• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Enfâl Sûresi 41 - 45. Ayetler

41.   Bilin ki, ganimet olarak ele geçirdiğiniz herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah'ın, Peygamber'in, ona yakınlığı olanların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur. Eğer siz Allah'a ve hak ile batılın ayrıldığı gün, iki topluluğun çarpıştığı gün (Bedir günü) kulumuza indirdiğimize iman etmişseniz, bunu böyle bilin. Allah, her şeye kadirdir.

42.   Hani siz (Bedir savaşında) vadinin yakın yamacında idiniz, onlar ise uzak yamacında idiler, kervan da sizden aşağıda idi. Öyle ki onlarla sözleşmiş olsaydınız, mutlaka sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilafa düşerdiniz. Fakat Allah, takdir edilmiş bir emri yerine getirmek için o yapılmıştı ki, hem helak olan açık bir delille helâk olsun, hem de yaşayan açık bir delille yaşasın. Çünkü Allah, şüphesiz hakkıyla işitendir, bilendir.

43.   Hani Allah sana onları rüyanda az gösteriyordu; eğer sana onları çok gösterseydi, korkacaktınız ve iş konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Fakat Allah kurtuluş ihsan etti; çünkü O, bütün sinelerin özünü bilir.

44.   Karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Çünkü Allah olacak olan bir işi yerine getirecekti. Öyle ya, bütün işler Allah'a döndürülür.

45.   Ey iman edenler! Bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.

Enfâl Sûresi 46 - 52. Ayetler

46.   Allah'a ve Resülüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin sonra içinize korku düşer ve devletiniz elden gider. Bir de sabırlı olun; çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.

47.   Yurtlarından çalım satarak, insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Hâlbuki Allah, bütün yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.

48.   O zaman şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve demişti ki: "Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, ben de sizin yardımcınızım" Fakat iki taraf birbirini görünce ardına döndü ve: "Ben sizden uzağım, ben sizin göremeyeceğiniz şeyleri görüyorum, ben Allah'tan korkarım! Öyle ya, Allah'ın azabı çok şiddetlidir" dedi.

49.   O zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar şöyle diyorlardı: "Şunları dinleri aldattı." Hâlbuki her kim Allah'a tevekkül ederse, şüphesiz Allah, üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

50.   Melekler yüzlerine ve arkalarına vura vura "Tadın bakalım yakıcı azabı" diyerek o kâfirlerin canlarını alırken onları bir görseydin.

51.   İşte bu sizin kendi ellerinizle yaptığınız yüzündendir. Allah kullarına zulmedici değildir.

52.   Bunların gidişatı tıpkı Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidişi gibidir. Onlar, Allah'ın ayetlerini tanımadılar da Allah onları günahları sebebiyle tutup alıverdi. Çünkü Allah, çok kuvvetlidir ve azabı pek şiddetlidir.

Enfâl Sûresi 53 - 61. Ayetler

53.   Bu şundandır; Allah bir kavme ihsan ettiği bir nimeti -onlar kendilerinde bulunanı değiştirinceye kadar- değiştirici değildir. Allah işitendir, bilendir.

54.   Onların durumu tıpkı Firavun ailesinin ve ondan öncekilerin durumuna benzer. Rablerinin ayetlerini yalanladılar, biz de kendilerini günahları sebebiyle helak ettik ve Firavun ailesini boğduk. Hepsi de zalimdiler.

55.   Bütün yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, inkâr edenlerdir. Onlar iman etmezler.

56.   Onlar, kendileri ile anlaşma yaptığın, sonra her defasında hiç çekinmeden ahidlerini bozan kimselerdir.

57.   Onun için onları ne zaman savaşta yakalarsan, onlar ile (onlara vereceğin ceza ile) arkalarındakini ürküt (dağıt) ki ibret alsınlar.

58.   Bir kavmin hainlik yapmasından endişe edersen, ilk önce ahidlerini bozduğunu kendilerine açıkça bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez.

59.   İnkar edenler kaçıp-kurtulduklarını sanmasınlar. Çünkü onlar (bizi) aciz bırakamazlar.

60.   Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve cihad için beslenen atlar hazırlayın. Onunla hem Allah'ın düşmanını, hem sizin düşmanınızı, hem de onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tamamen ödenir. Hiç de ziyan etmezsiniz.

61.   Eğer barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş. Ve Allah'a tevekkül et, çünkü işiten ve bilen ancak O'dur.

Enfâl Sûresi 62 - 69. Ayetler

62.   Eğer sana hile yapmak isterlerse, sana yetişecek Allah'tır. O, seni yardımıyla ve mü'minlerle destekleyendir.

63.   Ve (Allah), kalplerinin arasını birleştirdi. Sen yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların kalbini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O, izzet ve hikmet sahibidir.

64.   Ey peygamber! Sana Allah yeter, arkandan gelen mü'minlerle beraber.

65.   Ey peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa, iki yüz (kişiye) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar gerçeği ve akıbeti iyi idrak etmeyen anlayışsız bir topluluktur.

66.   Şimdi Allah, yükünüzü hafifletti ve sizde bir zayıflık olduğunu bildi. Şimdi sizde sabredecek yüz kişi olursa, iki yüz (kişiye) galip gelirler, sizden bin kişi olursa, Allah'ın izni ile ikibin kişiye galip gelirler, Allah sabredenlerle beraberdir.

67.   Hiçbir peygamber için yeryüzünde ağır basmadıkça (kesin bir zafer kazanmadıkça) esirleri bulunması doğru değildir. Siz, dünya malını istiyorsunuz, Allah ise ahireti kazanmanızı istiyor. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.

68.   Eğer Allah'tan ("içtihadında hata eden müctehide azap edilmez" diye) bir yazı geçmiş olmasaydı, aldığınız fidyeden dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.

69.   Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz olarak yeyin ve Allah'tan sakının; çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Enfâl Sûresi 70 - 75. Ayetler

70.   Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere de ki: "Eğer Allah, sizin kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve günahlarınızı bağışlar, Allah bağışlayandır, esirgeyendir."

71.   Eğer sana hainlik etmek isterlerse, unutmasınlar ki bundan önce Allah'a hainlik etmişlerdi de Allah kahredilmelerine imkân vermişti. Allah bilendir, hikmet sahibidir.

72.   İman edip hicret edenler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenler ve (hicret edenleri) barındırıp yardıma koşanlar, işte bunlar birbirlerinin dostlarıdırlar. İman edip de hicret etmeyenler ise, hicret edinceye kadar sizin için onlara velayet namına bir şey yoktur. Bununla beraber eğer dinde yardımınızı isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur. Ancak sizinle aralarında antlaşma bulunan bir kavim aleyhine değil. Allah yaptıklarınızı gözetiyor.

73.   İnkâr edenler de birbirlerinin dostlarıdırlar. Eğer Allah'ın emrini yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.

74.   İman edip hicret edenler ve Allah yolunda cihada gidenler ile (hicret edenleri) barındırıp yardıma koşanlar, işte bunlar gerçek mü'minlerdir. Bunlar için bağışlama ve üstün bir rızık vardır.

75.   Sonradan iman eden ve hicret edip sizinle beraber cihad edenler; bunlar da sizdendir. Bir de akrabalar Allah'ın kitabına göre birbirine (varis olmaya) daha uygundur. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilir.

Tevbe Sûresi 1 - 6. Ayetler

1.     Bu Allah ve Resûlü'nden antlaşma yaptığınız müşriklere bir ültimatomdur.

2.     (Ey müşrikler!) Bundan böyle yeryüzünde dört ay istediğiniz gibi dolaşın; şunu da bilin ki siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz. Şüphesiz Allah, kâfirleri rezil edecektir.

3.     Bir de Hacc-ı Ekber günü, Allah ve Resûlünden insanlara bir bildiri: Allah ve Resûlü müşriklerden uzaktır. Derhal tevbe ederseniz, bu hakkınızda daha hayırlıdır. Yok eğer aldırmazsanız, biliniz ki siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz. Allah'ı ve peygamberi tanımayanlara elem verici bir azabı müjdele!

4.     Ancak antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden antlaşmada size hiçbir eksiklik yapmayan ve sizin aleyhinizde hiçbir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Bunlara antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamıyla yerine getirin. Şüphesiz Allah takva sahiplerini sever.

5.     Haram aylar çıkınca, müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. Eğer tevbe eder, namazı kılar, zekâtı verirlerse yollarını serbest bırakın; çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

6.     Eğer müşriklerden biri senden aman dileyip yakınına gelmek isterse, ona aman ver; ta ki Allah'ın kelamını dinlesin! Sonra da onu güvende olacağı yere ulaştır. Çünkü bunlar gerçeği bilmeyen bir topluluktur.

Tevbe Sûresi 7 - 13. Ayetler

7.     Müşriklerin Allah ve Resülü yanında nasıl bir ahdi olabilir? Ancak Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıklarınız var ki, bunlar size karşı dürüst davrandıkça siz de onlara dürüst davranın. Allah, hainlikten sakınanları elbette sever.

8.     Nasıl olabilir ki! Onlar size karşı bir zafer kazansalar, hakkınızda ne bir antlaşma, ne de bir yemin gözetirler. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar, kalpleri ise karşı çıkar. Zaten çoğunluğu insanlıktan çıkmış fasık kimselerdir.

9.     Allah'ın âyetlerini az bir pahaya sattılar da, insanları Allah'ın yolundan alıkoydular. Gerçekten bunlar ne kötü şeyler yapmaktalar!

10.   Bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler, ne de bir antlaşma. Bunlar haddi aşmaktadırlar.

11.   Bundan böyle eğer tevbe eder, namaz kılar, zekâtı verirlerse dinde kardeşleriniz olurlar. Biz, bilen bir kavim için âyetlerimizi açıklıyoruz.

12.   Eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize saldırıya kalkarlarsa, küfrün önderlerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Umulur ki vazgeçerler.

13.   Yeminlerini bozan, peygamberi çıkarmaya kalkışan; hem de ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mü'minseniz, ilk önce Allah'tan korkmalısınız.

Tevbe Sûresi 14 - 20. Ayetler

14.   Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onlara azaplandırsın, rezil etsin; yardımıyla onlara karşı size zafer versin, mümin bir kavmin yüreklerine su serpsin.

15.   Ve kalplerindeki öfkeyi gidersin. Hem Allah, dilediğine tevbe de nasip eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.

16.   Yoksa, siz kendi halinize bırakılacağınızı, içinizden cihad edenleri, Allah'tan, Resulü'nden ve müminlerden başka sokulacak bir locaya tutunmayanları Allah'ın bilip görmeyeceğini mi sandınız? Hâlbuki Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

17.   Müşrikler, kendilerinin kâfirliğine kendileri şahitlik ederlerken, Allah'ın mescitlerini imar etmeleri olur şey değildir. Onların hayır adına yaptıkları boşa gitmiştir. Ve onlar ateş içinde ebedî kalacaklardır.

18.   Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namaza devam eden, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte bunların muvaffak olmaları umulur.

19.   Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad eden kimse gibi mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğuna hidayet vermez.

20.   İman edip hicret etmiş ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad eden kimseler, Allah katında derece cihetiyle daha üstündürler. İşte bunlar kurtuluşa erenlerdir.

Tevbe Sûresi 21 - 26. Ayetler

21.   Rableri onlara bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, içinde daima bir nimet bulunan cennetleri müjdeler.

22.   Onlar orada ebedî kalacaklardır. Çünkü büyük mükâfat ancak Allah'ın yanındadır.

23.   Ey iman edenler! Babalarınız ve kardeşleriniz eğer imana karşı inkârdan hoşlanıyorlarsa, onları veliler, dostlar edinmeyin. Sizden her kim onları veli edinirse, işte onlar kendilerine zulmedenlerdir.

24.   De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elinize geçirdiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret, hoşunuza giden evler size Allah ve Resûlü'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah, fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez."

25.   Andolsun ki Allah, size birçok yerde ve Huneyn gününde yardım etti. O sırada ki çokluğunuz size kendinizi beğendirmişti de bir faydası olmamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonra da bozularak arkanıza dönmüştünüz.

26.   Sonra Allah, Resûl'ü ve müminler üzerine sekînetini (güven ve huzur duygusunu) indirdi ve görmediğiniz ordular indirdi de kendisini tanımayanları azaba uğrattı. İşte bu, kâfirlerin cezasıdır.

Tevbe Sûresi 27 - 31. Ayetler

27.   Sonra Allah, bunun arkasından dilediğine tevbe nasip eder. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

28.   Ey iman edenler! Müşrikler bir pislikten ibarettirler. Artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız Allah dilerse sizi kendi lütfundan zenginleştirecektir. Şüphesiz Allah bilendir, hikmet sahibidir.

29.   Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde ne Allah'a, ne âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resûlü'nün haram ettiğini haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimseler ile küçülmüş oldukları halde, elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar savaşın.

30.   Yahudiler: "Uzeyr Allah'ın oğludur" dediler. Hıristiyanlar da: "Mesîh Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri sözleridir. (Sözlerini) önceden kâfir olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nereden kendilerini saptırıyorlar!

31.   Allah'dan başka hahamlarını, rahiplerini ve Meryem'in oğlu Mesîh'i Rabler edindiler. Hâlbuki hepsi ancak bir ilâha ibadet ile emrolunmuşlardı. O'ndan başka ilah yoktur. O, onların ortak koştuğu şeyden uzaktır.

Tevbe Sûresi 32 - 36. Ayetler

32.   Allah'ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Halbuki Allah ancak nurunu tamamlamayı istiyor. Kâfirler isterse hoşlanmasınlar.

33.   O Allah, müşrikler hoşlanmasalar da (İslam) dinini bütün dinlere üstün kılmak için resûlünü hidayet ve Hak Din ile gönderendir.

34.   Ey iman edenler! Haberiniz olsun ki haham ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yere yerler ve Allah yolundan alıkoyarlar. Altını, gümüşü yığıp da onu Allah yolunda harcamayanlar ise, işte onları elem verici bir azap ile müjdele!

35.   Paraların üzeri cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla kendilerinin alınları, böğürleri, sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki:) "İşte bu kendiniz için derleyip yığdıklarınız. Haydi derleyip yığdıklarınızı tadın bakalım."

36.      Doğrusu gökleri ve yeri yarrattığı günde Allah'ın yazısına göre ayların sayısı Allah katında oniki olup, bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, en doğru dindir. Bu konuda Allah'ın koyduğu yasağı çiğneyerek kendinize zulmetmeyiniz; ve müşriklerin sizinle topluca savaştıkları gibi, siz de onlarla topluca savaşın ve bilin ki Allah, sakınanlarla beraberdir.

Tevbe Sûresi 37 - 40. Ayetler

37.   Nesi' (haram ayları ertelemek) ancak inkarda ileri gitmektir. Onunla kâfirler şaşırtılır. Onu bir yıl helal, bir yıl da haram sayarlar. Böylece Allah'ın haram kıldığını helâl kılarlar. Bu suretle kötü amelleri kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah da kâfirlerden ibaret bir kavmi hidayete erdirmez.

38.   Ey iman edenler! Ne oldu ki size "Allah yolunda savaşa çıkın!" denilince, yerinizde yığılıp kaldınız? Yoksa ahiretten geçip, dünya hayatına razı mı oldunuz? Fakat dünya hayatının faydası, ahiretin yanında pek azdır.

39.   Eğer toplanıp savaşa çıkmazsanız, O sizi elem verici bir azap ile azaplandırır ve yerinize başka bir kavim getirir. Siz O'na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye kadirdir.

40.   Eğer siz ona (Peygambere) yardım etmezseniz biliyorsunuz ya Allah ona yardım etmiştir. Kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada oldukları sırada; "Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir" diyordu. Derken Allah onun üzerine güven ve huzur duygusunu indirdi, onu sizin görmediğiniz ordularla destekledi ve kâfirlerin sözünü alçalttı. Allah'ın kelimesi ise, en yüksektir. Öyle ya, Allah üstündür, hikmet sahibidir.

Tevbe Sûresi 41 - 47. Ayetler

41.   (Ey müminler!) Sizler gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak savaşa çıkın ve mallarınızla canlarınızla Allah yolunda cihad ediniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

42.   O, yakın bir ganimet ve normal bir sefer olsaydı, mutlaka arkana düşerlerdi. Fakat o meşakkatli, mesafe uzak geldi. Bununla beraber "Eğer gücümüz olsa, elbette çıkardık" diye yakında yemin edecekler, kendilerini helâka sürükleyecekler. Allah biliyor ki onlar katıyyen yalancıdırlar.

43.   Allah seni affetti. Fakat neden onlara izin verdin de beklemedin ki doğru söyleyenler sana iyice belli olsun ve yalancıları bilesin.

44.   Allah'a ve ahiret gününe inanan kimseler mallarıyla, canlarıyla cihad edeceklerinden dolayı senden izin istemezler. Allah, takvâ sahiplerini bilir.

45.   Ancak Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşen ve şüpheleri içinde bocalayıp duranlar senden izin isterler.

46.   Eğer cihada çıkmayı dileselerdi, elbette bunun için hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların davranmalarını (gitmek için kalkmalarını) istemedi ve onları alıkoydu. (Onlara:) "Oturanlarla beraber oturun!" denildi.

47.   Eğer içinizde (onlar da savaşa) çıkmış olsalardı, bozgunculuk yapmaktan başka bir faydaları olmayacaktı ve sizi fitneye düşürmek maksadıyla aralarınıza saldıracaklardı. İçinizde de onları dinleyecekler vardır. Allah o zalimleri iyi bilir.

Tevbe Sûresi 48 - 54. Ayetler

48.   Doğrusu bunlar fitneyi daha önce çıkarmak istediler ve sana türlü türlü işler çevirdiler. Sonunda onlar istemeseler de hak geldi ve Allah'ın emri üstünlük sağladı.

49.   İçlerinden "Aman bana izin ver, başımı derde sokma!" diyen de var. Bilmiş ol ki derde asıl kendileri düştüler. Cehennem, kâfirleri mutlaka kuşatacaktır.

50.   Sana güzellik bir güzellik (zafer ve ganimet) kısmet olursa, bu onları üzer ve eğer bir musibet gelirse, "Biz tedbirimizi önceden almıştık" derler ve sevine sevine dönüp giderler.

51.   De ki: "Hiçbir zaman Allah'ın bizim için yazdığından başka bir şey bize isabet etmez. O, bizim mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler."

52.   De ki: "Siz bizim için ancak iki güzelliğin birini (zafer ya da şehadeti) bekleyebilirsiniz; biz ise, Allah'ın kendi katından veya bizim elimizle size bir azap indirmesini bekliyoruz. Onun için bekleyin, çünkü biz sizinle beraber bekliyoruz."

53.   De ki: "İster gönüllü infak edin, ister gönülsüz, sizden hiçbir zaman infaklarınız kabul edilmeyecektir. Çünkü siz fasık bir kavim oldunuz."

54.   İnfak ettiklerinin kendilerinden kabul olunmasına mani olan sadece şudur: "Bunlar Allah'ı ve Resûlünü inkâr ederler, namaza ancak üşene üşene gelirler ve verdiklerini de ancak istemeyerek verirlerdi."

Tevbe Sûresi 55 - 61. Ayetler

55.   Sakın onların ne malları, ne çocukları seni imrendirmesin. O hiçbir şey değildir. Allah bunlarla ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor.

56.   Şeksiz şüphesiz sizden olduklarına dair Allah'a yemin ederler. Hâlbuki sizden değillerdir. Fakat onlar, öyle bir kavim ki ödleri patlıyor.

57.   Eğer sığınacak bir yer veya barınacak mağaralar veya sokulacak bir delik bulsalardı, başlarını diker ona doğru koşarlardı.

58.   İçlerinden sadakalar hakkında seni ayıplayanlar da vardır. Çünkü ondan kendilerine verilmişse hoşnut olurlar, verilmemişse derhal kızarlar.

59.   Ne olurdu bunlar kendilerine Allah ve Resûlü ne verdiyse razı olsalardı ve deselerdi ki: "Allah bize yeter, Allah bize lütfundan yine verir, Resûlü de. Bizim bütün yönelişimiz Allah'adır."

60.   Sadakalar (zekâtlar) ancak şunlar içindir: Fakirler, düşkünler, (zekât toplayan) memurlar, kalpleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlar, mukateb köleler, borçlular, Allah yolundakiler ve yolda kalmışlar. Allah tarafından kesin olarak böyle farz kılındı. Allah bilendir, hikmet sahibidir.

61.   Yine içlerinden öyleleri var ki Peygamberi incitiyorlar ve "O her söyleyeni dinleyen bir kulaktır" diyorlar. De ki: "O, sizin için bir hayır kulağıdır, Allah'a inanır, müminlere güvenir ve iman edenler için de bir rahmettir. Allah'ın Resûlünü incitenler için ise elem verici bir azap vardır."

Tevbe Sûresi 62 - 68. Ayetler

62.   Rızanızı almak için size gelip Allah'a yemin ederler. Eğer bunlar mü'min iseler, Allah'ın ve Resûlü'nün rızasını düşünmeleri gerekirdi.

63.   Henüz şunu bilmediler mi, her kim Allah'a ve Resûlü'ne karşı koymaya çalışırsa, elbette onun için, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşi vardır. İşte büyük rezillik budur.

64.   Münafıklar bütün kalplerindekilerle beraber kendilerini haber verecek bir sûrenin tepelerine inmesinden çekinirler. De ki: "Eğlenin bakalım; çünkü Allah o sizin çekindiklerinizi ortaya çıkaracaktır."

65.   Şayet kendilerine sorsan, "Biz sırf lafa dalmış şakalaşıyorduk!" derler. De ki: "Siz Allah ile, âyetleriyle, peygamberiyle mi eğleniyordunuz?"

66.   Boşuna özür dilemeyin; iman ettiğinizi söyledikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. İçinizden bir kısmını bağışlasak bile, bir kısmınızı da suçlarında ısrar ettiklerinden dolayı azap edeceğiz.

67.   Münafıkların erkekleri de, kadınları da birbirlerinin aynısıdır. Kötülüğü emreder, iyilikten alıkoyar ve ellerini sıkı tutarlar. Onlar, Allah'ı unuttular, Allah da onları unuttu! Doğrusu münafıklar fâsık kimselerdir.

68.   Allah münafıkların erkeğine, kadınına ve bütün kâfirlere ebedî olarak cehennem ateşini vâdetti. O, onlara yeter. Allah, onları rahmet sahasından uzaklaştırdı ve onlar için sürekli bir azap vardır.

Tevbe Sûresi 69 - 73. Ayetler

69.   (Ey münafıklar! Siz de) sizden öncekiler gibi (yaptınız). Onlar sizden daha kuvvetli, mal ve evlâtça sizden daha çok idiler. Onlar, dünya malından paylarına düşen ile zevk sürdüler. Sizden öncekiler paylarına düşen ile nasıl zevk sürmek isterlerse, siz de öyle payınıza düşen ile zevk sürmeye baktınız. Siz de o bataklığa dalar gibi daldınız. İşte bunların dünyada ve ahirette bütün amelleri boşa gitti. Ve işte bunlar hüsran içinde kalanlardır.

70.   Bunlara kendilerinden öncekilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Bunlara peygamberleri açık delillerle gelmişlerdi; Demek ki, Allah onlara zulmetmiş değildi, fakat kendi kendilerine zulmediyorlardı.

71.   Erkek-kadın bütün müminler birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunları Allah, yarın rahmetiyle bağışlayacaktır. Çünkü Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.

72.   Allah mümin erkek ve kadınlara içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde hoş meskenler vâdetti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş budur.

73.   Ey şanlı Peygamber! Kâfirlere, münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı sert ol! Onların varacağı yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir.

Tevbe Sûresi 74 - 79. Ayetler

74.   Allah'a yemin ediyorlar; güya o sözleri söylememişler. Andolsun, o küfür sözünü söylediler, İslama girdikten sonra yine kâfirlik yaptılar. Başaramadıkları Resulullah'a yönelik cinayeti tasarladılar. Hâlbuki intikamı almaya kalkışmaları için kendilerini Allah'ın ve Resûlü'nün kendi lütfundan zenginleştirmiş olmasından başka bir sebep yoktu. Bunun üzerine eğer tevbe ederlerse haklarında hayırlı olur. Yok yan çizerlerse Allah onları dünya ve ahirette elem verici bir azap ile azaplandırır. Yeryüzünde onlar için ne himaye edecek, ne de yardım edecek kimse bulunmaz.

75.   Yine onların kimi de, Allah'a şöyle söz vermişlerdi: "Eğer bize lütfundan ihsan ederse, mutlaka zekâtını veririz ve elbette sâlihlerden oluruz!"

76.   Allah; lütfundan onlara ihsanda bulundu, onlar da cimrilik edip yüz çevirdiler. Zaten yan çizip duruyorlardı.

77.   Allah'a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söylemeyi adet edindikleri için, O da kıyamet gününe kadar sürecek bir nifakı kalplerine soktu.

78.   Henüz bilmediler mi ki, Allah onların sırlarını da bilir, fısıltılarını da ve Allah her şeyi bilendir.

79.   Farz olan zekâttan fazla olarak gönüllü bağışta bulunanlara bir türlü ve güçlerinin yetebildiğinden başkasını bulmayanlara da diğer türlü ve güçlerinin yetebildiğinden başkasını bulamayanlara da diğer türlü laf atarak eğlenenler var ya, Allah onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için elem verici bir azap vardır.

Tevbe Sûresi 80 - 86. Ayetler

80.   Onlar için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kere af dilesen de Allah onları kesinlikle affetmeyecek. Böyle! Çünkü onlar Allah'ı ve Resûlünü tanımadılar; Allah ise öyle baştan çıkmış fasıklar topluluğuna hidayet vermez.

81.   Allah'ın Resûlüne muhalif olarak arkada kalanlar (savaşa gitmeyip) oturup kalmalarına sevindiler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmekten hoşlanmadılar; "Bu sıcakta savaşa çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır!" Keşke duysalardı, anlasalardı!

82.   Artık kazandıkları günahın cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar!

83.   Bundan böyle Allah seni onlardan bir kısmının yanına döndürür de, başka bir cihada çıkmak için senden izin isterlerse de ki: Artık siz benimle beraber asla cihada çıkmayacaksınız ve hiçbir düşmana karşı benimle beraber savaşmayacaksınız; ilk önce oturup kalmayı arzu ettiniz, şimdi de geri kalanlarla beraber oturun!

84.   İçlerinden ölen birinin asla namazını kılma ve kabrinin başında durma; çünkü onlar Allah'ı ve Resûlünü tanımadılar ve kâfir olarak can verdiler.

85.   Hem onların ne malları ne de çocukları seni imrendirmesin; o hiçbir şey değildir. Allah, bunlarla ancak dünyada onları azaplandırmayı ve kâfir oldukları halde canlarının çıkmasını istiyor.

86.   "Allah'a iman edin ve Resûlü ile beraber cihada gidin" diye bir sûre indirildiği zaman içlerinden servet sahibi olanlar senden izin istediler ve "Bırak bizi oturanlarla beraber olalım" dediler.

Tevbe Sûresi 87 - 93. Ayetler

87.   Kadınlarla beraber olmaya razı oldular, kalplerinin üzeri mühürlendi. Artık onlar gayeyi anlamazlar.

88.   Fakat Peygamber ve beraberindeki mü'minler mallarıyla canlarıyla cihad ettiler. Bunları görüyor musun, işte bütün hayırlar onlar içindir ve onlar kurtuluşa erenlerdir.

89.   Allah, onlara altından nehirler akan cennetler hazırladı, içlerinde ebedi kalacaklar. İşte büyük kurtuluş budur.

90.   Bedevilerden özür bahane edenler kendilerine izin verilsin diye geldiler; Allah ve Resûlüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. Muhakkak bunların kâfir olanlarına elem verici bir azap isabet edecektir.

91.   Allah ve Resûlü için (insanlara) nasihat ettikleri takdirde ne zayıflara ne hastalara, ne de harcayacak bir şey bulamayanlara bir sorumluluk yoktur. Çünkü iyilik edenleri hesaba çekmeye bir yol yoktur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

92.   Her ne zaman kendilerini bindirip sevkedesin diye sana geldilerse: "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" deyince, bu uğurda harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş döke döke dönen kimselere de sorumluluk yoktur.

93.   Sorumluluk ancak zengin oldukları halde senden izin isteyen kimseleredir. Bunlar kadınlarla beraber olmaya razı oldular, Allah da kalplerini mühürledi, başlarına gelecek şeyi bilmezler.

Tevbe Sûresi 94 - 99. Ayetler

94.   (Seferden) Onların yanına döndüğünüzde sizden özür dileyecekler. De ki:

Özür dilemeyin! Size asla inanmayacağız. Doğrusu Allah bize durumlarınızdan birçok haberler verdi. Bundan böyle de Allah ve Resulü amelinizi görecektir, sonra hepiniz gizliyi ve açığı bilen Hakk'ın huzuruna götürüleceksiniz. O zaman O, size yaptıklarınızı haber verecektir.

95.   Onların yanına döndüğünüz zaman kendilerinden (onları cezalandırmaktan) vazgeçmeniz için Allah'a yemin edecekler. Siz de kendilerinden yüz çevirin; çünkü onlar murdar (pislik) şeylerdir, kazandıklarının cezası olarak varacakları yer de cehennemdir.

96.   Siz kendilerinden razı olasınız diye size yemin edecekler; fakat siz onlardan razı olsanız bile şüphesiz Allah, fasıklar topluluğundan razı olmaz.

97.   Bedeviler inkâr ve münafıklık bakımından daha şiddetlidirler; bununla beraber Allah'ın resulüne indirdiği hükümlerin sınırını bilmeye daha yatkındırlar. Allah bilendir, hikmet sahibidir.

98.   Bedevilerden kimi vardır ki verdiğini angarya sayar, sizi türlü türlü felaketlerin sarıvermesini bekler. Kötü felaket kendi başlarına gelsin. Allah işitendir, bilendir.

99.   Yine bedevilerden kimi de vardır ki Allah'a ve ahiret gününe inanır, infak ettiğini Allah yanında yakınlığa ve peygamberin dualarını almaya vesile sayar. Gerçekten onlar kendileri için bir yakınlıktır. İleride Allah onları rahmetine koyacaktır; çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Tevbe Sûresi 100 - 106. Ayetler

100. İslâm'a girmede öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile güzellikle onların arkasından gidenler, Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah'tan razı oldular ve onlara altlarından nehirler akan cennetler hazırladı ki, içlerinde ebedi kalacaklar. İşte büyük kurtuluş budur.

101. Hem etrafınızdaki bedevilerden münafıklar var, hem de Medine ahalisinden münafıklığı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen  onları bilmezsin, onları biz biliriz. Biz onlara iki kere azap edeceğiz, sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.

102. Diğer bir takımı ise günahlarını itiraf ettiler ve iyi bir amel ile diğer bir kötüyü karıştırdılar. Olur ki Allah tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

103. Onların mallarından sadaka al ki bununla onları hem temizlemiş hem de arındırmış olursun. Bir de haklarında dua et. Çünkü senin duan onların kalplerini yatıştırır. Allah işitendir, bilendir.

104. Bilmiyorlar mı ki kullarından tevbeyi kabul eden ve sadakaları alan Allah'tır. Şüphesiz Allah, tevbeleri çok kabul eden ve pek esirgeyendir.

105. De ki: "Çalışın çünkü amelinizi hem Allah, hem Resûlü, hem de mü'minler görecek ve hepiniz mutlaka gizliyi ve açığı bilen Hakk'ın huzuruna götürüleceksiniz. O zaman O, size yaptıklarınızı haber verecektir."

106. (Sefere katılmayanlardan) diğer bir takım da Allah'ın emrine bırakılmışlardır; ya kendilerine azap eder veya tevbelerini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.

Tevbe Sûresi 107 - 111. Ayetler

107. Bir de inadına zarar vermek için, inkâr etmek için, mü'minlerin arasına tefrika sokmak için ve bundan önce Allah ve Resûlü ile savaşan kimseye pusu (gözetleme evi) yapmak için bir mescit yapanlar vardır. Bununla beraber "iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin ederler. Fakat Allah şahit ki bunlar şeksiz şüphesiz yalancılardır.

108. Onun içinde asla namaza durma! İlk günde temeli takva üzere kurulan Mescit, içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Onun içinde öyle adamlar var ki çok temizlenmeyi severler. Allah da çok temizlenenleri sever.

109. O halde binasını Allah korkusu ve Allah rızası üzerine kurmuş olan kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını sel artıklarının ucundaki bir yar'ın kenarına kurup da onunla beraber cehenneme yuvarlanan kimse mi? Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

110. Onların kurmuş oldukları binalar, (ölüp de) kalpleri parça parça olmadıkça, yüreklerinde bir nifak düğümü olarak kalacaktır. Allah bilendir, hikmet sahibidir.

111. Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın aldı. Allah yolunda savaşacaklar, öldürecekler ve öldürülecekler. (Bu) Tevrat'ta da, İncil'de de, Kur'an'da da kendi üzerine hak olarak yüklediği bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünde duran kim vardır? O halde yaptığınız şu biattan dolayı size müjdeler olsun. İşte büyük kurtuluş budur.

Tevbe Sûresi 112 - 117. Ayetler

112. Tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secdeye kapananlar, iyiliği emredip kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırını koruyanlar... Bütün o mü'minleri müjdele!

113. Kâfir olarak ölüp cehennemlik oldukları belli olduktan sonra akraba bile olsalar ne peygamber, ne iman edenler, müşrikler için af dilemezler.

114. İbrahim'in babası hakkındaki af dilemesi de sadece ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi. Böyle iken onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim çok duygulu, pek yumuşak idi.

115. Allah, bir kavmi hidayete erdirdikten sonra -nelerden sakınacaklarını kendilerine beyan etmedikçe- onları sapıklığa düşürme ihtimali yoktur. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir.

116. Şüphesiz bütün göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, diriltir de, öldürür de ve sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.

117. Andolsun ki Allah peygambere ve güçlük anında ona uyan muhacirlerle ensara lütfetti. -Ki içlerinden bir kısmının kalpleri az daha koyacak gibi olmuştu- sonra onların tevbelerini kabul etti. Gerçekten O, onlara karşı çok şefkatlidir, çok esirgeyendir.

Tevbe Sûresi 118 - 122. Ayetler

118. (Seferden) geri bırakılan üç kişiyi de (bağışladı.) Onlar o derece bunalmışlardı ki, yeryüzü bütün genişliğine rağmen başlarına dar geldi, vicdanları da kendilerini sıkmıştı. Allah'tan yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını anladılar. Evet, tam o zaman Allah tevbelerini kabul etti ki eski hallerine dönsünler. Gerçekten Allah, tevbeleri çok kabul eden, çok merhametli olandır.

119. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun.

120. Ne Medine halkına, ne de etrafındaki bedevilere, Resûlullah'tan geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarını düşünmeleri yakışmaz. Çünkü, onların Allah yolunda ne bir susuzluk, ne bir yorgunluk, ne bir açlık çekmeleri, ne kâfirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmaları, ne de düşmana karşı bir başarı kazanmaları yoktur ki, karşılığında kendileri için mutlaka salih bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah, iyilik yapanların mükâfatlarını zayi etmez.

121. Küçük büyük yaptıkları her masraf ve aştıkları her vadi onların hesabına yazılır ki Allah onları yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandırsın.

122. Bununla beraber mü'minlerin hepsi birden toplanıp sefere çıkmaları doğru değildir. Her kesimden bir grup toplanıp dinde fıkıh tahsil etmek ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için (geride kalmalıdır.) Umulur ki sakınırlar.

Tevbe Sûresi 123 - 129. Ayetler

123. Ey iman edenler! Kâfirlerin size yakın olanlarıyla savaşın; hem onlar sizde delinmez, kalın, şiddetli bir kuvvet görsünler. Ve bilin ki Allah sakınanlarla beraberdir.

124.   Bir sûre indirildi mi içlerinden biri çıkar: "bu, hanginizin imanını artırdı bakalım" der. Evet, imanı olanların imanını artırmıştır ve onlar sevinip duruyorlar.

125. Kalplerinde bir hastalık olanlara gelince, onların da küfürlerine küfür katmıştır ve kâfir olarak ölüp gitmişlerdir.

126. Görmüyorlar mı ki, her yıl bir veya iki kere belaya çarptırılıyorlar, sonra da tevbe etmezler, ibret almazlar.

127. Bir sûre indirildi mi "sizi birisi görüyor mu?" diye birbirlerine bakarlar, sonra da sıvışıp giderler. Allah kalplerini çevirmiştir; çünkü bunlar anlamayan kimselerdir.

128. Andolsun size kendinizden bir peygamber geldi ki, gayet izzetli, sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir, üstünüze titrer, mü'minlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.

129. Eğer aldırmazlarsa de ki: "Bana Allah yetişir! O'ndan başka ilah yoktur! Ben O'na güvenip dayanırım ve O, büyük Arş'ın sahibidir."

Sayfa 8 / 26

  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
 
 
  • İLETİŞİM