• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Yûnus Sûresi 1 - 6. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Elif, Lam, Ra. İşte bunlar hikmetli kitabın ayetleridir.

2.     İçlerinden bir adama: Bütün insanları uyar ve iman edenlere Rableri katında yüce bir mertebe olduğunu müjdele, diye vahyedişimiz, İnsanlar için hiç işitilmedik bir tuhaflık mı oldu? Kafirler: "Şüphesiz bu, apaçık bir sihirbazdır" dediler.

3.     Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra arş üzerine istiva buyuran, işleri evirip çeviren Allah'tır. O'nun izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte bu vasıfların sahibi Rabbiniz olan Allah'tır. O halde O'na ibadet ediniz. Artık düşünmez misiniz?

4.     Dönüşünüz hep O'nadır. Allah'ın vaadi gerçektir. Çünkü O, önce yaratıyor, sonra iman edip iyi işler yapan kimselere adaletle mükâfat vermek için onları huzuruna geri çevirir. Kâfirlere ise inkâr ettiklerinden dolayı kaynar sudan bir içki ve elem verici bir azap vardır.

5.     Güneşi aydınlık, ayı bir nur yapan, senelerin sayısını ve hesabını bilmeniz için Ay'a menziller tayin eden O'dur. Allah, bunu ancak hak ve hikmet ile yarattı. Bilecek bir kavim için ayetleri açıklamaktadır.

6.     Gece ile gündüzün birbiri ardınca değişip durmasında ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı varlıklarda, sakınan bir kavim için elbette birçok deliller vardır.

Yûnus Sûresi 7 - 14. Ayetler

7.     Onlar bizim karşımıza çıkmayı arzu etmezler, dünya hayatına razı olup onunla tatmin olmuşlardır ve onlar bizim ayetlerimizden gafildirler.

8.     İşte bunların kazandıkları günahları sebebiyle varacakları yer ateştir.

9.     Ama iman edip güzel güzel ameller yapan kimseleri Rabbleri imanları sebebiyle hidayete erdirir. Nimet dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akar.

10.   Oradaki duaları "Allah'ım seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" sözüdür. Dua ve dilekleri "selam"dır. Onların dualarının sonu da şudur: "Gerçekten, hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur."

11.   Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bizimle karşılaşmayı arzu etmeyenleri azgınlıkları içinde körü körüne bocalar bir halde bırakırız.

12.   İnsana bir sıkıntı dokunduğunda, gerek yan yatarken, gerek otururken, gerek ayaktayken bize dua eder; ama kendisinden sıkıntıyı giderdik mi sanki kendine dokunan bir sıkıntı için bize yalvarmamış gibi geçer gider. İşte o haddi aşanlara yaptıkları ameller böyle süslenmektedir.

13.   Andolsun, biz sizden önceki nesilleri, kendilerine peygamberleri apaçık deliller ile geldikleri halde zulmettikleri ve iman etmeleri ihtimali kalmadığı zaman helak ettik. İşte günahkâr kavimleri biz böyle cezalandırırız.

14.   Sonra onların arkasından sizi yeryüzünde halifeler yaptık ki bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz!

Yûnus Sûresi 15 - 20. Ayetler

15.   Böyle iken ayetlerimiz apaçık deliller olarak karşılarında okunduğu zaman bizimle karşılaşmayı arzu etmeyenler: "Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir" dediler. De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak bir şey değildir! Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Ben Rabbime isyan edersem şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım!"

16.   De ki: Eğer Allah dileseydi ben onu size okumazdım, hiçbir suretle de size onu bildirmezdi. Bilirsiniz ki ben bundan önce bir ömür boyu içinizde durdum. Artık bir kere aklınıza müracaat etmez misiniz?

17.   Bir yalanı Allah'a iftira eden veya O'nun ayetlerine "yalan" diyenden daha zalim kim olabilir? Şüphesiz günahkârlar kurtuluşa ermezler.

18.   Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar, ne de fayda veremeyecek şeylere tapıyorlar ve: "Onlar bizim Allah katında şefaatçilerimizdir!" diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber vereceksiniz?" Hâşâ! O, onların isnat ettikleri ortaklıklardan uzak ve yücedir.

19.   İnsanlar bir tek ümmetti, sonra ihtilaf edip ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden ezelde bir söz geçmiş olmasaydı, o ihtilaf edip durdukları şeylerde şimdiye kadar aralarında hüküm verilip iş bitmiş olurdu.

20.   O'na "Rabbinden bambaşka bir mucize indirilse ya!" diyorlar. Sen de de ki: "Gayb ancak Allah'a mahsustur. Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim."

Yûnus Sûresi 21 - 25. Ayetler

21.   İnsanlara dokunan kıtlık, hastalık gibi bir sıkıntıdan sonra onlara bir rahmet tattırdığımız zaman ayetlerimiz hakkında derhal bir tuzakları vardır. De ki: "Allah'ın tuzağı daha çabuktur. Haberiniz olsun, elçilerimiz yaptığınız tuzakları yazıyorlar."

22.   Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri hoş bir rüzgar ile alıp götürdükleri ve yolcular da neşelendikleri zaman ona şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalga gelmeye başlar ve tamamen kuşatıldıklarını sanırlar; işte o zaman Allah'a dini halis kılarak dua ederler: "Andolsun ki, eğer bizi bundan kurtarırsan şeksiz şüphesiz şükreden kullarından oluruz" derler.

23.   Derken Allah onları kurtarınca, hemen onlar yeryüzünde haksız yere taşkınlığa başlarlar. Ey İnsanlar! Taşkınlığınız sırf kendi aleyhinizedir; o alçak hayatın biraz zevkini sürersiniz, sonra döner bize gelirsiniz, biz de bütün yaptıklarınızı size haber veririz.

24.   Dünya hayatının durumu bir su gibidir. Biz onu gökten indirmişizdir; derken insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün otu onunla (gürleşip) birbirine girmiştir. Nihayet yeryüzü bütün zinetini takınıp süslendiği, ahalisi de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, gece veya gündüz ona emrimiz gelmiş, bir anda ona öyle bir tırpan atmıştır ki, sanki dün hiçbir şenlik yokmuş gibi olmuştur. İşte düşünecek bir kavim için ayetleri böyle açıklıyoruz.

25.   Allah selam yurduna (cennete) çağırıyor ve dilediğini doğru yola iletir.

Yûnus Sûresi 26 - 33. Ayetler

26.   Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir kara leke bulaşır, ne de bir horluk gelir. İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedi kalacaklardır.

27.   Kötülük, kazananlara gelince, kötülüğün cezası misli iledir. Onları bir zillet kaplar, kendilerini Allah'tan kurtaracak kimse yoktur; yüzleri sanki geceden parçalara bürünmüş, kapkaranlıktır. Onlar cehennem ehlidirler, orada ebedi kalacaklardır.

28.   O gün hepsini mahşere toplayacağız, sonra şirk koşanlara: "Yerinizden ayrılmayın; siz de  ortak koştuklarınız da!" diyeceğiz. Artık aralarını açmışızdır. Ortak koştukları (putlar) şöyle derler: "Siz bize tapmıyordunuz!"

29.   "Şimdi sizinle bizim aramızda şahit olarak Allah yeter, doğrusu sizin ibadetinizden bizim kesinlikle haberimiz yoktu!"

30.   İşte burada herkes geçmişte yaptığını karşısında bulur. Onlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülmüş ve uydurdukları şeyler (batıl tanrıları) kendilerinden kaybolup uzaklaşmıştır.

31.   De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya o kulak ve gözler kimin mülküdür? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim çıkarıyor? İşi kim idare ediyor? Derhal diyecekler ki: "Allah", de ki: "O halde sakınmaz mısınız?"

32.   İşte o Allah, sizin gerçek Rabbiniz'dir. Haktan (ayrıldıktan) sonra sapıklıktan başka ne vardır? O halde nasıl (sapıklığa) çevriliyorsunuz?

33.   Böylece büsbütün yoldan çıkmış fasıklar hakkında Rabbinin "artık onlar iman etmezler" sözü gerçekleşmiş oldu.

Yûnus Sûresi 34 - 42. Ayetler

34.   De ki: "Sizin ortak koştuklarınızdan önce yaratmayı yapacak sonra da (ölümünden sonra hayata) yeniden döndürecek biri var mı?" De ki: "Allah ilkin yaratmayı yapar, (ölümünden) sonra onu yeniden (hayata) döndürür. Artık nasıl saptırılırsınız?"

35.   De ki. "Sizin ortak koştuklarınızdan hakka iletecek olan var mı?" De ki: "Allah hakka iletir. O halde hakka ileten mi uyulmaya daha layıktır, yoksa hidayet olunmadıkça kendi kendine doğru yolu bulamayan mı? O halde size ne oluyor? Nasıl (böyle) yanlış hükmediyorsunuz?"

36.   Onların çoğu sadece zanna uyarlar. Fakat zan, haktan başka hiçbir şey ifade etmez. Şüphesiz Allah, onların ne yaptıklarını bilendir.

37.   Bu Kur'an Allah'tan başkası tarafından uydurulmuş değildir. Fakat kendinden öncekini doğrulayıcı ve o kitabın açıklayıcısı olarak âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. Bunda hiç şüphe yoktur.

38.   Yoksa "Onu uydurdu!" mu diyorlar. De ki: "Öyle ise haydi onun benzeri bir sure getirin. Ve Allah'tan başka kime gücünüz yeterse çağırın, eğer doğru iseniz bunu yapın!"

39.   Hayır! Onlar ilmini kuşatmadıkları ve yorumu kendilerine hiç gelmemiş olan bir şeyi (Kur'an'ı) yalanladılar. Önlardan önce geçenler de böyle yalanlamışlardı. Ama bak, zalimlerin sonu nasıl oldu!

40.   İçlerinden Kur'an'a inanacak da var, inanmayacak da var! Rabbin bozguncuları en iyi bilendir.

41.   Eğer seni yalanlamakta ısrar ederlerse de ki: "Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız da size aittir. Siz benim yapacağımdan uzaksınız, ben de sizin yapacağınızdan uzağım."

42.   İçlerinden seni dinlemeye gelenler de vardır. Fakat akılları yokken sağırlara sen mi duyuracaksın?

Yûnus Sûresi 43 - 53. Ayetler

43.   İçlerinden sana bakanlar da vardır. Fakat basiretleri yokken körleri sen mi hidayete erdireceksin?

44.   Şüphesiz Allah insanlara zerre miktarı zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmediyorlar.

45.   Sanki gündüzün bir saatinden başka kalmamışlar gibi hepsini mahşere toplayacağı gün aralarında tanışacaklar. Allah'ın karşısına çıkacaklarını yalanlayıp da doğru yolu tutmamış olanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır.

46.   Onlara vaat ettiğimiz azabın bazısını dünyada iken sana göstersek de veya seni tamamen alsak da, her iki durumda da onların dönüşü bizedir. Sonra Allah onların ne yapacaklarına da şahittir.

47.   Her ümmet için bir peygamber vardır. Peygamberleri geldiği zaman aralarında adaletle hükmedilir, hiç birine zulmedilmez.

48.   Doğru iseniz bu vaad ne zamandır? diyorlar.

49.   De ki. "Ben kendi kendime Allah'ın dilediğinden başka ne bir menfaat, ne de bir zarar vermeye malik değilim. Her ümmet için bir ecel vardır. Ecelleri geldiği zaman artık bir saat (an) geride kalamazlar, ileri de gidemezler."

50.   De ki: "Ey müşrikler, söyleyin bakalım, şayet size O'nun azabı yatarken veya gündüzün gelirse ne yaparsınız? Günahkârlar bunun hangisini acele istiyorlar?"

51.   Ya azap gerçekleştiği zaman mı Ona iman edeceksiniz? Hemen şimdi mi? Hani siz bunun (azabın) çabucak gelmesini istiyordunuz!

52.   Sonra o zulmedenlere denilecek ki: "Ebedi azabı tadın bakalım! Kazandığınızın dışında, başka bir sebeple cezalandırılacak değilsiniz."

53.   "Sahi doğru mu bu azap?" diye sana soru soruyorlar. De ki: "Evet! Rabbime yemin olsun ki o dosdoğrudur ve siz bundan yakayı kurtaramazsınız."

Yûnus Sûresi 54 - 61. Ayetler

54.   Zulmeden herkes yeryüzündekilerin tümüne sahip olsaydı, azabı gördükleri zaman hepsi içten içe büyük bir pişmanlık duyarak, kendini kurtarmak için servetini feda ederdi. Fakat aralarında adaletle hükmedilir ve hiçbirine zulmedilmez.

55.   Uyan! Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Uyan! Allah'ın vaadi haktır. Fakat onların çoğu bilmezler.

56.   Hem diriltir, hem öldürür ve döndürülüp O'na götürüleceksiniz.

57.   Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerin derdine bir şifa, mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi.

58.   De ki: "Allah'ın lütfuyla, rahmetiyle, ancak bunlarla sevinsinler. O, onların dünya malı olarak topladıklarından daha hayırlıdır."

59.   De ki: "Baksanıza Allah sizin için rızık olarak neler indirdi de siz ondan bir haram, bir de helal kıldınız? Buna ne dersiniz?" De ki: "Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"

60.   Allah'a karşı yalan uydurup iftira edenler kıyamet gününü ne zannediyorlar? Şüphesiz Allah, insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu bilmezler.

61.   Ne zaman sen herhangi bir durumda bulunsan, Kur'an'dan her ne okursan ve her hangi bir iş yapsanız, siz ona dalıp coştuğunuzda biz mutlaka üstünüzde şahidizdir. Ne yerde ne gökte zerre miskali veya ondan daha küçük veya daha büyük hiçbir şey Rabbinizden kaçmaz. Hepsi apaçık bir kitaptadır.

Yûnus Sûresi 62 - 70. Ayetler

62.   Uyan! Allah'ın dostlan üzerine ne korku vardır, ne de onlar üzülürler.

63.   Onlar iman edip takvaya ermiş olanlardır.

64.   Dünya hayatında da, ahirettede müjde onlarındır. Allah'ın sözlerinde değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş odur.

65.   (Resulüm!) ötekilerin lafları seni üzmesin. Çünkü izzet ve üstünlük Allah'ındır. O, hepsini işitiyor, hepsini biliyor.

66.   Uyan! Göklerde ve yerde kim varsa hepsi Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar dahi ortak koştukları ilahların tebaası olamazlar. Ancak zanna tabi olurlar ve ancak zan ve tahminde bulunarak yalan söylerler.

67.   Dinlenesiniz diye sizin için geceyi yaratan, gündüzü de aydınlık kılandır. Elbette bunda dinleyen bir topluluk için deliller vardır.

68.   Dediler ki: "Allah çocuk edindi!" Hâşâ! O, bundan münezzehtir. O, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Elinizde O'na dair bu hususta hiçbir delil yoktur. Allah'a ilimle isbat edemeyeceğiniz şeyi mi isnad ediyorsunuz?

69.   De ki: "Allah hakkında yalan uydurup iftira edenler kurtuluşa eremezler."

70.   Dünyada geçici bir zevk vardır, sonra dönüşleri bizedir; sonra biz onlara -o inkârlarından dolayı- azabı tattıracağız.

Yûnus Sûresi 71 - 78. Ayetler

71.   Onlara Nuh'un kıssasını oku! Hani kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Eğer benim durumum ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, bilin ki ben yalnız Allah'a dayanıp güvenirim. Artık siz ve ortaklarınız her ne yapacaksanız, toplanıp bütün azminizle karar verin; sonra yapacağınız, size hiçbir keder vermesin. Sonra hükmünüzü bana uygulayın ve elinizden gelirse bana bir an bile göz açtırmayın."

72.   "Eğer aldırmazsanız, zaten ben de sizden bir ücret istemedim ya! Benim ecrim yalnızca Allah'a aittir ve O'nun birliğine boyun eğen Müslümanlardan olmakla emrolundum."

73.   Bunun üzerine yine onu yalanladılar, biz de onu ve beraberindekileri gemide kurtardık ve onları yeryüzünün halifeleri kıldık; ayetlerimizi yalanlayanları ise boğduk. Bak işte uyarılanların ama inanmayanların sonu nasıl oldu!

74.   Sonra onun arkasından birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik. Onlara açık mucizeler getirdiler. Fakat daha önce yalan dediklerine bir türlü inanmak istemediler. İşte biz haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.

75.   Sonra bunların arkasından Firavun ve toplumuna Musa ile Harun'u ayetlerimizle (mucizelerimizle) gönderdik, fakat onlar imanı kendilerine yediremediler ve günahkâr bir kavim oldular.

76.   Tarafımızdan onlara hak geldiği zaman "Şüphesiz apaçık bir sihirdir" dediler.

77.   Musa: "Ya!" dedi; "size hak gelince böyle mi diyorsunuz? Bu sihir mi? Hâlbuki sihirbazlar kurtuluşa ermezler."

78.   Dediler ki: "Sen bize, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan bizi döndüresin de bu yerde devlet ikinizin olsun diye mi geldin? Biz ikinize de inanacak değiliz."

Yûnus Sûresi 79 - 88. Ayetler

79.   Firavun da: "Bana bütün sihirbazları getirin!" dedi.

80.   Bunun üzerine sihirbazlar gelince Musa onlara: "Ne ortaya atacaksanız, siz atın" dedi.

81.   Onlar atınca, Musa: "Bu sizin yaptığınız sihirdir. Doğrusu Allah onu iptal edecektir. Şüphesiz Allah bozguncuların işini düzeltmez" dedi.

82.   "Allah, sözleriyle hakkı gerçekleştirecektir. İsterse günahkârlar hoşlanmasınlar!"

83.   Firavun ve adamlarının kendilerine kötülük etmelerinden korktukları için ilk önceleri Musa'ya kavminden bir grup gençten başka iman eden olmadı. Çünkü Firavun o yerde çok üstündü ve çok aşırı giden azgınlardandı.

84.   Musa da: "Ey kavmim! Siz gerçekten Allah'a iman ettinizse, onun birliğine samimiyetle teslim olmuş Müslümanlardansanız, artık ona itimad edin" dedi.

85.   Onlar da dediler ki: "Biz Allah'a itimad ettik. Ey Rabbimiz! Bizi o zalim kavimin fitnesine düşürme."

86.   "Rahmetinle bizi o kâfir kavimden kurtar."

87.   Biz ise Musa ve kardeşine şöyle vahyettik: "Kavininiz için Mısır'da birtakım evler hazırlayın, evlerinizi kıble tarafına yapın ve namaz kılın. Hem de mü'minleri müjdele!"

88.   Musa dedi ki: "Sen Firavun ve adamlarına dünya hayatında bir zinet, ihtişamlar ve nice mallar verdin. Rabbimiz! Yolundan saptırsınlar diye mi (verdin)? Rabbimiz! Mallarını sil süpür ve kalplerini şiddetle sık ki onlar o elem verici azabı görmedikçe iman etmeyecekler."

Yûnus Sûresi 89 - 97. Ayetler

89.   (Allah) "Peki" buyurdu; "Duanız kabul olundu. Siz yine doğruluğa devam edin ve kendini bilmeyenlerin yoluna uymayın!"

90.   Derken İsrailoğullarını denizden geçirdik, derhal Firavun askeriyle takip ve saldırmak için arkalarına düştü. Nihayet boğulma haline gelince: "İnandım! Gerçekten israiloğullarının iman etiğinden başka ilah yoktur. Ben de O'na teslim olanlardanım!" dedi.

91.   "Ya! Şimdi ha? Hâlbuki bundan önce isyan etmiştin, bozgunculardan olmuştun."

92.   Biz de bugün seni bedeninle bir tepeye atacağız ki arkandan gelenlere bir ibret olasın! Bununla beraber insanlardan birçoğu, gerçekten ayetlerimizden gafildirler.

93.   Doğrusu biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara hoş nimetlerden rızık verdik. İhtilaf etmeleri de kendilerine ilim geldikten sonra oldu. Şüphe yok ki, o ihtilaf edip durdukları şeylerde, Rabbin kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir.

94.   Şimdi şu sana indirdiğimiz şeylerde faraza şüphe edecek olursan, senden önce kitabı okuyanlara sor. Andolsun ki, Rabbinden sana hak gelmiştir. Sakın şüphe edenlerden olma!

95.   Ve sakın Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan olma ki hüsrana uğrayanlardan olmayasın!

96.   Gerçekten, haklarında Rabbinizin sözü hak olanlar iman etmezler.

97.   Kendilerine bütün mucizeler gelmiş olsa bile, tam o elem verici azabı görecekleri âna kadar iman etmezler.

Yûnus Sûresi 98 - 106. Ayetler

98.   Fakat (gazap geldiği sırada) keşke iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir memleket olsaydı! Ancak Yunus'un kavmi müstesna, iman ettikleri zaman kendilerinden dünya hayatındaki o rezil azabı kaldırdık ve onları bir zamana kadar faydalandırdık.

99.   Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi topyekûn iman ederlerdi. O halde sen herkes Müslüman olsun diye insanları zorlayacak mısın?

100. Allah'ın izni olmadıkça hiç kimse iman edemez. O, akıllarını güzelce kullanmayanları pislik içinde bırakır.

101. De ki: "Bakın! Göklerde ve yerde ne var!" fakat o ayetler, o uyarılar iman etmeyen bir topluma fayda sağlamaz.

102. Onun için onlar sadece kendilerinden önce gelip geçenlerin günleri gibi bir gün beklerler. De ki: "Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!"

103. Sonra biz peygamberlerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız. Mü'minleri üzerimize bir borç olarak kurtarırız.

104. De ki: "Ey insanlar! Eğer benim dinimden bir şüphe içindeyseniz, haberiniz olsun ki ben sizin Allah'tan başka taptıklarınıza tapmam, fakat ben sizin canınızı alacak olan Allah'a kulluk ederim ve ben mü'minlerden olmakla emrolundum."

105. Sadece hakka yönelmiş hanif olarak yüzünü dine çevir ve sakın müşriklerden olma.

106. Allah'tan başka sana, kendi kendine fayda ve zarar veremeyecek şeylere tapma. Eğer yaparsan, o halde sen şüphesiz kendine zulmedenlerden olursun.

Yûnus Sûresi 107 - 109. Ayetler

107. Eğer Allah sana bir keder dokunduracak olursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Ve eğer O, sana bir hayır dilerse, o zaman da onun fazlını geri çevirecek yoktur. O, onu kullarından dilediğine nasip eder. O, bağışlayandır, esirgeyendir.

108. De ki: "Ey insanlar! İşte size Rabbinizden hak geldi. Artık hidayeti kabul eden kendi nefsi için kabul etmiş olur, sapıklık eden de kendi aleyhine sapmış olur. Ben sizin üzerinize vekil değilim."

109. Sana ne vahyolunuyorsa ona tabi ol ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. Hakimlerin en hayırlısı O'dur.

Hûd Sûresi 1 - 5. Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim

1.     Elif, Lam, Ra, (Bu) hikmet sahibi, her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da açıklanmış bir kitaptır.

2.     Şöyle ki, Allah'tan başkasına kul olmayın, ben size O'nun tarafından müjdelemek ve uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim!

3.     Hem Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin ki sizi muayyen bir zamana kadar güzel bir şekilde yaşatsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanının karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, haberiniz olsun ki ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım.

4.     Dönüşünüz yalnız Allah'adır. O ise, her şeye kadirdir.

5.     Bak, ama onlar ondan (peygamber'den, düşmanlıklarını) gizlemek için göğüslerini çeviriyorlar, düşmanlıklarını gizliyorlar. Ama onlar örtülerine büründükleri zaman O, onların neyi gizlediklerini ve neyi açığa vurduklarını bilir. Çünkü O, bütün sinelerin özünde saklı duranı bilir.

Hûd Sûresi 6 - 12. Ayetler

6.     Yeryüzünde yürüyen hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'a ait olmasın! O, onun durduğu yeri de bilir, emanet bulunduğu yeri de! Hepsi apaçık kitap'tadır.

7.     O, hanginiz daha güzel amel yapacaksınız diye sizi imtihan etmek için, Arş su üzerinde iken gökleri ve yeri altı günde yaratandır. Böyle iken andolsun ki: "Siz öldükten sonra diriltileceksiniz" dersen, kâfirler mutlaka şöyle derler: "Bu apaçık bir aldatmadan başka bir şey değildir."

8.     Eğer biz, onlardan azabı ilerideki sayılı bir süreye kadar ertelesek, o zaman da mutlaka şöyle derler: "Onu ne engelliyor?" O onlara azabın geleceği gün kendilerinden uzaklaştırılacak değildir. Ve o alay etmekte oldukları şey, kendilerini sarmış bulunacaktır.

9. Şayet insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra da onu ondan alırsak, şüphesiz ki o tamamen ümitsiz ve nankör olur.

10.   Şayet ona dokunan bir zarardan sonra bir nimet tattırırsak: "Kuşkusuz benden bütün kötülükler gitti" der. Ve şüphesiz ki o sevinip böbürlenir.

11.   Ancak her iki halde sabredip, salih ameller işleyenler başka! İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

12.   Şimdi belki de sen "Ona bir hazine indirilseydi veya beraberinde bir melek gelse ya!" diyorlar diye göğsün daralarak sana vahyolunanın bazısını duyurmayı terk edersin; fakat sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir.

Hûd Sûresi 13 - 19. Ayetler

13.   Yoksa "Onu kendi uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Öyle ise haydin onun gibi uydurulmuş on sure getirin, Allah'tan başka çağırabildiklerinizi de yardıma çağırın; eğer doğru söylüyorsanız bunu yaparsınız!"

14.   Yok eğer bunun üzerine size cevap veremezlerse, bilin ki, o ancak Allah'ın ilmi ile indirilmiştir ve O'ndan başka ilah yoktur. Nasıl artık teslim olup Müslüman oluyorsunuz değil mi?

15.   Her kim dünya hayatını ve zinetini isterse, biz onlara amellerinin karşılığını dünyada tamamen öderiz ve bu hususta kendilerine bir eksiltme yapılmaz.

16.   Fakat onlar Ahirette öyle olurlar ki, kendileri için ateşten başka hiçbir şey yoktur ve orada işledikleri bütün iyilikler bir hiç olmuştur, bütün yaptıkları boştur.

17.   Rabbin tarafından apaçık bir delil üzerinde bulunan ve kendisini O'ndan gelen bir şahit izleyen ve rahmet olarak Musa'nın Kitab'ı (elinde) bulunan kimse artık o inkârcılara benzer mi? İşte bunlar ona iman ederler. Gruplardan her kim de onu inkâr ederse, artık ateş onun gideceği yerdir. Sakın bunda şüpheye düşme! Çünkü bu Rabbinden olan bir gerçektir. Fakat insanların çoğu iman etmezler.

18.   Allah'a karşı yalan uydurup iftira edenden daha zalim kim olabilir? Bunlar Rablerine arz edilecekler, şahitler de şöyle diyecekler: "İşte şunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir." Haberiniz olsun Allah'ın lâneti zalimlerin üzerinedir.

19.   Onlar Allah yolundan alıkoyarlar ve onu eğriltmek isterler. Hem de onlar ahireti inkâr ederler.

Hûd Sûresi 20 - 28. Ayetler

20.   Bunlar yeryüzünde (Allah'ı) âciz bırakacak değillerdir, kendilerini Allah'tan kurtaracak bir dostları da yoktur. Onların azabı kat kat olacaktır. Hem işitmeye tahammül edemiyorlardı, hem de görmüyorlardı.

21.   İşte bunlar kendilerine yazık etmiş kimselerdir ve o iftira ettikleri uydurmaları, hep kendilerinden kaybolup gitmişlerdir.

22.   Şüphesiz bunlar, ahirette en fazla hüsrana uğrayanlardır.

23.   Fakat iman edip salih ameller işleyenler ve Rablerine edep ile gönülden itaatkâr olanlar, işte bunlar cennet ehlidirler. Orada ebedî kalırlar.

24.   Bu iki grubun durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Hiç bunlar eşit olurlar mı? Artık düşünmez misiniz?

25.   Andolsun, vaktiyle Nuh'u kavmine gönderdik, onlara şöyle dedi: "Haberiniz olsun, ben sizin için azabın sebeplerini ve kurtuluşun yolunu açıklayan bir uyarıcıyım."

26.   "Allah'tan başkasına ibadet etmeyin! Gerçekten ben size (gelecek) elem verici bir günün azabından korkuyorum."

27.   Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: "Biz seni ancak bizim gibi bir insan olarak görüyoruz ve sana tâbi olanları da ilk bakışta en aşağılıklarımızdan ibaret kimseler sanıyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Hatta sizin yalancılar olduğunuzu düşünüyoruz."

28.   (Nuh) dedi ki: "Ey kavmim! Söyleyin bakalım görüşünüz nedir? Eğer ben Rabbimden açık bir delil üzerinde isem ve O bana tarafından bir rahmet vermiş de, size onu görecek bir göz verilmemiş ise, istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız?"

Hûd Sûresi 29 - 37. Ayetler

29.   "Ey kavmim! Bu tebliğime karşı ben sizden bir mal istemiyorum, benim mükâfatım ancak Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Elbette onlar Rablerine kavuşacaklar. Fakat ben sizi bilgisizce davranan bir topluluk olarak görüyorum."

30.   "Ey kavmim! Ben onları kovarsam, Allah'tan (onun azabından) beni kim kurtaracak? Artık düşünmez misiniz?"

31.   "Ben size: 'Allah'ın hâzineleri benim yanımda' veya 'gaybı bilirim' demiyorum, 'Ben bir meleğim' de demiyorum. Sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler hakkında 'Allah onlara hiçbir hayır vermez' de demem. Onların içlerindekini en iyi bilen Allah'tır. Ben onları kovduğum takdirde zalimlerden olmuş olurum."

32.   Dediler ki: "Ey Nuh! Gerçekten bizle mücadele ettin, bize karşı mücadelede çok ileri de gittin. Eğer doğrulardan isen, haydi bizi tehdit edip durduğun azabı getir de görelim."

33.   (Nuh) dedi ki: "Onu ancak dilerse Allah getirir ve siz O'nu âciz bırakacak değilsiniz."

34.   "Allah sizi helak etmek istiyorsa, ben size nasihat etmek istesem de, benim nasihatim size fayda vermez. Rabbiniz O'dur. Ve siz sonunda O'na döndürüleceksiniz."

35.   Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer uydurdumsa günahı benim boynumadır. Hâlbuki ben sizin yüklendiğiniz günahtan uzağım."

36.   Bir de Nuh'a vahyolunmuştu ki: "Haberin olsun, kavminden iman etmiş olanlardan başka hiç kimse iman etmeyecek; onun için her ne yaparlarsa üzülme."

37.   Gözetimimiz altında ve vahyimiz dairesinde gemiyi yap! Hem o zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme; çünkü onlar boğulacaklardır.

Hûd Sûresi 38 - 45. Ayetler

38.   Nuh, gemiyi yapıyordu. Kavminden Herhangi bir grup da yanından geçtikçe onunla eğleniyorlardı. Dedi ki: "Bizimle eğleniyorsanız, biz de sizinle sizin eğlendiğiniz gibi eğleneceğiz."

39.   Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve sürekli azabın kimin başına ineceğini ileride bileceksiniz.

40.   Sonunda emrimiz gelip tandır kaynayınca dedik ki: "Her birinden ikişer çift, aleyhinde hüküm geçmiş olanlardan başka aileni ve iman edenleri gemiye yükle!" Zaten onunla beraber pek azından başkası iman etmemişti.

41.   (Nuh) dedi ki: "Binin içine!" Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim bağışlayandır, esirgeyendir.

42.   Gemi, içindekilerle birlikte dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu. Nuh, oğluna bağırdı -ayrı bir yere çekilmişti- "Ey oğlum! Gel bizimle beraber bin! Kâfirlerle beraber olma!" dedi.

43.     O: "Ben, beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım," dedi. (Nuh): "Bugün Allah'ın emrinden O'nun merhamet etmesi dışında koruyacak kimse yoktur" dedi. Derken dalga aralarına girdi, o da boğulanlardan oldu.

44.   Bir de denildi ki: "Ey yer suyunu yut! Ve ey gök sen de (suyunu) tut!" Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî (dağı) üzerinde durdu. O zalim kavme defolun denilmişti.

45.   Nuh Rabbine seslendi ve dedi ki "Rabbim! Elbette oğlum, benim ailemdendir ve elbette senin vaadin haktır. Sen hâkimlerin hâkimisin."

Hûd Sûresi 46 - 53. Ayetler

46.   Allah buyurdu ki: "Ey Nuh! O senin ailenden değildir. Onun yaptığı kötü bir iştir. Bu nedenle bilmediğin şeyi benden isteme! Ben seni cahillerden olmaktan sakındırırım."

47.   (Nuh) dedi ki: "Rabbim! Senden bilmediğim şeyi istemekten sana sığınırım. Sen beni bağışlamaz ve esirgemezsen hüsrana uğrayanlardan olurum."

48.   Denildi ki: "Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan birçok ümmete bizden bir selam ve birçok bereketlerle (gemiden) in! Daha birçok ümmetler vardır ki; onları dünyada faydalandıracağız, sonra onlara bizden elem verici bir azap dokunacaktır."

49.   İşte bunlar gayb haberlerindendir. Sana bunları vahiy ile bildiriyoruz; bundan önce onları ne sen bilirdin, ne de kavmin!

50.   Âd (kavmine) de kardeşleri Hûd'u gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilahınız yoktur. Siz sadece iftira edip duruyorsunuz."

51.   "Ey kavmim! Peygamberliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim ancak beni yaratana aittir. Artık akıllanmayacak mısınız?"

52.   "Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma isteyin, sonra O'na tevbe ile müracaat edin ki üzerinize gökten bol bol bereketini indirsin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Gelin, günahkâr olarak dönüp gitmeyin."

53.   Dediler ki: "Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin, biz ise senin sözünle ilahlarımızı terketmeyiz ve biz sana inanmayız."

Hûd Sûresi 54 - 62. Ayetler

54.   Yalnız deriz ki: "Şüphesiz bazı ilahlarımız seni kötü çarpmış." Dedi ki: "İşte ben Allah'ı şahid tutuyorum, siz de şahit olun ki, ben O'ndan başka ortak koştuklarınızdan hiçbirini tanımıyorum."

55.   "Artık hepiniz toplanın, bana istediğiniz tuzağı kurun, sonra bana bir an bile müsaade etmeyin!"

56.   "Şüphesiz hem benim Rabbim, hem sizin Rabbiniz olan Allah'a dayandım. Yerde yürüyen hiçbir canlı yoktur ki, O, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim doğru bir yol üzerindedir."

57.   "Şimdi siz yüz çevirirseniz, artık size benimle gönderilen şeyi bildirdim. Hem Rabbim sizin yerinize başka bir kavim getirir de siz O'na zerre miktarı zarar veremezsiniz. Şüphesiz Rabbim her şeyi gözetendir."

58.   Emrimiz geldiği zaman Hûd ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık, onları şiddetli bir azaptan kurtuluşa erdirdik.

59.   İşte Âd (kavmi), Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler ve peygamberlerine isyan ettiler. Her bir inatçı zorbanın emri ardına gittiler.

60.   Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lânete tâbi tutuldular. Bak, Ad (kavmi) Rablerini inkâr ettiler. Bak; O Hûd'un kavmi Âd, defoldu gitti.

61.   Semûd (kavmine) de kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Sizi yerden (topraktan) O yarattı. Ve sizi orada yaşattı. Onun için O'ndan bağışlanma isteyin, sonra da O'na tevbe ile müracaat edin. Şüphesiz Rabbiniz (kullarına) çok yakındır, (duaları) kabul edendir."

62.   Dediler ki: "Ey Salih! Bundan önce içimizde ümit beslenen bir kişi idin; şimdi babalarımızın taptığına tapmaktan bizi engelliyor musun? Şüphesiz biz, senin bizi davet ettiğin şeyden çok kuşkulandıran bir şüphe içindeyiz."

Hûd Sûresi 63 - 71. Ayetler

63.   Dedi ki: "Ey kavmim! Söyleyin bakalım görüşünüz nedir? Eğer ben Rabbimden açık bir delil üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet verilmiş ise, isyan ettiğim takdirde beni Allah'tan kim kurtarabilir? Demek ki siz bana ziyan vermekten başka bir şey yapmayacaksınız."

64.   "Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah'ın devesi. Bırakın onu, Allah'ın arzında yayılsın ve ona kötü bir maksatla el sürmeyin, sonra sizi yakın bir azap yakalar."

65.   Derken Semûd kavmi onu öldürdüler, bunun üzerine dedi ki: "Evinizde üç gün daha yaşayın sonra helâk olacaksınız. İşte bu söz yalan çıkarılmamıştır."

66.   Emrimiz geldiği zaman, Salih'i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmet ile azaptan kurtardık, hem de o günün zilletinden kurtardık! Çünkü Rabbin kuvvetlidir, galip gelendir.

67.   O zulmedenleri ise, korkunç ses sarıverdi de yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.

68.   Sanki orada şenlik hiç kurmamışlardı. Bak, Semûd (kavmi) gerçekten Rablerini inkâr ettiler. Bak, defoldu gitti Semûd (kavmi!)

69.   Andolsun, İbrahim'e de (meleklerden olan) elçilerimiz müjde ile geldiler. "Selam (sana)" dediler. O da: "(Size de) selam" dedi. Hemen gidip kızartılmış bir buzağı getirdi.

70.   Baktı ki ona ellerini uzatmıyorlar, o zaman bunları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki: "Korkma, çünkü biz melekleriz, Lût kavmine gönderildik."

71.   Hanımı ayakta dinliyordu ve bunu duyunca güldü. Bunun üzerine ona İshak'ı müjdeledik, İshak'ın arkasından da Ya'kub'u!

Hûd Sûresi 72 - 81. Ayetler

72.   (İbrahim'in hanımı:) "Vay" dedi; "doğuracak mıyım, ben bir kocakarı, kocam da bir ihtiyar iken? Şüphesiz bu şaşılacak bir şeydir."

73.   Melekler dediler ki: "Sen Allah'ın emrine şaşıyor musun? Ey ev halkı! Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphe yok ki O, övülmeye lâyıktır, iyiliği boldur."

74.   İbrahim'den korku gidip kendisine müjde geldiği zaman Lût'un kavmi hakkında adeta bizimle mücadeleye girişti.

75.   Çünkü İbrahim yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah'a vermiş biri idi.

76.   "Ey İbrahim! Bundan vazgeç; çünkü Rabbinin emri geldi ve onlara geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir."

77.   Elçilerimiz Lût'a geldiği zaman onların yüzünden fenalaştı, eli ayağı dolaştı; "Bu çok zor bir gün" dedi.

78.   Kavmi ona koşup gelmişlerdi. Bundan önce de kötü kötü fiiller yapıyorlardı. Dedi ki "Ey kavmim! İşte şunlar kızlarım, onlarla evlenin, onlar sizin için daha temiz! Artık Allah'tan korkun, misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! Hiç içinizde aklı başında bir adam yok mu?"

79.   Dediler ki: "Senin kızlarınla bizim hiç bir alakamız olmadığını biliyorsun. Ve bizim ne istediğimizi elbette bilirsin."

80.   Dedi ki: "Keşke benim size karşı bir kuvvetim olsaydı veya çok sağlam bir kaleye sığınabilseydim!"

81.   Melekler dediler ki: "Ey Lût! Emin ol, biz Rabbinin elçileriyiz, onlar sana asla el uzatamazlar; sen ailenle gecenin bir kısmında yola çıkıp yürü. İçinizden hiç biri geri kalmasın; ancak hanımın müstesna! Çünkü ona da onlara gelen musibet gelecek. Haberin olsun vâdolundukları (azabın) zamanı sabahdır. Sabah yakın değil mi?"

Hûd Sûresi 82 - 88. Ayetler

82.   Emrimiz geldiği zaman, o memleketin altını üstüne getirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık.

83.   (O taşlar) Rabbin katında işaretlenerek damgalanmışlardır. Bunlar zalimlerden uzak değildir.

84.   Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilahınız daha yoktur. Hem  ölçüyü, teraziyi eksik tutmayın; ben sizi bir hayır içinde görüyorum ve ben sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum."

85.   "Ey kavmim! Ölçüyü ve teraziyi dengi dengine tam tutun ve insanlara eşyasını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."

86.   "Eğer mümin iseniz, Allah'ın helâlinden bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Bununla beraber ben sizin üzerinize bir gözcü değilim."

87.   Dediler ki: "Ey Şuayb! Atalarımızın taptıklarını terk etmemizi veya mallarımızda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor? Şüphesiz sen çok uslu, akıllısın!"

88.   Dedi ki: "Ey kavmim! Söyleyin bakalım, eğer ben Rabbimden açık bir delil üzerinde bulunuyorsam ve O, bana kendisinden güzel bir rızık vermiş ise ne yapmalıyım? Size yasak ettiğim şeylere kendim düşerek size muhalefet etmek istemiyorum. Ben sadece gücüm yettiği kadar ıslah ediyorum. Başarım da Allah'ın yardımı iledir. Ben yalnız O'na dayandım ve yalnız O'na dönerim."

Hûd Sûresi 89 - 97. Ayetler

89.   "Ey kavmim! Bana karşı gelmeniz sakın size Nuh kavminin, Hûd kavminin veya Sâlih kavminin başlarına gelenler gibi bir musibet getirmesin! Lût kavmi de sizden uzak değildir."

90.   "Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe ile dönün! Şüphe yok ki Rabbim esirgeyendir, sevendir."

91.   Dediler ki: "Ey Şuayb! Biz senin dediklerinin çoğunu iyi anlamıyoruz ve şüphesiz biz seni içimizde pek zayıf buluyoruz. Eğer akrabalarından beş-on kişi olmasaydı mutlaka seni taşlayarak öldürürdük. Bizim için senin, hiçbir önemin yoktur."

92.   Dedi ki: "Ey kavmim! Benim akrabalarım size göre Allah'tan daha mı güçlü ve değerli ki, Onu arkanıza atıp unuttunuz. Haberiniz olsun ki Rabbim bütün yaptıklarınızı kuşatıcıdır."

93.   "Ey kavmim! Bütün kuvvetinizle yapacağınızı yapın, ben vazifemi yapıyorum. Kendini rezil edecek azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu ileride bileceksiniz. Bekleyin! Ben de sizinle beraber bekliyorum!"

94.   Emrimiz geldiği zaman Şuayb'ı ve beraberindeki iman edenleri tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık. O zulmedenleri ise korkunç bir gürültü yakaladı da yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.

95.   Sanki orada şenlik kurmamışlardı. Bak, Semûd'un defolduğu gibi, Medyen de defoldu gitti.

96.    Andolsun Musa'yı da mucizelerimizle ve apaçık bir delil ile Firavun'a ve onun ileri gelenlerine gönderdik.

97.     Bunlar Firavun'un emrine tabi oldular. Firavun'un emri ise doğru değildir.

Sayfa 9 / 26

  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
 
 
  • İLETİŞİM