• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Nisa Sûresi 171 - 175. Ayetler

171. Eyehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin, Allah'a karşı gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah'ın elçisi ve Meryem'e ulaştırdığı kelimesidir, O'ndan bir ruhtur; başka bir şey değildir. Gelin, Allah'a ve peygamberlerine iman edin, "(Tanrı) üçtür" demeyin, (bundan) vazgeçin. Bundan vazgeçmeniz hakkınızda hayırlı olur. Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.

172. Hiçbir zaman Mesih ve Allah'a yakın melekler, Allah'ın bir kulu olmaktan kaçınmazlar. Her kim ona ibadet etmekten kaçınır ve kibirlenirse bilsin ki, O, yarın hepsini toplayıp huzurunda haşredecektir.

173. İşte o zaman iman edip salih amel işlemiş olanlara mükafatlarını tamamıyla ödeyecek; hem de lütfundan fazlasını verecektir. Ama kibirlerine yediremeyip kaçınanları elem verici bir azap ile azaplandıracaktır ve kendileri için, Allah'a karşı ne bir koruyucu dost, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.

174. Ey insanlar! Bakın size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.

175. Şimdi, kimler Allah'a iman edip O'na sarılırsa, yarın onları kendisinden olan bir rahmet ve lütuf deryası içine koyacaktır ve onları kendisine varan dosdoğru bir yolun yolcusu yapacaktır.

Nisa Sûresi 176. Ayet

176. Senden fetva istiyorlar. De ki: Allah size babası ve çocuğu olmayan hakkında şöyle fetva veriyor: çocuğu olmayan bir kişi ölür de, onun bir kız kardeşi bulunursa, bıraktığının yarısı bunundur. Kız kardeşinin çocuğu yoksa, o da (erkek kardeşi de) buna (kız kardeşine) varis olur, eğer iki kız kardeşi varsa, (erkek kardeşi) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer erkekli dişili kardeşleri varsa, o zaman erkeğin hakkı, iki kadın payı kadardır. Şaşırıyorsunuz diye Allah size açıklama yapıyor. Allah, her şeyi bilendir.

Mâide Sûresi 1 - 2. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getiriniz. İhrama girdiğinizde avı helal saymamanız şartıyla aşağıda okunacak olanların dışında kalan hayvanlar size helal kılındı. Şüphesiz ki Allah, dilediğine hükmeder.

2.     Ey iman edenler! Allah'ın şiarlarına, haram aya, hediy kurbanlıklara, kurbandaki gerdanlıklara, Rablerinden lütfunu ve rızasını arayarak Beyt-i Haram'a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan men ettiler diye bir topluluğa beslediğiniz kin, sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın azabı çok şiddetlidir.

Mâide Sûresi 3 - 5. Ayetler

3.     Size şunlar haram kılındı: leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, bir de boğulmuş, yahut (ağaç, taş vb. ile) vurulup öldürülmüş, yahut yuvarlanmış ölmüş, yahut boynuzlanmış ölmüş, yahut yırtıcı hayvanlar yemiş olup ta canlı iken kesmedikleriniz, dikili taşlar/putlar adına boğazlanan hayvanlar ve zarlarla kısmet aramanız. Hep bunlar yoldan çıkmaktır. Bugün kafirler dininizi söndürebilmekten ümitlerini kestiler; onlardan korkmayın, yalnız, benden korkun. İşte bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'a razı oldum. Her kim şiddetli açlık halinde çaresiz kalır da -günaha eğilim göstermeksizin- ondan yemeğe mecbur kalırsa, (bu haram saydıklarımızdan asgari ölçüde yiyebilir). Elbette Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

4.     Kendileri için neyin helal kılındığını sana soruyorlar; de ki: "sizin için bütün temiz nimetler helal kılındı." alıştırarak ve Allah'ın size öğrettiği gibi öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için yakaladıklarından da yeyin ve üzerine besmele çekin. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın hesaba çekmesi çok süratlidir.

5.     Bugün temiz nimetler sizin için helal kılındı. Ehl-i kitabın yiyecekleri size helal, sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir. Mü'min kadınların hür olanlarıyla, ehl-i kitabın hür kadınları da -iffetlerinizi muhafaza ederek, zina etmeksizin, gizli dosttutmaksızın, kendilerine mehirlerini verip nikahladığınız takdirde- size helaldir. Her kim dinin hükümlerini tanımazsa, elbette bütün yaptıkları boşa gitmiştir. O, ahirette hüsrana uğrayanlardandır.

Mâide Sûresi 6 - 9. Ayetler

6.     Ey iman edenler! Namaza kalktığız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı, başlarınızı meshedip her iki topuğa kadar ayaklarınızı yıkayın. Cünüpseniz tastamam yıkanın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz veya biriniz hacet yerinden (helâdan) gelir veya kadınlara dokunursunuz da su bulamazsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin; niyet ile yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah'ın maksadı sizi sıkıntıya sokmak değil. Fakat sizi tertemiz kılmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki şükredesiniz.

7.     Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve "dinledik ve itaat ettik" dediğiniz zaman O'na, verdiğiniz sözü unutmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah, bütün sinelerin özünü bilir.

8.     Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan hâkimler, adalet numunesi şahitler olun. Sakın bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adaletli olun, o takvaya daha yakın olandır. Allah'tan korkun; çünkü Allah, her ne yaparsanız haberdardır.

9.     Allah iman edip salih ameller işleyen kullarına şöyle vaat etmiştir, "onlar için hem bağışlama, hem de büyük bir mükâfat vardır."

Mâide Sûresi 10 - 13. Ayetler

10.   İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennem ehlidirler.

11.   Ey iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani bir kavim size el uzatmaya yeltenmişti de O, onların ellerinin size dokunmasını engellemişti. Siz daima Allah'tan sakının. Mü'minler daima Allah'a güvensinler.

12.   Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı ve içlerinden kefil olarak on iki gözetleyici/ başkan göndermiştik. Allah şöyle buyurmuştu: "Haberiniz olsun, ben sizinle beraberim. Andolsun eğer siz namazı kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onlara yardım eder ve Allah'a güzel bir biçimde borç verirseniz, elbette sizin kusurlarınızı örterim ve sizi altından nehirler akan cennetlere koyarım. Bundan sonra da içinizden her kim inkâr edip küfre saparsa, artık düz yolun ortasından sapmış kendini zayi etmiş olur."

13.   Sonra sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden oynatarak değiştirirler. İkaz edildikleri hakikatlerden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırma; çünkü Allah iyilik yapanları sever.

Mâide Sûresi 14 - 17. Ayetler

14.   "Biz Hırıstiyanız"diyenlerden de sözlerini almıştık; ama bunlar da ikaz edildikleri hakikatlerin birçoğunu unuttular, biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek kin ve nefret bıraktık. Yarın Allah onlara ne sanatlar yaptıklarını haber verecektir.

15.   Ey ehl-i kitap! Şimdi size peygamberlerimiz geldi; Kitap'tan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi size açıklıyor, birçok kusurunuzdan da geçiyor. İşte size Allah'tan bir nur ve parlak bir kitap geldi.

16.   Allah, rızasını arayanları, kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp doğru bir yola iletir.

17.   Andolsun ki "Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler kâfir olmuşlardır. De ki, "eğer Allah Meryem oğlu Mesih'i, anasını ve yerde bulunanların hepsini yok etmek istese, O'ndan kim bir şey kurtarabilir? Bütün göklerin, yerin ve aralarında ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir. Dilediğini yaratır ve Allah, her şeye kadirdir."

Mâide Sûresi 18 - 23. Ayetler

18.   Bir de Yahudiler ve Hıristiyanlar: "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. De ki: "Öyle ise, günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu siz onun yarattıklarından bir beşersiniz; dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve aralarındakilerin mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüş de O'nadır."

19.   Ey ehl-i kitap! Peygamberlerin arası kesildiği bir zamanda size elçimiz geldi. Tatlı ve acı gerçekleri size açıklıyor ki, Kıyamet günü "bize ne müjde ile sevindirecek bir müjdeci, ne de ikaz ile gocunduracak bir uyarıcı gelmedi" demeyesiniz. İşte size hem müjdeleyici, hem de uyarıcı bir peygamber geldi. Allah, her şeye kadirdir.

20.   Bir zamanlar Musa kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim! Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün; zira içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdar kıldı. Âlemlerde hiç kimseye vermediğini size verdi."

21.   "Ey kavmim! Allah'ın sizin için (vatan olarak) yazdığı mukaddes yere girin ve arkanıza dönmeyin ki hüsrana uğrayarak berbat olursunuz."

22.   "Ey Musa!"dediler; orada zorba bir kavim var; onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya giremeyiz; şayet çıkarlarsa, biz de gireriz."

23.   Korkanların içinden Allah'ın kendilerini iman nimetine kavuşturduğu iki kişi çıktı, dedi ki: "Üzerlerine kapıdan hücum edin. Bir kere oraya girdiniz mi muhakkak galipsinizdir. Gerçekten mü'minlerseniz, Allah'a tevekkül edin."

Mâide Sûresi 24 - 31. Ayetler

24.   "Ev Musa! Onlar orada bulundukça, biz oraya ebediyen giremeyiz. Haydi, sen ve rabbin gidin, ikiniz savaşın; biz işte burada oturuyoruz" dediler.

25.   (Musa:) "Rabbim! Görüyorsun ben kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum; artık bizimle bu fasıklar topluluğun arasını ayır" dedi.

26.   (Allah) buyurdu ki: "Artık orası onlara kırk yıl haram kılındı; oldukları yerde şaşkın şaşkın dönüp duracaklar. Artık o fasık kavme üzülme."

27.   Onlara Âdem'in iki oğullarının kıssasını gerçek olarak anlat: hani ikisi birer kurban takdim etmişlerdi de, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti, (kurbanı kabul edilmeyen kardeş kıskançlık yüzünden) "seni mutlaka öldüreceğim" dedi. Öbürü de "Allah ancak takva sahiplerinden kabul buyurur" dedi.

28.   "Andolsun ki sen, beni öldürmek için bana elini uzatsan da ben, seni öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin rabbi olan Allah'tan korkarım." dedi.

29.   "Ben isterim ki, sen benim günahımı da kendi günahını da yüklenip ateşe atılacaklardan olasın! Zalimlerin cezası işte budur."

30.   Bunun üzerine nefsi kendisine kardeşini öldürmeyi kolay gösterdi; tuttu onu öldürdü. Artık hüsrana uğrayanlardan olmuştu.

31.   Derken Allah kardeşinin cesedini nasıl gizleyeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Eyvah!" dedi; "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtemedim". Artık pişmanlığa düşenlerden olmuştu.

Mâide Sûresi 32 - 36. Ayetler

32.   Bundan dolayı İsrailoğulları'na kitapta şunu bildirmiştik: "Her kim bir canı bir başka cana veya yeryüzünde bir bozgunculuğa karşılık olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir insanın hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. Andolsun, peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler. Sonra bütün bunların ardından içlerinden birçoğu yeryüzünde bozgunculuk ve cinayet hususunda aşırı gitmişlerdir."

33.   Allah'a ve Resûlüne karşı savaş açan ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, öldürülmeleri veya asılmaları veya elleriyle ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyada çekecekleri rezilliktir. Ahirette ise onlar için büyük bir azap vardır.

34.   Ancak siz, elinize geçirmeden önce onların tevbe edenleri müstesna, biliniz ki Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

35.   Ey iman edenler! Allah'tan korkun. O'na yaklaşmaya vesile arayın ve onun yolunda cihad edin ki kurtuluşa erebilesiniz.

36.   Şüphesiz inkâr edenler, bütün yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir o kadarı onların olsa, kıyamet günü'nün azabından kurtulmak için bunları fidye verseler, kendilerinden kabul edilmez. Onlar için elem verici bir azap vardır.

Mâide Sûresi 37 - 41. Ayetler

37.   Ateşten çıkmak isteyecekler, fakat oradan çıkacak değillerdir. Onlar için sürekli bir azap vardır.

38.   Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadının, yaptıklarına karşılık, Allah'tan tekrarı önleyen bir ceza olmak üzere ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir.

39.   Her kim de işlediği günahtan sonra tevbe edip durumunu düzeltirse, Allah elbette tevbesini kabul eder; çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

40.   Bilmez misin ki, bütün göklerin ve yerin mülkiyeti Allah'a aittir? Dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. Allah, her şeye kadirdir.

41.   Ey şanlı peygamber! Ağızlarıyla "Biz inandık" deyip de kalpleri ile iman etmeyen münafık kimselerden ve Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar yalancılık yapmak için yalana kulak verirler ve sana gelmeyen diğer bir topluluğu dinlerler, yerli yerinde söylenen kelimeleri sonradan yerinden kaydırıp değiştirirler. "Size böyle istediğimize uygun fetva verilirse alın, verilmezse sakının!" derler. Allah kimin fitneye düşmesini isterse, sen onun lehine Allah'tan hiçbir şeye malik olamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah kalplerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.

Mâide Sûresi 42 - 45. Ayetler

42.   Sürekli yalanı dinlerler, daima haram yerler. Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Şayet hüküm verirsen, aralarında adaletle hükmet; çünkü Allah âdil olanları sever.

43.   İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat, yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar? Sonra bunun arkasından ne diye yüz çeviriyorlar? Öyle kimselerin öyle müminlerle alakası yoktur.

44.   Gerçek şu ki, biz Tevrat'ı içinde bir hidayet ve nur olduğu halde indirdik. Allah'a teslim olmuş peygamberler Yahudilere onunla hükmederlerdi. Fakihler ve âlimler de Allah'ın Kitab'ını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahit olduklarından onunla hükmederlerdi. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun, benim ayetlerimi birkaç paraya değişmeyin ey hâkimler! Kim Allah'ın indirdiği hükümler ile hükmetmezse, işte onlar kâfirlerdir.

45.   Hem Tevrat'ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralar birbirine kısastır. Kim de bu kısası sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için keffâret olur. Her kim Allah'ın indirdiği hükümler ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.

Mâide Sûresi 46 - 50. Ayetler

46.   Kendilerinden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak, peygamberlerin izleri üzerine arkalarından Meryem oğlu İsa'yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayan ve muttakiler için bir yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik.

47.   İncil sahipleri de, Allah'ın indirdiği ile hükmetsin. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar dinden çıkmış fâsıklardır.

48.   Sana da, önceki kitab(lar)ı doğrulayıcı ve gözetleyici olarak bu hak Kitab'ı indirdik. Onun için sen de aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet, sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularının peşinden gitme. Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. Allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet yapardı; fakat her birinizi bunlarla imtihan edecek! O halde durmayın, hayırlarda yarışın. Sonunda hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri sizlere haber verecektir.

49.   Sana şu emri indirdik: "Aralarında sırf Allah'ın indirdiği ile hükmet, onların keyiflerine uyma ve sakın Allah'ın indirdiği hükümlerin bir kısmından seni şaşırtmasınlar." Yine yüz çevirirlerse, bil ki Allah, bazı günahları sebebiyle onların başlarına bir musibet getirmek istiyor. Şüphesiz insanların birçoğu fasıktırlar.

50.   Onlar cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır? Fakat bunu ancak kesin bilgiye sahip olan bir topluluk anlar.

Mâide Sûresi 51 - 57. Ayetler

51.   Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar ancak birbirinin dostudurlar. İçinizden her kim, onları dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Allah zulmedenleri sevmez.

52.   Kalblerinde nifak hastalığı olanları görürsün ki onların arasında koşar dururlar; "Ne yapalım, tersine bir devrin başımıza gelmesinden korkuyoruz" derler. Umulur ki Allah, yakında bir fetih veya katından bir emir getirir de onlar, içlerinde gizle diklerine pişman olurlar.

53.   Mü'minler o zaman: "Şunlar mı sizinle beraber olduklarına bütün güçleriyle Allah'a yemin edenler?" derler. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir de hüsrana uğrayanlardan olmuşlardır.

54.   Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah onun yerine kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, müminlere karşı boyunları aşağıda, kâfirlere başları yukarıda, Allah yolunda cihad eden ve dil uzatanın kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. İşte bu, Allah'ın lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, lütfü geniş olandır, bilendir.

55.   Sizin dostunuz (veliniz), önce Allah sonra Resulü sonra iman etmiş olanlardır; onlar ki namaza devam ederler ve boyun eğerek zekât verirler.

56.   Her kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse, şüphesiz galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır.

57.   Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve diğer kâfirleri dost edinmeyin. Allah'tan korkun, eğer müminlerseniz.

Mâide Sûresi 58 - 64. Ayetler

58.   Namaza çağırdığınız zaman onu bir eğlence ve oyun konusu edinirler. Bu, onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.

59.   De ki: "Ey ehl-i kitap! Siz sırf şunun için bizden hoşlanmıyorsunuz; biz Allah'a iman ettiğimiz gibi, hem kendimize indirilene, hem de daha önce indirilmiş olana iman etmekteyiz, sizin oysa çoğunuz fasıksınız."

60.   De ki: "Allah katında ceza bakımından bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah'ın lânetlediği, gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tâğuta tapanlar çıkardığı kimselerdir, işte bunlar, yerleri daha kötü olan ve düz yoldan daha çok sapmış olanlardır.

61.   Size geldiklerinde de "inandık" derler; hâlbuki inkârla girip inkârla çıkmışlardır. Ne için geldiklerini ise, Allah kendilerinden daha iyi bilir.

62.   Onlardan birçoğunu günaha dalmak, zulmetmek ve haram yemekte yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları fiiller ne kötüdür.

63.   Bari din adamları ve âlimler, bunları günah olan sözü söylemekten ve haram yemekten sakındırsalar! Ne kötü sanata alışmışlar!

64.   Bir de Yahudiler: "Allah'ın eli bağlıdır, sıkıdır" dediler. Dedikleri yüzünden elleri bağlandı ve lanetlendiler. Hayır, O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi infakeder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun azgınlıklarını ve inkârlarını arttıracaktır. Bununla beraber biz onların arasına kıyamete kadar sürecek kin ve düşmanlık soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürdü. Yeryüzünde bozgunculuk için koşarlar, Allah ise bozguncuları sevmez.

Mâide Sûresi 65 - 70. Ayetler

65.   Eğer ehl-i kitap iman edip Allah'tan korksalardı; şüphesiz kusurlarını örter ve onları nimetleri bol cennetlere sokardık.

66.   Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden kendilerine indirileni (Kur'an'ı) doğru dürüst uygulasalardı, elbette hem üstlerinden, hem de ayaklarının altından (yeraltı servetlerinden) yerlerdi. İçlerinden aşırı olmayan (mutedil) bir ümmet vardır; fakat çoğu ne kötü işler yapıyorlar.

67.   Ey şanlı Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer etmezsen O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah, seni insanlardan koruyacaktır. Emin ol Allah, kâfirleri maksadına erdirmeyecektir.

68.   De ki: "Ey ehl-i Kitap! Siz Tevrat'ı ve İncil'i ve size indirileni uygulamadıkça, doğru hiçbir şey üzerinde değilsiniz!" Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. O halde kâfirlere acıma, üzülme.

69.   Şüphesiz iman edenler ile yahudiler, sâbiîler ve hıristiyanlar; bunlar içinden her kim gerçekten Allah'a ve ahiret gününe iman edip salih amellerde bulunursa, artık onlara korku yoktur ve onlar üzülecek de değillerdir.

70.   Andolsun, İsrailoğullarının kesin sözünü aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Canlarının istemediği bir hükmü bir peygamber onlara getirdiyse, o peygamberlerin bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler.

Mâide Sûresi 71 - 76. Ayetler

71.   Başlarına bir fitne kopmayacak sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah tevbelerini kabul etti. Ardından içlerinden birçoğu yine kör ve sağır oldular. Allah yaptıklarını görmektedir.

72.   Elbette, "Allah Meryem'in oğlu Mesih'tir" diyenler kâfir olmuşlardır. Hâlbuki Mesîh şöyle demişti: "Ey İsrailoğulları! Daima Allah'a ibadet ediniz. O, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Kim Allah'a ortak koşarsa, Allah ona cennetini haram kılmıştır, onun varacağı yer ateştir. Zalimler için yardımcılar yoktur."

73.   Elbette "Allah, üçün üçüncüsü" diyenler de kâfir olmuşlardır. Hâlbuki bir tek ilahtan başka hiçbir ilah yoktur. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse, elbette içlerinden kâfir olanlara acı bir azap dokunacaktır.

74.   Hâlâ Allah'a tevbe edip O'ndan bağışlanma dilemeyecekler mi? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

75.   Meryem oğlu Mesîh yalnızca bir resuldür. Kendisinden önce de birçok resûller gelip geçti. Anası da gayet doğru bir kadındı. İkisi de yemek yerlerdi. Bak, biz ayetlerimizi onlara nasıl açıkça anlatıyoruz? (Yine) bak onlar haktan nasıl çeviriliyorlar?

76.   De ki: "Siz Allah'ı bırakıp da sizin için ne bir zarara ne de bir faydaya gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Hâlbuki hakkıyla işiten ve bilen yalnız Allah'tır."

Mâide Sûresi 77 - 82. Ayetler

77.   De ki: "Ey ehl-i kitap! Dininizde haksız yere aşırı gitmeyin. Bundan önce şaşmış, birçoklarını da şaşırtmış ve yolun doğrusundan sapmış bir topluluğun hevalarına uymayın."

78.   İsrailoğullarından inkâr edenler, hem Davud'un, hem de Meryem'in oğlu İsa'nın diliyle lanetlenmişlerdir. Bu, onların isyan etmeleri ve sınırı aşmaları sebebiyledir.

79.   Onlar, işledikleri kötülükten vazgeçmezlerdi. Yaptıkları ne kötüdür!

80.   Onlardan birçoğunun, Allah'ı inkâr edenlerle dostluk ettiklerini görürsün. Elbette kendileri için ahiret hayatlarına dair takdim ettiği şey ne çirkindir. Allah onlara gazab etmiştir ve onlar azapta ebedi kalacaklardır.

81.   Eğer Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilene iman etselerdi, kâfirleri dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu imandan uzak fasıklardır.

82.   İnsanlar içinden mü'minlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak yahudiler ile müşrikleri bulacaksın. Mü'minlere sevgi bakımından en yakın olarak da "Biz Hıristiyanız" diyenleri bulacaksın. Çünkü onlar içinde keşişler ve dünyadan yüz çevirmiş râhipler vardır ve bunlar büyüklük taslamazlar.

Mâide Sûresi 83 - 89. Ayetler

83.   Peygambere indirileni dinledikleri zaman, tanış çıktıkları gerçekten dolayı gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz! İman ettik, şimdi sen bizi şahitlerle beraber yaz."

84.   "Bütün umudumuz Rabbimizin bizi iyiler topluluğuna katması iken, niye Allah'a ve bize gelen hakka iman etmeyelim?"

85.   Böyle demelerine karşılık Allah da kendilerine sevap olarak içlerinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetleri verdi. İyilik yapanların mükâfatı işte budur.

86.   İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar ise, onlar cehennemliklerdir.

87.   Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı güzel nimetleri kendinize haram kılmayın, aşırı da gitmeyin; çünkü Allah, aşırı gidenleri sevmez.

88.   Hem Allah'ın size rızık olarak verdiği nimetlerden helal ve temiz olarak yeyin, hem de kendisine inandığınız Allah'tan korkun.

89.   Allah sizi yeminleriniz de bilmeyerek ettiğiniz lağv ile sorumlu tutmaz, fakat bile bile yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffâreti, âilenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut giydirmek, yahut bir esir âzat etmektir. Bunlara gücü yetmeyen on gün oruç tutar. Yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki, şükredesiniz.

Mâide Sûresi 90 - 95. Ayetler

90.   Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar, kısmet çekilen zarlar, birer şeytan işi pisliktir; onun için bunlardan kaçının ki yakayı kurtarasınız.

91.   Şeytan içki ve kumarla ancak aranıza düşmanlık ve kin düşürmek ve sizi Allah'ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?

92.   Allah'ı dinleyin, peygamberi de dinleyin ve kötülüklerden sakının. Eğer kulak asmazsanız biliniz ki Resulümüzün vazifesi sadece apaçık duyurmak ve bildirmektir.

93.   İman edip iyi işler yapan kimseler, bundan böyle imanlarında sebat ile iyi işler yaptıkları, sonra yine hakkıyla sakınıp iman ettikleri, sonra bu sakınmayla beraber her yaptığını güzel yapıp ihsan mertebesine erdikleri takdirde, (haram kılınmadan) önce tattıklarından dolayı kendilerine günah yoktur. Allah, iyilik yapanları sever.

94.   Ey iman edenler! Haberiniz olsun, Allah gizlide (gaybda) kendisinden korkanları ortaya çıkarmak için sizleri ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği av türünden bir şey ile onu yasak ederek imtihan edecek. Kim bundan sonra sınırı aşarsa onun için elem verici bir azap vardır.

95.   Ey iman edenler! Sizler ihramlı iken avı öldürmeyin. İçinizden her kim onu kasten öldürürse, öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır. Buna, Kabe'ye varacak bir kurbanlık olmak üzere aranızdan adalet sahibi iki kişi hükmeder. Veya avlanmanın cezası fakirleri doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefarettir. Ta ki; bu suretle işlediğinin cezasını tatmış olsun. Allah, geçmişte olanı bağışladı. Fakat kim bir daha yaparsa, Allah, ondan onun intikamını alacaktır. Allah, üstün ve güçlü olandır, intikam sahibidir. Biliniz ki Resulümüzün vazifesi sadece apaçık duyurmak ve bildirmektir.

Mâide Sûresi 96 - 103. Ayetler

96.   Deniz avı ve onu yemek size helal kılındı ki, hem size hem de yolculukta planlara bir fayda olsun. İhramda bulunduğunuz müddetçe kara avı size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah'tan korkun.

97.   Allah, Kâbe'yi, o Beyt-i haram-ı, haram ayı, boyunları bağlı ve bağsız kurbanlıkları insanlar için belini doğrultma sebebi kıldı. Bütün bunlar, Allah'ın göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildiğini ve gerçekten Allah'ın her şeyi bilici olduğunu bilmeniz içindir.

98.   Biliniz ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir. Ve yine Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.

99.   Peygamberin üzerindeki (vazife), ancak tebliğdir. Açıkladığınız ve gizlediğiniz şeylerin hepsini ancak Allah bilir.

100. De ki: "Pis ile temiz bir değildir. Pisin çokluğu tuhafına hoşuna gitsede!" O halde ey özü temiz, düşünen beyni olanlar! Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.

101. Ey iman edenler! Size açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur'an indirilir iken sorarsanız onlar size açıklanır. Allah, şimdilik onları affetti. Allah bağışlayandır, yumuşak olandır.

102. Böyle meseleleri sizden önce gelen bir topluluk sormuş, sonra da bunları inkâr etmişlerdi.

103. Allah bahire, saibe, vasile ve ham'dan hiç birini meşru kılmamıştır. Ancak inkâr eden kimseler Allah adına yalan söyleyerek ona iftira ediyorlar. Onların çoğu akıl erdirmez.

Mâide Sûresi 104 - 108. Ayetler

104. Bunlara: "Allahın indirdiği hükümlere ve Peygamber'e gelin" denildiği zaman "atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. Ya ataları bir şey bilmiyor ve doğru yola girmez iseler de mi?

105. Ey iman edenler! Sizler kendinizi düzeltmeye bakın. Siz doğru yolda gittikten sonra öte taraftan sapan kimse size zarar vermez. Sonunda hepinizin dönüşü Allah'adır. O vakit size yaptıklarınızı haber verecektir.

106. Ey iman edenler! Her hangi birinize ölüm hali gelip çattığı vasiyet esnasında aranızdaki şehadet ya içinizden iki adaletli kişi veya yolculukta iken başınıza ölüm musibeti geldiyse, sizden olmayan iki kişinin şahitliği ile olur. Eğer şüphelenirseniz, bunları namazdan sonra alıkorsunuz ve şöyle yemin ederler: "Allah'a yemin olsun ki, akrabamız da olsa yeminimizi hiçbir değere değişmeyeceğiz, Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz, (aksini yaparsak) o takdirde şüphesiz biz günaha girenlerden oluruz".

107. Eğer bunların yalan söyliyerek bir günahı hak ettikleri anlaşılırsa, bu durumda ikisinin yerine, aleyhinde şahit bulundukları taraftan ölüye yakın diğer iki kişi dikilir şöyle yemin ederler: "Allah'a yemin olsun ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur ve kimsenin (hakkına) tecavüz etmedik; şüphesiz o takdirde zalimlerden oluruz."

108. Bu usul, şahitliği gerektiği gibi yapmalarına veya yeminlerinden sonra yeminlerinin mirasçılar tarafından reddedilmesinden korkmalarına daha uygun bir çaredir. Allah'tan korkun ve O'nu iyi dinleyin; çünkü Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola çıkarmaz.

Mâide Sûresi 109 - 113. Ayetler

109. Allah bütün peygamberleri toplayıp da "size ne cevap verildi? dediği gün, "Bizim bildiğimiz yok, şüphesiz gizliyi hakkıyla bilen sensin sen" diyeceklerdir.

110. Allah, o zaman şöyle buyuracak: ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi düşün; hani seni Ruh'ul Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim, hem beşikte, hem de yetişkin iken insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şey) yapıyordun, içine üflüyordun da o benim iznim ile kuş oluyordu. Yine doğuştan kör olanı ve alacalıyı benim iznim ile iyileştiriyordun. Ölüleri benin iznim ile hayata çıkarıyordun. Hani İsrailoğullarını seni öldürmekten püskürtmüştüm; o zaman onlara apaçık mucizeler getirmiştin de içlerinden inkâr edenler: "bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir" demişlerdi.

111. Hani "bana ve peygamberime iman edin" diye havarilere ilham etmiştim. Onlar da: "iman ettik, bizim gerçekten Allah'a teslim olmuş kimseler olduğumuza sen şahit ol" demişlerdi.

112. Bir vakit de o havariler: "Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten sofra indirebilir mi?" demişlerdi. O da cevap olarak: "eğer iman etmiş kimseler iseniz Allah'tan korkun" demişti.

113. (Havariler) "Biz ondan yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona şahit olanlardan olalım istiyoruz" demişlerdi.

Mâide Sûresi 114 - 120. Ayetler

114. Meryem oğlu İsa şöyle yalvardı: "Ey Allah'ım! Ey bizim yegâne Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki hem bizim için, hem de geçmiş ve geleceğimiz için bir bayram ve kudretine (delalet eden) bir alamet olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın.

115. Allah, buyurdu ki: "Ben onu size elbette indiririm; fakat ondan sonra içinizden her kim inkâr ederse, artık onu kâinatta kimseye yapmayacağım bir azab ile azaplandırırım."

116. Allah: "ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, "beni ve anamı Allah'ın yanında iki ilah edinin diye sen mi dedin?" buyurduğu zaman o, "Hâşâ!" dedi, "seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz; eğer söyledimse elbette onu bilirsin. Sen benim içimdekini bilirsin, ben ise senin zatında olanı bilmem. Şüphesiz sen gizlilikleri (gaybleri) hakkıyla bilensin."

117. "Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim. Rabbim ve rabbiniz olan Allah'a kulluk edin," dedim. "İçlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerine şahit idim. Ta ki beni içlerinden aldın, onlar üzerine gözetleyici yalnız sen kaldın. Zaten sen her şeyi hakkıyla görensin.

118. Eğer onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındırlar, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz sen izzet ve hikmet sahibisin."

119. Allah buyurdu ki: "Bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlar için, içlerinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur."

120. Göklerin, yerin ve içlerinde ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'ındır, O, her şeye kadirdir.

En'am Sûresi 1 - 8. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'ın hakkıdır. Sonra da inkâr edenler, bu putları kendilerini yaratan ile denk tutuyorlar.

2.     Sizi çamurdan yaratan, sonra da eceli takdir eden O'dur. Bir ecel de O'nun katında muayyendir. Sonra da siz hâlâ şüphe ediyorsunuz.

3.     Hâlbuki göklerde ve yerde Allah O'dur. İçinizi de, dışınızı da bilir, daha ne kazanacaksanız onu da bilir.

4.     Böyle iken o kâfirlere Rablerinin ayetlerinden herhangi bir ayet gelmeyiversin, mutlaka ondan yüz çevirirler.

5.     Kendilerine apaçık hak geldiği zaman onu yalanladılar; fakat onlara yakında ne ile alay etmekte olduklarının haberleri gelecektir.

6.     Görmediler mi onlardan önce nice nesilleri helak ettik? Bu yeryüzünde onlara, size vermediklerimizi vermiştik, üzerlerine gökten bol bol yağmur indirmiştik, ırmakları ayaklarının altlarından akar hale getirmiştik; öyle iken onları günahları sebebi ile helak ettik ve arkalarından yeni bir nesil olarak başkalarını yarattık.

7.     Sana kağıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik de ona elleriyle dokunmuş olsalardı, şüphesiz inkârlarında inat edenler yine diyeceklerdi ki: "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir."

8.     Bir de "şunun üzerine bir melek indirilse de görsek" diyorlar. Eğer öyle bir melek indirseydik, elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine bir an bile göz açtırılmazdı.

En'am Sûresi 9 - 18. Ayetler

9.     Eğer onu bir melek kılsaydık, yine onu erkek (suretinde) bir melek kılardık ve düşmekte bulundukları şüpheye onları yine düşürürdük.

10.   Andolsun ki senden önce gönderilen peygamberle de alay edildi, fakat alay ettikleri şey, o maskaralığı yapanları çepeçevre kuşatıverdi.

11.   De ki: "yeryüzünde dolaşın da bakın, peygamberlere yalancı diyenlerin sonu nasıl olmuş?"

12.   Onlara sor ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah'ındır." O, kendi üzerine rahmeti yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Kendilerine yazık edenler, işte onlar iman etmezler.

13.   Halbuki gecede ve gündüzde barınan her şey O'nundur. İşiten ve bilen ancak O'dur.

14.   De ki: "Göklerin ve yerin yardanı olan Allah'tan başkasını mı dost edineceğim? Hâlbuki O, besleyendir, kendisi ise beslenmekten münezzehtir." De ki: "Bana Müslümanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma!" dendi.

15.   De ki: "Ben, rabbime isyan edecek olursam, gerçekten büyük bir günün (kıyametin) azabından korkarım."

16.   O gün kimden azap bertaraf edilirse, işte onu Allah esirgemiştir. İşte apaçık kurtuluş budur.

17.   Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu ondan başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır dokundurursa, o her şeye kadirdir.

18.   O kullarının üstünde her türlü tasarrufa sahiptir. O, hüküm ve hikmet sahibidir. O, her şeyden haberdardır.

Sayfa 5 / 26

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
 
 
  • İLETİŞİM