Ahkâf Sûresi 29 - 35. Ayetler

29.   Ve o zamanı da hatırla ki, cinlerden bir zümreyi Kur'an ı dinlemeleri için sana göndermiştik ki, Vaktaki: Ona hazır oldular, dediler ki: Susun dinleyin Vaktaki, okunması son buldu, kendi kavimlerine korkutucular olarak dönüp gittiler.

30.   Dediler ki: Ey kavmimiz! Muhakkak ki, kendisinden önce olanları tasdik edici olarak Mûsa'dan sonra nâzîl olmuş hakka ve dosdoğru bir yola rehberlik ediyor.

31.   Ey bizim kavmimiz! Allah’ın davetçisine icabet edin ve O'na inanın, sizin için günâhlarınızdan mağfirette bulunsun ve sizi elîm bir azaptan kurtarsın.

32.   Ve her kim Allah’ın davetçisine icabet etmezse, artık yerde âciz bırakıcı değildir ve onun için onun ötesinde yardımcılar da yoktur. Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.

33.   Yâ görmediler mi ki: Şüphe yok, gökleri ve yeri yaratmış ve onları yaratışında yorulmamış olan Allah, ölüleri de diriltmeye kadirdir. Evet... Şüphe yok ki, O, her şey üzerine kaadîrdir.

34.   Ve o gün ki, kâfir olanlar, âteş üzerine arz olunurlar. Onlara denilir ki nasıl bu hak değil mi imiş? onlar da Evet... Ve Rabbimiz hakkı için diyeceklerdir Cenab-ı Hak da artık siz inkâr eder olduğunuz şey sebebiyle azâbı tadınız diyecektir.

35.   Artık sabret. Resûllerden azim sâhiplerinin sabır ettiği gibi ve onlar için acele etme. Sanki onlar, vaad olunduklarını görecekleri gün, gündüzden bir saatten başka durmamışlar gibi olacaklardır. Bu bir tebliğdir. Fasıklar olan kavimden başkası, helâke uğratılacak mıdır? elbette uğratılmayacaktır.