• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Rûm Sûresi 25 - 32. Ayetler

25.   Göğün ve yerin O'nun emriyle durması yine O'nun delillerindendir. Sonra sizi bir çağırış çağırdığı zaman derhal siz (kabirlerinizden) çıkarsınız.

26.   Hem göklerde ve yerde kim varsa O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir.

27.   Mahlûkatı ilkin yaratan, ölümden sonra onu çevirip yeniden yapacak olan O'dur, ki bu O'na daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüksek şan ve şeref O'nundur. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.

28.   (Allah) size kendinizden bir misal getirdi. Ellerinizin altındaki kölelerinizden, size verdiğimiz rızıklarda kendilerinizi saydığınız gibi, onları da sayacağınız derecede eşit haklara sahip ortaklarınız var mı? İşte akledecek bir kavim için âyetleri böylece açıklıyoruz.

29.   Fakat zulmedenler bilgisizce heveslerine uydular. Artık Allah'ın şaşırttığını kim yola getirebilir? Onlara yardımcılardan eser de yoktur.

30.   O halde Resûlüm yüzünü bir hanîf olarak dine tut. Allah'ın insanları onun üzerine yarattığı fıtratına tut. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. Doğru sabit din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.

31.   Başkasından geçerek hep O'na gönül verin, O'ndan sakının, namaza devam edin ve müşriklerden olmayın.

32.   Dinlerini parçalayıp bölük bölük olanlardan (olmayın.) Her grup kendilerindekine güvenmektedir.

Rûm Sûresi 33 - 41. Ayetler

33.   Bununla beraber insanlara bir keder dokunduğu zaman her şeyden geçerek Rablerine yalvarır, dua ederler. Sonra (Allah) tarafından bir rahmet tattırdığı zaman da bakarsın, onlardan bir kısmı tutar Rablerine ortak koşarlar.

34.   Kendilerine verdiklerimiz nimete nankörlük etsinler bakalım. Haydin zevk-ü safa sürün bakalım, yarın bileceksiniz.

35.   Yoksa biz onlara bir ferman indirmişiz de O'na ortak koşmalarını o mu söylüyor?

36.   Bir de biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona güveniyorlar. Ellerinin takdim ettiği bir sebepten dolayı başlarına bir fenalık gelirse, hemen ümitlerini keserler.

37.   Görmediler mi Allah dilediğine rızkı bol bol vermekte, dilediğininkini de daraltmaktadır. Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için ibretler vardır.

38.   O halde akrabaya da, yoksula da, yolcuya da hakkını ver. Allah'ın rızasını isteyenler için bu daha hayırlıdır, kurtuluşa erenler de işte onlardır.

39.   İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz faiz, Allah yanında artmaz; Allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekât ise, işte kat kat sevaplarını artıranlar onlardır.

40.   Allah O'dur ki, sizi yarattı, sonra da size rızık verdi, sonra sizi öldürür, sonra da sizi diriltir. Hiç sizin ortak koştuklarınızdan bunlardan birini yapacak var mı? O, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.

41.   İnsanların kendi ellerinin kazandığı şeyler yüzünden karada ve denizde fesad meydana geldi; ki (Allah) yaptıklarının bazısını kendilerine (bu dünyada) tattırsın; belki tuttukları kötü yoldan vazgeçerler.

Rûm Sûresi 42 - 50. Ayetler

42.   De ki: "Yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan öncekilerin akıbeti nasıl olmuş? Onların çoğu müşrik idiler."

43.   Allah'tan dönüşüne hiç çare olmayan bir gün gelmeden önce yüzünü o doğru ve sabit dine çevir! O gün insanlar bölük bölük ayrılacaklardır.

44.   Her kim inkâr ederse, küfrü kendi aleyhinedir,her kim de iyi amel işlerse, sadece kendileri için cennetteki yerlerini döşemiş olurlar.

45.   Çünkü Allah, iman edip iyi işler yapanlara fazlından mükafat verecektir. O, kafirleri sevmez.

46.   Size rahmetinden tattırsın, emriyle gemiler yüzsün, arayıp fazlından kazanasınız ve şükredesiniz diye bereket müjdecileri olarak rüzgârları göndermesi O'nun (varlık) delillerindendir.

47.   Andolsun ki, senden önce birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik de onlara açık deliller getirdiler; bunun üzerine onlara itaat etmeyip günah işleyenlerden intikam aldık. Müminlere ise, yardım üzerimizde bir hak oldu.

48.   Allah O'dur ki, rüzgârları gönderir, (bunlar da) bir bulut savururlar. Derken Allah onu gökten dilediği gibi serer, parça parça eder; nihayet yağmuru aralarından çıkar görürsün. Allah onu dilediği kullarına nasip etti mi derhal yüzleri gülüverir.

49.   Oysa onlar, kendilerine yağmur indirilmeden önce ümitlerini kesmişlerdi.

50.   Şimdi Allah'ın rahmetinin eserlerine bak, yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, ölüleri dirilttir. O, her şeye kadirdir.

Rûm Sûresi 51 - 60. Ayetler

51.   Andolsun ki, bir rüzgâr göndersek de onu (ekini) sararmış görseler, mutlaka onun arkasından nankörlüğe başlarlar.

52.   Çünkü sen o daveti, ölülere işittiremezsin, arkalarını dönmüş giderlerken sağırlara da işittiremezsin.

53.   Körleri de şaşkınlıklarından (mecburen çıkaran) yol gösterici değilsin, ancak ayetlerimize iman edeceklere işittirirsin de onlar İslam'a gelir, selameti bulurlar.

54.   Allah ki, sizi güçsüz olarak yaratır; sonra güçsüzlüğün arkasından kuvvet verir; sonra da kuvvetin arkasından güçsüzlük ve ihtiyarlık verir. Neyi dilerse yaratır; O, bilendir, güç yetirendir.

55.   O gün ki vakit gelir, kıyamet kopar, günahkârlar, dünyada bir saatten fazla durmadıklarına yemin ederler. Daha önce de dünyada haktan böyle çevriliyorlardı.

56.   Kendilerine ilim ve iman verilenler de şöyle demektedir: Andolsun ki, Allah'ın kitabında (hükmedildiği gibi) yeniden dirilme gününe kadar durup kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür; fakat siz bilmezler topluluğu idiniz.

57.   Artık o gün, zulmedenlere mazeretleri fayda vermez ve dertlerinin çaresine de bakılmaz.

58.   Andolsun ki, bu Kur'an'da her türlü misale yer verdik. Yemin ederim ki sen onlara başka bir ayet de getirsen, o inkar edenler yine diyecekler ki: Siz ancak bâtıl şeyler ortaya atmaktasınız.

59.   İlmin kadrini bilmeyenlerin kalplerini Allah böyle mühürler.

60.   Şimdi sen sabret, çünkü Allah'ın vaadi muhakkak gerçektir. Ve iyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesinler!

Lokmân Sûresi 1 - 11. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Elif, Lâm, Mîm.

2.     Bunlar hikmetli kitabın ayetleridir.

3.     Bu kitap güzellik yapanlara hidayet ve rahmet olmak üzere (indirilmiştir).

4.     O kimseler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.

5.     İşte bunlar, Rablerinden bir hidayet üzeredir ve işte bunlar kurtuluşa erenlerdir.

6.     Bayağı insanlardan kimi de vardır ki, bir bilgiye dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve onu eğlence konusu edinmek için boş laf satın alırlar. İşte bunlara alçaltıcı bir azap vardır.

7.     Karşısında âyetlerimiz okunduğu zaman, sanki bunları işitmemiş, sanki kulaklarında bir ağırlık varmış gibi kibirlenerek ensesini döner. Sen de onu elem verici bir azap ile müjdele!

8.     Fakat iman edip de iyi işler yapanlar, şüphesiz ki onlara Naim cennetleri vardır.

9.     İçlerinde ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah'ın vaadi haktır. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.

10.   Gökleri direksiz yarattı, onları görüyorsunuz. Yeryüzüne de sizi çalkalamasın diye ağır dağlar yerleştirdi ve orada her bir hayvandan üretti. Hem gökten bir su indirdik de her hoş çeşitten yetiştirdik.

11.   İşte bu, Allah'ın yarattığıdır. Haydi gösterin bana O'ndan başkaları ne yaratmış? Fakat o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.

Lokmân Sûresi 12 - 19. Ayetler

12.   Andolsun ki, Lokman'a: "Allah'a şükret!" diye hikmet verdik. Her kim şükrederse kendi lehine eder, her kim de nankörlük ederse, şüphesiz Allah hiçbir şeye muhtaç değildir ve övülmeye lâyıktır.

13.   Hani Lokman da, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Yavrum! Allah'a ortak koşma, çünkü şirk, çok büyük bir zulümdür."

14.   Gerçi insana, ana-babasını (onlara iyi davranmasını) tavsiye ettik. Anası onu sıkıntı üstüne sıkıntı ile karnında taşıdı. Sütten ayrılması da iki sene içinde olur. Bana ve ana-babana şükret diye (tavsiye ettik). Dönüş ancak Banadır.

15.   Bununla beraber de o ikisi sana, hakkında ilmî mesnedin olamayacak bana şirk koşman için uğraşırlarsa, o zaman onlara itaat etme ama dünyada kendileri ile iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna yolunu tut. Sonra dönüp bana geleceksiniz de ben size yaptıklarınızı haber vereceğim.

16.   "Yavrum! Haberin olsun ki, yaptığın bir hardal tanesi ağırlığında olsa da ve bu bir kaya içinde veya göklerde veya yerin dibinde gizlense, yine de onu Allah getirir ve teraziye koyar; çünkü Allah en ince işleri bilen, her şeyden haberdar olandır."

17.   "Yavrum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır ve başına gelene sabret; çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir."

18.   Hem insanlara karşı avurdunu şişirme (böbürlenip kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme; çünkü Allah övünen, kurulup kasılan hiç kimseyi sevmez.

19.   Gidişinde mutedil ol, sesini alçalt, çünkü seslerin en çirkini, (mide ve şehvet için olan) eşeklerin sesidir.

Lokmân Sûresi 20 - 28. Ayetler

20.   Allah'ın, göklerdeki ve yerdeki (nice varlık ve imkânları) sizin emrinize verdiğini, üzerinize nimetlerini açık ve gizli olarak yağdırdığını görmediniz mi? Bununla beraber insanlar içinde kimisi de var ki, ne bir ilme ne bir mürşide, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah'ın varlığı hakkında mücadele ediyor.

21.   Ve "Allah'ın indirdiğine tabi olun" denildiği zaman kendilerine, "Hayır! Biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa onun peşinden gideriz" diyorlar. Ya şeytan onları çılgın ateşin azabına davet ediyor idiyse de mi?

22.   Halbuki her kim özü muhsin olarak yüzünü Allah'a tutarsa, gerçekten o, en sağlam kulpa yapışmıştır. Öyle ya, bütün işlerin sonu Allah'a varır.

23.   (Resûlüm!) Kim de inkar ederse, artık onun küfrüseni üzmesin! Onlar bana gelecekler, o zaman biz onlara bütün yaptıklarını haber vereceğiz, şüphesiz Allah bütün sinelerin özünü bilir.

24.   Biz onlara biraz zevk tattırır, sonra kendilerini şiddetli bir azaba mahkum ederiz.

25.   Andolsun ki, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette "Allah" diyecekler. De ki: "Hamd Allah'a mahsustur." Fakat birçokları bilemezler.

26.   Göklerde ve yer'de ne varsa Allah'ındır. Şüphesiz Allah hiçbir şeye muhtaç olmayan, övgüye layık olandır.

27.   Eğer yerdeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz (mürekkep olsa), Allah'ın sözleri (yazmakla) tükenmez. Şüphesiz Allah izzet ve hikmet sahibidir.

28.   Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de ancak, tek bir kişinin (yaratılıp, diriltilmesi) gibidir. Kuşkusuz Allah işitendir, görendir.

Lokmân Sûresi 29 - 34. Ayetler

29.   Görmedin mi Allah geceyi gündüze sokuyor, gündüzü de geceye sokuyor. Güneşi ve ayı da emre amade kılmış, hepsi belirli bir sona kadar hareket eder. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

30.   Bu şundan; Çünkü Allah, şüphesiz O, haktır. O'ndan başka çağırdıklarınız ise, hep bâtıldır. Ve gerçekten Allah, yegâne yücedir, yegâne büyüktür.

31.   Size delillerinden göstermek için Allah'ın nimetiyle gemilerin denizde akışına baksana! Şüphe yok ki bunda, pek sabreden ve çok şükredenler için birçok ibretler vardır.

32.   Kara bulutlar gibi dalgalar onları sardığı zaman, dini Allah'a halis kılarak yalvarırlar, sonra onları karaya çıkardığı zaman içlerinden doğru giden de gitmeyen de bulunur. Bizim âyetlerimizi, ancak gaddar, nankör olanlar inkâr eder.

33.   Ey İnsanlar! Rabbinizden korkun ve öyle bir günden çekinin ki, baba evladı adına bir şey ödeyemez; evlat da, babası adına bir şey ödeyecek değildir. Muhakkak Allah'ın vaadi gerçektir. O halde sakın, dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.

34.   Kuşkusuz kıyamet vakti hakkındaki bilgi, Allah'ın yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa O bilir ve hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Yine hiç kimse hangi yerde öleceğini de bilmez. Şüphesiz ki Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.

Secde Sûresi 1 - 11. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Elif, Lâm, Mîm.

2.     Kendisinde şüphe olmayan bu Kitab'ın indirilişi âlemlerin Rabbi tarafındandır.

3.     Yoksa "Onu uydurdu mu" diyorlar? Hayır! O, senden önce kendilerine uyarıcı peygamber

gelmemiş olan bir kavmi uyarsın diye Rabbinden gelen haktır. Umulur ki hidayeti kabul ederler.

4.     Allah O'dur ki gökleri yeri ve aralarındakileri altı günde (devirde) yaratmış, sonra arş üzerine istivâ buyurmuştur. Sizin için O'ndan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır. Artık düşünmez misiniz?

5.     Gökten yere kadar bütün işi düzenleyip yönetir, Sonra o (işler) sizin sayageldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O'na yükselir.

6.     Gizliyi de, açığı da bilen, mutlak güçlü ve merhamet sahibi O'dur.

7.     O ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı ve insanı yaratmaya çamurdan başladı.

8.     Sonra da onun neslini bir özden (sülaleden), değersiz bir sudan yarattı.

9.     Sonra onu düzenleyip bir şekle sokmuş ve içine ruhundan üflemiştir. Sizin için kulaklar, gözler ve kalpler yaratmıştır. Siz pek az şükrediyorsunuz.

10.   Bir de "Â! Yeryüzünde (toprağın içinde) kaybolduğumuzda mı gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?" dediler. Fakat onlar Rablerine kavuşmayı inkâr eden kafirlerdir.

11.   De ki: "Size vekil kılınmış olan ölüm meleği canınızı alacak, sonra döndürülüp Rabbinize götürüleceksiniz."

Secde Sûresi 12 - 20. Ayetler

12.   Günahkârların Rablerinin huzurunda başlarını eğip "Ey Rabbimiz! Gördük dinledik. Şimdi bizi (dünyaya) geri çevir de, salih amel işleyelim; zira kesin olarak inandık" diyecekleri zamanı bir görsen!

13.   Eğer dilemiş olsaydık, herkese hidayetini verirdik. Fakat benden çıkan şu söz gerçekleşecektir: "Elbette ve elbette cehennemi bütün cinlerden ve insanlardan (bir kısmıyla) dolduracağım."

14.   O halde bu gününüzün çatmasını unuttuğunuz için (azabı) tadın, işte biz de sizi unuttuk yapıp durduğunuz işler yüzünden ebedî azabı tadın!

15.   Bizim âyetlerimize öyle kimseler iman ederler ki, onlarla kendilerine nasihat edildiği zaman secdelere kapanırlar ve Rablerine hamd ile tesbih ederler de kibirlenmezler.

16.   İbadet etmek için yanları yataklarından uzaklaşır, korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan onlar hayra harcarlar.

17.   Şimdi kimse, yaptıklarına karşılık onlar için hangi gözler aydınlığının (mutlulukların) saklandığını bilemez.

18.   Öyle ya, mümin olan fasık olan gibi olur mu? Onlar eşit olamazlar.

19.   Evet, iman edip salih amelleri işleyen kimselerin amellerine karşılık bir ağırlama konağı olarak cennet konakları vardır.

20.   Ama fasıklık etmiş olanların barınakları ateştir. Ondan her çıkmak istediklerinde oraya geri çevrilirler ve kendilerine: "Haydi, yalanlayıp durduğunuz o ateşin azabını tadın!" denilir.

Secde Sûresi 21 - 30. Ayetler

21.   Şu da gerçek ki, onlara en büyük azaptan önce yakın azaptan da tattıracağız, belki (imana) dönerler.

22.   Rabbinin âyetleriyle nasihat edilip de sonra onlardan yüz çeviren kimselerden daha zalim kim olabilir? Muhakkak ki biz, günahkârlardan intikam alırız (lâyık oldukları cezayı veririz).

23.   Andolsun ki, vaktiyle Musa'ya kitap vermiştik. -Şimdi de sen ona kavuşmaktan şüphe etme- ve onu İsrailoğulları için bir hidayet rehberi kılmıştık.

24.   İçlerinden sabrettikleri zaman emrimizle doğru yolu gösteren önderler yetiştirmiştik ve âyetlerimize kesin bir bilgi ile sarılmışlardır.

25.   Şimdi ihtilaf edip durdukları şeylerde hiç şüphesiz ki Rabbin kıyamet günü aralarında hükmünü verip aralarını ayıracaktır.

26.   Yurtlarında gezip dolaştıkları kendilerinden önceki nice nesilleri helak edişimiz, hâlâ onları doğru yola iletmedi mi? Elbette bunda ibretler vardır. Hâlâ kulak vermeyecekler mi?

27.   Ya hiç görmediler mi, biz kupkuru yere suyu salıveriyoruz da onunla bir ekin çıkarıyoruz; ondan hayvanları da yiyor, kendileri de? Hâla gözlerini açmayacaklar mı?

28.   Bir de: Eğer doğru söylüyor iseniz, o fetih ne zaman? diyorlar.

29.   De ki: Fetih gününde inkâr edenlere imanları fayda vermez ve onlara göz açtırılmaz.

30.   Şimdi onlardan yüz çevir de gözet, çünkü onlar gözetiyorlar.

Ahzâb Sûresi 1 - 6. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Ey Peygamber! Allah'tan kork ve kâfirlere, münafıklara itaat etme. Muhakkak ki Allah bilendir, hikmet sahibidir.

2.     Rabbinden sana ne vahyolunuyorsa onun peşinden git. Muhakkak ki Allah ne yaparsanız haberdardır.

3.     Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.

4.     Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmamıştır ve zıhar yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı. Evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız kılmamıştır. Bunlar sizin ağzınızda lafınızdır. Allah ise hakkı söylüyor ve doğru yola yöneltip iletiyor.

5.     Onları (evlâtlıklarınızı) babalarına nisbet ederek çağırınız!. Allah yanında bu daha doğrudur; eğer babalarını bilmiyorsanız onlar dinde kardeşleriniz ve dostlarınızda. Bununla beraber hata ettiklerinizde üzerinize bir günah yoktur; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Hem Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

6.     Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır, eşleri de analarınızdır. Akraba da Allah'ın Kitabında mirasçılık bakımından birbirlerine diğer müminlerden ve hicret edenlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir vasiyet yapmanız bundan müstesnadır. Kitap'ta o yazılı bulunuyor.

Ahzâb Sûresi 7 - 15. Ayetler

7.     Ve unutma peygamberlerden kesin sözlerini aldığımız vakti, hele senden, Nuh, İbrahim, Musa ve Meryem oğlu İsa'dan ki onlardan ağır bir söz aldık.

8.     (Allah, bunları) Doğrulara doğruluklarından soracağı için (yaptı.) Kâfirlere ise elem verici bir azap hazırladık.

9.     Ey bütün iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın! O zaman ki size ordular gelmişti de üzerlerine bir rüzgar ve görmediğiniz ordular salıvermiştik. Allah, ne yaptığınızı görüyordu.

10.   O zaman hem üstünüzden gelmişlerdi, hem de aşağı tarafınızdan ve o vakit gözler kaymış, yürekler korkudan gırtlaklara dayanmıştı. Allah'a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.

11.   İşte burada mü'minler imtihan olunmuş ve şiddetli bir sarsılışla da sarsılmışlardı.

12.   Ve o zaman, münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar: "Allah ve Resûlü bize bir aldanıştan başka bir vaad yapmamış" diyorlardı.

13.   Ve o zaman bunlardan bir grup da: "Ey Yesrib ahalisi! Sizin için duracak yer yok, hemen evlerinize dönün!" diyorlardı. Yine onlardan bir kısmı da Peygamberden izin istiyor "gerçekten evlerimiz açıktır" diyorlardı. Halbuki açık değildi, sırf kaçmak istiyorlardı.

14.   Eğer onların her taraftan üzerlerine düşman tarafından girilse de sonra kendilerinden fitne (dinden dönmeleri) istenilse, derhal onu yaparlardı, oysa bundan sonra hayatta ancak az kalabilecekler.

15.   Halbuki bundan önce arkalarını dönmeyeceklerine dair Allah'a söz vermişlerdi. Allah'a verilen söz ise mesuliyetlidir, mutlaka sorulur.

Ahzâb Sûresi 16 - 22. Ayetler

16.   De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermez; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında dünyadan faydalandırılmazsınız."

17.   De ki: "Şayet size bir fenalık diler, yahut size bir rahmet dilerse, sizi Allah'tan saklamak O'nun iradesine engel olmak kimin haddine? Hem Allah'tan başka kendilerine bir dost da bulamazlar, bir yardımcı da."

18.   Şüphesiz Allah, içinizden savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine: "Bize gelin!" diyenleri biliyor. Zaten bunlar harbe pek az geliyorlar."

19.   Size yardımda cimrilik ediyorlardı, derken o savaşla ilgili korku hali gelince, gördün onları ki ölümden baygınlık sarmış kimse gibi gözleri dönerek sana bakıyorlardı; sonra bu korku gidince ganimet malı almak üzere size keskin keskin diller sıyırdılar; mala karşı da kıskançlık ediyorlardı. İşte bunlar iman etmediler de Allah yaptıklarını boşa çıkardı. Allah'a göre o, kolaydır.

20.   Onlar düşman birliklerinin gitmediklerini sanıyorlar. Eğer o birlikler bir daha gelecek olsa, arzu ederler ki, çölde bedevi Araplar içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi oradan sorsalar. İçinizde kalacak olsalar da ancak pek az savaşırlardı.

21.   Andolsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe ümit besleyip de Allah'ı çok zikreden kimseler için Allah'ın Resulünde güzel bir örnek vardır.

22.   Müminler işe, düşman birliklerini gördükleri zaman "İşte bu Allah ve Resûlü'nün bize vâadettiği! Allah ve Resûlü doğru çıktı" dediler. Bu onların imanını ve teslimiyetini artırmaktan başka bir şey yapmadı.

Ahzâb Sûresi 23 - 30. Ayetler

23.   Müminlerden öyle erler vardır ki Allah'a verdikleri sözü yerine getirdiler; kimi adağını ödedi, kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmediler.

24.   Çünkü Allah, sadâkat gösterenleri sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıklara da dilerse azap edecek veya tevbe nasip edecek. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

25.   Allah, o kafirleri elleri hiçbir hayra ermeksizin öfkeleriyle defetti ve bu suretle Allah müminlere savaşta yetti. Allah çok güçlüdür, mutlak galiptir.

26.   Hem de (Allah), ehl-i kitaptan onlara arka çıkıp destekleyenleri kalplerine korku düşürerek kalelerinden indirdi. Bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.

27.   (Allah) arazilerini, yurtlarını ve mallarını size miras kıldı, bir de henüz ayak basmadığınız bir yeri (size miras kıldı.) Allah her şeye kadirdir.

28.   Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: "Eğer dünya hayatını ve zinetini istiyorsanız, haydi geliniz sizi donatayım ve güzellikle bırakıp salıvereyim."

29.   "Yok eğer Allah'ı, Resulünü ve ahiret yurdunu diliyorsanız, haberiniz olsun ki, Allah içinizden güzel amel edenlere pek büyük mükâfat hazırlamıştır."

30.   Ey peygamberin hanımları! Sizden her kim açık bir terbiyesizlik ederse, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah'a kolaydır.

Ahzâb Sûresi 31 - 35. Ayetler

31.   Yine sizden her kim Allah'a ve Resûlüne itaat eder, salih amel işlerse, ona da mükâfatını iki kere veririz; hem onun için bol rızık hazırlamışızdır.

32.   Ey Peygamberin hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah'tan korkuyorsanız, konuşurken kırıtmayın da kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılmasın. Güzel dosdoğru söz söyleyin.

33.   Hem vakarınızla evlerinizde durun da eski cahiliyet çıkışı gibi süslenip çıkmayın, namazı kılın, zekâtı verin, Allah ve Resûlüne itaat edin! Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden sadece kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

34.   Oturun da evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti anın. Şüphe yok ki, Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir, her şeyden haberdar olandır.

35.   Bütün müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.

Ahzâb Sûresi 36 - 43. Ayetler

36.   Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, gerek inanan bir erkek ve gerek inanan bir kadın için o işte kendilerinin tercih hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne asi olursa, apaçık bir sapıklık etmiş olur.

37.   Hem hatırla o vakti ki, Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: "Eşini yanında tut ve Allah'tan kork!" diyordun da Allah'ın açığa vuracağı şeyi gizliyordun ve insanlardan çekiniyordun. Halbuki Allah, kendisinden çekinmene daha lâyıktı. Sonra Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık; tâki evlâtlıkların ilişiği kestikleri eşleriyle evlenmek isterlerse müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.

38.   Peygamber'e Allah'ın takdir ettiği, mübah kıldığı şeyde bir darlık, bir vebal yoktur. Bundan önce geçen bütün peygamberler hakkında Allah'ın âdeti böyle idi. Allah'ın emri takdir edilmiş bir kaderdir.

39.   Onlar ki, Allah'ın gönderdiği emirleri tebliğ ederler ve O'ndan korkarlar, Allah'tan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak da Allah yeter.

40.   Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.

41.   Ey bütün iman edenler! Allah'ı çokça zikredin.

42.   Ve O'nu sabah akşam tesbih edin.

43.   Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize feyz ve bereket indiren O'dur. O, müminlere karşı çok merhametlidir.

Ahzâb Sûresi 44 - 50. Ayetler

44.   Onlara kavuştukları gün, kendilerine esenlik dileği selâmdır. Ve onlar için değerli bir mükâfat hazırlamıştır.

45.   Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.

46.   Hem de Allah'ın izniyle bir davetçi ve nurlar saçan bir ışık olarak (gönderdik).

47.   Müminlere müjdele, onlara Allah'tan büyük bir lütuf vardır.

48.   Kâfirlere ve münafıklara itaat etme, Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a tevekkül et! Allah vekil olunca hepsine yeter.

49.   Ey bütün iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp sonra onlara dokunmadan zifafa girmeden boşadığınız zaman, üzerlerinde sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur; derhal mut'alarını verip onları güzel bir şekilde salıverin!

50.   Ey Peygamber! Biz bilhassa sana şunları helal kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan cariyeyi ve amcanın kızlarından, halanın kızlarından, dayının kızlarından, teyzenin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de Peygamber evlenmek istediği takdirde, kendisini peygamber'e hibe eden mümin kadını, sadece (sana mahsus kıldık), diğer müminlere değil! Onlara eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında ne farz kıldığımızı biliriz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.

Ahzâb Sûresi 51 - 54. Ayetler

51.   Onlardan dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Boşadıklarından arzu ettiğinde sana günah yoktur. Onların gözleri aydınlanıp, üzülmemelerine ve kendilerine verdiklerine hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalplerinizdekini bilir. Allah bilendir, halîmdir.

52.   Bundan başka kadınlar sana helal olmaz, bunları başka eşlerle değiştirmek de helâl olmaz. İsterse güzellikleri çok hoşuna gitsin; ancak elinin altında bulunan cariyeler başka. Allah her şeyi gözetler.

53.   Ey iman edenler! Vaktine bakmaksızın, izin verilmedikçe, Peygamberlerin evlerine girmeyin. Fakat çağırıldığınız zaman girin! Yemeği yediğinizde de hemen dağılın, söz-sohbete girmeyin; çünkü o, peygambere eziyet veriyor, fakat O, bunu size söylemekten utanıyor, fakat Allah hakkı söylemekten sıkılmaz! Hem eşlerine gerekli bir şey soracağınız zaman perde arkasından sorun! Öyle yapmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Ve sizin Resulullah'a eziyet etmeniz olamaz, arkasından eşlerini nikahlamanız da olamaz, çünkü Allah katında o günah çok büyüktür.

54.   Siz bir şeyi açıklasanız da, gizleseniz de şüphe yok ki Allah her şeyi bilendir.

Ahzâb Sûresi 55 - 62. Ayetler

55.   O hanımlar için babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları ve ellerinin altında bulunan câriyeleri hakkında bir günah yoktur; bununla beraber Allah'tan korkun (ey Peygamber hanımları!) çünkü Allah her şeye şahittir.

56.   Muhakkak ki Allah ve melekleri, Peygamber'e hep salât ederler. Ey bütün iman edenler! Haydin O'na teslimiyetle salât ve selam getirin!

57.   Çünkü Allah ve Resûlün'e eziyet edenler, muhakkak ki Allah, onları dünyada ve ahirette lânetlemiş ve onlara pek aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır.

58.   Mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler de şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.

59.   Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle: Dışarı çıktıklarında cilbablarını üzerlerini sıkıca örtsünler! Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

60.   Andolsun ki, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde yalan haberler yapıp tahrikte bulunanlar bundan vazgeçmezlerse, mutlaka seni kendilerine musallat kılarız, sonra orada senin yanında pek az kalabilirler.

61.   Lanetlenmiş olarak nerede ele geçirilirlerse yakalanıp öldürülürler de öldürülürler.

62.   Allah'ın bundan önce geçenler hakkındaki kanunu (budur.) Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.

Ahzâb Sûresi 63 - 73. Ayetler

63.   O insanlar sana kıyametin vaktini soruyor. De ki: "Onun ilmi Allah'ın katındadır. Ne bilirsin belki o kıyamet yakında olur.

64.   Şu muhakkak ki, Allah kâfirleri lanetlemiş ve onlara bir çılgın ateş hazırlamıştır.

65.   Orada ebedî olarak kalırlar ve ne bir dost bulabilirler, ne de bir yardımcı!

66.   O gün yüzleri ateşe çevrilirken: "Ah!" derler; "ah ne olurdu bizler, Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e itaat etseydik!"

67.   Derler ki: "Ey Rabbimiz! Doğrusu bizler beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler."

68.   "Ey Rabbimiz! Onlara azabın iki katını ver ve kendilerini büyük bir lanet ile lanetle!"

69.   Ey bütün iman edenler! Sizler Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın! Eziyet ettiler de Allah O'nu, onların dediklerinden temize çıkardı. O, Allah yanında şerefli idi.

70.   Ey bütün iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin.

71.   Ki, işinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın. Her kim de Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederse, o gerçekten büyük bir kurtuluşa ermiştir.

72.   Evet, biz o emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik; onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O gerçekten çok zalim, çok cahil bulunuyor.

73.   Çünkü Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap edecek, mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların da tevbesini kabul buyuracaktır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Sebe' Sûresi 1 - 7. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Hamd, göklerde ve yerde ne varsa hepsinin sahibi olan Allh'ındır. Ahirette de hamd O'nundur. O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberdar olandır.

2.     Yere ne giriyor ve ondan ne çıkıyor, gökten ne iniyor ve ona ne çıkıyor hepsini bilir. O esirgeyendir, bağışlayandır.

3.     İnkâr edenler ise "bize kıyamet gelmez" dediler. De ki: "Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey O'ndan kaçmaz. Ondan daha küçüğü ve daha büyüğü de şüphesiz apaçık kitaptadır."

4.     Allah iman edip iyi işler yapanlara mükâfat verecektir. İşte onlar için bir mağfiret ve güzel bir rızık vardır.

5.     Âyetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlar, onlar için de iğrenç olanından elem verici bir azap vardır.

6.     Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, sana Rabbinden indirilenin gerçek olduğunu ve onun, izzetinin sonu olmayan, övgüye layık olan (Allah'ın) yolunu gösterdiğini görüyorlar.

7.     Böyle iken o inkar edenler kendi aralarında şöyle dediler: "Çürüyüp paramparça olduğunuz zaman yeni bir yaratılışta olacağınızı size haber veren bir adam gösterelim mi?"

Sebe' Sûresi 8 - 14. Ayetler

8.     "Allah'a karşı yalan mı uyduruyor, yoksa kendisinde bir delilik mi var?" dediler. Hayır! Doğrusu Ahirete inanmayanlar, uzak bir sapıklık ve azap içindedirler.

9.     Onlar, gökten ve yerden önlerindekine ve arkalarındakine bir bakmazlar mı? Dilesek kendilerini yere geçiririz, yahut gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Gerçekten bunda (Rabbine) yönelen bir kul için şüphesiz bir ibret vardır.

10.   Andolsun, Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik. Ey dağlar ve ey kuşlar! Onunla beraber çınlayın (tesbih edin) dedik ve ona demiri yumuşattık.

11.   "Geniş zırhlar yap ve iyi biçim ver. Siz de (Ey Ummet-i Muhammed) İyi işler yapın, çünkü ben her yaptıklarınızı görmekteyim" (diye vahyettik)

12.   Sabah gidişi de bir aylık mesafe, akşam dönüşü de bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakır kaynağını da sel gibi akıttık. Hem de Rabbinin izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı. Onlardan da her kim emrimizden çıkarsa, ona çılgın ateşin azabını tattırırız.

13.   Onlar, ona mescitler, heykeller, havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlardan her ne isterse yaparlardı. Çalışın ey Davud ailesi, şükür için çalışın! Kullarım içinde çokça şükreden azdır.

14.   Sonra onun ölümüne hükmettiğimiz zaman, onlara onun ölümünü sezdiren olmadı, yalnız bir ağaç kurdu, dayandığı asasını yiyordu. Sonunda (yere) yıkıldığı zaman ortaya çıktı ki cinler eğer gaybı bilselerdi, o zilletli azap içinde bekleyip durmazlardı.

Sebe' Sûresi 15 - 22. Ayetler

15.   Andolsun ki, Sebe' halkı için oturduğu yerlerde gerçekten ibret vardır. Sağda ve solda iki bahçeleri vardı. (Onlara demiştik ki:) "Rabbinizin rızkından yeyin de O'na şükredin. Ne güzel! Hoş bir memleket ve çok bağışlayan bir Rab!"

16.   Fakat onlar yüz çevirdiler, biz de üzerlerine Arim selini salıverdik ve o güzel iki bahçelerini, buruk yemişli, ılgınlı ve birazda sidir ağacı bulunan iki harap bahçeye çevirdik.

17.   Bunu onlara nankörlüklerinin cezası olarak yaptık ve biz hep böyle çok nankör olanları cezalandırırız.

18.   Biz, onlarla o bereket verdiğimiz memleketler arasında sırt sırta şehirler meydana getirmiştik ve onlarda düzenli gidiş-geliş imkanı sağlamış "geceleri ve gündüzleri emniyet içinde oralarda gezin" demiştik.

19.   Buna karşı onlar: "Ey Rabbimiz! Seferlerimizin arasını uzaklaştır" dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve tamamen parçaladık. Şüphesiz ki bunda, çok şükreden ve çok sabırlı kimseler için elbette ibretler vardır

20.   Andolsun ki, iblis onlar hakkındaki tahminini doğru çıkardı. İçlerinden mü'minlerden ibaret fırkadan başkası ona tabi oldular.

21.   Halbuki onun onlar üzerinde hiçbir hakimiyet gücü yoktu. Fakat biz ahirete imanı olanı belli edecek, onu ondan şüphe içinde bulunandan ayırd edeceğiz. Öyle ya, Rabbin her şeyi koruyandır.

22.   De ki: "Allah'tan başka tanrı saydıklarınıza istediğiniz kadar yalvarın, ne göklerde ne yerde zerre miktarına güçleri yetmez, onların bunlarda bir ortaklığı da yoktur. Onun (Allah'ın) onlardan bir yardımcısı da yoktur."

Sebe' Sûresi 23 - 31. Ayetler

23.   (Allah'ın) huzurunda, ancak izin verdiği kimseninki müstesna kimsenin şefaati fayda vermez! Nihayet kalplerinden korku giderildiği zaman "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. (Şefaatçiler de) "Hakkı" derler. O, çok yücedir, çok büyüktür.

24.   (Resûlüm!) De ki: "Size göklerden ve yerden kim rızık veriyor?" De ki: "Allah! O halde biz veya siz birimiz hidayet üzerindeyiz veya apaçık bir sapıklık içinde!"

25.   De ki: "Siz bizim suçlarımızdan sorumlu tutulmazsınız, biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu olmayız."

26.   De ki: "Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra da hak hükmü ile aramızı ayıracaktır. O, en âdil hüküm veren, her şeyi hakkıyla bilendir."

27.   De ki: "O'na ortak diye kattıklarınızı bana gösterin bakayım! Hayır! Öyle bir şey yoktur. Doğrusu şu, yegane güçlü ve hikmet sahibi olan ancak Allah'tır."

28.   Seni ancak bütün insanlar için rahmetimizin müjdeleyicisi, azabımızın habercisi olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.

29.   "Eğer doğru söylüyorsanız, bu vaad (kıyamet) ne zaman?" diyorlar.

30.   De ki: "Size bir gün vâdedilmiştir ki, ondan bir saat geride kalamazsınız, ileri de geçemezsiniz."

31.   İnkar edenler: "Biz ne bu Kur'an'a inanırız ne de önündeki (kitaplara)" dediler. Fakat görsen o zalimler yakalanıp Rablerinin huzuruna durdukları zaman birbirlerine söz atarken! Zayıf bırakılanlar, o büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Siz olmasaydınız, elbette biz mü'min olurduk."

Sebe' Sûresi 32 - 39. Ayetler

32.   Diğer taraftan büyüklük taslayanlar, zayıf bırakılanlara şöyle demektedir: "Ya! Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır! Siz kendiniz suçluydunuz."

33.   Zayıf bırakılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır! İşiniz gece gündüz dolap çevirmekti; Çünkü sizler bizlere hep Allah'a nankörlük etmemizi ve ona ortaklar koşmamızı emrediyordunuz" derler. Ve böyle atışırlarken azabı gördükleri zaman içlerinden pişmanlık duyarlar. Biz de inkar edenlerin boyunlarına demir halkaları geçirmişizdir. Onlar sadece yaptıklarının cezasını çekerler.

34.   Biz herhangi bir memlekete tehlikeyi haber veren bir elçi gönderdikse, mutlaka oranın refah içinde şımartılmış olanları: "Biz sizin gönderildiğiniz şeyleri tanımayız" demişlerdi.

35.   Ve dediler ki: "Biz malca ve evlâtça daha çoğuz, biz azap olunmayız."

36.   De ki: "Rabbim rızkı dilediğine genişletir, dilediğine de sıkar; fakat insanların çoğu bilmezler."

37.   Halbuki sizi huzurumuza yaklaştıracak olan ne mallarınızdır ne de evlâtlarınız. Ancak İman edip iyi amelde bulunanlar müstesna; işte onların amellerine karşılık kendilerine kat kat mükâfat vardır. Onlar cennetin yüksek köşklerinde emniyet içindedirler.

38.   Ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarış ederek çalışanlara gelince onlar azap içinde yüz yüze bırakılacaklardır.

39.   De ki: "Gerçekten Rabbim kullarından dilediğin kimseye rızkı hem bol verir, hem de kısar ve her neyi hayra harcarsanız, o (Allah), onun yerine bir başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır."

Sayfa 17 / 26

  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
 
 
  • İLETİŞİM