• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Sebe' Sûresi 40 - 48. Ayetler

40.   O gün (Allah), onların hepsini mahşere toplayacak sonra meleklere şöyle diyecek: "Şunlar size mi tapıyorlardı?"

41.   (Melekler de:) "Seni tenzih ederiz, onlara karşı sığınacak dostumuz sensin. Hayır! Onlar cinlere tapıyorlardı, Çoğu onlara inanmışlardı" derler.

42.   İşte o gün birbirinize ne bir fayda, ne de zarar vermeye gücünüz yetmez. O zulmedenlere deriz ki: Yalan deyip durduğunuz ateşin azabını tadın bakalım!

43.   Karşılarında açık deliller halinde âyetlerimiz okunduğu zaman o zalimler: "Bu, sizi atalarınızın taptığı tanrılardan çevirmek isteyen bir adamdan başka bir şey değildir" dediler. "Hak kendilerine geldiği zaman inkar edenler: Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir" dediler.

44.   Halbuki biz onlara öyle ders alacakları kitaplar vermedik ve kendilerine senden önce bir uyarıcı peygamber de göndermedik.

45.   Onlardan öncekiler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Hem bunlar onlara verdiklerimizin onda birine ermediler; böyle iken peygamberimizi yalanladılar; ama benim karşılığım nasıl oldu.

46.   De ki: "Size sadece bir tek nasihat edeceğim, şöyle ki: Allah için ikişer üçer ve teker teker kalkın, sonra da iyi düşünün; arkadaşınızda delilikten eser yoktur! O, yalnız şiddetli bir azabın öncesinde sizi sakındıran bir peygamberdir."

47.   De ki: "Ben sizden bir ücret istemişsem, o, sizin olsun. Benim ücretim ancak Allah'a aittir. Allah her şeye şahittir."

48.   De ki: "Gerçekten Rabbim, hakkı batılın yerine veya (dilediği kimsenin kalbine koyar) O, gaybı çok iyi bilendir".

Sebe' Sûresi 49 - 54. Ayetler

49.   De ki: "Hak geldi; artık bâtılın önü de kalmaz, sonu da!"

50.   De ki: "Eğer ben yanılırsam, yalnız kendi aleyhime yanılırım ve eğer hidayeti bulmuşsam, bilinmeli ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü O, yakındır işitir, işittirir."

51.   Telaşa düştükleri zaman, bir görsen! Artık kaçmak yoktur, yakın yerden yakalanmışlardır.

52.   (İş işten geçtikten sonra:) "Ona iman ettik" demektedirler. Fakat uzak yerden imana kavuşmak onlar için nasıl mümkün olur?

53.   Halbuki onu daha önce inkar etmişlerdi. Uzak yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.

54.   Artık kendileri ile arzuları arasına set çekilmiştir, tıpkı bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi. Çünkü hepsi kuşku verici bir şüphe içindeydiler.

Fâtır Sûresi 1 - 3. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a hamdolsun. Yaratmada dilediği kadar artırır. Gerçekten Allah, her şeye kadirdir.

2.     Allah, insanlara rahmetinden her neyi açarsa, onu tutacak, kısacak yoktur; her neyi de tutar, kısarsa, onu da O'ndan sonra salacak yoktur. O, mutlak güçlü olandır, hikmet sahibidir.

3.     Ey insanlar! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O'ndan başka bir yaratıcı yoktur. O halde tevhidden küfre nasıl çevrilirsiniz?

Fâtır Sûresi 4 - 11. Ayetler

4.     Eğer seni yalanlıyorlarsa (üzülme); bundan önce birçok peygamberler de yalanlandı. Bütün işler Allah'a döndürülür.

5.     Ey insanlar! Haberiniz olsun ki Allah'ın vâadi gerçektir. Sakın o dünya hayatı sizi aldatmasın ve sakın o aldatıcı şeytan Allah hakkında sizi kandırmasın!

6.     Haberiniz olsun ki şeytan size düşmandır, siz de onu düşman edinin. Çünkü o etrafına toplanan yandaşlarını, ancak çılgın ateşin ehlinden olsunlar diye davet eder.

7.     İnkâr edenler için şiddetli bir azap vardır, iman edip salih ameller işleyenlere gelince, onlar için ae mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.

8.     Kötü işi kendisine allanmış pullanmış olup onu güzel gören kimse mı (iman edip iyi işler yapan kimse gibi olacak)? Şüphe yok ki, Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini doğru yola çıkarır; o halde onlara karşı nefsin üzüntülere kapılmasın. Çünkü Allah, onların ne yaptıklarını bilir.

9.     Rüzgârları gönderip de bulutu kaldıran Allah'tır. Onu ölmüş bir beldeye sevketmişizdir, derken onunla yere ölümünden sonra hayat vermekteyizdir. İşte diriliş de böyledir.

10.   Her kim izzet istiyorsa, bilsin ki, izzet tamamıyla Allah'ındır. O'na güzel kelimeler yükselir, onu da salih amel yükseltir. Kötülük kuranlara gelince, onlar için şiddetli bir azap vardır ve onların tuzakları hep darmadağın olur.

11.   Hem Allah sizi bir topraktan, sonra bir damla sudan yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. Onun bilgisi olmadan ne bir dişi gebe kalır, ne de doğurur. Bir yaşatılana, çok ömür verilmesi de, onun ömründen eksiltilmesi de mutlaka bir kitapta yazılıdır. Şüphe yok ki, bu Allah'a göre kolaydır.

Fâtır Sûresi 12 - 18. Ayetler

12.   Hem iki deniz (birbirine) eşit olmuyor; şu tatlı, hararet keser, içilmesi kolaydır. Şu da tuzludur, yakar kavurur, her birinden taze et (balık) yersiniz ve bir zinet çıkarır giyinirsiniz. Nasibinizi arayıp şükretmeniz için gemilerin denizi yara yara gittiğini görürsün.

13.   Geceyi gündüze sokuyor, güneşi ve ayı emrine amade etmiştir. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar akıp gider. İşte bu gördüklerinizi yapan Rabbiniz Allah'tır. Mülk O'nundur. O'ndan başka taptıklarınız ise, bir çekirdeğin zarını bile idare edemezler.

14.   Kendilerine dua ederseniz, dualarınızı işitmezler, işitseler bile cevabını veremezler. Kıyamet günü de ortak koşmanızı inkar ederler. Sonra her şeyden haberdar olan (Allah) gibi, haber veren yoktur.

15.   Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan fakirler sizsiniz. Allah ise, zengindir, hamd ile övülmeye lâyıktır.

16.   Dilerse sizi giderir ve yerinize yeni bir halk getirir.

17.   Allah'a göre bu zor bir şey değildir.

18.   Hiçbir günahkâr başkasının günahını çekmeyecek. Yükü (günahı) ağır gelen kimse onu taşıması için (bir başkasını) çağırsa da ondan bir şey yüklenilmeyecektir, isterse bir yakını olsun! Fakat sen ancak gaybda Rablerinin korkusunu duyanları ve namazı dosdoğru kılanları sakındırırsın. Temizlenen de ancak kendisi için temizlenir. Sonunda gidiş Allah'adır.

Fâtır Sûresi 19 - 30. Ayetler

19.   Ne kör ile gören eşit olur,

20.   Ne karanlıklar ile aydınlık,

21.   Ne de gölge ile sıcaklık, eşit olur.

22.   Ölüler ile diriler de eşit olmaz. Gerçi Allah her dilediğine işittirir. Ama sen kabirlerdekine işittirecek değilsin.

23.   Sen sadece bir uyarıcısın.

24.   Muhakkak ki, biz seni hak ile hem bir müjdeleyici, hem de bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içlerinden bir uyarıcı geçmiş olmasın.

25.   Seni yalanlıyorlarsa (üzülme), bunlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Onlara peygamberleri mucizelerle, sahifelerle ve nurlu kitap ile gelmişlerdi.

26.   Sonra ben, o inkâr edenleri tutup alıverdim, o zaman cezam nasıl oldu?

27.   Görmedin mi Allah, yukarıdan bir su indirdi ve onunla renkleri başka başka birçok meyveler çıkardık. Dağlardan da beyazlı, kırmızılı, renkleri çeşit çeşit ve simsiyah yollar yaptık!

28.   İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kullarından ancak bilenler Allah saygısını duyar. Haberiniz olsun ki, Allah, mutlak güçlü olandır, bağışlayandır.

29.   Allah'ın kitabını okuyup ardınca gidenler, namazı kılıp kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah için gizli ve açık sarfedenler, hiç batma ihtimali olmayan bir ticaret kazanç umarlar.

30.   Çünkü Allah, mükâfatlarını kendilerine tamamen öder ve lütfundan onlara fazlasını verecektir. Çünkü O, bağışlayandır, şükrü kabul edendir.

Fâtır Sûresi 31 - 38. Ayetler

31.   Kitaplar içinde sana vahyettiğimiz Kitap, kendinden öncekileri doğrulayıcı olmak üzere gerçeğin ta kendisidir. Şüphesiz Allah, kullarından haberdardır, her şeyi görendir.

32.   Sonra biz, o Kitab'ı, kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Onlardan da kendilerine zulmeden var, orta yolda giden var, Allah'ın izniyle hayırlarda ileri geçenler var. İşte büyük fazilet budur.

33.   Adn cennetlerine girecekler, orada altın bilezikler ve İncilerle süsleneceklerdir. Orada elbiseleri de ipektir.

34.   Şöyle derler: "Hamd olsun Allah'a bizden o hüznü giderdi. Gerçekten Rabbimiz çok bağışlayandır, şükrü kabul edendir."

35.   "Lütfuyla bizi durulacak bir yurda yerleştirdi. Burada bize yorgunluk gelmeyecek, burada bize usanç gelmeyecektir."

36.   İnkâr edenlere gelince, onlara cehennem ateşi vardır. Hüküm verilmez ki, ölsünler, kendilerinden cehennem azabı da biraz olsun hafifletilmez. İşte her nankörü böyle cezalandırırız.

37.   Onlar orada şöyle feryat ederler: "Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yaptıklarımızın yerine yararlı bir amel yapalım." Yâ! Size düşünecek olanın düşüneceği kadar ömür vermedik mi? Hem size peygamber de geldi. O halde (azabı) tadın; çünkü zalimleri kurtaracak yoktur.

38.   Şüphe yok ki Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Elbette O, sinelerin özünü bilir.

Fâtır Sûresi 39 - 44. Ayetler

39.   Sizi yeryüzünde halifeler kılan O'dur. O halde kim nankörlük ederse, küfrü kendi aleyhinedir. Kâfirlere, inkarları Rableri katında gazaptan başka bir şey artırmaz, kafirlere ziyandan başka biç şey artırmaz.

40.   De ki: "Allah'tan başka yalvardığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana onlar bu yeryüzünün hangi parçasını yaratmışlar. Yoksa onların göklerde mi bir ortaklığı var, yoksa kendilerine bir kitap vermişiz de ondaki bir delile mi dayanıyorlar? Hayır! O zalimler birbirlerini aldatmaktan başka bir vâadde bulunmuyorlar."

41.   Doğrusu gökleri ve yeri zeval bulmasınlar diye Allah tutuyor. Andolsun, zeval bulurlarsa ondan başka hiç kimse tutamaz. O, gerçekten halîm'dir, çok bağışlayıcıdır.

42.   Kendilerine uyarıcı bir peygamber gelse kesinlikle ilerdeki ümmetlerin en birincisinden daha kabiliyetli olacaklarına dair yeminlerin en kuvvetlisiyle Allah'a yemin ederler. Fakat kendilerine uyarıcı bir peygamber geldiği zaman, bu, yalnızca onların haktan uzaklaşmalarını artırdı.

43.   Yeryüzünde kibirlendiler ve suikast düzenlediler. Halbuki kötülük ancak sahibinin başına geçer; o halde öncekiler kanundan başka ne gözetirler? Allah'ın kanununda bir değişiklik bulamazsın. Allah'ın kanununda bir sapma da bulamazsın.

44.   Yeryüzünde gezip bir bakmadılar mı, kendilerinden öncekilerin akıbeti nasıl olmuş? Halbuki onlar, bunlardan daha kuvvetli idiler. Ne göklerde, ne de yerde hiçbir şeyin Allah'ı aciz bırakmasına imkan ve ihtimal yoktur. Hiç şüphesiz O, bilendir, güçlüdür.

Fâtır Sûresi 45. Ayet

45.   Eğer Allah insanları kazandıkları ile hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat belirli bir süreye kadar onları erteler, sonunda ecelleri geldiği zaman, işte o zaman (gerekeni) yapar. Şüphe yok ki Allah, kullarını görendir.

Yâsîn Sûresi 1 - 12. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Yâ-sîn

2.     Hikmetli Kur'an'ın hakkı için,

3.     Emin ol ki sen, gönderilen peygamberlerdensin.

4.     Doğru yol üzerindesin.

5.     (Bu Kur'an) mutlak güçlü ve çok merhametli olan (Allah) tarafından indirilmiştir.

6.     Babaları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir kavmi uyarasın, vehameti haber veresin diye (indirilmiştir.)

7.     Andolsun ki, pek çoklarına karşı (azapla ilgili) söz hak olmuştur da onlar imana gelmezler.

8.     Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz, o kelepçeler çenelerine dayanmıştır, bu yüzden burunları yukarı gözleri aşağı somurtmaktadırlar.

9.     Hem önlerinden bir set, hem arkalarından bir set çekmişiz, kendilerini sarmışızdır, artık baksalar da göremezler.

10.   Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.

11.   Sen ancak zikre (Kur'an'a) uyan ve gaybda (yâni görmediği halde) Rahmân'dan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte onu, hem mağfiret, hem de güzel bir mükâfatla müjdele.

12.   Şüphesiz biz, ölüleri diriltiriz. Önden takdim ettikleri şeyleri ve bıraktıkları eserleri Kitab'a geçiririz. Her şeyi apaçık bir kütükte (levh-i mahfuz'da) sayıp yazmışızdır.

Yâsîn Sûresi 13 - 27. Ayetler

13.   Onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya o gönderilen elçiler gelmişti.

14.   İşte o zaman onlara iki (elçi) göndermiştik, bunları yalanladılar, biz de bir üçüncü elçi ile izzet (kuvvet) verdik de varıp şöyle dediler: "Haberiniz olsun biz sizlere gönderilmiş elçileriz."

15.   Dediler ki: "Siz, bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz, hem Rahman hiçbir şey indirmedi, siz ancak yalan söylüyorsunuz."

16.   (Elçiler) dediler ki: "Rabbimiz bilir; biz, gerçekten size gönderilmiş elçileriz."

17.   "Açık bir tebliğden başkası ise, bizim vazifemiz değildir."

18.   Dediler ki: "Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer vazgeçmezseniz, sizi hiç tanımadan taşlarız. Ve bizden size mutlaka pek acıklı bir azap dokunur."

19.   (Elçiler) dediler ki: "Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyor diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz, israfı adet edinmiş bir kavimsiniz."

20.   O esnada şehrin tâ ucundan bir adam koşarak geldi, "Ey hemşerilerim!" dedi; "o gönderilen elçilere uyun."

21.   "Sizden bir ücret istemeyen o zatlara uyun ki, onlar hidayete ermişlerdir."

22.   "Hem neyime kulluk etmeyeyim ben, O beni yaratana? Hepiniz döndürülüp O'na götürüleceksiniz."

23.   "Hiç ben, O'ndan başka tanrılar edinir miyim? Eğer o Rahman, bana bir zarar dilerse, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve beni kurtaramazlar."

24.   "Şüphesiz ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum."

25.   "Haberiniz olsun ki, ben Rabbinize iman ettim, gelin dinleyin beni!"

26.   (Şehit edildi de) denildi ki: "Haydi gir Cennete!", "Keşke," dedi; "kavmim bilseydi."

27.   "Rabbim beni bağışladı ve beni ikram olunan kullarından kıldı, keşke bunu bilselerdi."

Yâsîn Sûresi 28 - 40. Ayetler

28.   Arkasından ise kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.

29.   (Onları helâk eden) sadece korkunç bir ses oldu, derhal sönüverdiler.

30.   Ey! Ne yazık şu kullara ki kendilerine gelen her peygamber ile mutlaka alay ediyorlardı.

31.   Baksalar ya, kendilerinden önce ne kadar nesiller helâk etmişiz. Onlar hiç onlara dönüp gelmiyorlar.

32.   Ancak onların hepsi toplanıp bizim huzurumuza getirilmişlerdir.

33.   Hem ölü toprak onlara bir delildir. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.

34.   Orada bahçeler yaptık, hurma bahçeleri, üzüm bağları (daha neler) neler! İçlerinde pınarlar akıttık.

35.   Ürününden ve kendi elleriyle (bunlardan) imal ettiklerinden yesinler diye; hâla şükretmeyecekler mi?

36.   Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah) çok yücedir, münezzehidir.

37.   Gece de onlara bir delildir. Ondan gündüzü sıyırıp çekeriz, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlardır.

38.   Güneş de; kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, güçlü olan ve her şeyi bilen (Allah'ın) takdiridir.

39.   Ay'a da; ona birtakım menziller (yörüngeler) tayin etmişizdir. Sonunda dönmüş eski, eğri bir hurma dalı gibi olmuştur.

40.   Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri birer yörüngede yüzerler.

Yâsîn Sûresi 41 - 54. Ayetler

41.   Onlara bir delil de, o dolu gemide onların zürriyetlerini taşımamızdır.

42.   Kendilerine onun gibi binecekleri şeyler yaratmışızdır.

43.   Dilesek onları boğarız. O zaman ne onlar için bir feryadçı vardır, ne de onlar kurtarılırlar.

44.   Ancak onları, tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak bir süre ölümden kurtarır.

45.   Hal böyle iken onlara: "Önünüzdekini ve arkanızdakini gözetip sakının ki rahmete erişesiniz" denildiği zaman (yüz çevirirler.)

46.   Kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet de gelse, mutlaka ondan yüz çevirirler.

47.   "Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra sarfedin" denildiği zaman kâfirler iman edenlere şöyle dediler: "Allah'ın dilediği takdirde yedireceği kimseyi biz hiç yedirir miyiz, siz apaçık bir sapıklık içinde değilsiniz de nesiniz?"

48.   "Eğer doğru söylüyorsanız, bu tehdit ne zaman (gerçekleşecektir)?" diyorlar.

49.   Onlar, yalnızca tek bir sayhayı bekliyorlar, bir sayha ki, onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir.

50.   O zaman bir tavsiyede bile bulunamazlar, ailelerine de dönecek değillerdir.

51.   Nihayet Sûr üfürülmüştür; Bir de bakarlar ki, onlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.

52.   (İşte o zaman:) "Eyvah, başımıza gelenlere! Bizi uyuduğumuz yerden kim kaldırdı? İşte bu, Rahmân'ın vâdettiğidir. Gönderilen Peygamberler doğru söylemişler!" derler.

53.   Başka değil; sadece tek bir sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.

54.   Artık bugün hiçbir kimseye zerre miktarı zulmedilmez, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.

Yâsîn Sûresi 55 - 70. Ayetler

55.   Gerçekten cennetlikler, bugün bir eğlence zevk etmektedirler.

56.   Kendileri ve eşleri koltuklar üzerinde kurulmuşlardır.

57.   Orada onlar için her çeşit meyve vardır, hem orada onlara ne isterlerse vardır.

58.   Merhametli Rabb'den bir de sözlü "selam" vardır.

59.   Ve haydin ayrılın bugün ey günahkarlar!

60.   "Ey Adem oğulları! Şeytana kulluk etmeyin, o, size apaçık bir düşmandır" demedim mi?

61.   "Bana kulluk edin, doğru yol budur" (demedim mi?)

62.   Böyle iken o, içinizden bir çok topluluğu yoldan çıkardı. Ya o zaman sizin akıllarınız yok muydu?

63.   İşte bu, size vâdedilen cehennemdir.

64.   İnkâr ettiğiniz için bugün ona yaslanın bakalım.

65.   Bu gün ağızlarınızı mühürleriz de neler yaptıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.

66.   Hem dilersek onların gözlerini büsbütün kör ederdik, (o zaman) yola dökülürlerdi, fakat nereden görecekler?

67.   Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de dönebilirlerdi.

68.   Bununla beraber her kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?

69.   Biz peygambere şiir öğretmedik. Zaten ona yakışmaz da. (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir öğüt ve parlak bir Kur'an'dır.

70.   Diri olanları uyandırmak, nankörlere de sözün (azabın) hak olması için indirilmiştir.

Yâsîn Sûresi 71 - 83. Ayetler

71.   Şunu da görmediler mi: biz onlar için ellerimizin yaptıklarından bir takım ehil hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.

72.   Onları kendilerine boyun eğdirdik; hem onlardan binekleri vardır, hem de onların etlerinden yiyorlar.

73.   Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi?

74.   Tuttular da Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler, güya yardım olunacaklar.

75.   O ilahların onlara yardım etmeye güçleri yetmez, aksine onlar, onlar (ilahlar) için hazırlanan askerlerdir.

76.   O halde onların lakırdıları sakın seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.

77.   İnsan görmüyor mu ki, biz onu bir damla sudan (meniden) yarattık. Şimdi o apaçık bir düşman kesildi.

78.   Yaratılışını unutarak bir de bize misal getirdi: "Çürümüşken o kemikleri kim diriltir?" dedi.

79.   De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltir ve O, her türlü yaratmayı bilir."

80.   O ki, size yeşil yaş ağaçtan bir ateş yaptı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.

81.   Ya gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kadirdir. Yaratan O'dur, bilen O'dur.

82.   Bir şey dilediği zaman, onun emri sadece "Ol" demektir, o da hemen oluverir.

83.   Artık tesbih edilmez mi, her şeyin mülkü elinde bulunan yüce Allah! Hepiniz döndürülüp O'na götürüleceksiniz.

Saffât Sûresi 1 - 24. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Andolsun o kuvvetlere, İlâhi buyruk için o saf saf dizilip de duran meleklere.

2.     O bulutları sevk eden meleklere.

3.     Ve o yoldan zikir okuyanlara yemin olsun ki,

4.     Sizin ilâhınız birdir.

5.     O, hem göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbi, hem de bütün doğuların Rabbidir.

6.     Bakınız biz o dünya göğünü (veya yakın göğü) bir süsle, yıldızlarla donattık.

7.     Ve onu itaat etmez her şeytandan koruduk.

8.     Onlar, mele-i a'lâ'yı (yüce topluluğu) dinleyemezler. Her taraftan taşlanırlar.

9.     (Bu), onları kovmak içindir. Onlara sürekli bir azap vardır.

10.   Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir çalıp çırpan olursa, onun da peşine delip geçen parlak bir alev takılır.

11.   Şimdi sor onlara: Yaratılışça onlar mı daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı? Kendilerini bir cıvık çamurdan yarattık.

12.   Fakat sen seni yalanlamalarına şaşırdın. Onlar ise alay ediyorlar.

13.   İhtar edildiklerinde de düşünmüyorlar.

14.   Bir mucize gördükleri zaman da alay ediyorlar.

15.   Diyorlar ki: "Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir."

16.   "Öldüğümüz, toprak ve bir yığın kemik olduğumuz zaman mı, diriltilecek mişiz?" diyorlar.

17.   "Önceki atalarımızda mı?"

18.   De ki: "Evet! Hem de siz hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz)."

19.   Çünkü o (dirilme) korkunç bir sesten ibarettir. Derhal ne yapılacak diye gözleri açılır.

20.   "Eyvah bizlere! Bu, o ceza günüdür" derler.

21.   İşte bu, sizin yalan dediğiniz fasıl (iyi ve kötüyü ayırt etme) günüdür.

22.   Zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri mahşere toplayın.

23.   Toplayın da götürün onları cehennem köprüsüne doğru.

24.   Ve durdurup tutuklayın onları, çünkü onlar sorguya çekilecekler!

Saffât Sûresi 25 - 51. Ayetler

25.   Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz?

26.   Hayır, bu gün onlar teslim olmuşlardır.

27.   Birbirine dönmüş soruşturuyorlardı:

28.   "Siz bize sağdan suret-i haktan görünerek gelirdiniz" derler.

29.   Ötekiler "Yok" derler; "siz inanmamıştınız."

30.   "Ve bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu, fakat siz azmış bir kavimdiniz."

31.   "Onun için Rabbimizin sözü (azabı) hak oldu. Kuşkusuz hepimiz tadacağız."

32.   "Evet biz sizi kışkırttık. Çünkü biz azgındık."

33.   O halde o gün hepsi azapta ortaktırlar.

34.   İşte biz günahkarlara böyle yaparız, cezalandırırız.

35.   Çünkü onlara, "Allah'tan başka ilah yoktur" denildiği zaman kafa tutuyorlardı.

36.   "Hiç biz deli bir şair için ilahlarımızı bırakacak mıyız?" diyorlardı.

37.   Hayır! O, hak ile geldi ve bütün peygamberleri doğruladı.

38.   Elbette siz, elem verici azabı tadacaksınız.

39.   Başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalandırılacaksınız.

40.   Ancak bu azaptan Allah'ın ihlaslı kulları müstesnadır.

41.   Onlar için bilinen bir rızık vardır.

42.   Meyveler (vardır.) Onlar hep ikram olunurlar.

43.   Naîm cennetlerinde.

44.   Karşılıklı koltuklar üzerinde otururlar.

45.   Onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.

46.   İçecekleri bembeyaz, içenlere lezzet verir.

47.   Onda ne bir zarar vardır, ne de başlarına vurur.

48.   Yanlarında iri gözlü, bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş dilberler vardır.

49.   Onlar, sanki saklı yumurtalar gibidirler.

50.   Derken birbirlerine dünyadaki hallerini sorarlar.

51.   İçlerinden biri: "Benim, dirilmeyi inkâr eden bir arkadaşım vardı" der.

Saffât Sûresi 52 - 76. Ayetler

52.   Bana derdi ki: "Sen gerçekten inananlardan mısın?"

53.   Öldüğümüz, bir toprak ve bir yığın kemik olduğumuz zaman gerçekten biz cezalanacak mıyız?

54.   (Allah Teâlâ orada bulunanlara:) "Siz (işin gerçeğine) vâkıf mısınız?" buyurur.

55.   Derken (o konuşan) bakmış, onu tâ cehennemin ortasında görmüştür.

56.   Sitem ederek ona dedi ki: "Yemin ederim ki, sen az daha beni helâk edecektin."

57.   "Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de bu getirilenlerden olacaktım."

58.   Cennet ehli der ki: "Nasılmış bak?

59.   Biz ilk ölümümüzden başka ölecek değiliz ve biz azâba da uğrayacak değiliz."

60.   İşte bu, hiç şüphesiz büyük bir kurtuluştur.

61.   Çalışanlar, böyle bir kurtuluş için çalışsın.

62.   Nasıl, konukluk için bu mu hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?.

63.   Biz onu zakkumu zalimler için bir fitne (imtihan) kılmışızdır.

64.   O bir ağaçtır ki, cehennemin dibinden çıkar.

65.   Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir.

66.   Kuşkusuz (cehennemdekiler), ondan yiyeceklerdir. Karınlarını ondan dolduracaklardır.

67.   Sonra (zakkum yemeğinin) üzerine onlara, kaynar sudan bir haşlamaları vardır.

68.   Sonra da şüphesiz onların dönüşü, cehennemedir.

69.   Çünkü onlar, babalarını sapıklıkta buldular.

70.   Şimdi de onların peşlerinden koşturuyorlar.

71.   Gerçekten onlardan önce eski milletlerin çoğu sapıklıkta idi.

72.   Andolsun, onlara uyarıcı peygamber de gönderdik.

73.   Sonra da bak, o uyarılanların sonu nasıl oldu?

74.   Ancak Allah'ın ihlâs ile seçilen kulları başka!

75.   Andolsun Nuh, bize (yalvarıp) seslenmişti. Biz de gerçekten duayı ne güzel kabul ederiz!

76.   Hem onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

Saffât Sûresi 77 - 102. Ayetler

77.   Hem Nuh'un neslini kalıcı kıldık

78.   Hem de sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık.

79.   Bütün âlemler içinde Nuh'a selam olsun!

80.   İşte biz, iyileri böyle mükâfatlandırırız.

81.   Çünkü o, bizim mü'min kullarımızdandı.

82.   Sonra da diğer inkar edenleri suda boğduk.

83.   Şüphesiz İbrahim de O'nun (Nuh'un) kolundandı.

84.   Çünkü Rabbine arınmış bir kalp ile (kalb-i selim ile) geldi.

85.   Hani o, babasına ve kavmine şöyle dedi: "Siz nelere tapıyorsunuz?"

86.   Yalancılık etmek için mi Allah'tan başka ilahlar istiyorsunuz?

87.   Siz âlemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?

88.   Bunun üzerine İbrahim yıldızlara bir göz attı.

89.   "Ben hastayım" dedi.

90.   O zaman onlar arkalarını dönerek başından kaçıverdiler.

91.   Derken bir kurnazlıkla onların ilahlarının yanına vardı. "Buyursanız ya, yemez misiniz?" dedi.

92.   "Neyiniz var konuşmuyor musunuz?" dedi.

93.   Sonra onların üzerlerine yürüyüp kuvvetli bir darbe indirdi, onları kırdı.

94.   Putperestler, bunun üzerine birbirlerine girerek ona yöneldiler.

95.   (İbrahim:) "Â" dedi; "siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"

96.   "Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı".

97.   Dediler ki: "Haydin, bunun için bir bina yapın ve onu derhal ateşe atın!"

98.   Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, biz de tuttuk kendilerini alçaklardan kıldık.

99.   Bir de İbrahim dedi ki: "Ben Rabbime gidiyorum. O, bana yolunu gösterir."

100. "Rabbim! Bana sâlihlerden (olacak bir çocuk) ver." dedi.

101. Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik.

102. O çocuk yanında koşma çağına erişince: "Ey yavrum! Ben, rüyamda seni boğazladığımı görüyorum. Artık bir düşün, ne dersin?" dedi. (Oğlu da:) "Ey Babacığım! Ne emrolunuyorsan yap! İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın!" dedi.

Saffât Sûresi 103 - 126. Ayetler

103. Bu şekilde ikisi de (Allah'a) teslim olup onu şakağı üzerine yatırınca;

104. Biz ona şöyle seslendik: "Ey İbrahim!"

105. "Rüyayı gerçekleştirdin. Biz, iyileri böyle mükâfatlandırırız."

106. Şüphesiz ki, bu, apaçık bir imtihandır.

107. Ve ona oğluna bedel büyük bir kurbanlığı fidye olarak verdik.

108. Sonrakiler içinde ona iyi bir nam da bıraktık.

109. Selam olsun İbrahim'e!

110. İşte iyileri böyle mükâfatlandırırız.

111. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.

112. Bir de sâlihlerden bir peygamber olmak üzere İbrahim'e İshak'ı müjdeledik.

113. Hem O'na hem İshak'a bereketler verdik; ikisinin neslinden iyi kimseler de var, açıkça kendine zulmeden de.

114. Andolsun, Musa ile Harun'u da nimetlerimize erdirdik.

115. Kendilerini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık,

116. Onlara yardım ettik de, galip gelenler onlar oldular.

117. Kendilerine o belli kitabı (Tevrat'ı) verdik.

118. Ve kendilerini doğru yola çıkardık.

119. Sonrakiler içinde namlarını da bıraktık.

120. Selam olsun Musa ile Harun'a!

121. İşte biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız.

122. Çünkü ikisi de bizim mümin kullarımızdandır.

123. Şüphesiz İlyas da gönderilen peygamberlerdendir.

124. İlyas, kavmine şöyle demişti: "Siz Allah'dan korkmaz mısınız?"

125. O en güzel yaratanı bırakıp da bir Ba’le mi yalvarıyorsunuz?

126. O Rabbiniz ve önceki atalarınızın da Rabbi olan Allah’ı.”

Saffât Sûresi 127 - 153. Ayetler

127. O zaman İlyas'ı yalanladılar, şüphesiz ki, onlar da (cehenneme) götürüleceklerdir.

128. Allah'ın ihlâslı kulları müstesna.

129. Ona da sonrakiler içinde bir ün bıraktık.

130. "Selam olsun İlyas'a!" dedik.

131. İşte biz, iyileri böyle mükâfatlandırırız.

132. Çünkü O, bizim mümin kullarımızdandır.

133. Şüphesiz Lût da gönderilen peygamberlerdendi.

134. O'nu ve bütün ailesini kurtardık.

135. Batanlar arasında kalan kadından başka, onu kurtarmadık.

136. Sonra diğerlerini yerle bir eyledik.

137. Ey insanlar, elbette siz, sabah ve akşam onlara uğrar ve oradan geçersiniz.

138. Ya akıl edip de düşünmez misiniz?

139. Şüphesiz Yunus da, o gönderilen peygamberlerdendir.

140. Hani bir vakit dolu gemiye binip kaçmıştı.

141. Kur'a çekilmişti de, (gemiden) atılanlardan olmuştu.

142. Derken kendisini balık yuttu, pek pişmandı.

143. Eğer Allah'ı çok tesbih edenlerden olmasaydı,

144. Şüphesiz tekrar diriltilecekler! güne kadar onun karnında kalırdı.

145. Hemen biz onu boş bir alana attık, o, halsiz ve hasta idi.

146. Ve üzerine (gölge yapması için) kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.

147. Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.

148. Sonunda O'na iman ettiler de onları bir zamana kadar yararlandırdık, yaşattık.

149. Şimdi putperestlere sor: "Rabbine kızlar, onlara oğullar, öyle mi?"

150.    Yoksa onların gözü önünde biz melekleri dişiler olarak mı yarattık?

151. Dikkat edin, şüphesiz ki onlar, uydurdukları yalanlardan olarak derler ki:

152. "Allah doğurdu." Onlar, elbette yalancıdırlar.

153. (Allah), kızları, erkek çocuklarına tercih mi etmiş?

Saffât Sûresi 154 - 182. Ayetler

154. Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?

155. Hiç mi düşünmezsiniz?

156. Yoksa bu konuda sizin için açık bir ferman mı var?

157. Eğer doğru söylüyorsanız, kitabınızı getirin!

158. Bir de Allah ile cinler arasında da bir soy bağı uydurdular. Andolsun, cinler bilirler ki, kendileri de (hesap yerine) götürüleceklerdir.

159. Allah, onların isnat ettikleri vasıflarından münezzehtir.

160. Fakat Allah'ın ihlaslı kulları başka, onlar azap görmeyecektir.

161. Çünkü siz ve taptıklarınız;

162. Cehenneme girecek kimselerden başkasını.

163. Allah'a karşı azdırıp saptıramazsınız.

164. (Melekler ise şöyle derler:) "Bizim her birimiz için bilinen bir makam vardır."

165. "Elbette biz, orada saf saf dizilenlerdeniz."

166. "Ve elbette biz, Allah'ı tesbih edenlerdeniz."

167. (Putperestler) şöyle diyorlardı.

168. "Eğer yanımızda öncekilere verilen (kitaplardan) bir kitap olsaydı",

169. "Elbette Allah'ın ihlâslı kullarından olurduk".

170. İşte şimdi onu inkâr ettiler, ama ileride bilecekler.

171. Andolsun peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir.

172. "Elbette onlar zafere ulaşacaklardır."

173. Ve elbette bizim askerlerimiz, mutlaka onlar galip geleceklerdir.

174. Onun için sen, bir zamana kadar onlardan yüz çevir.

175. Gör onları (akıbetleri ne olacak), onlar da yakında görecekler.

176. Ya şimdi bizim azabımızı acele mi istiyorlar?

177. Ama azap onların sahasına indiği zama, ne kötüdür o acı haber verilenlerin sabahı.

178. Yine sen bir zamana kadar onlardan yüz çevir, onlara aldırma.

179. Onların halini gör, onlar da yakında görecekler.

180. İzzet sahibi Rabbin, onların isnat etikleri vasıflardan münezzehtir.

181. Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun!

182. Alemlerin Rabbi olan Allah’a da hamd olsun!

Sâd Sûresi 1 - 16. Ayetler

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.     Sâd. Bu öğütle dolu Kur'an'a yemin olsun ki!

2.     O inkar edenler, iddialarının aksine bir gurur ve ayrılık içindedirler.

3.     Kendilerinden önce nicelerini helâk ettik; o zaman feryat ettiler, fakat artık kurtulma zamanı değildi.

4.     İçlerinden kendilerine uyarıcı bir peygamber geldiğine şaştılar ve kafirler dediler ki: "Bu yalancı bir sihirbazdır."

5.     "İlahları hep bir ilah mı kılmış?" Bu gerçekten şaşılacak bir şey, çok tuhaf!

6.     İçlerinden o heyet de fırladı ve şöyle dedi: "İlahlarınız üzerinde sabır ve sebat edin; bu, gerçekten arzu edilen, istenen bir şeydir."

7.     "Biz, bunu diğer son dinde de işitmedik, bu, mutlaka bir uydurmadır." dediler.

8.     "Kur'an, aramızdan ona mı indirilmiş?" dediler ve kalkıp yürüdüler. Doğrusu onlar, benim Kur'an'ım hakkında bir şüphe içindeler. Hayır henüz azabımı tatmadılar.

9.     Yoksa sana onu veren güçlü ve lütufkâr olan Rabbinin rahmet hâzineleri onların yanında mı?

10.   Yahut bütün göklerin, yerin ve arasındakilerin mülkü onların mı? Öyleyse haydi sebepler içinde (bir imkan ve güç bularak göğe) yükselsinler, görelim.

11.   Onlar, burada çeşitli gruplardan olma bozguna uğratılmış bir ordudur.

12.   Onlardan önce Nuh kavmi, Âd ve kazıklar sahibi Firavun da, yalanlamıştı.

13.   Semûd, Lût kavmi ile Eyke halkı da yalanladılar. İşte bunlar (peygamberlere karşı) birleşen topluluklardır.

14.   Onların hepsi gönderilen peygamberleri yalanladılar da bu yüzden onlara azabım hak oldu.

15.   Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan korkunç bir ses beklemektedirler.

16.   Bir de "Ey Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce acele ver," dediler.

Sâd Sûresi 17 - 26. Ayetler

17.   Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davud'u hatırla. Çünkü o, hep Allah'a yönelirdi.

18.   Çünkü biz, sabah akşam onunla beraber tesbih eden dağları, onun emri altına vermiştik.

19.   Kuşları da toplu olarak (onun emri altına vermiştik.) Hepsi O'na yönelirdi.

20.   Hem mülkünü kuvvetlendirmiştik, hem de kendisine hikmet ve güzel konuşma vermiştik.

21.   Ey Muhammed, bir de davacıların kıssası sana gelmedi mi? Hani mabedin suruna tırmanıp mihraba ulaşmışlardı.

22.   O zaman Davud'un yanına girmişlerdi de (Davud) onlardan korkmuştu. Dediler ki: "Korkma! Biz, iki davacıyız, birimiz diğerinin hakkına tecavüz etti. Şimdi sen, aramızda hak ile hükmet, aşırı gitme; bize doğru yolu göster"

23.   Onlardan biri şöyle dedi: "Şu benim kardeşim. Onun doksan dokuz dişi koyunu var, Benim ise bir tek dişi koyunum var. Böyle iken "Onu bana bırak" dedi ve beni tartışmada yendi."

24.   Davud dedi ki: "Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiştir. Gerçekten ortakların çoğu birbirlerinin haklarıma tecavüz ederler. Ancak iman edip de salih ameller işleyenler başka. Onlar da pek azdır! Davud, kendisini denediğimizi sanmıştı, hemen Rabbinden mağfiret diledi ve rükû ederek yere kapanıp tevbe ile (Allah'a) yöneldi."

25.   Biz de onu bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.

26.   Ey Davud! Muhakkak ki biz seni yeryüzünde halife kıldık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ (ve hevesine) uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın. Çünkü Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır.

Sâd Sûresi 27 - 42. Ayetler

27.   Hem o göğü, yeri ve aralarındakileri biz boşuna yaratmadık. O, inkâr edenlerin zannıdır. Onun için vay o inkâr edenlerin ateşteki haline!

28.   Yoksa iman edip de salih işler yapanları, biz o yeryüzündeki bozguncular gibi yapar mıyız? Veya o sakınan takva sahiplerini, arsız çapkınlar gibi yapar mıyız?

29.   Bu çok mübarek Kitab'ı, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri ibret alsınlar diye indirdik.

30.   Bir de Davud'a Süleyman'ı verdik. O, ne güzel kuldu. Doğrusu o, daima (Allah'a) yönelirdi.

31.   Akşam üstü kendisine üç ayağının üzerinde durup bir ayağını tırnağının üzerine diken safkan koşu atları sunulmuştu.

32.   (Süleyman) dedi ki: "Ben mal (veya at) sevgisini, Rabbimi anmak için istedim. Nihayet güneş battı.

33.   "Onları bana geri getirin" (dedi.) Sonra bacaklarını ve boyunlarını silmeye (sıvazlamaya) başladı.

34.   Andolsun, Süleyman'ı imtihan ettik. Tahtının üstüne onu, zayıflamasından cansız bir ceset gibi bıraktık, sonra tevbe ile (Allah'a) yöneldi.

35.   (Süleyman:) "Rabbim! Beni bağışla ve bana, benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir mülk ver. Şüphesiz sen, bütün dilekleri verensin" dedi.

36.   Bunun üzerine rüzgarı onun emrine amade kıldık. Onun emriyle istediği yere yumuşakça eserdi.

37.   Şeytanları da; bina ustası ve dalgıç olarak ve,

38.   Zincirlerle birbirine bağlı diğer yaratıkları da onun emrine verdik.

39.   "İşte bu, bizim ihsanımız. İster ver, ister elinde tut; hesabı yok!" dedik.

40.   Şüphesiz ki, huzurumuzda onun büyük bir yakınlığı ve güzel bir yeri vardır.

41.   Kulumuz Eyyub'u da an. O, Rabbine şöyle seslenmişti: "Doğrusu Şeytan bana meşakkat ve elem verdi."

42.   Ona "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su" (dedik).

Sâd Sûresi 43 - 61. Ayetler

43.   Tarafımızdan bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için bir ibret olmak üzere ona, bütün ailesini ve onlarla beraber bir mislini bağışladık.

44.   "Bir de eline bir demet al da onunla vur, yemininde durmamazlık etme." dedik. Gerçekten biz O'nu sabırlı bir kul bulduk. O, ne güzel kuldu! Doğrusu O, daima (Allah'a) yönelirdi.

45.   Ey Muhammed, kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Ya'kub'u da an. Onlar güç ve basiret sahibi idiler.

46.   Biz, onları özellikle ahiret yurdunu düşünen ihlâslı kimseler kıldık.

47.   Çünkü onlar, bizim katımızda seçkinlerden ve hayırlı kimselerden idiler.

48.   İsmail'i de, Elyesa'ı da, Zü'lkifl'i de an. Hepsi de hayırlı olanlardan idiler.

49.   işte bu, bir öğüttür, hatırlatmadır. Şüphesiz sakınan takva sahipleri için güzel bir gelecek vardır.

50.   Bütün kapıları sadece kendilerine açılmış olan Adn cennetleri vardır.

51.   Onlar, koltuklarına kurularak orada bir çok meyveler ve bambaşka içecekler isterler.

52.   Yanlarında da bakışlarını eşlerine çevirmiş kendilerine yaşıt dilberler vardır.

53.   İşte bu, o hesap günü için size vâdolunandır.

54.   İşte bu, bizim verdiğimiz rızkımızdır. Ona hiç tükenmek yoktur.

55.   Bu böyle, ama şüphesiz azgınlara kötü bir gelecek vardır.

56.   Onlar, Cehenneme yaslanacaklar, fakat o, ne çirkin döşektir.

57.   İşte bu, kaynar su ve irindir.  Artık tatsınlar onu.

58.   Buna benzer başka çift çift daha beter azaplar vardır.

59.   (İnkârcıların liderlerine:) "İşte şu, bir bölüktür, sizinle beraber (küfür ve zulümde) göğüs germişlerdir." (denildiğinde de, liderler:) "Onlara rahatlık yok olmasın (derler). Onlar mutlaka ateşe gireceklerdir.

60.   (Liderlere uyanlar ise:) "Hayır, asıl rahatlık yüzü görmeyin. Onu bize siz sundunuz! Bakın ne kötü yataktır!" derler.

61.   Yine onlar: "Ey Rabbimiz! Bize bunu hazırlayanın ateşteki azabını kat kat artır!" derler.

Sayfa 18 / 26

  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
 
 
  • İLETİŞİM