• GİRİŞ
  • GİRİŞ...
  • KUR'AN-I KERİM
  • MEÂLİ
  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
    • Kur'an Yolu Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ELMALILI HAMDİ YAZIR
    • Kur’an-ı Kerim Meali
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • ÖMER NASUHi BİLMEN
    • Kur’ân-ı Kerim Türçe Meâli
    • Kur’an-ı Kerim'e Göre Sıralama
    • Alfabetik Sıralama
  • RÜYA TABİRLERİ
    • A'dan Z'ye
    • İçindekiler
    • İslami Rüya Tabirleri

Necm Sûresi 27 - 44. Ayetler

27.   Âhirete inanmayanlar meleklere dişi varlıkların isimlerini veriyorlar.

28.   Oysa onların bu konuda bir bildikleri yok; sadece zanna uyuyorlar. Zan ise asla gerçek bilginin yerini tutamaz.

29.   O halde bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka arzusu olmayan kişilerden sen de yüz çevir.

30.   İşte bildikleri bu kadar. Şüphesiz kendi yolundan sapanı en iyi bilen rabbindir, doğru yolu bulanı da en iyi bilen O’dur.

31-32. Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Sonunda O, kötülük yapanlara işlediklerinin cezasını verecek; iyilik yapanları, ufak tefek kusurlar hariç, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanları ise daha güzeliyle ödüllendirecektir. Şüphesiz rabbinin bağışlaması çok geniştir. Sizi topraktan yarattığı zamanki halinizi de, annelerinizin karınlarında cenin olarak bulunuşunuzu da en iyi bilen O’dur. Şu halde kendinizi temize çıkarmayın! Kimin günahtan sakındığını en iyi bilen O’dur.

33.   Gördün mü o yüz çevireni;

34.   Azıcık verip sonra keseni!

35.   Gaybın bilgisine sahip de onunla mı görüyor?

36-37. Yoksa Mûsâ’nın ve ahde vefa örneği İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu hususlardan haberi yok mu?

38.   Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.

39.   İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder.

40.   Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir.

41.   Sonra kendisine karşılığı tastamam verilecektir.

42.   En sonunda yalnız rabbine varılacaktır.

43.   Güldüren de O’dur, ağlatan da.

44.   Öldüren de O’dur, yaşatan da.

Necm Sûresi 45 - 62. Ayetler

45-46. Rahime atıldığı zaman nutfeden (embriyo) erkeğiyle dişisiyle iki cinsi yaratan da O’dur.

47.   Öteki yaratma da (öldükten sonra diriltme) O’na aittir.

48.   Çok veren de O’dur, az veren de.

49.   Şi‘râ yıldızının rabbi de O’dur.

50.   Eski Âd kavmini helâk eden de O’dur.

51.   Semûd’u da öyle. Hem de geriye bir şey bırakmadan!

52.   Bunlardan da önce Nûh kavmini. Çünkü onlar çok zalim ve çok azgın idiler.

53.   Altı üstüne getirilmiş şehirleri de O helâk etti.

54.   Onları üzerilerine yağan felâketlere gömdü!

55.   Artık rabbinin hangi nimetlerinden şüphe duyabilirsin?

56.   Bu (Kur’an) da önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.

57.   Artık yaklaştı o yaklaşmakta olan.

58.   Onu Allah’tan başka ortaya çıkaracak yoktur.

59.   Yoksa bu haberi tuhaf mı buluyorsunuz?

60.   Ağlayacağınıza gülüyorsunuz!

61.   Ve gaflet içinde oyalanıp duruyorsunuz.

62.   Haydi artık Allah için secdeye kapanıp kulluk ediniz.

Kamer Sûresi 1 - 6. Ayetler

Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla

1.     Vakit yaklaştı ve ay yarıldı.

2.     Onlar bir mûcize görseler hemen yüz çevirip, “Bu öteden beri bilinen bir sihir!” derler.

3.     Hep yalan saydılar ve kişisel arzularına uydular; oysa her iş yerli yerindedir.

4.     Andolsun ki onlara tuttukları yoldan vazgeçirecek nice haberler geldi;

5.     Eksiksiz bir hikmet! Ama uyarılar fayda vermiyor.

6.     Öyleyse sen de onlardan yüz çevir. Çağrıcının görülmedik bilinmedik bir şeye çağırdığı günde;

Kamer Sûresi 7 - 27. Ayetler

7-8. Gözlerini korku bürümüş halde kabirlerinden çıkıp etrafa yayılmış çekirgeler gibi o çağrıcıya doğru koşarlar. İnkârcılar, “Bu, gerçekten zor bir gün!” derler.

9.     Bunlardan önce Nûh’un kavmi de (peygamberlerini) yalancılıkla itham etmişti. O kulumuzu yalancı saydılar, “Delinin biri!” dediler ve o görevinden alıkondu.

10.   Bunun üzerine Nûh, “Artık yenik düştüm; yardımını esirgeme!” diye rabbine yalvardı.

11.   Hemen göğün kapılarını bardaktan boşanırcasına inen bir yağmura açtık.

12.   Yerden de sular fışkırttık; derken sular önceden belirlenmiş bir iş için birleşti.

13.   Onu tahtalar ve mıhlarla yapılmış gemide taşıdık.

14.   Gözetim ve korumamız altında akıp gidiyordu, kendisine inanılmamış olan o kulumuza bir mükâfat olmak üzere.

15.   Andolsun, bunu bir ibret levhası olarak bıraktık; ibret alacak yok mu?

16.   Azabım ve uyarılarım nasılmış görün!

17.   Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu?

18.   Âd kavmi de (peygamberlerini) yalancılıkla itham etti. Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın!

19.   Onların üzerine bitmek bilmeyen o kara günde şiddetli bir kasırga gönderdik.

20.   İnsanları sökülmüş hurma kütükleri gibi çekip alıyordu.

21.   Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın!

22.   Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu?

23.   Semûd kavmi de uyarıları ciddiye almadılar.

24.   Dediler ki: “İçimizden tek başına bir beşere mi uyacağız? O takdirde doğru yoldan sapmış olur, yanarız.

25.   İlâhî mesaj içimizden ona mı gönderilmiş? Hayır o, yalancının, küstahın biri!”

26.   Yarın onlar asıl yalancı, küstah kimmiş görecekler!

27.   (Allah Sâlih peygambere şöyle buyurdu:) “Şüphesiz biz (mucizevi özelliği olan o deveyi) onları sınamak için göndermiş bulunuyoruz. Şimdi sen onların ne yapacağını izle ve sabret.

Kamer Sûresi 28 - 49. Ayetler

28.   Bir de onlara, suyun aralarında paylaşımlı olacağını bildir. Her hissenin sahibi (suyun) başına gelsin.”

29.   Derken ilgili adamlarını çağırdılar; o da (deveye) saldırıp hunharca öldürdü.

30.   Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın!

31.   Üzerlerine tek bir ses yolladık da hayvan ağılındaki (çiğnenip ufalanmış) kuru çalılar gibi oluverdiler.

32.   Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu?

33.   Lût kavmi de uyarıları ciddiye almadı.

34-35. Biz de üzerlerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Ancak Lût ailesi hariç tutuldu; onları katımızdan bir lutuf olarak seher vakti kurtardık. Şükredenleri işte böyle ödüllendiririz.

36.   Aslında Lût, kendilerini bizim amansız yakalayışımıza karşı uyarmıştı; ama onlar bu uyarıları şüpheyle karşıladılar.

37.   Üstelik onun misafirleriyle ilgili çirkin bir talepte bulundular. Biz de gözlerini silme kör ediverdik; tadın bakalım azabımı ve uyardığım sonuçları!

38.   Ve nihayet bir sabah erkenden kalıcı bir azap onları yakalayıverdi.

39.   Tadın bakalım azabımı ve uyardığım sonuçları!

40.   Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu?

41.   Şüphesiz Firavun’un halkına da uyarılar gelmişti.

42.   Ama onlar bütün delillerimizi yalan saydılar, biz de onları üstün ve güçlü olana yaraşır biçimde kıskıvrak yakaladık.

43.   Şimdi söyleyin bakalım (ey putperestler), sizin inkârcılarınız şu anılanlardan daha mı iyi; yoksa sizin için kitaplarda bir kurtuluş hükmü mü var?

44.   Yoksa onlar “Biz yenilmez bir topluluğuz” mu diyorlar?

45.   Yakında o topluluk da yenilecek ve arkalarını dönüp kaçacaklar.

46.   Ama asıl vadeleri kıyamet günüdür ve kıyamet günü şüphesiz daha dehşetli ve daha acıdır.

47.   Şu bir gerçek ki günaha batmış olanlar, doğru yoldan sapmış ve kendilerini yakmışlardır.

48.   O gün yüzüstü ateşe sürüklenirler: “Tadın bakalım cehennemin dokunuşunu!”

49.   Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.

Kamer Sûresi 50 - 55. Ayetler

50.   Ve bizim buyruğumuz tektir, göz açıp kapayıncaya kadar olup biter.

51.   Andolsun biz sizin nice benzerlerinizi helâk ettik. Düşünecek yok mu?

52.   Yaptıkları her şey defterlerde kayıtlıdır.

53.   Büyük küçük hepsi satır satır yazılmıştır.

54.   Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmak kenarlarındadır.

55.   Doğruluğun hâkim olduğu bir ortamda, gücüne sınır olmayan bir hükümdarın huzurundadırlar.

Rahmân Sûresi 1 - 16. Ayetler

Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla

1-2. Kur’an’ı rahmân öğretti.

3.     İnsanı O yarattı.

4.     Ona anlama ve anlatmayı öğretti.

5.     Güneş ve ay bir hesaba bağlı (olarak hareket ederler).

6.     Yıldızlar da ağaçlar da secde ederler.

7-8. Göğü O yükseltti, denge ve ölçüyü O koydu ki dengeden sapmayasınız;

9.     Ölçüyü düzgün tutasınız ve eksik tartmayasınız.

10.   O yeryüzünü canlıların altına serdi.

11.   Orada meyveler ve tomurcuklu hurma ağaçları var.

12.   Çimlenen taneler ve hoş kokulu bitkiler var.

13.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

14.   O, insanı ateşte pişirilmiş toprak kaplar gibi kurutulmuş çamurdan yarattı.

15.   Cinleri de yalın ateşten yarattı.

16.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

Rahmân Sûresi 17 - 40. Ayetler

17.   O, iki doğunun da rabbi iki batının da rabbidir.

18.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

19.   O, birbirine kavuşmak üzere iki denizi salıverdi.

20.   (Ama) aralarında bir engel vardır; birbirlerine karışmazlar.

21.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

22.   Onlardan inci ve mercan çıkar.

23.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

24.   Denizde yelkenlerini bayraklar gibi açarak süzülüp giden gemiler O’nundur.

25.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

26.   Yeryüzünde bulunanların hepsi fânidir.

27.   Azamet ve kerem sahibi rabbinin zâtı ise bâki kalır.

28.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

29.   Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’ndan ister (O’na muhtaçtır). O her an yaratma halindedir.

30.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

31.   Sizin için de (hesap sorma) vaktimiz olacak, ey sorumluluk yüklenmiş iki varlık!

32.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

33.   Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp öteye geçebilirseniz haydi geçin! Ama (tarafımızdan verilmiş) bir güç olmadıkça geçemezsiniz.

34.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

35.   Üzerinize yalın bir ateş alevi ve erimiş bakır gönderilir de kurtulmak için birbirinizle yardımlaşamazsınız.

36.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

37.   Gök yarılıp gül kırmızısı bir yağ gibi olduğu zaman!

38.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

39.   İşte o gün insana da cine de günahı hakkında soru sorulmaz (çünkü her şey apaçık ortadadır).

40.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

Rahmân Sûresi 41 - 67. Ayetler

41.   Günahkârlar simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.

42.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

43.   Günahkârların yalan saydıkları cehennem işte bu!

44.   Onun ateşi ile kaynar su arasında gidip gelirler.

45.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

46.   Rabbinin huzurundan korkan kimse için çifte cennet vardır.

47.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

48.   İkisinde de çeşit çeşit ve emsalsiz nimetler bulunur.

49.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

50.   İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.

51.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

52.   İkisinde de her meyveden farklı türler bulunur.

53.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

54.   (Cennettekiler) içleri atlasla dokunmuş sergiler üzerine kurulmuşlardır. Bu iki cennetin de meyveleri kolayca erişilebilecek yakınlıktadır.

55.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

56.   Oralarda eşinden başkasına bakmayan kadınlar vardır ki onlardan önce kendilerine ne bir insan ne de bir cin dokunmuştur.

57.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

58.   Sanki onlar yakut ve mercandır.

59.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

60.   İyiliğin karşılığı da ancak işte böyle iyiliktir.

61.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

62.   Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.

63.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

64.   İkisi de yemyeşil.

65.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

66.   İkisinde de gürül gürül akan iki su kaynağı bulunur.

67.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

Rahmân Sûresi 68 - 78. Ayetler

68.   Her ikisinde türlü meyveler, hurma ve nar var.

69.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

70.   Oralarda, huyu güzel, yüzü güzel kadınlar var.

71.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

72.   Otağlarına kapanmış hûriler var.

73.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

74.   Onlardan önce kendilerine ne bir insan ne de bir cin dokunmuştur.

75.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

76.   Yeşil, hârikulâde güzel yastıklara yaslanmışlardır.

77.   Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

78.   Azamet ve kerem sahibi rabbinin adı ne yücedir!

Vâkıa Sûresi 1 - 16. Ayetler

Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla

1.     Büyük olay gerçekleştiği zaman;

2.     Artık onun vukuunu yalan sayacak kimse kalmayacaktır.

3.     O, alçaltır, yükseltir.

4.     Yer şiddetle sarsıldığı zaman;

5-6.  Dağlar parçalanıp toz duman haline geldiği;

7.     Sizler de üç gruba ayrıldığınız zaman:

8.     Biri, amel defteri sağından verilenlerdir; ne mutlu o sağından verilenlere!

9.     Diğeri amel defteri solundan verilenlerdir; ne bedbaht o solundan verilenler!

10.   Önde olanlar; (erdem, amel ve ödülde) önde olanlar;

11-12. İşte onlar nimetlerle dolu cennetlerde Allah’a en yakın olanlardır.

13.   Çoğu önce gelip geçmişlerden;

14.   Birazı da sonrakilerdendir.

15-16. Karşılıklı olarak mücevherlerle işlenmiş tahtlar üstüne oturup kurulmuşlardır.

Vâkıa Sûresi 17 - 50. Ayetler

17-18. Çevrelerinde kaynaktan doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle sonsuza dek hizmet sunacak gençler dolaşır.

19.   Bundan dolayı ne baş ağrısına tutulurlar ne de sarhoş olurlar.

20.   Beğendikleri meyvelerle,

21.   Ve canlarının çektiği kuş etleriyle.

22.   Güzel gözlü hûriler;

23.   Saklı inciler misali.

24.   Yaptıklarının karşılığı olarak.

25.   Orada ne boş bir söz işitirler ne de günaha sokacak bir şey.

26.   Sadece şu söz: “Size esenlikler, size mutluluklar!”

27.   Amel defteri sağından verilenler; ne mutlu o sağından verilenlere!

28-29. Onlar dalbastı kiraz ve meyve yüklü muz ağaçları arasında;

30.   Kesintisiz gölgeler altında;

31.   Çağlayanların kenarında;

32-33. Bitip tükenmeyen ve yasaklanmayan bol meyveler arasında;

34.   Kabartılmış döşekler üzerinde (olacaklar).

35.   Şüphesiz biz onları (eşlerini) yepyeni bir yaratılışla yaratmışızdır.

36-37. Onları bâkire, eşlerine sevgiyle bağlı ve yaşıt kılmışızdır.

38.   Bütün bunlar, hakkın ve erdemin yanında olanlar içindir.

39.   Onların bir kısmı öncekilerdendir;

40.   Bir kısmı da sonrakilerdendir.

41.   Amel defteri solundan verilenler; ne bedbaht o solundan verilenler!

42.   İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler.

43-44. Serin ve rahatlatıcı olmayan, kapkara bir duman gölgesindedirler.

45.   Çünkü daha önce onlar hazlarına tutsak olmuşlardı.

46.   O büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı.

47.   Şöyle diyorlardı: “Sahi biz, ölüp de toprak ve kemik yığını haline gelmişken yeniden mi diriltilecekmişiz?

48.   Üstelik gelip geçmiş atalarımız da mı?”

49.   De ki: “Hem öncekiler hem sonrakiler;

50.   Bilinen bir günün belirlenmiş bir vaktinde mutlaka bir araya getirilecekler!”

Vâkıa Sûresi 51 - 76. Ayetler

51.   Sonra siz ey yoldan sapmış inkârcılar!

52.   Mutlaka zakkum ağacından yiyeceksiniz.

53.   Karınlarınızı onunla dolduracaksınız.

54.   Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz.

55.   Hem de susamış develerin suya kanmaz içişleriyle.

56.   İşte hesap gününde onların ağırlanması böyle olacak!

57.   Sizi biz yarattık; artık inansanıza!

58.   Akıttığınız meniyi düşündünüz mü?

59.   Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa biz miyiz yaratan?

60-61. Aranızda ölümü biz takdir ettik; sizi benzerlerinizle değiştirmemiz ve bilemeyeceğiniz bir şekilde sizi yeniden var etmemiz hususunda bizim önümüze asla geçilemez.

62.   Hiç kuşkusuz ilk yaratılışınızı biliyorsunuz; düşünüp ibret alsanıza!

63.   Ektiğiniz tohumu düşündünüz mü?

64.   Onu siz mi bitiriyorsunuz yoksa biz miyiz bitiren?

65.   Dileseydik onu kuru bir çöpe çevirirdik de şaşırır kalırdınız:

66.   “Doğrusu çok zarara uğradık!

67.   Daha doğrusu büsbütün mahrum kaldık” (derdiniz).

68.   İçtiğiniz suyu düşündünüz mü?

69.   Onu buluttan siz mi indirdiniz yoksa biz miyiz indiren?

70.   Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretmeli değil misiniz?

71.   Tutuşturmakta olduğunuz ateşi düşündünüz mü?

72.   Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratan biz miyiz?

73.   Biz onu çöl yolcularına ve açlık çekenlere bir işaret ve nimet kıldık.

74.   Öyleyse ulu rabbinin ismini tesbih et.

75.   Bakın! Yıldızların yerlerine yemin ederim,

76.   Ki bilseniz, bu gerçekten pek büyük bir yemindir.

Vâkıa Sûresi 77 - 96. Ayetler

77.   Kuşkusuz o, değeri çok yüce Kur’an’dır.

78.   (Aslı) korunmuş bir kitaptadır.

79.   Ona ancak tertemiz olanlar (melekler) dokunabilir.

80.   O, âlemlerin rabbinden indirilmiştir.

81.   Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

82.   Size verilen rızka yalanlamayla mı karşılık veriyorsunuz?

83.   Ama can boğaza gelip dayandığında;

84.   İşte o zaman siz (çaresiz) bakar durursunuz.

85.   Biz ona sizden yakınız, fakat göremezsiniz.

86.   Madem ki kimsenin hâkimiyeti altında değilmişsiniz;

87.   Haydi onu (hayatı) geri döndürün, sözünüzde doğruysanız!

88.   Şayet o, Allah’a yakın olanlardan ise;

89.   Ona huzur, güzel nasip ve nimetlerle dolu cennet vardır.

90-91. Eğer amel defteri sağından verilenlerden ise, (ona şöyle denir:) “Selâm sana ey hakkın ve erdemin yanında olmuş kişi!”

92.   Ama yoldan sapmış inkârcılardan ise;

93-94. Onu da kaynar sudan bir ziyafet ve atılacağı cehennem ateşi beklemektedir!

95.   Şüphesiz bu kesin gerçeğin ta kendisidir.

96.   Öyleyse ulu rabbinin ismini tesbih et.

Hadîd Sûresi 1 - 3. Ayetler

Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla

1.     Göklerde ve yerde bulunanlar Allah’ı tesbih etmektedir. O üstündür, her yaptığında hikmet vardır.

2.     Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız O’nundur. Hem hayat verir hem öldürür. O’nun her şeye gücü yeter.

3.     O, evvel ve âhir, zâhir ve bâtındır. O her şeyi bilir.

Hadîd Sûresi 4 - 11. Ayetler

4.     Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istivâ eden O’dur. Toprağa giren ve ondan çıkan, gökten inen ve ona yükselen her şeyi bilir. Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

5.     Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız O’nundur ve bütün işlerin dönüp varacağı merci ancak Allah’tır.

6.     Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. O kalplerde olanı çok iyi bilir.

7.     Allah’a ve resulüne iman edin; O’nun size emanet olarak verdiklerinden, başkaları için de harcayın. İçinizden iman edip böyle harcamada bulunanlara büyük mükâfat vardır.

8.     Peygamber rabbinize iman etmeniz için çağrıda bulunup dururken, O da sizden kesin söz almışken -bir şeye inanmaktaysanız- ne diye O’na iman etmezsiniz?

9.     Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak üzere kuluna apaçık âyetler indiren O’dur. Kuşkusuz Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.

10.   Göklerin ve yerin tamamı zaten Allah’a ait olduğu halde ne diye hâlâ Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? İçinizden fetihten önce harcayan ve savaşanlar ötekilerle bir değildir. Onların derecesi, daha sonra harcayan ve savaşanlardan üstündür. Bununla birlikte Allah her birine en güzel olanı vaad etmiştir. Allah, yaptıklarınızdan tamamen haberdardır.

11.   Kim Allah’a güzel bir borç verirse Allah bunu fazlasıyla öder. Ayrıca ona pek değerli bir ödül de vardır.

Hadîd Sûresi 12 - 18. Ayetler

12.   O gün mümin erkeklerin ve mümin kadınların ışıklarının önlerini ve çevrelerini aydınlattığını görürsün. “Bugün size müjde var; altından ırmaklar akan cennetlerde ebedî kalacaksınız” (denir). İşte en büyük murada ermek budur.

13.   O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar iman edenlere şöyle diyecekler: “Bizi bekleyin de yetişip nurunuzdan bir parça alalım.” Şöyle denecek: “Geriye dönün de başka bir nur arayın!” Ve hemen aralarına kapısı da olan bir duvar çekilir; duvarın iç tarafında rahmet, kendilerine bakan dış tarafında ise azap vardır.

14.   Münafıklar onlara, “Sizinle beraber değil miydik?” diye seslenirler. Onlar, “Evet öyleydi” derler, ama siz başınızı belâya kendiniz soktunuz, fırsat kolladınız, hep şüphe içinde oldunuz ve Allah’ın emri gelip çatıncaya kadar geleceğe yönelik kuruntularınız sizi oyaladı; bundan ötürü o aldatan (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırıp durdu.

15.   Bugün artık ne sizden ne de açıkça inkâr edenlerden bir fidye kabul edilir. Varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir gidiş!

16.   İman edenlerin, Allah’ı anmak ve vahyedilen gerçeği düşünmekten dolayı kalplerinin heyecanla ürperme zamanı gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilmiş ve üzerlerinden uzun zaman geçip kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu yoldan çıkmışlardır.

17.   Bilin ki Allah, ölmüş toprağa yeniden hayat verir. Şüphesiz biz, düşünesiniz diye delilleri bir bir açıklamışızdır.

18.   Karşılıksız yardım eden erkeklere, karşılıksız yardım eden kadınlara ve Allah’a (O’nun muhtaç kullarına) güzel bir ödünç verenlere bu fazlasıyla ödenecektir. Ayrıca onlara pek değerli bir ödül de vardır.

Hadîd Sûresi 19 - 24. Ayetler

19.   Allah’a ve peygamberlerine (böyle) iman edenler var ya, işte onlar rableri katında sıddıklar ve şehidler mertebesindedirler. Mükâfatları ve nurları (âhirette) onları beklemektedir. İnkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise cehennemliktirler.

20.   Bilin ki dünya hayatı, bir oyun, bir eğlence, bir gösteriş, aranızda bir övünme, mal ve evlâtta bir çokluk yarışından ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibi ki bitirdikleri çiftçileri imrendirir, sonra kurumaya yüz tutar, bir de bakarsın ki sararmıştır, ardından da çerçöp haline gelmiştir. Âhirette ise ya çetin bir azap yahut Allah’ın bağışlaması ve hoşnutluğu vardır. Dünya hayatı sadece aldatıcı bir yararlanmadan başka bir şey değildir.

21.   Genişliği gökle yerin genişliği gibi olup Allah’a ve peygamberlerine iman edenler için hazırlanmış bulunan cennete ve rabbinizin bağışlamasına erişebilmek için yarışın. Bu, Allah’ın lutfudur ki onu dilediğine verir. Allah büyük lutuf sahibidir.

22.   Yeryüzünde vuku bulan veya başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılı olmasın. Kuşkusuz bu Allah’a göre kolaydır.

23.   Kaybettiklerinize üzülmeyesiniz ve O’nun size verdikleriyle şımarmayasınız diye (böyle yapmıştır). Allah kendini beğenen, böbürlenen hiç kimseyi sevmez.

24.   Onlar kendileri cimrilik yaptıkları gibi insanlara da cimrilik telkin ederler. Kim yüz çevirirse bilsin ki Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O her türlü övgüye lâyıktır.

Hadîd Sûresi 25 - 29. Ayetler

25.   Andolsun biz peygamberlerimizi açık kanıtlarla gönderdik, beraberlerinde kitap ve adalet terazisini de indirdik ki insanlar hakkaniyete uygun davransınlar. Bir de demiri indirdik ki onda büyük bir güç ve insanlar için yararlar vardır. Böylece Allah, görmeden iman ederek kendisine ve peygamberlerine yardım edecekleri ortaya çıkaracaktır. Şüphesiz Allah güçlüdür, üstündür.

26.   Andolsun Nûh’u ve İbrâhim’i elçi olarak gönderdik, onların soyundan gelenlere de peygamberlik ve kitap verdik. Onlardan doğru yolu bulanlar olduğu gibi birçoğu da yoldan çıkmış kimselerdir.

27.   Sonra onların izinden peygamberlerimizi peş peşe gönderdik. Arkalarından Meryem oğlu Îsâ’yı da gönderdik, ona İncil’i verdik, ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Kendilerinin icat ettikleri ruhbanlığa gelince, biz onlara bunu emretmemiştik; sırf Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapmışlardı, ama buna hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik, ama çokları yoldan çıkmışlardır.

28.   Ey iman edenler! Allah’a saygısızlıktan sakının ve resulüne iman edin ki size rahmetinden iki kat versin, aydınlığında yürüyeceğiniz bir nur lutfetsin ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

29.   Böylece Ehl-i kitap’tan olanlar, Allah’ın lütfu üzerinde hiçbir güçlerinin bulunmadığını ve bütün lütfun Allah’ın elinde olup onu dilediğine verdiğini bilsinler. Allah büyük lutuf sahibidir.

Mücâdele Sûresi 1 - 6. Ayetler

Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla

1.     Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a yakınan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah sizin karşılıklı konuşmanızı işitiyordu. Çünkü Allah her şeyi işitmekte ve görmektedir.

2.     İçinizden karılarına zıhâr yapanların karıları asla onların anaları değildir. Onların anaları sadece, kendilerini doğuran kadınlardır. Gerçek şu ki, onlar çirkin ve asılsız bir söz söylüyorlar. Şüphesiz Allah affedicidir, bağışlayıcıdır.

3.     Karılarına zıhâr yapıp da sonra dediklerinden dönenlerin, onlarla temas etmeden önce bir köle âzat etmeleri gerekir. Size öğütlenen işte budur. Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır.

4.     Buna imkân bulamayan, temastan önce peş peşe iki ay oruç tutar. Buna da gücü yetmeyen altmış fakiri doyurur. Bu, Allah’a ve resulüne imanınızı göstermeniz içindir. İşte bunlar Allah’ın koyduğu kurallarıdır. Kâfirleri elem veren bir azap beklemektedir.

5.     Allah’a ve resulüne karşı gelenler, daha öncekilerin aşağılandığı gibi aşağılanacaklardır. Halbuki biz apaçık âyetler indirmiştik. Ve kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır.

6.     O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yapıp ettiklerini kendilerine haber verecektir. Allah bunları bir bir saymış, onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye tanıktır.

Mücâdele Sûresi 7 - 11. Ayetler

7.     Farkında değil misin, Allah göklerde olanı da yerde olanı bilmektedir! Gizli gizli konuşan üç kişi yoktur ki dördüncüleri O olmasın; beş kişi yoktur ki altıncıları O olmasın. Bundan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka Allah onların yanındadır; nihayet kıyamet günü onlara yapıp ettiklerini bildirecektir. Çünkü Allah her şeyi bilmektedir.

8.     Gizli konuşmaktan menedilen o kimseleri görmüyor musun, yine dönüp yasaklandıkları şeyi yapıyorlar; günah işleme, haksızlık etme ve peygambere karşı gelme hususunda fısıldaşıyorlar. Sana geldiklerinde de Allah’ın seni selâmlamadığı bir biçimde selâm veriyorlar. Üstelik birbirlerine, “Allah bizi bu söylediklerimizden dolayı cezalandırsa ya!” diyorlar. Cehennem onlara yeter; işte oraya girecekler; ne kötü bir sondur o!

9.     Ey iman edenler! Aranızda gizli konuştuğunuz zaman, günah işleme, haksızlık etme ve peygambere karşı gelme hususunda fısıldaşmayın; iyilik ve takvâ hakkında konuşun ve huzurunda toplanacağınız Allah’a saygısızlık etmekten sakının.

10.   (O tür) gizli konuşmalar ancak şeytandandır. Bu müminleri üzmek içindir. Oysa o, Allah’ın izni olmadıkça onlara hiçbir zarar veremez. Müminler ancak ve ancak Allah’a güvenip dayansınlar.

11.   Ey iman edenler! Size, bulunduğunuz toplantılarda “Yer açın” dendiğinde yer açın ki Allah da size genişlik versin. “Davranıp kalkın” dendiğinde de kalkın ki Allah içinizden (gerçekten) iman etmiş olanları ve ilim sahibi olanları yüksek derecelere çıkarsın. Yapıp ettiklerinizden Allah tamamen haberdardır.

Mücâdele Sûresi 12 - 21. Ayetler

12.   Ey iman edenler! Peygamberle özel görüşme yapmak istediğiniz zaman, bu görüşmenizden önce bir sadaka verin. Sizin için en iyi ve en nezih davranış budur. Şayet bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

13.   Özel görüşme yapmadan önce sadaka verecek olmanızdan dolayı (ya veremezsek diye) korkuya mı kapıldınız? Madem bunu yapamadınız ve Allah da sizi bağışladı, o halde namazı özenle kılın, zekâtı verin, Allah’a ve resulüne itaat edin. Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır.

14.   Allah’ın gazabına uğramış bir toplulukla iş birliği yapanları görüyorsun değil mi? Bunlar ne sizdendir ne onlardan. Bile bile yalan yere yemin de ederler.

15.   Allah onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Onların yapmakta oldukları gerçekten ne kötüdür!

16.   Onlar yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah yolundan saptırdılar. Bu sebeple onlara küçük düşürücü bir azap vardır.

17.   Malları da evlâtları da Allah katında kendilerine hiçbir yarar sağlamayacak. Onlar cehennemliktir; orada ebedî olarak kalacaklar.

18.   O gün Allah onların hepsini diriltecek; (dünyada) size yemin ettikleri gibi -işe yarar bir şey yaptıklarını sanarak- O’na da yemin edecekler. Bilin ki onlar yalancıların ta kendileridir.

19.   Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah’ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın yandaşlarıdır. İyi bilin ki kaybedecek olanlar da şeytanın yandaşlarıdır!

20.   Allah’a ve peygamberine düşmanca davrananlar, işte onlar en büyük zillete uğrayanlar arasında olacaklar!

21.   Allah “Elbette ben ve elçilerim üstün geleceğim.” diye yazmıştır.

Mücâdele Sûresi 22. Ayet

22.   Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir topluluğun, Allah’a ve peygamberine düşmanlık eden kimselere -babaları, oğulları, kardeşleri yahut diğer akrabaları da olsa- sevgiyle bağlandıklarını göremezsin. İşte Allah bu müminlerin kalplerine imanı nakşetmiş ve onları katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları -orada ebedî kalmak üzere- altından ırmaklar akan cennetlere yerleştirecektir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah’tan yanadırlar; iyi bilinmeli ki kurtuluşa erecek olanlar da Allah’tan yana olanlardır!

Haşr Sûresi 1 - 3. Ayetler

Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla

1.     Göklerde bulunanlar da yerde bulunanlar da Allah’ı tesbih etmektedir. O üstündür, hikmet sahibidir.

2.     Ehl-i kitap’tan inkâr edenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O’dur. Siz onların çıkacaklarına ihtimal vermemiştiniz. Onlar da kalelerinin kendilerini Allah’a karşı koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah’ın azabı hiç beklemedikleri bir yerden geliverdi; Allah yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle hem de müminlerin elleriyle yıkıyorlardı. O halde ibret alın, ey akıl sahipleri!

3.     Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, onları bu dünyada yine mutlaka (başka şekilde) cezalandıracaktı. Âhirette ise onları cehennem azabı beklemektedir.

Haşr Sûresi 4 - 9. Ayetler

4.     Bu, onların Allah ve resulüne karşı gelmelerinden dolayıdır. Kim Allah’a karşı cephe alırsa bilmeli ki Allah cezalandırmada çok çetindir.

5.     Herhangi bir hurma ağacını kesmeniz de kökleri üzerinde ayakta bırakmanız da Allah’ın izniyledir ve bu, yoldan çıkmışların burunlarını sürtmesi içindir.

6.     Allah’ın onlardan alıp resulüne fey‘ olarak verdikleri için siz at veya deve koşturmuş değilsiniz. Ama Allah elçilerini dilediği kimselere üstün kılar. Allah her şeye kadirdir.

7.     Allah’ın (başka) beldeler halkından alıp resulüne fey‘ olarak verdikleri, Allah’a, peygambere, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir; (servet) içinizden sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir şey olmasın diye böyle hükmedilmiştir. Peygamber size ne vermişse onu alın ve size neyi yasaklamışsa ondan kaçının. Allah’a karşı saygısızlık etmekten sakının. Kuşkusuz Allah cezalandırmada çok çetindir.

8.     (Bu gelirler) Allah’ın lutuf ve rızâsının peşine düşerek Allah’a ve resulüne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan yoksul muhacirlerin hakkıdır. İşte onlar dosdoğru kimselerdir.

9.     Onlardan önce bu yurda yerleşmiş ve gönülden inanmış olanlar, kendilerine göç edip gelenleri severler, onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar; ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır.

Haşr Sûresi 10 - 16. Ayetler

10.   Bunların ardından gelenler de “Ey rabbimiz” derler, “Bizi ve bizden önceki iman etmiş kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı kötü bir düşünce ve duyguya yer bırakma. Rabbimiz! Kuşkusuz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin.”

11.   Şu münafıklık edenleri görüyor musun? Ehl-i kitap’tan inkârcı yandaşlarına, “Şayet siz çıkarılacak olursanız, bilin ki biz de sizinle beraber çıkarız, sizin hakkınızda (aleyhinizde) kimseye asla itaat etmeyiz. Eğer size savaş açılırsa muhakkak yardımınıza koşarız” diyorlar. Allah şahittir ki onlar düpedüz yalancıdırlar.

12.   Oysa çıkarılsalar asla onlarla beraber çıkmazlar, onlara savaş açılsa asla yardımlarına koşmazlar; yardım etmeye kalksalar da, muhakkak arkalarını dönüp kaçarlar. Ve sonunda onlar yardımsız kalırlar.

13.   Şu bir gerçek ki, yüreklerinde size karşı duydukları korku Allah’a karşı duyduklarından daha şiddetlidir. Çünkü onlar anlayışı kıt bir topluluktur!

14.   Onların topu birden sizinle, ancak müstahkem yerlerde ve siperler ardında olduklarında savaşırlar. Kendi aralarındaki gerginlik ve çatışma şiddetlidir: Sen onları birlik içinde sanırsın, oysa kalpleri dağınıktır. Çünkü onlar aklını iyi kullanamayan kimselerdir.

15.   Kendilerinden az öncekilerin durumu gibi: Onlar yaptıklarının cezasını tatmışlardı ve onları elem veren bir azap beklemektedir.

16.   Tıpkı şeytanın durumu gibi: Hani o insana “İnkâr et” der; o inkâr edince de, “Bilesin ki benim seninle ilgim yok, ben âlemlerin rabbi olan Allah’tan korkarım” der.

Sayfa 22 / 26

  • 17
  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
  • 23
  • 24
  • 25
  • 26
 
 
  • İLETİŞİM