi hak ortaya çıktı. Ben onun nefsinden murad almak istedim; o ise şeksiz şüphesiz doğru söyleyenlerdendir" dedi.

52.   (Yusuf dedi ki:) "İşte bu şunun içindir. Herkes bilsin ki: Ben ona arkasından hainlik etmedim. Gerçekten Allah hainlerin hilesini başarıya ulaştırmaz."

Yûsuf Sûresi 53 - 63. Ayetler

53.   Nefsimi de temize çıkarmıyorum; çünkü nefis gerçekten kötülüğü emreder; Rabbimin esirgediği başka. Çünkü Rabbim bağışlayandır, esirgeyendir.

54.   Kral dedi ki: "Onu bana getirin, kendime özel danışman edineyim." Bunun üzerine onunla konuşunca, dedi ki: "Sen bugün yanımızda gerçekten bir mevki sahibisin, güvenilirsin."

55.   (Yusuf) dedi ki: "Beni ülke hâzineleri üzerine tayin et! Çünkü ben iyi korur, iyi bilirim."

56.   İşte bu suretle yeryüzünde Yusuf'a güç ve mevki verdik; neresinde isterse konaklıyordu. Biz rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz ve iyilik yapanların ecrini zayi etmeyiz.

57.   İman edip takva yolunu tutanlar için elbette ahiret mükâfatı daha hayırlıdır.

58.   Bir de Yusuf'un kardeşleri çıkageldiler; gelip yanına girdiler. Yusuf, hemen onları tanıdı, onlar ise onu tanımıyorlardı.

59.   (Yusuf) onların bütün hazırlıklarını tamamladığı zaman dedi ki: "Bana babanızdan olan kardeşinizi getirin. Görüyorsunuz ya, ben ölçeği tam ölçüyorum ve ben misafirperverlerin en yararlısıyım."

60.   "Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size (verilecek) bir ölçek (erzak) yoktur ve bana yaklaşmayın."

61.   Dediler ki: "Şüphesiz onu (getirmek için) babasının onayını almaya çalışacağız, kuşkusuz bunu yapacağız."

62.   Yusuf, uşaklarına da dedi ki: "Sermayelerini yüklerin içine koyun. Belki ailelerine döndüklerinde farkına varırlar da yine gelirler."

63.   Bu suretle babalarına döndükleri zaman dediler ki: "Ey babamız! Bizden ölçek engellendi. Bu sefer kardeşimizi (Bünyamin'i) bizimle beraber gönder ki ölçüp alalım. Kuşkusuz biz onu koruruz."

Yûsuf Sûresi 64 - 69. Ayetler

64.   (Yakub) dedi ki: "Daha önce kardeşi hususunda size güvendiğimden başka (bir şekilde) onun hakkında size güvenir miyim? En hayırlı koruyucu da Allah'tır. O merhamet edenlerin en merhametlisidir."

65.   Derken eşyalarını açtıklarında, sermayelerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. Dediler ki: "Ey babamız! Daha ne isteriz, işte sermayemiz de bize geri verilmiş. Onunla yine ailemize erzak getiririz, kardeşimizi de koruruz, hem bir deve yükü fazla alırız. Çünkü bu sefer aldığımız az bir şeydir."

66.   (Yakub) dedi ki: "Hepinizin her taraftan kuşatılması çaresiz kalması dışında onu ne olursa olsun bana getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar, onu sizinle asla göndermem." Ona söz verdikleri zaman dedi ki; "Allah söylediklerinize vekildir."

67.   Ve dedi ki: "Ey yavrularım! Şehre bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ancak ne yaparsam, hiçbir şeyde Allah'ın takdirini sizden defedemem. Hüküm Allah'ındır. Onun için ben ona dayandım. Bütün tevekkül edenler yalnızca ona dayanırlar."

68.   Babalarının emrettiği şekilde çeşitli kapılardan girdiler, fakat (bu tedbir) Allah'tan gelebilecek hiçbir şeyi onlardan defedemezdi; ancak Yakub içindeki bir dileği açığa vurmuş oldu. Şüphesiz o ilim sahibiydi, çünkü ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bilmezler.

69.   Yusuf'un yanına girdiklerinde öz kardeşini yanına aldı ve dedi ki: "Haberin olsun ki, ben senin kardeşinim, sakın onların yapacaklarına aldırma."

Yûsuf Sûresi 70 - 78. Ayetler

70.   Sonra onların bütün hazırlıklarını tamamladığı zaman su kabını kardeşinin yükü içine koydu, sonra da bir tellal: "Ey kafile! Siz gerçekten hırsızlık etmişsiniz" diye bağırdı.

71.   (Yusuf'un kardeşleri) onlara döndüler ve: "Ne arıyorsunuz?" dediler.

72.   Dediler ki: "Kralın su kabını arıyoruz. Onu getirene bir deve yükü bahşiş var ve (içlerinden biri,) "ben buna kefilim" dedi.

73.   "Allah'a andolsun, siz de biliyorsunuz ki, biz yeryüzünde fesat çıkarmak için gelmedik, hırsız da değiliz" dediler.

74.   Dediler ki: "Şimdi yalancı çıkarsanız, (bunun) cezası nedir?"

75.   "Onun cezası (su kabı) kimin kabında bulunursa, işte o (şahsa el koymak) onun cezasıdır" dediler.

76.   Bunun üzerine (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kaplarını (aramaya) başladı, sonra da onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte biz Yusuf için böyle bir tedbir düzenledik. Yoksa kralın ceza kanununda kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz ve her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır.

77.   (Kardeşleri) dediler ki: "Eğer o çaldıysa, bundan önce onun bir kardeşi de çalmıştı." O zaman Yusuf bunu içine attı ve onlara belli etmedi. (Ve içinden) dedi ki: "Siz daha kötü durumdasınız ve Allah ne söylediğinizi daha çok iyi bilir"

78.   Dediler ki: "Ey şanlı aziz! Gerçekten bunun çok yaşlı bir babası var. Onun için onun yerine bizim birimizi al, çünkü biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz."

Yûsuf Sûresi 79 - 86. Ayetler

79.   Dedi ki: "Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmamızdan Allah'a sığınırız. Çünkü biz o takdirde zulmetmiş oluruz."

80.   Ondan ümitlerini kestikleri zaman fısıldayarak (bir kenara) çekildiler. Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allah adına bir söz almış olduğunu, bundan önce de Yusuf hakkında ettiğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık ben buradan ayrılmam, ta babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda bir hüküm tayin edinceye kadar ki O hükmedenlerin en hayırlısıdır."

81.   Siz dönün ve babanıza deyin ki: "Ey bizim babamız! İnan oğlun hırsızlık etti. Biz ancak bildiğimize şahitlik ediyoruz, yoksa gaybın kollayıcıları değiliz."

82.   "Hem bulunduğumuz şehir halkına sor, hem de içinde geldiğimiz kafileye! Ve emin ol ki, biz gerçekten doğru söylüyoruz."

83.   (Babaları) "Yok" dedi; "nefsiniz sizi böyle bir işe sürüklemiş. Artık bana düşen güzel bir sabırdır. Umulur ki yakında Allah onların hepsini bana getirir. Gerçekten O bilendir, hikmet sahibidir."

84.   Ve onlardan yüzünü çevirdi, "Ah Yusuf‘um ah!" dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü; artık yutkunuyor, yutkunuyordu.

85.   (Oğulları) "Allah'a andolsun ki, hâlâ Yusuf'u arayıp duruyorsun, sonunda kederden eriyeceksin veya helak olanlara karışacaksın!" dediler.

86.   (Yakup:) "Ben dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü ancak Allah'a şikayet ederim ve Allah'tan vahiy yoluyla sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim" dedi.

Yûsuf Sûresi 87 - 95. Ayetler

87.   "Ey oğullarım! Haydin gidin de Yusuf'la kardeşinden (iyice araştırıp) bir haber getirin. Allah'ın rahmetinden ümitsizliğe düşen ancak kâfirler topluluğudur."

88.   Bunun üzerine (Yusuf'un) huzuruna girdikleri zaman dediler ki: "Ey şanlı aziz! Bize ve ailemize darlık dokundu, değersiz bir sermaye ile geldik. Yine bize ölçeği tam olarak ver ve bize bağışta bulun. Çünkü Allah bağışta bulunanların mükâfatını verir."

89.   (Yusuf) dedi ki: "Siz biliyor musunuz, cahilliğinizde Yusuf'a ve kardeşine ne yaptığınızı?"

90.   "Â, â! Sen, sen Yusuf musun?" dediler. Dedi ki: "Ben Yusuf'um, bu da kardeşim. Allah bize lütfuyla ihsan buyurdu. Gerçek şu ki, her kim Allah'dan korkar ve sabrederse, şüphesiz Allah iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez."

91.   Dediler ki: "Allah'a andolsun, Allah seni bize üstün kıldı, biz doğrusu büyük suç işlemiştik."

92.   Dedi ki: "Bugün sizi kınamak yok, Allah sizi merhametiyle bağışlar. O merhametlilerin en merhametlisidir."

93.   "Şimdi siz benim şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne bırakın, gözü açılır ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin."

94.   Kafile (Mısır'dan) ayrılınca babaları dedi ki: "Eğer bana bunamış demezseniz, doğrusu ben gerçekten Yusuf'un kokusunu alıyorum!"

95.   Onlar da dediler ki: "Allah'a andolsun, sen hâlâ eski şaşkınlığındasın."

Yûsuf Sûresi 96 - 103. Ayetler

96.   Fakat gerçekten müjdeci gelip gömleği yüzüne bırakınca gözü açıldı. (Yakup) dedi ki: "Ben size Allah'tan sizin bilmeyeceklerinizi bilirim demedim mi?"

97.   (Oğulları) dediler ki: "Ey bizim şefkatli babamız! Bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile! Bizler gerçekten büyük günah işlemiştik!"

98.   (Yakup) "İleride sizin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim. Gerçek şu ki, bağışlayan O'dur, esirgeyen O'dur."

99.   (Hep beraber Mısır'a gelip) Yusuf'un yanına vardıkları zaman ana-babasını kucaklayıp yanına aldı ve: "Buyrun, Mısır'a Allah'ın dilemesi ile güven içinde girin!" dedi.

100. Ana-babasını taht üzerine çıkarttı, hepsi ona kavuştukları için secdeye kapandılar. (Yusuf) dedi ki: "Ey babacığım! İşte bundan önceki rüyanın tabiri budur. Doğrusu Rabbim onu gerçekleştirdi. Gerçekten bana (çok şey) ihsan buyurdu. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Gerçekten Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O, çok iyi bilendir, hikmet sahibidir."

101. "Ey Rabbim! Sen bana mülkten bir nasip verdin ve bana rüyada görülen olayların yorumlarından bir ilim öğrettin. Gökleri ve yeri yaratan Rabbim! Benim dünyada ve ahirette velim sensin. Beni Müslüman olarak al ve beni salihlerin arasına kat!"

102. İşte bu, gayb haberlerindendir. Sana onu vahiy ile bildiriyoruz. Yoksa onlar işlerine karar verip hile yaparlarken sen yanlarında değildin.

103. Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu iman edecek değillerdir.

Yûsuf Sûresi 104 - 111. Ayetler

104. Buna karşı onlardan bir ücret de istemiyorsun. O (ihbar ve Kur'an) bütün âlemler için ancak bir öğüttür.

105. Bununla beraber göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki, üzerine uğrarlar da onlardan yüz çevirip geçerler.

106. Onların çoğu Allah'a ortak koşmaksızın iman etmezler. (İmanlarına azçok şirk karıştırırlar.)

107. Ya! Artık onlar Allah'ın azabından hepsini saracak bir felaket gelmesinden veya farkında değillerken kendilerine ansızın kıyametin gelmesinden güvende midirler?

108. (Resulüm!) De ki: "İşte benim yolum budur. Basiret üzere Allah'a davet ederim; Ben ve bana uyanlar da böyle yaparlar. Ve Allah'ı tesbih ile tenzih ederim, ben müşriklerden değilim."

109. Senden önce şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkeklerden başka peygamberler göndermedik. Ya şimdi kâfirler o yerde gezmediler mi? Baksalar ya, kendilerinden önce geçenlere, sonları nasıl olmuş? Elbette ahiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Ya hâlâ akletmeyecek misiniz?

110. Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle geldikleri ve yalana çıkarıldıklarını sandıkları zaman onlara yardımımız geldi de dilediklerimiz kurtuluşa erdilirdi. Ama günahkârlar topluluğundan azabımız geri çevrilmez.

111. Gerçekten onların kıssalarında akıl sahipleri için bir ibret vardır. Bu Kur’an uydurulacak bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi acıklayan ve iman eden bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir.

Ra'd Sûresi 1 - 5. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Elif, Lam, Mim, Ra. İşte bunlar, Kitab'ın ayetleridir. Sana Rabbinden indirilen haktır. Fakat insanların çoğu iman etmezler.

2.     Allah O'dur ki, gökleri direksiz olarak yükseltti, onları görüyorsunuz. Sonra arş üzerine istiva buyurdu ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri belirli bir süreye kadar akıp gitmekteler. Her işi düzenliyor, ayetleri açıklıyor ki, sizler Rabbinizin karşısına çıkacağınıza kesin olarak inanasınız.

3.     Hem O, yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yapan ve orada bütün meyvelerden ikişer çift yaratandır. Geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için deliller vardır.

4.     Yeryüzünde birbirine yakın kıtalar, üzüm bağları, ekinler, çatallı çatalsız hurmalılar vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. Böyle iken yemişlerinde onların bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunda aklı olan bir topluluk için deliller vardır.

5.     Eğer hayret edeceksen işte hayret edilecek şey onların şu lakırdısıdır: "Biz toprak olduğumuz zaman mı? Gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?" İşte bunlar Rablerini inkar etmiş olanlardır; işte bunlarkıyamet günü boyunlarında tasmalar bulunanlardır. Ve işte bunlar cehennem ehlidirler. Orada ebedi kalacaklardır.

Ra'd Sûresi 6 - 13. Ayetler

6.     Bir de müşrikler senden iyilikten önce kötülüğü çarçabuk istiyorlar. Halbuki onlardan önce örnek olacak nice cezalar geçti. Gerçekten Rabbin insanların zulümlerine karşılık bir bağışlama sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı çok şiddetlidir.

7.     Kafirler diyorlar ki: "O'na Rabbinden bambaşka bir mucize indirilse ya!" Sen ancak bir uyarıcısın ve her toplum için bir rehber vardır.

8.     Her dişinin neyi yüklendiğini, rahimlerin neyi eksiltip neyi artırdığını Allah bilir. Her şey O'nun katında ölçü iledir.

9.     O, görüleni ve görülmeyeni bilendir. Çok büyüktür, yücedir.

10.   İçinizden sözü gizleyen ve açığa vuran, gece gizlenen, gündüz beliren (O'nun ilminde) eşittir.

11.   Her birini önünden ve arkasından takip eden melekler vardır, onu Allah'ın emrinden dolayı gözetirler. Şüphesiz Allah, bir topluma verdiğini onlar kendilerindeki (özellikleri) bozmadıkça bozmaz. Bir topluma da Allah kötülük diledi mi artık onu geri çevirmeye çare bulunmaz. Öyle ya, onlar için O'ndan başka bir yardımcı yoktur.

12.   O, korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve ağır bulutları meydana getirendir.

13.   Gök gürültüsü Allah'ı hamd ile tesbih eder. Melekler de korkusundan (tesbih ederler), yıldırımlar gönderir de onunla dilediğini çarpar; onlarsa Allah hakkında mücadele ediyorlardır. Halbuki O'nun azabı çok şiddetlidir.

Ra'd Sûresi 14 - 18. Ayetler

14.   Hak olan dua ancak O'nadır. O'ndan başka yalvarıp durdukları ise, onlara hiçbir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimseye benzer. Halbuki suyu ağzına getirmedikçe su ona gelmez. Kafirlerin duası hep bir sapıklık içindedir.

15.   Halbuki göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez sabah akşam hem kendileri hem de gölgeleri Allah'a secde eder.

16.   De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse O'ndan başka kendi kendilerine ne bir fayda ne de bir zarar vermeye güç yetiremeyen bir takım dostlar mı edindiniz?" De ki: "Hiç kör ile gören bir olur mu, veya karanlıklar ile nur bir olur mu? Yoksa Allah'a onun yaratması gibi mahlukat yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma kendilerince birbirine mi benzeşti?" De ki: "Allah, her şeyin yaratıcısıdır ve O, birdir, karşı durulmaz güç sahibidir."

17.   (Allah) yukarıdan bir su indirdi de vadiler kendi miktarınca sel olup aktı. Selde yüze çıkan bir köpüğü yüklenip götürdü. Bir süs veya eşya yapmak için ateşte üzerine körükledikleri madenlerde de onun gibi bir köpük vardır. İşte Allah hak ile batıla böyle örnek verir. Ama köpük atılıp gider. İnsanlara faydası olan ise yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle misaller verir.

18.   Rablerinin emrine uyanlara mükâfatın daha güzeli vardır. Ona uymayanlar ise, yeryüzünde bulunanların tümü ile bununla beraber bir misli daha kendilerinin olsa, hepsini kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. İşte onlar, hesabın kötüsü onlar içindir. Varacakları yer de cehennemdir. O, ne kötü yataktır.

Ra'd Sûresi 19 - 28. Ayetler

19.   Şimdi, Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, âmâ gibi olur mu? Fakat onu ancak akıl ve vicdanı temiz olanlar idrak eder.

20.   Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri sözü bozmazlar.

21.   Onlar Allah'ın riayet edilmesini emrettiği hukuka riayet ederler. Rablerine karşı saygı beslerler ve kötü hesapdan korkarlar.

22.   Onlar Rablerinin rızasına ermek için sabretmekte, namazı dosdoğru kılmakta, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli-açık infak etmektedirler ve kötülüğü iyilik ile savarlar. İşte, dünya yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.

23.   O yurt, Adn cennetleridir. Oraya atalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanlarla beraber girerler. Öyle ki melekler her kapıdan onların yanına girerek diyecekler ki:

24.   "Sabrettiğiniz için size selam olsun! Bakın (dünya) yurdunun sonu cennet ne güzeldir!"

25.   Amma Allah'a verdikleri sözü, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozanlar ve Allah'ın bağlanmasını emrettiği akraba bağlarını koparanlar ve yeryüzünü fesada verenler, işte bunlar, lanet onlar içindir ve kötü yurt onlarındır.

26.   Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de, daraltır da, onlar ise dünya hayatı ile sevinmekteler. Halbuki dünya hayatı, ahiretin yanında bir yol azığından ibarettir.

27.   Yine kafirler diyorlar ki: "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" De ki: gerçekten Allah dilediği kimseyi şaşırtır, kim de gönül verirse kendisini hidayete erdirir."

28.   Onlar iman etmişlerdir ve kalpleri Allah'ın zikri ile sükûnete erer; evet, kalpler ancak Allah'ın zikri ile sükûnete erer.

Ra'd Sûresi 29 - 34. Ayetler

29.   Onlar, iman etmişlerdir ve salih amel işlemektedirler; ne hoş, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzelliği onlar içindir.

30.   İşte seni böylece, kendilerinden önce nice ümmetler geçmiş olan bir ümmete gönderdik ki onlar Rahman'ı inkar ediyorken, sen onlara karşı sana vahyettiğimiz Kitab'ı okuyorsun. Onlar Rahman'ı inkâr ediyorlar. De ki; "O, benim Rabbimdir. O'ndan başka ilâh yoktur. O'na tevekkül ettim. Dönüş sadece O'nadır."

31.   Okunan bir kitap, onunla dağlar yürütülse, onunla yeryüzü parçalansa, veya onunla ölüler konuşturulsaydı, (bu Kur'an ile olurdu); fakat bütün işler Allah'ındır. İman edenler hâlâ kafirlerden ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, insanları hep birden hidayete erdirirdi? Allah'ın va'di gelinceye kadar inkar edenlerin başlarına yaptıklarından dolayı musibet inip duracak veya yurtlarının yanına inecek. Şüphesiz Allah, sözünden caymaz.

32.   Andolsun ki, senden önceki peygamberlerle alay edildi de ben o kafirlere mühlet verdim. Sonra da tutup azaba çektim. O zaman azabım nasıl oldu?

33.   Böylece, herkesin bütün kazancının üzerinde gözetici olan zât, böyle olmayanla eşit olur mu? Tuttular Allah'a ortak koştular. De ki: "Onların isimlerini söyleyin bakalım! O'na yeryüzünde bilmediği bir bir şeyi mi haber vereceksiniz, yoksa manası yok sırf zahiri bir laf mı? Doğrusu inkar edenlere hileleri hoş gösterildi ve hak yolundan saptırıldılar. Her kimi de Allah saptırırsa, artık ona yol gösterecek kimse yoktur."

34.   Onlara dünya hayatında bir azap vardır, ahiret azabı ise elbette daha zordur. Onları Allah'dan koruyacak kimse de yoktur.

Ra'd Sûresi 35 - 42. Ayetler

35.   Takva sahiplerine vadolunan cennetin özelliği; altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgesi süreklidir. İşte bu, takva yolunu tutanların mutlu sonudur. Kafirlerin sonu ise ateştir.

36.   Bir de kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen bu Kur'an ile sevinirler. Fakat (müslümanların aleyhinde birleşen) gruplardan, onun bazısını inkar edenler vardır. De ki: "Ben ancak Allah'a kulluk etmekle ve ona ortak koşmamakla emrolundum. Ben ona davet ediyorum ve dönüşüm de O'nadır."

37.   İşte biz o Kur'an'ı böyle Arapça bir hüküm (hikmetli bir kitap) olarak indirdik. Andolsun ki, eğer sen, sana vahiy ile gelen bu ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, sana Allah tarafından ne bir dost ne de bir koruyucu vardır.

38.   Andolsun ki, biz senden önce de peygamberler gönderdik, onlara hem eşler hem de çocuklar verdik. Allah'ın izni olmadan bir mucize getirmek hiçbir peygamberin haddi değildir. Her ecel için bir yazı vardır.

39.   Allah dilediğini siler, dilediğini de (sabit bırakır). Kitab'ın anası O'nun katindadır.

40.   Biz, onlara vaat etiğimiz (azabın) bazısını sana göstersek de veya seni ondan önce vefat ettirsek de şüphesiz sana sadece tebliğ etmek düşer. Hesap da bize aittir.

41.   Ya görmüyorlar mı, biz yeryüzünü etrafından eksiltip duruyoruz? Ve Allah öyle hükmeder ki, O'nun hükmünü bozacak kimse yoktur, hem O, hesabı çabuk görendir.

42.   Onlardan öncekiler de peygamberlerine tuzak kurdular; fakat sonunda bütün tuzaklar da Allah'ındır. Herkesin ne kazandığını O bilir. O yurdun (dünyanın) sonunun kimin olduğunu yarın kafirler de bileceklerdir.

Ra'd Sûresi 43. Ayet

43.   Kafir olanlar "Sen (peygamber olarak) gönderilmiş değilsin" derler. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah, bir de yanında Kitab'ın ilmi olan Peygamber yeter."

İbrâhim Sûresi 1 - 5. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye lâyık olanın yoluna çıkarasın diye sana indirdiğimiz bir kitaptır.

2.     O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Şiddetli bir azaptan dolayı kâfirlerin vay haline!

3.     Onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler, Allah yolundan alıkoyarlar ve onun eğrilmesini isterler. İşte bunlar (haktan) çok uzak bir sapıklık içindedirler.

4.     Ve biz her gönderdiğimiz peygamberi, yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyice açıklasın. Sonra da Allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O, güç ve hikmet sahibidir.

5.     Andolsun Musa'yı "Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah'ın bazı kavimlerin başına getirdiği felâket günleri ile öğüt ver" diye mucizelerimizle gönderdik. Şüphesiz ki bunda çok sabırlı, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

İbrâhim Sûresi 6 - 10. Ayetler

6.     O zaman Musa kavmine dedi ki: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani O sizi Firavun ailesinden kurtarmıştı, onlar sizi azabın en kötüsüne sürüklüyor, çocuklarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardır."

7.     Ve düşünün ki Rabbiniz şöyle buyurdu: "Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetlerimi artırırım ve eğer nankörlük ederseniz, haberiniz olsun ki azabım çok şiddetlidir."

8.     Musa dedi ki: "Eğer siz ve yeryüzünde olanların hepsi nankörlük etseniz, şu gerçek ki Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, hamdedilmeye lâyıktır, zengindir."

9.     Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Âd ve Semûd ile onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Ki ayrıntıları ancak Allah bilir. Onlara peygamberleri açık mucizelerle geldiler de, ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: "Biz sizin gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz ve bizi davet ettiğiniz şeye karşı derin bir kuşku içindeyiz."

10.   Peygamberleri dediler ki: "Hiç gökleri ve yeri yaratan Allah'tan şüphe edilir mi? O, sizi günahlarınızı bağışlamak için çağırıyor ve muayyen bir vakte kadar size müsaade ediyor." Dediler ki: "Siz bizim gibi bir insansınız, bizi babalarımızın taptıklarından çevirmek istiyorsunuz. O halde bize apaçık bir delil getirin!"

Sayfa 10 / 26

  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
 
 
  • İLETİŞİM