Zuhrûf Sûresi 48 - 60. Ayetler
48. Onlara gösterdiğimiz her bir âyet, diğerinden daha büyüktü. Belki dönerler diye, tuttuk onları azaba da uğrattık.
49. Onlar azabı görünce diyorlardı ki: "Gel ey büyücü! Sende olan ahdin hürmetine, bizim için Rabbine dua et; çünkü biz artık yola geleceğiz."
50. Ama kendilerinden azabı kaldırdığımız zaman, derhal bu sözlerinden yüz çevirdiler.
51. Firavun kavminin içinde şöyle bağırdı: "Ey kavmim! Mısır mülkü ve altımdan akan şu nehirler benim değil mi? Artık gözünüzü açsanıza!"
52. "Yoksa ben, şundan daha hayırlı değil miyim ki o, hem zavallı, hem de meramını anlatamıyor?"
53. "Eğer durum dediği gibi ise, üzerine altın bilezikler atılsa ya, yahut yanında melekler dizilip gelse ya!"
54. Bu suretle (Firavun), kavmini küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler; çünkü onlar dinden çıkmış fasık bir kavim idiler.
55. Böylece onlar bizi öfkelendirdiler, biz de kendilerinden intikam aldık, hepsini birden suda boğuverdik.
56. Onları, sonrakiler için hem bir selef, hem de bir örnek kıldık.
57. Meryem oğlu İsa, bir misal olarak ortaya anlatılınca, derhal kavmin seni susturacak bir delil bulduklarını sanarak keyifle bağrıştılar.
58. Dediler ki: "Ya! Bizim ilahlarımız mı hayırlı, yoksa o mu?" Bunu sana sadece bir tartışma olsun diye söylediler. Doğrusu onlar, çok kavgacı bir kavimdirler.
59. Hayır, İsa, ilah değil halis bir kuldur; biz ona ihsan ettik ve kendisini İsrailoğulları için bir örnek kıldık.
60. Dileseydik, sizlerden de melekler yapardık, yeryüzünde sizin yerinize geçerlerdi.